Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor

İNSAN

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten, alay edilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetıni bilmediği için, unutulmaktan korkuyor dünyaya iyi bir şey vermediği için ve ÖLMEKTEN KORKUYOR, ASLINDA YAŞAMAYI BİLMEDİĞİ İÇİN. Gözlerini kapa ve kırgın olduğun kişileri düşün. Aklına ilk gelen kişiyi ara lütfen. Annen, Baban, Çocuğun, Arkadaşın, Sevgilin olabilir bu insan. Çoktandır bastırdığın duyguların sözcüklerini çıkart ağzından 'SENİ SEVİYORUM' . 'SENİ ÖZLEDİM' de. İçinden geleni söyle. Hafiflediğini hissedeceksin. Kendinle ya da baskalarıyla barışıklığın her türlüsü insanı hafifletir. Sevdiklerini ve seni gerçekten sevenleri asla kırma. Çünkü onaramazsın bir daha asla. Bir kalp kırdın farzet ve düşün ne uğruna? Düşün ki gerçeği göresin sadece beyninle değil yüreğinle de düşün ki en büyük erdemi bulabilesin. Dünyaya aslında tek şey için geldiğini bilesin eşini bulmalısın. Bu yolda ya aldanmalısın, ya başarısız olmalısın ya da gerçekten bulduğunda kaybetmemelisin onu. Senin için gerçekten her şeyi yapmaya çalışan kişidir o.Her etki, eşit güçte karşıt bir tepki doğurur. Bazen bizi sevenler karşı tepkiyi bize göstermezler gerçekten sevdikleri için ama nereye kadar?Beynimizden çıkan düşünceleri görebilseydik, onların tekrar dönüp dolaşıp bize döndüğünü de görebilirdik. Karşıdaki kişi için ne düşünüyorsak bir gün aynı şey bizim de başımıza gelecektir.Tanrı bana iki dilek hakkı tanısa idi, ilkini insanların önyargısını kaldırabilmek için kullanırdım, diğerini sevenlerin ayrılmaması için.20.yy sonunda insanlık hala insan sureti olmaktan ileri gidemedi. Medeni insan türü nadir de olsa arada bir ortaya çıktığında, suret insan sürüsü tarafından acımasızca yok edilmeye çalışıldı hep cağlar boyunca. (Eski Bir MU kitabesi) Baskalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi kendine zafer kazanan ise kudretlidir.Değişmeyen tek şey her şeyin değişebilir olacağıdır. Başarı, ulaşmak istediğimiz noktaya ulaşmaktır. Mutluluk, ulaştığımız noktadan zevk almaktır. Bir şeyi düşünmemeye çalışmakla, o şeyi düşünmekten kurtulmak mümkün değildir. Çok seçimliliği, çok eşililiği, çok birlikteliği gerçek özgürlük sanan insanlar vardır. Halbuki onlar çağlar boyu yanılmışlardır. Aşk herkese verilecek kadar çok değildir ve insan hayatında bir kere gerçekten aşık olur o da ilk aşkıdır. Gerçek özgürlük ise aşkın verdiği kuvvet ve moralle yaşanan şeydir.Geçmişte olan bir seyi değiştiremeyeyiz. Ancak geleceğimizi planlayabiliriz. An şu an biraz sonra mazi olacaktır. O halde maziden sonrası için çalışmalıyız her an ama bunu geçmişte attığımız temeller üzerine inşa edersek o derece yıkılmaz olur, eğer geçmişi unutursak asla muvaffak olamayız. İnsanın o ana dek yaşadıkları o andan sonra yaşayacaklarının temelidir ve o temel ne doğrulukla kurulursa, geçmişte ki mutluluklar ve hüzünler ne denli iyi analiz edilirse insan geleceğinde de o denli mutlu olacaktır.Kadınlar ve erkekler garip bir çelişkidir. Erkekler çok sık aldatırlar sevdiklerini söyledikleri kadınları, çok ender erkek vardır ki ne iradedir asla aldatmazlar şaşarım. Kadınlar ise ender aldatırlar ama aldattıklarında bir hayatı yıkarlar kesinlikle. Çok az kadın vardır aldatan ne zayıf iradedir şaşarım.Kaç insan gerçek sevgiyi bulmuştur dünyada? Peki ya gerçek sevgiyi bulan kaç insan anlaşılabilmiştir? Pek az... Gerçek sevgi; sevdiği kişi uğruna en değerli şeyini hiç düşünmeden feda edebilenlerindir, çünkü bu karşılıksızdır. Peki kaç kişi koruyabilmiştir gerçek sevgiyi? Pe az.. Gerçek sevgi dost sandığımız kişilerce hep baltalanmıştır. Tıpkı Julius Sezar'ın Brutus'e söylediği gibi 'Ettu de Brute...!'Acımak nedir sizce? Bir düşünün bakalım gerçekten acımanın tarifini kaçınız yapabilecek? İki türlü acımak vardır... 1) Birincisi kalbin sabırsızlığından doğar; bir başkasının acı çektiğini görmenin verdiği büyük üzüntüden elinden geldiğince çabuk kurtulmak ister insan. Merhametin böylesi acıyı paylaşmak istemez, başkasının acısından kendisini uzaklaştırmak çabasındadır yalnızca. 2) Acımanın ikincisi -yalnızca bunun değeri vardır- duygudan uzak ama yaratıcı olanı, neyi istediğini bilir. Sabırla ve acıyı paylaşarak gücünün yettiği kadar, hatta gücünün de ötesinde direnir.Her insan önce kendisini sever ki bu insanın bencil ve ilkel aşamasıdır. Daha sonra çevresini sever bu aşama insanın gelişme aşamasıdır henüz öğreniyordur. An gelir farklı bir sevgi hisseder bu ise aşktır ve bu anda bilinç ile duygular bir karmaşa içerisine girer, eğer karşılık görürse evrim tamamlanmış olur. Karşılık alamaz ise bu son aşamda ruh sevgi tatminsizliği içerisine düşer ve en ilkel haline geri döner. Ulaşamadığı bilinç seviyesine suçlamalarla karşı çıkar ve aslında kendisinin hiç bir zaman ulaşamadığı o mertebeyi aşağılamaya başlar.Güzel sözler ve iyi bir hatip bana kalabalık bir insan kitlesini etkilemek için gerekli iki şeydir. Neden mi? Çünkü kalabalık halde bulunan insanlar mantıklarından uzaklaşırlar ve o kalabalığın verdiği ilkel içgüdü ile tıpkı bir sürü gibi sürünün başını takip ederler. Şaşarım bu kadar yüce bir varlığın bir anda kendini böylesine teslimiyetine. Ve içim acır kahrolurum ırkımın böylesine acizliğine...İnsanlık tarihinde gerçekleşen acı olaylar o kadar çoktur ki! Bu yaşlı dünya sayısız savaşlar ve onlardan kat kat daha fazla sayıda bireysel çatışmalara şahit olmuştur. Geçmişe dönerim bazen yalnız kaldığımda ve geleceği düşünürüm. Acaba ırkımız geçmişine göre geleceğini yönelendirmeyi ve iradesini kullanmayı ne zaman öğrenecek? Bu sayısız sun-i felaketlerin iki sebebi vardır bir tanesi hükmetmenin verdiği adice zevk diğeri ise sahip olma duygusu. Milyarlarca insanın yaşadığı dünyada her gün şehriizde ve hatta mahallemizde birileri birilerine sahiplenmek ve hükmetmek için hala o eski yöntem ile; yüzüne gülüp el altından hainlikler yapan bir sürü insan yok mu? Kaçınız sizin de başınıza kuvvetle muhtemel gelen böyle bir olayın farkına varabildiniz? Kaçınız sahte dostlarınıza karşı gerçekleri koruyabildiniz? Kaçınız sevginizi, aşkınızı koruyabildiniz? Sorarım size kaç tane gerçekten dostum diyebileceğiniz insan tanıdınız hayatınızda? Kaçınız dostluk, arkadaşlık ve çıkar üzerine düşündünüz?Ben bu dünyaya yalnız geldim. Bir dost buldum kendime sadece bir tek dost, zamanında dostluğunu anlayamadığım o dost çok uğraştı gözümü açmak için işte o dost şimdi çocuklarımın annesi, kaç hikaye olmuştur kimbilir benim ki gibi ama kaçı böyle mutlukla sonlandı ki? Bir çoğundan geriye boynu bükük, umutsuz insanlar kaldı. Onlar, bizlerin suçu insanlara, insanlığı öğretemeyen bizlerin suçu... Sevgiyi ve aşkı aşağılayan bizlerin suçu o kadar çok ki bu saatten sonra ancak bireysel olarak kurtarabiliriz mahvettiğimiz yaşamları. Peki ama bunu kaçımız yapar ki bencillikten sıyrılarak kaçımız koruyabilir ölmek üzere olan sevgiyi? Bunu başaranlara ne mutlu ki gerçekten onlar kudretlidirler. Onların bu çabalarını baltalamak isteyenler ise ancak kuvvetli olabilirler. Kudret an gelecek kuvvet karşısında mutlak galibiyetini alacaktır işte o günü görecek olan insanoğluna ne mutlu...Baştan başa bir sahnedir yeryüzü. Bütün kadın ve erkekler girip çıkan oyuncular sahneye. Bir insan nice kılıklara girer yedi çağını yaşarken hayatın.Bulunduğumuz şu çağda ilkel olduğunu söylediğimiz atalarımızdan daha mı medeniyiz? Yaşadığımız çağ değil mi sevgileri öldüren? Bu çağın insanı değil mi küçük hesaplar uğruna kutsal sevgiyi harcayan, kalp kıran, mutsuz yaşamlar bırakan medeni dediğimiz bu insanoğlu değil mi? Güzellikleri mahvettiğini görmeyen, görmek istemeyen bu insanlar mı oluşturacak geleceği? Çocuklarım sevgiden yoksun dünyada yaşayacakları için üzülüyorum, gözyaşı döküyorum, bir gün gelecek karşılarına çok sevecekleri bir insan çıkacak onla rın ama o insan bu çıkar dünyasının adi kurallarına kapılarak onları sevgisizliğe itecek, başka kucaklarda sıcaklık arayacak ve böyle olması gerektiğine inanarak kendisini motive edecek. Sonra, sevgi dolu çocuklarım sevgiden nefret edecekler. Dünyanız öyle iğrenç ki bu yüzünü gördüğünüzde, yaşanmaya değecek bir yer değil...Sizlere sözüm kendilerini kandıranlara. Umarsızca kullanarak yıktığınız bu yaşamlar, sebepsiz yere suçlar yüklediğiniz bu canlar eğer ki sizlerden nefret etmiyorsa gerçekten sevdikleri içindir. Ve sizler hala bunu görmemekte direniyor iseniz, korkunuzdan ve güçsüzlüğünüzdendir, yaşamadığnız duyguların, sevginin güzelliğinin korkusundan hayatları daha ne kadar mahvedebilirsiniz? Sevgiyle dolu bu nadir insanları çıkarcı dünyanızın adi ve bir o kadar da korkak insanlarına benzetemezsiniz. Onların yürekleri sevgi ile yoğrulmuştur, bir kişiyi severler ve o sevgileri uğruna bin defa ölürler. Bu dünyada en güçlü insanlar sevgileri uğruna her şeyi göze alabilen bu insanlardır, onların gücü sizlerinki gibi kağıt parçaları ile satın alınamaz onların gücü yüreklerinden gelir. Sordun mu hiç kendine? Kaç kere onu sevdiğimi söyledim diye? Ona onu sevdiğini söylemek cesaretini gösterebildin mi her yerde? Onu sevdiğin için seninle dalga geçen menfaatçi sahte dostlarının alay etmelerine karşı koyabilecek kadar güçlümüydün? Eğer bunları yapabildi isen sen gerçekten bir insansın, yaşayan bir insan. Ama yapamadı isen sen aciz bir insansın, çevresindeki sahte dostlarının çıkarları uğruna harcadığı, kendini harctan ve kullandıran bir zavallısın sadece. O kadar zavallısın ki eminim ona yaptığın haksızlıkları o hayatta iken abul etme cesaretini gözterebilecek kadar, ondan özür dileyebilecek kadar gurur bile taşımıyorsun. Kendini övüyorsun ama gördüğün gibi övdüğünün aksine sen sadece güçsüz bir korkaksın.Ey insanoğlu şu anda yaşadığın hoş olmayan şeyler için hiç geçmişine dönüp de bir baktın mı? Yaşadığın problemleri çözmeye çalıştın mı yoksa herşeyi kesip attın mı? Yoksa sen de birçoğu gib düşüncelerinde yanıldığını öğrenmekten korktuğun için mi geçmişine dönemiyorsun, bunun için mi yeni insanlar arıyorsun? Bunun için mi bir yaşamı mahvediyorsun? Bu kadar korkuyorsan yaşama. Unutma mahvettiğin o yaşam için eğer gerçekten değerli isen bir gün yıkık bir şekilde onu tekrar bulacaksın. O zaman duyacağın vicdan azabı şu an yaşayacağın korkudan kat kat daha fazla rahatsız edecek seni, utanacaksın.Gerçek insanlar, yürekten sevebilenler, işte onlar sevgileri uğruna, sevdikleri uğruna canlarını verebilirler. Kaçınız bunun yüceliğini geç olmadan görebilecek kadar insansınız? Kaçınız sizi gerçekten seven bir yürek için, gerçekten sevdiğiniz bir yürek için yılmadan mücadele ettiniz? Herşeye kaçınız göğüs gerdiniz...Felsefe taşının bulmanın gizemli yollarında giderken sakın arkana bakmayı unutma, önünde katetmen gereken o uzun yolun sonundaki aydınlığa ancak bu şekilde ulaşabilirsin.Kişisel menkıbeni bulduğunda içinde garip şeyler hissedeceksin. Hiç yaşamadığın güzel şeyler, için bir tuhaf olacak. Sakın şaşırma belki bu senden büyük, belki bir kadın belki bir erkek olacak. İşte o an hayat ikiniz için başlayacak. Yaşamınızın bu noktası yeni bir dönem olacak. Eğer bu dönemde zayıf olursanız çevrede bir çok yıpratıcı etken size saldıracak, çoğu dostunuz gibi görünecek ve belki de bu doat zannettiğiniz kişiler, iradenizin zayıflığını kullanarak sizi koparacaklar. Bunun için güçlü olup birbirinize sıkıca bağlanmalısınız, öyle ki dost zannettiğiniz o kişiler gerçek dost olana dek...

 

SEVGİ ÜZERİNE

 

Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış. "Dünyada sevilmek istemeyen kişiyok gibidir" diye başlıyor. "Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyormuyuz?" diye soruyor..

Sonra anlatmaya başlıyor.."Sevgi üç türlüdür!.."

Birincinin adı "Eğer" türü sevgi!..

Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar..

Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşıl
arsan seni severim. Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur" diyor. Bir şarta bağlı sevgi.. Karşılık bekleyen sevgi.. "Sevenin,istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar..
"Nedeni ve şekli bakımından be
ncildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey
kazanmaktır." Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil,hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor
ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğin de, düşkırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken annebaba sevgisin de bile "Eğer" türüne rastlanıyor.

Yazar bir örnek veriyor. Birgenç Tokyo Üniversitesi giriş
sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için, çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle "Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin" diye bağırıyor. Delikanlı "Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın" diyor. Baba daha çok kızarak,delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor.
"Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı" diyor yazar..

"Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki
beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı!.." İnsanlar "Eğe
r" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.. "Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, bu genç adamın yaptığı gibi, yaşamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir" diyor, Masumi Toyotome.. İlginç değilmi?..

ikinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi..

Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor: "Bu tür sevgide kişi,birşey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey yaptığı için sevilir. Başka birinin o
nu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır."

Örnek mi?..

"Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!)"
"Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.."
"Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven ve
riyorsun ki.."
"Seni seviyorum.Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsunki.."

Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor.
Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır b
ir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu türsevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün, "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldıki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana.. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer.

Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler.
Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açıkBMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.

"O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor,
Toyotome..
"Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz" diyor.Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var..

Birincisi.. "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?" korkusu..

Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdik
leri.. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği.."İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan doğar. İkincisi de.. "Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı.. Aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını.. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş..

Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çoğu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür" diyor.. Peki o zaman, gerçek sevgi,güvenilecek sevgi ne?.." Ve işte sevgilerin en gerçeği!..* * *

"Üçüncü tür sevgi benim 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür" diyor yazar.Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için "Eğer" türü sevgiden farklı bu.. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp,böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgide değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan "Birşey olduğu için" değil, "Birşey
olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız?..Rağmen sevgi..

Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "rağmen" tapar!.."Kişi dünyanın e
n çirkin, en zavallı, ensefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile.." Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur" diyor. "Farkında olsanızda,olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir." Bunun böyle olduğundan nasıl emin?.. Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor..

"Şu soruma cevap verin" diyor. "Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kim
senin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmezmiydiniz?.. Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?.." Devam ediyor Toyotome.. "Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmezmiydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?."
"Diyelim sıradan bir yaşamınız var.. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde g
erçek,derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?.." diye soruyor ve yanıtlıyor: "Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar." Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi..
"Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır." Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome.. "Bugün yaşadığımız toplumda herke
si doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor.. Anlatıyor.. "Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir." Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?.. Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla anayemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.. Hani nerede?.. Hepsi o..
Ve asıl çarpıcı cümle en sonda..

"Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!.."

 



[ M E N Ü ]