TÜRK VE MÜSLÜMAN SOYKIRIMINA KARŞI DİRENİŞ HAREKETLERİ

TÜRK VE MÜSLÜMAN SOYKIRIMINA KARŞI DİRENİŞ HAREKETLERİ

MORA İSYANI (1823), 93 HARBİ (1877-78), ERMENİ İSYANLARI (1895), BALKAN HARBİ (1912), 1. DÜNYA SAVAŞI (1914-1918) ve İŞGAL DÖNEMİ'nde (1918-1923) Sırplar'ın, Bulgarlar'ın, diğer Balkan çetelerinin, Ermeniler'in, Ruslar'ın, işgalci Batılılar'ın ve Yunanlar'ın uyguladıkları zûlme dayanamıyan TÜRKLER, fırsat buldukça harekete geçmişler, direnmişlerdir.

Böyle direnen pek çok kahramanımız vardır. ADANA'da, İZMİR'de, AYDIN'da, GİRESUN'da, TRABZON'da, İSTANBUL'da örgütlenen, halkı savunan ve gerçekten büyük birer vatansever ve kahraman olan bu kişilerin hemen hiç birini tanımayız!.. FUAT BALKAN'ın Balkanlar'dan çekilen Türkler'i savunduğunu kimse bilmez. ŞAKİR ZÜMRE'yi kimse tanımaz!.. İNGİLİZ KEMÂL, Lawrence ile boy ölçüşebilecek bir TÜRK casusu olmasına rağmen unutulup gitmiştir. YAHYA KAPTAN da öyle!.. ÇERKES ETHEM ve TOPAL OSMAN gibi şahsiyetler ise tartışmalıdır. Hain mi, eşkiya mı, yoksa birer kahraman mı, bilinmez.

İSTİKLÂL HARBİ, KURTULUŞ SAVAŞI, MİLLÎ MÜCADELE tabirleri kimsenin dilinden düşmez ama; kimse KARS'ta Ermeniler'e karşı verilen savaştan, GİRESUN'da Rum çeteleri ile olan mücadeleden, ADANA'da Fransız üniformalı Ermeniler'e direnişten haberi yoktur. Hatta neden bazı şehirlerin GAZİ-ANTEP, KAHRAMAN-MARAŞ, ŞANLI-URFA diye anıldığını da bilmez!.. ŞAHİN BEY'i, ARSLAN BEY'i duymamıştır!. Fransızlar'a karşı nasıl bir mücadele verildiğini, bu şehirlerin muntazam ordu olmadan nasıl kurtarıldığını bilmez!..

Hepsini anlatmaya imkânımız yok!.. Keşke olsaydı!.. Zaten niyetlensek te, ömrümüz yetmez!.. Ama rahmetli HASAN İZZETTİN DİNAMO'nun muazzam eseri 8 ciltlik KUTSAL İSYAN'da, ve 7 ciltlik KUTSAL BARIŞ'ta her bir kahraman tek tek hayat hikâyeleri ile verilmiştir. Her şehirde cereyan eden hadiseler teferruatıyla anlatılmıştır. (May Yayınları, İstanbul , 1976... Daha sonra başka yayınevleri de galiba kısaltarak yayınladılar. Bizce tek cümlesi bile atlanmamalıdır!)

Bu kahramanlardan biri, TOPAL OSMAN AĞA'dır!.. KARADENİZ bölgesindeki direnişin temel direğidir... Onun uzun hikâyesine başlamadan önce bölgedeki genel durumu kısaca özetleyelim.

Karadeniz Bölgesinde azıtan Rum ve Ermeniler'e karşı ilk önce "TRABZON Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti" kuruldu. Başına HAFIZ MEHMET BEY ile BARUTÇUZÂDE AHMET BEY geçti. Zaten 19 Nisan 1918'de şehre KÂZIM KARABEKİR PAŞA gelmiş ve "Vatanızımız ancak silah kuvvetiyle kurtarabileceğiz," demişti! Böyle bir bir teşebbüste İngiliz donanmasının şehri topa tutup tutmayacağı sorusuna da şöyle cevap vermişti:

- "Eğer işe İngiliz donanması karışacak olsa, silah toplamaya ne lüzum vardı?.. Mesele silah topladıktan sonra PONTUS ve ERMENİ hükûmetlerini kurmaktır. BİZİ, İÇİMİZDEN PARÇALAMAK İSTİYORLAR!"

- "Ben ERZURUM'a kumandan olarak gelirken, için izin kâğıdı almak üzere, PANGALTI'da İngiliz karargâhına yaverim Yüzbaşı FETHİ BEY'i göndermiştim. Yaverim vesikaları İngiliz komutana imzalatırken duvardaki büyük ANADOLU haritasında ne görmüş, bilir misiniz?.. ERZURUM-ERZİNCAN'ın hemen şimalindeki dağlardan geçerek vatanın bu havalisini ikiye ayıran bir çizgi!.."

- "İşte bu hat, burada kurulacak PONTUS Rum Hükûmeti ile, buraya hudut olarak genişleyecek büyük bir ERMENİSTAN'ı birbirinden ayıran huduttur!"

- "Her gün buraya vapur dolusu Rum muhacirleri neden geliyorlar?.. Kimler gönderiyorlar?.. Bu gelenlerin içinde ne kadar YUNAN zabit ve erleri var, biliyor muyuz? Yunan Salib-i Ahmeri'nin (Kızıl Haç) gönderdiği battaniye denkleri içinde kaç tane mitralyöz saklıdır?"

- "Efendiler!.. İlk yapacağınız silahlarınızı terketmemektir! Eğer Rum ve Ermeniler'in hazırlığı bu şekilde devam edecek olursa, memleket elden gider, burada TÜRK'ün nâmı kalmaz!"

8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun'a geldi. Heyet 11 Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla'ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç Bayrağını astı. TOPAL OSMAN; İzmir'in ilinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, 17 Mayıs 1919 tarihinde GİRESUN'da büyük bir miting düzenleyerek işgâlci devletleri ve göz yumanları protesto etti.

Aynı tarihlerde MERZİFON AMERİKAN KOLEJİ'nde TÜRKÇE muallimi olarak bulunan ZEKİ BEY, "haklarında ihbarda bulunur" korkusuyla Pontusçular tarafından öldürüldü! Ama bu kolejin hastane kısmında çalışmış olan bir kadının yetkililere ifşaatta bulunmasını engelleyemedi!.. Hastanenin alt katında cephane ve silah deposu olduğunu bu ihbar üzerine, 1. Ordu Kumandanı NURETTİN PAŞA, harekete geçti. İSTANBUL'da Amiral BRISTOL'e de haber verilerek kolej ansızın basıldı. Külliyetli miktarda silah ve cephane ile, ihaneti belgeleyen bir çok vesika ele geçti!.. Bunlara dayanarak NURETTİN PAŞA gayrımüslimlerin elindeki silahları toplamaya başladı... Kısa zamanda binlerce silah, milyonlarca fişek ele geçti. Ancak çeteler evlerini terkederek dağlara çekildiler. Saldırılarına oradan devam ettiler... (Bahsettiğimiz vesikaların tercümeleri, KADİR MISIRLIOĞLU'nun YUNAN MEZALİMİ adlı kitabında mevcuttur.)

Mustafa Kemal'in Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gelmesinden sonra gönderdiği raporlarda şu ifadeler vardı:

- "İngilizler'in Samsun'a son çıkardıkları 100 kadar piyade ile gelen 11 süvarinin 10'u Rum'dur"

- "İngilizler gelince hemen mahpusta bulunan bütün kanlı kaatil Rumlar'ı tahliye ettiler! Ermeniler o günden itibaren isimlerini değiştirdiler!"

- "Amasya livâsı içinde 21 Rum çetesi, Tokat-Niksar'da 5, Samsun havalisinde 40 kadar Rum çetesi vardır."

- "Samsun'da Rum nüfusun çoğunlukta, liva eçinde ezici çoğunluk Türkler'de...

- "Merzifon Kaymakamı Rum Margrit Efendi'dir.. Ladik'e bir Rum kaymakam gönderildi."

Rumlar İngilizler'in himayesinde bölgede nüfus değişikliği sağlamaya çalışıyorlardı. Amaçlarını da aç ık açık Batılı efendilerine yazdıkları mektuplarda belirtiyorlardı. TRABZON Metropoliti HRİSANTOS, sunduğu muhtırada:

- "Rusya'da bulunan 250.000 göçmenle, PONTUS Rum ahalinin 850.000 (olacağı), aynı bölgedeki Müslümanlar'ın 836.000 nüfustan ibaret olduğu, Ermeniler'in nüfusunun da 78.000 olduğu bilinmektedir. Ruslar ve İtilâf Devletleri Pontus Mahalli ükûmeti'ni tanımıştır. Bu ve benzer nedenlerle PONTUS Bölgesinin bağımsız bir Rum ülkesi olması gerekir,"

iddiasında bulunuyordu. Bu "nüfus göçerme" olayı, günümüzde (2007) KERKÜK'te cereyan etmekte, tarihi boyunca TÜRK olan KERKÜK'e, Amerika ve İsrail'in desteği ile Irak'ın kuzeyinden ve hatta Türkiye'den Kürtler taşınarak nüfus oranı değiştirilmeye çalışılmaktadır.

Halbuki rakamlar bu iddiaların aksini ortaya koymaktadır. TRABZON ve LAZİSTAN sancaklarının 19. yüzyıl sonundaki nüfus dağılımı şöyleydi:

Müslüman : 473.795
Rum Ortodoks : 107.000
Ermeni : 26.535

PAZAR., ARDEŞEN, FINDIKLI, HOPA ve ARHAVİ ilçelerinde Laz kökenliler, HEMŞİN'de Ermenice konuşanlar, OF'ta Rumca konuşanlar yaşıyordu. Ancak bu Ermenice ve Rumca konuşanların arasında İslamlaşmış Ermeniler ve Rumlar da vardı. ...

Stefanos Yerasimos, 1890'da Rum nüfusun 200.000, Ermeniler'in 50.000, Muüslümanlar'ın ise 800.000 olduğunu kabul eder. (Toplum ve Bilim Dergisi, Sayı 43, sf. 63) 1914'de Trabzon ve çevresinde yaşıyan Rumlar 350.000, Kastamonu ve Sivas'takiler ise 100.000 kadardır. İşte bu yözden, göz koydukları bölgelerdeki Müslümanlar'ı soyarak, tecavüz ederek, öldürürek korkutmaya ve kaçırmaya giriştiler!.. Müslümanlar da kısa sürede toparlanıp direnmeye başladılar.

En önemli direniş GİRESUN'da TOPAL OSMAN AĞA'nın kurduğu çetelerle gerçekleşti... TOPAL OSMAN sonradan başarılarından dolayı İSTİKLÂL madalyası ile taltif edilmiştir.

OSMAN AĞA, 1884 Yılında Giresun'un Hacıhüseyin Mahallesinde doğdu. Babası Hacı Mehmet Efendi, dedesi İsmail Kaptan idi. Giresun'un eşrafındadılar. Mâlî durumları iyi idi. Deniz ticareti ile uğraşırlardı.

OSMAN, gençliğinde dahi liderlik vasfına sahip biriydi. AĞA diye anılması bundan dolayıdır. Panazoğlu Hacı İsmail Ağa'ın kızı Hatun Panaz Hanım ile evlendi. Kayınpederi de varlıklı biriydi. İsmail ve Mustafa diye iki oğlu oldu. 1912'de Balkan Savaşı çıkınca, babası 54 altın lira bedel ödeyerek oğlunu askere göndermedi. Ancak OSMAN gönüllü yazıldı, 65 arkadaşı ile İstanbul'a geldi, Çatalca önlerinde savaştı. Dizinden bir şarapnel parçası ile yaralandı ve topal kaldı. Lâkabı da oradandır.

1914'de Cihan Savaşı başlayınca, TOPAL OSMAN bu sefer 100 kadar gönüllü toplayıp TRABZON cezaevini bastı, 150 mahkûmu serbest bırakıp birliğine kattı. Kasım 1915'te gönüllü olarak Doğu Cephesinde Ruslar'a karşı savaştı. Batum önlerinde savaşa katıldı. 94. Alay mensubu olarak hizmet verdiler. Bu gönüllüler Ruslar karşısında olağanüstü başarılar elde ettiler, ve okuması yazması olmayan TOPAL OSMAN AĞA'ya "yarbay" rütbesi verildi!.. Sonra Teşkilât-ı Mahsusa Alayı'da görev aldılar.

Topal Osman’ın gönüllüleri, Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı olarak Artvin yöresindeki Ermeni tehcirinde görev yaptılar. Nisan 1916’da Borçka’da Ruslar'a karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda olduğunu unutup kabadayılığa devam edince, komutanı kendisini affetmedi ve 50 değnekle cezalandırdı!.. Arif Cemil, bu dayağın sebebini "sıcak çarpışmaları görünce kaçma emareleri gösterince" diyerek başka bir sebebe bağlar, ve TOPAL OSMAN'ın "çürük raporu alıp memleketine geri döndüğünü" öne sürer ki, TOPAL OSMAN'ın hayatı boyunca sergilediği karaktere hiç uymuyor. (Arif Cemil, 1. Dünya Savaşında Teşkilat-ı Mahsusa) Aslında dönüş sebebi savaş sırasında tifoya yakalanıp hastalanmasıdır.

Yine Nisan 1916'da Ruslar TRABZON'u işgâl etti, AKÇAABAT'ı bombaladılar! TOPAL OSMAN, sayısı 800'ü bulmuş olan gönüllüleri ile Ruslar'a karşı gerilla savaşına başladı ve bir hayli kayıp verdirdi.

1917 Ekim'inde Rus İhtilâli gerçekleşince, Rus birlikleri geri çekildiler. Ekim 1918'de Almanlar yenilip TÜRKİYE de silah bırakınca, OSMAN AĞA'nın savaşı bitmiş oldu. Ancak rahat edemedi.

Bu arada GİRESUN Belediye Başkanı HACI BEY, yaşlılık ve sağlık sebebiyle görevden çekildi. TOPAL OSMAN kimseye danışmadan kendini "başkan" ilân etti!

Bu olay üzerine Rumlar ve Ermeniler İstanbul Hükûmeti'ne ve Patrikhane'ye şikâyet ettiler.Zaten İtilâf Devletleri'nin baskısı sonucu pek çok kişi "Ermeni Tehçiri"nden yargılanıyordu. TOPAL OSMAN da suçlu bulunanlar arasında idi. Divân-ı Harb kendisinin derhal yakalanarak İstanbul'a getirilmesine karar verdi! Durumu öğrenen TOPAL OSMAN, adamlarını alarak dağa çıktı. Böylece rahatlayan Rumlar çalışmalarını hızlandırdılar. Silahlandılar, saldırılara giriştiler. TOPAL OSMAN da misilleme olarak KEŞAP VE KARAHİSAR çevresindeki Rum köylerine baskınlar yaptı. Asker kaçakları ile mücadele etti.

GİRESUN eşrafı gelişmeler üzerine 12 Şubat 1919'da Kuva-yı Milliye teşkilâtını kurmuşlardı. Ancak bölgedeki tek etkili güç, TOPAL OSMAN ve adamlarıydı. TOPAL OSMAN, Rum tedhiş ve vahşetini durdurabilmek için çok sert metotlar uyguladı. Rum çetelerin Türk köylerine yaptıkları kötülüklerin üç beş mislini onlara yaptı. Bir seferinde eline geçirdiği Türk köylerini ateşe vermiş, ve Türkler'i yakmış olan Rum çetecileri sorguladığı geminin kazana atarak diri diri yaktı!.. Böylece Rum çetecilerin gözleri yıldı, hız kestiler... Hasan İzzettin Dinamo, "Kutsal İsyan" eserinin 2. cildinde "Mangal Yürekli Adamın Hikâyesi" başlığı altında TOPAL OSMAN'ın inanılmaz serüvenlerini anlatır...

Bu gerçeği gören MUSTAFA KEMAL, SAMSUN'a çıktıktan hemen sonra, TOPAL OSMAN'la irtibata geçti, kendisini çağırttı. TOPAL OSMAN yanına TEMOĞLU İSMAİL AĞA, DALGAROĞLU BİLÂL ve ÇAVRAKLI KARA AHMET'i alarak geldi ve 29 Mayıs 1919'da, HAVZA'da, gizlice görüştüler. MUSTAFA KEMAL söze şöyle başladı:

- "Çok buhranlı günler yaşıyoruz. Ama ümitsiz değiliz. Senin hakkında gerekli bilgileri edindikten sonra, seni buraya çağıttım. Bundan sonra el ele çalışacağız. PONTUSÇULAR'ın KARADENİZ kıyılarında neler yaptıklarını bir de erbabının ağzından öğrenelim, dedik."

TOPAL OSMAN, GİRESUN ve çevresinde Rum ve Ermeniler'in faaliyetini teferruatıyla anlattı. Dikkatle dinleyen MUSTAFA KEMAL:

- "Görüyorum ki, vatansever duygular taşımaya, gençliğinde başlamışsın. Memleket kurtuluncaya kadar, içinde bir tek İÇ ve DIŞ DÜŞMAN kalmayıncaya kadar, çarpışmak zorundayız!"

- "Sen, KARADENİZ köy ve şehirlerini koruyacaksın. Çeteni derme-çatma bir kuvvet olmaktan çıkaracaksın. Bir alay teşkil edeceksin. Bu alayın kumandanı olacaksın. Sana genç ve atak subaylar vereceğiz. PONTUSÇULAR hangi usülleri kullanıyorsa, siz de o usülleri çekinmeden kullanın! VATAN'ı kurtarmakta bu son şansımız!.. Bu mücadeleyi kaybedecek olursak, tarihten siliniriz!"

- "PONTUS belâsının temizlenmesini tamamiyle senin tecrübeli ellerine bırakıyorum, OSMAN BEY! Seninle durmadan harbedeceğiz... Belediye reisliğini bırakıp usaklaşmamalıydın. Şimdi yine bu mevkii elde edebilir misin?"

dedi. TOPAL OSMAN güldü, ve şöyle cevap verdi:

- "Ne demek, Paşam!.. Çocuk oyuncağı bu! Siz arkamızda bulunduktan sonra, evel ALLAH, GİRESUN Belediyesi'ne gidip oturmamız gün meselesidir."

MUSTAFA KEMAL de bu cevap üzerine:

- "Madem ki TÜRK halkı tamamiyle seni destekliyor, hiç durma, teşkilâtını yap! Git, reislik makamına otur. Şehir bilfiil senin ve adamlarının işgâlinde bulunsun. Sen kaçıp dağa çekileceğine, PONTUSÇULAR ve Rumlar kaçsın!.. Onlar bir kere kanunsuz yola adım atar göründüler mi, zamanla hepsini temizleriz."

dedi. TOPAL OSMAN garanti verdi:

- "Siz hiç merak etmeyin, Paşam!.. Bu Pontus Rumları'na öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarında eşekarıları gibi boğulup gidecek!"

TOPAL OSMAN, Bu görüşme esnasında MUSTAFA KEMAL PAŞA'dan son derece etkilenmiş ve kendisine içten bağlanmıştır. Gerçekten de o dakikadan itibaren canıyla, malıyla, adamlarıyla yanında oldu. Onun için canını bile vermeye razıydı... Bu yürekten bağlılığı ölünceye kadar devam etti. Nitekim canını da ATATÜRK uğruna vermiş, ATATÜRK'ü eleştiren ALİ ŞÜKRÜ BEY'i öldürdüğü için çıkan çatışmada, 40 yaşında iken ölmüştür. (1.4.1923)

TOPAL OSMAN ve arkadaşları, 5 Haziran 1919'da Pontusçu Rumlar'ın GİRESUN'daki Rum mektebine astıkları Pontus bayrağını indirdiler. 8 Temmuz 1919'da TOPAL OSMAN hakkındaki tutuklama kararı Padişah VAHDETTİN tarafından kaldırıldı. Yine Temmuz ayında GİRESUN'a geri döndü, yeniden Belediye Başkanı ve Muhafaza- i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Başkanı oldu.

Bu arada Temmuz 1919'da Osman Ağa'ya meçhul bir sebeple Kaymakam BAKİ NEDİM BEY başarısız bir suikast düzenledi. BAKİ BEY, kiralık kaatil olarak Rizeli EKŞİOĞLU MEHMET adında birini tuttu. Fakat EKŞİOĞLU bu işe cesaret edemeyip durumu TOPAL OSMAN'a bildirdi. TOPAL OSMAN, Kaymakam'ın evini basarak kendisini dağa kaldırdı!.. Olayın duyulması üzerine TRABZON Valisi GALİP BEY araya girdi. "Kaymakam serbest bırakılırsa, kendisi tarafından cezalandırılacağına" dair söz verdi. Bunun üzerine TOPAL OSMAN Kaymakam'ı TRABZON'a gönderdi!

TOPAL OSMAN "basılan her Türk evine karşı 3 Rum evini basmak, yakaladığı eşkiyayı mezarını kendine kazdırıp diri diri gömmek, köylerde adam yakanı vapur kazanlarında canlı yakmak gibi uygulamalarla, bölgeyi Rumlar'ın zulüm ve baskısından tamamen halâs etti. Yani "dinsizin hakkından imansız gelir" anlayışını ve KISASA KISAS prensibini uyguladı!.. Görevinde ne kadar başarılı olduğunu Genelkurmay raporlarından anlaşılmaktadır... Stefanos Yerasimos, "o tarihte çetecilik olayına karışan Rum sayısı 11.118 iken, Rum çeteciler tarafından öldürülen TÜRK köylü sayısı 1.817’dir... 1914 Osmanlı Salnamesi’ne göre Trabzon, Sivas ve Kastamonu vilayetlerinde yaşayan 450.000 Rum’dan 86.000'i savaş sırasında Rusya’ya göç etmiş, 322.000'i 1923 nüfus mübadelesiyle Yunanistan’a gitmişti... Aradaki fark olan 65-70.000 Rum’un, 1916-1923 arasında şu veya bu şekilde hayatını kaybettiği tahmin edilir," diyerek, TÜRKLER'in kaybını önemsiz, Rum kaybını ise büyük göstermeye çalışır. TOPAL OSMAN'ın cezalandırdıklarının zalim kaatil, tecavüzcü, soyguncu olduğunu, öldürülen TÜRKLER'in ise masum köylüler olduğunu hiç dile getirmez!. PONTUS hayalini ise örtbas eder! (Stefanos Yerasimos, Pontus Meselesi, Toplum ve Bilim, 1988-89 Güz sayısı)

23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresi başladı. Kongre'de MUSTAFA KEMÂL'i eleştiren Giresun delegeleri, karşılarında TOPAL OSMAN'ı buldular!.. Sivas Kongresi'nde de muhalifler vardı. Ama TOPAL OSMAN esas olarak MECLİS-İ MEB'USAN seçimleri ile ilgileniyor, İSTANBUL'a "millîci" unsurların gitmesine çalışıyordu. Ferit Paşa yanlısı Samsun mutasarrıfı ile kadısı da adaydı. TOPAL OSMAN müfrezesi ile SAMSUN üzerine yürüyünce Mutasarrıf ile Kadı, bir İngiliz savaş gemisi ile İSTANBUL'a kaçtılar!

TOPAL OSMAN'ın çetesi süretli büyüyordu. Her gün yeni gönüllüler katılıyor, masraflar artıyordu. Bu milislerin yedirilip giydirilmesi, silahlandırılması halkın bağış ve katkıları ile sağlanabiliyordu. Bundan şikâyetçi olanlarda az değildi. Çünkü OSMAN AĞA halktan az, zenginden çok alıyor, talebini yerine getirmeyenlerin de canını yakıyordu!

Ağustos 1920’de 3. Fırka komutanı RÜŞTÜ BEY, TBMM’ye OSMAN AĞA’nın eşkiyalığından, taşkınlığından şikayette bulundu. Bunun üzerine MUSTAFA KEMAL’den TOPAL OSMAN’a şu telgrafı çekti:

- "Hizmet vatanseverliğini takdir, fakat işlerinizde daima hükümeti güçlendirecek biçimde hareket etmeniz.”

TOPAL OSMAN hakkında daha sonraları da pek çok şikâyet olmuştur. 1921’de Lazistan mebusu OSMAN BEY , MUSTAFA KEMAL’e bir telgraf gönderdi:

- "Bu cahil adamın şimdiye kadar GİRESUN’da yapmadığı rezalet kalmadı. Rumlar'an ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkıyalığını TRABZON liman içinde yapmaya başlıyor ki… bu halin devamı pek çok çirkin olaya sebebiyet verecektir.”

Giresun Sancağı Reji Müdürü RÜKNEDDİN BEY ise Uzun mektubunda şöyle diyordu:

- "OSMAN AĞA tümden cahil biri olup, geçmişte bir hiç olduğundan bahsetmeye gerek yoktur. 1. Balkan Harbi'nde bir ayağının sakat kalması sonucu gördüğü iltifat ve yardımlardan başlayarak kahvecilik, balıkçılık yaparken, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda milyonerliğe çıkan bu zatın kurduğu zenginliğin... zorla ele geçirme olduğunu gözler önüne arz ederim. Memleketi terk ederek başka bir ülkeye kaçan Rumlar'ın mülk ve bahçelerini kendine, akraba ve soyuna sopuna ve dalkavukları arasında böldüğü gibi, bunların İslam halktan alacaklarına karşılık kasalarında sakladıkları senetleri... çaresiz köylülere geri vereceği yerde... senetleri zorla ödetmek veya karşılığında bir bölüm Müslümanlar'ın bağ ve bahçelerini zaptetmiş ve tapularını elde etmiştir... Batı cephesinde görünüşte vatan hizmeti ile uğraşırken bile memleketi hâlâ pençesinde tutmak için her araca başvurmakta ve acımasız işler yaptırmaktadır.”

O tarihlerde hazırlanan resmî bir rapora göre TOPAL OSMAN, SAMSUN havalisinde 900 kişiyi bir mağaraya koyup öldürmüştür.

Bu raporlara MUSTAFA KEMÂL’in cevabı şöyle olmuştu:

- "OSMAN AĞA hakkında şikâyet edilen hallerden bittabii pek müteessir oldum... Bu biçim hareketlerin onaylayıcısı ve destekleyicisi olmadığımı bu vesile ile hatırlatmak isterim... Ancak şikâyetnamenizin son fıkralarında ‘kendi kendimizi müdafaa ederiz’ tarzındaki ifadeyi lüzumsuz ve yersiz görmekteyim efendim.”

Şikâyetlerin doğru olma ihtimali yüksektir. Ancak TOPAL OSMAN öyle kendisi adına mal-mülk düşkünlüğü gösterecek biri değildi. Bunu da o tarihe kadar ve ondan sonra çatışmalara, savaşlara katılarak, hayatını hiçe sayarak göstermiştir. Mala düşkün olan, canını hiç bir zaman tehlikeye atmaz!

KARA ZIPKALILAR diye bilinen TOPAL OSMAN'ın gönüllüleri Eylül 1920'de Doğu'daki Ermeni harekatını bastırmak üzere Kars'a gittiler ve önemli yararlılıklar gösterdiler.

ANADOLU'daki iç isyanlarla yine çeteci ve yine Teşkilât-ı Mahsusa'dan olan ÇERKES ETHEM uğraşmakta ve son derece başarılı olmaktaydı. Ancak düzenli orduya katılmaya yanaşmaması ve İSMET BEY'le (İNÖNÜ) sürtüşmesi sonucu Kuvva-yı Millî'den koptu, Yunan ordusuna sığındı. ANKARA'da olan MUSTAFA KEMÂL bu boşluğu doldurmak için KÂZIM KARABEKİR PAŞA'dan 1000 kişilik bir kuvvet istedi. Aklındaki TOPAL OSMAN'ın uşakları idi. KÂZIM PAŞA, önce "TOPAL OSMAN giderse, Rumlar azar," diye karşı çıktıysa da, sonra razı oldu.

İddiaya göre, OSMAN AĞA, ANKARA yolunda da boş durmadı ve ÇORUM-ALACA civarında evlere tecavüz edip, bazı hayvan ve malları gasp etti. Olayları rapor eden Dahiliye ve Millî Müdafaa Vekâketi telgrafları üzerine MUSTAFA KEMAL’in TOPAL OSMAN’a yazdığı kısa telde şöyle denilmekteydi:

- "Yol boyunca müfrezeniz erlerinden bazıları uygunsuz hallere başvurduklarından bahisle şikayet edilmektedir. Buna kesinlikle ihtimal vermiyorum...” (Cemal Şener, Topal Osman Olayı’nın ekindeki Cumhurbaşkanlığı arşiv belgeleri)

12 Kasım 1920'de TOPAL OSMAN ve Giresun Uşakları Ankara'da MUSTAFA KEMAL'in muhafızlığına başladılar. Gelen KARA ZIPKALILAR arasında OSMAN AĞA'ın oğlu İSMAİL BEY, KAYMAKAMZÂDE ASIM BEY, GÜMÜŞREİSOĞLU MUSTAFA KAPTAN, KIRLAK CO HÜSEYİN, TIĞLIOĞLU ÖMER, YOLOĞLU HÜSEYİN, KAYADİBİ'nden ÂŞIKOĞLU GARİP, ALİŞIHOĞLU MEHMET, YILANCIOĞLU HASAN, AKYOMA'dan OSMANOĞLU ALİ, AKYOMA'dan SARI MUSTAFA ve KASAP'tan KÖSEOĞLU HAMİT vardı. Sonradan 250 kişi oldular... Göreve başlayan müfrezeyi karşısına alan TOPAL OSMAN şöyle dedi:

- "MUSTAFA KEMÂL PAŞA'nın hayatı ve muhafazası size, yalnız size aittir!Onu her yerde siz koruyacaksınız! Şayet MUSTAFA KEMÂL PAŞA'ya bir şey olursa, kendinizi yok bilin! Hatta memlekette bıraktıklarınızı da yok bilin!"

MUSTAFA KEMAL PAŞA ile TOPAL OSMAN birlikte oldukları o günlerde, KARADENİZ'in Rumlar'dan temizlenmesi ve BATI CEPHESİ'nde görev yapmak üzere gönüllü alaylar oluşturulması konusunda anlaştılar. TOPAL OSMAN bir kaç ay sonra müfrezesini MUSTAFA KAPTAN'a bırakarak GİRESUN'a döndü. Onun gayretleri ile 42. ve 47. alaylar kuruldu.

47. Alay'ın komuntanlığını OSMAN AĞA yapıyordu. 42. Alay'ın kumandanlığına HÜSEYİN AVNİ BEY getirildi.

TOPAL OSMAN'ın başında bulunduğu 47. Alay, KOÇGİRİ İSYANI'nı bastırmak üzere REFAHİYE'ye gitti. (20.3.1921) Bir aylık kanlı çatışmalardan sonra KOÇGİRİ aşiretinin direnişçileri dağıtıldı!.. TOPAL OSMAN'ın aşiret üzerindeki sert uygulamaları azgınlaşınca, KOÇGİRİLİ BEKO özel olarak bölgeye geldi ve TOPAL OSMAN alayını REFAHİYE'nin KAYADİBİ bölgesinde kuşattı. Ancak ERZİNCAN'dan gelen 11. Alay'ın dağ topları TOPAL OSMAN'ı ve 47. Alay'ı kurtardı.l (25.3.1921)

Alay ÜMRANİYE-SUŞEHRİ-KOYULHİSAR-REŞADİYE-NİKSAR-ERBAA yolu ile geri dönerek yol üzerindeki Rum ve Ermeni direnişine karşı acımasız bir savaş yürüttü! Bölgeyi Rum ve Ermeni etkisinden büyük ölçüde kurtardı.

47. Alay, PONTUSÇULAR'ın önemli direniş merkezlerinden olan HAVZA'ya geldiğinde, çok iş başarmıştı. SAMSUN havalisini de tamamen Rum etkisinden çıkaran OSMAN AĞA, ANKARA'dan gelen bir emirle geri döndü. MERZİFON'dan geçerken, MERZİFON AMERİKAN KOLEJİ'ni bastı, isyanın elebaşlarını yakalayıp cezalandırdı. Sonra ANKARA'ya geldi, oradan SAKARYA cephesine hareket etti.

22 gün, 22 gece süren SAKARYA SAVAŞI'nda 42. Alay'ın komutanı HÜSEYİN AVNİ BEY dahil, tümü şehit oldu!.. TOPAL OSMAN'ın komutasındaki 47. Alay'dan ise sadece 385 kişi sağ kalabildi!..

ANKARA'ya 6000 GİRESUNLU gönüllü geldiği, geriye ancak 400 kişi döndüğünü iddia edenler vardır. (Mustafa Dağ , Gurbetçi Giresun Dergisi , Sayı 11) Ancak Falih Rıfkı ve Alptekin Müderrisoğlu gibi ciddi kaynaklara göre Sakarya Meydan Savaşı’nın tüm şehit sayısı 3282’dir. Gerisi mübalâğadır!..

KARADENİZ bölgesindeki gelişmeler üzerine Yunan donanması, KARADENİZ sahillerini bombardıman etti!.. Türk Hükûmeti de bu mıntıkayı "harb bölgesi" ilan etti. Bu bölgede ele geçen Rumlar, iç bölgelere nakledilmeye başlandı!... PATRİKHANE işe karışarak İtilâf Devletleri'ni kışkırttı, onlar da bize bir nota verdiler. 22.9.1921 tarihli bu notada İngiliz mümessil RAMBOLD, Fransız mümessil FORKAD ve İtalyan mümessil PARRONİ'nin imzaları vardı. ANKARA Hükûmeti'nin Dışişleri Bakanı YUSUF KEMÂL (TENGİRŞEK) BEY, notaya Rum ihanetlerini anlatan bir nota ile cevap verdi.

Ecnebi müdahalesi böylece önlenince, Rum eşkiyalar sindirildi, çoğu temizlendi!...

Stefanos Yerasimos'un, "65-70.000 Rum’un, 1916-1923 arasında şu veya bu şekilde hayatını kaybettiği tahmin edilir," dediği Rumlar'ın çoğu, işte bu dönemde "harb bölgesi" ilân edilen KARADENİZ'den İÇ ANADOLU'ya nakledilen, ve oradan da mübadeleye tâbi tutulan, ve KARADENİZ hesabına girmeyen Rumlar'dır.

Şurası unutulmamalıdır ki, hakkındaki bütün iddalara ve şikâyetlere rağmen TOPAL OSMAN olmasaydı, KARADENİZ Bölgesi Rum zulmünden inim inim inler, EGE, MARMARA ve TRAKYA gibi perişan olurdu!.

Bu isyanlara karşı Ankara Hükümeti gerekli tedbirleri almış olmasına rağmen, olaylar 1923 Şubatı'na kadar devam etmiştir.

LOZAN Antlaşması ile de KARADENİZ sahilindeki Rumlar mubadeleye tâbi tutulunca, PONTUS hayali terihe karıştı... sanıyorduk ki, 1990'lı yıllarda başlarında RAHMİ KOÇ, PATRİK BARTOLAMEOS olmak üzere RUM ve YUNAN papazlar bir PONTUS SEFERİ başlattılar!..

Ne var ki, TRABZON'un vatansever TÜRK ve MÜSLÜMAN halkı, bu gavurları sahile bile çıkartmadı!.. TÜRK TOPRAĞI'na ayak bile basamadan kös kös dönüp gittiler!

***

> İÇİNDEKİLER < > İSLAMİ ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ < > LÂİKLİK BİR ATATÜRK İLKESİ VEYA İNKILABI MIDIR? < > YAHUDİ SOYKIRIMI PALAVRASI < > LOZAN ANTLAŞMASI < > İSLAMİ ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ <