Yayınlandığı yer: Dokuz
Eylül Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: XIX, ss.:137-152, 2004.
İPEK BÖCEKLERİNDE
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME KAVRAMINA İLİŞKİN BAZI İPUÇLARI
Yrd.Doç.Dr. Murat
YILDIZ[1]
SOME CLUES OF SELF-ACTUALIZATION IN
SILKWORMS
ABSTRACT
The aim of this
study, in the context of foregoing discussions, is to define
self-actualization, and to observe the most primitive projection of this
concept in silkworms, and finally to apply the data results to the process of
self-actualization in human beings. For this goal, 20 silkworms in similar size
were divided in two groups, being 10 each. The first 10 formed the
observational group, and the remaining consisted of the control group. While
the control group were fed with mulberry leaves, the observational group were
given none. After 29 days of observation, we have compared the two groups in
regard to their cocoons, the sizes of butterflies born of cocoons, the average
number of eggs laid by the females, and their life spans. As a result, it was
seen that the sizes of the cocoons and their silkworms in the test group is
one-third smaller than the ones in the control group. Equally, their number of
eggs is % 35-40 less and their average life span is 7 days short in comparison
to those of the control group.
Key Words: Self-actualization, Abraham
Maslow, silkworm.
ÖZET
Bu
araştırmanın amacı, ilgili tartışmalar çerçevesinde kendini
gerçekleştirme kavramın tanımlanması, bu kavramın ipek böceklerinde en ilkel yansımasının,
gözlem tekniğiyle araştırılması ve elde edilen sonuçlarla insanların kendini
gerçekleştirme süreçlerine projeksiyon yapılmasıdır. Bu amaçla, yaklaşık aynı büyüklükte (5-5.5 cm.)
20 ipek böceği, 10’arlı iki gruba ayrıldı. 10 ipek böceği gözlem grubunu, 10
ipek böceği de kontrol grubunu oluşturdu. Sonra, kontrol grubunu oluşturan ipek
böceklerine yiyecek olarak dut yaprağı verilirken, gözlem grubundakilere
verilmedi. 29 günlük gözlem sonucunda gözlem grubuyla kontrol grubu, ördükleri
koza ve kozadan çıkan kelebeklerin boyutları, dişi kelebeklerin yumurtladıkları
yumurta sayısı ve yaşam süreleri bakımından karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak,
gözlem grubundaki ipek böceklerinin ördükleri kozaların ve kozalardan çıkan
kelebeklerin boyutları, kontrol grubu ipek böceklerinin ördüğü kozaların ve
kozalardan çıkan kelebeklerin boyutlarına göre 1/3 oranında daha küçük, buna
paralel olarak yumurta sayısının % 35-40 oranında daha az olduğu ve yaşam
sürelerinin de ortalama yedi gün kadar kısaldığı gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kendini gerçekleştirme, Abraham
Maslow, ipek böceği.
GİRİŞ
Her insanın gerçekleştirilmeyi bekleyen
mükemmel bir potansiyele sahip olması eski bir düşünce biçimidir. M.Ö. 4.
yüzyılda Aristoteles’in “entelekya”sı [bireysel olgunluğa erişme] bu
potansiyelin tam anlamıyla gerçekleştirilmesini ifade etmektedir. ‘Her nesnenin
ve her varlığın amacının ya da uygun sonunun yerine getirilmeye veya kendi
varlığını gerçekleştirmeye başlayacağını öne süren’ Aristoteles’in bu öğretisi,
içerik olarak “kendini gerçekleştirme” kavramının ilk hali olduğu
kabul edilmektedir.[2]
Modern psikoloji tarihinde “kendini
gerçekleştirme” kavramını yazılarında kullanan ilk psikologun Carl
Gustav Jung olduğu ileri sürülmektedir. Jung’a göre, biyolojik ihtiyaçlar hayatın
gençlik yıllarında önemli ise de, yerlerini zamanla doyum sağlayan, yüksek
düzeyde amaçlara bırakırlar. Jung, kişiliğin sürekli gelişme eğiliminde
olduğunu, uyumlu, dengeli ve olgun bir benlik oluşturma potansiyeline sahip
olduğunu kabul eder. Bu ise başlangıçta farklılaşmış bir bütünün zamanla uyumlu
bir şekilde gelişmesi, ayrışması (bireyleşme süreci) ve sonra bu ayrışmış
sistemlerin bütünleşmesidir. Bu bütünleştirme sürecinde temel güdü, zıt
eğilimleri uzlaştırma ve birliğe erişmektir.[3]
Kurt Goldstein ise, kendini gerçekleştirme kavramını
organizmanın kendi potansiyellerinin tamamını gerçekleştirme güdüsü için
kullanmıştır. Ona göre, insanın doğasında yaratıcı bir eğilim vardır ki bu da,
kendini gerçekleştirmedir. Açlık, cinsellik, başarı kazanma gibi güdüler temel
ve egemen güdünün çeşitli görünümleridir. Belli bir ihtiyacın doyumu, tüm
organizmanın kendini gerçekleştirmesi için ön şart olduğu zaman bu ihtiyaç ön
safhaya geçer ve giderilince organizma böylece kendini gerçekleştirmiş olur.
Kendini gerçekleştirme organizmik bir ilke olup, ancak çevre, kendini
gerçekleştirmeyi mümkün kılan şartları hazırlayabilir. Eğer organizmanın
amaçları ile çevrenin gerçekleri arasındaki aykırılık çok fazla ise organizma amaçlarının
bir kısmından vazgeçer ve kendini daha aşağı bir düzeyde gerçekleştirme yoluna
gidebilir.[4]
Dolayısıyla Goldstein’da kendini gerçekleştirme kavramı sağlık durumlarında
nihaî güdü anlamına gelmektedir.[5]
Organizmayı dinamik bir sistem olarak kabul
eden Carl Rogers’a göre, kişiliği en önemli motive edici güç, kendini
gerçekleştirme dürtüsüdür. Kendini gerçekleştirmeye yönelik bu istek
doğuştandır, ancak yaşantıları ve öğrenme yoluyla desteklenebilir veya
engellenebilir. Dolayısıyla çevresel şartlar ve ortam elverişli olduğu zaman
kişi kendini gerçekleştirebilecek, ilerleyebilecek ve kendini aşabilecektir.[6]
İleri doğru gelişme eğilimi, ancak seçenekler açıkça algılanır ve yeterli
şekilde sembolize edilirse gerçekleşebilir. Birey, geliştirici ve geriletici
davranış yollarını ayırt etmedikçe kendini gerçekleştiremez. İyi seçim,
iyi-kötü hakkında bilgiye dayanır. Kişi bunu bilirse iyiyi seçmeye yönelir.
Rogers, kendini gerçekleştiren kimseye, ‘kapasitesini tam olarak kullanan’
kimse demektedir.[7]
Abraham Maslow kendini gerçekleştirme kavramını
oldukça sık vurgulamış ve bu kavrama ampirik bir yolla yaklaşmıştır.
Çalışmalarını yürüttüğü dönemde hayatta olan ve geçmişte yaşamış ünlü kişiler
üzerinde derinliğine yürüttüğü incelemeleri sonucunda, bu kişilerin bazı ortak
özelliklere sahip olduklarını saptamıştır. Bu özellikler; “gerçeği olduğu
gibi algılayabilme, içten geldiği gibi davranabilme, kendine yeterli olabilmek,
çevreden bağımsız olabilme, demokratik ve yaratıcı bir kişilik yapısına sahip
olma, sorumluluk sahibi olma ve dürüst olma, savunma mekanizmalarını az
kullanma ve kendi eksikliklerini ifade etmekten kaçınmama, insanlığa değer
verme ve insanlık sorunlarını ciddiye alarak çözmeye çalışma” şeklinde
kısaca özetlenebilir.[8]
Maslow’a göre insan, bünyesinde hiyerarşik bir
düzene göre inşa edilmiş güdülere sahiptir. Her birimizin biyolojik bir temele
dayanan, bir dereceye kadar doğal,değiştirilemez ya da değişmez bir içsel
doğası vardır.[9]
Bunların en temel olanları hayatta kalma bakış açısından hareketle, açlık,
susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenlidir. Temel ihtiyaçlar hiyerarşisi,
aşkın ihtiyaçlara nazaran daha önceliklidir. Çünkü, temel ihtiyaçlar eksiklik
ihtiyaçları olarak isimlendirilirken, aşkın ihtiyaçlar daha ziyade “gelişme motivasyonları”nı
tasvir eden özel niteliklere sahiptirler.[10]
Uzun vadeli eksiklik özellikleri şöyle ifade edilebilir: Temel ya da içgüdüsel bir
ihtiyacın yokluğu hastalığa neden olurken, varlığı hastalığı engeller, yerine
konması hastalığı iyileştirir; belirli (çok karmaşık) özgür seçim durumlarında,
yoksun kalan kişi tarafından diğer doyumlara yeğlenir; sağlıklı kişide edilgen,
geri çekilmiş ya da işlevsel olarak etkisizdir. Dolayısıyla hiç kimse iyodin
veya C vitaminine ‘ihtiyaç’ duyduğumuz gerçeğini yadsımayacaktır. Eksiklik
ihtiyaçları tüm insanlarda, hatta bir dereceye kadar diğer canlılarda da
ortaktır. Bununla birlikte türe özgüdür. Nasıl tüm ağaçların güneşe, suya ve
çevreden edinecekleri besinlere ihtiyacı varsa tüm insanların da kendi
çevrelerinden edinecekleri güvenliğe, sevgiye ve statüye ihtiyaçları vardır.
Bunun yanı sıra, gerçek kişiliğin gelişmesi bu yaygın ihtiyaçların
giderilmesiyle başlar ve her ağaç ya da her insan bu zorunlukları kendi amaçları
doğrultusunda kendi tarzında, kendine özgü bir şekilde kullanmaya başlar.[11] Temel ihtiyaçlar tatmin edildiğinde birey
daha yüksek ihtiyaçların tatminine yönelir
—güvenlik ve emniyet, sevgi ve ait olma, takdir edilme ve saygı görme.
Bu ihtiyaçlar karşılandığında birey bilişsel —bilgi, içgörü, akıl— ve
estetik ihtiyaçları —simetri, uyum, bütünlük, güzellik, yaratıcılık, ahenk—
tatmin ederek kendini
gerçekleştirme ihtiyaçlarına yönelir.[12]
Maslow
bu ihtiyaçlar hiyerarşisini açıklarken şöyle bir örnek sunmaktadır. Emekleyen
bebeğin annesinin dizlerinin dibinden bilinmeyen bir çevreye yönelmesi
sürecinde, “bebek, önce odayı gözleriyle keşfederken annesine bağlı kalacaktır.
Daha sonra annesinin verdiği güvenin tam olduğuna inanarak küçük
gezintilere çıkmaya başlayacaktır. Bu gezintilerin çapı gitgide büyüyecektir.
Bu şekilde bilinmeyen ve tehlikeli bir dünyayı keşfedebilecektir. Annesi
birdenbire ortadan kaybolursa dünyayı keşfetmekle daha fazla ilgilenmeyecek,
kaygılanmaya başlayacak, yalnızca eski güvenliğini geri isteyecek ve
hatta yeteneklerini yitirmeye başlayacaktır. Örneğin, yürümeyi göze alamayacak,
emeklemeyi sürdürecektir”.[13] Dolayısıyla bireyin kendini
gerçekleştirmesinin mümkün olabilmesi için, bu süreçte yukarıda belirtilen
ihtiyaçların tatmin edilmiş olması çok önemlidir. Maslow’a göre daha da
önemlisi, kişinin öncelikle sağlıklı ve dişiliğini gerçekleştirmiş bir kadın ya
da erilliğini gerçekleştirmiş bir erkek olmasıdır.[14]
Her
insanın psikolojik hayatı bir çok yönüyle, temel ihtiyaçların doyurulması
eğiliminde olması ya da gelişimine yönelik olması, kendini gerçekleştirmesi
anlamında farklı yaşanır. Sağlıklı gelişen bebek ve çocuklar uzak hedefler veya
geleceği düşünerek yaşamazlar. Kendilerini hoş tutmak ve anı yaşamakla
fazlasıyla meşguldürler. Sadece yaşarlar, yaşamaya hazırlanmazlar. Nasıl olup
da gelişmeye çalışmadan, yalnızca var olarak ve özlerindeki etkinlikten
hoşlanarak ileri doğru adım adım ilerlemeyi, örneğin, sağlıklı bir biçimde
gelişmeyi, gerçek benliklerini keşfetmeyi başarabilirler? Ne gelişim ne de
kendini gerçekleştirme ya da benliğin keşfedilmesi dışarıda arı bir şekilde
varolan bir amaç değildir. Bunlar, çocukta özellikle amaç edinilen şeyler
değildir, yalnızca gerçekleşir. Çocuk bulur ama o denli arayış içerisinde de
olmamıştır.[15]
Bununla birlikte, tüm canlılar çok
daha özerk, kendini yönetebilen ve düzenleyebilen bir yapıya sahiptir. Örneğin,
bebeklerin uyku süresi, beslenme alışkanlıkları, sütten kesilme, tuvalet
eğitimi gibi konularındaki seçimlerine güvenilmesi gerektiği konusunda her
geçen gün yeni şeyler öğreniliyor. Her canlının hayatları boyunca olmaları
gerekli olan düzeye ulaşmaları yönünde bir itki vardır. Bu görüş Maslow’a göre,
meşe palamudunun meşe ağacı olmaya, kaplanın kaplanlığa ya da atın atlığa
yönelik bir eğilimi olduğunu söylemekle aynı bilimsel, doğalcı anlamı
taşımaktadır. İnsana insanlık öğretilmez, diğer bir deyişle ona bu yolla nihai
bir biçim verilemez. İnsanlık, insanın içine dökülmüş bir kalıp değildir.[16]
Fakat, temelde biyolojik ve içgüdüsel de olsa bu iç çekirdek, hayvanlardaki
gibi kesin bir şekilde ne zaman, nerede, nasıl ve kiminle ne yapması
gerektiğini söyleyen güçlü, yanılmaz bir iç ses değildir, geriye kalan sadece
içgüdü kalıntılarıdır.[17]
Bu noktada Frankl’ın, Buhler’e atıfta
bulunarak kendini gerçekleştirme kavramının daha çok varlıktaki potansiyellerin
takip edilmesi olarak nitelendirilebileceği yönündeki görüşünün belirtilmesi
yerinde olacaktır. Frankl’a göre kendini gerçekleştirme, öznedeki mümkün
olasılıkların ya da potansiyellerin yerine getirilmesine işaret etmektedir. Burada
bireyin hayat görevi, en olası derecede kişiliğini yerine getirecek
potansiyellerin gerçekleştirilmesi olarak algılanır. Bu nedenle Frankl, kendini
gerçekleştirmenin düzeyinin, gerçekleştirilen potansiyellerin sayısına bağlı
olduğunu ileri sürer. O, hayatın potansiyellerinin kayıtsız olmadığını, bu
potansiyellerin, anlamların ve değerlerin ışığında görülmesi, değerlendirilmesi
gerektiğini belirtir. İşte bu noktada, insanın seçme yeteneği ve özgürlüğü
devreye girer. Herhangi verili bir zamanda bireyin olası seçimlerinden yalnızca
biri, onun hayat görevinin zorunluluğunu yerine getirir. İnsan, seçimini halihazırdaki potansiyeller yığınıyla ilgili
olarak yapar, ya kendisini gerçekleştirme yönünde bir adım atar, ya da o
hedeften uzaklaşır. Seçimler, kararlar nihaidir, çünkü hayatın tek gerçek
geçici yönleri potansiyellerdir. Bir potansiyel gerçekleştirildiği zaman
ebediyen gerçekleştirilmiştir ve hiçbir zaman yok edilemez.[18]
Maslow,
yaptığı araştırmaların bilimsel araştırmanın gereklerini kabul etmekle birlikte,
kendini gerçekleştirme araştırmaları yapmanın başka bir yolu olmadığını
belirtmiştir. Kendi çalışmalarını bir başlangıç olarak nitelendirmiş ve
ulaştığı sonuçların bir gün doğrulanacağına inandığını eklemiştir.[19]
Maslow burada kendini gerçekleştirme kavramı ile ilgili olarak insanlar
üzerinde ampirik metotla bir araştırma yapmanın güçlüğü üzerine vurgu
yapmıştır. Onun çalışması, geçmişte yaşamış olan ya da çalışmasını yaptığı
yıllarda hayatta olan ünlü, başarılı kişilerin ortak özelliklerini saptamak
yoluyla yürütülmüştür. Maslow’un yapılmasının çok zor olduğunu
düşündüğü araştırma yöntemi daha çok deneysel
teknikleri içermekte olup, insanların temel ve aşkın ihtiyaçlarını kontrol
etme, müdahale etme gibi bir hakkın bilimsel etik açısından mümkün
gözükmediği belirtilmektedir.[20] Dolayısıyla daha sonraları, insanlar üzerinde
ampirik metotla yapılan çalışmalar, daha çok Maslow’un ve Rogers’ın
araştırmaları sonucu ortaya çıkan, ünlü ve başarılı insanların ortak özelliklerini
ölçüt olarak alan, ölçme araçlarıyla gerçekleştirilmiş olduğu gözlenmektedir.
Bu araştırmalarda yapılan işlem, bireyin kendini gerçekleştirme düzeyine bir
müdahale olmayıp sadece bu düzeyi belirlemek olmaktadır.
İşte,
Maslow’un ‘Motivation and Personality’ adlı eseri 1954 yılında ve ‘Toward
a Psychology of Being’ adlı kitabı da 1962 yılında yayınlanmasından sonra
Kendini Gerçekleştirme’nin nasıl ölçülebileceği konusunda yapılan çalışmalardan
en önemlisi E. Shostrom tarafından 1968 yılında “Manual for the Personal Orientation
Inventory” adlı çalışmasıyla gerçekleştirilmiştir. Bu envanter, Kuzgun[21]
tarafından Türk toplumu için uyarlanmış, geçerlik ve güvenirlilik çalışmaları yapılmıştır.
Kişinin kendini gerçekleştirme açısından bulunduğu düzeyi belirlemek için
kullanılabilecek bir ölçme aracı niteliğinde olan bu envanter çok sayıda araştırmada
kullanılmıştır.[22]
Fakat elinizdeki bu çalışmada sözü edilen envantere benzer herhangi bir araç
kullanılmadı, çünkü, bu araştırmanın amacı, kendini gerçekleştirme
kavramının tanımlanması, bu kavramın ipek böceklerinde en ilkel yansımasının,
gözlem tekniğiyle araştırılması ve elde edilen sonuçlarla insanların kendini
gerçekleştirme süreçlerine projeksiyon yapılmasıdır.
İpek böceklerinden hareketle insanın
kendini gerçekleştirme sürecini analiz etmek veya genellemelerde bulunmak zor
gözükmekle birlikte, az da olsa katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. İpek
böceğinde olduğu gibi insan da bir çok potansiyelle dünyaya geliyor ve
bunlardan biri de, Maslow’un güdülenme kuramına göre kendini gerçekleştirme
eğilimidir. Dolayısıyla konuyla ilgili olarak fizyolojik faktör, —ipek
böceğindeki gibi tek etken olmasa da— insan için de geçerlidir. Çünkü, kendini gerçekleştirmenin ihtiyaç
(need), yani fizyolojik yönünden bahsedilebilir. İhtiyaç terimi
genel olarak psikolojide, insanın fizyolojik ve psikolojik eylemlerinden biri
olarak kabul edilir ve varlığını sürdürmeye, kendini gerçekleştirmeye yarayacak
en elverişli şartları belli sınırlar içinde bulundurma amacını güder.
Homeostatik denge durumunun bozulması, bir eksiklik, bir ihtiyaç olarak duyulur
ve bu durum organizmada bir sıkıntı hali, bir iç gerginliği oluşturur. Bu
dengenin yeniden kurulabilmesi için, ihtiyaçların giderilmesi gerekir ve birey
bunu sağlayacak davranışlarda bulunmak zorunluluğu duyar.[23]
Sonuç olarak, doğuştan getirilen potansiyellerin gerçekleştirilmesinde
fizyolojik etken açısından bir benzerlik kurulabilir.
İpek böceklerinin içgüdüsel
davranışları gözlendiğinde, yumurtalarından çıktıktan sonra dut yaprağı gibi
yiyecekleri yiyip, büyüdükleri, koza ördükleri ve kozalarından kelebek olarak
çıktıktan sonra çiftleşip, yumurtladıkları (dişi olanları) ve öldükleri
görülmektedir. Bu içgüdüsel davranış örüntüsü çerçevesinde, ipek böceklerinin
varlık nedenlerinin ya da kendini gerçekleştirme ölçütlerinin, koza
örmeleri ve nesillerini devam ettirmeleri olduğu söylenebilir. İpek böcekleri
bu potansiyelle hayata başlamaktadırlar; beslenme ve diğer şartlar normal
düzeyde olduğu sürece ipek böcekleri bu potansiyellerini içgüdüsel olarak
gerçekleştirmektedirler. Bu noktada şöyle bir soru sorulabilir: “İpek
böcekleri, içgüdüsel de olsa, bu amaçlarına ulaşma yönünde hareket ederlerken, aç bırakılmak suretiyle hayatları
tehdit edildiğinde nasıl bir tepki göstermektedirler?” İşte araştırmanın gözlem deseni bu sorudan
hareketle oluşturulmuştur.
YÖNTEM
a.
Denekler
Araştırmada
denek olarak, yaklaşık
aynı büyüklükte (5-5.5 cm.) 20 ipek böceği kullanılmıştır. Denek hayvanı
olarak ipek böceğinin tercih edilmesinin nedeni; yaşam sürelerinin ortalama iki
ay olmasından dolayı, tüm gelişimlerini gözlemleme ve kontrol edebilme olanağı
ve kolaylığı (ekonomik ve zaman ölçütleri açısından) sağlamasıdır.
b. Veri Toplama Tekniği ve Araçları
Araştırmada veri toplama tekniği olarak
gözlem tekniği uygulanmıştır. Gözlem araçları olarak da duyu organları ve ipek
böceklerinin boylarını ölçmek için bir cetvel, ayrıca günlük gözlemlerin
kaydedildiği bir gözlem kılavuzu kullanılmıştır.
c. İşlem
Uygulama, ev ortamında normal
şartlarda iki mukavva kutu içinde
yürütülmüştür. Gözlem süreci boyunca her gün sıklıkla kontrol edilerek gözlem
kılavuzuna gerekli notlar alınmıştır. Gözlem süreci özetle aşağıdaki gibi
gerçekleşmiştir:
1. Gün: Yaklaşık aynı büyüklükte (5-5.5 cm.)
20 ipek böceği, 10’arlı iki gruba ayrıldı. 10 ipek böceği gözlem grubunu, 10
ipek böceği de kontrol grubunu oluşturdu.
Bu
aşamadan sonra, kontrol grubunu oluşturan ipek böceklerine yiyecek olarak dut
yaprağı verilirken, gözlem grubundakilere verilmedi.
3. Gün: İki gün içinde gözlem grubundaki ipek
böcekleri pupa devresine, yani koza örme devresine başladılar.
6. Gün: Gözlem grubundaki ipek böceklerinin
tümünün koza örmeleri 2 ilâ 3 gün sürdü.
7. Gün: Kontrol grubundakiler yemeye ve
büyümeye devam ettiler, boyları 6-7 cm.’ ye ulaştı.
10. Gün: Kontrol grubundaki ipek böceklerinin
boyları yaklaşık 8-9 cm. ye ulaştı ve büyük olanları koza örmeye başladılar.
13. Gün: Kontrol grubundaki ipekböcekleri koza
örmelerini tamamladılar.
20. Gün: 13-14 gün içinde gözlem grubundaki
ipek böcekleri teker teker kozalarından çıkmaya başladılar.
23. Gün: Dişi kelebekler (gözlem grubundaki)
kısa bir süre içinde yumurtladılar, önce erkek kelebekler sonra da dişi
kelebekler öldüler.
27. Gün: Kontrol grubundaki ipek böcekleri
birer birer kozalarından çıktılar.
29. Gün: (Kontrol grubundaki) Dişi kelebekler
kısa bir süre içinde yumurtladılar, önce erkek kelebekler sonra da dişi
kelebekler öldüler.
BULGULAR
Gözlem
sonucunda saptanan bulgular dört başlık altında aşağıda verildiği üzere
özetlenebilir:
1. Kozaların boyutları açısından
karşılaştırıldığında; gözlem grubundaki ipek böceklerinin ördükleri kozalar,
kontrol grubu ipek böceklerinin ördüğü kozalardan hem çap bakımından hem de boy
bakımdan 1/3 oranında daha küçüktür.
2. Kelebeklerin boyları açısından
karşılaştırıldıklarında; gözlem grubundaki ipek böceklerinin ördükleri kozalardan
çıkan kelebekler, kontrol grubu ipek böceklerinin ördüğü kozalardan çıkan
kelebeklerden hem kanat uzunluğu bakımından hem de gövde boyu bakımdan 1/3
oranında daha küçüktür.
3. Yumurta sayısı bakımından
karşılaştırıldığında; kontrol grubunu oluşturan her bir dişi kelebeğin ortalama
yumurta sayısı 350-450 arasıyken, gözlem grubunu oluşturan dişi kelebeklerin
ortalama yumurta sayısı 150-200 arasında olduğu saptanmıştır.
4. Yaşam süreleri açısından
karşılaştırıldığında; gözlem grubundaki ipek böceklerinin yaşam süreleri, kontrol
grubu ipek böceklerinin yaşam sürelerinden ortalama yedi gün daha kısadır. Bu
bir haftalık fark, gözlemin her aşamasında ortaya çıkmıştır.
5. Gözlem sürecinde, ipek böceklerinden
kelebek evresinden önce ölen olmamıştır. Bütün gelişim evrelerini tüm ipek
böcekleri tamamlamışlardır.
DEĞERLENDİRME
İpek
böceklerinin sözü edilen davranışları içgüdüsel özelliğe sahip olmakla
birlikte, ilginç olan nokta, ipek böceklerinin bu davranışları
gösterirlerken, hayat aşamalarının alt ve üst sınırlar çerçevesinde davranışı
gösterme zamanını bulundukları şartlara göre kendilerinin ayarlayabiliyor
olmalarıdır. Ortam güvenli ve sağlıklı iken ipek böcekleri görevlerini en
iyi şekilde yerine getirmek için belli olan zaman sınırının üst noktasına kadar
beklemekte, en gelişmiş bir şekilde görevini yapmaktadırlar. Fakat ortam
güvenli ve sağlıklı değilse, o durumda da ipek böcekleri görevlerini alt
sınırda iken yerine getirmeye çalışmaktadırlar, örneğin, koza örebilme
olgunluğuna ulaşır ulaşmaz koza örmeye başlamaktadırlar. Kozanın büyüklüğü,
yumurta sayısı ve görevin tamamlandığı zaman açısından, bu iki farklı ortamdaki
ipek böceklerinin davranışları arasında farklılık olmasıyla birlikte, ipek
böcekleri varlık nedenlerini, onlardan beklenenleri yerine getirmişlerdir, yani
bir anlamda kendilerini gerçekleştirmişlerdir.
Maslow kitabında, yapılan
yüzlerce deney sonucunda, yeterli seçenek olması ve seçim imkanı sağlanması
durumunda, hayvanlarda bünyelerine yararlı olacak yiyecekleri seçmelerini
sağlayan evrensel ve doğuştan gelen özelliklere sahip olduklarını
belirtmektedir. Örneğin, bünyelerindeki adrenalin düzeylerine müdahale edilen
hayvanlar yine bu duruma uygun bir diyet seçerek hayatta kalmayı
başarabilmektedir. Yine gebe hayvanlar da gelişen dölütlerinin ihtiyaçları
doğrultusunda uygun diyeti seçebilmektedirler.[24]
Konu
insan olunca, hayvanlarda da olan fizyolojik ihtiyaçların yanı sıra daha önce
de belirtildiği gibi sevme, sevilme, saygı ve kabul görme,… gibi, tüm insanlar
için geçerli olan başka temel ihtiyaçlar da söz konusudur. Bu nedenle bunlar,
paylaşılan değerler olarak kabul edilirler. Tercih edebilme, seçebilme imkanı
bakımından, kişiye özel ihtiyaçlar,
kişiye özel değerleri doğurur. Tüm organizmaların kendini dışa vurmak, yani
işlevselliğini kullanmak için direttiğini gösteren biyolojik veri ve kuramlar,
kendini gerçekleştirme kuramları için de söz konusudur. Dolayısıyla bütün
bireylerin, kendini tamamlama, üretkenlik, özerklik, bireyleşme, yaratıcılık,
bütünsellik, psikolojik sağlık, kendini gerçekleştirme gibi farklı şekillerde
adlandırılan ve insan olmanın gereği olan nihai amaca yönelik gizli bir
potansiyele ve güdüye sahip oldukları ileri sürülmektedir. Fakat, insanların bu
potansiyelin gücü ve sınırları konusunda ya ilgisiz kaldıkları ya da pek
farkında olmadıkları da belirtilmektedir.[25]
Frankl, biraz karamsar bir yaklaşımla, insanın bu potansiyellerini
kullanamamasının sebebini, insanın zamanın baskısı altında olmasında ve hayatın
faniliğinde görür. Ona göre, zamanın baskısı altında ve hayatın geçiciliğinin
karşısında insan, sorumlu seçimler yapma zorunluluğundan kaçabileceğine
inanarak çoğunlukla yanılır. Ancak, kişinin çabaları boştur; çünkü, nereye
dönerse dönsün, hayatın zorunluluklarıyla ve anlamlı ve değerli olanı yapma
talebiyle varoluşsal bağlanmalarla karşılaşır. Aynı zamanda çapraşık olan bir
değer sorunu da vardır; çünkü söz konusu seçim, birçok olasılık arasından
gerçekleştirmeye değer olan tek potansiyelin bir seçimidir.[26]
Daha
önce belirtildiği üzere, insanlar üzerinde, bu araştırmadaki gibi, gözlem veya
deneyler yapmak çok güçtür ve etik açıdan sorunlar ortaya çıkarabilir. Fakat
doğal gözlem tekniğiyle, insandaki kendini gerçekleştirme sürecini olumlu ya da
olumsuz etkileyen faktörler hakkında bilgi toplanabilir. Örneğin, 2000 yılından
sonra Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, öncelikle bireyin kendisini güvende
hissetmemesine ve kişiler arası güven kaybına yol açmıştır. Bununla beraber,
sevgi ve saygı ihtiyacının tatmininde sorunlar yaşanmaya başlanmış, intiharlar,
boşanmalar, aile içi şiddet ve cinnetler, özetle depresyon vakaları artmıştır.
Mensubiyet duygusunu ortadan kaldıran işsizlik ve göç oranında artışlar
gözlenmiştir. Yoksulluk sınırının yükseldiği, geçim derdinin arttığı bir
toplumda, kitap-gazete-dergi basılma ve okunma, araştırma yapılması ve projeler
uygulanma, bilimsel etkinlikler (konferans, sempozyum, panel, kongre, gibi)
düzenlenme oranlarında önemli bir düşüşün olduğu görülmüştür. Sanatsal
faaliyetler de bu durumdan etkilenmiş, bir çok sanatla ilgili proje ekonomik
nedenlerle iptal edilmiş ya da ertelenmiştir. Sonuç olarak, böyle bir toplumsal
yapının, kendini gerçekleştirmiş, kendini tanıyan, kendi kapasitesini,
yeteneklerini bilen ve erdemli olan bir insan modelini üretmesi oldukça zor
gözükmektedir. Şunu da belirtelim ki, bir toplumda kendini
gerçekleştirebilmenin tek ve en önemli ölçütü, ekonomik düzeyin yüksek olması
değildir. Bununla beraber, kendini gerçekleştirme sürecinde, ekonominin olumlu
ya da olumsuz açıdan önemli bir çevresel faktör olduğu söylenebilir.
KAYNAKLAR
Akkoyun, F. (1988). “Kendini
Gerçekleştirme Engellerini Tarama Envanterinin geçerlik çalışmaları”. Psikoloji
Dergisi, 6(22), 99-103.
Alpaslan, B. (1978). Gurupla
Psikolojik Danışmanın Sınıf ve Başarı Düzeyleri Farklı Bireylerin Kendilerini
Gerçekleştirme Düzeylerine Etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara:
Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Bölümü.
Arı, R., Üre, Ö.& Yılmaz, H.
(1998). Gelişim ve Öğrenme: Eğitimin Psikolojik Temelleri. Konya: Mikro
Basım Yayın-Dağıtım.
Baymur, F. (1985). Genel
Psikoloji. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
Budak, S. (2000). Psikoloji
Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Frankl, V.E. (1991). “Kendini-gerçekleştirme
ve kendini-ifade etmenin ötesinde”. Sana Ruhtan Soruyorlar adlı
kitabın içinde, ss. 313-329, (Hz.: K. Sayar, Çev.: A. Demirhan, İstanbul: İz
Yayıncılık.
Janowiak, J.J. (1993). “The effect of meditation on college
student, self actualization and stres management”. Dissertation Abstract
International, Vol. 53, No.10 April, 3449-A, 3450-A.
Kuzgun, Y. (1972). Ana-Baba
Tutumlarının Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi. Yayınlanmamış
Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Bölümü.
Kuzgun, Y. (1973). “Kişisel
Yönelim Envanterinin Türk toplumunda uygulanması”. Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 5 (2), ss. 135-146.
Kuzgun, Y. (1982). “Kendini Gerçekleştirme”. A.Ü.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fak. Felsefe Araştırmaları Enst. Dergisi, ss.167-178.
Maslow, A. (1954). Motivation and
Personality. New York: Harper&Row
Maslow, A. (1962). Toward a
Psychology of Being. N.J.: Van Nostrand.
Maslow, A. (2001a). İnsan
Olmanın Psikolojisi. Çev.: O. Gündüz, İstanbul: Kuraldışı Yayınları.
Maslow, A. (2001b). “Bir
metamotivasyon kuramı değer-yaşamın biyolojik kökeni”. Ego Ötesi
adlı kitabın içinde ss. 161-172, (R. N. Walsh ve F. Vaughan, Çev.: Halil Ekşi,
İstanbul: İnsan Yayınları).
Özdoğan, Ö. (1995). Dindarlıkla
İlgili Bazı Faktörlerin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi.
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Piotrowski, Z.A. (1959). “Basic
human motives according to Kurt Goldstein”. American Journal of Psychotherapy,
13: 561.
Sayınalp, C. (1985). Sosyoekonomik
Düzeyin Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacattepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim
Bilimleri Bölümü.
Schultz, D.P. & Schultz, S.E.
(2001). Modern Psikoloji Tarihi. Çev.:Y. Aslay, İstanbul: Kaknüs
Yayınları.
Shostrom, E. (1968). Manual for
the Personal Orientation Inventory. San Diego: Educational and Industrial
Testing Service.
Walsh, R.N. & Vaughan, F. (2001).
Ego Ötesi. Çev.: H. Ekşi, İstanbul: İnsan Yay.
Yalom, I. (1999). Varoluşçu
Psikoterapi. Çev.:Z.İ. Babayiğit, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Yaparel, R. (1995). “Günümüz
Psikolojisinde Güdü Kavramı ve Güdülenme Kuramları”. D.E.Ü. İlahiyat
Fak. Dergisi, 9: 197-227.
Yeşilyaprak, B. (1988). Lise
Öğrencilerinin İçsel ya da Dışsal Denetimli Oluşlarını Etkileyen Etmenler.
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Yüce, S. (1987). Gurupla Psikolojik Danışmanın
Üniversitede Okuyan Kız ve Erkek Öğrencilerin Kendilerini Gerçekleştirme
Düzeyine Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacattepe Üniversitesi, Eğitim
Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü.
[1] D.E.Ü.İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
[2] Yalom, Varoluşçu Psikoterapi, s. 441 ve 686.
[3]
Kuzgun, “Kendini Gerçekleştirme”. A.Ü. Dil ve
Tarih-Coğrafya Fak. Felsefe
Araştırmaları Enst. Dergisi, ss.167-178, 1982.
[4] Kuzgun, a.g.m.; Budak, Psikoloji Sözlüğü, s. 582.
[5]
Piotrowski, “Basic
human motives according to Kurt Goldstein”. American Journal of
Psychotherapy, 13: 561, 1959. (Sözeden: Frankl, “Kendini-gerçekleştirme
ve kendini-ifade etmenin ötesinde”. Sana Ruhtan Soruyorlar adlı
kitabın içinde (Yayına hazırlayan: K. Sayar), ss. 313-329, 1991.
[6] Arı ve diğ., Gelişim ve Öğrenme: Eğitimin
Psikolojik Temelleri, s.52; Schultz ve Schultz, Modern Psikoloji Tarihi,
s. 526.
[7] Kuzgun, a.g.m.
[8] Kuzgun, a.g.m.; Arı ve diğ., a.g.e., s. 52.
[9] Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 8.
[10] Maslow,
“Bir metamotivasyon kuramı değer-yaşamın biyolojik kökeni”. Ego Ötesi
adlı kitabın içinde ss. 161-172, (R. N. Walsh ve F. Vaughan, Çev.: Halil Ekşi).
[11] Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 27-28 ve 40.
[12] Yaparel, “Günümüz Psikolojisinde Güdü Kavramı ve Güdülenme Kuramları”. D.E.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, 9: 197-227; Yalom, Varoluşçu Psikoterapi, s. 686-687.
[13] Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 57-58.
[14] Maslow, a.g.e., s. 224.
[15] Maslow, a.g.e., s. 33 ve 52.
[16] Maslow, a.g.e., s. 171.
[17] Maslow, a.g.e., s. 202.
[18]
Frankl, a.g.m.,
ss. 313-329.
[19] Schultz ve Schultz, Modern Psikoloji Tarihi,
s. 525.
[20] Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 159.
[21]Kuzgun, “Kişisel Yönelim Envanterinin Türk
toplumunda uygulanması”. Hacettepe Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler
Dergisi, 5 (2), ss. 135-146, 1973.
[22] Bu araştırmalardan bazılarını şunlardır:
Kuzgun, Ana-Baba Tutumlarının Bireyin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine
Etkisi. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 1972; Akkoyun, “Kendini
Gerçekleştirme Engellerini Tarama Envanterinin geçerlik çalışmaları”. Psikoloji
Dergisi, 6(22), 99-103, 1988;
Alpaslan, Gurupla Psikolojik Danışmanın Sınıf ve Başarı Düzeyleri
Farklı Bireylerin Kendilerini Gerçekleştirme Düzeylerine Etkisi
(Yayınlanmamış Doktora Tezi),1978; Sayınalp, Sosyoekonomik Düzeyin Bireyin
Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi. (Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi)
1985; Yüce, Gurupla Psikolojik Danışmanın Üniversitede Okuyan Kız ve
Erkek Öğrencilerin Kendilerini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi. (Yayınlanmamış
Y. Lisans Tezi) 1987; Yeşilyaprak, Lise Öğrencilerinin İçsel ya da Dışsal
Denetimli Oluşlarını Etkileyen Etmenler (Yayınlanmamış Doktora Tezi), 1988;
Janowiak, “The effect of meditation
on college student, self actualization and stres management”. Dissertation Abstract International, Vol. 53,
No.10 April, 3449-A, 3450-A, 1993; Özdoğan, Dindarlıkla
İlgili Bazı Faktörlerin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi.
(Yayınlanmamış Doktora Tezi), 1995.
[23] Baymur, Genel Psikoloji, s. 65.
[24] Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, s. 159.
[25] Maslow, a.g.e., s. 161.
[26] Frankl, a.g.m., ss. 313-329.