Uçaklar tehlikelidir

Taha Kıvanç

25 Mart 2002, Yeni Şafak

Bir önemli olayın daha üstü kapatıldı. ABD'deki uçak kazalarını inceleyip son sözü söyleyen 'The National Transportation Safety Board' (NTSB, Ulusal Ulaşım Güvenlik Heyeti), bundan iki yıl kadar önce Atlas Okyanusu'na çakılan Egyptair 990 sefer sayılı uçağın düşüş sebebiyle ilgili raporunu açıkladı: Mekanik ârıza yok; yardımcı pilot uçağı düşürerek intihar etmiş...

Raporun iddiasının ciddiyetine bakın: Uçağın yönetimini elinde tutan yardımcı pilot, bir gece önce tartıştığı başpilota o kadar kızmış ki, "Şu herif yaşayacağına ben de öleyim" demiş... Ya da, kendisinin okyanus-aşırı seferlerden alıkonma ihtimalini o kadar sorun etmiş ki, "Bir daha Amerika'ya gelmeyeceğime öleyim daha iyi" demiş... Sadece başpilotun ve kendisinin canını almakla kalmamış, 217 yolcuyu da feda etmiş...

Bunu iddia eden bir raporun ciddiyeti olur mu?

Adı Gameel Al-Batouti olan yardımcı-pilot 60 yaşında biriydi. Dördünü evlendirdiği beş çocuk babasıydı ve biri Kahire'nin pahalı bir semtinde diğeri sayfiye bölgesinde iki lüks dairesi vardı. 10 yaşındaki küçük kızının tedavisiyle meşgul oluyordu. Amerikan otomobilinin lâstik değiştirme zamanı gelmişti ve ilk kalkış noktası olan Kalifoniya'dan beş adet lâstik satın alıp uçağın kargo bölümüne yüklemişti...

Bunlar size intihara hazırlanan birinin profilini veriyor mu Allah aşkına?

Karakutu üzerinde yapılan inceleme, uçak düşmeye başlamadan önce ve düşüş sırasında, Al-Batouti'nin aynı cümleyi tekrarladığını gösterdi: "Tevekkeltü alelallah..." Bu, bildiğimiz gibi, "Allah'a güveniyorum" anlamına geliyor. Amerikalı araştırmacılar, "Allah" adının geçtiği cümleyi duyunca, sebebi hemen keşfettiklerini düşündüler: "İrtica..." NTSB kaynaklı medyaya sızdırılan ilk imalar, "İrticacı bir pilotun, uçağı, dinsizlere karşı savaşta bir silâh gibi kullandığı" iddiası üzerine oturuyordu. Ancak, araştırınca ortaya çıkan pilotun özel hayatı, otellerde kadınlara sarkan, küçük kızlara orasını burasını gösteren 'gözü dönmüş ihtiyar' tipi ile 'irtica' arasında bir irtibatı imkânsız kılıverdi.

Rapor, sonucunu yine "Tevekkeltü alellah" cümlesi üzerine oturtsa bile, 'irtica' bağlantısından tek kelime ile bile söz etmiyor... Öfke, intikam, imkânların elinden alınacak olması gibi duygulardan hareketle epey sırıtan bir senaryo yazmış NTSB. Bu yüzden de, rapor açıklanır açıklanmaz, Mısır yetkilileri, kazada hayatını kaybeden 217 kişinin yakınları, suçlanan yardımcı-pilotun ailesi, "Olmaz böyle şey" diye ayağa kalktılar...

İtirazların altında sigorta ve tazminat gibi akçalı mülâhazalar rol oynuyor tabii; kazanın sebebi mekanik olursa tazminatı ödeyecek şirket ve sigortası farklı, yardımcı-pilotun intiharı biçiminde takdim edilirse daha farklı oluyor... Kopan gürültünün ardında yatan sebep bu.

Benim konuyla ilgim, hatırlayanlar çıkacaktır, 11 Eylül uğursuz eylemlerinin de uçaklarla işlenmiş olmasından kaynaklanıyor. 11 Eylül'de kullanılan uçaklardan biri (American Airlines Flight 11) de, Mısır Havayolları uçağı gibi Boeing 767'ydi. Geçen kasım ayında iki gün üstüste yazdığım yazılarda başka paralelliklere de dikkat çekmiştim. Hareket noktam, Atlantic Monthly adlı Amerikan dergisinde yayımlanan William Langewiesche imzalı bir araştırmaydı. Kendisi de amatör pilot olan yazar iddiaları teker teker değerlendiriyordu yazısında.

Bu olayın tam göbeğinde "Tevekkeltü allellah" cümlesi var. Ancak 'ortalama dindar' sayılabilecek bir insan olduğu anlaşılan Al-Batouti'nin uçak düşerken dakikalar boyu kullandığı bu cümle, Amerikalı rapor yazarlarının sandığı gibi, bir hıncı veya intikam hissini dışa vurmaz; tam tersine, bir zorluktan kurtulmaya çalışan insanın ağız virdidir o... Zor bir işi yapmaya çalışan, kendi kendini motive etmek için, "Allah'a güveniyorum" anlamına "Tevekkeltü alellah" der... Nitekim, uçağın irtifa kaybettiğini fark edip kokpite dönen başpilotun talimatı üzerine, Al-Batouti'nin, flapları yukarıya kaldırmak için samimi bir gayret gösterdiği karakutudan anlaşılıyor... Başaramamış...

Rapora temel teşkil eden incelemeler, "Tazminatı kim ödeyecek?" tedirginliğiyle yürütüldüğü için, kaba hatları göz önünde tutmayı yeterli görmüş. Mısırlılar, "Kuyruk kısmında hata vardı" ısrarını sürdürünce, Amerikalılar da, "Yardımcı pilot âniden çıldırdı" tezini tekrarlayıp durmuş... Kimsenin, "Acaba, 'Tevekkeltü alellah' cümlesi, Al-Batouti'nin aklını başından almak üzere tespit edilmiş bir şifre olamaz mı" diye düşünmemesi hayret verici...

Bazı olaylar sadece filmlerde oluyor. John Frankenheimer'ın başrolünü Frank Sinatra'nın oynadığı 'The Manchurian Candidate' (Mançuryalı adam) filminde, beyni yıkanmış birinin nasıl 'şifreli cümle' ile aktif hale gelen bir 'suikast silâhı'na dönüştüğü işlenir. Film, bazı Batılı istihbarat örgütlerinin 'beyin yıkama' faaliyetlerinin öğrenilmesi üzerine çevrilmiştir. O faaliyetler sonraki yıllarda da sürdürüldüğü ve çok daha ustaca yöntemler geliştirildiği halde, nedense, fazla ele alınmaz.

Egyptair 990 sefer sayılı uçakla ilgili rapor bu biçimde yayımlanınca, 1999 yılındaki o 'kaza' ile benzer uçakların 11 Eylül'de ikiz kulelere çarpmaları arasında irtibat kurulması da önlenmiş oluyor...

Belki de gerçekten irtibat yoktur. Ne bileyim?

tkivanc@yenisafak.com

Diğer yazıları ► ► ►

Yeni Safak'taki günlük yazısı.. ► ► ►