ANADOLU VE TRAKYA'DA YUNAN ZULMÜ VE TÜRK SOYKIRIMI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK diyor ki:

- "Millî hayatımızda yediden yetmişe hepimizin bilmesi gereken zafer günlerimiz olmakla beraber, ACISINI DÜNYA DURDUKÇA İÇİMİZDEN ATAMIYACAĞIMIZ MİLLÎ FELAKET GÜNLERİMİZ DE VARDIR... 1877 Rus Harbi sonu büyük muhaceretleri!.. TÜRK'ÜN AVRUPA'DAN ÂDETA KÖKÜNÜN KAZINMASI İSTEĞİYLE HORTLAYAN HAÇLI ZİHNİYETİNİN GİRİŞTİĞİ TOPLU KATLİAMLAR!.. 1912 Balkan Savaşı ve TÜRKLER'e reva görülen zulüm ve İŞKENCELER!.. Tarihin bu acı mirasları her TÜRK'ün kalbinde unutulmamak üzere dünya durdukça muhafaza edilmelidir. Milletimizin kalbinde HİSS-İ İNTİKAM olmalı!.. Bu alelâde bir intikam değil; hayatına, ikbaline, refahına düşman olanların mazarratlarını izaleye matuf bir intikamdır" (16.3.1923)

Biz diyoruz ki, DÜNYADA EN BÜYÜK SOYKIRIM, TÜRKLER'E YAPILMIŞTIR!..Ve İZMİR'İN İŞGÂLİ ile devam ediyoruz:

1917 senesinde azılı bir TÜRK ve İSLÂM düşmanı olan ELEFTORİOS VENİZELOS, ikinci defa iktidara geldi, BAŞVEKİL oldu. TRAKYA ve ANADOLU'nun işgâli bu adamın marifeti olduğu için o dönemin elem verici hadiselerini nakletmeden önce kendisini iyi tanımak gerekir.

VENİZELOS, ilk defa GİRİT İSYANI'nda ve GİRİT'teki TÜRK katliamında adını duyurmuş, şöhret kazanmıştı. Bu isyanın elebaşlarından biri idi. Eski BİZANS'ı yeniden kurmak, bütün Yunanlar'ın olduğu gibi onun da hayaliydi. Hatta Yunanistan'ın sınırlarını BÜYÜK İSKENDER'in ulaştığı yerlere taşımayı düşünüyordu!..

Halbuki ETRÜSK asıllı olan MAKEDONYALI İSKENDER, Grek bile değildi!.. Grek-Yunan olmak şöyle dursun, kadim Yunanistan'ı bir uçtan diğer uca çiğneyerek imparatorluğuna katmıştı!.. İSKENDER'in Yunanistan'la tek ilgisi babası Kral FİLİP'in ARİSTO'yu ona hoca olarak tutmasıydı!

Yunanlar, hiç bir zaman MAKEDONYA'ya hâkim ve sahip olmamışlardır. DOĞU ROMA demek olan BİZANS İMPARATORLUĞU da, hiç bir zaman M.Ö. 300'lerde silinen eski GREK-YUNAN şehir devletleri ile alâkalı değildi. Eski Yunan medeniyetinin Bizans'la ve Avrupa ile bağlantısının kurulması, kendilerine şerefli bir geçmiş arayan Hıristiyan Batı Avrupa aydınlarının uydurmasından öteye gitmez!

Bugünkü Rumlar'ın (ki, Romalı demektir) veya Yunanlar'ın o medeniyetle hiç bir ilgisi olmadığı; MORA İSYANI, GİRİT İSYANI, BALKAN HARBİ'nde olduğu gibi 1919-1922 ANADOLU ve TRAKYA işgâlinde, ve 1950'den itibaren KIBRIS'ta yaptıkları ile ortaya çıkmıştır.

Venizelos,

- "Gençliğimizden beri ben, SİKİRİOS adasını (Ege Denizi'nin tam ortasındadır) ELENİZM'in coğrafî merkezi saymışımdır!"

derdi...

İlk başvekilliği sırasında (1910-1915) Kral Konstantin'e, "Alman siyasetinden vazgeçerek, İtilaf Devletleri safına dahil olmasını" teklif etmiştir!

31 Ocak 1915'te Kral'a yazdığı bir mektupta, Yunanistan'ın ANADOLU'dan istediği toprakların 125.000 kilometre kareyi geçtiğini" belirtmişti!.. Böylece BALKAN HARBİ sonucu BİR MİSLİ büyümüş olan Yunanistan, BİR MİSLİ daha büyüyecekti!.. Fikrini kabul ettiremeyince, istifa ederek Selânik'e gitmiş, oradaki İHTİLÂLCİLER GRUBU'nun başına geçmiştir!

1917'de Kral Konstantin'in tahtı terketmesi üzerine, yenine gelen Aleksandr, onu tekrar Başvekil yaptı. Venizelos da, 15 Mayıs 1919'da, sırtını dayadığı İngiltere'nin desteği ile emellerini gerçekleştirmek üzere, Yunan ordusunu İZMİR'e çıkardı!

15 Mayıs 1919 İzmir çıkartması ve 10 Ağustos 1920'de SEVR ANTLAŞMASI imzalandıktan sonra, 7 Eylül 1920'de Yunan meclisi şu kararı almıştı:

- "Yunan âlemi Elefterios Venizelos'u Yunanistan'ın hâdimi, vatanın kurtarıcısı ve koruyucusu olarak selâmlar!"

Venizelos, Yunan ordusunu 1922'de Anadolu'da hezimete uğratmışsa da, Lozan konferansı'nda âdeta bunun intikamını almış, TÜRKİYE burnunun dibindeki EGE ADALARI'ndan mahrum edilmiş, BATI TRAKYA mağlup Yunanistan'da kalmış, yaptıkları bütün katliam ve tahribata rağmen Yunanistan'dan SAVAŞ TAZMİNATI alınamamıştı!.. Ayrıca İstanbul'da hain Rumları'nın, ve fesat yuvası PATRİKHANE'nin yerinde kalması engellenememiştir! Ünlü Yunan generali ANDONEKEA'nın dediği gibi, LOZAN'da gerçek zaferi, Mandacı pısırık İsmet değil, Venizelos kazanmıştır!.. (Nikola A. Andonekea, Politiki Istoria Eledos, 1821-1950, Atina, 1953) Bunu yazmakla LOZAN ANTLAŞMASI 'na karşı olduğumuz sanılmasın!.. Tam tersine, TÜRKİYE'NİN BÜTÜNLÜĞÜ LOZAN'LA KORUNABİLİR!.. Kastettiğimiz, alabileceklerimizin ancak BİR KISMI'nı alabildiğimizdir!

Venizelos, MEGALO IDEA'nın bugüne kadar yaşamasını, KIBRIS, EGE BÖLGESİ, TRAKYA, İSTANBUL ve TRABZON (PONTUS) üzerinde Yunan taleplerinin sürmesini sağlamıştır!

Biz ise MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK'ün TÜRK BİRLİĞİ, MUSUL-KERKÜK, EGE ADALARI ve KIBRIS üzerinde söylediklerini, VASİYET'ini bile unuttuk!.. Hatta GÜNEYDOĞU ANADOLU'yu "verip kurtulmak" isteyen hainleri bile Başbakan yaptık! Adı Türk, kendi kanı bozuklar 6-7 EYLÜL olaylarını bahane ederek Türkler'i "vahşet"le, "barbarlık"la suçladılar, hâlâ da suçluyorlar!.. Türkler'e ve Müslümanlar'a 180 yıldır zulüm soykırım yapan Rumlar'ın marifetlerini unutturmaya çalışıyorlar!

Ama biz unutmayacağız!.. ATATÜRK'ün dediği gibi, "TÜRK'ÜM, VE DÜŞMANIM SANA, KALSAM DA BİR KİŞİ!" anlayışıyla, bu bitmez tükenmez kine karşı duracağız! İşte o yüzden bu sayfaları hazırladık.

Yunanlar'ın yerli Rumlar'la birlikte ANADOLU ve TRAKYA'da yaptıkları ZULÜM ve SOYKIRIM 15 MAYIS 1919 tarihinde İZMİR'e çıkmaları ile başlamıştır... Bunları resmî rapor ve belgeler ile naklediyoruz.

Maliye müfettişi MUVAFFAK BEY'in raporundan:

- "15 Mayıs günü zevalden sonra saat sekiz buçuktan itibaren rıhtıma çıkan Yunan askerleri, fevkalâde coşkun bir tezahüratta bulunan yerli Rumlar'la birlikte Hükûmet Konağı önünden Kışla'ya doğru hareket ettiler."

- "Amiral CALTHORP, 'işgâlin muvaffak (uygun) olacağına' dair şifâî teminat (güvence) verdiğinden, HÜKÛMET ve AHALİ mukavemet etmemeyi (karşı koymamayı) kararlaştırmışlardı."

- "Yunan kıt'aları Hükûmet Konağı ile Kışla'nın önünden geçerken, silahını çatıp beklemekte olan Türk askerleri ve civarda toplanmış olan Müslüman halk, yerli Rumlar'ın ağır tahrikine (kışkırtmasına) rağmen, sükûnetini muhafaza ettiler."

- "Yunan kıt'aları Kışla'dan 200 metre ilerledikten sonra, 2 el silah sesi duyuldu. Rumlar'ın ötedenberi husumetini (düşmanlığını)celbetmiş olan Komiser HÜSEYİN EFENDİ, yerli Rumlar tarafından atılan bu kurşunlarla şehit edildi!"

- "Silahların patlaması üzerine, (Yunan askerleri) Kışla ve Hükûmet Konağı'nı şiddetli bir ateşe tuttular."

- "Yarım saat süren bombardımanın hafiflediğini gören Kolordu Kumandanı ALİ NADİR PAŞA, Teğmen CELAL BEY'i, eline BEYAZ BAYRAK alarak ateş kesilmesini talep etmeğe memur etti. Ama ateş kesmeyerek onu yaraladılar!"

- "Ancak bir müddet sonra, Yunan kumandanı 'hayatlarını muhafaza kaydı' ile Kışla'daki subay ve erlerin teslimini istediğinden Kışla'dan çıkmaya başladılar. Fakat Kumandan Paşa kapıdan çıkar çıkmaz, bir Yunan subayı tarafından yakasına sarılarak yere düşürülmüş, ve ayaklar altında çiğnenmiştir!"

- "Maiyetindeki subaylar da aynı hareket ve kötü muameleye düçâr oldukları gibi, bir çok defa ZİTO VENİZELOS (Yaşasın Venizelos) diye bağırmaya zorlandılar!"

- "Erkân-ı Harb miralay (albay) FETHİ BEY, ZİTO sözünü kat'i surette söylemekten imtina ettiği için, süngü ve dipçik darbeleri ile vahşiyâne bir surette imha edildi!"

- "Bu mezalimden sonra, Türk subay ve erleri PATRİS vapuruna sevk edildiler. Giderken serpuşları alınmış, elbiseleri yırtılmış Türk askerlerinin üzerlerinde kıymetli ne varsa soyulduğu gibi, yapılmadık işkence ve hakaret de bırakılmamıştır!"

- "Rıhtıma gelindiğinde, Türk askerleri gerek demirli duran gemilerden, gerekse dizilmiş olan Yunanlar'dan ve evlerin pencere ve balkonlarındaki yerli Rumlar tarafından açılan müthiş bir ateşe mâruz kaldı. Bu suretle 30 kadar subay şehit oldu, 60 kadarı da yaralandı!"

- "Erkân-ı Harb (Kurmay) Miralay ALİ BEY ile Binbaşı ŞÜKRÜ BEY de şehit olanlar arasındaydı. ŞÜKRÜ BEY'in boynuna taş bağlanarak denize atılmış, nâşı 12 gün sonra çıkarılabilmişti!"

- "PATRİS gemisine varabilenler 48 saat aç ve susuz bırakılarak insanlıkla asla kaabil-i telif olmayacak hakaret ve zulümlere mâruz bırakıldılar."

- "Hükûmet Konağı'nda memurlar, Vali'nin yanına sığınmışlardı. Vali ateşi kestirmek için BEYAZ BAYRAK çıkarmıştı. Bunun üzerine Yunan askerleri içeri girerek memurların üzerine atıldılar. Süngü ve dipçik darbeleri arasında hepsi zahire borsasına sevk olundu."

- "Giderken her adım başında bir Yunan subayı kafileyi durduruyor, ve ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya mecbur ediyordu!"

- "İşgalden iki saat evvel memurlara Mayıs ayı maaşları verilmişti. Yol boyunca bu paraların hepsi çalındığı gibi, üstlerinde başka ne bulunduysa tamamen aşırılmıştı!"

- "Kafile Gümrük binası önüne geldiği esnada, tabanca ve bıçaklarla mücehhez, tehditler savuran yerli Rumlar'dan müteşekkil bir güruh zavallıların üzerine atıldılar!.. Bu arada bir Amerikalı subayın zuhuru, kanlı boğuşmayı durdurdu. Yunan subayları yerlileri dağıttılar. Memurlar çeşitli işkenceler altında 36 saat zahire borsasında alıkonuldu."

- "Askerler ve memurlar öldürülüp yaralanırken, şehre yayılan Palikaryalar ve bunlara iltihak eden yerli Rumlar, tesadüf ettikleri her fesliye hücum ediyorlar ve merhametsizce öldürerek üzerlerinde mevcut her şeyi çalıyorlardı!.. Ertesi gün 'mavi-beyaz' rozet satan çocuklar, gayet mânidâr bir şekilde, 'CAN KURTARAN satıyoruz' diye bağırıyorlardı!"

Burada bir an durup şu "ilk kurşun" efsanesinden bahsetmek isteriz... Bilindiği üzre 1950'lerden beri "Hasan Tahsin adlı bir gazetecinin, resmigeçit yapan Yunan askerlerine ANADOLU'NUN KURTULUŞU'nda LK KURŞUN'u attığı, bunun üzerine süngülenerek şehit edildiği" anlatılagelmiştir!.. MÜTAREKE, yani silah bırakma 30 EKİM 1918'dedir! O tarihten itibaren güneyden ve kuzeyden yurdumuz işgâl edilmiştir... 30 EKİM 1918'den 15 MAYIS 1919'a kadar tam 6,5 ay bu işgâle göz yumduğumuzu iddia etmek, TÜRK MİLLETİ'ne hakarettir! IRAK'ta bile vatanseverlerin silahları 6 ay susmadı!

Gerçek şu ki, İLK KURŞUN Mütareke'den hemen sonra, Fransızlar'ın üniforma giydirerek İskenderun-Adana bölgesine soktukların Ermeniler'in zulüm, tecavüz ve katliama başlaması üzerine, ADANA-DÖRTYOL'da atılmıştır!.. GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI, HARB TARİHİ DAİRESİ de böyle ilân etmiştir!.

Peki, o zaman neden Hasan Tahsin'in adı öne sürülmüştür?.. Çok basit... Her şeyde olduğu gibi, bu konuda da Yahudi Dönmeleri'nin ilk, hatta TEK olduğu propogandasını yapmak için!.. Tıpkı Sultanahmet Mitingi'nde sadece Dönme HALİDE EDİB ADIVAR'ı TEK konuşan kadın olarak gösterdikleri gibi!..

Söyleyin bakalım, bir tek TÜRK KADIN KAHRAMAN adı hatırlıyor musunuz?.. Hiç birini öğretmediler ki!.. Halbuki MİLLÎ MÜCADELE'de bile KARA FATMA, HATİCE HATUN, TAYYAR RAHMİYE, MELEK HANIM gibi niceleri var!.. (Fevziye Abdullah Tansel, Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz, Cumhuriyet Yayınları) HİÇ BİRİNİ TANIMIYORUZ!.. Ama tanımak ve öğrenmek zorundayız... Aşağıdaki resimde bile ÜÇ KAHRAMAN KADIN mücahidimizi görebilirsiniz .

Bu ifadeyle, HALİDE EDİB, HASAN TAHSİN gibi kişilerin gerçek Müslüman olup olmadıklarını tartışmıyoruz. Hatta vatanperver olmadıklarını da söylemiyoruz. Sadece her iyi ve önemli olayın Yahudi asıllı Dönmeler'e bağlanmasındaki ARTNİYET'e işaret etmek istiyoruz.

Bu arada belirtelim, İZMİR'de şehit olduğu söylenen HASAN TAHSİN'in asıl adı OSMAN NEVRES'dir ve mezarı İSTANBUL'daki dönme mezarlığı olan BÜLBÜLDERESİ KABRİSTANI'ndadır!

Rapordan devam edelim:

- "Facialar gündüz şehrin en işlek caddelerinde , her şeye bîgâne duran İhtilaf askerlerinin gözleri önünde cereyan etti... Gece olunca, Türk evlerine hücum edildi! Ne var ne yoksa gasp ve çalınarak, Müslümanlar her türlü zulme mâruz bırakıldı! Kadınların ve genç kızların ırzlarına tecavüz edildi!"

- "...(ismi mahfuz)'un evine giren Yunan askerleri bîçârenin ellerini bağladıktan sonra, gözü önünde karısı ve 14 yaşındaki kızının namusunu kirlettiler!"

- "Yaralı ve şehitlerin adedini hakkıyle tayin etmek kaabil değildir. Her sokakta cesetlere tesadüf ediliyor!.. İzmir ve mülhakatında öldürülen ve yaralanan Müslümanlar'ın adedi pek çoktur!" (İzmir ve Mülhakatı ile Civarında Yunan İşgâlinden Mütehaddis Fecaii Hakkında Vürûd Eden Raporlar ile Bazı Muharrerat , Hilâl Matbaası, İstanbul, 1335 / 1919)

İzmir'de işlenen cinayetlerin birinci mes'ulü, Rum papaz HRİSOSTOMOS idi. Bu adam aslen domuz yetiştiren bir Rum'un oğlu idi. ATİNA'da hususi surette yetiştirilerek İZMİR'e BAŞ METROPOLİT olarak gönderilmişti. İSTANBUL FENER PATRİKHANESİ'nde plânlanan ihtilâl ve katliam programının EGE Bölgesi baş idarecisiydi!

15 Mayıs 1919 günü İZMİR'e ayak basan Palikaryaları istikbâle (karşılamaya) çıkan,

ve onları rıhtımda TAKDİS eden bu papazdı!..

Üç yıl ANADOLU onun ve benzerlerinin kışkırtmaları ile inlemiş, ZAFER'le birlikte linç edilmişti!.. AMA KONU ORADA KAPANMADI!.

BUGÜN, ATİNA'DA HRİSOSTOMOS'UN İZMİR'E MÜTEVECCİH (YÖNELMİŞ) VAZİYETTE DEVÂSA BİR HEYKELİ VARDIR!..

BU HEYKEL, YUNAN'IN, PALİKARYA'NIN, RUM'UN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ EMELLERİNİN ASLA YOK OLMADIĞININ DELİLİDİR!. TIPKI SULTAN 2. MAHMUD'UN FENER PATRİĞİ GREGORIOS'U ASTIĞI KAPININ, "BİR BÜYÜK MÜSLÜMAN DİN ADAMININ ASILACAĞI GÜNE KADAR" KAPALI TUTULMASI GİBİ!..

TÜRK EVLÂDI!.. BUNLARI UNUTMA!.. DÜŞMANINI ASLA DOST BİLME!.. BU SADECE ATATÜRK'ÜN VASİYETİ DEĞİL, İSLÂM DİNİNİN EMRİDİR!.. VE ASLA BİR DAHA ONLARIN ZULMÜNE MÂRUZ KALACAK GAFLETE VE ZAAFİYETE DÜŞME!

Devam ediyoruz... Osmanlı Sadrazamı TEVFİK PAŞA'ya gelen bir rapor:

- "İZMİR'de Hükûmet dairelerinde para bulabilmek hırsı ile kırılmadık dolap, çekmece bırakılmamış, evrak ve resmî defterler yerlere atılmış, memurların ceplerindeki mühür ve anahtarlara kadar ne varsa soyulmuş, bazılarının pardesü ve ceketleri bile alınmıştır!"

- "Valisinden hademesine kadar bütün devlet memurları, elleri yukarıda ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya mecbur edimiş, süngü ve dipçik darbeleri altında emsali görülmemiş hakaretlere düçâr edilerek mühim bir memur kafilesi PATRİS vapuruna sevkedilmiştir!"

- "Kışla'da teslim olmak için toplanan subaylardan 14'ü şehit edildi!.. Bunlar arasında İZMİR Askerlik Şubesi Reisi Miralay FETHİ BEY, Asker Toplama Komisyonu Mümeyyizi NADİR BEY, 4.Kolordu Levazım Heyeti 2. Şube Müdür Muavini, Alay Kâtibi FAHRETTİN EFENDİ ve Levazım Dairesi'nden AHMET BEY vardır."

- "San'at Mektebi talebelerinden İHSAN EFENDİ Yunan askerleri tarafından boğazlanmıştır. Manisalı muhallebici AHMET AĞA parçalanmıştır. Polis santral memurlarından FAHRİ, RIFKI, HÜSEYİN, AVNİ Efendiler vazifeleri başında Yunan askerleri tarafından şehit edilmişlerdir!"

- "URLA Polis komiseri Giritli HÜSEYİN EFENDİ parça parça edilmiştir. Hukuk-u Beşer gazetesi sahibi ve baş muharriri TAHSİN RECEP BEY ikâmetgâhında şehit edilmiştir. Köylü gazetesi mürettiplerinden iki masum parçalanmıştır."

- "İZMİR Askerî İnzibat memurlarından CUMAOVALI AHMET AĞA'nın oğlu REFİK EFENDİ boğazlanmıştır. Askerî otelde misafir kadın, erkek, çocuk, 8 kişi parçalanmıştır."

- "Süvari polislerinden TALİP EFENDİ fecî şekilde şehit edilmiştir."

- "Manisalı SAĞIR HASAN ve Ispartalı AHMET, umumhaneci (genelev) İSKONA MARİYANİ'nin oğlu tarafından şehit edilmişlerdir!"

- "İZMİR Pasaport kayıkçılarından 45 kadar Müslüman, boğazlarına zincir bağlanıp denizde '(atılarak) boğulmak (suretiyle) şehit edilmişlerdir!.. Denize atılan Müslümanlar'ın cesetleri her gün sahile çıkmaktadır!"

- "Maliye Tahsil Şubesi memuru NURİ BEY süngü darbesi ile şehit edilmiştir. Eski polis memurlarından Giritli AHMET EFENDİ parça parça edilmiştir."

- "EŞREFPAŞA mahallesinde sandalcı TATAR HÜSEYİN öldürülmüş, isimlerini belirtmekten hâyâ ettiğimiz (utandığımız) pek çok Müslüman kadının ırzlarına tecavüz edilmiştir."

- "Hükûmet caddesinde mevcut bütün Müslüman ticarethane ve dükkânları yağmalanmış, tahrip edilmiştir. Ezcümle:

- Parme Kıraathanesi,
- Askerî otel ve kıraathane,
- Ulyâzade Hanı,
- Bolulu Mehmet Lokantası,
- Ahmet ve Ragıp Kardeşler Kütüphanesi,
- Muhallebici ve tatlıcı İbrahim Hakkı Usta'nın dükkânı,
- Şifa Eczanesi,
- Ekmekçi Hanı'ndan Hukuk Yurdu'nun eşya, evrak ve kitapları,
- Kunduracı SAADETTİN EFENDİ'nin mağazası,
- Selânikliler Kütüphanesi,
- Manifaturacı Hacı Hafız Mustafa Efendi ve kardeşinin tuhafiye mağazası,
- Lokantacı İsmail Efendi'nin Karataş'taki evi ve eşyaları,
- Başoturak'ta taşçı Osman Efendizâde Hafız Fikri Efendi ile kunduracı Selânikli Hafız Hüsnü Efendi'nin dükkânları,
- Alaşehir pazarı,
- Selânikli Hakkı Usta'nın dükkânı,
- Hisar ve Bölükbaşı camilerinin halı ve seccadeleri,
- Yedeksubaylar Yardımlaşma Cemiyeti gazinosu,
- Odunpazarı'nda saatçi Mehmet Efendi'nin ticarethanesi,
- Arasta'da ve Eski mahkeme önünde 120'den fazla müslüman dükkânı,
- Keresteciler'de Cihan Bey'in mağazası,
- Kıllı Mescit'te komiser Mehmet Efendi'nin evi,
- Tuhafiyeci Ali Haydar Bey'in mağazası,
- Alabeyi'nde İzmir Nüfus Müdürü Hasan Efendi'nin evi,
- Karataş'ta Nuri Bey'in köşkü (taşları da sökümek üzere),
- Göztepe'de Saatli mağazası sahibi Hafız Mehmet Efendi'nin evi,
- Karantina'da eski mektupçu Ahmet Bey'in evi,
- Akarcalızâde Hacı Bekir Efendi'nin evi, dükkânı,
- Karantina'da Hapishane Müdürü Nur Bey'in evi,
- Tüccardan ve muharrirlerden Hacızâde Hüseyin Rıfat Bey'in Bozyaka'daki evi ve eşyası, hanımına ait mücevherat
- Eşrefpaşa ve civarındaki evler kâmilen soyulmuştur!
- Ermeni Pasajı'nda Dişçi Mehmet Ali ve Operatör Esat, Doktor Nazifi Şerif ve Doktor Fuat Cevat Beylerin klinikleri de
tamamen yağma edilmiştir!"

- "Bornova'da bir çok evler soyulmuştur! Elde edilebilen ev sahiplerinin isimleri:
- Binbaşılıktan emekli Tahsin Bey,
- Zıraat Bankası memurlarından Ahmet Efendi,
- Tabur kâtipliğinden emekli Hüseyin Hüsnü Efendi,
- Aydınlı Karanfil Nuri.
- Doktor Galip Bey. Galip Bey'in karısı ve kızı silah ve süngü ile dövülüp yaralanarak üzerlerindeki mücevherat alınmıştır.
- Hayvanlar gasbedilmiş, zıraî âletler mahvedilmiştir."

- "35 yaşındaki ARNAVUT SADIK, 55 yaşındaki HACI ÖMER, oğlu HÜSEYİN süngülenerek öldürülmüş, ve kuyuya atılmıştır!"

- "60 yaşındaki DEBBAH ALİ, PALAMUT köyünden 5 kişi, PINARBAŞI köyünden işçi ALİ ve HACI MEHMET AĞA kurşunla öldürülmüşlerdir."

- "50 yaşındaki EMİN ve oğlu 20 yaşındaki MUHARREM iple boğularak öldürülmüş, kuyuya atılmıştır."

- "PALAMUT köyünden MERCAN ile çoban HÜSEYİN ağır bir surette süngülenmiştir. Ayrıca 14 kişi kurşunla öldürülmüştür."

- "CUMAOVASI ve GÖRECE köyleri yağmalandıktan sonra yakılmıştır."

- "NİFEKAYA köyünden olup kaatil ve şekavet suçundan 15 yıl hapse mahkûm edilmiş olan KASAROS , Yunan askeri ile meydana çıkarak, ASAYİŞ ve İNTİZAM'a memur edilmiş, ve Müslüman ahaliye akla hayale gelmedik zulümler ika etmiştir!"

İZMİR İşgâl Kuvvetleri Kumandanı, TÜRK Hükûmeti'ne verdiği notada, "işgâlin İzmir ve civarına münhasır kalacağını" bildirmiş olduğu halde, daha İLK GÜN'den itibaren Yunan askerleri ileri hareketlerine devam etmişlerdir!

- İZMİR civarında SEYDİKÖY, GÖKÇÜKLER, CUMAOVASI, GÖRECE, AKÇAKÖY, ÇATALLAR, DEREKÖY ve ÇAMURDERE köylerini işgâl ettikten sonra, evleri yağmalayıp , ahalisini öldürdüler, binaları tamamen yaktılar!

- Yunan Kumandanı Albay ZAFIRIYO, bir beyanname yayınlayarak, "AYDIN bölgesinin Yunanlılıkla 3000 yıllık bir ilgisi bulunduğunu, işgâlin daha içerilere doğru genişleyeceğini" ihsas ettirmişti!

- Mayıs'ın 27. günü Yunan kuvvetleri AYDIN'ı işgâl ettiler!.. 4 gün sonra "Yunanlar'ın Aydın'a gelmelerini kalben arzu etmedikleri" töhmetiyle, muallim AHMET EMİN EFENDİ, eşraftan KÂMİL EFENDİ, davavekili RAŞİT ve kardeşi ASIM, eşraftan ŞEFİK, SAFİ ve ÖDEMİŞ davavekillerinden REFİK ŞEVKET Beyler, NAZİLLİ davavekillerinden ÖMER LUTFİ BEY Aydın'a gelirken trende tevkif edildiler.

- Aynı gün eşraftan ve memurlardan bir çoğunu çeşitli sebeplerle tevkif ettiler. Bilâhare, bunların yol kenarlarında, çöplüklerde PARÇA PARÇA olmuş cesetlerine rastlandı!

- İşgâlin 3. gecesi kahveden evlerine dönmekte olan şehrin ileri gelenlerinden 6 kişi, bir Yunan subayı tarafından ölüml derecesinde dövüldüler! Aynı gece bir çok Müslüman'ın evine girilerek namusları kirletildi, kıymetli eşyaları yağmalandı!

- Sokaklarda dolaşan Yunan askerleri, gözlerine kestirdikleri insanları ölümlerden ölüm beğenmeye mecbur ediyorlardı! Canlarının istediği yere giriyor, yağma ve ırza tecavüz gibi her yerde tekrar ettikleri cinayetleri irtikab ediyorlardı. Yerli Rumlar'ın kılavuzluğu ile evlere giriliyor, zulüm en fakir ve âcizlere kadar gitgide genişliyordu!

- Yerli Rumlar'dan PAPUŞÇİ MİHALİKİ, tüccardan CANBAZZÂDE ALİ EFENDİ'ye şu tehdidi savurmuştu:

- "Yunan ordusu AYDIN'ı tahliye ederse (etmek zorunda kalırsa), gelecek olanlar burasını İNSANSIZ ve EVSİZ bulacaklardır!"

- Yunanlar ÇİNE ve NAZİLLİ hatlarını keserek telefonları zaptetmiş, Rumlar'dan başka Ermeni ve Museviler'in Müslümanlar'dan ayırt edilebilmeleri için "feslerini atarak şapka giymelerini," emretmişlerdi!.

- GERMENCİK Nahiye Müdür "ahaliden silah toplamıyor" bahanesiyle dövülerek hapsedildi!. Ahaliden 50 kişi bu yüzden işkence ve hakaretlerle öldürüldüler!

- GERMENCİK'ten AYDIN'a gitmek için trene binen 27 kişi, ve zorla bindirilen 34 kişiyi yol boyunca koyun boğazlar gibi kasaturalarla boğazdılar ve dön, gömleğine kadar soyarak çıplak cesetleri tren penceresinden attılar!

- NEŞ'ETİYE köyü Yunan kuvvetleri itarafından yakılmış, ahalisi öldürülerek evler yağmalanmıştır! Kurtulabilen pek az insan günlerce dağlarda, ormanlarda aç, susuz dolaşmışlardır.

- KARAPINAR ve ERİKLİ köyleri de aynı şekilde yağmalandıktan sonra, halkına en âdi tecavüz ve hakaretler icra edildikten sonra hepsi öldürüldüler! Sonra bu köyleri ateşe verdiler.

- Yunan askerleri KADIKÖYÜ ve OVA köylerini tamamen yakarak ahalisini öldürdüler! Evlerde, ahırlarda bulduklarını AYDIN'a naklettiler!

- Müslümanlar'a karşı umumi bir taarruza girişileceğinin hissedilmesi sebebiyle, mukabil bir müdafaa hareketi için AYDINLILAR birleşmek durumunda kaldılar.

- Haziran'ın 28. ve 29. günlerinde evvelce hazırlanmış olan katliam programı tatbike konulunca, Yunanlar'la, artık canını dişine takmış olan Müslüman ahali arasında şiddetli bir çatışma başladı!.. Yerli Rumlar, bu işte Yunan askerlerinden daha müfrit, daha zalim davranıyorlardı! Müslüman ahalinin elinde kâfi derecede silah yoktu. Bir çok evde taş ve sopalarla karşı koymaya çalışıyorlardı. Rumlarsa her türlü silaha mâliktiler. Öldürmeyi tasarladıkları Türkler'den her nasılsa kaçabilenleri, arkadan mitralyözle tarıyorlardı! Yüksek yerlere yerleştirdikleri makineli tüfeklerle Müslüman evlerini ateş altına almışlar, getirdikleri gazyağı ve yağlı paçavraları umumi ve müthiş bir yangın çıkarmışlardı. Yangından kaçmak isteyen çoluk, çocuk, ihtiyar, kim olursa olsun, makineli tüfeklerle tarıyorlardı!

- Yine de 48 saat devam eden bu kanlı boğuşma sonunda, 30 Haziran'da şehir düşmandan nisbeten tahliye edilmiş durumdaydı. Ne var ki, yalnız AYDIN'da 10.000'in üstünde Müslüman Türk'ün canına kıyılmıştı! Sokaklar sahipsiz cesetlerle doluydu.

NAZİLLİ'DEKİ MEZALİM VE BİR RUM RAPORU :

- Yunan kuvvetleri Haziran'ın 3. günü NAZİLLİ'ye girdiler!.. Burada da ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya zorlanan Müslüman Türkler, mukavemet ettikleri takdirde dövülmeye ve öldürülmeye başlandı!

- Yunan kuvvetleri yerleşir yerleşmez yerli Rumlar'la birlikte harekete geçtiler. Genç kadın ve kızlara tecavüz, Müslüman Türkler'in dükkânlarını, evlerini yağma, ve her rastladıklarına keyfî sövüp döğmeye başladılar! İnsanları "emir dinlemedi" gibi sudan bahanelerle öldürüyorlardı! Ezan okumaya çıkan müezzinleri dayakla minareden indiriyor, camilere toplanan Müslümanlar'ı hakaretle dağıtıyorlardı!

- Sonunda, ne pahasına olursa olsun, Türkler mukavete karar verdiler. Kanlı bir mücadele başladı. Yerli halk, bütün üstün silahlarına rağmen Yunanlar'ı şehirden çıkarmaya muvaffak oldu!

- Ancak Yunanlar, daha önceden tevkif etmiş oldukları bir çok insanı da beraberlerinde götürdüler! Çekilirken güzergâhtaki bir çok köyü yakarak, yıkarak ahalisini öldürdüler!

- 21 Haziran'da Aydın Mutasarrıfı ABDURRAHMAN BEY, İngiliz subayı Mr. HODER, Aydın Ceza Reisi HAKKI BEY'le eşraftan İZZET BEY, İtalyan Jandarma Kumandanı Mösyö KAROSINI ile birlikte NAZİLLİ'ye geldiler. NAZİLLİ'de cereyan eden mezalimi hep birlikte tesbit ettiler.

- "Memleketimizde İSLÂM ve HRİSTİYANLAR'ın gerek insanca, gerek maddeten uğradıkları ziyanlar ile, şahit olduğumuz hâileden geri çekilen Yunan ordularını mes'ul buluyoruz. Bu hâileye bir an evvel nihayet vermek için gerek müttefiklerimiz, gerekse Hükûmetimiz nezdinde lüzumlu teşebbüslerde bulunulmasını hem CEMAATİMİZ adına, hem de medeniyet ve insaniyet nâmına rica ve istirham ederiz."

İMZA : NAZİLLİ RUM HAVRASI
müteaddid Rumlar'ın imzaları

MENEMEN :

- MENEMEN Kaymakamı KEMÂL BEY, kazanın ileri gelenlerini toplayarak "işgâlin İtilâf Devletleri'nin kararıyla, asayişi temin etmek maksadıyla ve MUVAKKAT (geçici) olarak cereyan edeceğini" bildirdi. Sâkin davranılmasını istedi. Böylece büyük bir hata yapmış oldu.

- Bu yüzden halk Yunan kuvvetlerinin şehre girişini sükûnetle karşıladı. Hatta ellerinde silah olanlar, bunları işgâl kuvveti kumandanına teslim ettiler!

- BERGAMA'ya gitmekte olan bu işgâl kuvveti, bu harekâtı sırasında hiç bir şey yapmadı.

- Fakaaat, BERGAMA'dan çekilmeye mecbur edilince, zulüm ve katliamlara başlandı!

- 15-16 Haziran'dan itibaren harekete geçtiler. Geceleyin Hıristiyan mağazalarına yerli Rumlar'ın izcileri vasıtasıyla haç işareti dağıtıldı! Onlara silah ve elbise verildi. Şehrin hâkim noktalarına mitralyözler yerleştirildi.

- Cinayete KAYMAKAM'ı öldürmekle başladılar. KEMÂL BEY'i gecelik entarisiyle yakaladılar ve işkenceyle öldürdüler. Zenginlerin evlerini bastılar, mallarını yağmaladılar. Çocukları süngü uçlarında havalara kaldırdılar!

- Ertesi gün çarşı ve sokaklarda umumî bir katliama giriştiler. Şoselerin kenarları kısa zamanda Müslüman Türkler'in cesetleri ile doldu!

- KOVACI BAĞI denilen yerde Müslümanlar'ın cesetlerini üst üste yığarak, gaz döküp yaktılar!

- İSTASYON civarında ARNAVUT SALİH'in karısı ve kızının cesetleri bulundu!

- YIKIK DEĞİRMEN tepesinde bir çok Müslüman'ın cesetleri, yarı gömülmüş bir şekilde tesbit edildi!

MENEMEN'in fabrikatör tüccarlarından SEFER EFENDİ şunları anlatmıştır:

- "15 Haziran Pazar günü mağazamda oturuyordum. Birden Rum Çarşısı'ndan bir kalabalık göründü. Önde yerli Rum ileri gelenleri ve yerli Rumlar'dan müteşekkil bir mızıka vardı. Onları, ellerinde çiçeklerle Yunan taburu takip ediyordu."

- "Yerli Rumlar ZİTO VENİZELOS diye bağırıyor, ve Müslümanlar'a hakaret ede ede geçiyorlardı. Bu tabur BERGAMA'ya gidiyordu."

- "4 gün sonra aynı tabur perişan bir halde geri döndü!"

- "Hemen o gece şehrin etrafındaki yüksek yerlere mitralyözler yerleştirildi. Bazı yerlere askerler kondu."

- "Ertesi gün çarşıda kahvede oturuyordum. Öğleye doğru Rum mahallesinden silah sesleri gelmeye başladı. Herkes dükkânlarını kapamaya ve evlerine doğru koşmaya başladı. Ben de kendimi eve attım."

- "Eve gelinceye kadar (gördüm ki) DEĞİRMEN DAĞI'ndan ve istihkâmlar içinden şehre mitralyözlerle ateş yağdırılıyordu! Saat yarımda başlayan bu ateş 4'e kadar devam etti."

- "1-2 saat sonra şehirde sükûn teessüs eder gibi oldu. Meraktan kendimi dışarı attım. Sokağa adım atar atmaz, önümde 3 kadının cansız yattığını gördüm. Bir yanda 10 yaşlarında bir çocuk yatıyordu. Biraz ilerde vurulmuş bir kız çocuğu imdat bekliyordu. Komşum İSHAK EFENDİ de avlusunda vurulmuştu. Tekrar eve döndüm."

- "Bir müddet sonra çiftlikteki hizmetçim geldi. Ağlayarak AHMED'in öldürüldüğünü, ineklerin alındığını anlattı!"

- "18 Haziran gününe kadar sokağa çıkmadım. O gün asayiş teessüs etti. 'İzmir'den İngiliz, Fransız mümessillleri geldi,' dediler. Hükûmet'e gittim. Orada Kaymakam KEMAL BEY'in ve jandarmaların şehit edildiğini öğrendim."

- "Şunu söyliyelim ki, 3-4 gün zarfında Yunan neferleri MENEMEN'in içinde 300, civarında da 700 kadar Müslüman'ı şehit ettiler!"

- "REŞİT EFENDİ'nin 3 yaşındaki kızını öldürme tehdidi ile 300 lira kâğıt para ile 500 altınını aldılar."

- "KAYSERİLİZÂDE İBRAHİM EFENDİ ve kardeşini süngüleyerek 3000 altınını gasp ve tekmil eşyasını yağma ettiler."

- "KÜÇÜK HACIZÂDE MEHMET EFENDİ'nin evini tamamen soydular."

- "Çarşıdaki bütün Müslümanlar'ın mağazalarını yağmaladılar!"

- "Şube Reisi CEMİL, kardeşi ŞEVKİ, Ceza Reisi HAFIZ MAZHAR ve akrabasından HACI ZEKİ Beyler süngü ve kurşunla yaralanarak 100 liraları alınmıştır."

- "Rençber BÜYÜK EMİN'i, MUSTAFA OĞLU MEHMET ve hizmetçisini şehit ettiler, hayvanlarını alıp götürdüler."

- "MUSABEY, HELVACI, KESEK TÖREKLİ, GÜZELHİSAR köyleri de tamamen yağma ve tahrip edilerek ahalisi katliam edildi!"

BERGAMA :

- Yunan askerleri BERGAMA'ya gelir gelmez, kumandanları kasabanın ileri gelenlerini toplayarak "kimsenin mal, can ve ırzına dokunulmayacağını, " söyledi.

- Ancak işgâlin ertesi günü, ayak bastıkları her yerde işleyegeldikleri cinayetlere burada da başladılar!

- TEKELİ köyü Muhtarı MEHMET ALİ AĞA'yı sebepsiz yere şehit ettiler! Mallarını yağmalayıp götürdüler.

- Kestil Köprüsü civarında HAMAMCIZÂDE İSMAİL ve eniştesi KENAN'ın 80 dönümden fazla arpa ve buğday tarlasını yaktılar!

- TUZCU MUSTAFA'nın çiftliğini basarak bütün mallarını yağmaladılar!

- Bağlar arasında 4 müslüman cesedi süngü ile o derece delik deşik edilmişti ki, hüviyetleri tesbit edilemedi!

- ABDURRAHMAN AĞA'nın önüne çıkan Yunan askerleri 180 adet YÜZLÜK banknotunu, bir diğer şahsın da 30 Osmanlı lirasını aldılar. Ellerindeki altın yüzükler ve saatleri de çalınmıştı.

- Beraberlerinde getirdikleri 4 yerli Rum serserisi ile AYAZMENT, DİKİLİ sahillerine çıkıp etrafa yayılan 60-70 kadar Yunan askeri, bulabildikleri bütün hayvanları sürüler halinde önlerine katıp kayıklarla MİDİLLİ adasına taşımaya başladılar.

- Yağma ve işkencelerden bîzar olan halk, işgalin 5. günü 2 top ve 3 mitralyöz ile mücehhez 1.000 kişiden fazla Yunan kuvvetine hücum ettiler!

- 8 saat süren kanlı bir çarpışma neticesinde Yunanlar ağır kayıplar vererek gece şehri terkedip, MENEMEN istikametinde çekilmeye mecbur oldular.

- MENEMEN'e kadar yolda rastgeldikleri bütün Müslümanlar'ı ve güzergâh köylerini yakıp yıkarak ahalisine ellerinden geldiği kadar zulüm ve işkence tatbik ettiler.

- Ertesi gün MİDİLLİ'den DİKİLİ'ye 4.000 kişilik yeni bir kuvvet çıkarılarak, 3 koldan şehre hücuma geçtiler.

- Tüccardan FAİK, Telgraf Müdürü MEHMET ASIM, Düyun-u Umumiye memuru ALİ ve oğlu HALİL Efendiler ile ARNAVUT SADIK AĞA ve daha bir çok kimseyi fecî şekilde öldürdüler!

- BERGAMA'ya uzanan yol boyunca KIRIKLAR, SABANCI, SAZKÖY, KALARGA, ÇAMKÖY, ALACALAR, TEKELİ, SANDAL köyleri ile HACI İBRAHİM, BEKTAŞ HÜSEYİN AĞA ve HACI RIZA'nın çiftliklerini kâmilen yaktılar ve ahalisini, 70'lik ihtiyardan kundaktaki bebeğe kadar kılıçtan geçirdiler!

- KAÇIKÇI ve DÜNDARLI köylerini yağmalayıp yaktıktan sonra ahalisini kurşuna dizdiler! Yağmaladıkları mal, eşya ve zahireyi MİDİLLİ'ye naklettiler!

BU DA GÖSTERİYOR Kİ, BİZİM BURNUMUZUN DİBİNDEKİ BU, "TÜRK KARASULARINDA AMA DÜŞMAN ELİNDE OLAN ADALARI", İLK FIRSATTA ALMAMIZ LÂZIM!.. ONLARA ASLA "YUNAN ADALARI" DEMEYİNİZ!.. ONLAR EGE ADALARI'DIR!.. SAHİLLERİMİZE YAKIN OLANLARIN TÜMÜ BİZİMDİR, BİZİM OLACAKTIR!.. ATATÜRK'ÜN VASİYETİ DE BUDUR!

- BERGAMA'daki mukavemete içerleyen zinde Yunan askerlerinin gözleri dönmüş birer canavar kesilmişlerdi! Cinayet, ırza tecavüz, yağma ve hırsızlığı her yerden daha hırslı ve daha zalimâne bir surette tatbike koyuldular!

BERGAMA'DA VAZİFELİ BULUNAN İNGİLİZ YÜZBAŞISI BAXTER WILLIAM'IN ANLATTIKLARI :

- "BABABEKİR Mahallesinde bir eve afyoncu 2 Yunan askerinin daldığını gördüm... Hemen arkasından içeriden gürültü ve bağrışmalar gelmeye başladı. Evin erkeğini sürükleyerek merdivenlerden aşağı indirdiler. OSMAN adındaki bu yaşlı adam eline bir odun geçirmişti, tekrar içeri daldı. Ben de arkasından girdim. Merdiven başında OSMAN'ın kızı FATMA'yı 2 Yunan askeri, elbiselerini yırtarak soymaya ve bağlamaya çalışıyorlardı!. OSMAN Yunanlar'dan birine elindeki sopayı var kuvvetiyle yapıştırdı! Yunan yere yıkıldı. Diğeri silahını yerden alıncaya kadar bir darbe de o yedi! İlk yıkılan Yunan silahına uzanırken bir tekme ile silahını uzaklaştırdım. Bu sefer belinden uzun bıçağını çekti. Bana vurmak için doğrulurken tabancamı başına doğru ateşledim!"

- "Bu sırada OSMAN elindeki sopayı bir ona, bir ötekine yapıştırıyordu! Askerlerden bir merdivenlerden aşağı yuvarlandı. OSMAN'ın karısı ve kızı şaşkın gözlerle bu ölüm kalım kavgasını seyrediyorlardı!"

- "Birden merdivenlerden 6 Yunan askerinin hızla çıktığını gördüm. Süngülerini göğsümüze doğru uzattılar! Yerden kalkan asker OSMAN'a saldırarak dövmeye başladı. Bana, 'Gidiniz!' dediler. Gitmek istemedim. 'Sen bilirsin,' dediler. Altıma bir sandalye verip, 'Otur, seyret,' dediler. İstemedim!

- "Birisi genç kıza saldırdı. O sırada duyduğum sesin nasıl vicdanları pharçalayıcı olduğunu anlatamam!.. Tesbih böceği gibi kapanıp iffetini korumak istiyordu! Yunanlardan biri bir bacağını, diğeri öteki bacağını tutuyor, başkaları da göğüslerine saldırıyordu!.. 'Alçaklar!" diye bağırmışım!.. Beni zorla merdivenlerden indirip sokağa attılar! Kaldığım yere koştum. Askerlerimden birini hemen yazdığım mektupla karargâha gönderdim. Kan tutmuş gibi, tekrar OSMAN'ın evine döndüm."

- "Çıt çıkmıyordu!.. Merdivenlerden çıkınca gördüğüm fecî manzara karşısında dilim tutuldu!... OSMAN'ın karısı ve kızı çırılçıplaktılar. Bütün vücutları kan içinde idi. Genç kızın mavi gözleri açık kalmıştı. Ağzı kan dolu idi!.. OSMAN'ın ise, başı âdeta yamyassı olmuştu!.. Gözlerim dolu dolu, oradan ayrıldım!"

MANİSA :

- İZMİR' işgâl eden Yunan kuvvetleri aynı bahanelerle bir kaç gün sonra MANİSA'yı da işgâl altına aldılar.

- 23 Mayıs 1919'da, Yarbay ÇARAKLOS kumandasında bir Yunan taburu, yerli Rumlar'ın coşkun tezahüratı altında MANİSA'ya girdi!..

- Bu taburun İZMİR'den hareket ettiği duyulur duyulmaz, yerli Rumlar asırlardır müsamahasında yaşadıkları Müslüman Türkler'in mal ve canlarına tecavüze başlamışlardı!.. Yunan askerinin şehre girmesinden EVVEL, Rumlar'ın 100.000 kiloya yakın zahireyi yağmalayarak paylaştıkları, bilâhare tesbit edilmiştir.

- Yunan askerinin şehre girmesinden sonra taarruz ve tecavüzlerine BİRLİKTE devam ettiler! Önce bir örfî idare (sıkıyönetim) ilân ettiler. Bütün Müslüman köylerindeki silahların müsadere edileceğini bildirdiler. Toplanan silahlar MUHİLLİ köyünde depo edilerek yerli Rumlar'a dağıtıldı!

- Bir çok müslümanın fesleri başından alınarak yırtılıyordu!

- Şehrin ana caddelerine nöbetçiler koyarak gidip gelen Müslümanlar'ın üzerini aramaya, tırnak çakısına kadar ne buldularsa almaya başladılar!

- Kadınların üstü başı yoklanmak bahanesiyle, veya evlerine girerek tecavüzlerde bulundular!

- Devlet ambarlarındaki mal ve zahire, kısmen Yunan ordusu ihtiyacına ayrılarak kalanı yerli Rumlar'a peşkeş çekildi!

- İtilaf Devletleri mümessilinin murakabesi altında olmasına rağmen askeriyenin büyük deposunu, pencerelerini kırmak suretiyle soydular, 3 araba cephane aşırdılar!

- Her gün bir çok bahane ile Müslüman Türkler'i tevkif ederek Divân-ı Harb'e gönderip işkence yaptılar... Bunlardan tüccar MUSA KÂZIM EFENDİ şunları anlatmaktadır:

- "Yunan taburunun gelişinden 7 gün sonra silah aramaya başladılar. Her mahalle için 2 çavuş, 2 nefer, yerli Rumlar'dan 2 genç, bir de arabacı vardı. Evden eve gezdiler. En evvel KARAOSMANOĞLU'nun evini, SONRA HALİT PAŞA'nın evini aradılar. MÜFTÜZÂDE KÂMİL EFENDİ'yi 'Niye silahları vermiyorsunuz?' diyerek ağır şekilde dövdüler!.. Evlerden saat, yüzük, bilezik gibi pek çok kıymetli eşya kayboldu."

- "Bu esnada yerli Rumlar'dan bazıları dayaktan sonra 'Sizi kışlaya götüreceğiz,' diye ahaliden bir kısmını götürdüler. Bunlardan 12 kişi meydana çıkmadı! Daha sonra 5'inin cesedi bir dere içinde bulundu. Fransız, İngiliz ve İtalyan mümessillerin bulunduğu hazır halde defnedildiler, (daha önce) fotoğrafları alındı."

- "Cenazelerin muayenesinden, birisinin Uncu MEHMET BEY olup, (55 yaşında), burnunun ve kulaklarının kesildiği, gözünün süngü ile oyulduğu, karnının derisinin koyun gibi yüzüldüğü ve bu işkencelerinin CANLI olduğu sırada yapıldığı anlaşılmıştır."

- "Arama günü HÂKİM EFENDİ birinin müdafaasına teşebbüs ettiğinden, dövülerek kolları süngülenmiş, ve yaralı kolları arkasından bağlanarak kışlaya götürülmüştür."

- "Olanlar, Müftü Efendi ve Mutasarrıf tarafından Fransız ve İngiliz komiserlerine bildirilmiş, bunun üzerine ertesi gün Yunan taburları (alay birlikleri) yerlerinden kaldırılmıştır."

- "Kaldırılan alayın yerine başka bir alay gelmiştir."

İZMİR Müdafaa-yı Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti'ne verilen bilgiler:

- "MANİSA'da oduncu İBRAHİM evinden alınarak götürülmüş, debbağ HAFIZ İSMAİL OĞLU İBRAHİM ile göçmen, eski MEVLEVİHANE civarında kesilmiş olarak bulunmuştur."

- "ŞAKİR PAŞAZÂDE MUSTAFA BEY dövüldükten sonra teessüründen vefat etmiştir!"

- "Çarşı Camii imamı MUHİDDİN EFENDİ, 'Yunanlar aleyhine dua etmek' ithamıyla dövülmüştür."

- "NEVRES AĞA dövülmüş, iki kolu kırılmıştır."

- "MANİSA Hâkimi VEYSİZÂDE MEHMET BEY dövülmüş, dipçik zoruyla karakola götürülmüştür."

- "TAHİR PAŞAZÂDE MEHMET BEY'in oğlu TAHİR BEY, dayakla öldürülmüştür!"

- "TESALYA muhaciri, 80 yaşındaki MAHMUD BEY, evinden götürülmüş, KIRTIK DERE civarında süngülenmiş olarak bulunmuştur."

- "TOPÇUBAŞI İSMAİL de aynı yerde kesilmiş olarak bulunmuştur. Ayrıca 2 ceset daha bulunmuştur!"

- "MANİSA'nın ÇAKAL AZMAĞI civarında 3 müslüman cesedi görülmüş ise de, hüviyetleri anlaşılamamıştır."

- "Bu meyanda evlerine taarruz edilen, malları yağmalanan kimseler pek çoktur. MANİSA'daki mezalim, büyük yangınla tamamlanmıştır!"

MANİSA'nın ve diğer yerlerin KURTULUŞ'tan sonraki halini ileride vereceğiz.

KARACABEY müddeiumumisi (savcı) ALİ KEMÂL BEY de şu hadiselere şahit olmuştur:

- "Yunanlar bizim kapıyı kırmağa başladıkları zaman, yandaki komşu bahçesine, oradan da diğer bahçeye kaçtım. (Bahçedeki) ev kadınlarla dolu idi. Yunan askerleri süngü, sopa ve bıçak tehdidi altında zavallıların ırzına geçiyorlardı!.."

- "Bir yunan askeri karşıma dikildi, 'para, para' dedi. Üzerimde 80 altın vardı. Hemen keseyi çıkarıp verdim. Tekrar bizim eve döndüm. İçeride birşeyler kırılıyordu. İki Yunan yine 'para, para' diye bıçaklarını çektiler. 'Arkadaşlarınız aldı,' dedim."

- "O sırada o evden kaçan kadınlardan biri yanımda peydah oldu. Askerler beni bırakıp kadına çullandılar!.. O kadar şaşkınlaşmıştım ki, (öylece bırakıp) tekrar o kadınlarla dolu eve geldim."

- "Gördüğüm manzara korkunçtu. Duvar diplerinde, avluda, merdiven üzerinde kadınların ırzlarına geçiliyor, dayak atılıyor, ve bıçaklar saplanıyordu!.. Ayaklarının altında (o anda doğurduğu) bebek bulunan bir kadın, hâlâ dayak yemekteydi!"

MUHTELİF VAHŞET ÖRNEKLERİ :

- AKOLUK köyünde ahali ağaçlara çıkartılarak, ve ağaçları dibinden baltalayarak devirmek suretiyle işkenceye mâruz bırakılmışlardır!

- DÖFOLAR köyünde bir ihtiyarı, silahı olanların isimlerini söyletmek için iki ayağını yere ve kollarını HAÇVÂRÎ duvara ÇİVİLELİP bir hafta bu durumda bırakmışlar, her gün dövmek suretiyle yavaş yavaş öldürmüşlerdir!

- ORTAKÖY'de eşraftan 10 kişiyi ayaklarından asmak ve tenasül uzuvları kırbaçlamak suretiyle işkence etmişlerdir.

- ALINCAK'ta genç çocuk ve delikanlıları, KIZGIN YAĞ'a sokarak ve YAKMAK suretiyle inletmişlerdir!

- ÇOBANLAR köyünde 9 yaşında bir kız, CAMİ'de, saatlerce bir sürü canavar ruhlunun ihtirasına âlet edilmiştir!

- ÇEKÜRLER'de ..... (ADI MAHFUZ ERKEK) AĞA'ya 75 yaşında olmasına bakmayarak, sırf zulüm olsun diye, 15 kişi tecavüz etmişlerdir!

TÜRK EVLÂDI!.. Sen onların işkence ettiği, öldürdüğü mazlumların neslisin!. Sen onlara ASLA böyle davranmadın!.. Gene davranma!.. Ama UNUTMA!.. Yunan'la sirtaki çeken DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM İPEKÇİ, TEODORAKİS ile ortak "dostluk" konserleri veren SANATÇI BOZUNTUSU ZÜLFÜ LİVANELİ gibi dönmelere, yavşaklara inanma!.. DOMUZDAN POST, GAVURDAN DOST OLMAZ!.. PİŞTOV, DAİMA YASTIK ALTINDA OLSUN!.. SENİN SİLÂHIN DAİMA HAİNİNKİNDEN, DÜŞMANINKİNDEN ÖNCE PATLASIN!.

_____________________________________

DÜNYADA TÜRK SOYKIRIMINI BELGELEYEN KİTAPLARDAN BAZILARI :

- Anadolu'da Yunan Zulüm ve Vahşeti (I, II ve III. Kısımlar) , Ankara Matbuat ve İstihbarat Matbaası, 1338 (1922)

- Bulgar Mezalimi , İstanbul, 1325 (1909)

- Bulgar Vahşetleri , İstanbul 1328 (1912)

- Bursa Vilâyetinde Yunan Fecaii , Bursa Vilayet Matbaası, 1342 (1925)

- Pierre Loti , Can Çekişen Türkiye, İstanbul , 1329 (1913)

- Dimetoka'da Kanlı Bir Levha , 1325 (1909)

- İzmir ve Mülhakatı ile Civarında Yunan İşgâlinden Mütehaddis Fecaii Hakkında Vürûd Eden Raporlar ile Bazı Muharrerat ,
Hilâl Matbaası, İstanbul, 1335 (1919)

- İzmir Fecai

- Şeyh Müşir Hüyesin Kaydavi , İslâma Çekilen Kılıç, yahut Alemdârân-ı İslâmı Müdafaa , İstanbul , 1919

- Ahmed Cevad , Kırmızı Siyah Kitap , İstanbul, 1329 (1913)

- Lozan Zabıtları (4 cilt ve ekleri) , Ahmet İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi, İstanbul, 1341 (1925)

- Makedonya'da Yunan Mezalimi , İstanbul, 1914

- Müslümanlara Mahsus, İstanbul , 1329 (1913)

- Orta Anadolu'da Yunan Mezalimi (I,II,III ve IV. cüzler) , Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1337 (1921)

- Avrupa Siyaseti, Türkler'in Felâketi , İstanbul 1329 (1913)

- Pontus Mes'elesi , Ankara Matbuat ve İstihbarat Matbaası , 1338 (1922)

- Türkiye'de Yunan Fecaii Cilt I-II , Matbua-i Ahmet İhsan ve Şürekâsı, İstanbul , 1338 (1922)

- Türk Kaatilleri ve Yunanlılar , Matbaa-i Amedi, İstanbul, 1322 (1906)

- Şeyh Müşir Hüseyin Kaydavi , Türkiye İslâm İmparatorlunun İstikbâli , İstanbul, 1919

- Pol Hevri , Türkiye Nasıl Paylaşıldı? İstanbul , 1329 (1913)

- Yürekler Acısı , Matbuat ve İstihbarat Matbaası , Ankara, 1337 (1921)

- Zavallı Pomaklar , İstanbul, 1330 (1914)

- Teoman Ergene, Türk Ortodoksları , İstanbul, 1951

- Dimitri Kitsikis , Yunan Propogandası , İstanbul , 1965

- Kadir Mısırlıoğlu, Yunan Mezalimi , Sebil Yayınevi, İstanbul, 1977

- Kadir Mısırlıoğlu, Lozan - Zafer mi, Hezimet mi ? , Sebil Yayınevi, İstanbul, 1971

- Mehmet Arif , Başımıza gelenler , 3 Cilt , Tercüman 1001 Eser

- Hasan İzzettin Dinamo , Kutsal İsyan - Kutsal Barış 15 cilt

- Ömer Seyfettin , Bomba

- Ömer Seyfettin , Beyaz Lâle

- Halide Edip Adıvar , Vurun Kahpeye

- Halide Edip Adıvar , Türk'ün Ateşle İmtihanı

- Mehmet Perinçek , Ermeni Devlet Adamı B.A. Boryan'ın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması, Kaynak Yayınları

- Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri , Kaynak Yayınları, 2007

- Ovanes Kaçaznuni , Taşnak Partisi'nin Yapacağı Bir şey Yok , Kaynak Yayınları, 2005

- A.A. Lalayan , Taşnak Partisi'nin Karşıdevrimci Rolü , Kaynak Yayınları, 2007

- Kızıl Kitap, Taşnak Mezalimi , Kaynak Yayınları, 2007

- A.B. Karinyan , Ermeni Milliyetçi Akımları , Kaynak Yayınları, 2007

- Selami Kılıç , Ermeni Sorunu ve Almanya , Kaynak Yayınları, 2007

- Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri (1914-1921) Cilt 1-2
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları

- Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (1914-1918) Cilt 1-2 ,
Genel Kurmay Başkanlığı Basımevi , ANKARA

- Bitlis'te Ermeniler ve Ermeni Mezalimi , Bitlis Valiliği Kültür Yayınları

- Doç.Dr.Dr . Hüseyin Çelik, Görenlerin Gözü İle Van'da Ermeni Mezalimi , Cedit Neşriyat

- Levon Panos Dabağyan, Türkiye Ermeniler Tarihi, Kültür-Sanat Yayıncılık

***

> İÇİNDEKİLER < > ANADOLU VE TRAKYA'DA TÜRK VE MÜSLÜMAN KATLİAMI - 2 < > PONTUS HAYÂLİ VE TÜRK VE MÜSLÜMAN SOYKIRIMI < > PONTUS HAYÂLİ VE TÜRK VE MÜSLÜMAN SOYKIRIMI - TTK < > RUMLARIN İÇ VE DIŞ GÖÇLERİ < > YAHUDİ SOYKIYIMI PALAVRASI < > AUSCHWITS KAMPINDAKİ TURİSTİK TESİSLER VE FIRINDA YAKMA PALAVRASI < > İSLAMİ ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ <