DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - 42

--- İzmirli Gamze'ye cevap: Teklifinize teşekkür ederim. Ancak şu andaki meşguliyetim sebebiyle katılmam mümkün değil. Selam ve sevgiler.

***

--- M.T. , 16.3.2015

Sn yazar,

Türkiyede ki etnik guruplar hakında ki yazınızı okudum. ilkdefa böyle seviyeli ve objektif bir yazarın yazısına rastladım. Ancak devlet kürtlere karşı ret ve inkar politikasını uygulamasaydı size yüzde yüz katılacaktım. saygılar...

CEVAP: Devlet Kürtler'e red ve inkâr politikası uygulamadı. Yalnız 12 Eylül 1980'den sonra, öncek terör ve kürtçü bölücülüğün ulaştığı seviye etkili oldu ve bir süre yasaklamalar geldi.

Hep söylerim, radyoda kürdîlî hicazkâr ve acemkürdî makamında şarkılar çalınırken, Kürtler'i nasıl inkâr edeceksiniz? Mümkün mü? Bizim dediğimiz, Kürt diye bir millet yoktur, kürtleşmiş (Türk, Arap, Acem, Ermeni asıllı) aşiretler vardır. Kürtçe diye bir dil yoktur. Bu aşiretlerin kullandığı 50 kadar aslı Farsça'ya dayanan, içinde pek çok Türkçe kelime olan ağız ve lehçe vardır.

***

--- 0534 başlayan telefonlu kişi , 17.3.2015
Subject: Mersin bölgesinde 3-4 asırdır b ulunduğumuzu öğrendim dedemden. Bizim etnik kökenimiz ne olabilir?Ş imdiden cevabınız için teşekkürler.

CEVAP: Türkmen-Yürük, yani TÜRK olduğunuz muhakkak ama aşiret, oymak öğrenmek isterseniz Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun Türkmen aşiretleri hakkındaki kitabına (6 cilt) bakınız.

***

--- S. Ç. , 31.3.2015

tezinizi baştan sona doğru inceledim,açıkcası çok büyük bir saçmalık gibi geldi bana

CEVAP: Olabilir, ama hangi sayfalar, hangi konular saçma geldi, bir de onu yazsaydınız da, biz de faydalansaydık.

***

--- ali veli , 25.5.2015 Subject: GILGAMIŞ DESTANI Gılgamış destanı ve kuran yazınızın sonunda tanrılar ifadesini çıkarırsak diyorsunuz. Gılgamışın nuhla karşılaşmış oldugunu varsayarsanız nuhun tek tanrılı dininden neden bahsedilmez destanda

CEVAP: aH ŞU İnternet dili ve yazısından bir kurtulabilsek!.. Büyük harf ve imlâ işaretleri kullanmadığınız için KUR'AN kelimesini kurmak'tan "kuran" olarak okudum, anlayamadım önce.

Her neyse, Nuh Aleyhisselâm M.Ö. 4000'lerde, Sümerler M.Ö. 3500'lerde görülür. Destanın tarihi M.Ö. 2000'lere kadar gider. Aradan bu kadar zaman geçtiği için Gılgamış'ta tek tanrıdan bahsetmemesini tabii görmek lâzım.

***

Temiz Eller, 29.6.2015

Ali Kerküklü’nün “Irak'taki Türkmenlerin Sessiz Çığlığı” isimli kitabı çıktı

Araştırmacı yazar Ali Kerküklü’nün 4.kitabı olan “Irak'taki Türkmenlerin Sessiz Çığlığı” IQ Kültür Sanat Yayıncılık tarafından yayınlandı. Kerküklü’nün yeni kitabı kitabevleri ve tezgâhlardaki yerini aldı.

Ali Kerküklü o bölgenin insanıdır ve bölgeyi de iyi tanıyor, doğup büyüdüğü bölgenin dili, psikolojisi, sosyo-kültürel yapısı ve bölgede yaşayan toplumların nasıl düşündüğünü bilen birisidir.

Ali Kerküklü 2006’de yazdığı “Oyun İçinde Oyun Kerkük” kitabında bölgenin geleceğiyle ilgili olarak çok önemli sayılabilecek bir öngörüde bulunmuştu:

“Bölgede bir yangın var, bu yangın komşu ülkeleri ilgilendirmez denilirse, herkes bilsin ki, bu yangın bölgeye sıçrayacak ve uzandığı her yeri alev alev tutuşturacaktır. Eğer zamanında gerekli önlemler alınmazsa Kürt bayrağının Mahabad (İran), Kamışlı (Suriye) ve Diyarbakır'da (Türkiye) dalgalanmayacağını kim garanti edebilir? Dış güçler zaten bu yangını körüklüyorlar. Bölge ülkeleri, olup bitenleri çok iyi takip etmeli ve birbiriyle işbirliği içine girmelidir. Çünkü bu yangın her geçen gün tüm Ortadoğu’yu kapsayacak derecede hızla ilerliyor.” (Yıl 2006).

50 sene önce Irak'taki senaryonun (kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon) aynısı Türkiye'de sahneleniyor, bu taleplerin altında yatan asıl gerçek topraktır. Sözde Kürdistan dört yöne (Irak, Türkiye, İran ve Suriye) genişleyince ve birleşince, Türkiye’nin birliğini devam ettirmek mümkün olur mu?

Suriye Kürtleri, ele geçirdiği Suriye şehirlerindeki (Cezire, Kobani, Afrin ve Tel Abyad) Kürt nüfusunu koruma adı altında bölgenin demografisini (nüfus yapısını) değiştirerek, Arap ve Türkmenleri göçe zorlayarak Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt yönetiminin temellerini oluşturmaya çalışıyor.Yani Suriye Kürtleri Irak’taki gibi Türkiye sınırı boyunca bir Kürt koridoru oluşturuyor. Nereye doğru? Akdeniz’e doğru! Sıra Türkiye’de!

Kitabın önsözünü yazan Ali Kerküklü bu yeni kitabında şöyle diyor: “3 milyon nüfuslu Irak Devleti içinde Türkmenler; Araplar ve Kürtler ile birlikte üç “asli unsur”dan birini oluşturmaktadır. Türkmenler, en eğitimli, kültürel düzeyi en yüksek ve şehir hayatına en alışkın etnik unsurdur. Buna rağmen önce “Araplaştırılma”, şimdilerde ise “Kürtleştirme” politikaları ile Türkmen varlığı ortadan kaldırılmaya ve kimliği yok edilmeye çalışılmaktadır. Türkmenler, yıllardır binbir çeşit baskı, eziyet, işkence ve katliamlara maruz kalmaktadır. Ne yazık ki bugün bile bu çileleri bitmeyip, korku altında yaşamaya devam etmektedirler. Bugün Türkmenlerin yurtları, yaşadıkları yerler bazı grupların işgali ve istilası altındadır.

ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgal etmesi ile 10 Nisan 2003’ten beri Irak’ta Türkmenleri sindirmek ve yıldırmak için Türkmenlere yönelik bombalı saldırılar düzenlenmektedir. Kamunun üst düzey Türkmen yetkililerine ve sivil kuruluşlara yönelik bombalama eylemlerinin yanında tutuklama, tehdit, suikast, sivilleri öldürme, göçe zorlama, mallarını ele geçirme, soygun ve fidye istemek için Türkmenlerin kaçırılmaları olayları bölgede yaşanmaktadır. Yani Türkmenleri dünyanın gözü önünde bölgeden arındırmak istemektedirler.

10 Haziran 2014 tarihinde Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) saldırılarından dolayı Irak’ta iç karışıklıkların başladığı günden itibaren yaklaşık 1 milyon 200 bin insan evini terk etmek zorunda kaldı. Musul'un 10 Haziran 2014'te IŞİD'in, Türkmen şehri Kerkük’ün 12 Haziran 2014’te peşmergenin ve Türkmen ilçesi Telafer’in IŞİD'in eline geçmesinin ardından önemli bir bölümü Türkmenlerden oluşan 375 bin kişi evlerini terk etti. Irak'ta yaşanan krizin en büyük kurbanı olan Türkmenler, doğup büyüdükleri topraklarda soykırıma uğrayıp, canlarını kurtarmak için yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda bırakıldılar.

Irak, IŞİD saldırılarından dolayı tam bir kaos ve göç dalgasıyla karşı karşıya kaldı ve bundan en çok etkilenenler ise pek gündeme gelmeyen Türkmenler oldu. Yüz binlerce Türkmen çöllerde, dağlarda ve yollarda cehennem sıcağında kendilerine barınacak yer aradılar. Güneşin altında günlerce bekleyen Türkmenler, kamyon, otomobil ve minibüslerle bir yerden bir yere gitmeye çalıştılar. İki üç aileyi birlikte küçücük arabalara tıkıştırılmış şekilde görmek sıradan bir durum haline geldi. Türkmenler Irak’ın içlerinde göç hâlinde iken panik hâli içerisindeydiler.

Irak Türkleri, IŞİD ve peşmerge arasında kültürel soykırım ve kitlesel soykırım tercihleri arasında bırakılmış, yüz binlerce Irak Türk’ü, ölüm ve zorunlu göç arasında sıkışıp kalmıştır. Irak Türklerinin can ve mal güvenliği, Türkmeneli’nin şeref, namus ve iffeti yok edilmeye çalışılıyor. Türkmenleri dünyanın gözü önünde bölgeden arındırılıyorlar. Türkmenlerin karşı karşıya kaldığı olaylar açıkça kıyım ve etnik temizliktir.

IŞİD, Türkmen illerinde katliam yaparken; Peşmerge de Türkmenlere zulmederken; Türkiye'de "Türkmen" ismine sahip çıkma manasında hareket eden bir hükümet yetkilisi dahi yoktu.

İnsan hakları konusunda faaliyet gösteren tarafsız ve bağımsız yabancı kuruluşların dahi durumlarına dikkat çektikleri Türkmenlerin sorunlarına yeterince ilgi göstermeyen ülkelerden biri de Türkiye’dir. Kamuoyunda sempati yaratmaya yönelik ufak adımlar dışında son yıllarda Türkiye’nin Türkmenler konusunda somut bir politika geliştirememiş olması son derece üzücüdür.

Dünya petrol üretiminin %72’ si “Büyük Ortadoğu” diye adlandırılan bu bölgede üretilmektedir. Bugün “stratejik ortak” olmakla övünülen emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli adımı, tüm dünya petrol rezervlerinin bulundukları ülke halklarının değil emperyalizmin tekeli altına alınması, dağıtımının yine aynı güç tarafından denetlenmesidir. Okyanus ötesinde hazırlanan ve 27 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi öngören Büyük Ortadoğu Projesi, bu coğrafyada adım adım uygulanmaktadır.

Petrol zengini Türkmen şehri Kerkük, bölgesel ve uluslararası bir öneme sahiptir. Resmi rakamlar bu kentin, dünya petrol rezervinin yüzde 7,5’ine sahip olduğunu teyit ediyor. Kerkük’te Petrol zenginliği olmasaydı Kerkük böylesinin önemi artar mıydı? Kerkük petrol kurbanıdır ve faturasını da insanlar canları ile ödüyor.

Türkmenleri, Irak’ın siyasi sahnesinden silmek isteyen Kürt gruplar, Türkmenlerin yaşadıkları bölgeleri demografisini (nüfus yapısını) değiştirmek, Kürtleştirmek ve ele geçirmek için tüm güçleri ile çalışıyorlar. Dış güçlerin hedefi bölgede bir Kürt devleti (ikinci bir İsrail) kurmaktır. Petrol zengini Türkmen şehri Kerkük olmadan, Kürt devleti kurma fikri bir anlam ifade etmiyor. Kuracakları devleti yaşatabilmek için bölgenin kalbine ve tüm hayat damarlarına mutlaka sahip olmak gerekiyor. Bunun bilincinde olan Kürt grupları, Kerkük’ü ele geçirmek ve Kerkük’ü Kürtleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Kürt grupların son yıllarda Türkmen şehri Kerkük´ü zorla ele geçirmek için uyguladığı sistemli çabalar herkesin malumudur. Tapu ve nüfus daireleri yakıp yıkılıp, tarihi Türk mezarları parçalanıp, Türkmenler zulümlerle yıldırılmaya çalışılırken; Türkiye, İran ve Suriye’nin Kürt Bölgeleri’nden gelen 700 bin Kürt Kerkük´e yerleştirilmiştir. Türkmenler ancak dillerinden, kültürlerinden hatta evlatlarının canlarından feragat etme şartlarıyla Kerkük´te kalabilme hakkına sahip olabilmişlerdir. Kürt grupların ortak nihai hedefi, Türkmenleri Iraktan çıkarmak ve bölgede bulunan petrol yataklarına hâkim olmaktır. Kerkük’ün Kürtleştirilmesi ise bu hedefe giden adımların en önemlisidir. Bu durumun gerçekleşmesi halinde, Kürtlerin büyük ideali “Büyük Kürdistan”ın dört yöne (Irak, Türkiye, İran ve Suriye) genişlemesinin önündeki en büyük engel de ortadan kalkmış olacaktır.

Türkmenler, bin yılı aşkın bir süredir Irak topraklarında yaşamaktadırlar, köklü geçmişi, ülkede bıraktığı zengin tarihî ve kültürel mirası günümüzde bile halen daha canlılığını korumaktadır.

Türkmenleri kim koruyor? Maalesef hiç kimse. Türkmenler, kendi kaderlerine terk edildiler.

İsrail, Irak’ın kuzeyindeki Kürt isyancı gruplar ile 1950’li yıllarda yakın ilişki kurmuştur. İsrail, Irak devletine karşı yapılacak isyanda kullanılmak üzere Iraklı Kürtlere büyük miktarda savaş malzemesi, silah, mühimmat, cephane ve askeri eğitim vermiştir. Irak’ın kuzeyinde topladığı Kürt peşmergeleri, uzman eğiticiler kullanarak eğitmiş ve Kürtlere yardım etmek için maddi ve manevi her türlü desteği sağlamıştır. Her adım, İsrail’in stratejisi ve menfaatleri çerçevesinde atılmıştır. İleride kurulacak kukla bir Kürt Devleti’nin İsrail üzerinde Araplar tarafından kurulan baskıyı hafifleteceği hesapları yapılıyordu. İsrail, Kürt işbirlikçilerine Irak ve bölgedeki ülkeler hakkında istihbarat toplaması karşılığında bütün imkânlarını seferber etmiştir. Bu amacının gerçekleştirilmesinde de en önemli kartı her zaman için Kürt gruplar olmuştur.

IŞİD’in arkasında bakın kimler var? Rusya'ya sığınan ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve ABD ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) eski çalışanı Edward Snowden’ın verdiği bilgilere göre: “IŞİD, bölgede İsrail'in güvenliğini tesis ediyor. ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları, dünyadaki bütün terörü ‘eşek arısı yuvası’ adlı bir strateji ile bir araya getirmeye çalışıyor. Üç ülke böylelikle dünyanın her hangi bir noktasında ajanları tarafından yönetilen yerel bir terör örgütü sayesinde hem enerji kaynaklarına ulaşmayı hem de bölgelerdeki siyasi boşluğu doldurmayı hedefliyor.” diye vurguluyor.

İsrail'i korumak için, Ortadoğu'da İsrail'e karşı olan grupların kendi içlerinde savaştırılması, İslami değerlere zarar veren ve bölgeyi kaosa sürükleyen IŞİD'in ise İsrail hakkında hiçbir açıklamada bulunmaması ve sürekli savunmasız insanları hedef alması dikkat çekiyor.”

Kitabı Türkiye’deki tüm kitapçılardan veya Avrupa’daki Türkçe kitap satan kitapevlerinden temin etmek mümkün…

Ali Kerküklü’nün diğer kitapları:
Oyun İçinde Oyun Kerkük (Kumsaati Yayınları - İstanbul 2006),
İstihbarat Oyunları Petrol ve Kerkük (IQ Kültür Sanat Yayıncılık- İstanbul 2008),
Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük (Kumsaati Yayınları- İstanbul 2010).

CEVAP: Türkmen dostlar sayesinde sürekli makale, kitap ve yayınlarından haberdar olduğumuz Ali Kerküklü'nün bu değerlendirmesi çok gerçekçi. Türkmenler hakikaten çok zor durumda ve maalesef Türkiye'den, Türk Hükûmeti'nden bekledikleri desteği alamıyorlar. Bu geçmişte de böyleydi.

"Kürt Koridoru" endişesiyle harekete geçeceğini imâ eden Hükûmet mensuplarına, Dışişleri elemanlarına bir tavsiyemiz var. Öyle kolay Suriye'ye girip tampon bölge falan yapamazsınız. Suriye'nin izni olmadan, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'dan onay almadan yaparsanız, batağa saplanırsınız.

Bizim tavsiyemiz şu: (Başta biraz uçuk gelebilir ama, düşünürseniz en mâkûl, en gerçekçi çözümdür.) Derhal Suriye Devlet Başkanı Esad ve Suriye Hükûmeti ile münasebete geçip birer heyet oluşturarak Türkiye ve Suriye'nin birleşmesini, Suriye'nin bölünmekten kurtulmak için Türkiye'ye katılmasını teklif etmek!.. Gerekirse bir federasyon halinde... Hani herkes Türkiye'yi federasyon yapmak istiyor ya; federasyon bölünerek olmaz! Birleşerek olur!.. İnanmazsanız işçi federasyonlarına bakın!

Esad'ı eninde sonunda düşürmek istiyorlar. Suriye'yi de 3-5 parçaya ayırmak niyetindeler. Suriye böyle bir durumdan ancak bir büyük Devlet'e yamanarak ve güçlenerek kurtulabilir. Birleşmeden sonra orası Türkiye ve Türk toprağı olacaktır. Türkiye de, Suriye'nin daveti üzerine ordusuyla "kendi" topraklarında ilerlediğinde kimse karışamaz ve Türk ordusu Akdeniz kıyısından başlayarak doğuya ve güneye doğru tam bir temizlik yapar. IŞİD, PYD, YPG, PKK, Nusra, El Kaide, ne bulursa, önüne katar, çıktıkları deliğe kadar kovalar. Gitmeyeni de gömer! Zaten toprak istemiyorlar mıydı, ha üstünde, ha altında, onlar için farketmez! Hem böyle arzuladıkları petrole de daha yakın olurlar.

Kendini toparlayan Esad da güneyden kuzeye ve doğuya doğru temizliğe katılır. Kısa zamanda ne IŞİD kalır, ne de terör!.. Yerlerinden, yurutlarından edilen Türkmenler ve Araplar geri dönerler. Dışardan getirilmiş Kürtler de uzaklaştırılır, Suriye halkı huzur ve sükûn bulur.

Sonra bu uygulama Türkiye ile Irak'ın birleşmesi için, oradaki teröristlerin temizlenmesi, ortak ve kaynaşmış bir idare kurulması için yapılır.

Zaten bu üç ülke Osmanlı zamanında bir değil miydi?.. Şimdi de "federasyon" şeklinde bir araya gelirler.

Bizim bu anlattığımız Erdoğan ve AKP'nin o tıntın kafalarındaki Osmanlıcılık değil; her ülkenin kendi şahsiyetine sahip olması şeklindedir. Erdoğan, "Şam'da Emevi camiinde namaz kılacağız" derken, Suriye'yi fethetmeye niyetli olduğunu ifade etmişti! Ne diyelim!

Aklı yatmayanlara bir de federasyon tarımı verelim:

FEDERASYON: Coğrafî yapılarına göre oluşmuş, birden fazla devletin kendi istekleriyle BİRLEŞEREK dışarıya karşı TEK BİR siyasal güç olarak görülmeleri ve bu amaçla kurdukları örgütün, kendisini oluşturan devletlerin üzerinde olması. İçişlerinde ise, yine aralarındaki anlaşmaya göre, geniş veya dar ölçüde özerk olmaları ile oluşan topluluk.

***

***

***

  • DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 43 , TÜRKLER'İN TARİHİ - MURAD ADJİ , KÜRT KÖKENLİLERİN DTP-PKK-AÇILIM ALEYHİNE AÇIKLAMALARI , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ