ASK VE TERK
Bazen oyle bir iliskiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk
edebilirsiniz. Kor kutuk baglanmissinizdir
aslinda… En guzel yillarinizin, aci tatli hatiralarinizin
ortagi; ic cekismelerinizin musebbibi, yazilarinizin
ilhami, sohbetlerinizin konusudur. Gozyaslarinizda,
bilincaltinizda, kahkanizdadir; korkunca
saklandiginiz bir siginak, cosunca optugunuz bir bayrak…
Sevdaniz riyasiz, cikarsiz, karsiliksizdir,
sinirsiz ve nihayetsiz; "Olmek var, donmek yok" tur.
Lakin gun gelir anlarsiniz; icten ice bir seylerin
kanadigini… Tutkulu sevdalarin gizli hancerleri baslar
parildamaya.. Surasindan, burasindan elestirmeye
koyulursunuz: "Soyle gorunse, oyle demese, degisse biraz ya
da eskisi gibi olsa…" Baskalarini ornek
gostermeye, "Bak onlar nasil yasiyor" demeye
baslarsiniz… Hem birlikte yasayip, hem ozgur olmanin
yollarini ararsiniz. Askinizin gozu kor degildir artik, yanlisini
gorur duzeltmek istersiniz. "Eskiden boyle
miydi ya…" diye baslayan sohbetlerde acilir elestirinin
kapisi; acildikca, bastirilmis itirazlar yukselir
bilincaltindan…. Boyle suremeyecegini bilirsiniz, degissin
istersiniz. O sevgisizliginize yorar
bunu…ihanete sayar. Tutkulu iliskilerde ihanetin bedeli olumdur!!
"Ya sev boyle ya da terket" diye
gurler… Bir zamanlar bir gulucuguyle alacakaranligi isitan o
ruya, bir kabuse donusur birden…Kapatir
gonlunun kapilarini, yasaklar kendini size… Zehir akar dilinden,
konusturmaz, suclar, yargilar mahkum
eder. Muhurler dudaklarinizi, yirtar atar yazdiklarinizi, siler
sizi defterden… "Iyiligin icindi hepsi, seni
sevdigim icin…" dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrilirsaniz
yasayamayacaginizi bilirsiniz, lakin boyle de
sevemezsiniz. Ihanetten kirilmistir kaleminiz; severek, terk
edersiniz…
"Madem oyle…" nin cagi baslar ondan sonra… Madem ki
siz boylesine tutkunken, o hep baskalarini
secmistir, madem ki kiymetinizi bilmemistir, o halde "gunah
sizden gitmistir". Lanet ederek bu
karsiliksiz aska, cekip gitmeleri denersiniz. Askin gocmenlik
cagi baslar boylece…. Daha ozgur
olacaginiz limanlara demirlersiniz bir sure…Ne var ki unutamaz,
uzaktan uzaga izlersiniz olup
biteni…Etrafi bir suru ugursuzla dolmus, kurda kusa yem
olmustur. Deli kanlilar, eli kanlilar, ugruna
olenler, sirtina binenler sarmistir cevresini…. Guyur duyar
onlarla, koynunda besler, gozunu oysunlar
diye… Ugruna kan dokenleri sever, yoluna gul dokenlerden fazla….
"Bana ne…kendi secimi" diye omuz
silkmeye cabalarsiniz bir sure… Ama sonra…ansizin kulagimiza
calinan bir sarki ya da kapi araligindan
suzulup gelen bir koku, hatirlatir onu yeniden…. Yaban ellerde,
baska kollarda ondan bahseder
aglarsiniz. Kokusunu ozlersiniz; turkusunu soylemeyi, sarkisini
dinlemeyi, yemegini yemeyi, elinden bir
kadeh raki icmeyi… Karsi nehrin kenarindan hasret siirleri
haykirirsiniz, sular kulagina fisildasin diye…
Donup "Seni hala seviyorum" diye bagirmak gecer
icinizden… Donemezsiniz. Goremedikce baglanir,
uzaklastikca yakinlasirsiniz.
Anlarsiniz ki bir caresiz asktir bu, ne onunla ne onsuz… Hem
kollarinda olmek, kucagina gomulmek
arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuskusu…Boyle
sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz...
CAN DUNDAR