ADAM- Hayatım senin çabalarını takdirle karşılıyorum
ama hayat yeterince zor. Yani senin bu kadar uğraşmana
gerek yok!..
KADIN- Ne için uğraşmama gerek yok?
ADAM- Bir cümleyi ilk söylendiğinde anlamak için...
Yapamıyorsun!
KADIN- Ne diyorsun sen be?
ADAM- Cümlenin sonundaki o "be" ne kadar da şirin
durdu öyle, nerden aldın?
KADIN- Senden almıştım hatırlamadın mı? Ben senden
aldığım güzide sözcükleri atmıyorum, saklıyorum.
Mesela çok güzel "ulan"larım da var. İster
misin bir tane?
ADAM- Ben sana ne zaman "ulan" dedim sorabilir
miyim?
KADIN- Bilmem, sorabilirsin herhalde.
ADAM- Ben sana ne zaman ulan dedim?
KADIN- Bak sorabildin işte!
ADAM- Peki sen cevap verebilecek misin?
KADIN- Tabii... Bu konuyla ilgili kesin bir tarih vermek
zor ama istersen hemen hemen her gün diyelim.
ADAM- Yani ben sana her gün ulan mı diyorum?
KADIN- Evet... Neden şaşırmış gibi yapıyorsun? İlişkimizin
üçüncü sevişmesinden sonra sen kibarlığı bıraktın...
Zaten öyle pek de tiryakisi olmadığın için bırakmakta
fazla zorlanmadın.
ADAM- Ben öyle bir üçüncü sevişme hatırlamıyorum.
KADIN- Çok normal. O kadar kısaydı ki... Zaten ben de
hayal meyal hatırlıyorum.
ADAM- Hah! Şimdi de cinsel hayatımız problem oldu.
KADIN- Bizim öyle bir hayatımız yok... Neyse bu konuyu
konuşmak istemiyorum. Bir ölünün arkasından konuşmak
doğru olmaz.
ADAM- Kimmiş bu ölü?
KADIN- Özür dilerim. Amacım sana ölmüş bir parçanı
hatırlatıp üzmek değildi. Dikkat ettiysen bu konuda
konuşmak istemediğimi de söylemiştim. Neyse ben bunu
sorun etmiyorum... İnsanoğlu her gidenin yokluğuna alışıyor.
Senin idrar yolların açıksa mesele yok. Hem bir de iyi
tarafından bak, cinsel hayatımız olmadığı için kültürel
faaliyetlere daha çok zaman ayırabiliyoruz! Ama sanırım
en geç yarın erotik bir film seyretmem lazım.
ADAM- Ne demek istiyorsun sen be?
KADIN- Be'yi geri veriyorsun demek. Sende kalabilirdi ama
neyse...
ADAM- Konuyu dağıtıp beni sinir etme. Biz daha dün değil
önceki gün seviştik seninle!
KADIN- Hayır sevişmedik. Biz teşebbüs aşamasındayken
seni geri zekâlı arkadaşın Hayri aradı, yaklaşık
yirmidört dakika atyarışı konuştunuz. O sana Troya
tek olur dedi, sen de hayır ağbiciğim oraya çok at
yazmak gerekir dedin ve bu nefis konuşma böyle sürüp
gitti. Bu şiirsel sohbetin etkisinden olacak, uyuyakalmışım.
ADAM- Nitekim Troya açık ara aldı yarışı. Boşu boşuna
bir sürü at yazdık.
KADIN- Efendim?
ADAM- Öyle olmadı canım. Telefon çaldığında ben
daha açmadan sen tuhaf bir havaya girdin. Sanki kendimi
ben aramışım gibi. Ben daha Hayri ne haber demeden sen
horlamaya başladın. Bu horlamanın şiirselliğinden
olacak, kendimi atyarışına vermişim. Son bir şey
daha: Hayri geri zekâlı değil.
KADIN- Bak biz seninle herşeyi tartışma konusu
yapabiliriz, bir tek şey dışında, o da Hayri'nin geri
zekâlı oluşudur. Çünkü bunun aksi yönde bir tek
uzman görüşü yoktur, olamaz da!
ADAM- Unutma ki o bir yayınevi sahibi.
KADIN- Evet ama atların anlayacağı düzeyde kitaplar
basıyor.
ADAM- Senin ona neden uyuz olduğunu ikimiz de biliyoruz,
uzatmayalım istersen.
KADIN- Yok yok uzatalım... Neden uyuz oluyormuşum ben?
ADAM- Karısını aldatıyor diye... Ben de sana yıllardır
anlatamıyorum ki bu, Hayri'yle karısı arasındaki bir
sorun, bizi ilgilendirmez.
KADIN- Bal gibi de ilgilendirir. Birincisi, Hayri pis, iğrenç,
aşağılık bir etobur. Sadece karısını aldatmıyor,
aynı zamanda her an adaleti de yanıltabilir. Başına
gelecek bir trafik kazası durumunda -ki ona çarpacak
olan şahane kamyon bir gün elbet trafiğe çıkacak-
hukuksal olarak insan muamelesi görecek. O hayvanın ne
hakkı var benim kamyoncumu mağdur etmeye?
ADAM- Sen iyice tırlattın. Neden bu kadar taktın adama
bilmiyorum ki.
KADIN- O adam dediğin canlı, Ruslar'la yatıyor.
ADAM- Ne var? Irkçı mı oldun şimdi de?
KADIN- Saçmalama. Kanında muhtemelen irice bir AIDS virüsü
taşıyor o! Buraya kadar bir sorun yok ama karısına
bulaştıracak. Nurten de arkadaşımız olduğuna göre,
o da bize bulaştıracak.
ADAM- Nasıl bulaştıracak Nurten bize? Sevişecek miyiz
kendisiyle, allah allah!
KADIN- Saçmalama. AIDS başka yollarla da bulaşıyor.
Mesela ağız yoluyla!
ADAM- Sorun değil biz de takma dişlerini kullanmayız!
KADIN- Nurten'in dişleri takma değil ki?
ADAM- Bak gördün mü boşuna endişeleniyormuşsun.
Takma dişi yok ki kullanalım, değil mi hayatım?
KADIN- Ben onu bunu bilmem, Hayri denen alçakla görüşmen
beni rahatsız ediyor. Sizin ortak yanınız nedir ben
aslında onu merak ediyorum. Rus kültürü olmasın?
ADAM- Saçmalama.
KADIN- Sürekli atyarışı oynamıyorsunuz herhalde...
Mesela Hayri Rus fahişelerle yattığı sırada sen ne
yapıyorsun, yan odada Rus klasikleri mi okuyorsun?
ADAM- Evet... Hayri'nin iş kondüsyonu da iyi. İş uzun
sürüyor. Düşün iki seansta "Savaş ve Barış"ı
bitirdim. Olay Rusya'da geçiyor.
KADIN- Bir kere bu Woody Allen'ın esprisi!
ADAM- Biliyoruz. Bir sakıncası mı vardı? Hayri
kesmedi galiba, bir de Woody Allen'ın telif sorunu yüzünden
mi kavga edeceğiz?
KADIN- Sorduğum soruyu laf kalabalığında gözden
kaybettirmeye çalışma! Sen de yapıyor musun Hayri'nin
yaptığını?
ADAM- Nasıl yani? Hayri'nin hangi yaptığını?
KADIN- Rus hayat kadınlarıyla çiftleşiyor musun sen
de!
ADAM- Sen delirdin mi sevgilim?
KADIN- Hâlâ net bir yanıt alabilmiş değilim.
ADAM- Hayır hayatım, manyak mısın sen! Ne işim var
benim Rus kadınlarla?
KADIN- Yani hiç mi olmadı? Ne bileyim fazla alkol alınan
bir gece sonrası Hayri iblisi sana "Tanıştırayım,
İrina" demedi mi?
ADAM- Demedi!
KADIN- Vay terbiyesiz. Demek kadınla oturdunuz ama tanıştırmadı
ha? Zaten o Hayri ayısından da bu beklenirdi. Eee? İsmini
bile bilmediğin bir Rus'la yatmak nasıl bir şey?
ADAM- Sevgilim! Hastasın sen!
KADIN- Hastalanmam çok normal değil mi? Her gece iğrenç
bir virüsle aynı yatağı paylaşıyorum!
KORKARIM DAHA DA SÜRECEK...
|