Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

TANIMADIĞIM TEN

VARMIDIR DÜNYAYA GELİPTE KALAN,
GÜLÜP BAŞTAN BAŞA MURADI ALAN...


BİR ÖMRÜN KENTDÜŞÜMÜ

Bazen tedirginliğinin grisini örttü üstüne, bazen yar teninin beyaz-sarı, pembesini-ebrulisini... Herşey yaşanmasa da, her söz söylendi sanki.
Rakı mı içilecekti, içildi; bir avuç can eriği mi, yenildi.
Yaz uğurlandı, kış yordu, bahar ağırlandı.
İyice anlaşıldı sonbahar. Yağmurlar giyinildi, çok sevildi lakin çok serindi.
Sonra, önce o yağmurlar, sonra o günler geçti bitti.
Bu kentmiydi doğduğu, bu kentmiydi şimdi ölen; yaşadı.
Yaşadı, öleni gözünü kırpmadan seyrederek. İçindeki ölüleri; yüreğine uzanan o isimli-isimsiz, tanınan-tanınmayan, hissedilen-hissedilmeyen ölülerin mezarlığını, uzun yıllar anlamadan.
Oysa şu boşlukmuydu, kesilen çınardan arta kalan hep bildi; sıcak mıydı, nem miydi, yaş mıydı gözlerinde... Ayırt etti.
Eksildi, eksileni sayamadan.
Her sözü söyledi, düşündü ya da; herşeyi yaşayamasa, hatta düşünemese bile.
Öldü sonra birden; pek bilemedi.
Bir kadim dostu yazdıracaktı mezar taşına:

YA HERŞEY DÜŞÜNÜLMEK ZORUNDA DEĞİL, YA HERŞEY YAŞANILMAK...

Şarabi


PENCERE AÇILDI CİVAN OĞLAN...PİŞTOL PATLADI

Gecenin kara ayazında az ötede bir karaltı bir mayına basıyor ve gök o kızıl patlamayla yanıyordu, küçük bir oğlan çocuğu küçükcük kollarıyla boynuna sarılıp...kucağına atlıyordu....

Sıcak Sicilya gecelerinde ardına kadar açık bırakılan pencerelerden yasemin kokuları taşıp dolmuştu odaya...

Dottore Franciella, Sicilya Devlet Hastanesinde ki başhekim yardımcılığına başladığı günden beri her gece gördüğü, tekrarlanan bu kabusla kan ter içinde uyanmıştı yine, buz gibi bir terle nemlenen yastığına attı kendini huzursuzlukla.

Nazlı ırmak boylarından, ılık rüzgarlarla geldim
Çiçek istediler verdim, şarkı dediler söyledim
Ömrümün yarısı kavgayla geçti
Ben böyle, ben böyle yalnızlık görmedim.

Ne Şırnak Dağlarında ki zorlu komandoluk günleri...ne mecburi hizmette, o belalı hapishanede ki hekimlik günleri...ne de köy köy kasaba kasaba...taşrada mobil sağlık hizmeti için hazırladığı projeyi hayata geçirmek için uğraştığı çileli günleri...uğruna feda ettiği vazgeçtiği gülleri, hiçbir şey Sicilyada ki belalı günlerin eline şerbet bile dökemezdi :)))

Oysa aynaya baktığında gördüğü bir kahramandı....

Gün geçmiyordu ki bir olay patlak vermesin, silahlar konuşmasın....odasında ki rutubetten dökülmüş sandığı sıvalarda ki izler makinalı izleriydi meğer :))) işe başladığının ertesi günü bir hademe ballandıra ballandıra gururla anlatmıştı;

Dottore Çelebiano birgün odası silahla taranırken...çapraz ateş altında cama şöyle bir çıkıp bir antibiotik iğnesini öyle bir savurmuştu ki...bak allah inandırdırsın italyansan inan billa :))) iğne havada uçmuş uçmuş üç parende atmış....dev gibin tetikçinin böğrüne saplandığı gibi ahanda adam yere 1.90 serilmişti.

Dottore Çelebiono bir kahramandı...unutulmaz bir kahraman...

Yeni yardımcısı gelipde sırtında ki yük az hafifleyince...şimdi odasında ki 2.Cihan Harbinden kalma pc sinde gözlüklerinin üstünden büyük bir keyifle amiral battı oynuyordu :))) müzik setinin ardına kadar açılmış sesinde asyabella neşeli kıvrak bir türkü döktürüyordu...

Beni bir gün bu şarkıyla anarsın
İçinden kopar bir tel ağlarsın
Polis kaydından sildirip adımı
Pencerenin, pencerenin buğusuna yazarsın

Don Kingleone, Gesi Bağları Villalarındaki...salonun bembeyaz badanalı duvarlarına itina ile tozunu aldığı çerçeveleri asıyordu....Can Dostiano Gülorottinin şiirlerini. Elleri titremişti bir an ama asla izin vermezdi onun mısralarının solmasına duvarlarında, öyle özlemiştiki onu...koyup da gittiği yalnızlığın boşluğunu hangi risale doldurabilirdi ki?

Darmadağın bir evden sabah ezanıyla çıktım
Denizler üstüme gelmeyin, kuşlar ne olur didişmeyin
Şarkımı esmer bir hasrete sundum
Bu yalnızlık, bu yalnızlık benim ilişmeyin.

Gülorotti bir kahramandı...güllerin efendisi, kafiyeli mısraların zorbeyi....dostluğun abidesi....

Dottore Franciella başı önünde sıkıntıyla oturmuş...baş hekim Dottore Çelebiaonoya her gece gördüğü karabasanları anlatıyordu...o şiddetli patlama, boynuna sarılan minik kollar... Dottore Çelebiano onu kaldırıp, açık pencerenin önüne götürdü usulca, dışarda uzakta bağların tarafında bir adam siyahlar içinde yaka bağır açılmış bir adam, gümişi uzun saçları rüzgarla dağılmış, bir tutam alnına tamda bıçak yarasının üzerine yapışmış...çocuklarla uçutma uçuruyordu renk renk...hercai erguvani, menevişi...çocukların kahkahası onun gümbürtülü kahkahasına karışıyordu...

Don Kingleone...türkülerin efendisi, uçurtmaları vurmaya kıyamıyan bir fırtına...BaBa...dostluğun töresi.....

Dottore Çelebiaono başıyla onları işaret etti; Kahraman olmak için asla bir bambinoya ardını dönme... hiçbir şey için ama hiçbir şey için değmez aslanım...

Bak yıllarım sırılsıklam yağmurlar giymiş
Günlerin avlusuna yeni yeni...çocuklar inmiş

Asya…