DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - 40

Son günlerde sürekli IRAK TÜRKMENLERİ ile ilgili yazılar geliyor... Aslında TÜRKMENLER, sadece IRAK'ta değil: SURİYE'de, AFGANİSTAN'da, hatta MISIR'da, LİBYA'da, İSRAİL'de, adı batasıca SUUDÎ ARABİSTAN'da, ÜRDÜN'de, LÜBNAN'da da var!.. Ama ATATÜRK'ten bu yana onların sesini duyan, derdine çare olan bir DEVLET ADAMI çıkmamış!..

TÜRKMENLER şimdi feryat ediyor!.. TÜRKİYE'nin başındaki hükûmet ve iktidar mensupları TÜRK olmayanlardan veya Türklüğünü unutmuş olanlardan meydana geldiği için, onların feryadını duyan yok!.. Baştakiler şimdi bir ihanet projesi olan "Kürt Açılımı" ve "Çözüm Süreci" ile meşgûller!..

Ne diyelim?.. Kurban olduğum yüce ALLAH, KUR'AN-I KERİM'de diyor ki:

- "O GÜN CEHENNEME, 'DOLDUN MU? (DOYDUN MU?)' DERİZ.
O DA, 'DAHA VAR MI?' DER."
(KAF SÛRESİ , 30 ÂYET)

Ama herhalde bunları tepetaklak CEHENNEM'e yuvarlanırken, "YARABBİ!.. BUNLAR, BENİ BİLE MUNDAR EDER," diye CEHENNEM bile tiksinecektir!..

Haa, bir de TÜRKMENLER'i TÜRK'ten ayrı sananlar var!.. Ne diyelim?.. Biraz daha okuyup futbolcu Başbakan olsalardı!

Neyse!.. Hepsini yayımlıyamıyoruz ama, TÜRKMEN dostlarımızdan gelen bazı mektupları verelim:

-- L. D. , 3.7.2014
Subject: İhsanoğlu: BM'nin, Kürtler için yaptıklarını biz neden Türkmenler için talep etmiyoruz?

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, katıldığı bir iftar programında Türkiye'nin içeride ve dışarıda çok büyük sıkıntılı günler yaşadığını belirtti. Türkiye'nin bugün rehin alınan diplomatları, bürokratları ve şoförleri olduğuna dikkat çeken İhsanoğlu, "Türkiye'yi bölmek ve ayrıştırmak için yarışanların önüne set çekilecektir. Türkiye'nin dışarıdaki itibarını, komşularıyla olan münasebetlerini düzeltecek bir insana ihtiyaç vardır. Bugün Türkiye'de bizim insanlarımız, şoförlerimiz, diplomatlarımız ve bürokratlarımız rehin tutuluyor. Ve bunları kurtarmak için hiçbir şey yapılmıyor. Bunları kurtarmak için teröristlerle oturup masa başında anlaşmalar yapılıyor. Suriyeli, Iraklı Kerküklü ve Teleferli kardeşlerimiz mağdur. Kaçan kardeşlerimiz 50 derece sıcakta susuz, yemeksiz ve barınaksız yaşıyorlar. BM'nin, Kürtler için yaptıklarını biz neden Türkmenler için talep etmiyoruz? Neden güvenli bölgeler oluşturmuyoruz? Bu kardeşlerimize neden kapılarımızı açmıyoruz? Biz her yerde insanlık için gayret eden millet olarak neden Türkmenlerle ilgilenmiyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkmen Medyası

CEVAP:

Ekmeleddin İhsanoğlu elbette bizim ilk Cumhurbaşkanı adayımız değildi. Ama ne yapalım, TÜRK olmayan Potamyalı Erdoğan'dansa onu tercih ederiz.

Bizim ilk turda, İhsanoğlu'nun yanısıra görmek istediğimiz CHP'den PROF. DR. BİRGÜL AYMAN GÜLER, MHP'den eski TÜRK TARİH KURUMU BAŞKANI PROF. DR. YUSUF HALAÇOĞLU ve MERAL AKŞENER, dışardan GÜNEYDOĞU KAHRAMANI EMEKLİ TÜMGENERAL OSMAN PAMUKOĞLU idi. Bunlar epey oy alacağından Potamyalı Rum seçilemezdi. İkinci turda büyük ihtimalle bunlar devredışı kalır, EKMELEDDİN İHSANOĞLU yarışı önde bitirirdi... Ama partilerimiz köy güzelleştirme derneğinden beter çalışıyor. Mensupları DEVLET ADAMI değil; POLİTİKACI, yani kendini düşünen zavallılar!..

İhsanoğlu, siyasette olduğu gibi, tarih ve sosyoloji konusunda da cahil. Meselâ anadil konusunda tavize hazır. "Kürtçe" diye bir dil olmadığını, 50 ayrı ağız olduğunu dahi bilmeden, uzmana danışmadan olumlu fikir beyan ediyor. Açılım ve Kıbrıs konusunda da öyle.

Yani KOÇ'un bulunmadığı yerde KEÇİ'den öteye geçemiyoruz ama, ne yapalım, karşı safta DOMUZ var. KEÇİ'ye râzı olma durumunda kaldık!

*****

-- Türkmen Birliği , 17.7.2014
Subject: Sıra Türkiye’de

Sıra Türkiye’de!
Ali Kerküklü (Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Musul ve Tikrit’in ardından, nüfusunun çoğu Türkmen olan Telafer şehrini de ele geçirdi. Türkmenler, canlarını kurtarmak için 50 derece sıcağın altında yollara düştü. 200 bin Türkmen yerinden yurdundan oldu. Bu arada Türkmenler, çölde mahsur, sıcak, açlık ve susuzlukla baş etmeye çalışıyorlar. Bir oldu bitti ile Türkmen şehri Kerkük'ün ve Türkmen Kenti Tuzhurmatu’nun da Peşmerge tarafından işgal edilmesine de Ankara'dan hiçbir tepki gelmemesi, Türkmenlerin yalnız ve sahipsiz kaldığının açık bir göstergesidir. Daha sonra Peşmergeler, Kerkük ve Bayhasan petrol kuyularını, ayrıca Hurmala Boru Hattı'nın kontrolünü ele geçirdi.

Kürtler, Kerkük'teki iki petrol sahasının ele geçirilmesinin ardından çıkarılan petrolün merkezi hükümetten bağımsız olarak Kerkük petrolünün de Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya ihraç etmek istiyorlar. Barzani yönetimi Sözcüsü Sefin Dizayi'nin, " petrol ihracını yıl sonuna kadar 120 bin varilden 400 bin varile çıkarmayı hedeflediklerini ve Türkiye'nin de buna göre hazırlık yapmasını istedik" dedi.

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Irak uzmanı Ali Semin de bu yöndeki hedef beyanlarının başından beri Kerkük petrolünü de dahil edilerek yapıldığını, Kürtlerin statüsü henüz belirlenmemiş (bölge hala Irak’ın bir parçasıdır, ayrıca Kürtler'in egemen bir devleti yok) Kerkük'ün petrolünü satmasının Irak anayasasının ihlâli olacağını belirtmişti. Semin, "Bu durumda Türkmenler de Araplar da susmaz ve Türkiye de zor durumda bırakılmış olur" dedi. Türkiye, Irak merkezi Hükümeti’ni devre dışı bırakarak Barzani yönetimi ile yaptığı gizli petrol anlaşmalar, bir anlamda Türkiye, Irak'ın egemenliğini ihlâl ediyor.

IŞİD Irak'ta birden bire harekete geçti. İsrail, AKP ve Barzani üçlüsü de aynı anda "Kürdistan'ın kurulma vaktinin geldiğini" haykırmaya başladılar. Irak Türkleri için artık çok daha kötü günler başlıyor. Türkmenler, IŞİD ve Peşmerge’nin insafına terk edildi. Anlaşılan Irak Türklerinin çilesi ne yazık ki hiç bitmeyecek.

ABD bölgeye demokrasi getirecekti, insan haklarını koruyacaktı, hani nerede? İdare eski tas eski hamam; Öyle ki, Kürtler tek başına ve anayasaya aykırı olarak Türkiye üzerinden dünyaya (özellikle İsrail’e) Irak’ın petrolünü satıyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de, bu husus için ikna edilmiş, karşılığında bir miktar petrolle avutulmuştur. Türkmen ne kimsenin derdinde ne de umurundadır. Altta kalanın canı çıkıyor. Mağdur ve mazlum Türkmenlerden başka altta kalan da yok; tapuları yakılmış, toprakları ellerinden alınmış, insanları göçe zorlanmış ve yerinden yurdundan sürgün edilmiş, gelen vuruyor, giden vuruyor! Ey petrol sen nelere kadirsin?

Türk çoğunluklu bölgeleri Kürtleştirmeye çalışan ve bağımsız bir Kürt devleti amacından vazgeçmeyen Kürtlerin egemenlik alanında kalması hâlinde, Irak Türkleri’nin canı, malı, varlığı, kimliği, kültürü, dili ve güvenliğinin tehlikeye atıldığını belirtmeye gerek dahi yoktur. Bin yıllık Türk şehri Kerkük’ü, “Kürt şehri” yapmaya çalışıyorlar ve uyduruk Kürt devletinin başşehri ilân etmeye hazırlanıyorlar. Ne acı değil mi?

Hedef Toprak ve Bir Kürt Devleti kurmak

Mesut Barzani: "Artık, bizim şimdiye kadar bildiğimizden, daha farklı bir Irak'ta yaşıyoruz. Irak'ta son yaşananlar, Kürt halkının kendi geleceğini belirleme fırsatını kaçırmaması gerektiğini ortaya koydu. Bağımsızlık hakkımız geri adım atmayacağız." dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’de; Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması ihtimalinin devlet erkini eskiden olduğu gibi rahatsız etmediğini ve bazı şeylerin değiştiğini belirterek "Eskiden bağımsız bir Kürt devleti mevzuu Türkiye için savaş nedeni sayılıyordu. Hatta Kürdistan kelimesi bile insanları sinirli ve agresif yapmaya yeterliydi. Ama onların adı Kürdistan ve bunun kabul edilmesi gerekli. Eğer Irak bölünürse ki bu kaçınılmaz görünüyor; onlar bizim kardeşimizdir"demişti. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu gibi Mesut Barzani'yi teyit ediyor ve açık açık uyduruk Kürt devletinin kurulmasına ışık yakıyor. Bu sözde devlet kurulursa, Türkiye'yi bölünme ve parçalanmanın eşiğine getirmeyecek mi?

Kısa bir süre önce Suriye'nin kuzeyinde yer alan Kürtler arasında Rojava olarak adlandırılan bölgede ikinci özerk yönetim ilan edildi. Kürtler, üç kanton (Cizre, Kobani ve Afrin) halinde özerk yönetimler tesis ettiler. Özerk Yönetim Yasama Meclisi, bölgeyi yönetecek “Toplumsal Sözleşme”si de (Anayasa’sı) kabul edildi. Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bozuluryor, Türkiye’de toprak bütünlüğü bozulmayacak diyenler var, öyle mi? Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehditleri bertaraf etmeden ve önlem almadan Türkiye’nin toprak bütünlüğün bozulmayacağının garantisini kim verebilir?

Irak'taki senaryonun aynısı Türkiye'de sahneye konuluyor

Kürt grupları, Kürt ırkını yücelten politikaları, Kürtlerin kendi etnik hedefleri için tehdit oluşturduğunu düşündükleri herkesle kavga etmeye hazır, fanatik ve ırkçı bir kuşağın ortaya çıkmasını teşvik eden, yanlış, uydurma ve sahte tarihî ve coğrafî bilgilere dayalı ders programları hazırladılar. Kürtler, tarihte hiçbir zaman bağımsız bir devlet olamamış, daima, o çevreye hâkim devletlerin yönetiminde kalmışlar, her dönemde bağımsız olmak için çeşitli güçlerin tahrik ve teşvikleri ile başkaldırmışlardır. Kürt grupları sözde toprakları başkaları tarafından işgal edilip bir mazlumiyet ve mağduriyet duygusu yaratmaya çalışıyorlar, başta petrol zengini Türkmen şehri Kerkük olmak üzere Kürt bölgesinin içinde olduğunu. Farklı bir görüş ortaya koyan tarihi ve akademik kaynaklara rağmen, onlar geniş Irak toprakları üzerinde sözde Kürt devletini (ikinci İsrail’i) inşa etmelerinin tarihi hakları olduğuna iddia etmeye başladılar.

Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu pek çok grup tarafından fırsat bilinmiş, özellikle Kürt gruplar bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan kesimlerden biri olmuştur, otoritenin sarsılması (Merkezi Hükümetin zayıflığı) ve işgal, Kürtler tarafından tarihi bir şans olarak algılanmıştır. Bu bağlamda ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile Kürtler, bölgelerini genişletmek için de yeni topraklara göz dikmiştir.

Irak Hükûmeti, 11 Mart 1970 yılında Kürtlere istedikleri özerkliği tanımış.1970'li yıllardan bu yana özerkliğe sahip olan Kürtlerin siyasi beklentileri gelişerek, 2003’den sonra yerini federasyona bırakmıştır. Irak’ın işgalinde, işgalcilere öncülük ve savaş süresince ABD, İngiltere ve İsrail ile işbirliği yapan Kürtler federasyonu da elde etmişlerdi. Dış güçlerin desteği ile Kürtler, Irak’ın yeniden yapılandırılması sürecinde belirleyici güçlerden biri haline gelmiş. Bölgesinde merkezden bağımsız olmuş, fiilî egemenliklerini devam ettirmiş, kurulan hükümetlerde önemli konumlar kazanmış ve Irak’ın iç ve dış politikasında etkili olmuştur. Kürtler, ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile kendi büyüklükleriyle orantısız olarak Irak devletinde çok sayıda önemli görevi ele geçirdiler. Bugün Iraklı Kürtler, Irak’tan toprak talep ediyor ve petrol zengini Türkmen şehri Kerkük’ü de sınırları içine katmak ve hayal ettikleri Kürt devletini (İkinci İsrail’i) kurmak istiyorlar. Sonraki hedef ise Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan’dan da toprak talebinde bulunmak. Kürtlerin senaryosu bu ülkelerde de sahneye konulmuştur; kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon ve son hedef ise Kürt devleti (ikinci İsrail’i) kurmaktır. Irak’ta bu senaryo 50 sene önce sahneye konulmuştu, Irak’ın durumu ortada! Bugün Irak'ın toprak bütünlüğü tehlikede ve Irak parçalanmak üzeredir. Şimdi ise aynı senaryo (kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon) Türkiye’de sahneye konuldu, yani cehennemin kapısı Türkiye’ye de açıldı! Sıra Türkiye’de!

Irak’ta gelişecek ayrılıkçı bir Kürt hareketinin, hele bir Kürt devletinin bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü (Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan’i) etkilemeyeceğini düşünmek mümkün müdür? Zaten düşünmemek saflık olur!

Kürtlerin hayal ettikleri Irak, Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan topraklarında sözde Kürt devletinin (ikinci İsrail’in) sınırları: İskenderun Körfezi’nin batısından başlayan sınır, Amanos’un doğu ucu ve Toros Dağı’nın otlakları boyunca kuzeydoğu yönünde, Kahramanmaraş ve Malatya’nın yanından geçerek Fırat Nehri’nin batı kıyısı boyunca kıvrılır. Kuzeye doğru ilerler ve Tunceli yaylalarını içine alarak Karasu’nun (Fırat Nehri’nin batısı) oluşturduğu halka boyunca doğuya döner. Buradan Karasu’nun yukarı kısımları boyunca, Erzurum’un içinden geçerek genişler. Bu noktada Kars ilinin bazı bölümlerini içine alarak kuzey-kuzeydoğu yönüne kayar, Türkiye sınırlarını geçerek Ermenistan’daki Alagöz Dağı boyunca ilerler. Nahçivan’ı içine alacak biçimde keskin bir dönüşle Erivan’ın güneyine yönelir, Koy’un doğusundan geçerek Salamas, Urmiye ve Uşnu’yu içine alacak biçimde Urmiye Gölü’nün batı kıyıları boyunca ilerler. Urmiye Gölü’nün güneyinden küçük bir açıyla doğuya yönelir; Miyandup ve Bicar’ın etrafını dolanır. Uzun Kızıl Nehir’in yukarı kısmını keserek Kangavar’a değin gider. Buradan güneybatıya doğru büyük bir yay çizerek Kirmanşah’ı içine alır ve Luristan’ın kuzey sınırındaki Maniş Kuh’ta sonlanır.

Bu noktadan sonra, hilalin iç kenarını oluşturacak şekilde kuzeybatı yönünde ilerler, Hanakin’de İran-Irak sınırının yakınından geçerek Zohab ve Mahidaş ovalarını içine alır. Kızlarbat yakınlarında Diyala Nehri’ni geçerek kuzey-kuzeybatıya yönelir. Kifri ve Kerkük yakınlarından geçerek Altun Köprü’de Küçük Zap’ı keser. Buradan batıya dönerek Karakoç Dağı’nı ve Erbil Yaylası’nı içine alır. Eski Kelek’te Büyük Zap’ı geçerek Musul ve Duhok’a değin Maglup Dağı’nın güney ucunu takip eder ve simayl’e ulaşır. Ardından Dicle’yi kesip önce güneye sonra kuzeye yönelerek Habur yakınlarından geçer ve Sincar Dağı’nı içine alır. Daha sonra batıya yönelerek Yukarı Cezire’nin kuzeyinden geçer. Oradan Tur Abdin ve Karacadağ’ın güney yamacını izler, Türkiye-Suriye sınırı boyunca batıya doğru ilerleyerek Kamışlı, Mardin, Şanlıurfa ve Kilis yakınlarından geçer ve İskenderun Körfezi’nin batısında son bulur. Kürtler, Sözde Türkiye’nin doğusu (Kuzey Kürdistan), Irak’ın kuzeyi (Güney Kürdistan), İran’ın kuzey batısı (Doğu Kürdistan) ve Suriye’nin kuzeyine (Batı Kürdistan) diye gönderme yapıyorlar.

Kürt grupları, elden ele ve internet sitelerinde dolaşan sözde Kürdistan haritasını dünyaya açıkça ilan ediyorlar. Sözde Kürdistan’ın resmi sınırları olarak gösteriliyor. Türkiye (Türkiye’nin 27 ili ), Suriye, İran, Azerbaycan (Nahçivan), Ermenistan ve Irak’ın toprakları da bu haritanın içinde yer alıyor. Bu haritada Türkiye topraklarını da içine alan 27 il şunlardır; Muş, Van, Adıyaman, Bitlis, Bingöl, Malatya, Hakkari, Mardin, Erzincan, Kars, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Ağrı, Elazığ, Şırnak, Batman, Iğdır, Osmaniye, Kilis, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep ve Sivas.

Irak gibi tarihi olan bir ülke etnik ve dini esaslara göre bölünürse Türkiye neden bundan muaf olsun. Aynısı İran, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen ve Ürdün’de de bölünme olur. Pandora’nın kutusu sadece Irak’ta değil, Türkiye dahil bütün bölgede açılacak. Vatansever Türkler durumu doğru analiz etmelidir! Aksi takdirde Türkiye’de bölünür ve parçalanır. Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulanıyor, Türkiye’ye bir şey olmaz demeyin!

*****

-- H. D. , 22.7.2014
Subject: Ömrünü Türkmen davasına adayan Sadun Köprülü hayata gözlerini yumdu

Irak Türkmenleri'nin önde gelen dava ve fikir adamı, Türkmenlerin haklı davasını her mahfilde tanıtıp savunan, kendisini davasına adamış ve milletinin derdiyle dertlenen Sadun Köprülü’yü kaybettik. Irak’ın Türkmen halkına karşı Saddam Hüseyin rejimi sırasında yapılan gaddarca uygulamalardan en fazla nasibini alanlar Türkmenlerdi. Bunlardan biri de Hukukçu-Araştırmacı, yazar ve şair Sadun Köprülü idi. Bağdat Üniversitesi Kanun Şeriat (Hukuk) Fakültesinden Mezun olduktan bir hafta sonra tutuklandı. Mahkumiyetten önce Sadun Köprülü için 1 yıl 4 ay süren işkence ve hücre hapsi de başlamış oldu. O Irak’ta Saddam’ın zulmüne uğrayıp o meşhur Ebu Garip Hapishanesi’nde tam 17 yıl yattı, Mahkumiyetten sonra da diğer tutuklu Türkmenler gibi akla gelmedik işkencelere maruz kaldı. Bu onun ilk mahkûmiyeti değildi. 1967 yılında henüz 10 yaşında iken tutuklandı, 8 ay tutuklu kaldı. Ailesinin her ferdine en ağır işkenceler yapıldı.

1967 yılında, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Süleyman Demirel, Kerkük’ü ziyaret ediyordu. Kerküklü Türkmenlerin bayram coşkusu içinde Demirel’i karşılamaya hazırlandığı o gün, bekleyenlerin arasında henüz 10 yaşında iken Sadun Köprülü vardı. 10 yaşında bir Türkmen çocuğu olarak, bundan sonraki hayatının çok büyük bölümünü yürek dağlayan acılarla geçirdi. Yaşadığı tüm acılara rağmen, aile ve yuva hasretiyle karanlık hücrelerde tam 17 yıl geçirmesine rağmen, o gün orada bulunmaktan bir an olsun pişmanlık duymadı.

Sadun Köprülü bir söyleşide: “Irak Türkleri, Türkiye ve Türk milletine karşı büyük bir sevgi beslediler, bu yüzden yüzlerce insanımız her dönemde ya hapse atıldı yada idam edildi. Ayrıca benim gibi çoğu Irak Türkmen’i Türkiye’ye olan sevgisi ve Türk kimliğine bağlılığından dolayı hapislere atıldılar. Her zaman Türk devletini bir kurtarıcı olarak gördüler. Sürekli Türk büyüklerinin kendilerini destekler mahiyetteki demeç ve görüşlerini beklediler. Kendilerine yapılan ziyaretlerden memnun oldular. Türkmenler, tüm baskılara rağmen dayandılar durdular, çünkü Türk devletine karşı, bambaşka bir sevgileri vardı. Nitekim farklı dönemlerde Türk Cumhurbaşkanları, Başbakanları ve Bakanlarının Irak Türkleri'ni ziyaretleri, büyük sevgi ile karşılanmıştır. Sayın Süleyman DEMİREL’İN 1967, 1977 ve Sayın Fahri KORUTÜRK’ÜN 1976 ziyaretleri bizim için çok önem taşımıştır. Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’nun Kerkük’ü ziyaret etmesi Irak Türkleri tarafından sevgiyle karşılanmıştır. Türkmenler ana vatan Türkiye’nin her zaman yanlarında olduğunu hissetmelidirler. Umudumuz Türk Devletinin yetkilileri başta olmak üzere basın-yayın sade bizleri değil bütün Türk dünyasını yalnız ve kimsesiz bırakamaz.” dile getirmişti.

Son günlerde Irak'ta Türkmenler'in yaşadığı bölge olan Türkmeneli’nde, Türkmenler'in katliama uğraması, yüzyıllardır yaşadığı topraklardan göçe zorlanması ve Türkmen varlığının yok edilmesi, yaşanan bu acı durum ve büyük dram onu çok üzmüştü. Sadun Köprülü, kalp krizi sonucu 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. Kendisine Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Ruhu şad ve mekanı cennet olsun. Türk Dünyası'nın ve milletimizin başı sağolsun. Onu çok özleyeceğiz.

Sadun Köprülü Kimdir?

Sadun Köprülü, 1957 yılında Kerkük’ün Türkmen ilçesi Altunköprü’de doğdu. İlkokulu Kerkük’te, ortaokulu Bağdat’ta, liseyi Kerkük’te ve yüksek öğrenimini ise Bağdat Üniversitesi Kanun Şeriat (Hukuk) Fakültesinde tamamladı. 1 yıl Irak Türkmen Cephesi'nin (ITC) Türkiye Temsilcisi, Türkmen Şanı Bağımsız Medya ve Araştırma Merkezi Türkiye Temsilcisi ve yıllarca da Türkmen Araştırmaları ve Projeleri Koordinatörü olarak görev yaptı. Irak Türkleri ve Türk dünyası hakkında araştırmaları, Şiir, hikâye, roman ve çeşitli konuları içeren makaleler yazdı. Basılmış 4 kitabı vardı. Evli ve 4 çocuk babasıydı. Arapça ve İngilizce dillerini konuşuyordu.

Irak Türkmen Basın Konseyi İcra Kurulu üyesi
Diş Hekimi Kürşat Çavuşoğlu

*****

-- A. K. , 24.7.2014
Subject: Merhaba...

Merhaba Tahir bey;

Öncelikle yazılarını okuduğumu bilmenizi isterim.

Ben Ankara' da ikametgah eden A. K. yım. Sizinle bir şekilde irtibata geçmem gerektiğini düşündüm.

Sizin https://www.angelfire.com/tn3/tahir/default.html bulunan yazılarını okuyorum. Size sormadan yazılarınızı facebook sayfamda ve grubumuzda yayınlamaya başladım. Her gün bir sayfa yayınlıyordum. Şu anda 30 sayfa oldu ve bir yerde yanlış yaptığımı düşünmeye başladım. Nedir diyecek olursanız sizden onay almadan yayınlıyordum. Amacım yazılarınızı daha fazla kişiye ulaştırmak idi. Bugüne kadar hiçbir şekilde sizi kaynak olarak göstermedim. Çünkü yazılarınız arkası yarın gibi yayınladığım için hem insanları okumak için sıkmıyor devamını beklemelerini sağlayarak merak uyandırıyordum.

Sizi tüm sayfalarınız bittiği zaman bu yazıların size ait olduğunu açıklamayı planlıyordum ama sizinle ilgili bilgi bulamadım.

Yayınlarınızı izinsiz yayınlamamı istemiyorsanız söylemeniz yeterlidir. Yayınladıklarımı da kaldırabilirim.

Eğer bir facebook ve başka bir sayfanız varsa sizi takip edebilmek adına verirseniz çok sevinirim.

Esen kalın...

CEVAP:

Sevgili Kardeşim,

Yazıları okuduğunu söylüyorsun ama, en azından MEKTUPLAR sayfalarını okumamışsın. Orada istediğin yazıyı izin almadan kullanabileceğini defalarca belirtmiş bulunuyoruz. Faceebook, Twitter, forumlar gibi sosyal medyada hiç yazmıyoruz. Üstelik onlarca kişi de bunu senden önce yapmış durumda.

Hiç endişe etmeden sayfaları vermeye devam et... Yalnız sen Ankara'da İKAMET etmektesin. İKAMETGÂH'ın (evin) Ankara'da.

Selam ve sevgiler.

*****

-- H. D. , 25.7.2014
Subject:Türkmeneli'nin de çığlıklarını duyun

MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, IŞİD'in Müslümanları öldürmesiyle İsrail zulmü arasında fark olmadığını söyledi. Oğan, "Orta Doğu'da katliam üzerine katliam yaşanıyor. Gazze'de Telafer'de her gün insanlarımız öldürülüyor, Türkmen çocukları aç susuz 50 derece sıcakta katlediliyor. Ama bir arkadaşımızın Türkmeneli atkısı takmadığını üzülerek gördüğümü ifade etmek istiyorum" dedi. "Gazze'de ölen bizim insanımız ama Türkmeneli'nde ölen de bizim insanımız" diyen Oğan, şöyle devam etti:

Yazıklar olsun bize

"Ölenin çığlığını duyamazsak, tecavüz edilen çocukların sesini duyamazsak, kaçırılan, çarmıha gerilen Türkmen kadınlarının sesini duymayıp sadece Gazze'nin sesini duyarsak, sizin sadece tek bir tarafa bakıp öbür tarafa sessiz kalmanızı anlamak mümkün değil. Suriye'den kaçanlara da Türkiye kucak açtı. Şimdi soruyorum: Türkiye, 5 bin, 10 bin Türkmen'i almaktan aciz mi? 5 bin Türkmen gelse Türkiye'ye yük mü olacak? Niye Suriyeli'den vize istemiyoruz, niye Suriyeli'den pasaport istemiyoruz da, Türkmen'e 'illâ git, pasaport al'diyoruz. Kimden alacak Türkmen? Gidip IŞİD'den pasaport mu çıkaracak? Zaten kampta 50 derece sıcaklıktalar. İktidarın bu sorunun cevabını vermesi lâzım. Niye Türkmenler'i Türkiye'ye kabul edemiyoruz, Türkmen katliamına niye kaygısızız? Türkmen'e su, çocuklarına ilaç götüremiyorsak yazıklar olsun hepimize. Türkmenler kan ağlıyor, sizin kılınız kıpırdamıyor. Türkmenler aç açıkta, kadınları tecavüze uğruyor. AKP'nin kadın milletvekillerine sesleniyorum: Bir eylem de bunun için yapsanıza. Niye sesiniz çıkmıyor. Türkmen olunca niye kör ve sağırsınız."

Kadın kolları nerede?

Oğan, AKP sıralarından laf atılması üzerine, "Siz bostan korkuluğu musunuz, iktidarsınız. Ülkenin vergisini sağa sola çarçur ediyorsunuz, Türkmen olunca bu imkanlar niye sağlanmıyor? Türkmenler'den bu kadar mı rahatsızlık duyuyorsunuz? Orada ölen çocuklarda sizin de sorumluluğunuz var. Kadınlara tecavüz ediliyor ama buradan kınamıyorsunuz bile" diye konuştu.

*****

Türkmen Birliği , 6.8.2014
Türkmenler: Türkiye Neden Bize Sahip Çıkmıyor?

Ali Kerküklü (Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yetkililerinden alınan bilgiye göre, Irak´ta, 10 Haziran 2014 tarihinde iç karışıklıkların başladığı günden itibaren yaklaşık 1 milyon 200 bin insan evini terk etti. Türkmenlerin yoğun yaşadığı Musul, Kerkük, Telafer, Selahaddin ve Diyala’da çatışmalardan ençok etkilenen kentler oldu. Haziran ayında Musul´un düşmesiyle önemli bir bölümü Türkmenlerden oluşan 375 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan 166 bini Musul´un batısına, 78 bini Erbil´e, 52 bini Süleymaniye´ye, 18 bini Selahaddin´e, 18 bini Dohuk´a ve 16 bini Kerkük´e sığındı. IŞİD Türkmen illerinde katliam yaparken, Peşmerge’de Türkmenlere zulüm yaparken, Türkiye'de "Türkmen" ismini sahip çıkma manasında telaffuz eden bir devlet yetkilisi dahi yoktur.

Terör ve çatışmalardan evlerini terk etmek zorunda kalan Irak’taki Türkmenler, derme çatma çadırlarda, depolarda, camilerde, mezarlarda, ahırlarda, inşaatlarda, yol kenarlarında yaşam savaşı veriyor. 45-50 dereceyi bulan sıcaklık, açlık, susuzluk, salgın hastalıklarla boğuşarak barınaksız ve korumasız yaşamaya çalışan Türkmenler, çöl ortasında sahipsiz ve kimsesiz. Iraklı Türkmenler bir soykırımla karşı karşıyadır, ölüm kalım savaşı veriyor. Dünya Türkmenlerin çığlıklarına kulaklarını kapatış durumda. İnsanlık adına bu mağdur, çaresiz ve mazlum insanlara yardım edilmeli ve sahip çıkılmalıdır.

Filistin'in kaderi, Türkiye'nin kaderidir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Filistin ile ilgili görüşünü şöyle ifade ediyor: "Türkiye'nin Filistin'le tarihi, duygusal bağlarının olduğu malumuzdur. Şunu çok açık, net söylemem lazım Türkiye'nin kaderi, Filistin'in kaderinden, Filistin'in kaderi aynı şekilde Türkiye'nin kaderinden, Kudüs'ün, Ramallah'ın, Gazze'nin kaderi, İstanbul'un Ankara'nın, İzmir'in kaderinden ayrı değildir. Tarih boyunca olduğu gibi Filistin'in acısı bizim acımızdır. Filistin'in sevinci bizim sevincimizdir. Gazze'ye yönelik ilgimiz aramızdaki tarihi ve kültürel bağların ötesinde insan olmanın zorunlu kıldığı bir ilgidir ( Iraklı Türkmenler insan sayılmıyor mu?). Biz, evet Filistin diyoruz, Gazze diyoruz, Kudüs diyoruz, çocuklar öldürülmesin diyoruz. Masum siviller hayatlarının baharında katledilmesin diyoruz. Evler yıkılmasın, okullar, hastaneler bombalanmasın istiyoruz, bunu insaniyet adına söylüyoruz. Vicdanımıza kulak verdiğimiz için söylüyoruz ve bunu söylemek için değil kalbimizden, vicdanımızdan gelen ses olduğu için söylüyoruz". Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu sözleri neden Türkmenler için söylemiyorsunuz ve Türkmenlerin feryadını ve çığlığını neden duymuyorsunuz? Bugün Kaderlerine terk edilmiş Türkmenlerin çocukları da öldürülüyor, evleri yıkılıyor ve yerinden yurdundan sürülüyor!

29 Temmuz 2014 günü Konya’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Gazze ile ilgili yaptığı konuşmada: “Gazzeli kardeşlerimizi dertleşiyoruz. Onların derdini yüreğimizde taşıyoruz. Başlarına bir bomba değil, bir küçük çakıl düşse Ankara'da oturan liderler, onlarla birlikte ağlayacaklar. Onun için günlerdir Gazze ile zihnimiz ve gönlümüz meşgul. Onlar bu huzura kavuşana kadar da gece gündüz çalışmaya, rüyalarımız da dahil Gazze'yi görmeye kararlıyız." diyor. Anlaşılan o ki, Hükümet, Türkiye’nin kaderini tümüyle Filistin meselesine bağlamaktadır. Gazze'ye ağlayanlar neden Müslüman Türkmenlere yapılan zulmü görmezler. Türkmenler, Filistinli olmadıkları için mi ihmal ediliyor? Bugün Türkmenlerin Kendilerini koruyacak Allah'dan başka kimseleri de yoktur. Adaletiyle ün yapmış Türk Devleti, bu vahim duruma nasıl düşürülmüştür? Biz gerçekten bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

Allah rızası için Irak Türkmenleri'ne bakın

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, tek sıkıntı yaşanan bölgenin de Filistin ve Gazze olmadığının unutulmaması gerektiğini, hükümetin Irak'ta Türkmenler'in uğradığı katliamları, tecavüzleri görmediğini savunarak, "Gazze'deki kardeşlerimizle dayanışma içinde olmak güzel ama Irak Türkmenleri'nin uğradığı katliamlar, tecavüzler unutuluyor. Sırf, Filistinli mi olmak lazım? Elbette Filistin ile dayanışma içinde olun ama biraz da Allah rızası için Irak Türkmenleri'ne bakın. Türkmen kardeşlerimiz için de aynı şeyleri yapmamız lazım. Gerekirse onlara kamplar açmamız lazım. Onlara sahip çıkacak bizden başka kimse yok." dedi. Türkmenlerin insani yardımın yanı sıra acil olarak siyasi bir desteğe ve korunmaya ihtiyacı vardır.

Türkmenler: “Burada Arap’ın, Kürt’ün sahibi var, bir tek Türkmenlerin yok. Türkiye neden bize sahip çıkmıyor?” diye isyan ediyor. 10 Haziran 2014 tarihinde Irak'ta yaşanan iç karışıklık ve çatışmalar da en çok Türkmen bölgelerini etkiledi (Telafer, Kerkük, Tuzhurmatu, Muhallebiye, Yengice, Bastamlı, Çardağlı, Biravcılı, Köküz, Karanaz, Beşir, Tazehurmatu, Yayçı, Türkalan, Amirli….). Türkmen bölgelerinde yaşanan bu katliamlar, göçe zorlamlar ve insani drama Türk dünyası ve Türk medyasının sessiz kalmasına üzülüyor ve bir anlamda veremiyoruz.

*****

-- H.B.K. , 9.8.2014

Üzülerek görüyorum ki bazı kendini 'Türk Milliyetçisi' görenler nedense Kazım Mirşan hocayı hedef alarak karalıyorlar. Sayın Tahir Türkkan,bu yazacaklarımı yanlışlayabilirsiniz ama bence Kazım Mirşan hocanın eksik ilettiği konular olsa bile gene de Kazım Mirşan'ın bütün tespitlerini doğru olarak görmeli ve öğrenmeliyiz. Batı dünyası nasıl bizim buluşlarımızı devşirip bizden bahsetmiyorsa kendi uydurma medeniyet tarihini sömürgelerinde okutuyorlarsa , biz de yalan değil doğru olan Kazım Mirşan öğretilerini halkın anlayabileceği tarzda Türk dünyasına yaymalıyız. Sanırım bu konuda çıkan ilk çalışma Necdet SUMER beyefendinin 'ATATÜRK'ÜN ÖZLEDİĞİ BİLGİN KAZIM MİRŞAN'I OKURKEN' adlı kitabı. Temmuz ayında (2014) çıktı. Kazım Mirşan'ın kitapları ilkokula indirgenmeli ve zorunlu ders olarak okutulmalıdır. Türk dünyası ile ortak alfabeye geçilmeli ve Orhun alfabesi geçerli olmalı, ama kendisine milliyetçi diyen bazı Türkçüler, nedense gayret göstermeyip, ASALA'nın yapmak isteyip te yapamadığını yapıyorlar ... İnsaf.

CEVAP:

Haklısınız. Ne diyelim???

*****

-- Türkmen Birliği , 9.8.2014
Ahmet Davutoğlu, Elini Yakamızdan Çek!

Ali Kerküklü (Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)

Irak’ta Türkmenlerin karşı karşıya kaldıkları Irak Şam İslam Devlet (IŞİD) terörüne seyirci kalan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu şimdi de IŞİD’i savunup Türkmenleri suçlu ilan etmeye başladı. Türkmenleri IŞİD öldürmüyor kendi içlerinde çatışıyorlar diyor. Davutoğlu, NTV'nin canlı yayınında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtladı. Davutoğlu'na göre Türkmenleri Türkmenler öldürüyor: “yaşanan sadece bir IŞİD-Türkmen çatışması değildir. Maalesef Sünni Türkmenlerle Şii Türkmenler arasında fitne tohumları ki bunda Maliki hükümetinin Şii Türkmenler üzerinden Sünni Türkmenleri baskı altına alması çabası da var, Şii Türkmenlerin radikalleşmesi çabası da var. Araplar nasıl bölünüyorsa Türkmenler de maalesef bu şekilde bölündüler ve en büyük zararı kendilerine verdiler. IŞİD’e katılan kitlelerin ki Türkmenler ciddi çoğunluktadır.” diyor.

Bu sözler Türkiye gibi köklü bir ülkeye yakışmıyor. Bunları da kesinlikle kabul etmiyoruz, ama gerçek o ki bu Türkiye bizim bildiğimiz Türkiye değildir. Herkes bilmelidir ki IŞİD'e gönderilen silahlarla hem Müslümanlar hem de Türkmenler öldürülüyor.

Türkiye’nin bölgede yanlış politika izlemesi Türkmenlere daha fazla hedef haline getirdi. Yeterince silah gücü bulunmayan Türkmenler, ölüm ve göç arasında kaldı. Stratejik kentlerde yaşayan Türkmenlerin bölgelerini terk etmek zorunda kalması, bu coğrafyada köklü jeopolitik ve demografik değişikliklere yol açtı.

Müslüman dünyada mezhep ayrımını asla önemsemeyen ve milli kimliğine sarılan tek topluluk Türklerdir. Irak'taki Türkmenler arasında da bugüne kadar mezhep ayrımcılığı olmadı. Bu yüzden Türkmenlerin Irak'ta bir mezhep savaşı içerisinde yer almaları da mümkün değildir. Irak’ta kendi arasında mezhep ayrımcılığı yapmadan yaşayan tek milletiz. Hükümet Ortadoğu'da "mezhepçi" bir politika izliyor, kimse heveslenmesin biz Türkmenler bu mezhep tuzağına düşmeyiz, fitne tohumlarını aramıza atanlar, bizi bölmek için yapıyor.

IŞiD Türkmen kenti Telafer’e saldırdı. Nitekim şehirde katliam başladı. Başbakan Tayyip Erdoğan ise olayları izlemekle kalmadı aynı zamanda adeta onayladı: “Biliyorsunuz Telafer’de Türkmenlerin ağırlıklı olduğu bir yapı var. Türkmen kardeşlerimizin de yarıya yakını Sünni’dir. Yarıya yakını da Şia’dır. ” Yani Türklerin katledilmesinin nedeni bir kısmının Şii olması… Oysa Kerkük’teki Irak Türkmen Cephesi’nin lideri Erşad Salihi bu ayrımı kesinlikle reddediyor: “Bizim aramızda farklılık yok. Türkmenlerin içinde mezhep kavgası yok.”

Dervişin Fikri Neyse Zikri Odur!

*****

-- S. D. , 31.8.2014
Subject:RAPOR (Güneş-Dil Teorisi hk.

Dünya dilleri nasıl oluşmuştur diye sorarsak ; önümüze iki cevap gelmektedir. Birinci cevap, dini içerikli açıklamadır ; dillerin Tanrı’nın yaratmasıyla ilk insan Adem’e öğretilip, Adem vesilesiyle dillerin dünyaya yayıldığıdır. İkinci cevap ise dillerin damak-gırtlak-dudak gibi organlardan çıkan ilkel seslerin evrimleşe evrimleşe değişmesi ve gelişmesi ile oluştuğu yönünde cevaptır. Müslümanların Kuran’ından bakarsak, ikisi de doğrudur, yani hem diller evrimleşe evrimleşe güzelleşmiş ve büyümüş hem de Tanrı , Adem’e bu dilleri öğretmiştir. Taha Suresi 115. Ayette : “Biz Adem’e vahyettik ama o unuttu” mealen yazılıdır. Demek oluyorki Kuran’a göre , Tanrı, Adem’e dilleri öğretmiş fakat Adem bu dilleri kullanma fırsatı bulamadan “unutmuş” ve Adem’in çabalarıyla tekrar diller evrimleşe evrimleşe oluşmuştur. Tevrat'ta ise bu konuda mantıksız öyküler mevcuttur. Dogmayı bir kenara bırakırsak , böyle bir girişten sonra , bu konuda Güneş-Dil Teorisi açıklayıcı bir katkıdır.

Güneş-Dil teorisine göre ilk dil Türkçe’dir, bütün diller Türkçe’den türemiştir. Şöyleki ; İlk insan ya da ilk insanlar, -bu teoriye göre- Güneş’e büyük ölçüde hayret duymuşlar ve şaşırma sesi olarak A sesini çıkarabilmişlerdir. Sonradan bu A ; A + A olmuş, A + A + A olmuş, A + A + A + A ile AĞ hecesini oluşturmuştur ( Bu savı destekleyen delil şudur: bebeklerin dünyaya gelir gelmez ilk çıkarabildikleri ses AĞ’dır. Dolayısıyla milattan sonra 21. Yüzyılda yaşadığımız şu ana kadar tarihte kullanılan bütün dillerin atası AĞ kelimesidir.) . İnsanın boğazı , gırtlağı , ağzı , dişi, dili ve dudakları insanlığa layık bir şekil aldıkça bu A vokali birçok yeni söyleniş şekli bulmuştur. Kullandığımız sekiz ünlü ses önüne bir okunmaz Ğ getirdiğimiz zaman oluşan sekiz tip kök, aynen ilk ana kök olan AĞ özelliğindedir. İlk insanların ilk devrinde bu okunmaz “Ğ” ; Y, K, G, H, V, M, B, P, F olmuştur. İnsan , boğazından sonra dilini , dişini , dudağını kullanabilecek hale geldikçe S, R, T, D, N, L… gibi türlü kategorilerden sessiz harflere türlü sesli harfleri yardımcı kılarak kökler yaratmıştır. Bütün diller bu AĞ hecesinden evrimleşe evrimleşe oluşmuşlardır. Teori budur. Bugün ise bilimin kabul ettiği bir gerçek olarak, Türkçe dili dışındaki hiçbir dil AĞ sesine indirgenememektedir. Yani AĞ sesinin türeyerek oluştuğu tek dil Türkçedir. Örnek olarak Türkçe’de “Ka” hecesi ; AĞ + AK + AĞ = KAĞ’dan oluşmuş; başka örnek verirsek; “Ha” hecesi ; AĞ + AH + AĞ = HAĞ’dan türemiştir. Bilimin gösterdiği gerçeğe göre Türkçe böyle oluşmuştur. DAHA SONRA sözler evrimleştikçe ; farklı kelimeler türemiştir. Örnek olarak, “Kap” sözü ; AK + AP = AKAP = KAP şeklinde evrimleşme sürecinde oluşmuştur. “Hap” sözü; AH + AP = AHAP = HAP çözümlemesine sahiptir. “Yat” sözü ise ; AY + AT = AYAT = YAT sürecine tabiidir. “Yok” , “Çok” , “Göz” , “Göl” kelimeleri asla kök değildirler. Bunların birleşik hecelerin kısalmış hali olduğu derhal görülebilir. Yani bunlar aslında tek kelime değil; birden çok kelimenin anlattığı bir kavramın tek kelime haline indirgenmiş halidir. İlk anakök ; AĞ kelimesidir. Bilimsel olarak kabul edilen nokta şudur ki; AĞ kelimesinin kök olarak kullanılabildiği tek dil Türkçe’dir. Baştaki iddia olan “İnsanların ilk olarak Güneş’e hayranlık duyup A + A + A + A = AĞ sesini çıkarmaları” kabul edilirse, Türkçe dünyanın ilk dilidir. Bunun adına Güneş-Dil Teorisi denir.

Tahir bey, Güneş-Dil Teorisi bölümüne yukarıdaki paragrafı (sizin yazılarınızdan halkın anlayacağı bir şekilde acizane hazırladığım için) ekleyebilir miyiz?

CEVAP:

Ben bu üslubu tanıyorum ama, acab kim?.. Acaba yukardakilerden biri mi?

o sayfaya ekleyemeyiz ama, bu sayfada yayınlarız.

*****

-- S. D. , 8.31.2014
Subject:TARİH BOYUNCA KÜRT KELİMESÄ

KÜRT KELİMESİNİN BİRİNCİ ANLAMI: Elegeş Türk yazıtlarında geçen Kürt boyu Türk kökenlidir ve Afganistan’dan Macaristan’a kadar uzanan bölgelerde ismi geçen ve anlamı : ‘Kar yığını, çığ, karlı yer, dağ, dağda yaşayan Türkler’ anlamını taşıyan Kürt kelimesi ; Türkçedir. Bir de Gur Türkleri vardır ki; Gur’un çoğulu T ile yapılır. (Divan-ı Lügat-i Türk cilt 1 sf. 355-zamanımızda bile aslar kelimesi AST , üsler kelimesi ÜST olarak türetilmiştir.) GUR-T ; Gurlar demektir. Bu da incelerek GÜRT sonra KÜRT olmuştur. Bunlar tamamen Türktürler.

KÜRT KELİMESİNİN İKİNCİ ANLAMI: Zamanla dağda yaşayanlara ‘Kürt’ demek, Türklerden başka milletlere geçmiştir. Milattan sonra 600lü yıllarda yazılan eserlerde Kürt kelimesi sadece Türkler için değil, Farsların, Arapların, Ermenilerin ve Yahudilerin oraya buraya dağılmış grupları için kullanılmıştır. Irk olarak değil Kültür olarak tanıtıcı isimdir. Bu devrede Kürt kelimesi, Türk ırkının kimliği değil dağlık kültür kimliğidir. ‘Konar-göçer-göçebe’ (EKRAD) anlamındadır. 1000li yılların bazı eserlerinde de ‘haydut, harami,eşkıya’ olarak anlamlandırılmıştır. Bunların yaşadığı dağlık İran-Irak sınırı boyunca uzanan Zağros Dağı çevresine de ‘Dağıstan’ anlamında ‘Kürdistan’ denmiştir, bu da dağlık bölge anlamında sosyo-coğrafi bir terimdir.

KÜRT KELİMESİNİN ÜÇÜNCÜ ANLAMI: Bugün Kürt dediğimiz insanların Ortaçağ’daki Hint-Avrupai ataları, aynı bölgeyi paylaştıkları ‘Kürt’ isimli göçebelerin ismini kendilerine ırk ismi olarak almışlardır.

Ben böyle düşünüyorum.

CEVAP:

Onlar almamış ta, başkaları dağda, yarlı yerlerde yaşadıkları için onlara Kürt adını vermiş. Kürtler kendilernie Kırmanç, Zaza Dımıllı falan der. Son zamanlarda "Kürd'üm" demeğe başladılar. Eskiden demezlerdi.

*****

-- J. S. , 3.9.2014

Subject:Sen tam bir oçsun anneni s... oç sen kürtler hak ında ne biliyon türklerinde annesini s....

CEVAP:

İşte tam bir "kürtçü"ye yakışan tavır!.. Söyleyecek sözü olmayınca, ya küfredecek, ya da alıp taşı saldıracak!..

*****

-- S. A. , 3.9.2014
Subject:TÜRKİYE, TÜRKMENLERİ PETROL İLE TARTI, SANIRIZ PETROL AĞIR GELDÄ

TÜRKİYE, TÜRKMENLERİ PETROL İLE TARTI, SANIRIZ PETROL AĞIR GELDİ.

ALİ KERKÜKLÜ'nün yazısı
(Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)

Türkmenler etnik temizlik ve soykırımla karşı karşıyadır. Türkmenler, ölüm kalım savaşı veriyor. Bugün Irak Türkleri, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve peşmerge arasında kültürel soykırım ve kitleselsoykırım tercihleri arasında bırakılmış, yüz binlerce Irak Türk’ü, ölüm ve zorunlu göç arasında kalmıştır. Irak Türklerinin can ve mal güvenliği yok, Türkmeneli’nin şeref, namus ve iffeti hedef alınıyor. Türkmenleri dünyanın gözü önünde bölgeden arandırılıyor. Türkmenlerin yüz yüze kaldığı olaylar açıkça kıyımdır ve etnik temizliktir ama kimse ses çıkarmıyor. Gazze, Suriye, Rabia için hüngür hüngür ağlayanların, katledilen Türkmen’ler için neden gözlerinin yaşı bile akmaz? İşte böyle iki yüzlü bir dünyada yaşıyoruz!

ABD ve AB (Avrupa Birliği), IŞİD’ın Yezidi ve Kürtlere dokunduğu anda dünya ayağa kalktı. ABD Yezidi ve Kürtlere yardım etmek amacıyla Irak'a hava saldırısı düzenledi ve onlara havadan insani yardım desteği sağladı, korunmaya alındı ve yaraları anında sarıldı. Kürtleri IŞİD’tan korumak için, hemen silah yardımına koşan ABD, İsrail, Almanya, Fransa…, Söz konusu Türkmenler olunca Batı’nın Türkmen katliamlarına sesi çıkmıyor. İran bile Kürtlere silah yardımında bulundu.

Irak şu anda tam bir kaos ve göç dalgasıyla karşı karşıya. Bundan en çok etkilenenler ise pek gündeme gelmeyen Türkmenler. Yüz binlerce Türkmen şu anda çöllerde, dağlarda ve yollarda 50 derece sıcakta kendilerine barınacak bir yer arıyor. Güneşin altında günlerce bekleyen Türkmenler kamyon, otomobil ve minibüslerle bir yerden bir yere gitmeye çalışıyor. Küçücük arabalara tıkıştırılmış iki-üç aileyi görmek sıradan bir durum. Göç ve panik hâli hâlâ mevcut. Hâlihazırda Türkmenler Irak’ın içlerinde göç hâlinde. Yezidi ve Kürtlere gösterilen uluslararası ilgi Türkmenlere neden gösterilmez? Yezidiler ve Kürtler insan da Türkmen değil mi? Türkmenlerin esamisi bile okunmuyor, Çünkü Türkmenler kimsesiz ve sahipsizdir. Yezidileri Türkiye'ye alanlar, saatlerce haber programlarında Yezidileri konuşanlar neden Türkmenleri görmezden geliyor? Türkmenler gerçekten bunu anlamakta güçlük çekiyor.

IŞİD’in saldırıları Türkmenleri bu bölgede iki defa göçe maruz bıraktı. IŞİD’in Musul ve Telafer’e saldırılarından sonra buralardan canını kurtaran on binlerce Türkmen Yezidilerin yoğun yaşadığı Sincar kasabasına sığınmıştı. IŞİD’in Sincar’ı işgal etmesinden sonra Türkmenler Yezidiler ile bir kez daha zorunlu göçe maruz kaldı.Göçün nereye kadar süreceği, ne zaman biteceği ya da bitip bitmeyeceği belli değil.

50 yaşındaki Ala Salih bu çelişkiyi yaşayan Türkmenlerden biri: "Bizim Türk soydaşlarımızla hiçbir problemimiz yok. Onlardan şikâyetçi değiliz. Ancak devletin bize sahip çıkması gerekirdi. Kimse bizim mağduriyetimizi dile getirmiyor. Bugün yanımızda olmayan Türkiye ne zaman bize sahip çıkacak?”

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşat Salihi: “Dünyada bir tek Yezidilerden konuşuluyor. Sanki orada bir tek Yezidi var, Türkmen dramı yaşanmamış. Bu da bilinçli olarak yapılan bir meseledir. 300 bin Türkmen’in göçe maruz kaldı. Coğrafyası elinden alındı. Filistinlilerin konumuna düştüler. BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarda sadece Hıristiyanlar, Yezidiler ve Şebekler’den bahsettiler. Bir tek Türkmenleri söylemediler. Bu konu bilinçlidir tabii ki. Bunun ardında tabii ki farklı güçler vardır. Türkmenleri bilinçli olarak göz ardı etme politikası yürütülüyor. Kesinlikle bu da dünya siyasetinin bir parçasıydı. Herkesten fazla zararı gören Türkmenlerdir.” dedi

Bölgede silahsız ve korumasız olan tek toplum Türkmenlerdir.Türkmenler hariç her kesimin silahlı gücü var. Bu coğrafyada güçlü olan hayatta kalıyor. Çünkü burası İsviçre veya Norveç değil. Bugün Türkmenlerin insani yardımdan çok acil olarak silaha ve korunmaya ihtiyacı var. Diğer kesimler gibi Türkmenler de Emniyetleri ve kendilerini korumak için silahlanmalıdır. Bu topraklarda var olmak isteniyorsa buna ihtiyaç var.

Türkmenler: “Bize de Kürtler veya diğerleri gibi silah yardımı yapılsın kendimizi korumak istiyoruz yoksa yok olacağız. Kimseye karşı değiliz, sadece saldırılara karşı kendimizi korumak istiyoruz. Bağdat’tan destek istediğimizde size Ankara yardım etsin diyorlar” demektedir.

Kerkük’e bağlı Türkmen kasabası Tazehurmatu’da oluşturulan Türkmen Birliği’nin sorumlularından Türkeş Mahili: “Biz Türkmenlerin silahlı bir yapısı yoktu. Ancak çok zorda kaldık ve kendi topraklarımızı, namusumuzu korumak için böyle bir karar aldık. Şimdi herkes gönüllü olarak cephede savaşıyor. Evimizi, toprağımızı koruyoruz. Bundan sonra da bu silahlar bırakılmayacak. Bu topraklarda var olmak istiyorsan buna ihtiyacın var. Türkiye’nin yanımızda yer almasını isterdik. Herkes herkese yardım ediyor. Büyük devlet olmak budur. Ama biz yalnız bırakıldık. Türkiye bizi petrol ile tarttı ve sanırım petrol ağır geldi! Türkiye’de Türkmenlere silah yardımı yapıldı deniyor. Bize ne silah geldi ne de başka bir şey. Keşke gelseydi. Bu bize moral olurdu ve sahipsiz olmadığımızı anlardık. ” dedi.

Ama resmi açıklamalara bakarsanız AKP Hükümeti Türkmenlere “çok büyük yardımlar” gönderiyor.Adana’da TIR’lar durdururlunca da hükümet “Türkmen kardeşlerimize giden yardımlardı onlar” diye savunmaya geçmişti. Ama o TIR’lar Irak’a değil, Suriye’ye gidiyordu, ama gerçekte o TIR’lar Türkmenlere gitmiyordu, o zaman kime gidiyordu? Onu da lütfen siz bilin! Irak Türkmenlerinin silahlanmak için girişimlerde bulunduğu bir sırada Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: “ITC (Irak Türkmen Cephesi) Türkiye'den silah istemeyeceğini bilir” diyerek, Türkmenleri Türkiye'nin korumayacağını bütün dünyaya duyurmuş oluyordu. Bunun anlamı da, Türkmenler sessiz bir şekilde ölün!

Türk Hükümeti, El-Nusra Cephesi, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve Müslüman Kardeşler gibi radikal İslamcı örgütlere silah, eğitim, lojistik destek, para ve istihbarat yardımı yapmıyor mu, bu radikal İslamcı örgütlerin yaralıları Türk hastanelerinde tedavi görmüyor mü? Türkmenler, ölüm kalım mücadelesinde şeref, namus ve kendilerini korumak için anavatanından destek ve yardım istemesinden daha doğal ne olabilir? Kürtler gibi Türkmenler de, destek ve yardımı İsrail’den mi istesinler? Diğer etnik gruplar çeşitli güçler tarafından korunurken, yani herkesin sahibi varken, Türk Hükümeti, Türkmenlerin yaşadığı bu insanlık dramı ve felaketi karşısında Türkmenleri korudu mu, siyasi destek verdi mi? Türkmenler yalnızlığa ve çaresizliğe mahkûm edildi.

Türkmen şehir, nahiye ve kasabaları; Kerkük, Tuzhurmatu, Telafer, Bastamlı, Çardağlı, Biravcılı, Karanaz, Yengice, Beşir, Tazehurmatu, Amirli (IŞİD kuşatmasına karşı 80 gün kahramanca direnen Amirliler, kuşatmadan daha yeni kurtuldu ) ve diğer Türkmen bölgelerinin ve Türkmenlerin Barzani ve IŞİD’in insafına terk edilmesi ihmal değil, AKP iktidarının izlediği bilinçli bir siyasetin sonucudur. Bu siyasetin sonucun da, Türkmenler, cehennem sıcağında çöllerde, dağlarda ve yollarda aç, susuz, sahipsiz ve kimsesiz kaderlerine terk edildi.

2 Ağustos 2012 Türkmen şehri Kerkük’ü ziyaret eden Türkiye'nin eski Dışişleri Bakanı ve yeni Başbakanı Ahmet Davutoğlu Türkmenlere seslenerek (Bende o salonda bulunuyordum); "Sizin burada tırnağınıza küçük bir diken batsa, onun acısını 75 milyon Türk Anadolu'da hisseder.” demişti. Hani Musul ve Kerkük Türkiye'nin milli meselesi ve kırmızı çizgisiydi. Hani “Kerkük'e ve Telafer'e dokunan Türkiye'ye dokunur” sözü nerde kaldı? Türkmenleri, kırmızı çizgi ve Irak’ın toprak bütünlüğü yalanı ile aldattılar ve Türkmenlerin bugünkü insanlık dramına zemin hazırladılar. Peki yaşanan bu felaketi ve insanlık faciasının hesabını kimden soracağız? Gerçek şu ki, Bugün petrol ve Radikal İslamcı örgütleri, Türkmenlere tercih eden bir iktidar var Türkiye’de!

Türkmen Birliği sorumlularından Türkeş Mahili, “Türkiye (Hükümet) bizi petrol ile tarttı ve sanırım petrol ağır geldi!” sözü aslında her şeyi açıklıyor. Yüz binlerce Türkmen ölüm ve göç arasında kaldı. Coğrafyası elinden alındı. Filistinlilerin konumuna düşürüldü. Bizi bu hallere düşürenler Allah'ından bulsun.

*****

  • DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 41 , TÜRKLER'İN TARİHİ - MURAD ADJİ , KÜRT KÖKENLİLERİN DTP-PKK-AÇILIM ALEYHİNE AÇIKLAMALARI , KÜTAHYA'NIN AKILLI İNSANLARI "AKİLLER"İ PERİŞÂN EDİYOR! , PKK-TSK ÇATIŞMALARI KRONOLOJİSİ , KÜRTLER'İN NÜFUSU 6 MİLYON! , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ