Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Hani...

Hani şöyle biri sıkıca sallasa, eklemlerinden dökülecekmiş gibi.. Hani eski bir berberin şakaklarından başlayıp ense köküne doğru yaptığı usta masajdan sonra, boynun duyduğu o yumuşak rahatlık gibi.. Hani akşamdan kalmalığın banyodan sonraki tatlı gerinmesi gibi.. Hani yakmayan güneşte şezlonga uzanıp, yarı kapalı gözlerle hiç bir şey düşenmeden vücudunun yaşadığını duymak gibi..

Hani yanındaki şişeden bardağa dört parmak votka koyduktan sonra, buzdolabına kadar gidip limon suyuyla buz almaya üşenir gibi..

Hani sabahleyin erkenden yarı uyanıp, sıcak yataktan çıkmayı istemeden soyutta erimiş kardeşimsi bir kadını nazlı bir düşte usulca özler gibi..

Hani bir parkta kimsesiz bir banka, uzanmış bacaklarınla sırtını yaslayıp, ağaçlara, havuza, oynayan çocuklara yerçekimsiz bir tembellikle görmeden bakar gibi..

Hani ölüm diye bir şey olduğunu yorgun bir ikindide, sıcak bir çay lezzetiyle, ürküntüsüz kabul eder gibi..

Hani denizde sırtüstü yatıp, göğe ve boyutsuz derinliğe, çabasız bir sallanmada bilinçsiz akar gibi...

Hani isteksiz, ihtirassız ve iradesiz bir mıymıntılığın mangal kediliğinde, gözlerini açıp kapama enerjisinin sıfıra yakın voltajında, geçmiş ve gelecekten kopuk, yine de yaşar gibi..

Hani minderde unutulmuş bir kürkün yakasını, minicik çocuk eliyle, değişik bir dokunma hazzının büyüsünde, kimseye göstermeden okşar gibi..

Hani uzun bir yürüyüş dönüşü, azıcık sıkmış papuçları çıkarıp, çoraplı ayaklarının parmaklarını somut ve bir anlık bir mutluluğun simgesi rahatlığında kıpırdatır gibi..

Hani yakmayan sıcaklıktaki duşun altında, iplik iplik vücuduna hızla yağan suların kıvancını bir gönül gülücüğüyle tadar gibi..

Hani doyumlu bir sevişmenin sonunda, yer ve zaman ötesi bir uykuya kaybolmuş bir mışıltıyla geçer gibi..

Hani kabuğu henüz düşmüş, taze derili küçük bir yara izini, şöyle işaret parmağının tırnağıyla vazgeçilmez bir arzunun tuksaklığında hafifçe kaşır gibi..

Hani ağaç çileği likörünün ilk yudumunda dudaklarını oynatmadan "enfes"i, düşüncede söyler gibi..

Hani yıllar sürmüş bir uğraşının bittiği anda "Yaşasın" diye haykırmak isteğinin coşkusuyla, yere sırt üstü yatıp dünyadan boşalır gibi..

Hani doğmadan önceki son anla, ölümden sonraki ilk anda vücutsuz yaşıyormuş gibi..

Hani bir gece yarısı çalan Tokato'da bütün somutlardan arınır gibi..

Hani içten bir kadın bakışının davetli çekiminde, mıknatısa tutulmuş iğnenin kendi boyundaki boşlukta sonsuz koordinatlardan geçişi gibi..

Hani peltek bir tembelliğin üşençli kan dolaşımında "ya, öyle, bak bak, ne yapacaksın ki, eh işte.." falan der gibi.

Bir anın milyarda bir parçasını yazmak istedim, ne kadar uzun tuttu.

Çetin Altan