Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Zurnada Pesrev Olmaz


Küçükken anneannem cebinde tasidigi bir tomar anahtarla kilerdeki dolaplari
açtigi zaman, canim pestil isterdi. Bilirdim sapsari kayisi pestilleriyle,
kararmis mor erik pestillerinin hangi dolapta oldugunu. Anneannem:
"Simdi sirasi degil, birazdan yemek yiyecegiz", derdi. Yemekten sonra ise
yavas yavas herkes ögle uykusuna yatardi. Sayet "Belki sirasi gelmistir"
diye yine pestil istersem, anneannem:
"Simdi sirasi degil. Bak herkes yatti. Sen de yat. Ondan sonra..." derdi.

Ögle uykusundan sonra pestil istedigim zaman da cevap yine ayniydi:
"Simdi sirasi degil. Aç karnina dokunur. Nerdeyse aksam oluyor. Birazdan
yemek yiyecegiz..:"

Bir türlü sirasina rastlatamamistim pestil istemeyi.

Bir gün babam bos bulunup bana iki çam agacinin arasina, kolan vurdukça
göklere uçacak bir salincak kurmayi vaadetmisti. Ama bir daha bu vaadini
hiç animsamaz göründü. Iki de bir anneme gider:
"Haydi söyle babama, salincagi kursun", derdim.
Annem:
"Simdi sirasi degil, basi agriyor," derdi. Basi agrimazsa gazete okudugu
için salincak kurmasini istemenin zamani degildi. Gazete okumuyorsa banyoya
girecegi için...
Salincak istemenin de bir türlü sirasini getiremedimdi.
* * *

Yaz günleri bahçe kapisinin önünden, "Visnee kaymak" diye bagirarak
dondurmacilar geçerdi. Kosa kosa içeri gelir:
"Dondurma alayim mi," diye sorardim.
"Simdi sirasi degil," derlerdi.

Birlikte çocuk dergilerinin bulmacalarini çözmeyi önerirdim:
"Simdi sirasi degil," derlerdi.

Bir seytan uçurtmasinin kuyrugunu bile yapmaya yanasmazlardi:
"Simdi sirasi degil," derlerdi.

Okulda ögretmen ders anlatirken, aklima gelen bir seyi sormak için
parmagimi kaldirirdim. Ögretmen bir süre görmezlikten gelirdi parmagimi.
Kolum yanlis yere dikilmis fasulye sirigi gibi öyle havada kalirdi.
Sonunda ögretmen:
"Simdi sirasi degil, indir bakayim parmagini asagiya," derdi.

Etüdlerde gizli gizli roman okurken de, bir müdür muavini basima dikilir:

"Simdi sirasi mi roman okumanin, kapat onu da dersine çalis," derdi.

Ilk yazdigim yazilara da yazi isleri müdürleri ayni gerekçeyle karsi
cikmislardi:
"Simdi sirasi degil bunun," diyorlardi.

Alt tarafi yazdigim da neydi. Baska demokrasilerde oldugu gibi Türkiye'de
de bir Komünist Partisi'nin kurulmasi gereginden söz ediyordum.

Piyeslerim için de ayni itirazi çok duydum:
"Iyi ama simdi sirasi degil..."

Asik oldugum zamanlar yemekte, yahut yürürken, yahut otururken, canim
birden öpüvermek isterdi yanimdaki sevgiliyi. Kursagimda kalirdi arzum. Bir
el, vagon tamponu gibi yavasça iterdi yüzümü:
"Hisst yapma, simdi sirasi degil,"

Parlamentoda konusurken de sik sik bagirirlardi:
"Amma yaptin yahu, simdi sirasi mi bunun?"

* * *
Velhasil hiç bir seyin sirasini tam getiremedim. Ama sirasiz mirasiz bir
seyler yapmaya çalistim kendimce. Bir sey yapmak için sirasini bekleyenler
ise, genellikle hiç bir sey yapamadilar.

Öteden beri aklima takilip kalmistir, bir seyi yapip yapmamanin "sirasi"ni
kimin saptadigi...

Ve kendimce söyle demisimdir:
Bir seyi yapmanin sirasi, onu yapmak istedigin andir. Zaman ayarini ters
kullanmissan zaten toz olur gidersin.
Yok ters kullanmamissan, "simdi sirasi miydi" diyenlere uzaktan nanik
yaparsin.

Sirasinda mi dogup ölüyoruz ki, her seyi sirasinda yapabilelim...
Basarirsan "sirasi", basaramazsan "sirasi degildi" oluyor ve insanlik böyle
bir çalkanti içinde akip gidiyor.

Çetin ALTAN