DÖNMELİK

 

Yahudilerin Osmanli Devleti'nin esas unsuru Türkler ile hakimiyet yarisina girmeleri dönmeler ile baslar. Bu dönem masonlar'dan önceye dayanir ve Sabatay Sevi (Sabbatay Zevi) adli ruh hastasi bir Yahudinin basinin altindan çikmistir. Akillara durgunluk verecek kadar süratle gelisen ve insani hayretten hayrete düsürecek kadar karmasik olan Sabatay Sevi olayi, sadece Türkiye Yahudilerini etkilemekle kalmamis, hemen bütün dünya Yahudilerini tesirine almistir. Hadise Sabatay Sevi'nin mesihligini ilân etmesi ile baslamis, Yahudi cemaatinin önemli bir kismini pesine takmasiyla doruga çikmistir...

Her ne kadar olay, Sabatay Sevi'nin Müslümanligi kabul edip yandaslarini da Islam'a çagirmasiyla sona ermis gibi görünürse de, Türkiye'de hâlâ varligini sürdüren bir dönme toplulugunun ortaya çikmasi açisindan büyük önem tasir. Burada bir kaç kelimenin tam mânâsini vermek yerinde olacaktir.

- Muhtedi: baska bir dinde iken, samimi olarak Müslümanligi kabul eden kisi... Ihtida, hidayet, yani Tanri'nin yardimina mazhar olarak hakikate erme anlamina gelir.
- Mürted: Müslüman iken Islam'dan çikip baska din kabul eden kisi... Irtidad'dan gelir... Tard kelimesiyle baglidir... Yani aslinda lâyik olmadigi için dinden çikarilmis demektir.
- Münafik: Müslüman görünmesine ragmen baska bir din tasiyan, içi baska, disi baska kisi... Dönme tabiri en çok buna uymaktadir.
- Mütedeyyin: Islam'dan baska bir dine samimi olarak bagli kisi... Aslinda dindar anlamina gelir... Bazen yanlislikla Müslümanlar için de kullanilir.

YAHUDİLER VE MESİHLER
Yahudilerdeki mesih beklentisi daima onlarin basina belâ olmustur. Hz. Isa, Hz Muhammed gibi gerçek peygamber ve kurtaricilari hep reddetmisler, ama sahte mesihlerin pesine takilmaktan kendilerini alikoyamamislardir.

M.S. 400 yillarinda giritli Mose diye bilinen biri mesihlik iddiasiyla ortaya çikmistir. Yahudilere onlara arz-i mevud'a götürecegini vaadetti. Onlarin artik paraya mala ihtiyaci olmiyacagini söyleyip ellerinden her seylerini aldi. Sonra belirli günlerde onlari parti parti bir buruna getirip denize atlamalari istedi. Sözde yüzüp karsida arz-i mevud'a ulasacaklardi... Bunlardan çogu öldü... Bir kismi denizciler tarafindan kurtarildi, ama açikgöz Mose'yi bulmak mümkün olmadi!.. Topladiklariyla sivisip gitmisti!..

Sonra Halife Yezid zamaninda serene diye biri ortaya çikti. O da Yahudilere devlet vaad ederek etrafina epey adam topladi. Ancak halife kendisini yakalatip sorguya çekince, bunu Yahudilerle alay etmek için yaptigini söyledi!..

1146-1160 yillari arasinda iran Yahudileri arasinda Menahem Ben Solomon diye biri çikip mesih oldugunu iddia etti. Tam o günlerde haçlilar Kudüs'te bir krallik kurmuslardi. Taraftarlari ile amediye kalesine saldirip orasini kendisine merkez yapmak istedi. Ancak yenildi ve öldürüldü!

Hemen arkasindan iki açikgöz çikip Yahudilere henüz her seyin bitmedigini, kendilerini kutsal topraklara götüreceklerini vaad ettiler... Bunlar kandirabildiklerinin mal ve mülkünü sattirdilar. Paraya çevirdiler. Sonra o kisilere yesil elbiseler giydirip karanlik bir gecede surlardan "kurtulus" atlamalarini söylediler. Onlar da atladi... Yahudiler arasinda o yil "Amut Tayyaran" olarak anilir... Yani kus gibi uçmaya çalisanlar yili!..

Daha niceleri vardir... Ama bunlarin en dikkat çekeni Sabatay Sevi'dir. (kaynak: Dönmeler ve Dönmelik Tarihi, Dr. Abdurrahman Küçük).

Sabatay Sevi 1626'da Izmir'de dogdu... Gençligi Avrupa'da 30 yil din savaslarina (1618-1648) denk gelir ki, bu savaslar mason Frederik'in Bohemya krali olmasi ile baslamisti. Babasi Türklerin "Kara Mentes" diye bildikleri Mora'dan gelme Mordehey Levi adindaki Yahudi idi... Sabatay'i Isak D'alba adli hahamin yanina verdiler... Dini bilgisi bu suretle gelisti... 15-16 yasinda Yahudi tasavvufu diyebilecegimiz Kabbala'yi inceledi...

Kabbala ayni zamanda bir nev'i Tevrat hurufiligidir... Yani Yahudi alfabesinin her harfine bir rakam vererek kelimelerden mânâ çikarma sanatidir. Çok zeki olan Sabatay, Kabbala'ya göre, Sabatay Sevi adinin 814 rakami ile "kaadir" anlamina geldigini gördü... Ve bundan yararlanmak istedi!.

Yahudi inanisina ve Kabbala'ya göre 1648'de mesih'in zuhur edecegi söyleniyordu... Sevi iste bu mesihin kendisi oldugunu söyledi!.. O tarihte 22 yasindaydi... Tabii kimse inanmadi... Ama Sevi yilmadi.. Istanbul'a Selanik'e gitti... Ailesinin, kendisini bu sevdadan vazgeçirmek için 3 defa evlendirmesine ragmen, sevi ermislik iddiasindan kizlara yaklasmadi... Bu arada hiristiyanlarin da 1666'da bir mesih bekledigini ögrendi ve talihini bir de o tarihte denemek istedi... Hazirliklara basladi. Misir'a, Kudüs'e gitti... O sirada osmanli topragina pek çok Polonya Yahudisi göçmüs, bunlarin bir kismi da Kudüs'e gelmisti... Sefil ve perisan haldeki bu insanlar manevi bir güç arayisi içindeydiler... Sabatay Sevi'nin mesihlik iddiasi pek taraftar bulmamasina ragmen, dilden dile yayiliyor, bir uçtan bir uca Yahudilerin yasadigi her yere ulasiyordu... Sabatay Sevi bu arada bir firsati degerlendirerek, Kudüs Yahudilerine yardim toplamak için kahire'ye gitti... Ve oldukça yüklü bir yardimla döndü.

Bu arada polonya'daki karisikliklar sirasinda anne ve babasini kaybetmis sara adli fettan bir kizin kulagina sevi'nin mesihligi dedikodusu çalindi... Kiz da bundan yararlanmak isteyerek bir rüya uydurdu... Güya kendisine gaipten bir nur görünmüs ve 1666 yilinda ortaya çikacak Sabatay Sevi adli mesih ile evlenecegi müjdelenmisti... Bu rüya da agizdan agiza yayildi ve Sevi'nin kulagina kadar geldi. Nihayet ikisi kahire'de Sevi'nin dostu Sarraf Rafael Jozef'in evinde evlenerek kehanetin(!) gerçeklesmesini sagladilar... Bu olay, zaten yakisikliligi, hakim görünüsü ile gittikçe daha etkili olmaya baslayan Sevi'nin söhretini arttirdi.

SABATAY SEVİ'NİN PEYGAMBERLİK İDDİASI VE BAŞINA GELENLER
Sevi'nin en büyük yardimcisi ise 20 yaslarinda iken tanistigi Gazze'li Nathan adli Yahudi idi... O da din konularinda bilgili idi, ama bir baska özelligi daha vardi... Bes parasi yokken Gazze'nin sayili zenginlerinden Samuel Lisbona'nin kör ve topal kiziyla evlenmeye razi olmus, bu suretle hayal bile edemeyecegi bir servete kavusmustu...

Bu kurnaz ve zengin Yahudi, bir gün Sevi'ye yine uydurma bir rüya naklederek "bir nurun Sabatay'in Mesih oldugunu söyledigini" ve buna inandigini belirtti... Ancak ufak bir sarti vardi (!), Sevi de Nathan'in peygamber (Kahin) oldugunu kabul edecek ve açiklayacakti!... Böylece Nathan'in serveti de hizmetlerinde olacakti!..

Sabatay Sevi bu firsati hiç kaçirmadi.
(Yandaki “D”yi çekip, gizlenenin resmine tıklayınız)

Böylece, bozacinin sahidi siraci, ikisi birbirini taniyip mesih ve peygamber ilan ettiler... Ve Kudüs'ten fazla bir tepki görmemek için Sevi'nin Izmir'e dönmesine karar verdiler... Sevi önce halep'e ugradi ve beklemedigi bir ilgi gördü... Sahte mesih Sabatay 1667 yilinin eylül ayinda adeta kaçmak zorunda kaldigi Izmir'e döndü... Hahamlarin tepkisini çekmemek için bir bayram gününü bekledi ve o gün halka mesih oldugunu tekrarladi...

Gördügü ilgi üzerine sinagog sus-pus oldu... Bir süre sonra Izmir kadisi'ni ziyaret etti. Türkçesi bozuk oldugu için agabeyi tercümanlik yapti... Gayrimüslimlerin islerine karismamayi gelenek haline getirmis olan Osmanli devlet memurlari gibi, kadi da olup bitenden haberdardi ama, Sevi'yi dinlemekle ve ziyaretinin sebebini sormakla yetindi. Sevi bocaladi ve sultan'in aleyhinde bulunan üç Yahudiyi ihbar etmek için geldigini söyledi!..

Bu ziyaret dahi söhretini arttirdi... Almanya'dan, adalar'dan, Polonya'dan bile Yahudiler gelip kendisini ziyaret etmeye basladilar. Sevi bu arada üç nikahli karisina el sürmemesinin acisini çikartarak, gelen Yahudi dilberlerinden, "mesh etmek" bahanesiyle, nasibini almaktan geri kalmadi1.. Karisi Sara ise bunlara göz yummasinin dogru olacagini sezmisti... O da gönlünü baska erkeklerle eglemeye devam etti.

Osmanli'nin müsamahasi Sevi'nin hirsini arttirdi... Bir gün bütün Yahudilerin krali olarak taç giydi!.. Ardindan beyannameler yayinlayip dünyayi 38 kralliga ayirdigini, her birinin basina da yakinlarindan birini tayin ettigini duyurdu!.. Izmirli Türkler ise bu olaylara biyik altindan gülmekle yetiniyorlar, yetkililer ise hala seslerini çikartmiyorlardi...

Bir ara Sevi, bir firsati degerlendirerek, bir Italyan Yahudisi olan Jozef Penhaz'i, Hz. Isa'ya özenerek sözde diriltti... Söhreti daha da büyüdü!..

Sonunda saray ise el koydu. Padisah, IV. Mehmet ve sadrazam da Köprülü Fazil Ahmet Pasa idi. Ahmet Pasa olayi ögrenince Sevi'nin Istanbul'a getirilmesini emretti. 1668'de Istanbul'a getirilip önce Çavusbasi'nin önüne çikarilan Sevi iddialarindan inkar yoluyla kurtulmaya çalisti ama, fena halde dövülüp zincire vuruldu. Bu arada Istanbul'daki Yahudiler "mesih geldi." Diye büyük heyecan içindeydiler. Hatta bazilari, Sevi'nin zindana atilmasini protesto etmek için dükkanlarini açmadi. Bu arada isteyenlerin sahte mesihi ziyaretine izin verildi. Iste bu ziyaretçilerden biri, sarayda etkili sadrazam sarrafi Mordehay Kohen'in oglu Yuda Celebi idi. Oglunun israrlarina dayanamayan sarraf, sadrazam'a Sevi'nin sikintili hayatini anlatinca, Ahmet Pasa Sevi'yi daha rahat olan Aydos kalesi'ne sürdü. Sevi, müritleri ve sekreteri Samuel Primo'yla birlikte Aydos'a gitti.

Bütün bunlar Osmanlilarin diger bütün Türkler gibi kendi topraklarinda yasayan azinliklara karsi ne kadar müsamahakar oldugunun çok açik bir delilidir. Eger böyle bir iddiayi bir Türk öne sürse idi, çoktan kellesi vurulurdu. Aydos'ta yasayan Sevi'nin ziyaretçileri gün geçtikçe artmaya basladi. Öyle oldu ki, Aydos'u ziyaret adeta Kudüs'e hacca gitmis kadar makbul addedilmeye basladi.

Avrupa'nin bir çok kesiminden Yahudiler varini-yogunu satip sahte mesihi görmeye geliyorlardi!.. Bunlarin arasinda Nehime Kohen adinda bir din alimi de bulunuyordu... Kohen'nin ufak bir arzusu vardi... O da Sevi gibi mesih olmak istiyordu!.. Buna da bir kulp bulundu. Eski Yahudi kutsal kitaplarinin birinde, biri Efrahim'in, biri de Davud'un oglu olmak üzere iki mesihten söz ediliyordu... Kohen iste bu ikinci mesihlige talipti!... Alçakgönüllü oldugu için de Davud'un oglu olma serefini Sevi'ye birakmisti!.. Bu iki kisi Aydos kalesinde tam üç gün pazarlik ettiler... Sonunda anlasamadilar... Fena halde bozulan nehime kohen, Edirne'ye gidip Padisahin av sarayi olarak kullandigi eski saraya basvurdu... Sevi'nin bütün sirlarini söyledigi gibi, onun saltanat pesinde oldugunu belirtti... Bunun üzerine Sabatay Sevi bir gece Aydos'tan alinip Edirne sarayi'na getirildi.

Bu olayin bir sebebi de Canakkale halkinin Sevi'yi ziyarete gelen Yahudilere yiyecek yetistirememesinden, kitlik çekmelerinden dolayi yaptiklari sürekli sikayettir.

Edirne Yahudilerini bir telas aldi!... Ama bir süre sonra mesih'e kursun islemeyecegi, kiliç kesmeyecegi iddialari öne sürüldü!.. Herkes her an bir mucizenin olacagindan emin görünüyordu.

Edirne sarayinda cereyan eden sorguya çekme isleminde sadrazam kaymakami Mustafa Pasa, seyhülIslam Minkirzade Yahya Efendi, sultanin imami Vani Efendi hazir bulundular... Padisah IV. Mehmed de adet üzerine bitisik odada kafes arkasindan durusmayi izledi. Tercüman da Sultan'in bashekimi, muhtedilerden (Yahudi iken Müslüman olmus) Mustafa Fevzi Efendi idi. Sülalesi "Hayatizadeler" olarak bilinirdi.

Mustafa Fevzi Efendi Sevi'ye söyle dedi :
- "Ey Mordehay oglu Sabatay Sevi, mesihligini ilan ettin. Simdi göster mucizeni!"
- "Ne mucizesi efendimiz?.."
- "Simdi anadan üryan soyunacaksin... En mahir okçularimiz vücudunu nisangah yapacaklar... Oklar islemezse sen hakikaten mesihsin!.. Islerse Allah yardimcin olsun."
- Sevi'nin korkudan dili tutuldu!... Sonra mesihligi de bütün iddialari da reddetti!.. Hepsinin baskalari tarafindan uyduruldugunu söyledi.

Sultan IV. Mehmed tatmin olmadi... Eger Sevi söylediklerinde samimi ise Müslüman olmali, degilse kellesi gitmeliydi!.. Yahudi asilli, eski adi Moche Ben Rafael Abravanel olan Hayatizade Fevzi Efendi'nin, bu teklifin yapilmasinda etkisi oldugunu kabul etmek pek yanlis olmaz... Neticede Sabatay Sevi Yahudi olarak girdigi Edirne Sarayi'ndan Müslüman, daha dogrusu DÖNME olarak çikti!..

Taraftarlari bir türlü inanmak istemediler!.. Hatta Sevi'nin içeride Müslüman din alimleri ile tartismaya giristigi ve onlari alt edip, Padisah'i da sasirtarak çiktigi rivayetleri yayildi!.. Halbuki içeride dilbazligi ve bilgisi ile meshur “Hünkar Seyhi” lakabiyla ün yapmis Vani Efendi vardi. Sevi'nin onun karsisinda laf edebilmesi mümkün degildi!..

Dönmeler ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Yahudi, Yahudilikten dönmez!"
Hadisi ve Kur'an'in münafiklar hakkindaki âyetlerinin isaret ettigi gibi, Sevi yalnizca dis görünüsüyle Müslüman oldu!.. Sevi, bir kurnazlik daha yapti... Sultan'a ve müftüye müracaat ederek taraftarlarini Müslüman yapmak için izin istedi!.. Onlari özel bir kiyafet altinda toplayacak, bu da diger Yahudilere örnek olacakti!.. Saray buna da izin verdi. Böylece sarikli cübbeli, "disi Müslüman-içi Yahudi" bir dönme toplulugu olustu... Tâ Istanbul'dan Bagdat'a, hattâ Kudüs'e kadar!...
Bunlar kendilerine "müminîn" adini taktilar, yâni inanmislar... Ama neye inandiklari belliydi!..

Sabatay Sevi bu arada 18 emir yayinladi. Emir kelimesiyle Musa'nin on emri'ni hatirlattigi için Yahudilere, 18 sayisiyla da Müslümanlara sirin görünmek istemisti. Bunlar arasinda iyi huylar telkin edenleri de vardi (Allah'in birligine inanmak, yalan söylememek, aralarina kaatilleri almamak, zinâ etmemek gibi), saçma kurallar vazedenleri de (Kral Sabatay Sevi'nin hakiki mesih olduguna imân etmek, adi geçince saygi göstermek, Müslüman oldugu günü bayram olarak kutlamak gibi)...

Bir de gizlilik emredenler vardi :
- "Davud'un mezmuru hergün gizli okunsun. Müslüman Türklerin âdetlerine onlarin gözlerini örtmek için riâyet edilsin. Müslümanlarla nikâh kiyilmasin!.."

Sabatay Sevi ayrica 16 tane de bayram koydu ki, bunlar günümüzde bile dönmeler tarafindan, Müslüman Türklere farkettirmemek için geceleri kutlanir... Bunlarin farkedilmesi, aramizda hâlen belirsiz dönme olarak yasayanlarin taninmasina da yardimci olacaktir.

Bu bayramlardan en önemlisi, bizde Alevîlere atfedilen bir olayla ilgilidir. "kuzu bayrami" olarak bilinen bu bayramda 22 mart gecesi en az iki erkek, iki kadin olmak üzere toplanilir ve kuzu yenir. Yemek bitince isiklar söndürülür (eskiden mum isigi idi)... Bundan sonrasi ise burada yazilamayacak kadar edep disidir!.. Bu birlesmelerden dogan çocuklar kutsal sayilir. Bayramin bir adi da "dört gönül bayrami"dir.

TÜRK DEVLET İDARESİNDE YAHUDİ ETKİSİ   ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
 

Tarih........................Olay

1443..............Fatih'in Yahudi Levi'yi saraya almasi
1481..............Fatih'in Yahudi hekim Jacop tarafindan zehirlenmesi
1530..............Kanuni'nin Josef Nassi'yi saraya almasi
1666-1738......Sabatay Sevi ve dönmeler dönemi (Yahudiler + dönmeler)
1738-1915......Masonlar dönemi (Yahudiler + dönmeler + masonlar)
 

Dönme İlhan Arsel’in İslâm düşmanlığının vesikasını okuyunuz

Sabatycilari Özellikleri

Sabatacıların Evsafı hakkındaki yazıyı okumak için tıklayınız

Buna bir de 1699'dan itibâren gittikçe artan ve âdetâ vezirlere hükmeden yabanci devlet elçilerinin baskilari eklenince Osmanli Devletinin düstügü acikli durum daha iyi ortaya çikar!..

Dönmelerin özelligi asla Müslümanlardan fark edilmemeleridir!.. Adlari Türkçe, büyük çogunlukla Müslüman-Arap adlaridir... Mehmed, Mustafa, Ismail, Ibrahim gibi… soyadlari Türktür... Türk gibi giyinirler… Yahudi olduklari için sünnetlidirler... Mevlevilik, Bektasilik, Melamilik gibi tarikatlara sizmislardir.

Tek fark Kur'an tâbiriyle münafiktirlar... Yâni Islâm'a uygun konusur, hattâ bâzen uygun davranir, ama farkli düsünürler. En tehlikelisi de Türklerden ve Türkiye'den çok Bati'ya yakin olmalaridir.

Maalesef bugün devlet kademelerinin en önemlileri, disisleri teskilâti ve medya, dönmelerin elindedir. Isin en kötüsü, bu Yahudi dönmelere son dönemde bir de Ermeni, Rum, Italyan dönmeler eklenmistir...

Bunlarin isimleri tamamen Türk, ama kendileri Ermeni, Rum, vs. Ve din olarak Hiristiyandir. Türk ve Müslüman olmadiklari ancak öldüklerinde cenaze törenlerinden ve gömüldükleri yerden anlasilir. Meselâ TRT'nin meshur sisko spor spikeri Erman Talay'in Ermeni oldugu ancak öldügünde cenazesinin Ermeni mezarligina gömülmesiyle farkedilmisti!.. Baska örnek mi istersiniz?.. TRT televizyon dairesi baskani Nilgün Artun(yan), meshur fotografçi Ara(m) Güler(yan), meshur sözlük yazari Pars(ak) Tuglaci(yan)... Saymakla bitmez!..

Hemen ekliyelim ki, bizim saf ve sâdik Yahudi, Ermeni, Rum veyâ dönme vatandaslarimizla bir alip veremedigimiz yok!.. Biz sâdece "Türk" görünüp te gavur gibi hareket edenlerle ugrasiyoruz!

Onlar Osmanli Devleti'ni batirdilar... Türkiye Cumhuriyeti'ni de batirmaya ugrasiyorlar da ondan. Dönmeler kendileri ile ilgili belgeleri, milli kütüphaneye, devlet arsivlerine vereceklerine; götürüp Israil hükümetine teslim etmisler... Bu da Israil’i Türkiye’den daha çok kendilerine yakin saydiklarinin delilidir. Yani bizim onlara güvenmememizi hakli çikariyor!

Bizim tahminimiz, Türkiye’de halen "dönme" özelligini tasiyan, yani "disi Müslüman içi Yahudi" olan 6.000-8.000 kisi oldugu yönündedir. Ancak bu rakam küçümsenmemelidir. Bunlarin büyük kismi, kadin-erkek ayirmadan Türkiye’de bürokrasinin, medyanin ve is dünyasinin önemli noktalarinda yer almakta ve bizce büyük sorun yaratmaktadirlar.

Eger masonik "esitlik" prensibi tatbik edilse dahi, nüfusumuzun ancak 10.000’de birini teskil eden bu topluluktan ancak 1 veya 2 dönmenin bürokraside ve isadamlari listesinde yer almasi gerekirdi!.. Halbuki su anda en az 600 dönme "meshurlar" listesinde boy göstermektedir.

Bu son derece etkin Yahudi dönmelere bir de Ermeni, Rum ve levanten (Avrupa, bilhassa Italyan kökenliler) dönmeleri ekleyince, Türkiye’nin niye felakete sürüklendigi ortaya çikar. Bugün Türkiye’de 10.000-12.000 kadar Rum ve bir o kadar da Ermeni ve levanten vardir... Yine masonik "esitlik" anlayisiyla hareket etseniz dahi, bunlardan ancak 3 ila 6 kisinin Türk bürokrasisinde, medyasinda ve is ve sanat dünyasinda yer almasi gerekirken 1.000’den fazlasinin Türk ve Müslüman görüntüsü altinda faaliyet gösterdigine sahit olursunuz. Fotografçi Ara(m) Güler(yan)’dan tutun, Arman (Ermeni) Talay, Coskun Sabah’a kadar ”meshurlar” listesinde pek çok "dönme"miz vardir.

Türkiye’deki bütün Yahudi-Ermeni-Rum-levanten vatandaslarin ve dönmelerin toplam sayisi 50.000 etmez!... Yani, bir milletvekili bile çikartmaya yetmez iken; hemen her dönem Faik Nüzhet, Cahit Karakas, Coskun Kirca, Ismail Cem gibi 5-10 kisi meclis’e girebilmekte, hatta bakan olabilmektedir.

Tekrar edelim ki, bizim Rum-Ermeni-Yahudi ve dönme vatandaslarimiza kin gütmemiz söz konusu degildir. Bizim sikayetimiz onlarin azinlik olmalarina ragmen, bu ülkenin imkanlarindan Türklerden daha fazla yararlanmalari ve ülkeyi kendi menfaatleri ve Avrupa’nin direktifleri yönünde kullanmalaridir. Bu gidisin mutlaka ve mutlaka önlenmesi, azinliklarin etkisinin azaltilmasi gerekmektedir.

Özetlemek gerekirse, Islamiyet önce 660’li yillarda "Müslüman" görünümlü Yahudilerin mezhepler araciligi ile, sonra da 1660’larda yine "Müslüman" görünümlü Yahudilerin tarikatlar araciligi ile dejenerasyonuna ugramis, bugünkü karmasik halini almistir.

Bundan ne sonuç çikar?.. Su sonuç çikar: yüzyil öncesinde Istanbul’un en önemli tekke ve dergahlarinda feyz ve irsat dagitan seyhlerin bir kismi "disi Müslüman içi Yahudi" dönmeler idi!.. "disi Müslüman içi Yahudi" dönmeler cami yaptiriyor, evini tekke haline getiriyordu. Bunlar ayni zamanda mason localarinda yabancilarla, düsmanlarimizla isbirligi içinde ülkemizin parçalanmasina, bati hegemonyasina girmesine alet oluyorlardi.

Acaba simdiki pek meshur tarikat seyhlerimizden kaçi dönme, hiç arastiran var mi?..Neden her mason locasi, mutlaka bir Yahudi ve bir kaç dönme olmadan kurulamiyor?.. Bu sorular hep zihinlerimizi kurcaliyor!..

II. Abdülhamid dönemindeki üç büyük güç Ittihat ve Terakki Cemiyeti, Mason Localari ve Ordudur... Ittihatçilar ve masonlar içinde Yahudiler ve dönmeler etkili, Orduda ise Ittihatçilar etkilidir. Sonuç: Abdülhamid’in devrilmesinde, mesrutiyet döneminde ve 1. Cihan Savasi felaketinde Yahudi ve dönmelerin payi büyüktür!..

O dönemin meshur dönmeleri ögretmen Sevki Efendi, Tüccar Ata Efendi, gazeteci Fazil Necip, maliye naziri Cavit Bey, Halil Ali Efendi, tarikatçi Ali Örfi Efendi ve Osman Zevki Efendi idi. Simdiki büyük dönme aileleri ise Ipekçiler, Bezmenler, Dilberler, Atabekler’dir... Acaba bunlarin Türkiye’nin bugünkü sikintilarinda paylari nedir?..

Biz hep söyledik... Dönme olsun olmasin, Türkiye’de yasiyan Yahudi asilli vatandasimizdan kendi irkdaslarinin ülkesi Israil’e düsmanlik beklemeyiz. Zaten Israil’e kuru kuruya düsmanligin da bir anlami yoktur... Ancak bu Yahudi asilli vatandaslarimizdan her Türk kadar Türkiye’ye hizmet bekleriz.

Çeçen asilli vatandasimizin elbetteki Çeçenistan’a sempati duymasindan daha tabii bir sey olamaz. Biz de en az onun kadar Çeçenistan dostuyuz. Ama kendini "ben Türk degilim, Çeçen’im" diye ayirmasini, Türkiye’de Çeçenlik gütmesini hiç hos karsilamayiz. Çeçen milliyetçiligi ancak Çeçenistan’da yapilir. Biz ona "bu Türk degil, Çeçen" diye ayirim yapmiyoruz ki!.. Tam tersine, tüm Çeçenleri, Çerkezleri, Lazlari, Gürcüleri, Osetleri, Abazalari, Kürtleri, Bosnaklari, Pomaklari, Hiristiyan Gagauzlari, Musevi Karayimleri bagrimiza basiyoruz. Onlar bizim canimiz, cigerimiz!..

Isteriz ki, bütün dönmeleri de, bütün Rum, Ermeni ve Yahudi, Levanten vatandaslarimizi ayni sicaklikla kucakliyalim. Ama her seyden önce onlarin bunu haketmesi lâzim. Bizim içimizdeki onlarla ilgili "gavura hizmet" ve "ihanet" kuskularini silmeleri lâzim!..

Fener baspapazi Rum Bartolameos, Türkleri Amerika’ya sikâyet ederken; Istanbul’da devlet kurmaya kalkarken nasil onu Türk sayabiliriz ki?.. Dönme Fuat Bezmen Türkleri dolandirip Amerika’ya kaçmisken, üstelik "ben Yahudi’yim, Türkiye’de Yahudilere baski yapiliyor" derken, biz nasil Bezmenler’e sempati duyabiliriz ki?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
 

YAHUDİLER TÜRK SOYUNDAN MI?  (Uluyan Bozkurt Ergenekon’dan mı çıktı? WM)

PEK ÇOK MASONUN BİLMEDİĞİ BU İDDİALARI DOĞRU SAYARSAK, TRUVALILAR DA ARKADYALILAR DA YAHUDİ KÖKENLİDİRLER. AYNI ŞEKİLDE FRANKLARI UZUN YILLAR İDARE EDEN MEROVENJ HANEDANI DA YAHUDİDİR!...
BUNA NE DERSİNİZ BİLEMEYİZ AMA, MASONLARIN DİN DÜŞMANLIĞININ, İKTİDAR HIRSININ, GİZLİ TAVIRLARININ ARKASINDA İŞTE HEP BU KARIŞIK EFSANELER, HURAFELER YATMAKTADIR. HALBUKİ İSRAİL HZ. YAKUB'UN ADIDIR. HZ. YAKUB DA HZ. İBRAHİM'İN TORUNUDUR. HZ. İBRAHİM'İN BABASININ ADI AZER İDİ. HAZAR DOLAYLARINDAN GELME TÜRK OLDUĞU, TA HZ. MUHAMMED ZAMANINDAN BERİ RİVAYET EDİLİR!..
BİZ DE O ZAMAN DERİZ Kİ, YAHUDİLER TÜRK SOYUNDANDIR VE HZ. İBRAHİM'İN HAYIRSIZ TORUNLARIDIR. TÜRKLERE DE, HZ. İBRAHİM'E DE LAYIK OLAMAMIŞLARDIR. MASONLAR DA, HZ. MUSA'YA BİLE KARŞI GELEN HAYIRSIZ OĞLU HAYIRSIZ BENJAMİN'İN SOYUNDANDIR!.. HZ. İSA'YA BUNLAR İHANET ETMİŞLERDİR. İSLAM'A BUNLAR FESAT KATMIŞ, BUNLARIN SOYU HAÇLI KILIĞINDA KAN DÖKMÜŞ, ALLAH'IN EMİRLERİNE KARŞI GELMİŞTİR!.. BUNLAR HZ.NUH'UN GEMİYE BİNMEYİ REDDEDEN VE TUFANDA YOK OLAN OĞLU KADAR MEL'UNDURLAR!.. AYNI AKIBETE DE UĞRAYACAKLARDIR!.

Bu yazı Musa Hiram’ın Masonluk Sitesinden alınmıştır. Kendisine teşekkür ederiz.

Bu siteyi tavsiye etmek için arkadaşının eMailini yaz

 

BİR SONRAKİ SAYFA - TIKLA