şu güzelim soğuk buz gibi yeşil yeşil yok şu güzelim soğuk buz gibi mavi yeşil beyaz köpüklü ince dalgalı denize atlasam derine ve derine daha derine yarı aydınlık sulara yüzsem yüzsem unutsam kendimi zamanı (seni) ve hatırlasam kendimi zamanı (seni) yeniden o küçük sızı minik tınlama ile atsa nabzım ağırdan ağırdan küçük baloncuklar çıksa burnumdan gözlerim acısa biraz ve parmaklarım morarsa hafiften öyle kollarımı açıp iki yana asılı kalsam suyun içinde unutsam kendimi zamanı (seni) ve hatırlasam kendimi zamanı (seni) yeniden şu sis dağılıp gitse boşalsa beynim temizlense ışıldasa yine bilse yine eskisi gibi berrak duru yapsa kafamın içini denizin yarı aydınlık suları unutsam kendimi zamanı (seni) ve hatırlasam hatırlasam... yukarı baksam orda bir minik kızıl ışık uzakta çok ama çok uzakta sanki denizin yüzünden de uzakta yol alsam ona doğru sakin yavaştan yaklaştıkça değişmese büyüklüğü öyle minik kızıl bir ateş parçası ve denizin üstü kıyamet fırtına, ortasında bi küçük tekne bi yelkenli sessiz denizde kendi içinde dolanırken ne işi var bu dalgalanan sularda ve yağmur iliklerinde ama parmaklarının arasında hala bi minik kızıl ateş (içmeme gerek yok hm?) komik alaylı bi ıslıkla ve peşi sıra şarkı söyler gibi şöyle diyorsun: "elimi tutmaya kalkışsan sigaram yakacak seni oysa ben ne seni ne de sigarayı bırakamam ki" ve çıkıp suyun içinden buz kesmiş bembeyaz ıslak deli ben tutuverdim elinden sigaran söndü gitti her yer kapkaranlık görünmüyor ne ötesi ne berisi sadece rüzgarın sesi fırtınanın uğultusu ve vahşi dalgalar bize çarpan sallayan sevdiğimiz deniz bizi öldürmeye çalışan ama yoksa bu deli denizin çabası bizi diriltmek doğurmak mı yeni baştan ki hala karanlık sen bir yandasın ben öte yanda sigaran da söndü gözümdeki ışık da tükeniyorum fırtına dinerken tükeniyoruz yalan ve kahkahayla ...yanaşırken