SOY MU BÜYÜK, BOY MU?.. ULUS MU BÜYÜK, URUK MU?

DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


SOY MU BÜYÜK, BOY MU?.. ULUS MU BÜYÜK, URUK MU?

TÜRK kavramı ile Kürt kelimesi terazinin iki kefesine konup denk sayılamaz!...

TÜRK kelimesi SLAV, LATİN, GERMEN, ARAP kelimeleri gibi, bir milletler ve devletler topluluğunu ifade etmek için kullanılır.

Nasıl ki; İtalyan, İspanyol, Portekizli, hatta kıtalar ötesinde Meksikalı, Uruguaylı, Brezilyalı "Latin" ise;

Nasıl ki; Mısırlı, Suriyeli, Ürdünlü, Iraklı, Yemenli, hatta Siyahi Afrika'dan Sudan ve Somali halkı "Arap" sayılıyorsa;

İnsanlığın başlangıcından beri pek çok soy ve boy TÜRK sayılmıştır. Ayrıca tarih boyunca 200'den fazla devlet TÜRK addedilmiştir... Ve şimdi 15'den fazla devlet ve 100 kadar etnik grup bizim hiç bir dahlimiz, baskımız olmadan kendini TÜRK saymaktadır!..

Aslında TÜRK kavramı daha da geneldir. Bir IRK'ı ifade eder!.. Bir soylar, boylar, uluslar, uruklar, aşiretler, oymaklar, obalar hiyerarşisinin en üst noktasıdır. Sibirya'nın en ücra köşesindeki Tuvalar ile 1000 yıldır bizden din, dil ve devlet bakımından ayrı olan Macarlar dahi bu başlık altında yer aldıklarını söylerler. TÜRK soyundan geldiğini öne süren Amerika kızılderili kabileleri vardır.

Ama KÜRT kelimesi bir oymak, en fazla uruk adı olmaktan öteye geçmemiştir. O da Elegeş yazıtlarında diğer TÜRK urukları arasında anıldığı içindir.... Bugünkü Kürtler o seviyeye dahi çıkamamışlardır. 1.500.000 nüfuslu Çeçenler'in, hatta 250.000 nüfuslu TUVALAR'ın düzeyinde bile değillerdir. Çok dağınık, birbirinden kopuk aşiret ve oymaklardan oluşurlar. Ayırımcıların "Kürt" saydığı pek çok grup ta bu başlık altına girmek istemez. Çünkü onlar için oba ve aşiret adı Kürt adından daha önemlidir.

Kavram olarak ta Kürt kelimesi, bir milleti veya devleti, hatta aşıreti değil; dağlı göçebeyi ifade eder.

Öyleyse TÜRK adı ile Kürt lâkabı kıyaslanamaz!... "TÜRKLER ve Kürtler" denilemez!.. Kürt denilen topluluk ANADOLU'daki Yürük, Avşar, Afgan, Tatar, Boşnak, Pomak, Tahtacı, Kıbrıslı, Çerkez, Laz grupları ile kıyaslanabilir ama; Kürtler de dahil bunların hepsini kapsıyan TÜRK adı'nın muhatabı olamaz!..

Daha önce detaylı olarak anlattığımız gibi, Kürtlerin kendilerini bağlayabilecekleri TÜRKLER'den başka hiç bir ırk, hiç bir soy, hiç bir millet yoktur. İlmî tabirle Kürtler YAFETİK'tir, URAL-ALTAY grubundandır, TURANÎ'dir... TÜRK ırkının OĞUZ soyunun çeşitli boylarından gelen oymakların kendi içinde, ve başka milletlerden kopmuş gruplarla karışımıdır. Bu, tarih ve sosyoloji açısından böyledir.

TÜRKİYE'deki bir kürd'ün ben "TÜRK değilim" demesi halinde hangi boydan, hangi soydan, hangi ırktan olduğunu söyliyebilmesi gerekir. TURANÎ değilse, FARİSÎ midir, ARAP mıdır? HİNTLİ midir?.. ÇİNLİ midir?..

Asya'da AVRUPA ırkı olmadığına göre, Ermeniler dahi Avrupalı sayılmadığına göre; Aryan ise ya HİNTLİ, ya FARİSİ olması gerekir ki, bunu Kürtler bile kabul etmez!

"Yok, ben hepsinden ayrı, kendime has bir soyum, ırkım" diyorsa, bu soy, bu ırk ne zaman ortaya çıkmıştır?.. YOK BÖYLE BİR SOY, BÖYLE BİR IRK!.. Kürt ayırımcıların kendilerini bağlamaya çalıştıkları kadim millet ve devletlerin TÜRK olduğunu daha evvel gösterdik... Başkası varsa, söylesinler!

İşte bu yüzdendir ki, TÜRKLER ile Kürtler birbirine denk sayılıp, bir terazinin karşılıklı iki kefesine konamaz!.. Kürtler diye mütecanis bir topluluk yoktur, dağınık gruplar vardır ve bunların çoğu TÜRK boyların alt kademelerinde oymak ve aşiret olarak yer alır. Almayanlar da ya ERMENİ KÜRDÜ'dür, ya YAHUDİ KÜRDÜ, ya da ARAP KÜRDÜ!..

Bu anlattığımızı anlamakta zorlanan Kürt kökenli vatandaşlarımıza şu örneği verelim: Bir Suriyeli ile bir Iraklı muhatap olabilir ama, Suriyeli'nin "Sen Arapsın, ama ben Suriyelim," demesi, Araplardan ayrı olduğunu iddia etmesi gülünç olur. Aynı şekilde bir Lübnanlı, bir Libyalı, bir Mısırlı, bir Ürdünlü yek diğeri ile kıyaslanabilir. Ama hiç birisi çıkıp "ben ARAP değilim," demez!.. Kürtler de, "TÜRK değilim," derlerse, açıkta, boşlukta kalırlar!

Bir de dillerden düşmeyen "Kürt kimliği" meselesi var...

Bu sözden ne kastedildiğini kimse açıklamıyor... Ama bir de herkesin kabul ettiği anlam var.

Kimlik kartı kişiyi tanıtan, hangi ülke vatandaşı olduğunu gösteren belgedir. Bundan başka anlam için de kullanılmaz.

Kimlik TÂBİYET demektir!.. Hiç bir ülkeye tâbi olmayanın ne izafî bir kimliği vardır, ne de belge olarak kimliği vardır!.. Böyle bir kişi vatansızdır....

Öyleyse KİMLİK açısından bakınca da TÜRK ile Kürt kıyaslanamaz... Çünkü TÜRKİYE'de yaşayıp Türkiye CUMHURİYETİ nüfus kâğıdı taşıyan herkes hangi boydan, hangi kökenden gelirse gelsin, TÜRK'tür. Bunlardan birisinin çıkıp "Sen TÜRK'sün, ben Kürd'üm," demesi mümkün değildir. Bunu diyebilmek için önce kendisini TÜRKİYE vatandaşı ve TÜRK yapan nüfus kâğıdını bırakması gerekir!..

Amerika'da yaşıyan bir İtalyan'ın bir başkasına, "Sen Amerikalısın, ber İtalyan'ım" demesi düşünülemez bile! Ancak "İkimiz de Amerikalıyız, ama ben İtalyan asıllıyım," der... Suriyeli de "İkimiz de Arabız, ama ben Suriyeliyim" diyebilir... Öyleyse TÜRKİYE'de yaşıyan bir Kürd'ün ancak "İkimiz de TÜRK'üz ama, sen Çerkes asıllısın, ben Kürt asıllıyım" deme hakkı vardır.

Eğer Kürtler "TÜRKİYE'nin Boşnaklar, veya Lazlar tarafından idare edildiğini, kendilerin fazla hak tananmadığı"nı öne sürselerdi; belki bir tartışma zemini oluşabilirdi... Ama TÜRKİYE'deki herkes TÜRK sayıldığı için, ki buna kendileri de dahildirler, en az diğer gruplar kadar her kademede boy göstermektedirler. TÜRKLER'e cephe almaları, aslında kendinden başka bu ülkede yaşıyan herkese cephe almalarıdır ki, anlamsızlığı ortadadır.

Bir boy ve soyun ön plana çıkması, medeniyet, eğitim, güç mali imkân ve birbirine bağlılık açısından kendini göstermesiyle olur. Asya Oğuzları bu özellikleri ile Anadolu'da peşpeşe devlet kurmuşlardır. Asya'daki TÜRK devletleri de farklı boyların bu özelliği ortaya çıkarmasındandır.

Yoksa hiç bir dağınık boy veya aşiret, sırf adından dolayı, devlet ve toprak talep edemez. Tarihin hiç bir döneminde de buna imkân verilmemiştir. Yeryüzünde 6.900 dil ve 10.000 etnik grup olmasına rağmen dünyada sadece 200 kadar devlet olmasının sebebi de budur. Bu devletlerin pek çoğu da, sömürüyü kolaylaştırmak amacıyla Batılılar tarafından kurulmuştur. 150'den fazlası "sun'i" devlettir!

Dilin bir milleti ve devleti belirliyen bir faktör olmadığı bir vakıadır. Dünyada 6900 kadar ayrı dil varken, devlet sayısı 200 civarındadır. ABD'de 42 ayrı toplum, eyalet kavramıyla hiçbir ilişkisi olmadan bir arada yaşamaktadır. Mevcut 51 Eyalet, bu topluluklara tahsis edilmiş bölgeler değildir. Çin, Hindistan, Nijerya yüzden fazla etnik grupla oluşmuş devletlerdir ki, bunların herbirinin diğeriyle olan farkı, TÜRK ve Kürt farkından çok daha büyüktür.

18. yüzyılda Fransa'da bile Fransızca, Brotanca, Okşitanca ve Baskça konuşulurken, bugün hepsi tek dile inmiştir. Basklar'ın direnmesi, Fransız Laurusse Ansiklopedisi'nin de kabul ettiği gibi bu halkın Germen-Frank değil, tamamen KAFKAS-TURAN kökenli olmasıdır.

TÜRKLER'in Anadolu'ya yerleşmeleri çok eskilere dayanır ama, M.Ö. 1700-1800'lerde göç hareketleri ile hız kazanmıştır. Dönem Hz. İbrahim dönemidir. İlkin Kimmerler, sonra Sakalar ortaya çıkar. Daha sonra Avar, Bulgar, Uz, Koman, Peçenek, Hun, Agaçeri boyları gayrı nizami olarak gelirler. 1000'li yıllarda ise, müslümanlığı kabul ederek TÜRKMEN adını alan OĞUZLAR Anadolu'yu bir daha terketmemek üzere ele geçirmişlerdir.

Nasıl ki Ruslar, ASYA TÜRKLERİ'ni bölerek ayrı milletler oluşturma gayretine girmiş, sonra bu topluluklara ayrı diller icat etmiş, ve ortak kelimeleri "arılaştırma" adı altında ayıklıyarak yerlerine Rusça kelimeler sokmuş ve Türkleri Özbek, Tatar, Kırgız, Kazak, Azeri, Çeçen, Mesket, Uygur, Tacik diye birbirinden uzaklaştırmışsa; aynı sinsi oyun TÜRKİYE'de de uygulanmıştır. İnönü döneminden başlıyarak "Arı Türkçe" sevdasına düşülmüş, bizi ASYA TÜRKLERİ ve diğer İSLAM ülkeleri ile yakınlaştıracak bütün kelimeler ayıklanmış, yerlerine ya Batı kökenli, ya da uydurma kelimeler konularak; bırakın DIŞ TÜRKLERİ, nesiller birbirine yabancılaşmış, ANADOLU TÜRKLERİ geçmişinden kopmuş, köksüz, ruhsuz bir hal almıştır.

Üstelik bu ihanet, Atatürkçülük, ilericilik diye yutturulmak istenmiş, doğruyu dile getirenler aydınlar arasında adeta afaroz edilmiştir. ATATÜRK'ün bu tip arılaştırmaya olan ilgisi 1935 yılında sona ermiş, o tarihten ölünceye kadar da sun'i hiç bir değişikliğe izin vermemiştir. "Arılaştırma" ancak onun ölümünden sonra, ve onun adı istismar edilerek, dış mihrakların desteği ile, "büyük" saydığımız insanlar tarafından yürütümüştür.

Macar dili Slav etkisinde kalarak TÜRKÇE'den çok uzaklaşmış olmasına rağmen, Macar halkı TÜRK kökenli olduğunu kabul eder. Hatta neredeyse 100 yıldır can düşmanımız gibi hareket eden Bulgarlar bile TÜRKLÜK'le olan bağlılıklarını inkâr etmezler. Yalnız "Biz TÜRKLER'den geldik," demezler de, "TÜRKLER bizden geldi" iddiasında bulunurlar... Bütün bunlar ortada iken, hiç bir düşmanlık göstermeden 1000 yıldır bir arada yaşıyan kişilerin, sadece dil ayrılığını bahane ederek, Kürtlerin TÜRK olmadığını öne sürmeleri komiktir.

Şavar aşireti kendini TÜRK saymasına rağmen Zazaca konuşur. Adıyaman'ın Kızılin, Sağören, ve Ören köylüleri Acar aşiretine ve BARAK kolu TÜRKMENLERİ'ne bağlı olmalarına rağmen, bazıları kendini Kırmanç veya Kürt sayar. OSMANLI ile aynı KAYI boyundan olan KARAKEÇİLİ aşiretinin Urfa kolu tamamen Kırmançça konuşmakta, habuki Sögüt-Balıkesir kolları TÜRKÇE konuşmaktadır.

Kırmanç kabul edilen bir çok aşiret, OĞUZ beylerinin adıyla anılmaktadır. Çünkü Kırmanççadaki aile adları TÜRKÇE'dir.

Tuncer Gülensoy'un "Doğu Anadolu Osmanlıcası Etimolojik Sözlük Denemesi" adlı kitabında, aşiretlerde kullanılan dilin Divan-ı Lugat-ıt Türk'te yer alan kelimeler ile standart TÜRKÇE olduğu görülmüştür. Gur-Guran diye geçen kişilerin (TUR-TURAN) olduğu İbn Haldun'da dahi yer almaktadır. Münecimbaşı ise Sahayifül Ahbar adlı eserinde (C. 2 , sf.600) ve Tarih-i Gaffari (sf.91) onların HATA(HITAY) TÜRKLERİ olduğunu belirtir.

75 yıl Kürtçülük akımına teorisyenlik yapmış olan Ş. Sekban "Tarihin en eski devirlerinde bile TÜRKLER'in bugünkü Orta Anadolu'da mevcudiyeti de, Kürtlerin TURANÎ olduklarını doğrulamaktadır," der. (Güneydoğu sf.138)

Yani Kürtleri TÜRK saymıyan eski-yeni araştırmacı, yazar sayısı yok denecek kadar azdır. Kabul etmiyenler de güvenilirlikleri düşük kişilerdir.

Aynı şekilde Sor-Soran ve Lur grubu Kürtler de TÜRK kökenlidir. Asya'da SOR adıyla bilinen bir TÜRK grubu vardır.

Doğu'da "azınlık dini cemaat" olarak Keldaniler, Yezidiler, Nasturiler ve Süryaniler vardır. Bunlar kültürlerini bugüne kadar muhafaza etmişlerdir. Ancak kendilerini Kürt saymazlar. Ayrıca Ermeni, Arap, Yahudi kökenli olanlar da vardır. Bunlar da Kürtler ile birlikte hareket etmezler.

Ayırımcıların "Kürdistan" dedikleri bölge, yurdumuzun yüzölçümü açısından %20'sini, nüfus olarak ta %13'ünü teşkil eder. Ancak bu bölgenin yarısından fazlası kendini zaten Türk sayan insanlardan oluşur. Geriye kalan %6'nda da yaşıyanlardan; aşiret, oba bağları ön plana çıkmış olmasına rağmen, "Ben Kürdüm" diyenleri azınlıkta kalır. Kendini Kürt sayanların büyük çoğunluğu da TÜRKİYE Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan başka bir şey düşünmezler. Böylece en sona "Kürdüm" diyenlerin ancak %10'u sayılabilecek bir kesim kalır ki, bunların pek azı ayrı bir devlet, ayrı bir Kürdistan hayali peşinde koşarlar.

PKK'nın örtülü partisi HADEP'in 1999 seçimlerinde aldığı oy oranı %4.5'tur. Bu oyların yarısı Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlere aittir ki, bir Kürdistan kursanız, herhalde oralarda olmıyacaktır. Oradakiler de doğuya hiç bir zaman gitmeyi düşünmezler. Doğu'da HADEP'in %50'nin üzerinde oy aldığı il sayısı sadece 3'tür!.. O da belediye seçimlerinde.. yani kişilerin ön plana çıktığı, partinin önemini kaybettiği tercihi gösterir. HADEP'e oy verenlerin hepsini "Kürt" saysanız, gene bir "Kürdistan" kurulamaz, çünkü bu üç il birbirinden kopuktur. Oy verenlerin büyük çoğunluğu da kandırılmış, okumamış, her bakımdan cahil, fakir ve zavallı insanlardır. Zaten Kürtlük fakirlik, cahillik ve göçebelik anlamına gelir. Bunlardan birinden kurtuldu mu, kişi kendini kürt saymaz!

Bu zavallılar, sütübozuk, kansız politikacıların oy peşinde koşmasından, Kürtler'e imtiyaz tanıyarak, iş vererek ayırımcılık yapmasından bu sevdaya kapılmışlardır. Bölgede "kürt olmak" bu cibilliyetsiz politikacılar yüzünden TÜRK olmaktan makbul hale getirilmiştir!.. Eğer bu davranışlardan kaçınılsa, HADEP gibi bölücü partilerin aldığı oylar derhal düşer!

Ayırımcılar diğer ülkelerdeki Kürtlerin durumunu, çektikleri sıkıntıları, dış baskıları, emperyalizmin böyle yeni devletlere nasıl musallat olduğunu düşünemiyen, onların peşinden gidenler de daha çok romantik ve duygusal bir yaklaşımla ayrı devlet isteyen insanlardır. Hain tabiatlı, satılmış ve kendinden başkasını düşünmeyen lider takımı bu saf kişileri kullanmaktadır. Yoksa büyük şehre yerleşmiş, işini kurmuş hiç bir "Kürt" sözünü etse bile, işini gücünü bırakıp böyle "bağımsız" bir "Kürdistan"a gidip yerleşme hevesi taşımaz. Bu kişilerin kendilerini Kürt diye ayırmaları sadece kültürel bir özellik göstermektedir.

Yani Kürtlük düğünde, dernekte, yemek çeşitlerinde, halk oyunlarında, belki de türkülerde yaşıyabilir. Diğer TÜRK boyları için de bu böyledir. Laz'ın horonu, kemençesi; Tatar'ın böreği; Boşnağın keşkeği; Yürüğün yoğurdu hep meşhur olacaktır. Ama nasıl Silifkeli Yürüğün devlet kurma isteği, veya hakkının yendiği gibi iddiası yoksa, Kürtler'in de olamaz!.. Olaya başka türlü bakmak, son derece yanlıştır.

l975-1995 döneminde bölgede Ağrı, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Muş, Siirt ve Van'da nüfus artışları ülke genelinden yüksek olmuştur. Son yıllarda bunlara Şırnak ve Batman da eklenmiş olabilir.

Bölge illerine yatırım payı sürekli artmaktadır. 1981'de %10.2 iken, 1983'de 11.2, 1986'da 15.4, 1989'da 16.3 olmuştur. Bu da 1986'dan beri bölgenin nüfusa oranla diğer kesimlerden daha fazla aldığını gösterir. Yani bölgedeki Kürtler, "ezilen halk" değildir, Millî gelirden Afyon'daki, Çorum'daki TÜRKLER'den daha fazla pay almaktadırlar.

21. Asır'da TÜRK DÜNYASI, dünya siyasi konjüktüründen düşmeyeceğe benzemektedir. 21. Asrın TÜRK ASRI olacağı görüşü vardır. Buna karşılık geçmişte OSMANLI'ya uygulanan "Şark Meselesi" taktikleri, yani TÜRKİYE'yi parçalama, küçük lokmalara ayırıp yutma planı, 1984'de yeniden yürürlüğe konmuştur.

1984 yılı önemlidir, çünkü pek çok araştırmacı, ta o tarihte Rusya'daki TÜRKLER'in bir atılım içinde olduklarını yazmışlar, ve bunun etkisinin 2000'li yıllarda dünya üzerinde görüleceğini söylemişlerdi. (Bilhassa Benningsen)

İşte bu oyunlara kapılan ayırımcıların öne sürdükleri bütün iddialar, dil, ırk, nüfus yoğunluğu, kimlik farklılığı, ne olursa olsun, her bakımdan tutarsızdır!..

Üstelik bu saçmalıklar peşinde koşanların yarattığı terör TÜRK'ten çok Kürd'ün ölmesine sebep olmaktadır.

*****
  • DİĞER BÖLÜMLER : KÜRT MESELESİ Mİ, ŞARK MESELESİ Mİ? , KÜRTLERLE İLGİLİ TEMELSİZ İDDİALAR , KÜRT AYIRIMCILIĞINDAN DİN AYIRIMCILIĞINA , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , GİRİŞ