KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


KAFKASYA KÖKENLİLERİN TÜRKİYE'DEKİ DAĞILIMI - 2

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ndeki ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927 tarihindedir.... Bugüne kadar yapılan hiç bir sayımda etnik köken sorulmamıştır.

1927 ve 1935 sayımlarında "âile arasında konuşulan dil nedir?" sorusuna cevap aranmıştır.

- 1940 ve 1950 nüfus sayımında, "ev içinde konuşulan dil nedir?" sorusu,

- 1955 sayımında "ev halkının kendi aralarında konuştuğu dil nedir?" sorusu

- 1960 ve 1965 sayımında ise, "ev içinde ve âile içinde konuşulan dil nedir?" sorusu vardı.

Benzer bir soru 1965-1985 arasındaki 4 sayımda da yer almıştır. Ancak 1990'da böyle bir soru sorulmamıştır.

Sayımlarda

- YABANCI DİLLER: ALMANCA, İNGİLİZCE, İTALYANCA, vs. şeklinde;

- MAHALLİ DİLLER: KÜRTÇE, ARAPÇA, ABAZACA, ÇERKESCE, GÜRCÜCE, LAZCA, BOŞNAKÇA, vs. şeklinde,

- AZINLIK DİLLERİ: ERMENİCE, RUMCA, YAHUDİCE şeklinde

belirtilmiştir.

Herhalde TÜRKÇE ile aynı sayıldığı için AZERİCE, TÜRKMENCE, MESKETÇE, TATARCA'ya bu listede yer verilmemiştir.

1927 yılı sayımında KAFKAS dili olarak yalnız ÇERKESCE ayrı gösterilmiş ve 95.901 kişinin bu dili evde konuştuğu tesbit edilmiştir... GÜRCÜCE, LAZCA, ABAZACA gibi KAFKAS dilleri 171.000'i bulan DİĞER DİLLER arasında yer almıştır ki, bunlara ALMANCA, BULGARCA vs. de dahildi.

Bunların yarısını KAFKAS kökenli sayarsak, 85.000 eder ki, toplam 180.000 kişi o dönemde KAFKAS kökenli olduğu görülür.

Aslında bu değerlendirme son derece gerçekçidir. İletişimin son derece kısıtlı olduğu; yol, vasıta, telefon, radyo bulunmadığı gözönünde tutularsa, ülkedeki bütün KAFKAS kökenlilerin kendi aralarında anadilleriyle konuşabildiklerini kabul etmek yanlış olmaz.

Bu değerlendirmeyi gerçekçi kılan ikinci husus ta, sayımın büyük göçlerden 10-50 yıl sonra yapılmış olmasıdır... İster 1877-78 KAFKAS isyanı sonrası olsun, ister 1917 İhtilal sonrası olsun, göç edenlerin büyük kısmı hayattadır. Daha önce, 1834'de göçmüş olanların da çocukları, torunları hayattadır. Ülkenin iktisâdî, siyasî durumu bu kişilerin yerli TÜRKLER ile kaynaşmasına fazla imkân tanımamıştır.

1927'de TÜRKİYE'nin nüfusu 14 milyon kadardı... Böylece o dönemde TÜRKİYE'deki LAZ, ÇERKES, GÜRCÜ, ÇEÇEN, ABAZA, ADİGE olanların Nüfusun ancak %1.3'ünü teşkil ettikleri kolayca görülür!..

Ali Tayyar Önder, "TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı" isimli kitabında ÇERKES, ÇEÇEN, ABAZA, ADİGE hepsini ÇERKES başlığı altında toplayıp:

Çerkesler ..... 300.000 .... % 0,41

rakamlarını bulmamış mıydı?...

Halbuki KAFKAS YAZILARI dergisi bu oranın bugün %7 olduğunu öne sürmektedir. 1927-2000 arasında hiç bir önemli büyük göç olmadığına göre, bu artışın gerçekçi bir yanı ve açıklaması yoktur!..

Yine aynı oranla gidilirse, kolayca görülür ki, 75 milyon nüfuslu bugünkü TÜRKİYE'de bütün KAFKAS kökenlilerin sayısı 975.000 kadardır ve 1 milyondan azdır... Bu rakam yerli TÜRKLER'le evlenip karıştıklarını da nazar-ı itibara almadan bulunan rakamdır.

Yukarıdaki rakama, Ali Tayyar Önder, "TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı" kitabından LAZ ve GÜRCÜ toplulukları bir arada gösterildiği

Lazlar ...... 200.000 ..... % 0,27

rakamları eklenirse, 500.000 eder ki, kalan Kafkas kökenlilerin TÜRKLER ile karıştıklarını gösterir.

1927 sayımında önemli bir tesbit te, evde "Kürtçe" konuşanların oranının % 8.9 olmasıdır... Bu da 1.246.000 kişi demekti.

Tekrar belirtelim ki, bu rakam çok gerçekçidir. Ulaşım, eğitim ve haberleşme imkânlarının son derece kıt olması sebebiyle bütün Kürt aşiretleri o dönemde 50 kadar değişik ağız ve lehçe kullanıyorlar, çoğu da TÜRKÇE bilmiyordu.

Ancak hemen eklemek gerekir ki, konuşulan ağızların hepsinin tek bir dil imiş gibi bir araya toplanması, yanlış olmuştur.

Aynı oranla gidersek bugünkü 75 milyon nüfuslu TÜRKİYE'de "kürt" aşiretlerine mensup kişi sayısı 6.675.000 olur.

Ali Tayyar Önder, "TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı" kitabında Kürtler ve Zazalar

Kürtler ....... 5.000.000 .... % 6,76

Zazalar .... 800.000 .... % 1,08

olarak gösterilmektedir ki, yukarıdaki sayıya yakındır. Toplam 7-7.5 milyon olsa da, farketmez!.. Ancak %10 olur!..

DOĞU ve GÜNEYDOĞU ANADOLU'da nüfusun BATI ANADOLU'ya göre çok daha fazla arttığı öne sürülerek bu rakamı düşük bulanlar çıkabilir.

Ancak unutmamak gerekir ki, DOĞU illeri nüfusunun tümü kürt kökenli değildir!.. En az yarısı kendini her bakımdan TÜRK olarak tanımlar. İkincisi bu iller BATI illerimize %50 varan bir göç vermişlerdir, ve göçenler bir nesil sonra kürtlüklerini unutup tamamen Türkleşmişlerdir!..

O yüzdendir ki, anarşik bölücü olaylarda 15 milyon nüfuslu İSTANBUL'da HAKKARİ'den, hattâ DİYARBAKIR'dan daha fazla "kürt" yaşamasına rağmen, sokaklara dökülenler 3-5000 kişiyi geçmez!..

Yine 1927 sayımının ortaya koyduğu bir başka önemli husus ARAPÇA konuşanların %3.98 gibi yüksek bir oranda olmasıdır. Bu, GÜNEY ve GÜNEYDOĞU illerimizde "kürt" sayılan pek çok vatandaşımızın aslında ARAP kökenli olduğunu gösterir. İbrahim Tatlıses gibi...

Aslında bu son derece tabiidir. OSMANLI DEVLETİ zamanında HALEP, ŞAM, MUSUL vilâyetlerinde TÜRKLER, Kürt aşiretleri, ve ARAPLAR hep bir arada yaşamakta idiler.

Bu orana göre 1927 yılında TÜRKİYE'de 231.000 kadar ARAP kökenli vardı. HATAY'ın TÜRKİYE'ye katılmasıyla bu rakam biraz daha yükselmiştir. Şu anda aynı oran gözönünde tutulursa 2.985.000 kadar ARAP kökenli TÜRK vatandaşımız olduğu düşünülebilir. Nüfus oranının bölgede yüksek olmasına rağmen, iç göç, evlilikler vs. sebebiyle rakamda fazla artış olduğunu sanmıyoruz.

Ali Tayyar Önder, "TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı" kitabında:

Araplar ..... 800.000 .... % 1,08

rakamını vermektedir... Bu da Arap kökenlilerin büyük ölçüde Türkleştiğini göstermektedir... Bu şaşırtıcı değildir, çünkü aynı şekilde SURİYE, IRAK, LÜBNAN, ÜRDÜN, MISIR, LİBYA, TUNUS, CEZAYİR'de pek çok TÜRK zamanla Araplaşmıştır!

ARAP dili, "kürtçe" ağızlardan, ve KAFKAS dillerinden daha şanslıdır. KUR'AN eğitimi sebebiyle TÜRKLER arasında dahi ARAPÇA bilenlerin sayısı artmaktadır. Ancak bu dilin aile arasındaki kullanılmasında belirgin bir azalma olduğu inancındayız. Daha sonraki sayımlar bizi doğrular mahiyettedir.

URFA, MARDİN, HATAY, ADANA, İSKENDERUN gibi illerimize sahip çıkmaya çalışan Kürt bölücüler; bölgede kendilerinden çok daha fazla sayıda ARAP kökenli vatandaşımız olduğunu hatırlamalıdırlar!.. Üstelik, dediğimiz gibi, bu yörelerinin nüfusunun en az yarısı da öz-be-öz TÜRK'tür, TÜRK boylarından gelir.

1927 yılı sayımında, TÜRK-RUM mübadelesine rağmen, RUMCA konuşanların oranı %0.88 idi. Bu 123.200 kişi demektir. Aynı oran korunabilseydi, bugün TÜRKİYE'de 660.000 Rum olması gerekirdi. Ancak Rumlar'ın sayısı gittikçe azalmış, ve bugün ancak İSTANBUL'da 1000 kadar, bütün TÜRKİYE'de de tahminen 1.500 kadar Rum kalmıştır.

Ali Tayyar Önder, "TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı" kitabında:

Diğerleri .... 300.000 .... % 0,41

Diğerleri grubunda 60.000 Ermeni, 25.000 Yahudi, 1.800 Rum vardır... (Ali Tayyar Önder, TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı, 15. Baskı, 2007, sf. 46)

Esas konumuzu teşkil eden KAFKAS dillerini konuşanlardan ÇERKESLER (ve aynı gruba dahil edilen ÇEÇEN ve ADİGELER) 1927 yılında nüfusun ancak % 0.66'sı kadardı. Yoğun bir şekilde yaşadıkları illerin hiç birinde de nüfusun %5'inden fazlasını teşkil etmiyorlardı. (Kafkasya Yazıları, sayı 1, sf. 22-24)

Örnek vermek gerekirse,

BOLU'da 12.000 kadar ÇERKES vardı, (% 5.54),
KAYSERİ'de 13.616 (&5.72),
KOCAELİ'nde 8.959 (%3.13),
TOKAT'ta 7.131 (%2.71),
ÇORUM'da 5.297 (%2.14)

ÇERKES asıllı vatandaşımız yaşıyordu.

1935 yılı sayımları ise daha da enteresandır. KAFKAS dillerinden GÜRCÜCE, ÇERKESCE, ABAZACA ve LAZCA anadil ve ikinci dil olarak gösterilmiştir. Biz hepsini o etnik kökene bağlı olanlar olarak kabul ediyoruz.

- ÇERKESCE : anadil 92.000.... ikinci dil 15.000.....

- GÜRCÜCE: anadil 57.000.... ikinci dil 16.000.....

- ABAZACA: anadil 10.000..... ikinci dil 2000.....

- LAZCA anadil 63.000..... ikinci dil 5.000......

Bu neyi göstermektedir?.. Bizce nüfus artmış, ancak eğitim vs. sebebiyle bazı KAFKAS kökenliler TÜRKÇE'yi daha çok kullanmaya başlamışlardır. Meseleye böyle bakılırsa, ÇERKES grubundaki ÇERKES, ÇEÇEN, ADİGE asıllıların 8 yıl içinde yaklaşık 96.000'den 107.000'e çıktıkları görülür. Nüfus artışı olarak normaldir. Ama evde ÇERKESCE (veya ÇEÇENCE, ADİGECE) konuşanların sayısı takriben %5 düşmüştür.

Aynı şekilde 1927 nüfus sayımında tesbit edemediğimiz

GÜRCÜ kökenlilerin toplam nüfusunun 73.000;
ABAZA kökenlilerin 12.000,
LAZ kökenlilerin ise 72.000

olduğu tesbit edilir.

1945 sayımında anadilde konuşanlar sayısında büyük düşüşler vardır.

- ÇERKESCE: anadil 66.691.... ikinci dil 21.032.... toplam: 87.723......

- GÜRCÜCE: anadil 10.000.... ikinci dil 15.711..... toplam: 25.711......

- ABAZACA: anadil 8.602..... ikinci dil 2.821.... toplam: 9.423.....

- LAZCA: anadil 46.987.... ikinci dil 12.618..... toplam: 59.605......

Hemen bütün KAFKAS gruplarında bir düşüş vardır. Bir dış göç olmadığına, nüfus sürekli arttığına göre bu azalma nasıl yorumlanabilir?

Bizce bu sonuç ATATÜRKÇÜ "MİLLET" ve "MİLLİYETÇİLİK" anlayışının bir sonucudur. Elbetteki ÇERKES, GÜRCÜ, LAZ asıllı vatandaşlarımızın sayısı da artmakta, ancak onların kendilerini TÜRKLER'den ayırmaları azalmaktadır!.. Zaten kendilerini TÜRKLER'e yakın hissettikleri için bu ülkeye göç etmişlerdir, o yüzden de kısa zamanda yerli TÜRKLER ile kaynaşmışlardır.

Bu siyaset 1950'lere kadar başarı ile yürütülmüştür.

1950 sayımında anadil-ikinci dil ayırımı yapılmamıştır.

- ÇERKESCE : 75.837,

- GÜRCÜCE : 40.076,

- ABAZACA: 17.200,

- LAZCA: 70.423

DİĞER DİLLER : 304.000

1950 sayımında GÜRCÜ, ABAZA ve LAZ kökenlilerin sayısındaki artış büyük ihtimalle 2. Dünya Savaşı dolayısiyle RUSYA'dan kaçanlardan dolayıdır... Ve bir de 1940 yılından sonra ATATÜRKÇÜ MİLLî SİYÂSET'in gevşemeye, etnik kökenlilerin ihmal edilmeye başlamasının sonucudur.

1955 sayımı sonuçları ise şöyledir:

- ÇERKESCE: anadil 80.000.... ikinci dil 72.000.... toplam: 152.000......

- GÜRCÜCE : anadil 72.604..... ikinci dil 47.000.... toplam: 119.604.....

- ABAZACA : anadil 14.000..... ikinci dil 12.000..... toplam: 26.000......

- LAZCA : anadil 31.000...... ikinci dil 19.000..... toplam: 50.000.....

Açıkçası LAZCA hariç, diğer ÜÇ KAFKAS grubunun artışına, "etnik kayırma"nın yaygınlaşmasından başka bir açıklama bulamıyoruz. Özellikle Demokrat Parti'nin iktidara gelişi, populist politikanın ön plâna çıkması, milletvekili ve bürokratların yandaşlarını kayırmaya başlamaları, seçim tavizleri Kürtçülük, Lazcılık, Çerkescilik faaliyeti adeta makbul hale getirmiştir. Burada azalmakta olan LAZ grubu bir sonraki seçimde artış gösterecektir.

1960 nüfus sayımı sonuçlarına göre:

- ÇERKESCE: anadil 63.137..... ikinci dil 65.061.... toplam: 128.198.....

- GÜRCÜCE : anadil 52.000.... ikinci dil 54.948..... toplam: 106.948.....

- ABAZACA: anadil 4.689..... ikinci dil 8.091..... toplam: 12.780......

- LAZCA : anadil 21.703..... ikinci dil 38.275..... toplam: 59.978.....

Yalnız 1950 sayımından itibaren gözönünde tutulması gereken bir husus ta artık bu rakamların TÜRKİYE'deki LAZ, ÇERKES, GÜRCÜ kökenlilerin tam sayısını vermediğidir. Çünkü bir kısmı artık bu dilleri konuşamamaktadır.

1965 sayımı sonuçları:

- ÇERKESCE : anadil 58.339..... ikinci dil 55.030.... toplam: 113.369.....

GÜRCÜCE: anadil 32.944..... ikinci dil 48.976.... toplam: 81.920....

- ABAZACA: anadil 4.563.... ikinci dil 7.836..... toplam: 12.399.....

- LAZCA: anadil 26.007.... ikinci dil 59.101.... toplam: 85.108....

Görüldüğü gibi, göçmen KAFKAS kökenli gruplar, tıpkı Kürtler gibi büyük şehirlere kaydıkça yerli TÜRKLER ile daha çok kaynaşmakta, ve en önemli fark gibi görünen dillerini unutmaktadırlar. 40 yıl içinde nüfus iki kat artmış ama, bu dilleri konuşanların sayısında büyük bir artış olmamıştır.

Ancak etnik farklılıklar ortadan kalkarken KİMLİK sorunu ise daha keskinleşmiştir!.. Hele 1990'dan sonra gerek Kürt, gerekse Kafkas kökenliler AVRUPA ve AMERİKA tarafından sistemli bir şekilde körüklenen bir kimlik arayışına girmişlerdir. Halbuki, ne KAFKAS kökenlilerin, ne de Kürt aşiretlerinin TÜRKLER'den görünür hiç bir farkları yoktur!.. Mahallî kıyafetlerin kullanımı bile azalmıştır. Mahalli yemekler TÜRKİYE'nin her tarafında pişirilir olmuştur. LÂHMACUN, KARADENİZ PİDESİ, HAMSİ PİLÂVI, ÇERKEZ TAVUĞU artık hemen her şehirde bulunabilen yemeklerdendir. O bölgelerde ise İSKENDER KEBABI, hattâ Mc DONALDS dükkânları açılmıştır!..

Bizce nüfus sayımı bu sorunu çözecek en önemli araçlardan birisidir. Bizim ülkemizde yaşayan insanların kökü-kökeninden hiç bir korkumuz yoktur. Hangi boy veya soydan geldiği de bir sorun teşkil etmez!.. Bilâkis, bu ülkede yaşıyan insanların tümünün nereden geldiğini, hangi boy veya soydan geldiği, hangi aşiret veya oymağa bağlı olduğu, anadilinin ne olduğu, hangi dilleri, lehçeleri, ağızları konuşabildiği son derece önemlidir.

Bu yüzden 2010 yılı veya bir sonraki nüfus sayımında herkese hem anadili, hem de kökeni sorulmalıdır!..

Ancak ANADİL daha önce yapıldığı gibi ÇERKESCE-KÜRTÇE şeklinde genel gruplar halinde değil; TÜRKİYE'de tespit edilmiş olan 86 ağız ve lehçe olarak sorulmalıdır!..

Biz, insanımıza,

- Kendinizi tam anlamıyla TÜRK sayıyor musunuz?
- Kendinizi (Laz, Çerkes, Kürt) kökenli TÜRK mü sayıyorsunuz?
- Kendinizi TÜRK saymıyor musunuz?

sorularının bile sorulmasını istiyoruz!..

Böylece bütünleşmiş kaynaşmış bir millet oluşturmakta ne kadar başarılı veya başarısız olduğumuzu da görmek mümkün olacaktır!.

Böylece kendilerini TÜRK adından koparıp "kürt" başlığı altında toplamak istiyenlerin ortak bir dili olmadığı, 50'ye yakın değişik ağız konuştukları, sayısı belirsiz aşirete bağlı Kürt, Zaza, Dımıllı, Dersimli, Guran, Süryani, Keldani, Yezidi gibi küçük gruplardan oluştukları, sayılarıyla görülecektir!..

TÜRKİYE'de 25 milyon değil, yaklaşık 7 milyon "Kürt" olduğu, bunların çoğunun "Kürtçe" bilmediği, ve kendini TÜRKLER'den ayırmadığı ortaya çıkacacaktır!..

Aynı şekilde, 1000 ayrı yerleşim birimine dağıldıklarını kendileri itiraf eden, ancak çeşitli KAFKAS gruplarını AZERİ ve MESKETLER'i dışlayarak, kalanları LAZ, ÇERKES başlığı altında toplamaya çalışan KAFKAS bölücüleri de derslerini alsınlar!...

Kimin gerçekten ÇERKESCE, kimin ADİGECE, kimin ŞABSUĞCA, kimin KUMUKÇA, kimin TATÇA, kimin LAKÇA, kimin DARGICA, kimin ABAZİNCE, kimin LAZCA, kimin LEZGİCE, kimin AVARCA, kimin OSETÇE konuştuğunu görsünler!..

Ve kanımız bir, canımız bir, dinimiz bir KAFKAS göçmenlerinin bizden ayrı olmadığını anlasınlar!..

Ve ayrı "kültürel hak" talebinde bulunurken, bunu gözönünde tutsunlar!.

Bilsinler ki, bu ülkede hepimizi birleştiren güçlü yapan TÜRKLÜK ve TÜRKÇE'dir!.

Ve KAFKAS KÖKENLİLER, bu ülkenin en vatanperver kişilerindendir!..

***
  • DİĞER BÖLÜMLER : KAFKAS KÖKENLİLERİN TÜRKİYE'DEKİ DAĞILIMI - 3, BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , BÜYÜK ARAŞTIRMACI KÂZIM MİRŞAN'IN TESBİTLERİ