|
Yavuz Onursal'ın Kanal-6'da başlayan 'Sisler Bulvarı' programının ilk konuğu Süleyman Demirel'di. Eski cumhurbaşkanı, bir yerde, "11 Eylül'ün kimin eseri olduğu bile belli değil; elde tatmin edici delil yok" anlamı taşıyan ve "Yanlış mı duyuyorum?" diye kulaklarımı dikmemi gerektiren bir cümle sarf etti...
Süleyman Bey delillerden tatmin olmadıysa başkalarının kuşku duymasını anormal karşılamamak gerekiyor...
Şu sıralar Fransa'da 'en çok satanlar listesi'nde 1 numaraya oturan kitabın adı '11 Septembre : L'effroyable imposture' (11 Eylül: Korkutucu sahtekârlık). Yazarı Thierry Meyssan... Meyssan'ın 'korkutucu' bulduğu 'sahtekârlık' 11 Eylül'le ilgili resmi açıklamalar; özellikle de Pentagon'a saplanan American Airlines'a ait 77 sefer sayılı uçakla ilgili bilinenler... Meyssan, 20 bin adetlik ilk baskısı kitapçılara ulaştıktan bir saat sonra tükenen eserinde, "Pentagon'a uçak çarptı iddiası bir hikâye" tezini seslendiriyor...
Şaşırdığınızı biliyorum. İstanbul'a da gelen Amerikalı gözboyacı David Copperfield, yılda bir kez kocaman bir cismi yok eder. Bir keresinde, New York limanındaki özgürlük anıtını kaybetmişti. Bir başka kez, kocaman bir Boeing 767 ile yaptı sihrini ve "Aa, o ne?" demeye kalmadan, az önce hangardan çıkan dev uçağı gözlerimizin önünde yok ediverdi. Fransız yazar da, "Amerikan yönetimi sihirbazlık yaptı, varolmayan uçağı var gösterdi" diyor...
Resmi açıklamalara göre, ikiz kulelere saldıran iki uçaktan sonra, bir üçüncü uçak da, 189 yolcusuyla birlikte, Pentagon'a çarptı. Meyssan'a göre, Pentagon'a uçak filân çarpmadı; bu bir senaryo, Amerikan yönetiminin kurup hayata geçirdiği bir komplo...
Pentagon sözcüsü Glen Ford, "Okumadım, okumayacağım, ama kitapta yazılanların Amerikan halkına hakaret olduğunu biliyorum" demiş... Le Nouvel Observateur ve Libération gibi Fransız yayın organları kitapta işlenen teze "Desteksiz atış" adını takmışlar... Bir başkası yazsaydı muhtemelen daha neler söylerlerdi, ancak Thierry Meyssan Fransa'nın en saygın düşünce adamlarından. Başında bulunduğu Voltaire Network, bugüne kadar yürüttüğü aklıbaşında ve yansız projelerle haklı bir ün kazanmış, sol eğilimli bağımsız bir araştırma kurumu.
Kitap, tezini, görgü tanığı ifadelerinden ve enkaz fotoğraflarından hareketle işlemekte. En hayret verici bulduğum yazarın sorduğu şu soru: "American Airlines'ın 77 sefer sayılı uçağının yolcularına ne oldu? Öldüler mi?" Kitabın tezini eleştiren Le Monde gazetesi, "Çarpmayla ilgili soruşturma yapılmadı, resmi bir rapor da yok; söylentileri büyüten de bu" demekten kendini alamamış... Belli ki, Le Monde'u hazırlayanların zihni de, tıpkı Süleyman Demirel gibi, 11 Eylül konusunda rahat değil...
Türkler, Fransızlar kuşku duyuyor da, Amerikalılar, İngilizler kendilerine anlatılanları hiç sorgulamadan kabul ediyorlar mı? İstisnaları bulunmakla birlikte genellikle öyle. Ancak, orada da, zihinlerde kuşku tohumları olmalı ki, ara sıra, bir yerlerden filiz veriyor. Ülkedeki üç ulusal kanaldan CBS'in anahaber bülteninde (28 Ocak 2002), ünlü sunucu Dan Rather'ın verdiği bir haber sözgelimi. Rather, "Uluslararası haberciliğin öndegelenlerinden Barry Petersen'in, bir grup arkadaşıyla birlikte hazırladığı haber, Üsame bin Laden'in 11 Eylül akşamı nerede bulunduğuna ve ne ile meşgul olduğuna ışık tutuyor" diyor girişte. Petersen de şaşırtıcı gerçeği açıklıyor...
Üsame bin Laden, 11 Eylül eylemlerinden bir önceki geceyi, Rawalpindi'deki bir hastanede geçirmiş... Böbrek rahatsızlığı sebebiyle, diyaliz tedavisi için getirilmiş hastaneye... Kim tarafından mı? CBS muhabiri Petersen, bu sorunun cevabını, Pakistan istihbarat kaynaklarından derlediğini söylediği bilgilerle veriyor: "Birkaç gün sonra ABD'nin Afganistan savaşına destek sözü verecek olan Pakistan ordusu tarafından..." Üroloji bölümündeki herkesi dışarı çıkarmış ve özel bir ekip getirmişler... CBS'e konuşan bir hastane çalışanı, "Etraf subayla kaynıyordu" demiş...
Bu haber, size, geçen ekim ayının son gününde Fransızların itibarlı Le Figaro gazetesinde yer alan, "Üsame bin Laden 11 Eylül'den iki ay önce Dubai'deki Amerikan Hastanesi'nde tedavi gördü; o sırada CIA ajanlarıyla buluştu" haberini hatırlatmıştır sanıyorum. İngiliz Guardian gazetesinin "Fransız istihbaratı Figaro'ya sızdırdı" dediği haberin ikinci bölümü ABD'nin yetkili ağızları tarafından inkâr edildi. Oysa, haberde, Bin Laden ile görüşen CIA istasyon şefinin boşboğazlığı yüzünden merkeze çekildiği ayrıntısı bile vardı.
Herhalde bir nokta sizin de dikkatinizi çekmiştir. 11 Eylül konusunda resmi tezlere aykırı haber ve yorumlar genellikle Fransa kaynaklı. Daha önce de Jean-Charles Brisard ve Guillaume Dasquié adlı Fransız yazarlar, 'Ben Laden : La vérité interdite' (Bin Laden: Yasak gerçek) adlı kitaplarında, ABD'nin, 11 Eylül'den çok önce Afganistan'a savaş açmayı planladığını ileri sürmüşlerdi. Tezlerine göre, ABD'nin derdi Üsame değil, bölgedeki petrol...
Aydınlanma'nın önderi Voltaire'i çıkartan Fransa'nın bugünkü düşünür ve yazarları, Thierry Meyssan gibi Voltaire'ciler dahil, 11 Eylül konusundaki Amerikan tezlerine inanmıyorlar. Ne diyelim; akıl kuşkuyla bilenir, gerçeklere kuşku duyarak ulaşılır...
Boşluğa mı yazıyorum ben?