Söz uçar, yazı hep karşınıza çıkar

Taha Kıvanç

7 Nisan 2002, Yeni Şafak

Bir dost, "11 Eylül sonrası yazdıklarını kitaplaştırmanın zamanı gelmedi mi?" diye sordu, cevabımın "Henüz bitmemiş bir süreç, beklemek gerek" olacağını bile bile... Ona ve bir çok başka dostuma göre, biraraya getirilecek o yazılar sürecin bundan sonraki aşamaları hakkında ipucu teşkil edebilir.

Her kalem erbabı, yorumlarıyla okur karşısına çıkan yazarlar, ara sıra durup, "Tutarlılığım sürüyor mu?" sorusuna cevap vermeli. Bunu yazar yapmazsa okur nasıl olsa yapıyor. O durumda mahçubiyet daha da büyüyor.

Fatih Yülek sözgelimi, Ertuğrul Özkök'ün "Geçmişe baktım ve bakın ne gördüm" başlıklı yazısını (2 Nisan 2002) okuyunca, Hürriyet yönetmeninin geçmişte yazdıklarını karıştırmış... Gördüğü, yazar açısından, hiç de iç açıcı değil.

Filistin'de olup bitenler üzerine şu tespitte bulunuyor Özkök: "Türk dış politikası, dünden itibaren İsrail'e karşı tonunu biraz daha sertleştiriyor. / Şaron'un Filistin'e karşı yaptıklarına ilgisiz kalmadığı gibi, Filistin'i destekleyen, İsrail'e dur diyen sert açıklamalar yapıyor. / Doğru olanı da budur. / Ama bunu yaparken, Türkiye'ye karşı her harekette saf tutan Arap komşularımıza ve 1960'larda Türklere yapılan katliamlardan beri Rum tarafının yanından hiç ayrılmayan Filistinli 'kardeşlerimize', içimizde kalan bu 'tarihi sitemi' aktarmamız gerekiyor. / Sizi bilmem ama ben kendi payıma o günkü davranışları hiç unutmadım."

Gördünüz, İsrail'e sert açıklamaları 'doğru' bulduktan sonra kocaman bir "AMA" diyor Hürriyet yönetmeni. Çok da uzak olmayan bir geçmişte (14 Ekim 2001), "Dünyanın en aşağılık 'ama'sı" dediği türden bir 'ama'... Altı ay kadar önce, içinde 'ama' şartı bulunan her cümleyi lânetlediğini unutmuş olmalı.

O günlerde yazdığı şuydu: "Yine başladı. Hem de daha ilk günden, olayın acısı bile geçmeden başladı. O aşağılık 'ama'lar yine ortaya çıktı. / Güya terörü lânetliyor. / Cümleye, 'New York ve Washington'da meydana gelen terör olaylarını kınıyoruz' diye başlıyor. / İçinde en küçük bir sıcaklık izi olmayan, kuru bir cümle. / Ve daha o cümle bitmeden, sonuna iğrenç bir tutkalla şu kelime yapıştırılıyor: / 'Ama...' / Cümleyi okuyunca da şu ikiyüzlü pespaye formül ayaklarınızın dibine düşüyor: / 'Terörü kınıyorum ama...' / O iğrenç 'ama' kelimesinden sonraya da isteyen istediğini eklesin: / 'Terörü lânetliyorum ama Amerika da öyle yapmasaydı.' / 'Terörü lânetliyorum ama Türk devleti de şunu yapmasın.'' / 'Terörü lânetliyorum ama Amerikalılar da Kızılderilileri öldürdü.' / Veya tamamen kendinize ait bir histeriyi ekleyin: / 'Terörü lânetliyorum ama o da benim kız arkadaşıma yan baktı.' / Hayatımda hiçbir kelimeden, bu aşağılık 'ama' kelimesi kadar iğrenmiyorum. / Çünkü biliyorum ki, terörün en büyük işbirlikçisi, yatakçısı işte o kelimedir. / 'Ama' diye başlayan o cümlelerdir."

Altı ay önce, "Terörün en büyük işbirlikçisi, yatakçısı" saydığı 'ama' sözcüğü, sıra Filistin'e uygulanan İsrail devlet terörüne vardığında sevimli hale geliyor ve "Ama onlar da Türkiye'ye karşı her harekette saf tutuyorlar" diyebiliyor... Şunu da diyor: "Bu yazdıklarım, Şaron'un yaptıkları için asla hafifletici bir neden olamaz. / Ama bir Türk olarak kafamda asılı duran bu acı soruları sansürlemeyi de kendime yediremiyorum." Bu yılın 'en tutarlı gazete yöneticisi' ödülüne aday gösterdiğim Ertuğrul Özkök'ü, Nuray Mert'in Radikal'de çıkan (4 Nisan 2002) "Ama'lardan 'ama' beğenmek" yazısına havale etmekle yetiniyorum.

11 Eylül'ü kitaplaştıran meslektaşlar yok değil, var. Atilla Akar'ın konuya 'farklı' yaklaşan yazarları konuşturarak oluşturduğu 'Kıyamet Komplosu' 11 Eylül üzerine hemen bütün teorileri topluca sunuyor. Yazar, Mahir Kaynak, Emin Gürses, Ali Bulaç, Erol Manisalı ve Alev Alatlı başta olmak üzere bir dizi aydının anlattıklarını aktardığı kitabın sonuna kendi 'komplo teorisi'ni eklemeyi de ihmal etmemiş... (Gendaş Yayınları, Tel.: 212- 5123386; faks: 212- 5208212).

İlginç bulduğum üç 11 Eylül kitabını Kim Yayınları (telefon ve faks: 312- 4186570 ve 4196931) çıkardı. Grace Hallsell'in, Halil Dalmaz'ın ve Yeni Şafak Ankara bürosundan Mutlu Çölgeçen'in kitapları, 11 Eylül uğursuz eylemlerine değişik merceklerden bakmayı talep ediyorlar...

Hallsell'in 'Tanrıyı Kıyamete Zorlamak' adıyla çevrilmiş kitabı, Necmettin Erbakan'ın, "Eylemler, aşırı bir Hıristiyan örgütün eseri olabilir" sözüyle kast ettiği grubu anlatıyor. Kıyametin yaklaştığına ve bazı eylemlerle daha da çabuklaştırılabileceğine inanan 'köktendinci' bir grup bu. Kitabı okuyunca, 11 Eylül onların eseri olmasa bile, böyle bir grubun dünyanın başını mutlaka derde sokacağını anlıyorsunuz...

Mutlu Çölgeçen'in 'Şüphe: Sorular ve Senaryolar' adlı kitabı adını hak ediyor. 11 Eylül sonrasında akla gelmiş neredeyse her soru ve cevaba yer veren, resmi açıklamalarla tatmin olmayıp her mâkul izahı dinlemeye hazır zihinlerin tad alacakları bir kitap bu.

Mutlu'nun 'izah edici' eserini, Halil Dalmaz'ın '11 Eylül'ün Gizli Bağlantıları: Kayıp Halka' adını taşıyan derlemesi tamamlıyor. Önemli gazete ve dergilerde çıkmış kalıcı yazıları çevirip bu kitapta birleştirmiş Dalmaz. İyi de yapmış. Böylece, 11 Eylül sonrasında, Batı'da çıkmış pek çok yazı ve araştırmayı bu kitapta birarada bulabiliyoruz.

Benim kitap iştahım ise henüz kabarmış değil.

tkivanc@yenisafak.com

Diğer yazıları ► ► ►

Yeni Safak'taki günlük yazısı.. ► ► ►