"hikâyesi hikâyeme benzeyenler için"
I.
pembe bir güldür tebessümün
acının ansızın olgunlaştırdığı
masum bakışlarına iliştirilmiş
annesinin kirpiklerinden süzülüp
yüzünün yapraklarında karar kılan
-şebnemler hâşiyedir
zaman bağrı yanık annelerin
yetim gönüllerinde çağlayan ırmak
ateşin eritemediğini
sabırla eritendir
-ağıtlar kâfiyedir
annen rüyalarda yaşar onu
sense yaşayan bir rüyasın annesinin gözünde
sormamıştır sana kimse
sen kimsin?
ya rüyân nedir?
-hayaller hâfiyedir
II.
"sana yakışmaz ağlamak
artık yaşamana bak"
diyene kulak verdin
gömdün acılarını Lezgi kabristanına
bir pembe gül oldu avuçladığın toprak
kokladın ve sürdün yanaklarına
-ağlamak nâfiledir
bir koşuydu ayrılık
gül kokulu, toprak
tadındabir şarkıydı yaşamak
uşşâk makâmında
yaşayarak öğrendin hayatı
koklayarak, tadarak...
şiirler mersiyedir
demiryollarına bakarak
asırlarca susardın
bunaldıkça insanlardan
anılara kaçardın
-tahattur maziyedir
III.
sessiz filmlerden siyah-beyaz
koşarak çıkagelen
baban saçlarını okşarken
hariçten bir korna sesi
ya da annenin ılık nefesi
çekip alırdı seni
uyanıkken daldığın geçmiş zaman düşlerinden
hüzünler âsûdedir
nüksettikçe acıların
tenha gölgelere sığınır
tebessümler takınırdın
çiy taneleri vermeseydi ele
pembe gülü nasıl tanırdım?
-saklanmak beyhûdedir
Derbent, 25.05.1997