Yayınlandığı Dergi: İslâmî
Araştırmalar, cilt: 9, sayı: 3, ss. 501-510, 2006.
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BENLİK
TASARIMLARININ DİNSEL YÖNELİM BİÇİMLERİ VE BAZI DEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER
AÇISINDAN İNCELENMESİ[1]
A Research Concerning with the Self-Representation of a Group University Student in Terms of Religious
Orientation Types and Some Demographic Variables
ABSTRACT
The present study has two goals.
Its first and foremost aim is to establish whether or not there is a
relationship between religious orientation types and self-representation, and
if there is, is to investigate the
former’s effect on the later. Its second aim is, in accordance with the
previous findings, to examine the relationship
between self-representation and such variables as gender, age, marital status,
socio-economic status and educational department. The sampling group
used for the study has been randomly selected from students (383 students: 191
female, 192 male) taking education in such different faculties as Economics,
Medicine, Science-Art, Law and Theology in Dokuz Eylul University. The mean of
age of the sample is 20.8. As for the instruments used for gathering
data, one is “Allport-Ross’s Religious Orientation Scale” and other is
“Baymur’s Self-Representation Inventory”. In the end of the study, the
analysis of the findings have showed that self-representation is correlated
with religious orientation types (r=.220), gender (r=.135) and socio-economic
status (r=.155) at p<.01 significant
level, but not the such other variables as age, marital status and educational
department. To the results of two-way analysis of variance, the main effect of
religious orientation types upon the self-represenatation was found at
p<.001 significant level (F2,374= 7.72). In the final section
of this paper, findings and results gained from this study has been
discussed in the light of the related literature.
Key words: Self-representation, religious
orientation types, intrinsic/extrinsic religious orientation.
ÖZET
Bu çalışmanın temel amacı,
öncelikle, benlik-tasarımı ile dinsel yönelim biçimleri arasında anlamlı bir ilişkinin
olup olmadığını, ikinci olarak da eğer anlamlı bir ilişki varsa, bu durumda
dinsel yönelim düzeyinin benlik-tasarımına olan etkisini araştırmaktır. Bu
temel amacın yanısıra, benlik-tasarımının, cinsiyet, yaş, medeni durum,
sosyo-ekonomik düzey ve öğrenim görülen fakülte değişkenleri açısından da
incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklem grubu, İzmir Dokuz
Eylül Üniversitesi’ne bağlı beş fakültede (İlahiyat, Fen-Edebiyat, Hukuk, Eğitim,
Tıp, İktisadi ve İdari Bilimler) öğrenim gören ve tesadüfi yöntemle seçilen
toplam 383 öğrenciden (191 kız, 192 erkek, yaş ort. 20.8) oluşmaktadır. Ölçme
araçları olarak, Baymur’un Benlik-Tasarımı Envanteri ile Allport ve Ross’un
Dinsel Yönelim Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular, benlik-tasarımının,
dinsel yönelim biçimleri (r=.220), cinsiyet türü (r=.135) ve sosyo-ekonomik
düzey (r=.155) değişkenleriyle p<.01 düzeyinde anlamlı ilişkiler olduğunu
göstermiştir. Buna karşın, benlik-tasarımının, yaş, medeni durum ve öğrenim görülen
fakülte değişkenleriyle anlamlı bir ilişkiye sahip olmadığı belirlenmiştir
(p>.05). Çok-yönlü varyans analizi hesaplamaları sonucunda da, benlik-tasarımına,
dinsel yönelim grupları temel etkisinin (F2, 374 = 7.72) p<.001
düzeyinde anlamlı olduğu saptanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular
ilgili yayınlar çerçevesinde tartışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Benlik-tasarımı, dinsel yönelim
biçimleri, iç-güdümlü / dış-güdümlü dinsel yönelim.
GİRİŞ
Psikoloji bilim dalının önemli kavramlarından
biri olan benlik-kavramı
(self-concept), doğduğumuz andan itibaren, başımızdan geçen sayısız olaylar ve diğer
insanlarla olan etkileşimlerimiz gibi birtakım yaşantılarımız sonucunda
kazanılan bir oluşumdur.[2]
Benlik-kavramı,
kişinin farkında olduğu ‘kendi kimliği, değeri ve saygısı, yetileri ve sınırlılıkları,
değer dünyasını oluşturan yargıları, amaçları ve hedefleri...’ gibi kendisi
hakkındaki görüşlerinin, düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının tamamı,
varoluşu olarak nitelendirilebildiklerinin toplamı; kendi benliğine ilişkin
tanımı; kendisi ile ilgili bilişsel tablosudur.[3]
Bireyin sahip olduğu benlik-kavramının
içeriğiyle her zaman örtüşmeyen, bir
kısmının şu andaki tecrübeyle ilgili, bir kısmının ise geçmiş veya gelecekle
ilgili olabilen olumlu ya da olumsuz çok sayıda tasarımları vardır ki, bunlar
genel olarak benlik-tasarımı (self-representation)[4] olarak adlandırılmaktadır. Bilinçli
bir farkındalıkla benlik-tasarımlarının ancak bazılarına doğrudan
ulaşılabilmektedir. Çünkü, sinirsel, motor ve duyumsal şekillerde farzedilen
otomatik tekrarların olduğu durumlar, benlik-tasarımlarının anlaşılmasını
güçleştirmektedir. Benlik-tasarımları, bireyin kendini değerlendirmeye doğrudan
teşebbüs etmesiyle birlikte, egemen sosyal şartlara bağlı olan ve bireyin
güdülenme düzeyini farklı düzeylerde etkileyen diğer insanlarla olan karşılıklı
ilişkileriyle de oluşmaktadır.[5]
Benlik-tasarımlarının bir kısmı, var olduğu kabul edilen, yani muhtemel benlik açısından gerçekle örtüşmez, diğer bir ifadeyle gerçek-benlik/ideal-benlik ayrımı bakımından değerlendirilirler. Bireyin özellikleri, değer yargıları, emel ve ideallerine ilişkin kanaatlerinin dinamik bir örüntüsünü analiz ettiğimizde gerçek-benlik (real-self) ve ideal-benlik (ideal-self) olmak üzere iki yapısal unsurun varlığını görüyoruz. Gerçek-benlik, bireyin, “Ben neyim?, Ben ne yapabilirim?”; ideal-benlik de, “Benim için neler değerlidir?”, “Hayatta ne istiyorum?” gibi sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır.[6]
Diğer bir önemli kavram ise benlik-saygısıdır
(self-esteem). Bu kavram, benliğin duygusal boyutu olarak kabul edilmekte ve bireyin,
kendisinin nasıl bir insan olduğu hakkındaki fikirlerle birlikte bu fikirlerin
meydana getirdiği duygulara da sahip olabileceğine dikkat çekmektedir.[7]
Benlik-kavramının psikolojinin konusu haline gelme sürecinde inkar edilemez katkılarda bulunan[8] ve benlik gelişiminin kültürel boyutuna vurgu yapılmasının güncel bir olgu olmadığını gösteren William James’e göre, maddesel, ruhsal ve sosyal olmak üzere benliğin üç yönü vardır. Maddesel benlik kişinin, diğer kişiler ve maddesel şeylerle özdeşleşmiş olmasıdır. Örneğin, bir iş adamının büyük para kaybederek iflas etmesi sonucunda, intihara teşebbüsü gibi. Ruhsal benlik, çok subjektif olup, kendimizi nasıl algıladığımızı, nasıl değerlendirdiğimizi içerir. Sosyal benlik veya benlikler, bireyin sosyal yaşantısı içinde pek çok maskeler takmasını, roller üstlenmesini ifade eder ki, baba rolü, anne rolü, öğretmen rolü, sevmediği kişiye karşı takınılan sevecenlik maskesi gibi bir çok durumla ifade edilebilir.[9]
James’in tanımladığı sosyal benlik kavramı, benlik gelişiminde sosyo-kültürel çevrenin belirleyici olduğunu vurgular. Bu belirleyicilik özelliği, son zamanlarda benliğin kültürlerarası bakış açısıyla incelenmesindeki artışla da açıklanabilir.[10] Dolayısıyla, Kotre’nin, “bir kimsenin sosyal konumu ne olursa olsun, kültürden bağımsız benlik diye bir şey yoktur” ifadesi,[11] benliğin tanımı gereği tarihsel ve kültürel bağlamdan, içinden çıktığı toplumun değer yargılarından ister istemez etkilendiğini, sonuç olarak tarihten ve kültürden etkilenmemiş evrensel bir benlikten bahsedilemeyeceğine işaret eder.[12]
Alfred
Adler de en önemli kavramlarından olan hayat
tarzı ve yaratıcı benlik kavramlarını analiz ederken, sosyal
ilgi üzerinde durmuştur.[13]
O, sosyal ilginin, insanda doğuştan geldiğini söylemiştir. Ona göre, kişilerde,
genel olarak, aile ve topluma uyma biçiminde ortaya çıkan, içsel bir
eğilim vardır. Bunun yanında, yine doğuştan gelen, bir sevme ve arkadaş
olma yeteneğinden de söz edilebilir. Yaratıcı benlik kavramı da,
insanda doğuştan gelen toplumsal bir ilgi yeteneği olduğu görüşü ile tutarlıdır.[14]
Yine, Gardner Murphy 1947 yılında yayınlanmış olan Personality adlı
eserinin büyük bir bölümünü, benlik kavramına ayırmış ve burada kavramın,
sosyo-kültürel boyutla ilişkili olduğu konusundaki farkındalığına dikkat
çekmiştir. Murphy, benliğin, özdeşleşme ve rol yapma, yansıtma ve içe yansıtma
süreçleriyle, derece derece kazanıldığını ifade ederken, şu sonuca vardığını
belirtir: “Bir çok insan, uyumu tek başına dışsal bir duruma göre değil,
benliğin de bir parçasını oluşturduğu algısal bir bütünlüğe, benliğin içinde
bulunduğu duruma göre düzenler.”[15]
Tüm bu açıklamalar gözönünde bulundurulduğunda, benlik ve benlik-tasarımının gelişiminde ve farklılaşmasında, sosyo-kültürel çevrenin etkili bir faktör olduğu söylenmekte ve bunun en önemli göstergelerinden birinin, dinî sistemler olduğu ifade edilmektedir.[16] Dolayısıyla, dinî sosyo-kültürel çevrenin, bireyin benlik-tasarımlarını oluşturmada önemli ölçüde etkili olduğu kabul edilmektedir.[17] Bireyin, “ben kimim?”, “hayattan beklentilerim nelerdir?, “benim için değerli olan şeyler nelerdir? gibi benlik-tasarımıyla ilgili sorulara verilen cevaplar, dinsel içerikli olabilir veya din, bu cevapların atıf merkezini oluşturabilir.[18]
Benlik-din
ilişkisi konusunda Jung, özellikle bireyleşme sürecinde dinin rolüne dikkat
çekmektedir. O, ‘ego’yu, bilincin merkezi, ‘kendilik’i
ise bütünlüğün merkezi olarak değerlendirmekte ve bütünlüğe ulaşabilmek için,
kendimizi her yönüyle tanımamız ve kabul etmemiz gerektiğini belirtmektedir. Bu
aşamaya büyük çaba harcamaksızın, olgunlaşmadan ulaşılamamaktadır.[19] İşte
bireyleşme adı verilen bu sürecin amacı, dinsel bir hedefle
özdeşleştirilebilir. Ona göre, bireyleşme süreci dinsel bir süreçtir.[20] Jung,
Tanrı ve kendilik arketiplerinin birbirinden ayrılamayacağını ifade ederken örnek
olarak, Alexandria Clement’e atıfla, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden beri
bilinen -ayrıca tasavvuf geleneğinde de
iyi bilinen-, “kendini bilen Rabbini bilir” sözünü nakletmektedir.[21] Modern
psikoloji tarihinde, ‘kendini bilme, kendini tanıma, kendini
değerlendirme’ çerçevesinde, “kendini-gerçekleştirme” kavramını[22] yazılarında kullanan ilk
psikologun C.G. Jung olduğu ileri sürülmektedir. Daha sonra bu kavram, C. Rogers ve A. Maslow tarafından benimsenip,
sistematik bir biçimde geliştirilmiş ve kuramlarının en önemli kavramı haline
getirilmiştir.[23]
Bu açıklamalar, ister sosyo-kültürel bağlamda olsun, isterse bireyleşme süreci bağlamında olsun, benlik gelişiminin, bir şekilde dinsel sistemlerden etkilendiğini göstermektedir. Dolayısıyla, kuramsal çerçevede, benlik-tasarımı ile ―genel olarak, herhangi bir dinsel sistemi benimsemiş ve bunları günlük hayatının merkezi haline getirmiş anlamında― dinsel yönelim (dindarlık) biçimi arasında bir ilişkinin olduğu gözlenmektedir. Bu noktada, öncelikle bu çalışmada kastedilen dindarlığın, nasıl bir dindarlık modeli, nasıl bir dindarlık anlayışı olduğunun ortaya konması gerekmektedir. Tabi ki burada, din ve dindarlığın tanımlanabilmesinin güçlüğüne ilişkin tartışmalara ve sayısız din tanımına değinilmeyecektir.[24] Ancak, bir tanım zorunluluğu karşısında, dinin tüm boyutlarını özetlediği düşünülen, “iman ve duygu, oluşum ve kurum, eylem ve varoluş”[25] şeklindeki tanım verilebilir. Bir dindarlık tanımı ihtiyacı karşısında ise, Allport’un iç-güdümlü (içten-kaynaklı) dinsel yönelim/ dış-güdümlü (dıştan-kaynaklı) dinsel yönelim tipolojilerine atıfta bulunulabilir ki, bu, aynı zamanda çalışmamızda benimsenen dindarlık anlayışını ifade etmektedir.
Çünkü, Allport’un dinsel yönelim biçimleriyle ilgili açıklamaları, onun kişilik kuramına dayanmaktadır. Bu durum, benlik gelişiminin, onun kişilik kavramı ve kuramlarıyla çok yakından ilişkili olduğu gerçeğini düşündüğümüzde, daha anlamlı hale gelmektedir. Özellik (trait) yaklaşımı içinde değerlendirilen Allport’un kişilik kuramı, eklektik bir yapıya sahiptir. Zira o, bireyin karmaşık kişiliğini anlayabilmenin yolunun, bireyle ilgili, felsefe, psikoloji, din, edebiyat, sosyoloji gibi alanlardan yaralanmaktan geçtiğini belirtmiştir. Ayrıca, kişinin bütün yönlerini ele alması, bireyi biricik, özel bir varlık olarak değerlendirmesi, benlik ve benlik ile ilgili kavramlara vurguda bulunması açısından İnsancı yaklaşımın; gerçek bireysel kişiliğin gelişmesini anlamaya ve tahmin etmeye çalışması açısından ise kişiliği öne çıkaran bir yaklaşımın özelliklerini taşır.[26]
Kendi kişilik kuramıyla örtüşen ve kendisi tarafından ileri sürülmüş dindarlık biçimlerini içeren dinsel yönelim kuramına göre Allport, dış-güdümlü dinsel yönelim (extrinsic religious orientation) kategorisindeki bireylerin; emellerine ulaşmak için dini kullanmaya niyetlendiklerini belirtir. Ona göre, dış-güdümlü değerler, daima amaca yönelik ve faydacıdır. Bu tür yönelimli kişiler, güvenlik, sosyalleşme, ilgiyi başka tarafa çekme, statü edinme ve kendini haklı çıkarmayı sağlama gibi çeşitli durumlarda dini kullanırlar. Hatta bunlar inançlarına sıkı sıkıya sarılarak, katı, hoşgörüsüz bir tarafgirlik sergileyebilirler. İç-güdümlü dinsel yönelim (Intrinsic religious orientation) kategorisindeki bireyler; temel güdülenmeyi dinde bulan kişilerdir. Onlar mümkün olduğu kadar, dinsel inanç ve emirlerle uyum içindedirler. Benimsenmiş bir akideye sahip birey, akideyi içselleştirmeye ve onu tamamlamaya çaba gösterir.[27] Bu iki tipoloji arasındaki farkı belirtmek üzere Allport’un eserlerinde çokça tekrarlanan ‘dış-güdümlü dindarlar dinini kullanır, iç-güdümlü dindarlar dinini yaşar’ ifadesi, aslında konuyu kısa ve açık bir şekilde ortaya koyar.[28]
Dinsel yönelim biçimleri ile, önyargı[29], dogmatizm[30], ölüm kaygısı[31], cinsiyet[32], sosyal ilgiler[33], kaygı[34], depresyon[35], yalnızlık[36],… gibi farklı bir çok değişken arasındaki ilişkilerin çeşitli araştırmalarca incelenmiş olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, dindarlık ile benlik-tasarımı veya benlik ile ilgili kavramlar arasındaki ilişkiyi de araştıran pek çok çalışmanın gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Örneğin, Sümertaş, dinsel yönelim puanlarıyla, benlik-tasarımı puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki tespit etmiştir.[37] Bununla birlikte, dinsel yaşantı ve dinsel anlayış ile kendini gerçekleştirme arasındaki ilişkinin incelendiği ve dinsel değişkenlerin, bireyin kendini gerçekleştirme sürecine olumlu katkılarda bulunduğu yönünde sonuç belirten araştırmalar da mevcuttur.[38] Öte taraftan, benlik-saygısı ile dindarlık ilişkisi üzerine yoğunlaşan araştırmalarda farklı sonuçlara ulaşılmış olduğu gözlenmektedir. Yani, dindarlık puanlarıyla benlik-saygısı puanları arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı sonucu elde edildiği gibi,[39] pozitif yönde anlamlı bir korelasyonun olduğu yönünde de sonuçlar ortaya konulmuştur.[40] Yine, Çetin başkanlığında bir komisyon, ‘Türkiye’deki ergenliğin tanımını yapmak ve ergenlerin bu dönemi, gelişimsel ve sorunlar yönünde nasıl yaşadıklarını gösteren bir profil çıkarmak’ amacıyla tasarladığı araştırma sonucunda, ‘benlik-saygısı’ ve ‘kendilik algısının sürekliliği’ değişkenleriyle sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyet değişkenleri arasında anlamlı bir korelasyon olmadığını saptamıştır. Bunun yanısıra, ergenlikle birlikte kendisini yalnız hissetmeye başladığını, sabırsız olduğunu ve günaha girmekten korktuğunu ifade eden ergenlerin diğer gruba göre ruhsal durumları ve benlik-saygılarının daha olumsuz olduğu tespit edilmiştir.[41]
Başka bir araştırmada, iç-güdümlü dinsel yönelim biçimi ile benlik-kavramı, kendini-kandırma (self-deception) ve olumsuz kendini-açma (self-disclosure) gibi diğer benlik alt-kavramları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkilerin bulunduğu saptanmıştır.[42] Bununla beraber, iç-güdümlü dinsel yönelim biçimi ile benlik-bilinci ve olumlu kendini-açma gibi alt-kavramlarla anlamlı bir korelasyonun olmadığı ifade edilmiştir.[43]
Bu çalışmanın temel amacı, öncelikle, benlik-tasarımı ile dinsel yönelim arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını, ikinci olarak da eğer anlamlı bir ilişki varsa, bu durumda dinsel yönelim düzeyinin benlik-tasarımına olan etkisini araştırmaktır. Bu temel amacın yanısıra, benlik-tasarımının, cinsiyet, yaş, medeni durum, sosyo-ekonomik düzey ve öğrenim gördüğü fakülte değişkenleri açısından da incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM
Örneklem
Araştırmanın örneklem grubu, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı beş fakültede (İlahiyat, Fen-Edebiyat, Hukuk, Eğitim, Tıp, İktisadi ve İdari Bilimler) öğrenim gören ve tesadüfi yöntemle seçilen toplam 383 öğrenciden (191 kız, 192 erkek, yaş ort.=20.8) oluşmaktadır. Bu öğrencilerin % 69.5’i (n= 266) İlahiyat, % 12’si (n= 46) Eğitim, % 7.3’ü (n= 28) Tıp, % 5.2’si (n= 20) Hukuk, % 3.3’ü (n= 12) Fen-Edebiyat ve % 2.9’u da (n= 11) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencisidir.
Veri
Toplama Araçları
Benlik-Tasarımı Envanteri: Baymur tarafından geliştirilmiş olan envanter, bireyin benlik-tasarımı düzeyi ile ilgili genel bir bilgi verir. Bireyin kendi özellikleri hakkında olumlu veya olumsuz olası görüşlerinden hareket edilmiş ve bu çerçevede bireyin ne olup olmadığı, değer yargıları, idealleri, duyuş, düşünüş ve davranışsal özellikleri ele alınmıştır. Envanter, 33’ü olumsuz, 33’ü olumlu yönde kodlanmış toplam 66 maddeden oluşmaktadır. Güvenirlik çalışması Baymur ve diğ. tarafından test-tekrar test tekniği ile gerçekleştirilmiş olup, ölçek bir gruba üç hafta ara ile iki kez uygulanmıştır. Bu iki uygulama arasındaki Pearson momentler çarpım tekniğiyle hesaplanan değişmezlik katsayısı .93 olarak bulunmuştur.[44] Ölçek, ayrıca Erkan tarafından 38 kişilik lise öğrencisi üzerinde iki hafta arayla uygulanmıştır. Analiz sonucunda elde dilen değişmezlik katsayısı .89 olarak saptanmıştır.[45] Ölçeğin geçerliği ise, yine Baymur ve diğ. tarafından TÜBİTAK kursiyerleri üzerinde gerçekleştirilen çalışmada yapı geçerliği tekniği ile testedilmiştir. Sonuçta, Benlik-Tasarımı Envanteri ile birlikte uygulanan Problem Envanteri puanları arasındaki korelasyon anlamlı bulunmuştur (r= -.50).[46] Yine Erkan tarafından aynı teknikle yapılan geçerlik testleri sonucunda, Benlik-Tasarımı Envanteri ile Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri arasında da anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür (r= .51)[47] Envanter, beş dereceli bir Likert tipi ölçek sınıfındadır. Seçeneklerde, “tam benim gibi”, “biraz benim gibi”, “kararsız”, “hayır benim gibi değil”, “asla benim gibi değil” ifadeleri yer almaktadır ve bunlar sırasıyla a, b, c, d, e, olarak şıklandırılmıştır. Envanterdeki olumlu ifadelerde “tam benim gibi” seçeneğini işaretleyen +2 puan almaktadır. Diğer seçeneklerden alınabilen puanlar, sırasıyla +1, 0, -1, -2’dir. Olumsuz ifadelerde puanlandırma bunun tersidir, yani “tam benim gibi” seçeneğinden başlayarak sırayla, -2, -1, 0, +1, +2, şeklinde puanlandırma yapılmaktadır. Envanterden alınabilen en yüksek puan +132, en düşük puan -132’dir. Yüksek puan olumlu benlik-tasarımını, düşük puan ise olumsuz benlik-tasarımını ifade etmektedir.
Dinsel Yönelim Ölçeği: Allport ve Ross tarafından geliştirilmiştir.[48] Türkçeye uyarlanması Kayıklık tarafından gerçekleştirilmiştir. Geçerliği faktör analizi tekniğiyle test edilmiş ve analiz sonucunda İngilizce versiyonunda 20 maddeden ve iki boyuttan oluşan ölçek formu, Türkçe versiyonda 10 madde ve tek boyut haline dönüşmüştür. Güvenirlik çalışması olarak alfa güvenirlik katsayısına bakılmış ve alfa katsayısının .78 olduğu saptanmıştır. Kayıklık gerçekleştirdiği güvenirlik ve geçerlik çalışmaları sonucunda, bireylerin dinsel eğilimlerini ölçemede bu ölçeğin güvenilir ve geçerli olduğunu belirtmiştir.[49] Ölçek Likert tipi olup, ‘tamamen katılıyorum’, ‘katılıyorum’, ‘katılmıyorum’, ‘hiç katılmıyorum’ olmak üzere dörtlü derecelendirme çerçevesinde cevaplandırılmaktadır. İç-güdümlü dindarlık yönelimini gösteren 1,2,3,6,8,9 ifadeleri 4-3-2-1 şeklinde; dış-güdümlü dindarlık yönelimini gösteren 4,5,7,10 ifadeleri ise 1-2-3-4 şeklinde puanlandırılan ölçekten en yüksek 40, en düşük 10 puan alınabilmektedir. Ölçekten alınan puanın yükselmesi, iç-güdümlü dinsel yönelim düzeyindeki artışı, alınan puanın düşmesi ise dış-güdümlü dinsel yönelim düzeyinin artışına işaret eder.
İşlem
Ölçme araçları D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde sınıf ortamında öğrencilere dağıtılarak doldurmaları sağlanmıştır. Fakat diğer fakültelerde uygulama daha çok sınıf ortamı dışında, kantin gibi mekanlarda gerçekleştirilmiştir. Tüm uygulamalarda toplam 445 form dağıtılmış olup, eksik doldurma veya iade edilmeme nedeniyle değerlendirmeye alınan form sayısı 383 olmuştur.
Bulgular
Araştırmada altı bağımsız ve bir bağımlı değişken kullanılmıştır. Bağımsız değişkenler öğrencilerin cinsiyeti, yaşı, sosyo-ekonomik düzeyi (SED), medeni durumu, öğrenim gördükleri fakülte ve dinsel yönelim düzeyleri; bağımlı değişken ise, benlik-tasarımı değişkenidir.
Tablo.1. Benlik-Tasarımı, Dindarlık ve
Bazı Demografik Özellikler Arasındaki Korelasyonlar
|
Değişken adı |
Dindarlık |
Cinsiyet |
SED |
Yaş |
Medeni durum |
Öğr. gör. fakülte |
|
Benlik-Tasarımı |
.220* |
.135* |
.155* |
.004 |
.041 |
-.06 |
* p < .01
Değişkenler arası korelasyon katsayıları,
Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı formülü kullanılarak hesaplanmıştır.
Tablo.1’de de görüleceği üzere, bu hesaplamalar sonucunda, benlik-tasarımı
toplam puanlarıyla, dinsel yönelim toplam puanları (r=.220), cinsiyet türü (r=.135)
ve sosyo-ekonomik düzey (r=.155) değişkenleriyle p<.01 düzeyinde pozitif
yönde anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Yani, dinsel yönelim toplam puanının
yükselmesiyle benlik-tasarımı toplam puanı da yükselmektedir. Yine, sosyo-ekonomik
düzey yükseldikçe benlik-tasarımı puanları da yükselmektedir. Üst
sosyo-ekonomik düzeyde olanların ortalama benlik-tasarımı ortalama puanları
= 62.89 iken alt sosyo-ekonomik düzeyde olanların
ortalama puanları
=35.86’dır. Ayrıca cinsiyet değişkeniyle ilgili pozitif
korelasyon, kız öğrencilerin erkek öğrencilerden daha yüksek benlik-tasarımı ortalama
puanlarına sahip oldukları anlamına gelmektedir. Benlik-tasarımı değişkeninin,
yaş (r=.004), medeni durum (r=.041) ve öğrenim gördükleri fakülte (r=.06)
değişkenleriyle anlamlı bir ilişkiye sahip olmadığı anlaşılmıştır (p>.05).
Kız öğrencilerin (n=191) benlik-tasarımı ortalama toplam
puanları (
= 53.82) ile erkek öğrencilerin benlik-tasarımı ortalama
puanları (
= 44.78) arasındaki fark
p<.008 düzeyinde anlamlı bulunmuştur (t= 2.651).
Sosyo-ekonomik gruplarının benlik-tasarımı açısından
anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını saptamaya yönelik hesaplanan
tek-yönlü varyans analizi (F testi) sonucunda p<.003 düzeyinde anlamlı bir
farklılaşmanın olduğu belirlenmiştir (F4.378= 4.094). Çoklu
karşılaştırma testlerinden Tukey-HSD testi analizi sonucunda da bu anlamlı
farklılaşmanın, sosyo-ekonomik düzeyi ortanın altında olanların
oluşturduğu grubun (n=47) benlik-tasarımı ortalama puanları (
=33.21) ile orta
(n=266) ve ortanın üstünde olanların (n=53) oluşturduğu grupların benlik-tasarımı
ortalama puanları (sırasıyla,
=52.31,
=51.09) arasındaki
farklardan kaynaklandığı belirlenmiştir (p<.05).
Benlik-tasarımı
toplam puanlarıyla dindarlık toplam puanları arasındaki pozitif yöndeki anlamlı
ilişkiyi ayrıntılı bir biçimde analiz edebilmek için, öncelikle, öğrenci
katılımcılar, dinsel yönelim ölçeğinden aldıkları puanlara göre iç-güdümlü
dinsel yönelimli ve dış-güdümlü dinsel yönelimli diye iki grup olarak
sınıflandırılmıştır. Dinsel yönelim ölçeğinden 10-25 puan arası alan öğrenciler
dış-güdümlü (n=39); 30-40 puan arası alanlar da iç-güdümlü dinsel eğilim
grubunu (n=272) oluşturduğu kabul edilmiştir. Ölçekten 26-29 arası puan alan
deneklerin formları, diğer iki grubun birbirinden daha belirgin bir şekilde
ayrılabilmesi için değerlendirmeye alınmamıştır (n=72). Söz konusu iki grubun aldıkları benlik-tasarımı
ortalama puanları açısından farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için
yapılan t-testi analizi sonucunda, iç-güdümlü dinsel yönelim grubunun benlik-tasarımı
toplam puanlarıyla (
= 53.74), dış-güdümlü
dinsel yönelim grubunun benlik-tasarımı toplam puanları (
= 32.90) arasındaki
fark p<.001 düzeyinde anlamlı olduğu saptanmıştır (t= 2,395).
Bunun yanısıra,
dindarlık düzeyinin benlik-tasarımının oluşumuna etkisi olup olmadığını test
edebilmek için de, çok-yönlü varyans analizi uygulanmıştır. Kullanılan deney
deseni, 2 (dindarlık grupları: iç-güdümlü, dış-güdümlü) X 2
(cinsiyet: kız, erkek) X 6 (öğrenim gördükleri fakülte:
İlahiyat, Fen-Edebiyat, Hukuk, Eğitim, Tıp, İktisat)’dır. Analiz sonucunda, dindarlık grupları temel
etkisi (F2, 374=7.72) p<.001 düzeyinde ve cinsiyet grupları temel
etkisi (F1,374=4.18) ise p<.04 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Cinsiyet
grupları temel etkisinin anlamlı oluşu, her iki dinsel yönelim grubundaki kız öğrencilerin
benlik-tasarımı ortalama puanlarının (iç-güdümlü gruptakilerin ortalama
puanları
=53.89, dış-güdümlü
gruptakilerin ortalama puanları
=50.89), erkek öğrencilerin
ortalama puanlarından (sırasıyla,
= 53.56,
=16.50) daha yüksek
olmasından kaynaklanmaktadır. Dinsel yönelim grupları temel etkisinin anlamlı
oluşu ise, yine dinsel eğilim gruplarının benlik-tasarımı ortalama puanları
(İç-güdümlü grubun ort. puanı
=53.74, dış-güdümlü
grubun ort. puanı
=32.90) arasındaki
anlamlı farktan ortaya çıkmaktadır (t=2,395, p<.001).
Öğrenim
gördükleri fakülte temel etkisi (F5,374=1.92) ise, anlamlı düzeyde
bulunmamıştır (p>.05). Aslında, tek yönlü varyans analizi sonucunda, Hukuk
Fakültesi öğrencilerinin benlik-tasarımı ortalama puanları (
= 25.20, n=20) ile, İlahiyat
Fakültesi öğrencileri (
=50.65, n=266) ve İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerinin benlik-tasarımı ortalama
puanları (
=58.50, n=6) arasındaki farklar
p<.05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur (F5.377=2.45, p<.03). Buna
paralel olarak, adı geçen fakülte öğrencilerinin dinsel yönelim ortalama
puanları açısından da anlamlı bir düzeyde birbirlerinden farklılaştığı
saptanmıştır (F5,377=14,34, p<.001). Dolayısıyla, farklı
fakültelerde öğrenim gören öğrencilerin benlik tasarım ortalama puanlarındaki
farklılığın öğrenim gördükleri fakülte türünden kaynaklanmayıp, dinsel yönelim
düzeylerinden kaynaklandığı söylenebilir. Bununla birlikte, bu fakültelerde
öğrenim gören öğrenci sayıları karşılaştırıldığında, İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin
tüm örneklem grubunun % 69.5’ini oluşturmuş olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.
Tartışma
Araştırmadan elde edilen bulgular, benlik-tasarımı ile dinsel yönelim biçimleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Dinsel yönelim düzeyi iç-güdümlü dinsel yönelim yönünde yükseldikçe olumlu benlik-tasarımına sahip olma düzeyi de yükselmektedir. Bu bulgular, benzer bir araştırma deseniyle çalışan Sümertaş’ın bulgularıyla[50] örtüşmektedir.
Bu iki
değişken arasındaki ilişkinin niteliğinin daha belirgin olması açısından ulaşılan
diğer önemli bir bulgu da, dinsel yönelim düzeyinin benlik gelişimine etkide
bulunduğunu yönündeki veridir (F2,374=7.72,
p<.001). Dolayısıyla kişilik gelişiminde olumlu yönde etkili bir rol
oynayan din olgusunun,[51]
bireyin anlam dünyasını oluşturmada, anlamsızlık duygusunun üstesinden gelmede,[52]
insanların kendini ve çevresinde gözledikleri olayları anlaması için onlara her
türlü nedensel yükleme yapma olanağı sunmasında,[53]
özellikle de onların deprem gibi doğal afetlerde bireylerin bu trajik durumla
başetmesinde,[54]
psikososyal uyumda[55]
ve dinsel sistemlerin insanların ruh sağlıklarını korumada[56]
yadsınamaz katkılarda bulunduğu ilgili literatür ortaya koymaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi Jung, kişiliğin sürekli gelişme eğilimine, uyumlu, dengeli ve olgun bir benlik oluşturma potansiyeline sahip olduğunu kabul eder. Jung bu süreci bireyleşme olarak adlandırır ve son noktasını “kendilik” bütünlüğüne ulaşma olarak belirtir.[57] Bireyleşme sürecinde ise Jung, dinin rolüne ve olumlu katkılarına dikkat çeker.[58]
Öte yandan, benlik ve sosyal benlik gelişimi, sosyo-kültürel faktörler bağlamında tartışılırken, bu faktörlerden biri olarak din olgusunun öneminin vurgulanması yerinde olur. Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramının, kimlik, kimlik bunalımı, kimlik kazanımı kavramları çerçevesinde düşünüldüğünde, özellikle bireyin sosyal kimliğini oluşturmada dinsel sistemlerin olumlu katkılarda bulunduğu kabul edilmektedir.[59] Kimlik edinme sürecinin bebeklik dönemine kadar uzayan başlangıcı da göz önünde bulundurulduğunda, tüm ilk rollerin kazanılmasında olduğu gibi, dinsel kimlik de aile içinde edinilmektedir. Çoğu insan için din, kimliğin bir bileşeni olarak vardır. Mensup oldukları dinsel sistemin buyruklarını yerine getirmeseler de, dinsel bir grubun üyeleridirler. Bazı bireyler aynı dinsel grubun içinde oldukları zaman farkında olmasalar bile, farklı bir dinsel sosyo-kültürel çevrede bulunduğunda ister istemez bunun farkına varabilmektedirler. Bu farkındalık dinsel kimliğin korunması, sahiplenmesi yönünde etki yapabilmektedir. Çünkü din olgusu, çeşitli dinsel sistemler vasıtasıyla öncelikle toplumsal bir bölünme yaratarak, toplumsal kimliğin temellerini atmakta, sonra da aidiyet duygusuyla kimliği koruma tepkisini geliştirmektedir. Bundan dolayıdır ki, tarih sayfaları dini için hayatını feda edenlerle doludur. İşte dinsel inançlar, artık o bireyin benlik-sisteminin (self-system) bir parçası haline geldiği zaman, dinsel inançlarına gelen herhangi bir tehdit, birey tarafından benlik-tasarımına yönelik bir tehdit olarak algılanabilmektedir. Bu tehditlere karşılık verebilen ve mensubu bulunduğu dinsel sisteme uyum gösterebilen birey, doğal olarak dinsel inançlarının ve sosyal çevresinin beklentilerine uygun hareket ettiği, değerli işler yaptığı için, benlik-saygısı (self-esteem) düzeyine olumlu katkılar sağlayabilmektedir. Dinin kimlik kazanımındaki diğer olumlu bir katkısı da, bireyin psiko-sosyal uyum sürecinde ortaya çıkar. Hemen her birey, dinsel bir sistemin mensupları tarafından oluşturulan sosyo-kültürel bir çevrede doğup büyür. Bu nedenle bireyin uyum sorunu yaşayıp yaşamaması, onun kimlik örüntüsünde o dinsel sistemin ne kadar yer aldığıyla doğru orantılıdır. Özetle, insanın olumlu bir benlik-tasarımı geliştirmeleri açısından önemli olan sözkonusu faktörlerle ilgili bu açıklamalar, ‘iç-güdümlü bir dinsel yönelmenin bireyin olumlu bir benlik-tasarımı oluşturmasına etki ettiğine’ ilişkin bulgumuzu desteklemektedir.
Ayrıca, benlik-tasarımı kavramı kullanılmamakla birlikte, benlik-bilinci, benlik-saygısı, benlik-algısı, benlik-kavramı, kendini gerçekleştirme gibi benlik ile ilgili kavramlarla dindarlık arasındaki ilişkiyi inceleyen pek çok araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Sözkonusu değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olmadığını saptayan araştırma olmakla birlikte,[60] çok sayıdaki araştırma da, anlamlı bir ilişki saptamış ve dindarlık düzeyinin yüksek olmasının olumlu benlik gelişimine katkıda bulunduğuna ilişkin bulgular ortaya koymuştur.[61]
Araştırmamızda elde edilen diğer bir bulgu da, kız öğrencilerin erkek öğrencilerden anlamlı düzeyde daha yüksek olumlu bir benlik-tasarımına sahip olduklarıyla ilgilidir. Davis ve Franzoi ile Sümertaş’ın araştırmaları, bulgumuzu destekleyen çalışmalardandır.[62] Ancak farklı sonuçlara ulaşan araştırma da bulunmaktadır. Örneğin, gerçekleştirdiği araştırmada Kaya, kızların erkeklere oranla daha olumlu benlik-tasarımına sahip olduklarını, fakat bu farklılaşmanın anlamlılık düzeyine ulaşmadığını belirtmektedir.[63] İlgili bir kavram olan kendini gerçekleştirme kavramıyla cinsiyet değişkeni arasındaki ilişkiyi inceleyen Özdoğan, kızların kendini gerçekleştirme düzeylerinin, erkeklerin kendini gerçekleştirme düzeylerinden daha yüksek bulunduğunu saptamıştır.[64] Bu arada, benlik-imgesi ve benlik-saygısı değişkenleri açısından, cinsiyet türleri arasında anlamlı düzeyde farklılaşmanın bulunmadığı sonucuna ulaşan araştırmalar da mevcuttur.[65]
Cinsiyetin insan davranışları üzerindeki rolü, psikolog ve
psikiyatristler tarafından bilinen bir konudur. Bu nedenle cinsiyet, araştırmalarda
sıklıkla kullanılan bir değişkendir. Herhangi bir konuda cinsiyet grupları
arasındaki farklılaşmanın nedenleri araştırıldığında genellikle kalıtsal,
biyolojik etkenler, hormonların etkisi; aile, çevre, eğitim gibi toplumsallaşma
süreci etkenleri, sosyal rol kazanımı; sosyal öğrenme yoluyla da bu sosyal
rollerin kazanılması gibi birbiriyle ilişkili üç açıklama biçimi ortaya konur.[66]
Bu açıklama biçimleri, benlik-tasarımı gelişimiyle kişilik özellikleri[67]
ve sosyo-kültürel etkenler[68]
arasındaki ilişki düşünüldüğünde ilgili bulgumuzu değerlendirmek açısından daha
önemli ve anlamlı hale gelmektedir. Nitekim, kız öğrencilerin hem
sosyo-ekonomik düzeyleri hem de dinsel yönelim puanları erkek öğrencilere
oranla daha yüksek olduğu saptanmıştır.[69]
Olumlu benlik-tasarımı gelişimine, ‘dinsel yönelim düzeyinin etkide
bulunduğuna’ ve ‘sosyo-ekonomik düzeyin yükselmesiyle anlamlı bir biçimde
olumlu benlik-tasarımı düzeyinde de yükselme olduğuna’ ilişkin bulgular, kız
öğrencilerinin erkek öğrencilere oranla daha olumlu benlik-tasarımı
geliştirmelerinin nedenini açıklayabilir.
Benlik-tasarımı gelişiminde, aile ortamının (çatışma-kavga/saygı-sevgi-güven)
ve ana-baba tutumunun (demokrat, otoriter, ilgisiz) önemli bir etken olduğu
yadsınamaz. Erikson da benlik ve benlik saygısı gelişiminin kökenini, bebeklik
dönemlerine kadar götürür. Ona göre, anne-çocuk ilişkisinin tutarlılığı,
sürekliliği ve aynılılığı çocukta temel güven duygusunun özünü oluşturur ve
bebeğe özgü bir benlik duygusu sağlar.[70]
Aile kurumuna yapılan bu vurguyla birlikte, söz konusu bulgu, sosyalleşme
sürecinde cinsiyet rollerinin kazanılması açısından değerlendirildiğinde,
açıklanması zor bir bulgu haline dönüşebilmektedir. Çünkü bu noktada, ‘Türkiye’de
yaşayan insanların büyük çoğunluğunun benimsediği ve çocuklarına kazandırmaya
çalıştığı sosyal rollerin içeriği, kız öğrencilerin, erkek öğrencilerden daha
olumlu bir benlik-tasarımı geliştirmeye izin verebilir mi?’ ‘Acaba bir baba
için erkek çocuk sahibi olmak halen önemli değil midir?’, ‘Desteklenme ve değer
verme açısından kız-erkek eşitliği sağlanabilmiş midir?’, ‘Acaba, ana-babalarda
androjen tipte çocuklar yetiştirme arzusu gözlenebiliyor mu? gibi sorularla
karşılaşılabilmektedir. Benzer sorular, 1980’li yıllarda A.B.D’nde dile
getirilmiş ve sonuç olarak da, kız çocuğu yetiştirmede, sosyal rolünü
kazandırmada istenilir düzeye gelinmediğinden dolayı, halen kız çocuklarının ve
kadınların benlik saygılarının düşük oldukları ifade edilmiştir.[71]
Türkiye’de ki durum hakkında fikir veren bir çalışmada Torucu, dünyadaki hızlı
değişime ayak uydurmuş, toplumsal değişim göstermiş, bu yönde çocuk yetiştirme
kalıplarını ve toplumsal değer yargılarını belli oranda değiştirebilmiş; gence
saygı duyarak, değer veren koşulsuz sevgi gösteren, sorunlarını çözebilmesinde
ve kararlar alabilmesinde yardım eden, demokratik tutuma sahip ailelerin,
gençte değerlilik duygusunu ortaya çıkararak olumlu bir benlik saygısı
geliştirmelerine imkan sağlamış olduğunu belirtmektedir.[72]
Fakat bu sonuç karşısında, Türkiye’de bu aile modelinin yaygınlığı ya da bu
bulgunun Türkiye evrenine ne ölçüde genelleştirilebileceği sorulabilir.
Benlik-tasarımıyla anlamlı ilişkinin bulunduğu bir diğer değişken ise, sosyo-ekonomik düzey’dir. Bulgular, bireyin sosyo-ekonomik düzeyinin yükselmesiyle benlik-tasarımı düzeyinin de olumlu yönde yükseldiğini ortaya koymuştur. Varyans analizi ve Tukey-HSD testi hesaplamaları sonucunda elde edilen bulgulara göre, sosyo-ekonomik düzeyi orta ve ortanın üstünde olan öğrencilerin benlik tasarımları, ortanın altında olanlarınkinden anlamlı bir düzeyde daha olumlu olduğu belirlenmiştir. Bu sonuç, Kaya[73] ve Sümertaş’ın[74] çalışmalarından elde ettikleri bulgularla örtüşmektedir. Ayrıca, bu bulgu, sosyo-ekonomik düzeyin yükselmesiyle, benlik saygısı,[75] benlik imajı[76] ve kendini gerçekleştirme[77] düzeylerinde de olumlu yönde yükselme olduğuna ilişkin araştırma verileriyle uyum içindedir.
Sosyo-ekonomik
düzey, kişinin yaşam kalitesini özetleyen bir kavramdır. Genellikle kişinin yüksek
bir eğitim düzeyinde olması, onun yüksek bir gelire sahip olması ve doğal
olarak kişinin üst sosyo-ekonomik düzeyde olması anlamına gelmektedir. Üst
sosyo-ekonomik düzeyde olmak ise, kişinin bilgisini, görgüsünü, dolayısıyla
kültürünü zenginleştirmede bir avantaj sağlayabilmektedir. Temel ihtiyaçları
konusunda sorunu olmayan bireyler, zihinsel faaliyetlerde bulunma, araştırma
yapma ve bilgiye ulaşma konusunda kendilerini daha fazla yönlendirebilmekte,
sonuç olarak kendilerini geliştirebilmekte, kendilerini gerçekleştirebilmektedirler.
Aslında sosyo-ekonomik düzey daha çok ekonomik boyutla ilgili olmakla birlikte,
kültürel düzeyle de yakından ilişkilidir. Sosyo-ekonomik düzeyin yüksekliğinin
istenilir türden olması için, ekonomi ile kültür dengesinin korunmuş olması,
yani doğru orantılı bir ilişki olması beklenir. Çünkü, benlik-tasarımı ve benlik
saygısı gelişiminde ana-babanın paralarının olmasıyla birlikte çocuklarının
nasıl yetiştirecekleri yönünde plan ve programlarının da olabilmesi için belli
bir kültürel düzeyde olması gerekir. Fakat, bu her zaman böyle olmamaktadır,
örneğin, Türkiye’de olduğu gibi, yüksek gelir ve yüksek eğitim düzeyi her zaman
bir arada görülmemektedir.
Değişik sosyo-ekonomik düzeydeki kişilerin yaşam koşulları, yaşam biçimleri, olanakları, tutum ve değer yargıları da farklılıklar gösterebilmektedir. Sosyo-ekonomik düzeyin düşük olduğu kesimlerde çocukların temel ihtiyaçları bile tam olarak karşılanamamakta, çocuk sayısının fazla olması nedeniyle çocuk ailesinden yeterli sevgi, anlayış ve güveni göremeyebilmektedir. Dolayısıyla, temel ihtiyaçları ve sevgi ihtiyaçları giderilemeyen kişilerde benlik saygısının yüksek düzeyde olması beklenemez. Zaten, Maslow’a göre de, bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için, güdülenme kuramındaki ihtiyaçlar piramidinin ilk dört basamağını oluşturan, fizyolojik, güvenlik, sevgi ve saygı ihtiyaçlarının karşılanmış olması gerekir.[78]
Benlik-tasarımı ile yaş, medeni durum ve öğrenim görülen fakülte değişkenleri arasında anlamlı ilişkiler saptanmamıştır. Yaş değişkeninin benlik-saygısı ve benlik-bilinci üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı yönündeki araştırmalar[79] bu bulgumuzla benzerlik göstermektedir. Yine sözü edilen bulgumuz, benlik-saygısı ile yaş değişkeni arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı yönündeki Şahin’in bulgularıyla[80] örtüşmektedir. Çalışmamızın örneklem grubunu oluşturan öğrencilerin % 93’nün 18-25 yaş grubu arasında olması, yani homojen bir yapıya sahip olması nedeniyle bu iki değişken arasındaki ilişkinin anlamlı çıkmaması doğal karşılanabilir. Aynı tablo medeni durum değişkeni için de geçerlidir. Deneklerin % 97.4’ü (n= 373) bekar, % 2.6’sı (n= 10) evlidir. Yine deneklerin % 70’ine yakınının İlahiyat Fakültesi öğrencileri olması, ‘öğrenim gördüğü fakülte’ değişkeniyle anlamlı sonuçlara ulaşılmamasının bir nedeni olarak görülebilir. Sonuç olarak, benlik-tasarımı ile sözkonusu üç değişken arasındaki ilişkilerin niteliğini daha geçerli ve güvenilir olarak incelemeye yönelik, uygun örneklem grupları üzerinde çalışma yapmaya ihtiyaç vardır.
MAKALENİN ADI: “Üniversite Öğrencilerinin Benlik Tasarımlarının Dinsel Yönelim Biçimleri ve
Bazı Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi”
Yard.Doç.Dr. Murat YILDIZ
D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi
Din Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Hatay/İZMİR
e-mail: murat.yildiz@deu.edu.tr
Fakülte Tel No: 0232. 285 29 32/233
Cep Tel: 0536. 928 26 01
[1] Bu makale “Dinsel Yönelim Biçimleri
ve Bazı Demografik Değişkenler Açısından Üniversite Öğrencilerinin
Benlik-Tasarımları Üzerine Bir Araştırma” başlığıyla Tabula Rasa Dergisi’nin 17. sayısında yayınlanmıştır. (Yıl: 6,
sayı: 17, ss. 87-104, 2006).
[2]
F. Baymur, Genel Psikoloji, İnkılap
Kitabevi, İstanbul 1985, s. 268.
[3]
D. Byrne, An Introduction to Personality. (2nd Edition), Prentice-Hall, Inc.,
Englewood Cliffs, New Jersey 1974, s. 271; A. Yörükoğlu, Gençlik Çağı: Ruh Sağlığı ve
Ruhsal Sorunlar. Özgür Yayın-Dağıtım, İstanbul 1985, ss.101-103; M.
Verkuyten, “Self-Esteem and the Evaluation
of Ethnic Identity Among Turkish and Dutch Adolescents in the Netherlands”.
The
Journal of Social Psychology, 1989, 130 (3): 285-297,; D.E.
Hamachek, “Ergen Benliğinin
Psikolojisi ve Gelişimi”. J.F. Adams’ın (Eds.) Ergenliği Anlamak
adlı eserinin içinde, ss. 111-152, (yayına haz.: B. Onur, Çev.: Ö.H.Ersever),
İmge Kitabevi, Ankara 1995; M. Erden, ve Y.
Akman, Eğitim Psikolojisi:
Gelişim-Öğrenme-Öğretme. (6. Baskı), Arkadaş Yayınevi, Ankara 1998, s. 92; S.
Budak. Psikoloji Sözlüğü. Bilim ve Sanat, Ankara 2000, s. 583.
[4] Benlik-tasarımı ile benlik-imgesi
(self-image) kavramlarının tanımları incelendiğinde aynı unsurları taşıdığı ve
birbirleri yerine kullanılabilecekleri belirtilmektedir. Bkz. Budak, a.g.e.,
s. 583.
[5] H.R. Markus ve E. Wurf, “The
Dynamic Self-Concept: A Social Psychological Perspective”. Annual Review Psychology, 1987, 38: 299-337.
[6] Baymur, a.g.e., ss. 268-269.
[7] Hamachek, a.g.m., 1995.
[8] E.R. Hilgard, Introduction to Psychology. (3rd. Ed.). Harcourt, Brace&World,
Inc. 1962, s. 463 ve 491.
[9] F.J. Bruno, Psikoloji Tarihine Giriş.
(Çev.: G. Sevdiren), Kıbele Yayınevi, İstanbul 1996, ss. 100-101.
[10] Z.
Karakitapoğlu-Aygün, “Self, Identity, and Emotional Well-Being Among Turkish
University Students”. The Journal
of Psychology, 2004, 138 (5): 457-478.
[11]
J. Kotre, Outliving the Self. Johns Hopkins Unv.
Press, Baltimore 1985, aktaran:
P. K. Bock, İnsan Davranışının Kültürel Temelleri: Psikolojik Antropoloji.
(Çev.: N.S. Altuntek), İmge Kitabevi, Ankara
2001, s.371.
[12] K.
Sayar, “Benlik: O Yakın Soru, O Uzak
Ülke”. Bilge Adam, 2003, 1: 11-17.
[13] T. Yörükan, Alfred Adler: Bireysel Psikolojisi, Sosyal Roller ve Kişilik.
Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara, 2000, s. 50 ve 87.
[14] Bruno, a.g.e., s. 198.
[15] Bock, a.g.e., ss. 363-364.
[16] Antropoloji, Dinler Tarihi, Sosyal
Psikoloji ve Din Sosyolojisi bilim dallarında gerçekleştirilmiş çok sayıda
çalışma bu düşünceyi destekler niteliktedir. Örneğin, E. Durkheim, The
Elementary Forms of the Religious Life,
(8 th printing), The Free Press, New York 1969;
J. Wach, Din Sosyolojisi. (Çev.: Ü. Günay), E.Ü. Yayınları, Kayseri
1990; P. L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği. (Çev.:A.
Coşkun), İnsan Yay., İstanbul 1993; M. Aydın (Ed.). Din Fenomeni. Tekin
Kitabevi, Konya 1993; M. Eliade, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu.
(Çev.: M. Aydın), Din Bilimleri Yay., Konya 1995; A. Vergote. Din, İnanç ve İnançsızlık.
(Çev.: V. Uysal), İFAV Yay., İstanbul 1999; E. Okumuş, Toplumsal Değişme ve Din.
İnsan Yay., İstanbul 2003.
[17] H. Hökelekli, Din Psikolojisi. TDV Yayınları, Ankara 1993, s. 110; H. Peker, Din
Psikolojisi. Aksiseda Mat.
Samsun 2000, s. 215.
[18] R.
Yaparel, “Doğum Kontrolüne İlişkin Tutumların Oluşmasında Dinsel ve Dinsel
Olmayan (Seküler) Bilginin Rolü” İslamiyat,
1999, 2 (1): 133-140.
[19] F. Fordham, Jung Psikolojisi.
(Çev.: A. Yalçıner), Say Dağıtım , İstanbul 1996, s.78 vd.;
[20] C.G. Jung, Two Essays on Analytical Psychology. (Eng. Trans.: R.F.C. Hull),
Meridian Books, Ohio, Vol.:VIII. 1968, aktaran, C. Kısa, Carl Gustav Jung’ta Din ve Bireyleşme
Süreci. İzmir İlahiyat Vakfı Yay.
İzmir 2005,
s. 91.
[21] C.G. Jung,. Aion. (Eng. Trans.: R.F.C. Hull), (2 nd Edition),
Princeton University Press, New Jersey, Vol: IX, Part II, 1979, aktaran, Kısa, a.g.e., s.127.
[22] Geniş
bilgi için bkz., M. Yıldız, “İpek Böceklerinde Kendini Gerçekleştirme Kavramına
İlişkin Bazı İpuçları”, D.E.Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi,
2004, 19:137-152.
[23] R. Arı, , Ö. Üre, ve H. Yılmaz, Gelişim ve Öğrenme: Eğitimin Psikolojik
Temelleri. Mikro Yay., Konya 1998, s.52; D.P. Schultz ve S.E. Schultz, Modern Psikoloji Tarihi. Kaknüs Yay., İstanbul 2001, s. 526; G. Yanbastı, G. Kişilik
Kuramları. Ege Ünv. Basımevi, İzmir 1990, s. 255 ve 257; Bruno, a.g.e.,
s.198.
[24] Geniş bilgi için bkz. R. Yaparel, “Dinin Tarifi Mümkün mü?”
D.E.Ü.
İlahiyat Fak. Dergisi, 1987, 4:403-417;
M. Yıldız,
“Dindarlığın Tanımı ve Boyutları Üzerine Psikolojik Bir Çalışma”.
Tabula Rasa, 2001, 1(1): 19-42; M. Yıldız, Ölüm Kaygısı ve Dindarlık. İzmir İlahiyat Vakfı Yay. İzmir 2006; H. Kayıklık, Dini Yaşayış Biçimleri: Psikolojik Temelleri Açısından Bir
Değerlendirme. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), D.E.Ü. Sosyal Bil. Enst., İzmir 2000.
[25] R.W. Crapps, An Introduction to Psychology of Religion. Mercer University Press., Georgia 1986, s.7.
[26] L.A. Hjelle ve D.J. Ziegler, Personality Theories: Basic Assumptions,
Research, and Applications. New York 1992,
ss. 239-240, aktaran, Kayıklık, a.g.e.,
ss.19-20.
[27] D.M. Wulff, Psychology of Religion: Classic and Contemporary Views. John Wiley
& Sons, Inc., New York 1991, s. 229; Hökelekli, a.g.e., ss. 76-77.
[28] Kayıklık, a.g.e., s. 39.
[29] G.W.
Allport ve J.M. Ross, “Personal Religious Orientation and Prejudice”. Journal of Personality and Social
Psychology, 1967, 5: 432-443.
[30] R.D. Kahoe, “Personality and
Achievement Correlates of Intrinsic and Extrinsic Religious Orientations”. Journal of Personality and Social
Psychology, 1974, 29 (6): 812-818.
[31] B. Spilka, R.J. Pelligrini ve K.
Dailey, “Religion, American Values and Death Perspective”. Sociological Symposium, 1: 57-66, 1968; F. Karaca, Ölüm Psikolojisi. Beyan Yayınları, İstanbul 2000.
[32] H.A Alker ve F. Gawin, “On the Intrapsychic Specificty of
Happiness”. Journal of Personality,
1978, 46: 311-322.
[33] R.F.
Paloutzian, S.L. Jackson ve J.E. Crandal, “Conversion Experience, Belief
System, and Personal and Etical Attitudes”. Journal
of Psychology and Theology, 1978, 6: 266-275, 1978.
[34] M. Baker, ve R. Gorsuch, “Trait Anxiety and Intrinsic-Extrinsic
Religiousness”. Journal for the
Scientific Study of Religion, 1982,
21: 119-122.
[35] M.C. Commerford ve M. Reznikoff, “Relationship
of Religion and Perceived Social Support to Self-Esteem and Depression in
Nursing Home Residents”. The Journal of
Psychology, 1996, 130(1): 35-50.
[36] C.T. Burris, C.D. Batson, M.
Altstaedten ve K. Stephens, “What a Friend…”: Loneliness as a Motivator of Intrinsic
Religion. Journal for the Scientific
Study of Religion, 1994, 33(4): 326-334.
[37] A. Sümertaş, İçedönük Dindarlıkla Benlik Tasarımı Arasındaki İlişki Üzerine Bir
Araştırma, (Yayınlanmamış Y.Lisans Tezi), D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enst.,
İzmir 2003, s. 47, 51 ve 72.
[38] Ö. Özdoğan, Dindarlıkla İlgili Bazı Faktörlerin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine
Etkisi. (Yayınlanmamış Doktora Tezi), A.Ü. Sosyal Bil. Enst., Ankara 1995,
s. 120; S. French, ve S. Joseph, “Religiosity and its Association With
Happiness, Purpose in Life, and Self- Actualization”. Mental Health, Religion & Culture, 1999, 2(2): 117-120.
[39] Commerford ve Reznikoff , a.g.m.
[40] A. Şahin, “Ergenlerde Dindarlık-
Benlik Saygısı İlişkisi”. Selçuk Ünv.
İlahiyat Fak. Dergisi, 2005, 19: 187-197; M. Rosenberg, “The Dissonant
Religious Context and Emotional Disturbance”. American Journal of Sociology, 1962, 68: 1-10, aktaran, Bhugra, a.g.m.
[41] F. Çuhadaroğlu Çetin, S. Canat, E.
Kılıç, S. Şenol, N. Rugancı, B. Öncü, A.G. Hoşgör, S. Işıklı ve A. Avcı, Ergen ve Ruhsal Sorunları: Durum Saptama
Çalışması. TÜBA Raporları-4,
Tübitak Mat., Ankara 2004, ss.16, 30, 132-134.
[42] T. Emavardhana ve C.D. Tori, “Changes
in Self-Concept, Ego Defense Mechanisms, and Religiosity Following Seven-Day
Vipassana Meditation Retreats”. Journal
for the Scientific Study of Religion, 1997, 36 (2): 194-206; D. Bhugra, “Self-Concept:
Psychosis and Attraction of New Religious Movements”. Mental Health, Religion & Culture, 2002, 5 (3): 239-252; G.K.
Leak ve S. Fish, “Religious Orientation, Impression Management, and
Self-Deception: Toward a Clarification of the Link Between Religiosity and
Social Desirability”. Journal for the Scientific Study of
Religion, 1989, 28: 355-359; C.T. Burris ve G.S. Navara, “Morality Play-or Playing
Morality?: Intrinsic Religious Orientation and Socially Desirable Responding”. Self and Identity, 2002, 1: 67-76.
[43] P.J. Watson, R.J. Morris, J.E. Foster
ve R.W. Hood, “Religiosity and Social Desirability”. Journal for the Scientific Study of Religion, 1986, 25: 215-232,;
Burris ve Navara, a.g.m.
[44] F. Baymur, E. Özgüven, Y. Kuzgun, Y.
Kılıççı ve M. Kepçeoğlu, Üniversitede
Okuyan TÜBİTAK Bursiyerlerinin Başarılarını Etkileyen Faktörler. TÜBİTAK
Yayınları, Ankara 1978.
[45] G. Erkan, Boşanmanın Çocukların Benlik-Tasarımı Düzeyine Etkisi.
(Yayınlanmamış Doktora Tezi). H.Ü. Eğitim Fak. Eğitim Bilimleri Bölümü, Ankara
1986, ss. 55-56.
[46] Baymur ve diğ., a.g.m.
[47] Erkan, a.g.e., ss. 55-56.
[48] Allport ve Ross, a.g.m.
[49] Kayıklık, a.g.e., ss. 63-64.
[50] Sümertaş, a.g.e., s. 72.
[51] K.F. Wiebe ve R. Fleck, “Personality
Correlates of Intrinsic, Extrinsic and Nonreligious Orientations”. The Journal of Psychology. 1980, 105:
181-187; Hökelekli, a.g.e., s. 110;
Peker, a.g.e., s. 215.
[52] I. Yalom, Varoluşçu Psikoterapi. Çev.: Z.İ. Babayiğit, Kabalcı Yay. İstanbul
1999, s. 665; Yaparel, “Doğum Kontrolüne
İlişkin Tutumların Oluşmasında Dinsel ve Dinsel Olmayan (Seküler) Bilginin Rolü” İslamiyat, 1999, 2 (1):
133-140.
[53] R. Yaparel, “Depresyon ve Dini
İnançlar ile Tabiatüstü Nedensel Yüklemeler Arasındaki İlişkiler”. D.E.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, 1994, 8:
275-299.
[54] K.I. Pargament, The Psychology of Religion and Coping: Theory, Research, Practice.
The Guilford Press. New York 1997; T.
Küçükcan ve A. Köse, Doğal Afetler ve Din:
Marmara Depremi Üzerine Psiko-Sosyolojik Bir İnceleme. İSAM Yayınları,
İstanbul 2000; M.N. Kula,
“Deprem ve Dini Başa Çıkma”. Gazi Ünv.
Çorum İlahiyat Fak. Dergisi, 2002,
1(1): 1-25.
[55] K.V. Haistma, “Intrinsic Religious
Orientation: Implications in the Study Religiosity and Personal Adjustment in the
Aged”. The Journal of Social Psychology,
1986, 126 (5): 685-687.
[56] R.M. Ryan, S. Rigby ve K. King, “Two
Types of Religious Internalization and Their Relations to Religious
Orientations and Mental Health”. Journal
of Personality and Social Psychology,
1993, 65 (3): 586-596; A.E. Bergin, “Values and Religious Issues in
Psychotherapy and Mental Health”. American
Psychologists, 1991, 46: 394-403.
[57] Jung, Two
Essays…, söz eden, Kısa, a.g.e.,
s. 91.
[58] Fordham, a.g.e., s. 78 vd.
[59] M.N. Kula, Kimlik ve Din: Ergenler Üzerine Bir Araştırma. Ayışığı Kitapları, İstanbul 2001, s. 159 vd.
[60]
Watson ve diğ, a.g.m.
[61] Leak ve Fish, a.g.m.; C.A. Latkin, “The Self-Concept of Rajneeshpuram
Commune Members”. Journal for the Scientific
Study of Religion, 1990, 29 (1): 91-98; Özdoğan, a.g.e., s.120; Commerford ve Reznikoff, a.g.m.; French ve Joseph, a.g.m.; Bhugra, a.g.m.; Burris ve Navara, a.g.m.;
Şahin, a.g.m.
[62] M.H.
Davis ve S.L. Franzoi, “Stability and Change in Adolesent Self-Consciousness and
Empaty”. Journal of Research in
Personality, 1991, 25: 70-87; Sümertaş, a.g.e., s. 77.
[63] M. Kaya, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğrencilerinin Benlik-Tasarımı.
(Yayınlanmamış Y. Lisans Tezi). O.M.Ü. Sosyal Bil. Enst., Samsun 1988, s. 49.
[64]
Özdoğan, a.g.e., s. 129.
[65] G. Satılmış ve G. Seber, “Yetiştirme
Yurdunda Yaşayan Ergenlerde Benlik Saygısı”. Psikoloji Dergisi, 1989, 7 (23): 68-73; W.H. Theron, E.M. Nel
ve A.J. Lubbe, “Relationship Between Body-Image and Self-Consciousness”. Perceptual and Motor Skills, 1991, 73: 979-983; T. Alkın, A. Baykara, S. Miral ve S.
Özakbaş, “Gençlerde Beden İmgesi ve Benlik Saygısı İlişkisi”. 1992 Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Günleri
Kongre Kitabı içinde, ss. 418-424, Saray Tıp Kitabevleri, İzmir 1992; A.
Ekşi ve M. Özgüroğlu, “Adolans Döneminde Benlik İmajı”. 1992 Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Günleri Kongre Kitabı içinde, ss. 201-215, Saray Tıp
Kitabevleri, İzmir 1992; B.K. Torucu, “13-14 Yaşındaki Gençlerin Sosyo-Ekonomik
Düzeyi ve Ana-Baba Tutumlarındaki Farklılıkların Belirlenip, Benlik Saygısına
Etkisinin Araştırılması”. 1992 Çocuk ve
Ergen Psikiyatrisi Günleri Kongre Kitabı içinde, ss. 241-256, Saray Tıp
Kitabevleri, İzmir, 1992; A. Gür, Ergenlerde
Depresyon ve Benlik Saygısı İlişkisi. (Yayınlanmamış Y.Lisans Tezi), H.Ü.
Sosyal Bil. Enst., Ankara 1996; Çetin ve diğ., a.g.e., s.132; Şahin, a.g.m.
[66]
M. Young ve S. Daniels, “Born Again Status as a Factor in Death Anxiety”. Psychological Reports, 1980, 47:
367-370; G. Yanbastı, “Kız ve Erkek Üniversite Öğrencilerinin Kendi Ruh
Sağlıklarını Değerlendirmeleri: Bir Karşılaştırma”. Ege Ünv. Psikoloji-Seminer Dergisi, V. Ulusal Psikoloji Kongresi özel
sayısı, 8: 57-63, 1990; H. Hökelekli, “Ölümle İlgili
Tutumların Dini Davranışla İlişkisi Üzerine Bir Araştırma-2-Yorumlar”. Uludağ Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, 1992, 4: 87-98.
[67] Allport ve Ross, a.g.m.; Kahoe, a.g.m.;
M.J. Donahue, “Intrinsic and Extrinsic Religiousness: Review and Meta-Analysis”.
Journal of Personality and Social
Psychology, 1985, 48 (2): 400-419.
[68] Verkuyten, a.g.m.; K. Sayar, “Kültürel Bakış Açısından Benlik ve Kişilik”.
Yeni
Symposium, 2003, 41 (2): 78-85.
[69] Kız
öğrencilerin sosyo-ekonomik düzeylerine göre dağılımı şöyledir: Alt=4, ortanın
altı=10, orta=146, ortanın üstü= 29, üst=2. Erkek öğrencilerin sosyo-ekonomik
düzeylerine göre dağılımı ise şöyledir: Alt=10, ortanın altı=37, orta=120,
ortanın üstü= 24, üst=1.
Kız öğrencilerin dinsel
eğilim ort. puanları
=32.19, erkek öğrencilerin dinsel eğilim ort. puanları
= 31.48 olup her iki grup arasındaki fark anlamlı
bulunmamıştır (t=1.404, p>.05).
[70] Torucu, a.g.m.
[71]
A. Huston-Stein ve R.L. Welch, “Cinsiyetin Rolü, Gelişimi ve Ergen”. Ergenliği Anlamak adlı eserin içinde,
J.F. Adams (Eds.), ss. 255-296, (Yayına haz.: B. Onur, Çev.: F. Çok), İmge
Kitabevi, Ankara 1995; L.T. Sanford, ve M.E. Donovan, Kadınlar ve Benlik Saygısı. (Çev.: S. Kunt), HYB Yayıncılık, Ankara
1999, s. 3 vd.
[72] Torucu, a.g.m.
[73] Kaya, a.g.e., ss. 105-106.
[74] Sümertaş, a.g.e., s. 79.
[75] M. Rosenberg, Society and the Adolescent Self-Image. Princeton University Press, Princeton
1965; Torucu, a.g.m.; O.
Çam, L. Khorshid ve S.A. Özsoy, “Hemşirelik Yüksekokulu Öğrencilerinde Benlik
Saygısının İncelenmesi”. 7. Anadolu Psikiyatri Günleri, Cinsiyet ve
Psikiyatri bildiri kitabı içinde, ss. 263-277, İst.: Akademi Ofset 1998;
Şahin, a.g.m.
[76] Ekşi ve Özgüroğlu, a.g.m.
[77]
Özdoğan, a.g.e., s. 130.
[78]
A. Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi. (Çev.: O. Gündüz), Kuraldışı Yay.,
İstanbul 2001, ss. 33-50.
[79] Davis ve Franzoi, a.g.m., aktaran D.
Hasta, “Kendilik Bilinci ve Bazı Değişkenler İle İlişkisi”. Türk Psikoloji Bülteni, 2002, 8 (24-25): 140-146; Çam ve diğ.,
a.g.m..
[80] Şahin, a.g.m.