![]() |
![]() Niçin mi? Devlet, Munzur Vadisi'ne sekiz baraj yapmaya karar verdiği için. Yakında iş makineleri, Munzur Vadisi'ni eşelemeye başlayacakları için. Sonra da önüne 125 m. yüksekliğinde duvar inşa edilerek Munzur'a hayat veren vadi suları, Munzur'u boğacağı için. Mercan, Pülümür ve Munzur Vadileri göl haline gelirse; Munzur'un iklim dengesi alt üst olacağı için. Akarsuları zaptedilmiş, vadileri suya boğulmuş, belki de gözeleri kurumuş ve iklimi alt üst olmuş Munzur'da, Avrupa'da bile değeri taktir edilen Çengel Boynuzlu ve Bezuvar Dağ Keçileri ile Ür Kekliği artık yaşamayacağı için. Alabalık, kirlenip zehirlenerek boğulacağı için. Yüze yakın köy ve komda yaşayan insanlar, göç etmek zorunda kalacakları için. Gurbet ve yaban ele düşmüş Tunceliler'in geriye dönüş umudunu yok edeceği için. Munzur'un suyu ile dağının hayat verdiği diğer canlılar, orman ve bitki örtüsü yok olacağı için. Ve bütün bunların sonunda Tunceli'de hayatın temeli olan su ve dağın ahlakı bozularak hayat çekilmez olacağı için, Munzur darda... Peki Devlet, doğru bir şey mi yapıyor? Kendi hesaplarına göre, evet. Ama yanılıyor.. Neden mi yanılıyor?.
* Tunceli'de yaşayan insanların temel ekonomik faaliyetleri, arıcılık ve hayvancılıktan ibarettir. İlde, sanayi yoktur, ticaret ve hizmet sektörü ise gelişme halindedir. İlin coğrafi konumu ile topoğrafik yapısı bakımından yörede imalat veya ağır sanayi tesislerinin kurulması neredeyse imkansız olduğu gibi, rantabl da değildir. Buna karşılık yörenin olağanüstü düzeyde hayvancılık, arıcılık ile dağ-su-orman turizmi potansiyeli mevcuttur. Bu nedenle Tunceli'yi kalkındırarak, orada yaşayan ve yaşayacak olan insanların gelir kaynakları ile yaşam olanaklarını yükseltmek, bu arada ulusal ekonomiye artıdeğer katmak isteniyorsa öncelikle Tunceli'nin doğasını dokunulmaz kılarak, olduğu gibi korumak ve onun güzelliklerinden, dağlarından, mağaralarından, göllerinden, kaplıcalarından, içmelerinden, akarsularından, vadilerinden ve mesire yerlerinden; turizm, arıcılık ve hayvancılığın geliştirilmesi bakımlarından yararlanmak gerekir. Üstelik bu tür bir planlamanın teşvik edilmesi ile uygulamasına yönelik maliyetler, sözkonusu baraj ve HES'lerin (hidroelektrik santral) yapımı ile işletme maliyetlerinden daha düşük olur. Ayrıca turizm ile hayvancılık ve arıcılık faaliyetleri, sürekli faaliyetler oldukları halde baraj ve HES'lerin, sınırlı ömürleri vardır. * Baraj projelerinin uygulanması halinde yeni yeni başlamış olan "geriye dönüş" süreci; kesintiye uğrayabileceği gibi, büyük çaplı yeni göçlere de neden olacaktır. Zira, Tunceli insanının yerleşik yaşam biçimi; su ve dağın sunduğu olanaklarla belirlendiği gibi, bunlar olmadan da devam edemez. * Munzur Vadisi, 1971 yılında Ulusal Park olarak ilan edilmiştir. Bu vadi; estetik ve bilimsel bakımdan istisnai düzeyde evrensel değerlere sahip olan fiziki ve biyolojik bir oluşumdur. Bu niteliğinden ötürü de; - Anayasa'nın 63. maddesi ile Doğa ve Çevre Mevzuatı'na, - Türkiye'nin onaylamış bulunduğu 16 Kasım 1972 tarihinde yapılan UNESCO'nun XIIV. Genel Kurulu'nda kabul edilmiş olan Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme hükümlerine, - Türkiye'nin üyesi olmak sürecine girmiş bulunduğu AB'nin Çevre Kriterleri'ne, göre olduğu gibi korunması gerekmektedir. * Tunceli Bölgesi'nde arkeolojik araştırma yapılmamış olmasına rağmen, Keban Baraj Gölü Havzası'nda yapılmış olan araştırmalar sırasında Pulursak Yolu Kazısı'nı yapan Sayın Kılıç KÖKTEN'in; çevrede sürdürdüğü yüzey araştırmaları sırasında çok sayıda paleotik döneme ait çeşitli kaya sığınakları, işlik yerleri ve düz yerleşmeler saptanarak, bölgenin, paleotik dönem (yontmataş çağı) açısından çok zengin olduğu vurgulandığından, yörede arkeolojik yüzey araştırmaları yapılmadan sözkonusu projelerin uygulanmaması gerekir. Zira, yapılabilecek arkeolojik tespit ve tescillerin gerekli kılması durumunda, hem Ulusal Mevzuatımız, hem de Türkiye'nin katılmış bulunduğu Arkeolojik Mirasın Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi uyarınca sözkonusu projelerin uygulanmaması kaçınılmaz olabilir. * Devletin; Munzur Projesi kapsamındaki baraj ve HES'lerin tümünden elde etmeyi amaçladığı yıllık enerji miktarı 362 MW'tır. Bu miktar enerji, 2000 Yılı itibariyle hidrolik kaynaklarımızdan elde edilen toplam 37.079 MW'lık enerjinin % 09.7'si kadardır. Bizler; ülkemizin ekonomik kalkınmasına ve kalkınmanın temel girdilerinden olan enerji üretimine, enerjinin hidrolik kaynaklarımızdan elde edilmesine karşı çıkamayacak kadar yurt ve insan severiz. Nevar ki Türkiye'nin, -tıpkı tarihsel miras için olması gerektiği gibi-, doğal kaynak ve zenginliklerini koruyacak bir kalkınma modeli geliştirmesini istemek de yurtseverlik olsa gerek. Üstelik, koruyarak kalkınmayı amaçlayan model geliştirilmesini istemek; yurdumuzun ve insanımızın dününü, bugününü ve yarınını aynı zamanda sevmektir. |
![]() |