Şarbonunuz kurusun, emi!

Taha Kıvanç

28 Mart 2002, Yeni Şafak

Clinton dönemi yönetiminde görevli bir Amerikalı tanıdık, kısa süre önce karşılaştığımızda, bana, "En son ne komplolar var?" diye sordu. Mâdem okuyor, hakkıdır, sorabilir. Kendisine verdiğim cevabı merak edenler için kaydedeyim: "Ben komplo yazmam, gerçekler kendini yazdırıyor..."

Biraz geriye yaslanın, sizden zihinsel bir zahmete katlanmanızı isteyeceğim çünkü. 11 Eylül saldırılarından hemen sonra, zaten panik yaşamakta olan Amerikan toplumu, bir başka saldırıyla sarsıldı: Şarbon... Adları kamuoyunca bilinen senatörlere, tanınmış televizyon şahsiyetleri ve gazetecilere içinde beyaz bir toz bulunan mektuplar gitti ve araştırılınca, tozun, 'şarbon' olduğu ortaya çıktı. Şarbon öldürür; nitekim o panik sırasında beş kişi şarbon yüzünden hayatını kaybetti.

Şarbon saldırısının uçakların ikiz kulelere saplanmasından kısa süre sonra meydana gelmesi iki olay arasında bir irtibat olacağını düşündürdü. Mektupları gönderen de aynı izlenimi vermek niyetinde olmalıydı ki, hem zarfa hem de mazrufa irtibatı ele verecek ipuçları yerleştirmişti. Lâtin alfabesini sonradan öğrenmiş birinin el yazısını andırıyordu harfler; ayrıca, sözcüklerin bazısı İngilizceyi iyi bilmeyen birinin yapacağı türden yanlış yazılmıştı. Daha da önemlisi, 'God' yerine 'Allah' diyordu mektup yazarı.

Senatör Daschle'ye gönderilen mektubun ingilizcesi şöyle: "You can not stop us. We have this anthrax. You die now. Are you afraid? Death to America. Death to Israel. Allah is great." İngilizce bilenler, bu satırlara yerleştirilen ipuçlarını fark etmişlerdir.

Bayağı oluyor, olayın farklı yönleri bulunabileceğine burada ışık tutmaya çalışmıştım. Fakat, geçen hafta, sizin de ilginizi çekeceğini sandığım, ilginç bir gelişme yaşandı: 'Şarbonlu mektuplar' ile 11 Eylül eylemcileri arasında doğrudan ilişki kurmayı sağlayacak bir haber ortalığa yayıldı; ama hemen ardından, Amerikalı yetkililer, "O haber yanlış" açıklamasını yaptılar...

Haberi, bu defa da ilk New York Times'ta (23 Mart) okudum. Geçen haziranda, kendilerini pilot olarak tanıtan iki adam Florida/Fort Lauderdale'deki Holy Cross Hastanesi âcil servisine gelmişler. Birinin bacağı, söylediğine göre, iki ay önce çarptığı valiz yüzünden yaralıymış. Hastane hekimlerinden Dr. Christos Tsonas antibotik uygulayarak kara yaralı bacağı temizlemiş...

11 Eylül olup uçak eylemcilerinden Ahmed Alhaznawi'nin eşyaları arasında kendisinin yazdığı ilâç bulununca, Dr. Tsonas bulgularını yeniden incelemiş. Vardığı sonuç, tedavisine çalıştığı yaraya şarbonun yol açtığı... Dünyaca ünlü Johns Hopkins Hastanesi'nin konuyla ilgili merkezinin (Center for Civilian Biodefense Strategies) uzmanları da, Dr. Tsongas ile görüştükten sonra, kendi teşhislerini "Şarbon" diye açıklamışlar. NYT, uzman raporundan şu satırları aktarıyor: "Böyle bir sonuç, uçağı kaçıranların şarbonla temasta oldukları ve şarbonlu mektup saldırılarının arkasında da onların bulunduğu ihtimalini doğurur."

İşte size, biri sağlık bakanlığı müsteşar yardımcılığı da yapmış iki doktorun (Dr. Thomas Inglesby ve Dr. Tara O'Toole'un) uzman raporuna bağlanmış dört dörtlük bir "Şarbon saldırılarının ardında 11 Eylül'ü yapanlar var" öyküsü...

Ancak, ne hikmetse, tedavi uygulayan doktorun ve onun verdiği bulgular üzerine teşhiste bulunan iki uzman hekimin vardığı sonuç, 11 Eylül saldırılarını soruşturma görevinin sahibi FBI tarafından derhal tekzip edildi. Kaynaklarından elde ettiği haberi FBI'ya da doğrulatmak isteyen NYT muhabiri, örgüt sözcüsü John Collingwood'un başka hiçbir anlama çekilemeyecek açıklıktaki yalanlamasının duvarına çarptı. Örgütün dikkatini de çeken irtibat öyküsü üzerinde titizlikle durulduğunu bildiren Collingwood şunu söylemiş: "Konu birkaç ay önce iyiden iyiye incelendi ve birden fazla kurumun görüşleri alındı. Uygulanan çok sayıda test, eylemcilerin şarbonla teması olduğu iddiasını desteklemiyor."

İşe bakın siz. Eylemcilerden birini tedavi eden doktor, "Benim gördüğüm yara şarbondandı" diyor, onun sunduğu bulguları değerlendiren 'mikrobiyoloji' servisinin uzmanları, "Elimizdeki veriler eylemcilerle şarbon arasında irtibat bulunduğuna işaret ediyor" diyorlar, bu olayın üstüne atlaması gereken FBI, büyük bir ciddiyetle, "Hayır, ilgileri, irtibatları yok" diye kestirip atıyor...

Bu durumda, siz de, "Hayrola?" diye sormaz mısınız? "Yine ne komplolar var?" diye takılan Amerikalı dostum isterse kızsın, ama ben o soruyu, hem de büyük harflerle "HAYROLA?" diye mutlaka sorarım. Hangi dağda kurt öldü de, 11 Eylül eylemcilerine her türlü kötülüğü atfetmekten çekinmeyecek bir kurum, sözcüsü ağzıyla, "Eylemcilerin şarbonlu mektuplarla ilgileri yok" diyebiliyor?

Beni müthiş şaşırtan bu gelişmenin mantıklı bir tek sebebi olabilir: FBI, ülkeyi paniğe sevkeden şarbonlu mektupların kimin eseri olduğunu biliyor. Bu bilgisinden o kadar emin ki, 11 Eylül eylemcilerini bir kez daha kötü gösterme fırsatı verdiği halde, doktor tanıklığına ve uzman hekim raporuna rağmen, irtibatın üzerine atlamak yerine, haberi derhal tekzip ediyor...

Burada durup "Biliyorsa, şarbon mektupçusunu neden yakalamıyor?" diye sormaz mısınız? Bu sorunun da mâkul bir cevabı var; fazla gecikmeden o cevabı da veririm, merak etmeyin...

tkivanc@yenisafak.com

Diğer yazıları ► ► ►

Yeni Safak'taki günlük yazısı.. ► ► ►