Jim De Vault ve Sioux Türküleri...
Arada sirada, yeni müzigin yükselmekte olan sanatçilarina yer verdigim bu sütunlarin konugu, Jim De
Vault bu kez... "Keope ve Dostlari" ve onlarin ardindan Scott Garrigus üzerine yazdigim tanitma
yazilarim, çok olumlu okur tepkileri aldi. Bu güzel tepkiler, Türkiye'de, bu türde konulari izleyen, sayica sinirli
olmasina karsin yüksek ilgi gösteren bir kitlenin varligini belli etti. Jim De Vault, düsünebileceginiz gibi,
bagimsiz müzik olusumlarinin ilginç kimliklerinden biri... Konugumuz, bu kez güneyden, çesitli dizilerden
ayrintili olarak taninan bir bölge olan Texas eyaletinden. Ama, bizde "pembe dizi" diye de tanimlanan, "sabun
operalarindaki igreti tiplerden" biri degil. Daha önce konuk ettigim sanatçilardan en belirgin farkliligi ise, son
aylarda digerlerine kiyasla daha yogun bir biçimde listelere girebilmesi. ABD'deki liste olusumlarinin özelligi
kisaca söyle: Bir eyaletteki basarinin, ABD disindaki herhangi bir ülkeyle neredeyse esdeger bir konumda
olmasi, çok sayida nitelikli ürünün piyasaya çikmasi, ancak yerel listelere yogun bir biçimde girilebildiginde, ABD çapinda bir basarinin sözkonusu olabilmesi.
Jim De Vault'yu daha önceki konuklarimizdan ayiran diger bir özelligi de, birbirinden uzakmis gibi görünen türleri birlestirebilmesi ve bu farkli biresimlerle listelere
girebilmesi. Sanatçi, komsu sanat dallarindan da "nasibini alabilmis" bir kisi: 70'li yillarda yagliboya resme
baslamis, Irving Arts Association'in ödülünü kazanmis; albümlerinin kapaklarini kendisi hazirliyor! 1982 - 87
yillari arasinda yogun bir radyoculugu var: Bagimsiz sanatçilarin, Texas eyaletindeki radyolarda
yayimlanabilmesi için oldukça "SIKI" bir savasim vermis, yöredeki yapimcilarin anlayislarina yeni ve taze
boyutlar getirmis. Radyoculuk döneminde epeyce bir "ses getirmis", Lair of Carmel Dragon isimli,
on dakikalik bir tini kolaji üretmis. Kendince ilk ciddî yapiti bu tini kolaji... Multimedya ve filmcilik alaninda,
çevrecilik anlayisinin yerlestirilmesi ve "yeniden degerlendirme" yöntemlerinin dogaya olumlu katkilari
üzerine yarim saatlik bir görsel yapit hazirlamis. Dallas'li blues sarkicilarindan Cricket Taylor'in klibini
yönetmis.
Siir konusunda da etkinlikleri var: Yillar boyunca yazageldigi siirlerini, The Weeping Stone
(Aglayan Tas) adiyla, tek cilt olarak Internet'te yayimlamis ve dostlarinin yakistirmasiyla "Sanal
Evren Ozani" da olmus sonunda... Bagimsiz müzik üretimi üzerine de oldukça hos bir görüsü var sanatçinin: Isin iyi yani, isteyen herkesin üretebilmesi; isin kötü yani önüne gelenin üretebilmesi. Bu yaklasim, Türkiye'deki olusumlari da, müzik olsun, görsel medya olsun, açiklamiyor mu?
Genelde, bagimsiz yapimlar konusunda sinema örnegi, bu gelisimleri epeyce açikliyabiliyor: Ürünleri
tikanmaya baslayan Hollywood, giderek bagimsiz yapimcilara, ABD disindaki sinemaya, festivallere karsi daha
bir duyarli olmaya itildi dogal olarak. Önce basarili bulduklari çalismalarin dagitimini üstlenen düzen, yeni
yapimlar için bunlari kotarabilen bagimsizlarla anlasma yoluna girdi. Örnegin, bir Robert
Redford'un çabalari olmasa idi, alternatif-bagimsiz sinema bu denli bir hizla ilerleyemeyecekti;
Theremin'le ilgili belgesel de olmayacakti. Birkaç özel ilgisi olan kisi disinda, kimse müzik tarihinin
"el sürülmeden çalinan" tek sazini taniyamayacakti, büyük usta Leo Theremin de,
onlarca yil sonra yeniden gündeme gelemeyecekti.
Dilerseniz yine Jim De Vault'a dönelim ve yararlandigi müzik türlerine bir gözatalim: Ambient, blues, rock ve
etnik ögeler... Kanada'da dört hafta süreyle listelerde kalan albümü Steel Breeze, ambient, blues ve
rock ögelerini içeriyor; Wakan adli son albümü, yogun bir biçimde yerli (kizilderili) Amerikan
halkinin kültürüne yer veriyor. Oldukça güçlü, elektronik bir altyapiya sahip olan albüm, Ohio'da ve New York'ta listelere girdi son aylarda (Kasim ayinda, Binfen'in 7. siradan listeye girdigi Cleveland'de,
Wakan da 11. siraya yükselmisti). ABD'deki çesitli yayin organlarinda, aralarinda benim elestirilerimin de
bulundugu, 90'li yillardaki albümlerinde (Voice of All, Cruise Missile, Cascades1 ve
Cascades2), belirli bir düzeyde, Jean Michel Jarre etkileri var. Bu etkilerin ana nedeni,
JMJ'in elektronik müzik tarihindeki saygin yerini almis, ünlü Houston konseri... Bu albümlerinde az da olsa
Akdeniz nitelikleri var! Sarki söyledigi parçalarda, Arthur Brown'u animsatan Jim, efekt aygitlarini son
derecede özgün bir biçimde kullanabiliyor.
Son olarak, Wakan'in ne anlama geldigini söyleyip yazimi noktalamak istiyorum: Bir Dakota (Sioux) sözcügü
olan "Wakan", gözle görülmeyen, gizemsel nitelikleri, güçleri tanimliyor. Müzikle de iletilebilen bu güçler, Sioux türkülerinin ana varolus nedeni... Baris üzerine söylenmis, özgün Sioux ezgilerinden yola çikan albümün ana amaci da, dinleyenin gözündeki olasi perdeleri kaldirmak ve onu baris adina kazanmak...
© Murat Ses (Linz/Avusturya) Subat 1996