|
"Acaba yazılarımı okumaya kalkışanlardan zekâ belgesi istesem mi?"
Son zamanlarında üzerinde ciddi ciddi düşündüğüm proje bu: Zekâsı elvermeyenlere yazılarımı okumayı yasaklamak... Kulis'i gazeteden okuyanlardan memnunum, ancak İnternet bir tür 'sebil', destursuz geliyor, teşekkür bile etmeden gidiyorlar... Bazısı anlamıyor, anlamadığını sormaya cesareti olmadığından feveran ediyor...
Geçen haftanın son Kulis'i ABD başkanı George W. Bush'un bir 'gafı' ile ilgiliydi. CNN sitesinde tam metni bulunan Orlando/Florida'daki konuşmada 'gaf' teşkil eden cümleyi bulup çıkartan ben değilim, Guardian gazetesi; benim bütün yaptığım gazetenin bulduğunu sizlerle paylaşmak... 11 Eylül eyleminden nasıl haberdar olduğunu anlatırken, Bush, ilk çarpışı, ziyaret ettiği ilkokulda koridorda beklerken, televizyon ekranından izlediğini söylüyor, kuleye doğru yol alan uçağa bakıp "Ne kötü bir pilot", çarpınca da "Müthiş bir kaza" dediğini anlatıyordu...
Adamın biri, bir İnternet tartışma grubuna gönderdiği mesajda, bunu "Taha Kıvanç'ın yediği nane" olarak yansıttı. Bush'un gördüğünü o da televizyondan izlemişmiş... Oysa, izlediği, ilk uçağın kuleye çarpışı değildi, çarpılan kuleden tüten dumanlardı; ilk uçağın çarpma ânı ikinci uçak da çarptıktan sonra ekranlara getirilebildi. Bir başkası da, "Soralım, acaba Guardian bunu mu kast etmiş?" tepkisini verdi aynı tartışma grubuna gönderdiği mesajda...
Zekâ testi isteyeceğim türden okurlar bu tipler işte...
İngiliz Guardian gazetesi pazar günleri 'Observer' adıyla çıkıyor. Bu pazarın 'Observer'inde, Üsame bin Laden kasetiyle ilgili çok farklı bir değerlendirme yer aldı. Afganistan'dan yazan Ed Vulliamy ile Jason Burke, daha en başta, kasetin bir tür 'sting operasyonu' olduğu kanaatini duyuruyorlar...
'Sting' sözcüğünün Türkçesi 'tezgâh'... Hani, Reha Muhtar canlı yayında rüşvet pazarlığı yaptırdı ya, o bir 'tezgâh'tı işte... Observer muhabirleri, Celalabad'taki Afghan Hotel'de kaseti birlikte izledikleri kişiler ve Suudi Arabistan'daki kaynaklarıyla görüştükten sonra, olayın 'tezgâh' olduğu kanaatine varmışlar...
Amerikalılar kaseti Celalabad'ta ele geçirdiklerini duyurmuşlardı; muhabirler, o kentten yazdıkları haberlerinde "Bu mümkün" deyip ayrıntı veriyorlar. Hazrat Ali adlı bir Afgan komutan, Celalabad düştükten sonra el-Kaide'ye ait binaları basıp bulduklarını Amerikalılar ile paylaşmış... "Herhalde" diyor İngiliz gazeteciler, "Bu kaset de o sırada ele geçenler arasındaydı..." Tabii bu tespit bir dizi soruyu akıllarına üşüştürmüş: Güvenliğe önem veren biri neden bu denli açık konuşsun ki? Neden itibar ettiği bir medya kuruluşuna konuşmadı da amatör kamerayı tercih etti? Yoksa konuşan Bin Laden değil miydi? Bir soru da benden: Bin Laden'in bu konuşmayı Afganlar'ı yanına çekmek için kasete aldırdığı ileri sürülüyor; Arapça bilmeyen ve televizyonu bile olmayan bir halka Arapça bir video kasetiyle nasıl hitap edilir ki?
Ed Vulliamy ile Jason Burke kasetin 'gerçek' olduğu kanaatindeler. Görüştükleri kaynaklar, Üsame bin Laden'in CIA'nin oyununa geldiğini ve bu amaçla Suudi veya Pakistan istihbarat örgütlerinden birinin de kullanılmış olabileceğini söylemişler muhabirlere... Bir istihbaratçı şu tezi aktarmış: "İkna edebilecekleri veya işbirliğine zorlayabilecekleri birine ihtiyaçları vardı; Bin Laden'in yanına sokulabilecek ve onu konuşturabilecek biri olmalıydı o kişi... Eğer yapabilirlerse, en mükemmel zamanda ortaya sürülebilecek mükemmel bir kanıta sahip olabileceklerdi; ustaca bir tazgâh bu yaptıkları..."
Eğer bu tezin geçerli olduğu kabul edilirse, kasette, Bin Laden'i büyük bir kahraman olarak ilân eden ve özellikle 11 Eylül eylemlerini planlamasındaki cesaret ve aklı ön plana çıkartan biri var... Kasetin başından sonuna kadar sırıtan, Bin Laden teklediğinde onu yeniden gaza getiren kişi... 9 Kasım'da çekilmiş kasetin CIA'nin eline en geç aynı ayın sonunda geçmiş olduğunu varsayarsak, dünyanın en güçlü istihbarat kuruluşunun kimliğini kaset yayınlanmadan önce tespit etmesi beklenecek o kişi, yayında sadece "Şeyh" sıfatıyla anıldı...
Siz "Şeyh" denilen o kişiye bir isim bulunduğunu herhalde duydunuz; nitekim Guardian muhabirleri de, "Bu bir sting operasyonu" başlıklı haberlerinde, Şeyh'in adını Ali Saeed al-Ghamdi olarak veriyorlar. Oysa, yarın kendisinden ayrıntıyla söz edeceğim o kişi, CIA kaynaklarından yararlanan bir diğer gazeteye göre, al-Ghamdi değil, bir başkası...
Dün, burada, Batı kaynaklarına dayanarak, Üsame bin Laden kasetinin Hollywood ürünü olma ihtimalinden söz etmiştim. Bugün de, Observer gazetesinde yer alan 'tezgâh' ihtimalini sundum. Birbirine taban tabana zıt iki tez size... Bir üçüncü tez de akla gelmiyor değil: Şeyh'i Bin Laden'in yanına kadar sokanlar, konuşmaların seyrinden mutlu olmamış ve teknolojinin sağladığı imkânlarla kaseti istedikleri sonucu alabilecekleri bir hale sokmuş olabilirler... İki tezin bileşkesi yani...
Bu tür konular zekâ seviyesi düşük olanların harcı değil. Eğer bir yöntem bulabilirsem, sıradan akılların alamayacağı türden yazılarımı okumaya kalkışacaklardan 'Zekâ Vakfı' gibi bir kuruluştan 'yeterlilik belgesi' talep etmeyi düşünüyorum...