Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

Ne Kadar Gerçek

Ne kadarınız gerçek sizin? Kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasında kilitler altında sakladığınız gerçek duygularınızla gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza? Söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir kriziyle, ya da büyük bir acıyla, yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz içinizde? 
Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri? 
Sevip de söyleyemediğiniz, özleyip de açıklayamadığnız, ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize gömdüğünüz oluyor mu? Korkaklıklar var mı? Kalleşlikler var mı? Yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi bekliyor? 
Göründüğünüz insan mısınız siz? Yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur içinizde? Ya da yıkılmış bir kentin harabalerini mi taşıyor sunuz? 
Derininizde neler saklıyorsunuz? 
........... 
Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde? 
Günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz?Günahları sevmiyor musunuz? Seviyor musunuz yoksa? 
Uzun bir yolculuğa çıkar gibi duygularınızla düşüncelerinizi denklere sarıp da içlerinizde bir yerlere mi yerleştirdiniz? Bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz?Aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve denklerinizi hiç açmayacağınızı bilerek... 
Birgün çıldırsanız da, bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça söyleseniz neler duyacağız sizlerden?Gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya, yoksa korkaklığın altında bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi büyümüş yiğitlikler mi? 
Kızgınlıklarınız yok mu sizin, öfkeleriniz, isyanlarınız? 
Aşklarınız yok mu? 
Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz? 
Esaretten kurtulsanızda gerçekler dökülse ortaya, kendinize şaşar mısın? 
Hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler var diye? Hangi unutulmaya çalışılmış sevgiler, dile getirilmeyen özlemler, söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler, hangi boşvermişlikler, hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde? 
Ne kadarınız gerçek sizin? 
Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz kendinizden? 
Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı turuncu pırıltılı külrengi bir gecede, şimşeklerle boşanan bir yağmur başladığında şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz, ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz kapıyı usulca? Gördükleriniz ağlatıyor mu sizi? Bu kadar gerçeği, o odada saklayıp, hayatı yalandan yaşadığınızı farketmek nasıl bir sarsıntı yaratıyor? 
Yoksa ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de ıssız gece, sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlamıyor mu? Korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden? Kırkıncı odanız size de mi kapalı, kendi kendinize de mahrem misiniz? 
Ne kadarınız gerçek sizin? 
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? 
Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan, hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu? Kendinizi bir yerlere terkedip de gitmek istemiyor musunuz, bütün yalanlarınızdan uzak bir yere? 
Şöyle rahatça bütün duygularınızı, bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara, kendinizi bile yanınıza almadan... 
Ah...aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız kimleri saklıyorsunuz koynunuzda? 
Yüksek sesle eleştirip de içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var? Kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi korkaklığınızın itirafını nerelerde gizliyorsunuz? 
Ne kadarınız gerçek sizin? 
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? 
Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu? Yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size? 
Neler var kırkıncı odada? 
Otuz dokuz odadan yapılmış hayatınızı, kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı yaşıyorsunuz? 
Niye yapıyorsunuz bunu? Açsanıza kırkıncı odayı, yağmurlu bir gecede belki... 
Belki de hiç açmasınız, kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü, kendinizden sıkılarak. 
Ahmet Altan