Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

  
Depremden korkmaktan yorulanlar için, özel söyleşi

Murat UYSAL 
03/09/2003 19:57
www.nethaber.com  

17 Ağustos 1999, Türkiye ve İstanbul için ciddi bir kırılma noktasıdır. O gün, hayatımızın en önemli gerçeklerinden birinin farkına vardık: DEPREM... Olasılık dahilinde tutmamız gereken bir tür ÖCÜYDÜ o... Hepimiz günlerce korku içerisinde yaşadık; yatağımızın yanında deprem çantaları tuttuk... Zihnimizde sürekli evirdik; çevirdik: Deprem anında çoluğumuzu çocuğumuzu nasıl kurtaracak; nereye saklanacaktık... Kabus gibi günler hepimizi yordu...

Deprem korkumuz, yaşaya yaşaya eskidi. Zaman zaman nüksetse de eski gücünü kaybetti. Son zamanlarda pek çok arkadaşımızdan aynı sözleri duyar olduk: "Olacaksa olsun artık; başımıza ne gelecekse gelsin... Korkmaktan yorulduk..." İşte tam da bu atmosferde, DEPREM TAHMİNLERİNİN TUTARLILIĞI ile tanıdığımız BERK ÜSTÜNDAĞ ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Gerçekten özel ve daha önce okuduklarınızdan farklı bir söyleşi oldu bu. Okumanızı öneririz... 

Bir zamanlar sitenizdeki deprem tahminleri ve bunlara ilişkin yorumlar çok daha kolay anlaşılır türdendi... Neden bunların anlaşılırlığını daha sonra güçleştirdiniz? Ne oldu? 

Projenin Internet sitesinde toplanan veriler ile bazı yorumların yayınlanmasının iki ana hedefi var: 

1- Ham verileri tüm uzmanlarla paylaşmak ve bunlar üzerine farklı disiplinlerdeki uzmanların görüş ve eleştirilerini almak. Özellikle biyomedikal verilerin işlenmesinde çalışan arkadaşlarımızın önemli katkıları olduğunu söyleyebiliriz. 
2- Veriye dayalı bir çalışma yapıldığından olmuş depremler ile ilişkilendirilebilir verilerimizi depremden sonra ortaya çıkartmak yerine deprem öncesi de beyan etmiş olmak. 

İlerideki aşamalarda risk yönetiminde kullanılmak üzere depremsellikle ilişkilendirilebilen, borsa endeksi gibi bir bileşik anomali endeksi üretmek ve yayınlamak amacındayız. Böylelikle yorumların teknik olarak anlaşılabilirliği bizden bağımsız hale gelecektir. Depremsellikle ilişkilendirilebilir bir endeks göreceli bir bilgi verecektir. Bu amaçla yapay sinir ağlarından kurulu bir yapay zeka yazılımı üzerinde çalışıyoruz. Bir model dahilinde, olan depremlerle bu sistem eğitildikçe ürettiği endeksin artış miktarı ile muhtemel bir depremin büyüklüğü ve meydana gelme olasılığı arasındaki ilişki de kuvvetlenecektir. 

Projenin ilk zamanlarındaki yorumlarda daha başlarda olunduğundan verilerin yorumlama biçimi ile de ilgili bilgi verilmekteydi. Daha sonraları görüşlerimiz, proje ile ilgili gelişmeler ve dikkate değer kayıtlar öncelikli olarak yorumlarda yer almaya başladı. 

Deprem kamu güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir konu olduğu için verilerin ve yorumların yayınlanma biçimini çok iyi dengelemek gerekli. Rahmetli Aykut Barka hocanın koyduğu bir koşulu devam ettiriyoruz. Olması muhtemel bir deprem ile ilgili olan yorumlarda “deprem” kelimesini kullanmıyoruz. Ancak olmuş depremler ile ilgili değerlendirmelerde deprem “deprem” kelimesini kullanıyoruz. 

Deprem tahmini projeniz ne zaman ve nasıl başladı? 

1995 sonrasında fayların elektromekanik özellikleri Lütfü Canyaran ile birlikte olduğumuz sürelerde tartışma konusu olmaktaydı. Deprem öncesi doğada gözlenen değişiklikleri gözönünde tutarak bir sistem geliştirme fikri bu dönemde oluştu. Elektronik hassas ölçme ve kayıt yöntemleri üzerine 10 yılı aşkın bir süredir çalışmaktayız. 17 Ağustos 1999 depreminin ardından yaşanan çaresizlik, gözlemler ve sık ardçı sarsıntılar sırasında hemen kafamızda fikren oluşmuş bir ölçme sistemini hayata geçirdik. Depremden yaklaşık bir hafta sonra geliştirdiğimiz cihazın ilk denemelerini Lütfü Bey'in evinde yapmaya başladık. O dönemdeki ardçı sarsıntı sıklığı önemli bir deneysellik kazandırdı. 

Tahmin sisteminin adına bakınca bir şeyler anlaşılıyor gibi: Kayaç gerginligi.... Ama ne demek bu? Yani kayaçlar nasıl gerginlik yapıyor ve bu nasıl ölçülebiliyor? 

Bilimsel nedensellik ilkesi fiziksel bir olay ile ilgili yeterli başlangıç verisi ve yaklaşık bir model var ise olayın gelişiminin kestirilebilmesini gerektirir. Bizim de deprem tahminine yaklaşımımız bu şekilde. Ölçme yöntemimiz fay bölgelerindeki yapısal değişikliklerin ve deprem öncesi zayıflama süreçlerinin yüzeyden belirlenmesi üzerine. Ancak deprem tahmini kolay bir problem değil. Çünkü yer kabuğunun yüzeye yakın bölgelerinde homojen bir dağılımı olmaması nedeniyle ölçme yaptığımız sistemin modeli çoğu yerde farklılık gösteriyor. Bilinmeyen parametre sayısı fazla. Bu nedenle olmuş depremler ile ilgili her yörede geçmiş verisi toplanması da tahmin için çok önemli. Deprem öncesi fayda tutunma kuvvetini aşan kesme gerilmesi hareketlenmeye yakın dönemde fay bölgesinde mekanik bir zayıflamaya neden oluyor. Tıpkı plastik bir cetvelin kırılmadan önce beyazlayarak gevşemesi gibi. Bu zayıflama piezoelektrik özellik sayesinde yüzeydeki elektrik alanda da etikili olabiliyor. Bunun matematiksel açıklamasına Internet sitesindeki bildiri metinlerinden erişilebilinir.. Bir de fayın tutunmasında zayıflamaya neden olduğu düşünülen ve diletans denen bir olay var. Bu da fayda yapısal değişiklik nedeniyle yüzeyde elektrik alan değişimine neden olabiliyor. Tüm bunların zamana göre değişimi geliştirerek patentini aldığımız tek kutuplu elektriksel bir cihaz aracılığı ile ölçülmekte ve kaydedilmektedir. Depremlerden sonra deprem öncesi değişimler karşılaştırılmakta ve olması muhtemel depremler öncesi beklenen işaretler aranmaktadır. 

Sizinle birlikte Türkiye'nin deprem tahmin etmekte epeyce yol aldığı görülüyor... Ama biz biliyoruz ki, Japonlar da teknoloji ustası... Onların yapamadıklarını, biz nasıl yapabiliyoruz? Bizim bilmediğimiz bir fark mı var arada? (Şöyle bir şey deniyordu: Japonya'da depremler derin deniz içerisinde meydana geliyor... Bu yüzden de kayaç gerginliği yöntemini kullanmak mümkun olmuyor... Sizce bu doğru bir saptama mı?) 

Türkiye’deki depremler Dünya’nın çoğu yerine göre derinlik bakımından oldukça sığ. Bu bir avantaj ve bir de dezavantajı beraberinde getiriyor. Aynı magnitüde (büyüklüğe) sahip depremlerden yüzeye yakın olanların hasar vericiliği daha yüksektir. Diğer yandan sığ depremlerin deprem öncesi yüzeydeki etkilerinin ölçülebilirliği de daha yüksektir. Yer yüzeyindeki elektrik alan değişimlerinde önemli etmenlerden biri piezoelektrik özelliktir (mekanik basınç değişimi ile orantılı elektrik alan üretimi). Piezoelektrik özellik sıcaklığın 200 santigrad derecenin üzerine çıktığı 10km mertebesindeki derinlikte büyük oranda kayboluyor. 10..20km derinlik aralığındaki depremlerin aynı yapı içerisinde sürüklediği sığ parçalar nedeniyle ölçülebilir veri ürettiği düşünülmektedir. Ancak deprem merkez üssünün derinliği arttıkça bu etkiler azalmaktadır. 

Derin deniz depremlerinde yöntemin yüzeyden ölçüm yapması dezavantaj olduğu görüşü doğrudur. Denizin suyunun bir tuz çözeltisi olması özellikle 100m’den daha derin yerlerde geliştirdiğimiz yöntemin ölçebilirliğini azaltmaktadır. Örneğin mikroelektronik ya da tüketici elektroniği konusunda Japonya, Türkiye’den öndedir. Ancak deprem tahmini konusunda önemli olan Yer bilimleri ve elektronik ölçme teknolojileri konularında Türkiye’yi küçümsememek gerekir. Örneğin Türkiye metrekare başına farklı marka ve modelde ençok elektronik tartı cihazı tasarlanan ve üretilen ülkelerden birisidir. Elektronik elektrik sayacı (akıllı sayaç) kullanımına başlanmasıyla 1 yıl içinde 25 civarında firma tasarım yapmış ve üretime geçmiştir. Bunlar bir anlamda stratejik yanlışlıklar da olsa teknik yönden de kendimizi küçümsemenin yanlış olduğunun göstergesidir. 

Projenizle ilgili olarak hükümetten maddi ya da manevi destek görüyor musunuz? 

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kendi imkanları, proje çalışanlarının ağırlıklı katkıları ve bir kısım sponsor desteği dışında Kırşehir Belediyesi, Çanakkale Belediyesi ve Tunceli Valiliği kendi imkanlarıyla istasyon kurulması girişiminde bulunmuştur. Tunceli’deki kurulum çalışmaları devam etmektedir. Projenin sürekli bir maddi kaynağı olmasa da gerek halktan gerekse devlet kurumlarından yoğun bir manevi destek geldiğini belirtmek gerekir. Hatta yurtdışındaki Türkler ve Türk bilimadamları da sürekli teşvik edici mesajlar göndermektedirler. Özellikle Hava Kuvvetleri ve Başbakanlık’taki arkadaşlarımız ile temaslarımız sürmektedir. Son zamanlarda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile de bir protokol çerçevesinde işbirliği yapmamız gündeme gelmiştir. İTÜ  koordinatörlüğünde Avrupa Topluluğu 6.çerçeve programından kaynak sağlanabilmesi için oluşturulan başvuru grubunda 14 ülkeden 30 üniversite, enstitü ve araştırma kurumu işbirliği yapmaktadır. 

Kişisel bir soru... Hepimizin depremden çok ama çok korktuğu, malum... Siz korkuyor musunuz? Siz kendinizi güvende hissedebiliyor musunuz? Siz paranoya geliştiriyor musunuz? Ya da soruyu şöyle soralım: Yıkılmayacak bir binada oturmuyorsanız, kendinizi nasıl sakinleştiriyorsunuz? 

17Ağustos1999 depreminden önce yoğun bir deprem paranoyam vardı. Sürekli rüyalarımda deprem olduğunu görürdüm. Bu nedenle aracımda her türlü ameliyat ve kurtarma malzemesi bulundururdum. Hatta 17 Ağustos’tan bir kaç hafta önce, aracımın sigortasında doğal afetler ile ilgili hüküm depremi kapsamıyor diye mevcut kasko poliçemi yakarak başka bir firmaya yeniden sigorta yaptırmıştım. Bu korku o kadar yoğundu ki depremden 3 saat önceki sohbet konumuz bile gaz tankerleri olan bir arkadaşımızın depreme karşı sigorta kapsamını acilen genişletmesi gereği üzerineydi. Aslında korkuların temelinde belirsizlik vardır. Tıpkı gündüz korkmadığınız bir mekanda karanlıkta yanlızken kortuğunuz gibi. Deprem tahmin projesinin en azından kendi üzerimde psikolojik olarak böyle bir olumlu etkisini gördüm. Hiç bilinmezlik yerine ilişkili olabilecek bir veriye sahip olmanın psikolojik olarak rahatlattığın söyleyebilirim. Ancak bu sefer de her saate özel bir kayıt gelebildiği için az da olsa düzenli uyku uyuma imkanı bulamamaya başladım. 

Bize bir tiyo vermeniz mümkün olabilir mi? Tiyo da soyle bir sey olsun: Ancak çok dikkatli okurlarımız, bu tiyo'yu takip edebilsin :-)) Örneğin sizin sitenizde ne yazarsa ve nasıl yazarsa, biz bunu yakında ciddi ve yıkıcı bir deprem olacak şeklinde algılamalıyız? 

Burada bir tanımlamada bulunmakla bazı özel durumlarda projeyi provakasyonlara açık hale getirebilirim. Temmuz ayı başındaki panik depremi hadisesini hepimiz hayretle yaşadık. Bu tür bir paniğe neden olmamak için mümkün olan gayreti gösteriyoruz. Ancak yorum sayfalarını geçmişe doğru inceleyen okurlarınız daha sonraki sayfalarda yer alması muhtemel bazı özel işaretler konusunda fikir sahibi olabilir. 

Bir de soruyu şöyle soralım: İstanbul'u yıkacak bir deprem olasılığı ortaya çıktığı zaman; siz sitenizde 'FLAŞ FLAŞ; İSTANBUL YERLE BİR OLACAK, KAÇIN KURTULUN' yazmayacaksınız elbette... Ama ne yazacaksınız? Sizin bilim dilini kullanarak yazdığınız hangi ifade, bizim için FLAŞ bir duruma işaret edecek?  

Çok sayıda istasyonda, yakın zamanlı, anomali olarak sınıflandırılan önemli değişimler elde edersek zaten bilim dilini de zorlayabiliriz. İstasyonların birbirlerine göre değişimleri önemli olduğu için sayılarını ve işletim oranlarını arttırmak önemli. 

Projede şimdiye kadar nasıl bir yol katettiniz?  Öncelikle söylemek gerekir ki sıfırda değil negatif bir pozisyonda bu işe başladık. Bu projenin başladığı zamanlarda Türkiye’de deprem tahmin çalışmalarına hurafe gözüyle bakılıyordu. Nitekim malumunuz basında bu yönde çok sayıda eleştiri yer aldı. Bir gün gazetede manşetten devlete deprem tahmin projesi diye 1 milyon dolara termometre satmaya çalıştığım haberini okudum. Gazetenin editörünü aradım. Benim İTÜ’de bir öğretim üyesi olduğumu ve projenin niteliğini bilmediği ortaya çıktı. Sıcaklık ölçümü ile bir ilgimizin olmadığını ve 1 milyon Dolar konusunu da ilk defa duyduğumu söyleyince şu yanıtı aldım: “Berk Bey halkımızın genel olarak bildiği ve anladığı ölçme aleti termometredir. Sizin ölçme cihazlarınızdan okuyucularımız birşey anlamaz. Deprem tahmini ile ilgili simitçi vb insanların, hurafelerin önüne geçebilmek ve dikkat uyandırmak için 1 milyon Dolar konusunu da ekleyerek haberi hazırladık. Kamuya faydalı olmaya çalışıyoruz”. 

Haberin altında bir de rahmetli Aykut Barka’nın konuyla ilgili “Bunlara inanmayın, bilimde yeri yoktur vb” bir görüşü yer almaktaydı. Aykut Hoca projenin başlamasını sağlayan kişilerden biridir ve kendisi tabiiki bizim proje hakkında böyle bir demeç vermediğini Adapazarı’nda bir simitçi ile ilgili söylediklerini haberin altına iliştirdiklerini söyledi. Duyduklarım karşısında diken diken olmuştum. O zamandan beri gazete okumuyorum. 

Biz deprem tahmini projeleriyle ilgili olarak bir tek sizi biliyor, tanıyoruz.. Gürtuna'nın sonuna gelindiğini açıkladığı proje neyin nesi?  

Aslında bu tür araştırma projeleri Dünya’da daha çok “Earthquake prediction” yani deprem kestirimi olarak geçer. Biz ise Hava Durumunda olduğu gibi verdiği bilgi olasılıklar dahilinde yanılgı payını da içeren tahmin (Forecast) kelimesini tercih ediyoruz. Dünya’da bu konuda yapılan çok sayıda çalışma var. Elektronik ölçme teknolojilerinin son yıllarda gösterdiği gelişme sonucu yeni bulgular elde edilmiştir. Fransızlar sadece deprem tahmini amacıyla 2004 yılında DEMETER uydusunu uzaya göndereceklerdir. 30 yıldır raslanan anomali bulgularından biri de deprem öncesi radon gazı çıkış miktarının değişimidir. Fakat bu zamana kadar tekrarlı olarak kullanılabilen ve ne kadar radon seviyesi değişirse hangi büyüklükte ve uzaklıkta bir deprem olur şeklinde bir veriye henüz erişilmemiştir. Sayın Gürtuna’nın sözünü ettiği ve Tübitak Marmara Araştırma Merkezi’nin yürüttüğü proje de bu yönteme dayanmaktadır. Ancak Dünya’daki diğer eşdeğerlerine göre yukarıda da belirttiğimiz gibi depremlerin öncesinde yüzeyde görülen fiziksel değişimlerin bölgemizde daha çok olmasının söz konusu projede de bir farklılık getirebileceği düşünülebilir. Yurtdışında yapılan radon ölçümlerinin depremsellik ile ilgili değerlendirmelerinde Helyum izotoplarının ölçümüne göre değerlendirme yapılmaktadır. Böylelikle Radon seviyesindeki değişimin magma kaynaklı olup olmadığı belirlenebilmektedir. 

Depremi ne kadar önceden tahmin etmek mümkün? 

Ölçülen fiziksel büyüklülere ve ölçüm yapılan yere göre farklı süreler öncesinde anomali üretmektedir. Zaten karşılaşılan sorunlardan biri de anomalilerin süre bakımından etkilerinin sınıflandırılmasındadır. Farklı türden anomalilerin ortalaması depremin 2 saat öncesi ile 48 saat öncesindeki geçen sürede yoğunlaşmaktadır. 

Şimdiye kadar kaç tahmininiz doğru çıktı, kaçında yanıldınız? 

4 büyüklüğünün üzerindeki depremlerin %65..70 arasında, bölge dahilindeki istasyonlarda  ilişkilendirilebilir veri kaydı oldu. Ancak 5 büyüklüğünde bir depremi 7 büyüklüğünde bir depemden tekrarlı olarak ayırt edebilir bir yöntem geliştirene kadar tahminden ötede bir erken uyarıdan söz edilmesi doğru olmaz. 

Son zamanlarda tekrar artışa geçen deprem hareketliliğini neye bağlıyorsunuz? 

Bazı dönemlerde Anadolu’da depremselliğin arttığı tarihte de görülmüş. Bu uzun periyotlu bir gelişim olduğu için bizim yaşamımıza denk gelmesi bizim açımızda raslantı olarak görülebilir. Diğer yandan Anadolu’da önemli topoğrafya değişikliklerinin göreceli olarak küçük zaman dilimlerinde gerçekleşebilmiş olması riskleri gündeme getirmektedir. Doğanın güzel olduğu yerlerde genellikle sismik etkilerle harmanlanmış olma normal karşılanır. Magmanın yüzeye yakın olması bazı maden yatakları ve enerji kaynakları bakımından da zenginliğin bir göstergesi olabilir. Gravimetrik (yerçekimi ivmesi) anomali ölçen Grace uydusunun ilk grafikleri geçen haftalarda yayınlandı. Bütün Avrupa ve Ortadoğu’da özellikle Anadolu’nun en büyük gravitasyonel anomliyi göstermesi çok dikkat çekicidir. Bu bilginin stratejik yönü de bulunmaktadır. 

Marmara depremini siz ne zaman ve kaç şiddetinde bekliyorsunuz? 

Muhtemel bir Marmara depreminin büyüklüğünün belirlenmesi bizim tahmin projemizin dışındadır. Bu konuda başta Prof.Dr.Naci Görür’ün koordine ettiği Tübitak araştırmaları dahil olmak üzere bir çok çalışma yapılmıştır. Uzmanların görüşü fayın uzunluğu nedeniyle dirsek yaptığı ortaya yakın bölgede
kırılması durmaz ve tamamı tek seferde hareket ederse daha büyük bir depreme neden olabileceği ve 7.5 civarına erişebileceği şeklindedir. 

Karınca izleme yöntemiyle deprem tahmini yapan ekibin Pütürge depremini bildiği söyleniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?  

Hayvanlar gerek sinir sistemleri gerekse hormon salgı seviyelerindeki değişimler nedeniyle deprem öncesi elektrik ve elektomagnetik alan değişimlerinden etkilenmektedir. Ancak bunlara bakarak objektif bir yöntem geliştirmek güçtür. Bu nedenle bilim adamları laboratuar ortamlarında bu  eğişimleri suni olarak yaratıp tepkileri ölçmekte ve bunların fiziksel nedenlerini araştırmaktadır. Osaka Üniversitesi’nden Prof.Dr.Motoji Ikeya ile Hacettepe Üniversitesi’nden Ülkü Ulusoy’un da bu konuda çalışmaları son zamanda göndeme gelmiştir. Motoji Ikeya’nın ekte kapağı görülen kitabını tavsiye edebilirim. 

Projenizle ilgili olarak ihtiyacınız olan şeyler neler? Bu projede araştırmanın hızlanması için nelere ihtiyacınız var? 

Araştırmaların hızlanması için istasyon sayısının arttırılması ve bakım konusunda sürekli eleman çalıştırılması gerekmektedir. Cihazların kuruluş maliyeti dışında haberleşme maliyeti sürekli bir gider oluşturduğu için istasyon sayısının artması ile sorun oluşturmaya başlamaktadır. Bu konu hepimizin ortak faydasına olduğu için Türk Telekom’a yazılı başvuruda bulunulmuş ancak olumsuz yanıt alınmıştır. Proje çalışanlarının ödediği iletişim faturalarının bedeli bu zamana kadar 40 milyar liranın
üzerindedir. 

Son bir soru: Mars'ın dünyaya her zamankinden daha fazla yaklaşması bir deprem yaratacak mı? 

Ayın ışıksal görüntüsünün (Dolunay, yeniay vs) depremsellikle bir ilişkisi belirlenememiştir. Fakat Ay’ın ve Güneş’in Dünya’ya olan mesafesindeki değişiklik nedeniyle kabukta yarattığı gelgit etkisinin depremsellik üzerinde dolaylı bir etkisi bulunabileceği düşünülmektedir. Ay ve Güneş’in mesafelerindeki değişme miktarı depremlerin ana nedeni olmasa bile ancak özel hallerde, olması sınırlarında, gün bakımından belirleyici olabilir. Projede bir grup arkadaşımız tarihsel depremler ile astronomik mesafeler üzerine istatistik çalışmalarına devam etmektedir. Mars’ın yakınlaşması son zamanlarda popüler bir konu olmuştur. Ancak Mars bir günde 27 Ağustos’taki pozisyona  gelmemiştir. Örneğin 10 gün öncesi ya da sonrası da uzun bir periyottaki en yakın noktalardır. Bilinen fiziksel kurallar dahilinde Mars’ın kabuktaki Gel-Git etkisi Ay’ın etkisi yanında bile ihmal edilebilir kadar küçüktür. 

Deprem Erken Uyarısı | Deprem Önceden Haber Verir | Deprem Sinyalleri | Kaplıcalara Dikkat

Deprem Anasayfası