Hocamız'ın vefatıyla ilgili birkaç hatırayı ilginize sunmak istiyoruz.

Bir arkadaşımız anlattı: 
Son umrede, merhum Hocaefendimiz, babası Necâti Amca ile vedalaşırken, üç
defa kucaklaşmışlar, çok duygulu imişler. Orada bulunanlar; 
"--Herhalde Necati Amca'nın vefatı yakın..." diye düşünmüşler. 
Meğer Hocaefendimiz'in vefatı yakınmış. 

* * *
Son cuma sohbeti (2 Şubat 2001), sanki Hocaefendimiz'in veda konuşmasıydı.
"Esas hayır ahiret hayrı, esas hayat ahiret hayatı..." diye, birinci hadisi
şerifi izah ederken, yakında vefat edeceklerini işaret etmişler. Sonradan anladık.

İkinci hadis-i şerifte, Peygamber SAS'in Hazret-i Ali'ye duasını izah ederken; 
(Allàhümme) "Ey benim Allahım, Rabbim, Mevlâm! (Einhu) Ona yardım eyle, (ve
ein bihî) ve onunla yardım sağla." Kime?.. Müslümanlara, İslâm'a. Yâni ona,
kendisine bizzat yardımcı ol; hem de onun vasıtasıyla İslâm'a yardım eyle.
(Verhamhu) "Ona rahmetinle, merhametinle muamele eyle, (verham bihî) ve onun
vasıtasıyla İslâm'a ve müslümanlara rahmeyle, merhamet eyle... (Vensurhu) Ve
ona yardım eyle yâ Rabbi; (vensur bihî) ve onun vasıtasıyla, onun
çalışmalarıyla İslâm'a ve müslümanlara yardım eyle yâ Rabbi, nusret ver yâ
Rabbi!.. 
(Allàhümme vâli men vâlâhu) Yâ Rabbi onu sevenleri sen de sev; (ve àdi men
àdâhu) onunla adavet edenlere, düşmanlık edenlere de sen düşmanlık eyle yâ
Rabbi!.." derken, şimdi anlıyoruz ki, kendi halefleri olan, oğlu Nureddin
Bey'e dua etmişler. 

Üçüncü hadis-i şerifte, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'den bahsederken,
sanki kendi torunlarını emanet ettiler.

Her zaman sohbetlerini, "Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!" diye
bitirirken, bu sefer "El-Fâtihah!" diyerek bitirdiler. Kaseti çözdüğümüz
zaman, bu durum dikkatimizi çekti ama, bu sohbetin son sohbetleri olduğunu düşünemedik.

* * *
Almanya'dan bir arkadaşımız anlattı:
2 Şubat 2001 Cuma günü merhum Hocaefendimiz'i aradım. Almanya'daki
çalışmalarımızla ilgili bazı meseleleri kendilerine arz etmeye başladım.
Konuşma biraz uzayınca;
"--Efendim, anlatacağım çok şey var, isterseniz yazayım, faksla size
bildireyim!" dedim.
"--Ne anlatacaksan şimdi anlat! Yakında ben uzun bir yolculuğa çıkacağım. O
zaman başka bir telefon numarasını aramak zorunda kalırsın." buyurdular.
Uzun bir yolculuk deyince, ben hacca gitmek gibi bir şeyler düşünmüştüm. Vefat
edeceklerini ifade ettiklerini şimdi anlıyorum.

* * *
Avustralya'dan bir arkadaş nakletti:
Merhum Hocaefendimiz, vefatından iki gün önce, cami açılışına gitmek
üzere evden çıkarken, Vâlide Hanıma demiş ki:
"--Bugün rüyamda Rasûlüllah Efendimiz'i gördüm, beni çağırdı. Düşündüm,
yaşım 63... Bu cami açılışını ya yaparım, ya yapamam... Hakkını helâl
et!" demiş.
Yâni o yolculukta vefat edeceğini haber vermiş

* * *
1998 Yılı Temmuzunda beraber umre yapmak nasib oldu. Medine'ye gitmeleri
gerektiği için, erken Mekke'den erken ayrıldılar. Otel çıkışında bütün
umrecilerle tek tek vedalaştılar. Çok duygulandılar, gözleri doldu. Arabaya
binerken cemaate döndü, "Size hiç doyamadım!" dedi.
Biz de Hocaefendimiz'e hiç doyamadık.

Allah-u Teàlâ Hazretleri derecâtını ulyâ eyleyip, himmetlerini üzerimizden
eksik etmesin... Gösterdiği yolda yürümeye bizleri muvaffak eylesin...

Dr. Abdüllatif DUYGULU

Ana Sayfa

Ziya Information 2000 - 2001©