|
Pek çok kişi "Komplo teorisi" diye küçümseyerek diline doladığı için ele almak zorundayım: O meş'um 11 Eylül günü, dünyanın dört bir tarafından binlerce insanın çalıştığı Dünya Ticaret Merkezi'nde (DTM) dört İsrail vatandaşı hayatını kaybetti; iki İsrail vatandaşı da Pentagon'a çarpan uçakta... Bu bilgiyi veren Agence France Presse (afp), "60 kadar İsrailli de kayıp" notunu düşmekte...
Bu tablodan "11 Eylül eylemleri İsrail'in işi" sonucunu çıkartmıyorum ben; vardığım, "11 Eylül eylemlerinden İsrail önceden haberdardı" sonucudur. İngiliz Daily Telegraph gazetesi, daha önce burada kayda geçirmiştim, "Eylemlerden haberdar olan Mossad, bilgilendirmek üzere, bir uzmanlar timini önceden ABD'ye gönderdi" haberini dünyaya duyurdu zaten.
Mossad'ın elinin uzun olduğunu bilenler açısından bunda şaşılacak bir nokta olmadığı gibi, bu gerçeğe 'komplo' demenin de bir âlemi yok...
Dünyanın en sıkıntılı işlerinden biri Museviler hakkında yazı yazmaktır; kantarın topuzu birazcık kaysa düşeceğiniz yer 'anti-Semitizm' tuzağı olduğu için... Oysa, aralarında dostlarım olduğundan biliyorum, hakkaniyete uygun yayınlardan hiç gocunmayan insanlardır Museviler... Gerçeklerin yazılmasına karşı olmak, gerçeği yazanlara "Komplocu" demek bir yana, yanlışlara işaretin kendilerine düzeltme fırsatı verdiğini söylerler... ABD'de en yaygın fıkraların Musevi zekâsı ürünü 'Yahudi anne' fıkraları olması da bundandır...
Yalçın Küçük yeni çıkan 'Sırlar' kitabının (YGS Yayınları) bir yerinde (s. 204-5), Ruslar'ın efsane dışişleri bakanı Andrei Gromyko'nun anılarına ("Memoirs", Londra, 1989) atıfta bulunarak, Kennedy'nin Museviler hakkında olumsuz fikirler taşıdığını kayda geçiriyor. Kennedy, ABD'de iki ana eğilimin varlığından söz etmiş; biri sosyalistlerle yakınlaşmaya karşı çıkanlar, diğeri de 'özel bir millet' (a particular nationality) diye andığı, Gromyko'nun 'Yahudi lobisi' olarak anladığı eğilim.
Washington'da başkanlık koltuğunda oturanların 'Musevi sorunu' hep olmuştur; bunu en ciddi biçimde dışa vuranın Richard Nixon olduğunu sonradan gün ışığına çıkan 445 saatlik teyp bantlarından biliyoruz. Genel sekreteri Bob Haldeman'a, "Yönetim Musevilerle kaynıyor" demiş ve eklemiş: "Senden Museviler'in ilgilendiği hassas konular üzerine eğilmeni istiyorum" Bantların çözümü incelendiğinde, Nixon'un 'anti-Semitik' denilebilecek bir zihin yapısı olduğu anlaşılıyor...
Oysa, etrafını Musevi danışmanlar ve hükümet üyeleriyle çeviren de Nixon'un kendisiydi. Bantlar yayımlanınca çok şaşırdığını ifade eden hukukçu Leonard Garment, "Beni, ve William Safire ile Alan Greenspan gibileri işbaşına getiren Nixon'du" demiş. Herbert Stein ise, "Hayatı boyunca Nixon'dan sadece saygı ve dostluk gördüm, hayret" tepkisini dile getirmiş...
Bunları anlatmamın sebebi, Museviler ile ilgili konuların duyarlılıkla ele alınması gerektiğine işaret etmek... Nitekim, DTM'nde kaç kişinin hayatını kaybettiğinden, eylemler sonrasında gözaltına alınan beşyüze yakın kişi arasında Museviler'in de bulunup bulunmadığına kadar bir çok konuya nâdiren el atılıyor Amerikan basınında.
Daha önce, Haaretz gazetesinden aktararak, eylem günü beş İsrailli'nin de gözaltına alındığını yazmıştım. Ağızlarda bu da bir 'komplo teorisi'ne dönüştü. Oysa, konu, New York Times gazetesinde de ele alındı. Alison Leigh Cowan adlı muhabirinin içerideki İsrail vatandaşlarının yakınları ve avukatlarıyla konuşarak yazdığı haber, "Beş genç İsrailli, kuşku şebekesine yakalandı" başlığını taşıyor (8 Ekim 2001).
FBI içeride tuttuğu beş İsrailli gencin adlarını da, ne için gözaltına alındıklarını da açıklamıyormuş. Ancak, NYT haberinde her iki unsur da bulunuyor. Gençlerin adları, Oded Elner, Yaron Shmuel, Sivan Kurzberg ve kardeşi Paul Kurzberg ile Omer Gavriel Marmari. Birinin üzerinden dörtbin dolar nakit, diğerinden iki farklı pasaport çıkmış New Jersey'deki bir nakliyat şirketinde çalışan bu İsrailli gençlerin... Gözaltına alınma sebepleri ise, ikiz kuleler eyleminden sonra "Oh olsun" türü bir sevinç gösterisi sergiledikleri, terörü tasvip ettikleri... Üzerleri arandığında paket bıçakları bulunmuş; ayrıca, çalıştıkları kamyonun üzerine çıkıp terör ânını videoya da kaydetmişler...
İşin garip tarafı, resmen sadece 'vizesiz ikamet' yüzünden içeride tutulan bu gençlerin vebalı muamelesi görmeleri... Bir görevleri avukata yanaşıp, "Bu heriflerin savunmasını almaya utanmıyor musun?" diye sormuş... Kaldıkları cezaevinin hahamı, kendisinden kutsal günlerde dua etmek için Tevrat isteyen gençlerin taleplerini işitmezden geliyor, ziyaretlerine de gitmiyormuş... NYT muhabiri haberi öyle kaleme almış ki, okuyunca, görünenin altında bilinmeyen çok unsur olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz...
Filmlerde gördüğümüz gibi davranıyormuş polis gözaltındaki İsrailli gençlere. Gözleri kapatılmış halde sorguya çekilmişler, bir yerden diğerine götürülürken kelepçelenmişler ve yalan testinden geçmeleri zorlanmış... "Eğer işbirliği yapmazsanız sizi pişman ederiz" türü lâflara da muhatap oluyorlarmış...
Üsame bin Laden ile irtibatlı bir grubun işlediği iddiasıyla savaş çıkartılan eylemlere İsrailli gençlerin adlarının karıştırılmasını ben çok garip buluyorum. Ya siz?