İşte öyle bir dünya

Taha Kıvanç

4 Nisan 2002, Yeni Şafak

New York Times'ta, birer gün arayla, içinde 'haşhaş' ve 'uyuşturucu' sözcükleri geçen iki ayrı haber yer aldı. Birbirinden ilginç iki haber...

İlkinde, Amerikalı yetkililerin, Afganistan'da haşhaş üretiminin engellenmesi umudunu yitirdikleri, Afganistan'da üretilen uyuşturucuların dünya eroin ve esrar pazarlarını ucuzlatacağı bilgisi veriliyordu.

Bizi de ilgilendiren ikinci haber ise bir baskınla ilgili. Douglas Frantz, Türk polisi ve DEA ajanlarının, piyasa değeri 29 milyon dolar olan 7,5 ton işlenmemiş morfin ele geçirdiklerini bildirmiş gazetesine. Bu, şimdiye kadarki en büyük uyuşturucu baskınıymış. Frantz, morfinin işlenince eroin olduğu ayrıntısını da veriyor. Bir başka ayrıntı da Türkiye'de ele geçen uyuşturucunun kaynağı: Afganistan...

İlk haberde, ABD görevlilerinin Afganistan'daki yeni uyuşturucu stratejisi şöyle özetleniyor: "Sert tebirler almak yerine, haşhaş soğanlarının boy vereceği iki ay içerisinde, Afgan liderlerini, mütevazı bir tahrip programı uygulamaya ikna etmeye çalışmak..."

Çalışsınlar bakalım.

11 Eylül sonrasında 'terörle mücadele savaşı' ile yerinden edilen Tâlibân iktidarı çok sıkı bir uyuşturucu karşıtı program izliyordu. O program sayesinde, Türkiye'nin de içinde yer aldığı 'eroin hattı' işlemez hale gelmişti. 7,5 ton uyuşturucunun sınırları aşması o dönemde mümkün değildi.

İki Fransız yazar, Jean-Charles Brisard ve Guillaume Dasquié, geçen ekim ayında piyasaya çıkan 'Bin Laden: La verite interdite' (Bin Laden: Yasak gerçek) kitaplarında, Tâlibân rejimiyle Amerikan yönetimi arasında varolan şaşırtıcı ilişkileri sergiliyorlar. ABD'deki istihbarat çevrelerince de çok tartışılan kitaptaki bulgular yarınlara ışık tutacak değerde.

Şimdi uyuşturucuyu kaynağında kurutamayan ABD, bu işlevi kendiliğinden üstlenen Tâlibân yönetimiyle, 11 Eylül'den kısa süre öncesine kadar çok samimi ilişkiler içindeymiş. ABD yönetimi, Tâlibân rejimine, "Orta Asya'da, petrol boru hatlarının inşâsına imkân veren bir istikrarı sağlayacak güç" olarak bakıyormuş... Kitabın tezini şöyle özetleyebiliriz: "O zamana kadar, Orta Asya ülkeleri Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan'da mevcut petrol ve doğalgaz rezervleri Rusya tarafından kontrol ediliyordu; Bush bunu değiştirmek istedi. Orta Asya'nın petrol ve doğalgazı Afganistan ve Pakistan yoluyla Hint Okyanusu'na taşınacaktı. Tâlibân'ın bu alandaki Amerikan şartlarına direnmesi, ABD'yi askeri müdahaleye sevketti."

ABD'deki Bush yönetiminin 'enerji' ile ilişkisi çok yakın. Bush'un kendisi petrolcü. Yardımcısı Dick Cheney Halliburn şirketinin başkanıydı; ulusal güvenlik danışmanı Condaleeza Rice Chevron'da yöneticilik (1991-2000) yapmıştı. Ticaret bakanı Donald Evans ve enerji bakanı Stanley Abraham da Tom Brown adlı bir başka büyük petrol firmasıyla ilişkiliydiler.

Tâlibân, yeni ABD yönetimine şirin gözükmek için, bir yandan petrol müzakerelerini sürdürürken, bir yandan da Amerika'nın hassas olduğunu düşünerek, haşhaş ekimini yasaklayıp yasağı çok sıkı uygulamış.

Amerika'daki imajını iyileştirmek için, Tâlibân, CIA'nin eski başkanlarından Richard Helms'in halkla ilişkiler alanında çalışan, istihbarat uzmanı yeğeni Laila Helms'i tutmuş. Kitabın istihbarat dünyasına yabancı olmayan yazarları bir çok bilgiyi Laila Hanım'dan almışlar... Laila Helms, "Tâlibân, Washington'u mutlu etmek için, Üsame bin Laden'i teslim etmeye veya bulunduğu yerin koordinatlarını vermeye hazırdı" demiş yazarlara... FBI teklifi reddetmiş.

ABD-Tâlibân müzakereleri birkaç boyutta yürümüş 11 Eylül'e kadar... Laila Helms'in katıldığı ve petrol boru hatlarının konuşulduğu kalabalık müzakere bir yanda, bir yanda da ABD'nin Orta Asya sorumluluğunu verdiği Christina Rocca'nın Tâlibân'ın İslamabad büyükelçisi Zaif ile pazarlığı... Bir de, BM genel sekreteri Kofi Annan'ın özel temsilcisi Francesc Vendrell başkanlığında, Afganistan'a komşu altı ülke ile ABD ve Rusya'nın Afganistan temsilcileriyle aynı masayı paylaştığı '6+2' toplantıları...

2001 Ağustos ayındaki müzakereler sırasında, bir Amerikalı, Tâlibân temsilcilerine, "Ya bizim üzerine altın serili halı teklifimizi kabul edersiniz, ya da bizi sizi bombalı halının altına gömeriz" tehdidini savurmuş... 9 Ekim 2001 tarihinde başlayan savaş 'bombalı halı' ile neyin kast edildiğini bütün dünyaya gösterdi. Şaron da, 'bombalı halı' tekniğini Filistinliler üzerinde uyguluyor...

Tâlibân'ın kabul etmesi istenen teklifin ne olduğunu merak ediyor musunuz? Bugün ülkemize gelen UNOCAL petrol firmasının eski danışmanı Karzai başkanlığındaki hükümete benzer bir 'milli birlik hükümeti' oluşmasına rıza göstermek...

CNN'de konuyu ele alan ABD'nin eski Irak denetçisi Richard Butler'ın, "Doğru olabilir ve eğer doğruysa vahim sonuçlar çıkarmamız gerekir" dediği bir iddiaları daha var kitabın yazarlarının: FBI'ın Tâlibân'la ilgili konularda uzman olan bir mensubu, John O'Neill, Bin Laden'in Tâlibân'dan teslim alınması fırsatının kaçırılmasını protestoyla FBI'yı terk edip Dünya Ticaret Merkezi'nin güvenlik sorumlusu oldu. O'Neill, 11 Eylül uğursuz eylemlerinde hayatını kaybedenler arasında...

Petrol... Uyuşturucu... Altınlı veya bombalı halılar... Terör eliyle hayatını kaybeden isyancı FBI mensupları... Nasıl bir dünya bu!

tkivanc@yenisafak.com

Diğer yazıları ► ► ►

Yeni Safak'taki günlük yazısı.. ► ► ►