Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Kemerhisar'a (Tyana 'ya) Hoşgeldiniz...
Ana Sayfa

Niğdeyi Bu yaz gezin 

 

Niğde ile ilgili bir gözlemim var. Önce il içinde çok yeri Niğdeli olarak bilen az bulunuyor. Niğde'mize gelerek yaşamlarını devam ettirene Niğde'de doğmamış ama Niğde sevdalısı bir kesim var. Onlar Niğde'yi daha iyi tanıyor ve Niğde'mizi daha .ok seviyor. Çünkü Niğde doğası ve tarihi ile izlenir, gözlenir ise aylarca sürecek bir keşif başlamış olur. Niğde için kiminde kısa bir gezi turu hazırlarım. Örneğin Ankara'dan gelen Altunhisar yoluna saparsa Keçikalesini uzaktan görür ama Uluören'de meşhur su kuyuları yolun birkaç kilometre altındadır. Bölge halkının nerede ise yüz yıldır yaşadığı çilenin resmi çekilebilir. 1913 yılında Macar gezgin Niğde'ye gider iken bu yolu kullanmış ve Hasan Dağ tırmanışı yapmış,Karakapı Köyü o yılarda varmış. Uğrak verin 100 yılda ne değişmiş bakın. Sonrasında Akçaviran ve Kasaba Ulukışla bir mola yeriniz olsun, Çömlekçi'ye geçip eski ustaların hikayesini dinleyin.Altunhisar'da tarihi doku artık yok oluyor ama Aşık Tahiri anıt mezarı ve türbe var. Yeşilyurt'ta ise ilginç bir tarihi yapı dere kenarında ayakta kalmış,Mağaralar'da dikkat çeken yerler. Yol yapılırken bozulan freskli mağaralar dünde kalsa da Yeşilyurt ilginç bir durak, Turistler de geliyor. Yakında Kale hikayesini anlatan olacaktır. Sonrası Cücü tarihin yer bulduğu kayaların arasında eski bir doğal kale, keza ova oradan inişte ayrı bir güzel, Karanlıkdere iki yamaçta kurulu çok özel bir yer değil ama Bor Kayaaltı bölgesinde, Bağdüz'de, Sivrikisle'de, İftiyanda, Hatta ilk kurulan yer olduğu bilinen Kale Mahallesinde dünden renkler yakalarsınız. Tyana, Bahçeli Köşk anlatılarak bitmez. Gökbez görülmez ise eksik kalır. Bu yöre dahi dolu doludur. Görmek isteyen için Kavuklu'da dahi cami olan kilise var ise siz bölgeyi ona göre düşünün. Dünde yaşam olan her yer özel ve güzeldir. Keza Çukurkuyu, Kızılca Hayvancılık olan yerler ama söylencesi hikayesi çoktur. Göçerlerin yerleştiği bölgede Çukurkuyu ötesinde bir kalıntıda var. Altunhisar'da Bor'da gezilecekten öte sebze,meyvanın da zamanı başladı. Bor'da Kemerhisar'da bol olan Şekerpare ben başka yerde tadını bulamadım. Bağ bahçeler şenlendi. Doğa bir ayrı güzel.Şimdi çocukları da alıp gidin bu yerleri görün, bakın. Kiminde halı dokuyan, kiminde inek sağan köy evleri önünde bir tas ayran hala verenlerde var. Çocuklarda memleketi tanısın.Niğde'den bir gün Bor yoluna, birgün Kayseri yoluna, birgün Gebere yoluna gidin üç günde üç ayrı yolculuk ta neleri tanımazsınız ki.Önce Bor yoluna girin,eğer kuşlar gitmedi ve seyir yeri varsa Akkaya Barajına gidin.Kuşlara zarar vermeyecek noktadan bakın sonra Birko yanından girdiğinizde . Koyunlu Kasabası iki doku ile sizi karşılar. Önce yeni villalar sonra eski Koyunlu evleri var. Koyunlu eski evleri koruma altına alındımı bilmiyorum ama doğal sit alanı olarak koruma altına alınması gereken özellikte güzellikte yapılar.Mardin'de dünyayı hayran bırakan evlere benziyorlar.Birkaç yeni yapı bölgede sırıtıyor. Yeni Köy hemen Koyunlu'ya yakın, Fesleğen orada ama özel bir konumu yok. Dost ziyareti için arada uğruyorum İstanbul'da yaşayanlar sahip çıkınca ağaç,okul, yol gibi düzenlemeler oldu. Bu köy insanı ticarete Koyunlulardan aşağı kalmaz.Yeni Köy kilisesi var. Yerleşik sayısı sınırlı bir güzel kaynak suyu da bulunuyor. Bu yoldan Fertek yakın ve Fertek gerçekten bir günü alacak dolulukta yerelşim yeri. Sokak aralarında tarih yaşıyor. Doğal ve güzel Fertek'te diğer illerden gelenler ile yaz aylarında nüfusta artıyor. Fertek çöreği ile simiti akşam fırınında taze çıkıyor. Fertek dinlenme yerleri ile de çekim alanı oluyor. Tarihi Hamamı, kiliseleri ve ilginç dokusu ile görülmesi gereken yerlerden Fertek ile ilk gün turu bitirmekte olasıdır. Sonrası Hamamlı Kurdunus ve Hançerli var. Çünkü bu yerlere giden içinde bir gün biter.Hançerli su başında akşam olur. Tarihi dünü ve doğası zengin.O nedenle Hançerli'de bir gün ayırmaya değer. Gebere barajı bu yıl umarım bakımlıdır. Önce Yeşilburç tarihi kilise ve eski evler ardında o bölgeden Kayardı'ya uzanan vadiyi izler sonrada Güllüce'de Gül Babayı ziyaret eder sonuçta barajda günü tamamlarsınız. İşte Niğde çevresinde 3 gün bitti gidecek çok yer var. Sonra Gümüşler kasabası başlı başına bir tarih ve doğal çekim alanı. Büyüleyen ortamı var..Gümüşler Manastırını görmedi iseniz bu yaz mutlaka gidin. Niğde olacağın a başka kentte olsa boy boy afişleri ülkeyi kaplardı. Gümüşler Manastırı yıllardır yazanlardanım. Bu manastır sürekli bakım ve ilgi gerekli olan ve gelecekte Niğde'miziTaşıyacak bir güzellik ve dün merkezi. Bu dünü görmemek olmaz. Gümüşler'de gülümseyen Meryem Ana dahi ayrı bir özelliktir. Gümüşler Kasabamızda tam yeşillendiği dönemdir.Evlerin önünden akan dere ile sulanmış bir bağ evi önünde soluklanıp kısa bir mola verilebilir.İnsanı hatırnazdır. Bakarsınız bir tas ayranda sunarlar.O yaranda tadı şehir ayranından daha farklı özel ve güzeldir. Yeşil Tarih ile buluşunca görülecek zenginlik doğar. Bu süreçte Niğde'de 4 gün biter. Ailece çıktınız yola ve dediniz ki şu dünyanın bildiği Aladağları bir yakından görelim.Niğdeli olarak bir de biz keyif sürelim.İşte sabahtan otomobil ile Kayseri yönünde seyir ediyorsunuz.Önce Aktaş'ı yakınındaki gölet yolundan gidip bir turlayın.Çünkü mağaraları çok irdelenmese de eski dokusu ile Aktaş görülecek yerlerden ve hemen Aktaş'ın karşısında yani yolun altında Hellena Kilisesi kazı alanı var. Akıllının biri elma deposu iken elinden alınınca bombalamış yıllar sonra kurtarmaya uğraşılan tarihin en eski kilise kalıntıları. Ordan sonra yola devam edin ve işte Çamardı ve Demirkazık tabelası karşınıza geldi.Saptınız yola ,Çervrede yeşillenen doğa ile ilerde beliren Aladağları gözlüyerek gidiyorsunuz. O arada kasabalar köyler geçerken tarihi doğal yerleri ile ilginç bir bölgede olduğunuzu anlarsınız.Kimi daha keşif bekleyen höyük görünümlü tepeler vardır.Damlataş ile birkaç kalıntı ilginiz çekerse zaman ayırın ama bu bölged en önemli durak Kavlaktepe Yer altı Şehri Bulunudğu Kavlaktepe, Bu köyde birde konak var. Ama mutlaka yer altı şehrini gezin ilginç bir yer. Bir ara çevre düzeni sağlanacaktı ama son gittiğimde çevresini kurtarmayı bırakın nerde ise yer altı şehri girişi dahi perişandı.Ama elektrik tesisatı var. Gezmek zor değil. Bakarsınız siz gitmeden yetkililer gidip çevre düzenini de tamamlamış olurlar ve Bademdere yeşillikler içinde hoş geldin der size. Bademdere elma bahçeleri ayrı bir güzeldir. O arada Demirkazık dağ evi tabelası bu kere sizi Mümtaz Çankaya Dağevine götürür.İşte bu bölgede alabalık tessileri var. Tamda öğle vakti ki yaz sıcağında ayrı bir tadı olur. Suları, balıkları,ortamı ile yemek yersiniz.Aladağlar Demirkazık rehbersiz ulaşılacak gezilecek yerler değil.Diyeceksiniz ki taa yurt dışıdan çıkıp gelen turist yolu bulup geziyor da ben mi bulamayacağım.Yinede işaretleyin gideceğiniz yerleri ve sorun.Yaylaya yürüyerek iki saatte ulaşılıyordu. Aladağlar'da yatan değerli arkadaşım Recep Çatak'tan beri dağlara tırmanmaz oldum. Kiloda izin vermiyor ama uzaktan daha hoş geliyor bur yerler bana. Bölgede pansiyonlarda var. Aladağlarda yürüyüş parkuru diye bir alan bulunsada Allah'ın yazısı çık gez. Her yer ayrı güzel ve her yer mutlaka görülmeye gezilmeye değer.
Çamardı Niğdeliler keşf etmekte geçikti ama Adana’dan yaylacılar Çamardı bölgesinde yer alıyorlar. Toroslar'da Şekerpınarı'na inen yol boyunca doğa resim gibi ve o arada yapılmış villa evlerde baş döndürüyor. Bahçeli, güzel yapılar. Doğa her ne kadar bakirliğini yitiriyosa da çok olmamak şartı ile olsun bu kadar diyorsunuz ama adamlar doymuyor.Her Yıl yapılan ev sayısı artıyor. Giderek tekirden sanki bu bölgeye göç var. Havası güzel suyu var. Tekirden daha serin. Meyva ağaları bağlar bahçelerde bu yerlerde tekirden daha güzel o nedenle göç artmış. Diyeceksiniz ki Çamardı'dan transit geçtin. Yola koyuldun. O nedenle Aladağlardan çıkıp Çamardı'ya bir uğra.Ama Çamardı 40 yılıdır aynı Çamardı. Birkaç resmi bina ile yapı dışında girişe konan evler dışında eski dokusu ile Çamardı köy gibi bir ilçe. İki caddeye benzer kısa yol ilçe çarşı bitiyor. Çamardı derenin iki yanında kurulmuş. Bu bölgede de bakınca düne ait izler taşıyan mağaralar yapılarda var ama Kayardı bağlarında duvarında resim alan mağarlar korunmadı incelenmedi Çamardı'ya sıra zor gelir. Çamardı için unutumayacak not Halka tatlısı ile Dondurmasıdır. Keçi sütünden yapılan dondurması Maraş Dondurmasından daha güzel. Çamardı merkezde bir pastane var. O pastanede bu dondurmayı tadın.Bize hak vereceksiniz. Halka tatlı ise Çamardı meşhur etti. Adını Adana aldı. Oysa Adana'ya ve tüm Türkiye'ye Halka tatlıyı öğreten Çamardı Üskül Köyü idi. Geçen yıllarda bu konuda bir yazı yazdım. Çamardı derneği halka tatlı için patent alsın dedim. Tıpkı Adana kebabı patent aldığı gibi ama çok ilgilenen olmadı.Çamardı dondurma ve halka tatlı ile bir ekonomik çıkış yakalayabilirde ama nedense o konuda ilgili değiller. Çamardı için yol konusu da çok yazdık. Niğde kent dokusu için mutlaka Çamardı ilçesine bulvar özelliğinde bir yol şarttır. Bu yol ile Niğde Çamardı yakınlaşır. Niğde'de çok sayıda Çamardılı var Çamardılılar geçmişte Niğde iş yaşamında önemli bir yerleri vardı.Siyasette Çamardılıların sözü geçer ama Çamardı konusunda Çamardılıların çok çabası sanki sonuç vermemiş gibi verse idi Çamardı böylemi kalırdı. Ayrıca Güney illerinde her yerde Çamardılı var. Sanki yüzbin nufuslu bir kent sanır bilmeyende ama Doğası ile dokusu ile güzel bir yer.Ayrıca insanları da içten ve sıcak dostlukları var. Köy kasaba gezdiğimde kaynak suları sürekli dikkatimi çekerdi. Her yerde su var. Ve doğası doku olarak bakir. Keşke tüm bölge milli park kılınıp bölge doğal ortamı ile farklı bir bakış ile şekil bulsa.Hayvanat bahçesi, ağaçlandırma alanları ve boş olan yerlerde doğası dokusu bozmadan evler ama doğa ile uyumlu kat kat dikilmeyen ağaçların arasına saklanır gibi yapılar ile Niğde için Çamardı gezi ve dinlenme alanı kılınabilir.
Adanalılar bölgede güzel evler yapıyor.Doğa çok bozulmuyor ama sonarsından korkum var. O konuda bölgede mutlaka bir düzen lazım. O akan sulardaki görünüm zenginliği, doğadaki yeşil dağlardaki başkalığı yok etmeden günün ihtiyacı konutlar bir tek ağaç kesilmeden yapılmalı ve bahçesi mutlaka yeşil kılınmalıdır.
Niğde turumuza Çamardı'dan Şekerpınarı'na inerek devam edelim.İsteyen Çamardı köylerinden birkaç köye ererse farklı zenginlikleri tanır ama ana yolu izlerseniz Şkerpınar'dasınız.Şekerpınar'da Hayat su kaynağı yaz aylarında da ihtişamlı akar. Buz gibi sulara insan derin derin bakar. Bu su Niğde'de çıkıp etiketlenince Niğde adı yazılmayan sudur.Çok yazdık,söyledik sesimizi duyan olmadı.Niğde için çok önemli tanıtım fırsatı bu yolla ıskalandı.Şekerpınar'dan sonra bu kere yeniden doğa ve tarih dolu bir yolculuk başlar. Çiftehan'da kaplıcaların bir yönünden girin bir yönünden çıkın.Birkaç motel dışında 40 yıldır aynı duran bölgede sağlık merkezi. Yaşam şekil her yıl yaz aylarında artan kalabalık ile farklılaşır. Sağlı açısından bölgde kalmak isterseniz. Kaplıcların suyuna dayanıkılı olmanız lazım. Halka açık havuz cümbüş yeri gibi. Genelde her kesim ve özellikle güney geliyor. Yaşlılar içinde hem tatil hem tedavi için çok tercih ediliyor.Araplarda bir dönem çok geldi. Otellerde kaplıca şansı var ama Çiftehan'da hamam halka açık yerde olursa daha ayrı bir anı bırakıyor. Su çok sıcak kıbırdadıkça yandım anam dersiniz ama zamanla alışılıyor. Akşamları Çiftehan panayır gibi. Çamaşır kurutmakta mesele olunca her yer savaş sırasında çekilen beyaz bayraklarla donanıyor
Niğde ve Bor'dan minibüsler ile bir dönem akın akın gidilirdi. Belediye olduktan sonra biraz daha çevre bakımlı, Dağda sürüngenler daha olduğuna göre doğal denge çok bozulmadı. Çiftehan başka bir yerde olsa idi mutlaka Niğde'de diğer bir çok önemli merkez gibi çok farklı boyuta ererdi. Niğde Çiftehan'dan çok yararlanıyormu? Soru olarak bence askıda kalıyor.Çiftehan'da eski tarihi dokuyu açığa çıkarak Hititlilerden kalma kalıntılarda var. Demek ki bu yer çok eski bir tarih. Ana ulaşım yolu üzerinde ama istenen atağı sağlayamadı. Daha çok müşteri grubu güneyde orta kesim halkımız, çok para harcayan kesim değil onun içinde bölgeye katkıları sınırlı hala para verdik az daha havuzda kalalım diyenler var.Çiftehan'da bir gün kalınır.Çünkü gecesi gündüzünden hareketli geçer.Gündüz kaplıcada terleyen gecede yolda yürüyerek serinler. Yayılarak oturanlar yanında çay ile çoşanlarda vardır,memleketimden insan manzaraları bol olan Çiftehan'da küçük oyuncak desti, çömlek gibi taşınabilir hediyeliklerde kasaba girişinde satılıyor. Vatandaş eskiden takunya ile çıkardı yola şimdilerde şipidik şipidik terliklerle yol alıyor. Şekerpınar ile Çiftehan'da gün akar geçer ve bir günde bu yerlerde yaşamın rengi yakalanır.
Çiftehan yaz aylarında Niğde ve Bor'dan gidenler düne göre azaldı. Daha çok güney geliyor.O nedenlede bölgede kültür dokusu Güneye doğru kayıyor. Mangal çevrede az olmayan kullanım aracı.Sağlı arayan yanında yayla diye bu bölgeye gelenlerde var. Kışın ise yine kasaba olarak kalıyor. Ve yolda Kiraz deyince akla gelen Darboğaz tarihi dünü yanında doğal görünümü ile de güzeldir. Temmuz ayının ikinci haftası Cumartesi günü Kiraz festivali var.Konser ve kültürel etkinlikler tertiplenerek binlerce Darboğazlılar bir araya gelerek hasret giderip eğlenmesine olanak sağlanır. Darboğazda üretilen 2 bin ton kirazda ihraç ediliyor.
Kiraz ayrı güzel ama birde Bolkarlar var. Alihoca Köyü, Maden Köyü, Gümüş Köyü, Darboğaz Kasabası, Emirler Köyü ve Aktoprak Kasabasını kapsayan Bolkar Dağları; (Kara Göl, Çini Göl, Kapı Gölü, Alagöl vb.) irili ufaklı gölleri, doğal güzelliği, 7 km'lik doğal kayak pisti, Medetsiz Tepesi' ne yapılan tırmanışları, yamaç paraşütü, kar sörfü, trekkingi, Jeep safarisi, doğal mağaraları, zirvesindeki zengin doğal bitki örtüsü ve taşıdığı av turizmi potansiyeliyle Dünya'nın Sekizinci Doğal Harikası olarak yalnızca tanımlarda kalıyor. Yani keşfi olmadık bir doğa zenginliği Bolkarlar Kayak pisti olarak dünyada adı var ama tesisileri dahi yapılamadı.İnşaat yarım kaldı.Oysa yaz sıcağında beyaz kar olan yöre Çukurova için Uludağ olacak güzellikte,Bakalım ne zaman düşünülecek.Bolkarlar'ın (3524 m.) Medetsiz Tepesi, dağcılıkcılar için gelecekte Aladağlar kadar cazip olursa şaşmamak lazımdır.Yamaç Paraşüt,Tırmanma Rallisi,Kamp Turizmi,Trekking,Mağara Turizmi için koşullar hazırda yaşama geçtiği yok, Biz yazıyor,Biz okuyoruz. Bölgede gönüllü emek veren kişiler var. Yerel gazetecilerin çabasıda bulunuyor ama bu bölgede önemli bir iş adamı gelip yatırım yapması lazım. Arık şu iş adamı demekten bıktığım için bir iş adamı gelsinde şu bölgeye sahip çıkıp turizme kazandırsın diye çağrı yapıyorum. Bolkarlar da Toros Kurbağları dahi başlı başına bir özel şans ama bilen için gidip te balık yakalayacağım diye dinamit atacak kadar olaydan uzak bir bakış ile bu şansta böyle giderse yok olacak. İlk defa 1800' lü yıllarında bir Alman biyolog tarafından bu kurbağa türü bulunduğu söyleniyor Demek ki adamlar daha o zaman bu Bolkarları keşf etmiş biz Niğde'de bir saatlik yola gidip bakmıyoruz.Gitmişken merakınız var ise giriş yasak ama Porsuk Kazı alanına uzaktan Bakın. Ulaşım çok kolay Alan Yaylası tabelasından iki kilometre sonra. Bu bölgede keşif yapayım derseniz birkaç gün bölgede kalmanız gerekir. Gölü, mağarası, ilginç doğa dokusu av hayvanları derken daha bozulmamış bu bölgede ayrı güzelliklere erersiniz.Hani her zaman tekrar ettiğimiz bir söz var ya Niğde bakir bir doğa tarih cenneti diye işte o sözü bir kez daha doğrula özellikleri ile Bolkarlar farklı bir çekim alanı isteyen için bulunmaz özelliği olan yerlerden. Porsuk'a geçen yıl gittim ama Yaylalarda buz gibi sulardan içipte sofra kurmayalı çok oldu. Bu yıl gideceğiz zaman ve şarlar bizi boğmaz ise bir kez daha yaylanın keyfine ereceğiz.
Bu bölgede son durak Ulukışla olacak.Çünkü Mehmet Paşa Kervansarayı görülmeye değer. Örnekleri ile mukayese götürmeyecek kadar özel. Ulukışla için dünün ne denli önemli olduğunun belgesi ama günümüzde onarıp ta turizme kazandıramadık. Ulukışla'da öyle güzel bir ala doğar ama harabe halinde.Bir gün mutlaka bu kervansarayda elden geçer umuyoruz.Hatta otantik dokusu ile bölgede ihtiyaç otel ve restorant yer alacak bir doku neden olmasın. Çaykavak' tan Kolsuz rampa aşağı sarınca çevrede yeşili ile bozkırı bir arada gözlersiniz. Oldu olacak Niğde'yi buldu bulacak diye beklediğimiz Otoyol ile ilgili şantiye tabelası yolda yapılanlarda var. Dönüşte yolunuzu Kemerhisar kemerleri Bahçeli Köşk ve Sazala üzerinden götürün bağlar bahçeler tarih ile iç içe yolculuk edin. Sazala'da yöresel sebzelerin tadına varın .Orada içine girme şansı olmasa da Uni Tarım yaptığı yerleri mutlaka görün.İtalyan ortaklı şirket geldi. Niğde için ihraç ettiği bir elma türü bölgede üretti ve kazandı ki yeni yatırımlara da söyleniyor. Bu bölge ilginç bir deneyim alanı olarakta özellikle görülmeli. Niğde'de kaç kez ürünler ile ilgili kurumlar kuruldu ama bu işi bu denli düzenli,sistemli yapan olmadı. İş anlayışı bilgi ve düşünce buluşmasının ilginç örneği bu bölgeden alacağımız çok ders var. Bilen için.Sazala bu kere yol bolluğuna erdi. Sağdan soldan ana yollar ile Sazala gelecekte Niğde mahallesi olursa şaşmamak gerekir. Yol olan yere inşaat hızlı girer. Bir yerde Üniversite arka bahçesi gibi. Toprakta ekime dikime elverişli olduğuna göre Sazala gelişen Niğde için alternatif olması muhtemel alanlardan biridir.Sazala'dan cezaevi yolu ile Niğde'ye dönersiniz. Yolda yıllardır uğraş verilen ağaçlandırma alanları, meşhur Niğde cezaevi, Çimento Fabrikası ile Niğde'ye gelirsiniz. Diyelim ki İstasyon Caddesinden geleceksiniz. O arada bir anıt dikkatinizi çeker.Atatürk Niğde'ye gelişi nedeni ile dikilen anıt. Bu yol çevre yolu olmadan çok işlekti.İstasyonda eski canlılığı kalmadı. Tam bu 5 Şubat alanı orta yerine bir havuz yapılsa anıt havuzun orta yerinde ışıklarla da derinlik katılsa ve çevre düzeni ile Kaleye bakan göz ile havuz bir görünüm derinliği yakalasa ne güzel olmaz mı? Umarım ilgililer bu bölgeyi ele alı ve Niğde için geçmişte özel bu yer yeniden tanzim edilir.5 Şubat Anıtı ve Meydanı Niğde içinde ayrı bir ilgi alanı olarak doğar ve salt 5 Şubatlarda değil her gün Niğde için dünü yaşatan ve taşıyan bir alan olur.Gelişen Niğde dokusu içinde bu bölgenin alan dokusu içinde düzenlenmesi Kaleden renkli ışıkları su havuzunun fıskiyeleri ile farklı bir görünüm yaratacaktır..Keza yukarda belirttiğim gibi bu alandan Klaede ayrı bir görünümü yakalayacaktır.Niğde'de olana Niğde anlatmak zordur ama MÜZE son halini gördünüzmü? Bahçeli Köşk kazı alanındaki evlerin örneği yapılmış hali ile müzemize baktınızmı? Çocuk ve büyük mumyaları yanında dünyayı hayran bırakan bulgular sergilenen Müze Niğde için olduğu kadar müzecilik açısından da çok ayrı özel önemde görülüyor. Niğde Müzesine ailece gidin, gezin. İlginizi çekecek mutlaka bir eser vardır.Müze Niğde için sahip çıkılması ,ilgi bulması,destek olunması gereken önemli bir dokudur.
Niğde içinde olunca bir düşünün Alaaddin Tepesine en son ne zaman gittiniz. Eğer anımsamıyorsanız çıkıp Kale'den Niğde'ye bakın. Kent bir yerde içiçe girdi. Keşke yıllar öncesinde bölgede eski ve yeni ayrı ayrı yerde kurulsa idi.Taş evler korunup onarılarak belli alan dünden gelen özelliği ile yaşasa idi. Her yerde kat kat apartmanlar arada kalan tarihi evler var. Cullaz belki bir umut ama orda da çok hızlı gelişmeler yok. Balhasan Mahallesi,Alaadin Mahallesi,Sırali Mahallesi, Yukarı Kayabaşı gibi yerlerde dünden gelen yapıları yerinde gidip yakından bir bakın. Kısaca izleyin ayrı bir dünyaya gideceksiniz. Ülkemizde çok il bu yerleri değerlendirip turizmden çoktan pay aldı Niğde için kalanlarda yeter ama bu konuda çokta olumlu bir gelişme yok.Sivil toplum örgütleri konuya öncü olsa belki birkaç yapı daha yıkılmadan kurtarılır. Türbeleri, Akmedresesi, bedesteni, camileri, hamamı ile Niğde kent merkezi ilgi duyan için zenginliklerin odağıdır ama nasıl baktığınız önemli. Niğde'yi mecburiyet caddesinden ibaret sanana Niğde anlatmak zordur..
Sabah erken kalkın Kayardı Bağları'nda bir tur atın bakın kaç şehirde böyle güzellik var. Doğa yaz kış ayrı özel ve güzel. Gidin Ömerli Çayır'ına Kurdunus'tan inin Ahmet Pınar'ına ve Niğde için doğa turunu tamamlayınca tarihi yerleri tek tek yakından bakın. Belki nerden nereye ne halde gelmişler görürüsünüz. Örneğin O güzelim taş işçiliği olan kapı girişlerine orjinali bozacak biçimde günümüzde kullanılana aletler monte edilmiş. Bakınca olmaz diyeceğiniz olan işler var.
Biz öğrenci iken Niğde'de her mekan sayılı idi. Lokantada, Pastanede ama günümüzde üç yıldızdan sonra dört yıldızlı otel dahi açıldı.Şimdi birde otantik Niğde evi Niğde için şart.
Çiftlik, Narlıgöl ve Gölcük ve diğer yerleri, Gölcük'e Nevşehir'e geçen yıl giderken uğramıştım,Patates Tarlaları yanında yeni düzenlenen yolları aklımda kaldı ama Çiftlik epey oldu görmeyeli. O nedenle Niğde gezimizi şimdilik burada kesiyorum Daha gidecek çok yer diyecek çok söz var.Niğde il geneli anlatmakla bitmezde Niğde merkez biter mi?. Göründüğünde daha büyüktür Niğde nasıl bakar nasıl değerlendirdiğinize göre görünenlerde çoğalır göze.
NİĞDE TARİH VE DOĞA CENNETİ BİLENE SEVENE GÖRENE-OTOMOBİL HERKESTE VAR. YOLUNUZ AÇIK OLSUN GEZİN İLÇE İLÇE GÜZELLİKLERİMİZİ.

ÖMER FETHİ GÜRER

NİĞDE MÜZESİ
Müzeler; kültür varlıklarını tespit eden, ilmi metotlarla açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, bedii zevkini yükselten, dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır.

Niğde Müzesi üç büyük teşhir salonu, ihtisas kütüphanesiyle, modern konferans ve sergi salonlarıyla, Orta Anadolu'nun en önemli müzelerinden birisi durumundadır.

Niğde'de ilk müzecilik faaliyetleri 1939 yılında, müze olarak kullanılan Akmedrese'de (Karamanoğlu Ali Bey tarafından yaptırılmıştır) başlatılmıştır. Burası 1939-1950 yılları arasında II. Dünya Savaşı nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin deposu olarak kullanılmıştır.

1950-1957 yıllarında depo olarak kullanılan Akmedrese'de 1957 yılında "Niğde Müzesi Müdürlüğü" kurulmuş, bina onarılarak teşhir-tanzimi yapılmış ve ziyarete açılmıştır.

Medresenin modern teşhire uygun olmaması nedeniyle, Kültür Bakanlığı'nca yeni müze binasının temeli Temmuz-1971 ayında atılmıştır. 1977 yılında ise Akmedrese kapatılarak yeni, modern müze binasına taşınılmıştır.

Yeni müze binasının teşhir-tanzimi ve düzenlemesi Kasım-1982 yılına kadar sürmüş, 12 Kasım 1982 yılında düzenlenen törenle ziyarete açılmıştır.

Niğde Müzesi'ne girmeden, ziyaretçileri Geç Hitit Dönemine ait, bazalttan yapılmış, "Hitit Fırtına Tanrısı" yani "Teşup kabartması" karşılar. Bu eser M.Ö. VIII-VII. yüzyılda Orta Anadolu'da hüküm süren Geç Hitit devletlerinden birisi olan "Nahita Krallığı"na ait önemli eserlerden birisidir.

Ziyaretçilerin müzeyi gezme planı çerçevesinde salonlar hakkında bilgiler şöyledir:

1- Etnografik Eserler Salonu
Halkın sosyal hayatını yansıtan, insan yapısı araç ve gereçler dahil bilim, din ve sanatlarla ilgili taşınır kültür varlıkları olarak tanımlanan "etnografik eserler"den derlenen koleksiyonlar bu salonda sergilenmektedir.

Salona girişten itibaren sağ taraftaki panolar üzerinde, Niğde yöresinden derlenen ve satın alınan halı ve kilimler sergilenmektedir.

Salonun ortasında bulunan büyük vitrinlerin birincisinde, bilhassa Niğde köylerinden satın alınıp müze koleksiyonlarına katılan kadın giysileri, ikinci büyük vitrinde ise erkek giysisi örnekleri sergilenerek, Niğde'nin geleneksel etnografyası hakkında bilgi verilmeye çalışılmaktadır.

İki büyük vitrin arasında kalan mekânda sediri, gümüş sim işli sedir örtüsü, sim işli yastıklarıyla, köşe minderleriyle ve orta sinisiyle bit Türk evi canlandırılmaya çalışılmaktadır.

Ayrıca etnografya salonunun kolonları arasında bulunan köşe vitrinlerinde sırasıyla takılar, yazı takımları, hamam takımları, porselen takımları, nişan ve madalyonlar, tepelikler sergilenmektedir.

Bu salonun, en ilgi çeken eseri de bir orta sinisidir. Bu eser, M.S. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başında yaşayan Kaçar Türklerine ait olsa gerektir. Sininin üzerine İranlı, Şair Firdevsi'nin Şeyhname'sinde ismi geçen kralların büstleri ve bastırmış olduğu paralar kazıma tekniği ile işlenmiştir. Etnografya salonunda II. Abdülhamid zamanına ait bir Osmanlı arması da yer almaktadır.

2- Önasya Medeniyetleri Salonu
Küçük Asya olarak tanımlanan Anadolu, tarih boyunca çeşitli insan topluluklarının iskânına uğramış ve bölgesel özellikler taşıyan renkli ve çok sayıda uygarlığa sahne olmuştur.

Niğde bölgesi de bu süreç içerisinde M.Ö. 7-6 bin yıllarından (Neolitik Çağ - Cilalı Taş Devri) itibaren zamanımıza kadar, çeşitli medeniyetlerin gelip geçtiği önemli bölgelerden birisidir. Bölgede bugüne kadar yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Niğde İli'nin zengin bir kültüre sahip olduğu ortaya çıkmıştır.

Dünyada iklim şartlarının yumuşamasıyla son buzul çağı sona ererken, insanlık yalnız avcılık ve toplayıcılıkla geçen yaşam sürecini tamamlamış bulunuyordu.

Uygarlık tarihinde "Neolitik Çağı" olarak tanımlanan dönemin en önemli olaylarından birisi insanın doğa ile ilişkilerini kendi tarafına çevirmeyi başarıp, çevresinde var olan bitki ve hayvan cinslerinden bazılarını evcilleştirerek kendi eliyle üretir hale gelmesidir.

Yapılan araştırmalardan bu devir insanının üretici olduğunu, çiftçilik ve hayvancılık yaptığını, bir meydan etrafındaki dikdörtgen planlı, taş temel ve kerpiç duvarlı, düz damlı yapılarda oturduğunu, taş ve kemikten aletler, öğütme taşları, obsidiyenden ok ve mızrak uçları yaptığını, ölülerini evlerinin içine gömdüğünü ve kilden çanak-çömlek yaptığını öğrenmiş bulunmaktayız.

Neolitik Çağın, Orta Anadolu'daki en önemli merkezlerinden birisi de İlimiz Bor İlçesi Bahçeli Kasabası'nda bulunan Köşk Höyük'tür.

Burada 1982 yılından bu yana yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen eserlerin bir bölümü de bu salonun 1-2 nolu büyük vitrinlerinde sergilenmektedir.

M.Ö.IV. binin sonu ve III. binin başlarında Anadolu'da bakır ve kalay karıştırılarak tuncun elde edilmesi, bunun silah yapımında kullanılmasıyla Anadolu insanı "Tunç Çağı"na girmiş olmaktadır. İnsanoğlu çok önemli bu alaşımla silah, kap-kacak ve süs eşyaları üretmeyi başarmış; bakır, altın, gümüş gibi asıl ve asıl olmayan madenleri de dövme tekniği ile işleyerek, dinsel amaçlı veya günlük ihtiyaçlarına cevap veren objeler üretmiştir.

Niğde İli'nde bu dönemin en önemli merkezi, İlimiz Çamardı İlçesi, Celaller Köyü yakınındaki Göltepe-Kestel Örenyeridir.

M.Ö.III. binde Anadolu'da kalayın elde edildiğini ispatlayan Göltepe-Kestel kazıları bu yönüyle Anadolu arkeolojisinin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmıştır.

Bu kazılardan elde edilen arkeolojik malzemeler IV. büyük vitrinde sergilenmektedir. Ayrıca vitrinin yan kısmında da Kestel maden ocağından ısıtma yöntemi ile elde edilen maden cevherinin zenginleştirilmesi, eritilerek potalara dökülmesi canlandırılmaya çalışılmıştır.

III No.lu büyük vitrinde ise Aksaray İli Acemhöyük Örenyerinden, Darboğaz Kasabası'ndan ve Bor Pınarbaşı Höyüğü'nden çıkarılan Eski Tunç Çağı buluntuları sergilenmektedir.

Salonun 5-6 No.lu vitrinlerinde ve 3 adet köşe vitrininde de Aksaray İli Acemhöyük Örenyeri'nde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve "Asur Ticaret Kolonileri Çağı" olarak tanımlanan dönemin buluntularından örnekler sergilenmektedir.

Acemhöyük'te (Puruşhanda) Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında bir heyet tarafından yapılan arkeolojik kazılarda, buranın Anadolu'nun M.Ö. II. bin başlarında Asurlu tüccarlar tarafından kurulan önemli Karum'lardan (pazar yeri) birisi olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan iki adet yanmış saraydan elde edilen önemli arkeolojik buluntuların büyük bir bölümü Niğde Müzesi'nde bulunmaktadır.

Salonun en sonunda ise, Hitit İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Anadolu'da "Geç Hitit Devletleri" olarak tanımlanan ve şehir krallıkları döneminden (Nahita Kralığı ve Tuvanuva Krallığı'nı içine alan Tabal Krallığı) kalma Bereket tanrısı, Hitit çivi yazılı (Hitit hiyeroglifi) kitabeler, Göllüdağ arslanı, Kaynarca tümülüsü buluntuları, Frig Çağı seramikleri ve Porsuk kazısında bulunan mezar küpü (pithos) sergilenmektedir.

Salonun oda şeklindeki bir bölümünde de sikke seksiyonu bulunmaktadır.

Sikke seksiyonunda Tepebağları kazısında bulunan Kappadokya krallıklarına ait (M.Ö. 50-60. yılları) gümüş define ile İlimiz Merkez Sungurbey Camii yakınında yapılan kamulaştırma ve kanal açma çalışmaları sırasında bulunan Osmanlı altınları duvar vitrinlerinde sergilenmektedir.

Ayrıca 4 adet yatay vitrinde de en eski sikkelerden (Part sikkeleri), Osmanlı sikkelerine kadar tüm devirlere ait sikkeler bir kronoloji içerisinde sunulmaktadır.

3- Klasik Eserler Salonu
Salonun girişindeki pano üzerinde, buluntuları sergilenen kazı yerleri hakkında bilgi verilmektedir.

Salonun girişinden itibaren sağ kısmında bulunan 3 büyük vitrinde, Tepebağları, Porsuk, Acemhöyük gibi önemli kazı merkezlerinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan Hellenistik ve Roma Çağının önemli eserleri; salonun sol kısmında bulunan 3 büyük vitrinde ise Müze Müdürlüğü'nce halktan satın alma yolu ile derlenen Hellenistik-Roma Döneminin seçme eserleri sergilenmektedir. Bunlar genellikle mezar hediyeleri olup en ilgi çekenler gözyaşı şişeleri, koku kapları, kandillerdir. Kemerhisar'da bulunan, akik üzerine kazıma tekniği ile yapılmış kartal kabartmalı bulunan altın yüzük en gözde eserlerdendir.

Orta platformda, Kemerhisar'dan (Antik Tyana) heykeltraşlık eserleri; Geç Osmanlı Dönemindeki azınlıklara ait kiliselerden getirilen kitabeler; büyük köşe vitrinlerinde ise Bizans Çağı (Hıristiyanlık) eserleri sergilenmektedir. Bu salonda Niğde Müzesi'nin en ilgi çeken eserlerinden olan rahibe mumyası (M.S.X. yüzyıl) diğer platformda sergilenmektedir.

Aksaray İli Ihlara Vadisinden (muhtemelen Yılanlı Kilise) bulunarak 1965 yılında müzeye getirilen rahibe mumyası, Ihlara Vadisi'nin maketi ve tanıtıcı fotoğraflarıyla beraber sergilenmektedir. Mumya teşhirinin arka bölümünde de, Orta Anadolu'nun en büyük ve en önemli Roma kenti durumunda antik Tyana'dan (Kemerhisar) bulunarak getirilen yüksek kabartma tekniğiyle yapılmış taş eserler sergilenmektedir. Bu salonun önemli eserlerinden birisi de aruz vezinli ağıt kitabesiyle "Karamanlıca Kitabe" olarak tanınan, M.S. 19. yüzyıla ait mezar taşıdır.

Niğde ili ve Koyunlu Kasabası

Nigde nin Koyunlu Kasabasi Yeni Zelanda dan yun alip fabrikasinda hali dokuyor ve TEK'e elektrik satiyor
Nigde nin gezilecek tek genis yeri Cumhuriyet Caddesi. Merkezde boylu boyunca uzaniyor. Baska gezilecek yer olmadigi icin gencler ona, Mecburiyet cad. adini vermisler.

İlde sehir efsaneleri de adetler de almis basini yurumus. Sehrin merkezinde arabayla giderken karsiniza demirlerle cevrilmis tekli mezarlar çıkar, defalarca kez greyderlerle kaldirilmis. Fakat kimsenin fark etmedigi anlarda yerlerine donen mezarlar, artik Nigdeli'nin dua ettigi anitlar haline gelmis.

Sehir de on yıldir surekli aniden coktugu icin tamamlanamiyan Kultur Sanat Merkezi de bu korkulardan nasibini almis. Universiteli akli basinda gencler, kultur merkezinin insa edildigi tabanin suyla dolu oldugunu bu yuzden de coktugunu soyluyor.

Nigde nin en ilginc adetleri Melendiz 'de. Burada kiz istemek yeni adet olmus. Eskiden kiz begenilirse, kacirilirmis. Yorede dugunler, yuz acimiyla, kinayla, atli oyunlariyla yedi gun suruyor. Millet dugunde eglenirken bekar kiz ve erkekler ilce merkezine inip gordukleri her pencereyi tasliyorlar. Masraflari odiyen de tabii ki dugun sahibi.

Nigdeliler hapishaneleriylede gurur duyuyorlar. "Mahpushanemiz guzeldir, mahkumlarimiz beceriklidir." Nigde Tarim Acik Cezaevi yillik 4 trilyon gelir elde eden tek hapishane. Maas usulu calisan mahkumlar burada hayvancilik, bagcilik, ekmekcilik yapabiliyor, sanayi ile ugrasabiliyor.

Taşa kazinan ask... Alaaddin Camii, Buyuk Selcuklu doneminde, Sancak beyi Ziynettin Besare tarafindan 1223 yilinda il merkezinde yaptirilmis. Selcuklu Bezene sanatinin tum inceliklerini yansitan camii, ozellikle mimari acidan turunun ilk orneklerinden. Doguya bakan oyma kisminda yalnizca yaz aylari saat 10.00-11.00 civari, gunesin biraktigi golgelerde tacli bir kadin basi beliriyor. Anlatilan efsaneye gore camiyi yapan usta,zamanin Nigde Sancak Beyi 'nin kizina asik olur. Usta, prensesle hicbir zaman evlwenemeyecegini de bilincindedir. Bir gun ustaya Sancak Beyi tarafindan kentte bir cami yaptirilmasi emri icin emir verilir. Usta ise prenses e olan askini anlatmak icin bir firsat aramaktadir. Askinin sonsuza dek surecegini anlamina gelecek sekilde,duvarin uzerine prensesin yuz kismini taslara mukkemmel bir sekilde isler.

Bozkir Meyvesi- Nigdeli, kurak topraklarindan sikayet edip durmus yillarca.Ama artik bunu kimseye yuturamiyor. Cunku verimsiz, ise yaramaz diyerek İTALYANLARA sattiklari onbinlerce donum arazi,bugun elma bahceleri ile dolu. Artik elmamizi İtalyanlar, Orta Anadolu bozkirindan dunyanin heryerine "BODUR İTALYAN ELMASI" ismiyle ihrac ediyorlar. Halk, italyanlarin getirdigi "damla sulama" tekniginin sirrini ogrenmis ama elmaya yapilan asinin sirrini ogrenememis. Ancak Nigdeliler bu olaydan ders almislar. Universitelerin ziraat fakultelerinden bilgi destegi istiyorlar. Avrupa nin ikinci buyuk bahcesine ULUKİSLA'YA bugunler de Belcikalilar talip mis.

Simdi Yeni Zelanda dan yun alip hali dokuyan, elektrik ureten, iplik yapan 94 trilyonluk ciro ya sahip bir gruplar. 473 bin metrekarelik alana kurulmus Koyunlu tesisleri, Eşine nadir rastlanan bu sistem 31 yildir hicbir tatsizlik cikmadan islemis. 2600 ortakli. ilk basarili ihracatini 1977 de İtalya'ya yapmışlar.

Niğde-Bor civarında KİRVELİK

Kirve kavramı Anadolu'nun çeşitli yörelerinde farklı ağızlarla da olsa, söylenegelmiştir. Meselâ kirve: Sünnet olan çocuğun elini koluna tutan ve çocuk üzerinde babalık hakkı olan kimse, Emirdağ / Ayfon, Amasya ve köyleri, Giresun, Artvin, Kırşehir, Narman / Erzurum, Diyarbakır, Nazmiye / Tunceli, Urfa, Nizip / Gaziantep, Bor / Niğde; İsim babası anlamında Gavurdağ-Osmaniye / Adana; Sağdıç anlamında Urfa, Niğde; düğünde damadın yanında duran güzel giyimli çocuk anlamında, Samsun, Amasya; bacanak anlamında Erzincan. Aynı kavram, yani bacanak Şebinkarahisar / Giresun, Bor / Niğde'de kivre olarak geçer. Avanos / Nevşehir'de, kirvelemek, söyleşmek, konuşmak; Vazıldan-Divri / Sivas'ta da kirve, Kürt anlamında kullanılır. Göle / Kars'ta kirve krva-kirva şeklinde de söylenir. Van merkezi ile Muradiye ve Gürpınar ilçelerinde yarı göçebe yaşayan Burukan aşireti arasında, kirve'ye kiriv veya kirva, Elazığ merkez köylerinden Sun ve Hal'de küvre, Kars yerlilerince kirva, Terekemelerce kirve, Musul bölgesi Telafur Türkleri'nce kirev denir. Kerkük Türkleri arasında ise bu kelimenin bilinmediği belirtilmiştir. Ermenilerde ise güveyin sağdıcına ve çocukların vaftiz babalarına kirve derler. Divriği ilçesinde de kirve yerine kirva denilirken, Yozgat'ta kirve kelimesi kullanılır. Mustafa Aksoy

NİĞDE BOR KEMERHİSAR VE TARİH

Niğde'de devir devir, canlı belgeleriyle yaşar. Niğde'nin güneyindeki Kemerhisar, eski bir Hitit ve Asur kolonileri şehri olan Tuvana şehri üzerine kurulmuş, Romalılar devrinde Tiyana adını alarak uzak yerlerden şehre su getirilmiştir. Su kemerleri bugün de herkesin hayranlıkla seyrettiği tarihi kalıntılardan biridir. Kemerhisar, Bor'la birlikte Niğde'nin ilk çağlarda temel taşı sayılır. Niğde tarihi, Bor,Kemerhisar üzerinde yükselir.
Selçukluların Anadolu'yu fetihleri sırasında Danişmendoğlu Emir Gazi'nin fethettiği Niğde, daha sonra Selçukluların elinde, Konya'ya bağlı önemli bir merkez olmuş, Niğdeli yiğitler, Haçlı seferleri sırasında, cesaret ve kahramanlıklarıyla Selçuklu ordusunda ün yapmışlardır. Bu nedenle, Selçuklu Sultanı İkinci Kılıç Arslan, bir fermanla Niğde'ye "Pehlivanlar Yurdu" unvanını vermiş, sonra da memleketi onbir oğluna bölerek, Niğde'ye sevgili oğlu Arslan Şah'ı Vali tayin etmişti. Selçuklulardan sonra Karamanlılar, 1471 yılında da Osmanlılar eline geçen Niğde, yetiştirdiği ünlü komutanları, bilginleri, şairleri ve sanatçıları ile tanınmış, Anadolu'nun zengin folklor hazinelerinden biri olmuştur.


Değerli Hemşerilerim,bugün bir insanı tanıtacağız.Yine geçmişi
deşeleyip tarih raflarının tozunu alacağız.''İLK MECLİSDE MUHALEFET
isminde yanlış hatırlamıyorsam iletişim yayınlarından çıkmış kitabı okur
ken Anadolu ve Rumeli Müdafa.i Hukuk Cemiyeti Heyet.i Temsiliye üyesi
Niğde'li çiftci Mustafa Bey ismine rastladım.Şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Kimdir?Necidir?diye epey araştırdım.Yok izini bulamıyorum.Mutlaka akra
baları vardır..Neyse bir sene uğraştım.Bir arkadaşım bürosunda otururken
yaşlı bir amca geldi kendisini tanıttı.Ben emekli tarih öğretmeni Fikret
Tayanç(KARAMAÇA),Ratıpzade Mustafa bey'in damadı olurum' diyince
ben kulaklarıma inanamadım.Gökte ararken yerde bulmuştum.Fikret
Tayanç sayesinde kızı Vedia Şahenk'e ulaştım.Ondan ve başka kaynaklar
dan hayat hikayesini çıkarttım
1885 yılında Niğde'nin Tepeviran mahallesinde doğar.İdadi ve
Konya Sultanisinde okur.Tarih ve Coğrafya öğretmenliği yapar.1918 yı
lında Mondoros ateşkes antlaşmasıyla birlikte ülke işgale uğrayınca
Faik Hoca'nın(Faik Şahek,Ayhan Şahenk'in babası)önderliğinde kuvva.i
Milliye Teşkilatı kurulur.Sivas'da kongre toplanacağı zaman Kongreye
temsilci istenir.Faik Hoca kayınbiraderi Mustafa Bey'i önerir ve Niğde'den
ratıpzade Mustafa bey,Bor'danda Halit Bey(Mengizade) sivas'a gider.
Mustafa Bey orada Heyeti temsiliye üyesi seçilir.Heyeti Temsiliye Ankara'
da Meclis toplanıncaya kadar bir nevi Bakanlar Kurulu gibi çalışıp
Kurtuluş savaşını idare eder.İlk meclis toplanınca Ratıpzade Mustafa bey
milletvekili seçilir.1920 mayısındaki tifüs salgınında vefet eder.Mezarı ha
len atalarının inşa ettiği Paşa Camii'sinin avlusundadır.Rahmetle anıyoruz.
Vedia Şahenk'in annesinden aktardığı bir konuyuda burda
bahsetmeden geçemiyeceğim.1919 sonu 1920 başlarında eve birkaç tane
Paşa gelir.Evin selamlık bölümünde kalırlar.Selamlık bölümüne kimsenin
girmesine izin verilmez.Paşalar sadece geceleri dışarı çıkıp telgrafhaneye
gidip geri gelirler.Misafirlikleri bir hafta sürer,daha sonra Niğde'den sessiz
ce ayrılırlar.Vedia Şahenk annesini kaynak göstererek paşalardan birisinin
Mustafa Kemal Paşa olduğunu söylüyor.Aynı olaydan Ö.Fethi Gürer başka
bir kaynaka dayanarak 'BOR:Kasabadan Şehire'isimli kitabında bahsetmiş
ti.
EMİN SELAMOGLU NİĞDE 17.07.2005

Bu günkü Nar vadisinde Antik
Roma döneminde çok büyük bir kent kurulur.1yy.da kent Aksaray'ın önü
ne geçer.İsmi Sagok Diyazoser'dir.Hıristiyanlığın yayıldığı dönemde Gre
gorius isminde azizide yetişdirir.Aziz Gregorius'un önemi katolik-Ortodoks
ayrılığında atıf yapılan kişilerden biri olmasıdır.Kent stratejik askeri nok
tada olması önemini uzun müddet devam ettirir.
8yy.da arap istilası Toros duvarını aşıp Anadolu Platosuna ulaşır.
Tyana(bu günkü Kemerhisar)ve Aksaray yakılıp yıkılır.Bizans bunun ü
zerine Tyana eksenli askeri stratejisini değiştirir.Sıradan askeri
karakol görünümde olan Bor ve Niğde öne çıkar.Bor,Niğde ve Nazianus
ekseninde oluşturulan strateji gereği Nazianus garnizon kent haline ge
tirilir.Öteden beri önemli bir yol kavşağında bulunan Ankara yeni bir yol
la Nazianus'a bağlanır.Nazianusdan çıkan güneye giden yol ise bir kaç
koldan Niğde'ye ve Bor'a bağlanır.Yeni yerleşimler kurulur.Yol üzerinde
bu gün batmış olan askeri kentler ,yer altı tahkimatları oluşturu
lur.Bugün Bor merkezde bulunan yeraltı şehri kuvvetle muhtemel bu şe
kilde oluşmuştur yada bu amaçla kullanılmıştır.
A.Akif Tüteng 1966 yılında Nar vadisini ziyaret eder.Kalenin ku
zeye bakan yamacında Nekropol(mezarlıkta)yaptığı i,ncelemede mezar
taşlarında latince yazıtları okuyunca bir çoğu Fransa İtalya gibi Avrupa
ülkelerinde doğmuş kişilerin mezarları olduğunu görür.Hocam bunların
lejyoner-paralı asker olduğunu söyler.
Bu güne dönersek Nar Vadisi geçmişin ihtişamlı günlerini arar
gibi.Gözden ırak olan gönüldende uzak olurmuş.Gördüğü ilgi geçmişin
ihtişamından uzak.Neyse bizim çabamız bunun aksi yönde.
Nar vadisindeki tarihi kalıntılar Kale, Mezarlık ,yeraltışehri ve
kiliselerden oluşmaktadır.Ayrıca herhalde şehrin su ihtiyacını karşılamak
için küçük barajda mevcuttur.Etraf meşelik ardıç ve çam ağaçlarıyla çev
rilidir.Yeryer peribacaları görülür.Neolitik çağın madeni olan obsidiyen-
volkan camlarına rastlanır.
Nar Vadisine ulaşmak için Derinkuyu,Gülağaç karayolunu kul
lanmak gerekir.Derinkuyu'dan Aksaray istikametine yönelince Nar köyü
tabelasıyla köye sapılır.Köyün içinde vadiye nasıl gidileceğini
sormak gerekir.
Bir dahaki sefere kadar hoşcakalın.Görüşmek dileğiyle.
NİĞDE*04/08/2005*SELAMOĞLU*GEZGİNCİ

KIBRIS'A YERLEŞEN ANADOLU AİLELER

Kıbrıs'a genel iskân 22 Eylül 1572 (13 Cemâziye'l-evvel 980) tarihli hükümle başladı. Bir sûretinin de Alâiye, Manavgat, İçil, Bozok ve Teke kadılarına gönderildiği bu hükümde; "Karaman, Anadolu ve Zülkadriye eyâletlerinde bulunan kasabalarda her on aileden birinin nakli" isteniyordu. 1572'de yapılan kayıtlara göre kıbrıs'a gönderilmek üzere Aksaray'dan 225, Beyşehir'den 262, Seydişehir'den 202, Anduğı'dan 145, Develihisar'dan 197, Ürgüp'den 64, Koçhisar'dan 88, Niğde'den 172, Bor'dan 69, Ilgın'dan 48, İshaklı'dan 87 ve Akşehir'den 130 olmak üzre toplam 1.689 aile belirlenmiştir. Bu şekilde kıbrıs nüfusunun takviyesi maksadıyla göçmen nakli uzun müddet devam etmiştir. Yusuf Belviranlı

Niğde Sancağında Yaşayan Gayri Müslümler

Kilikya Krallığı'na bağlı olan bu bölgeye Ermeniler 12. yüzyıldan itibaren yerleşmişlerdi. Çoğunlukla Türkçe konuşan halk Surp Astvadzadzin Kilisesi ve Surp Garabed Manastırı civarında toplanmıştı. Burada da Bartevian Lisesi çok meşhurdu.
Bor'da sayıları 895 olan Ermeniler Surp Astvadzadzin kilisesi ve 70 öğrencisi olan bir lise etrafında yerleşmişti. Ayrıca Aksaray, Nevşehir ve Hamidiye'de Ermeniler'e ait birer kilise ve birer okul vardı. Her biri birer kiliseye sahip olan Burdur ve Isparta'da yaklaşık 4000 Ermeni yaşıyordu. (Kaynak Agos Gazetesi)

Niğde'de Eretna bey ve Kadı Burhanettin

Bölgede l243 Kösedağ Savaşından sonra Selçuklular ve İlhan'lı devletine bağlı valilerce idare edilmeye başlamış,Sivas ve Kayseri bölgemize merkezlik yapmıştır.Bölgemizde daha sonra bölge valisi Eratna bey'in idaresine geçmiştir.Eratna bey aslen Uygur Türklerindendir.Cengiz’in ordularında görev yaptığı görülür.Yöre halkının çoğunluğu Uygur Türkü asıllıdır.Eratna Beyin ölümü ile kadısı olan Kadı Burhanettin idareyi ele geçirmiştir.Bu dönemde Kayseri'ye bağlanmıştır.

TÜRKLER VE BOR TARİHİ

1071 Malazgirt zaferinden sonra Kutalmış Oğlu Süleyman Şah tarafından fethedilmiştir.Fetihten sonra bölgeye Kayı Boyuna bağlı Bayat,Emen ve Badak aşiretleri yerleştirilmiştir.Yöreye ilk gelen Müslüman Türkler,şimdiki ilçe merkezinin Humam Çayı etrafındaki Çay,Kala ve Harım mahallelerinin bulunduğu sulak araziye yerleşmişler,Eski adı TYANA yahut TUANA olan şehir de zamanla Bor,Kemerhisar ve Bahçeli arasında yok olmuş , bölgede yaşayan gayrımüslim halk (çoğunluğu Rum) zaman içerisinde asimile olmayıp ilçeden göç etmişlerdir.Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşları sonrası yapılan mübadele ile Arnavutluk ve Yunanistan'dan göç eden Türklerin de ilçeye yerleşmesi ile bugünkü etnik yapı oluşmuştur.

NİĞDE CİVARI RUM KARAMANLILAR

Karamanlılar, aynı dinden oldukları için Rum-Ortodoks patriğine tabidirler. Eremya Çelebi Kömürciyan da 17. yüzyılda Karamanlıların Yedikule'de suriçinde oturduklarını belirtir. ''Bunlar Rum oldukları halde Rumca bilmezler ve Türkçe konuşurlar'' diye yazar.
Süreç içinde Karamanlılar Yedikule'den Fener, Cibali, Tahtakale, Kumkapı semtlerine ve Rumların yaşadığı diğer mahallelere dağılıp yerleştiler. Karamanlıların büyük çoğunluğu İstanbul'da ticaretle uğraşırlardı. Niğde'nin Kurdonos Köyü'nden gelenler sabun tüccarı, Aravan'dan gelenler kuruyemişçi, Uluağaç'tan gelenler kabzımal, Niğde'den gelenler zahireci ve peynirci, Fertek'ten gelenler beratlı şarapçı idiler; Ürgüp'ün Sinasos Köyü'nden gelenler havyar ve tuzlu balık ticareti, Kayserililer pastırma ve sucuk ticaretiyle uğraşırlardı.
Ana dili türkce olan ortodoks hıristiyan cemaatlar için verilen addır.15yy
dan itibaren çalışma ve başka amaçlarla İstanbul'a giden cemaat mensuplarına
ağırlıklı olarak Osmanlının Karaman vilayetinden geldikleri için halk arasında
Karamanlı denmiş daha sonra bu konuyu araştıran akademik çevrelerde bu ismi
benimsemiştir.Konuştukları dil ağırlıklı olarak Türkce olup birazda herhalde di
nin etkisiyle olsa gerek rumca sızmıştır.Araştırmacı Dimitri Kastakas %90na %10
olduğunu söyler.Bu cemaata mensup kişiler genellikle Türkce lakap rumca kü
çük isim taşırlar.
Karamanlılar Konya Niğde nevşehir Kayseri Ankara alanya safranbolu
merkezlerinde köy ve kasabalarında yoğunlaşmışlardır.Ama bilinenin aksine
türkologlarca yapılan araştırmalar Balkanlarda ve tüm karadeniz sahilinde
yaygın olduklarını göstermektedir.
Yazı dili olarak ise karşımıza yunan alfabesi çıkar.Karamanlıca yazılı
metinler grec alfabesi kullanılarak türkce yazılmış metinlerdir.
Günümüzde kilise hamam veya mezar taşlarında rastladığımız karaman
lıca metinlerden ilimizdeki örneklerden bahsedersek en bilineni Niğde mü
zesinde bulunan mezar taşındaki şiirdir.19yy sonlarında Kurdunus(hamamlı)kö
yünde ölen genç kız için aruz vezniyle yazılmış ağıt mermer taşa işlenmiştir.
Fertek'de hamamın ve mahalle içindeki kilisenin kitabesi karaman
lıcadır.Bor'da ki çarşı içindeki kilisenin,Niğde'de Dumlupınar ilk öğr.okulunnun
altındaki kilisenin,Konaklı'da(misli),Yeşilburç'ta(Deneği)ki kilisenin kitabeleride
benzer metinlerdir.Bunun anlamı eğer yunan alfabesini biliyorsanız bu metinleri
Türkce okuyabilirsiniz.
Karamanlı cemaatlarının oluşumu kanımızca şöyle olmuştur.Türklerin
iç Asya'dan Anadolu'ya başlattıkları yürüyüş sadece İran üstünden ve Binli yıllar
da olmamıştır.Çok daha önce bu günkü Rusya üzerinden( 8 yy)Balkanlar'ı aşarak
Bizansa çarptıklarını hatta İstanbulu kuşattıklarını yada teşebbüs ettiklerini biliyo
ruz.Kimdi bunlar uzlar,peçenekler,bulgarlar.Bizans bunların bir kısmını Hıristayan
laştırarak Anadolu'ya yerleştirdi.Kilikya Kapısı denen Gülek Boğazı'nı aşan Arap
akınlarını durdurmak için bu cemaatleri özellikle boğaza yakın yerlere yerleştir
diler( Niğde Konya vb.)
1.dünya harbinde Osmanlının yenilgisi akabinden Ege bölgesindeki rum
ortodoks cemaatler İç Anadoluya ilerleyen Yunan ordusuyla bütünleşmişler ve
işbirliği yapmışlardır.Yunan ordusu yenilince Rumlar orduyla birlikte ülkeyi terk
etmişlerdir.Ama özellikle İç Anadolu'da bulunan Karamanlı cemaatları yunan
işgalini desteklememişler,Baba Eftim gibi liderlerin önderliğinde işgale karşı
çıkmışlardır.Lozan Antlaşmasıyla Mübadeleye tabi tutulan Karamanlılar Yunanis
tana zorunlu göçmüşlerdir.
Niğde'de nüfusun 1/3 Yunanistan'a gitmiş karşılığındada Selanik merkezli
müslüman ahali yerleştirilmiştir.Bu uygulamanın tarihi 1924'ün temmuz ayıdır.
Mübadeleden etkilenen yerleşimler Niğde,Bor merkez,Fertek,Küçükköy(dilmusun)
Hançerli(Durmuson),Yeşilburç(Deneği),Taşlıca(Sazalca),Balcı(Mandala veya
Madala),Gölcük,Hasaköy,Misli(Konaklı),Tırhan,Aktaş(Andaval),Ovacık(Semendire)
Uluağaç,Kurdunus(Hamamlı),Aravan(Kumluca),Karatlı,Sulucaova,Maden dir.
Yunanistan'a gidenler çok ciddi sıkıntılarla karşılaşmışlar ve yerli halk
tarafından horlanmışlardır.Bir istatiske göre ilk 15 yıl içinde sıtma vb.hastalıklar
nedeniyle nerdeyse nufuslarının %30 kaybetmişlerdir.
Bu gün Yunanistan'daki karamanlı cemaatları kendi kültürlerini yaşat
mak için ciddi uğraş vermektedir.Küçük Asya Araştırmaları Merkezini,Kapadokya
lılar Derneğini örnek verebiliriz.

KURTULUŞ SAVAŞINDA FRANSIZ İŞKALİNE KARŞI NİĞDE

Coğrafi konumu itibariyle Niğde, Akdeniz bölgesini Orta Anadolu''ya ve Sivas başyaylasına dolayısıyla Doğu Anadolu''ya, Ereğli ve Ankara yolları ile de Batı ve Karadeniz bölgelerine bağlayan iki çok önemli boğazı kontrol altında tutmakta idi. Bunlardan birincisi Gülek Boğazı, ikincisi ise Zamantı-Yahyalı yolu idi.

Çukurova bölgesi işgale başlanır başlanmaz Niğde'de bulunan 41 nci Tümen'in mevcut askerleri ve Niğde, Bor ve Pozantı gönüllülerinin oluşturdukları Kuvayı Milliye, Pozantı'nın olası bir işgale karşı muhafazası için bölgeye yerleşti. Stratejik noktaları kontrol altına aldı ve buradan gelecek herhangi bir düşman saldırısını bertaraf etmeye hazır bir konuma geldi. Bu iyi tahkimat ve konuşlanma sayesinde bu bölgeden düşman girememiştir.

Pozantı'da alınan bu tedbirlerin diğer bir geçiş yolu olan Zamantı-Yahyalı yolu üzerinde de alınması gerekiyordu. Fransızların Kozan'ı ele geçirdikten sonra yukarıdaki yol ile Aladağlar'ı aşıp Orta Anadolu'ya girecekleri anlaşılınca, hemen bu bölgede faaliyetler başladı. Aladağlar'ın gerek güneyi, gerekse kuzeyinde hızlı bir harekete girişildi.

1920 yılı Kasım ayı Yahyalı'da adı geçen yolu kontrol altında tutacak 50 kişilik bir birlik oluşturuldu. Bu birliğin komuta kademesi, askerinin bir kısmı ile silah ve mühimmatını Niğde'den temin ediyordu.

Niğde Bölgesinde tertip edilen müfrezeler, kararlaştırıldığı gibi Karaisalı bölgesine gideceklerdir. Yahyalı'da bir nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler, Sis dolaylarına hareket edeceklerdir...Alınan bu tedbirlere rağmen, bazı Ermenilerin öncülük ettiği bir grup Fransız öncü birliği Ulupınar Köyü yakınlarındaki bir mağraya kadar ulaşabildiler ve burayı karakol yaparak bir müddet burada kalmaya çalıştılar. Bunu haber alan 41 nci Tümen Komutanlığı, Şükrü Efendi komutasındaki bir taburu bölgeye gönderdi. Anılan birlik Yahyalı'ya ulaşınca Ulucami yanındaki medreseyi kendisine karargah yaptı, çevre köyler, aşiretler ve Yahyalı ahalisini teşkilatlandırarak bir strateji hazırlamaya başladı. 41 nci Tümen Komutan Yardımcısı Yarbay Mümtaz Bey'in bölgeye gelip komutayı ele almasından hemen sonra başlayan çatışma kısa sürede başarıya ulaştı, düşman askeri imha edilmişti. Fransızlara yardım eden Ermenilerin pek çoğu bu çatışmada Fransızlarla birlikte muamele gördüler, geriye kalanlar ise bölgeyi terk ettiler.

Stratejik olarak bu askeri tedbirleri başarıyla uygulayan Niğde teşkilatı aynı zamanda bölgede meydana gelebilecek anarşik eşkıya hareketlerine karşı da icabeden tedbirleri aldı. Bu suretle Niğde ve civarında Türkiye geneli itibariyle yüksek bir ortalamada bulunan gayr-i müslimlerin olası taşkınlıkları ve iç isyanlarına karşı da gereken tedbirler alınmıştı.

Bilindiği üzere bu dönemde cephede eksikliği hissedilen yeğane şey, mühimmat ve erzak idi. Bunların temini hususunda Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilen Tekalif-i Milliye Kanunu herkesin malumudur. Bu büyük ihtiyaç, bütün yurt çapında hamiyetperver insanlarımız tarafından karşılanmaya çalışıldı. Bu hususta da Niğde üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdi. Gıda maddeleri olarak özellikle buğday, arpa, baklagiller, soğan vs. gibi temel besin maddeleri ihtiyaç duyulan yerlere gönderildi. Niğde'den yapılan bu hayiti destek Mustafa Kemal tarafından yollanan takdirnamelerle ödüllendirilmiştir.

Niğde'den yapılan lojistik destek sadece gıda maddeleriyle sınırlı kalmadı. Nakil Vasıtaları, araç-gereç ve giyecek maddeleriyle de devam etti. Niğde'nin yetiştirdiği emekli veya terhis olmuş subay, er vs. askerlerde gönüllü birlikler olarak Batı ve Adana cephelerinde vuruşmuşlardır. Niğde, gerek Heyet-i Temsiliye döneminde, gerekse Büyük Millet Meclisi döneminde Anadolu hareketini gönülden desteklemiş ve bu desteğini Sivas ve Ankara'ya gönderdiği delegelerle de ispatlamıştır.

 

KÜLTÜR


TÜRK HALK MÜZİĞİ SANATCISI

ALİ ERCAN

Ali Ercan, 1931 yılında Niğde'ye bağlı eski adı Ferbenk yeni adı İçmeli köyünde doğdu. Altı yaşında annesi Fatma'yı, yedi yaşında babası Ahmet'i kaybetti. Sekiz yaşından itibaren çalıp söylemeye başladı. Zamanla çevresindeki saz ve halk şairlerinden öğrendikleriyle beste yapmaya, bağlamasını daha iyi çalmaya başlıyor. Onsekiz yaşında İstanbul Radyosunun açtığı sınavı kazanır ve burada çalışmaya başlar. Bir süre sonra ücretinin azlığı nedeniyle bu görevinden ayrılır ve serbest olarak çalışmaya başlar. Asker ocağında yurdun farklı yerlerinden gelen, bağlama çalan ve türkü söyleyen insanlarla tanışma imkanı bulur. Dolayısıyla askerde iken ufkunu genişletir ve bilgisini oldukça artırır.
1951 yılında evlenir ve daha sonra Mustafa, Ahmet adında iki erkek ve Feza adında bir kızı olur. 1962 yılında "Karakaş Gözlerin Elmas" türküsü ile tüm yurtta tanındı. 1964 yılında ilk plağı olan "Adana'ya bir kız geldi gördün mü" yü çıkardı. 1965 yılında hazırlamış olduğu "Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri" kitabı Niğde il basımevi tarafından basıldı. Aralarında "Karakaş Gözlerin Elmas" ve "Adaletin Bu Mu Dünya" nın da olduğu 300 kadar eseri mevcuttur.

KARAKAŞ GÖZLERİN ELMAS

Karakaş Gözlerin Elmas
Bu Güzellik Sen De Kalmaz
Pişman Olun Kimseler Almaz
Annene Bak Gör Halini

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma

İnsanların Kalbi Belli
Canlıları Yaşatan Odur
Bir Saniye Gönlünü Kır Da
Gel De Benim Kalbime Gir

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma

Ne Gecem Ne Gündüzüm Belli
Yaşım Oldu Kırkdokuz Elli
Bağrım Yanık Gözlerim Nemli
Yalan Dünya Yaktın Beni

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma

Ercan Söyler Hakiki Sözü
Geçti Bahar Getirdik Yazı
Bir Gün Ölür O Zalimin Kızı
Annene Bak Gör Halini

Gel Güzelim Beni Yakma
Seni Seven Kalbi Yıkma
Allah Dahi Kalbi Yıkmaz
Öldürücü Gözle Bakma


BU GENÇLİK GİDER

Gel güzel sevişelim bu gençlik gider.
Ellisine basan yaş sevilmeyi nider?
Binlerce düşünsek aşk borcumu öder
Gel gülelim bunda feleğin suçu ne?

Ateş değil sensin kalbimi yakan
Senin hayaline tek bendim bakan
Yirmi yaşındasın sel gibi akan
Kırk beşine basan yaşıyan suçu ne?

Çalarım sazımı dinleyen hani?
Genç yaşta yükledin Tükenmez gamı
Mecnunla arkadaş ettin Ercanı
Seni yetiştiren ananın suçu ne?


GÜZEL OLAN GÜZEL

Güzel olan güzel kendini över
Altun saç bağı da kuluncun döver
Ay ile bahsetmiş gün ile doğar
Çekip gider yaylasına bir güzel

Güzelin yanağı tazeden taze
Ağzı şeker olmuş dudağı meze
Yaylaya giderken haber sal bize
Bekledim yolunu geçmedin güzel!

Eğlim eğlim akar Dündarlarının özleri
Şirin olurda beylerinin sözleri
Sakın unutmam yavrucağım bizleri
Sargı tutmaz yaralarım var benim


KADIN FENDİNE

Gel aldanma gönül kadın fendine
Sular aksın aman kendi kendine
Niçin sevmez oldu sor o kadına
Anlamadım ki artık çağem geçmiştir

Bir zaman gül idim bende koklanan
Her zaman sen idin beni yoklayan
Günlerce severek benden bakmayan
Sanki bir ölü ceset acep in olmuştur

Seni benim gibi kimse sevmedi
Ateşli dudaklar bunu bilmedi
Senden başkasına bu yüz gülmedi
Sence bütün vücut artık kocamıştır

Bence bu sevginin hiç sonu yoktur
Bu kadarda üzülme sevenin çoktur
Sevgiyi sen bilmedin kalbim bilecektir
Ercan gençtir amma sazı kocamıştır.

ADALETİN BU MU DÜNYA

Güvenemem Servetime Malıma
Ümidim Yok Bugün İle Yarına
Toprak Beni De Basacak Bağrına

Adaletin Bu Mu Dünya
Ne Yar Verdin Ne Mal Dünya
Kötülerinsin Sen Dünya
İyileri Öldüren Dünya

Ne İnsanlar Gelip Geçti Kapından
Memnun Gelip Giden Var Mı Yolundan
Kimi Fakir Kim Ayrılmış Yarinden

Adaletin Bu Mu Dünya
Ne Yar Verdin Ne Mal Dünya
Kötülerinsin Sen Dünya
İyileri Öldüren Dünya

Kimi Mecnun Gibi Dağda Dolaşır
Kimisi De Ölüm Yok Gibi Çalışır
Kimi Meteliksiz Kimi Milyona Karışır

Adaletin Bu Mu Dünya
Ne Yar Verdin Ne Mal Dünya
Kötülerinsin Sen Dünya
İyileri Öldüren Dünya












NİĞDE 'nin Özel Yemekleri

1- Mangır Çorbası

2- Oğma Çorbası

3- Pancar Çorbası

4- Erişte Pilav ve Çorbası

5- Tarhana Çorbası

6- Kuskus Çorbası ve Pilavı

7- Üzüm Boranası

8- Kabak Musakkası

9- Kabak Köftesi

10- Niğde Tavası

11- Ditme

12- Tirit

13- Niğde Çanağı

14- Söğürme-Közde pişerse çızbız

15- Unlu Söğürme

16- Ayva Boranası

17- Havu, Tatlı Havu

18- Cilbir

19- Soğan Yahnisi

20- Etkabağı

21- Yoğurtlu Çorba

22- Yoğurtlu Kuru Kabak Sarması

23- Nohutlu Kuru Etli Çanak

24- Mıhla

25- Çemen

26- Mumbar Dolması

27- Papara



NİĞDE'nin Özel Tatlıları

1- Höşmeri

2- Halveter

3- Kaygana

4- Pekmez

5- Aşüre

6- Zerde

7- Sarıburma

8- Tatlı Dürümü

9- Hurma Tatlısı

10- Kaşık Kayganası

NİĞDE ŞİVESİ

Istar : Halı tezgahı, halı.
İfrit : Pis koku.
Kanayaklı : Kadıncağız, kızcağız (Mahsun veya masumluk ifadesi olarak)
Karık : Üzüm dikilen tümsek
Kelik : Eski ayakkabı
Kesirinden gelmek : Sırf inat olsun diye yapılan şey
Kesek : Kerpiç
Kığı : Koyun-keçi pisliği
Kırı : Eşek yavrusu
Kişniş : Küçük taneli üzüm
Köfter : Üzüm suyu ve nişastayla yapılan yöresel tatlı.
Kömüs: Bağ ve tarla sulama sırasını ayarlayan yetkili
Kursak : Mide
Mazarat : Zararlı
Meşkef : Kir,pislik, pasak
Nörüyon : Ne yapıyorsun ?
Ödü sıdmak : Çok korkmak
Pöç : Kuyruk sokumu
Sıracalı : Hastalıklı
Sokum : Lokma
Söğürme : Ateşte etle yapılan yöresel bir yemek
Şepe : Biraz kalınca açılan anında yenilen yufka ekmek
Tirit : Kelle suyu ile ekmek karışımı yemek
Uyku semesi : Uyku mahmurluğu hali, uyku sersemliği
Ümüğü ötmek : Yokluktan ve açlıktan perişan olmak
Ütmek : Kumarda kazanmak, kılı yakarak temizlemek
Übülük : 8 - 10 santimlik ince agaç çubuğu iki taş arasına koyarak başka uzun çubuk vasıtasıyla
uzaklara fırlatılarak oynanan bir oyun.
Vıcıtmak : Fırlatmak, çekilip gitmek.
Vittırıvızık : (Halk ağzıyla) pekmezle yapılan unlu helvaya verilen ad.
Yamsılmak: Saygısızca, geniş ve rahat oturmak.
Yamuk : Güvenilmez
Yılıkkan : Yalama, gevşemiş
Yuha : İnce, seyrek, hafif (giysiler için kullanılan tabir)
Yuvak : Kabaran toprak damları yağmura karşı sertleştirmek için kullanılan eksen delikleri bulunan taş silindir.
Yinli : Hafif, uçarı, elde avuçta durmaz

ŞEHİT ALBAYIM

Bir nâme almışım Kore ilinden
Başıma yıkıldı dağlar yeşil Bor.
Felek bergüzârı aldı elimden
Şimdi için için ağlar yeşil Bor

Dinimiz Hak dini eksilmez sayı
O kahbe düşmandan alırız payı,
Kaybettik Nuri Pamir albayı,
Şimdi için için ağlar yeşil Bor.

Güç bulunur kahramanın bir eşi,
Kıydı hayatına düşman ateşi,
Haber almış ise kavim, kardeşi,
Şimdi için için ağlar yeşil Bor.

Albay Nuri Pamir baş temelimiz,
Yaratan Mevlâya açık elimiz,
Çağlasın düşmana ölüm selimiz,
Öcünü alacak sağlar yeşil Bor.

Ruhuna rahmetler o kahramanın,
Kalır mı yanında kahbe düşmanın?
Artmıştır hicanı dertli Savan’ın
Kalbi için için ağlar yeşil Bor.

BOR'A HASRET

Anamın koyduğu azık alkımda,
Her sabah kalkınca Bor'u özlerim.
Gün batar gurbette içimde tasa,
Özden rüzgarından haber gözlerim.

Firkat basar beni her akşam böyle,
Sıra selvilerden geçip te şöyle,
Çakılbahçeden bir gonca koparıp,
Sinandı bağından eseyim derim.

Seccademi serip yarımadaya,
Gece orda yatıp bakarsak aya,
Yunak'ta soyunup gireyim suya
Bentkavak'a kadar yüzeyim derim.

Çayırlı Camide bir namaz kılıp,
İftihan yoluyla, yedi odaya,
Acıgöl'de durup Kuddüs Babaya,
Bütün sırlarımı vereyim derim.

Gurubu seyredip kayabaşında,
Şıra kaynatayım gala dışında,
Sızgıt dürümünde, arabaşında,
Eski lezzet var mı sorayım derim.

Azrail gelirse şu genç yaşımda,
Bir türkü yakılsın dombul başında,
Okçu suyu içip sabah beşinde,
Bor'da canımı al öleyim derim.

Borlu Ferit derde düştüm hasretle,
Bir gün kavuşursun inşallah dosta,
Paşa camiinde serdiğim posta
Yüzümü, gözümü süreyim derim.

Ferit ÜNAL

BOR'DA BAHAR

Ortaanadolu'nun küçük, şirin köşesi,
Sanki seher yeliyle esilir yeşil Bor'da
Bağların da dinlenir kuşların şakrak sesi,
İlham, gönülde derya, yüzülür Yeşil BOR'da.

Çiçeklenir ağaçlar, yemyeşil olur kırlar.
İpek ipek ibrişim ilkbaharda çayırlar,
Kuzuya mera olur, güzden kuru bayırlar,
Bu mevsimde arzuyla gezilir Yeşil BOR'da.

ÇAKILBAHÇE-GEBERE, KAYABAŞI'nda bahar,
ÖZDEN'de karsuları, coşarak çağlar akar
BENTKAVAK, MANASTIR'da sevda türkü yakar,
Sevgilinin yüreği ezilir Yeşil BOR'da

Bahçeler gonca gonca, çeşit çeşit gülleri,
Ötüşürken yarışır bülbüllerin dilleri
İlkbaharda yemyeşil giyer mevsim tülleri,
Sevgi dolu güzellik, süzülür Yeşil BOR'da.

YANIK KAPI, bağları mor menekşe kokuyor
YUNAK'da HUMAN Çayı köpürrek akıyor
KIZILYER'de leblebi çiçekleri şakıyor,
Duygular sanki düğüm, çözülür Yeşil BOR'da

Hadırellezle gidilir bağa, yeni yaprağa,
Canlılık fışkırıyor, hayat gelmiş topraga
Gece çiçeklerinden esans yayılır, dağa
İlham gelir, mısralar yazılır Yeşil BOR'da.

Bor'a özlemle dolu Borlular gurbet elde
Birer hatıra şimdi yanık türküler dilde,
Kavuşmamız neşedir hasretli gönüllerde,
Sabır vuslata tespih, dizilir Yeşil BOR'da.

ACIGÖL, ELALDI'da hayatın son durağı,
Kimini gonca iken ereken almış kırağı
Anmadan durulmuyor neşe olasa da ağı,
Her geçişte burukluk sezilir Yeşil BOR'da

Kaynakları beslesin; yaşatsın karlı dağlar
Pınarlar şırıl şırıl, mehtaba çelenk bağlar,
FESÇİOĞLU, sevinçli gelmiş yine ilkbahar,
Sevgilere mezar mı kazılır Yeşil BOR'da.

M. Emin Arısoy (FESÇİOĞLU)

NİĞDE'M

İç Anadolu'da sevimli bir şehirsin.
Bölgede tarihi anlatan tek isimsin.
Kaderinde zengin değil, biraz fakirsin.
Sen benim gurbetçi fedakâr ilimsin...
Konukları minarelerle karşılarsın.
Saat kulenle her zaman hep antikasın.
Bor, koyunlu ve Fertek' inle harikasın.
Çamardı, Eskigümüşünle başka cansın...
Şairlerin şiir yazdıkları mekansın.
Okumuşlarınla adeta hanedansın.
Bağrından çıkıp sana gelmeyen utansın.
Türkiye'nin her yerinde her zaman varsın...
Anamın babamın öz memleketi Niğde'm
Sana kavuşunca ağrımaz asla midem.
Elimde olsa seni terk edip hiç gitmem.
Bir gün gel desen bana, ben ne derim bilmem.
Adana Kayseri yolu üzerindesin.
Dağlar arasında neden çıkmıyor sesin.
Sana derman olalım, geçmesin hevesin.
Kim bilir sen kimlerin gölündesin...
Yanakları al aldır, masum yavruların.
Temiz hava gıdasıdır, oturanların
Okullar dostudur, genç körpe çocukların
Soğan simgesidir Niğdeli olanların...
Bağlarında üzümler, renk renk yetişirdi.
Meyveli bahçelerin; bir huzur yeriydi.
Suların tüm hastalara deva verirdi.
Sarıköprün, Kayaardın, cennet eliydi...
Nerelerde kaldı, o güzelim yerlerin,
Ne oldu, sebil su dağıtan çeşmelerin
Zaman süsünü almış antika evlerin,
Ayrı bir güzeldir, tarihi camilerin...
Yine yeşillendi mi? güzelim dağların,
Çıkmıyor hatıramdan, kıraç dağların,
Unutulur mu hiç değnekli, çobanların,
Bir başkadır, Ramazanda akşamların...
Derbent; kaderle herkesin son diyarıdır,
Ortası, ölenlerin ilahi bağıdır,
Kader orada; bilinen tek bir şarkıdır,
Orası, tüm erenlerin en son şanıdır.

Celal AYDIN

ÖZLEDİM BOR'UM

Burcu burcu kokan, iğde dalları,
Yeşil nakış vurmuş bostan tolları,
Aşşık oynadığım tozlu yolları,
Kaç yıldır görmedim, özledim BOR'UM.

Torbadan gözüken pekmez toprağın,
Emsali bulunmaz yeni yaprağın,
Sokuya dil veren bulgur toprağın,
Gurbette bağrımı dövüyor BOR'UM.

Sade kayabaşın dillere destan,
Eski parkın şimdi olmuş Gülistan,
Okçu suyu içer dirilir insan,
Kaç yıl var içmedim özledim BOR'UM.

Yoğurdunda vardır bir başka maya,
Koyuver gevreği, boz sulu suya
Kavurma yemedik ah doya doya,
Tuzlu söğürmeyi özledim BOR'UM.

Ildır ıldır akan dombul başını,
Şıra kaynattığın kala dışını,
Av etiyle pişen Arabaşını,
Sız-gıt dürümünü özledim BOR'UM.

Güvercin tünemiyor mu sulakta,
Cığızların eski sarı konakta,
Yine çimen var mı bizim yunakta,
Kaç yıldır çimmedim, özledim BOR'UM.

Bağlar Bozulup çırpıldı mı döşekler,
Tandıra gömüldü mü kelle keşkekler,
Zerzemiye asıldı mı altın hevekler,
Çok yıldır yemedim, özledim BOR'UM.

Kerdiler sulanıp suya kandı mı,
Hazal dişirip tandır yandı mı,
Cevizler çırpılıp köfter bandı mı,
Bandırma banmadık, Özledim BOR'UM.

Geçse de pazarı kaldı BOR adı,
Ne kadar kınasa kaymakam, kadı,
Köfter yalamanın başkadır tadı,
Kaç yıl yalamadık, özledim BOR'UM.

Büzeyden pekmezin etli tiridin,
kaç yıldır yolunu gözler Ferit'in;
Varamadım sana yolda çürüdüm,
Özledim, özledim, özledim BOR'UM.

GEÇTİ BOR'UN PAZARI

Başta kavak yelleri estiği günler hani?
Beklediğin nişanlar, şerefli günler hani?
Aradığın sevgili şanlı düğünler hani?
Sevgi gibi ümitler döndü birer ideye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Sende varsa bir cevher onu herkes de bilsin
Kimler böyle züğürdün huzurunda eğilsin?
Süslü bir dairede müdür bile değilsin
Ne çıkar öğrenmişsin mesahayı pi diye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Bilmem ki ne olmaktır gayen maksadın?
Fare gibi kitaplar arasında yaşadın
Ne dans ettin, eğledin, ne de sevdin kız kadın
kim dedi hey serseri gençliğine kıy diye?
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Gönül ne çalgı ister, ne eğlence ne de dans
Ne güzel kadınların önlerinde referans
Kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans
İhtiyarlık gölgesi perde çekti dideye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Fırsatı iyi kolla olma sakın dangalak;
Keyfine bak! Dünyaya gülerek, oynayarak
Sonra iç şampanyalar, viskiler bardak bardak
Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mideye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

Fırsat uçan bir kuştur vaktinde yetişmeyeli
Durmadan eğlenmeli, alıştırıp şişmeli
Yanmadan kavrulmadan mükemmelen pişmeli
Sonra seni almazlar hiçbir yere çiğdiye
Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye

SAZIMDA NİĞDE

Orta yaylamızın en güzel süsü.
Hüdavent Hatun' un zümrüt örtüsü,
Aklıma geldi mi kırat türküsü,
Tütüm tütüm tüter gözümde Niğde.

Kırbağı söğüdü sırma saçların,
Üç bedenli kalen çatık kaşların
Hasandağı, Melendiz omuz başların,
Heybet, asalet var yüzünde Niğde.

Dörtayak, Fesleğen Çebiçderesi,
Tepeyran, Kayardı, Sarıovası,
Akmedrese, Sungurbey, Saat Kulesi,
Tarih ziynetidir dizinde Niğde.

Ahmet Pınarında suyun pek serin.
İçli türkülerin çok yanık derin.
Efir efir esen amas yellerin.
Bir başka hava var yazında Niğde.

Kadarak yolunda Derbent yelinde,
Bazen coşar akarım Humman selinde,
Bir al elma görsem gurbet ilinde,
Hasretin yeşerir közümde Niğde.

Kemanı Devlette sensin Niğde'm vay,
Misal, Cennettir yeşil Bor'un hay,
Ervahı Evliya kutsal aksaray,
Pir olmuş dervişler közünde Niğde.

Fertek bağlarında gönül şenlenir,
Ulukışla'mızda yayla yaylanır,
Ortaköy, Çamardı namı söylenir,
Yiğit harman olur sözünde Niğde.

Ah Ahmet dayımın Niğde tavası,
Kavelin Kemal'in uzun mayası,
Anıların yine eski havası,
Dertli dertli öter sazımda Niğde.

Bor'lu Ferit sen iline yanmışsın,
Yıllar var ki yad ellerde kalmışsın,
Bu sözlerle hasret söner sanmışsın,
Sönmez esmez isem sözünde Niğde.

Ferit Ünal
Emekli Vali

ÜZERIMIZE AGLARI ÖRDÜLER
Yüreklerimizde
Acilara yakinlik duygusu
Yiginlasan bir karisiklik içerinde
Gözlerimizle
Isik özünün boyutlarini küçültürken
Onlar
Üzerimize aglari ördüler.
Hayatin çilelerini çekerken
Asik yüzlü insanlari göre göre
Yorgun düsüncelerle
Yillarca
Kirbaç silkintilerini dinledik...
Öylesine gizli düsüncelerle
Onlar bizi hiç düsünmediler
Ve... acimadan
Üzerimize aglari ördüler.

Üzeyir Lokman ÇAYCI

 

Ekim 2001 Tarihinden bugune kadar kisi ziyaret etmistir
Baslangic Sayfasi    |   Favorilere Ekle    |      |