Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!


eczaneesra@hotmail.com
Son Güncelleme
Temmuz 30, 2001

HAFTANIN KONUSU
Panik Bozukluğu

Hazırlayan: Doç. Dr. Nesrin Dilbaz
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2. Psikiyatri Kliniği

Panik bozukluğu; sosyal ve mesleksel işlevsellikte ciddi sorunlara yol açan, panik atakları, beklenti gerginliği, fobik kaçınma, yeti yitimi ve sağlık konusunda endişe gibi bileşenleri olan gerileme ve yinelemelerle giden bir hastalıktır.

Bu bozukluğun temel özelliği ani korku dönemleri şeklinde ortaya çıkan, bedensel belirtilerle karakterize, yineleyici ve beklenmeyen panik ataklarıdır. Panik bozukluğu tanısı konulabilmesi için hastanın en az iki “beklenmedik panik atağı”  bulunması gerekir. Kendiliğinden panik atağı, tanı için olmazsa olmaz ön koşuldur. Panik atağında sempatik ve parasempatik uyarılmaya ait bedensel belirtiler birkaç dakika içinde hızla ortaya çıkarak kişiye şiddetli bir korku, genellikle de ölüm korkusu yaşatmaktadır. Diğer özellikleri agorafobi (kapalı alan korkusu) ve beklenti anksiyetesidir.

Agorafobi: Panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin çıkması halinde kişinin yardım alamayacağı ya da kaçıp kurtulmanın zor olacağı yer ve durumlarda bulunmaktan anksiyete duyma şeklinde tanımlanır. Agorafobi çoğu kez panik bozukluğuna ikincil olarak gelişir. Ancak panik bozukluk öyküsü olmadan da  agorafobi görülebilir. Kişi bu durum ve yerlerden mümkün olduğunca kaçınmaktadır. Agorafobik kaçınma çok sayıda yer ve durumu içerir. Bunlar içinde toplu taşım araçları (otobüs, metro, uçak, tren, gemi vb), kalabalık ortamlar (süpermarket, sinema, pazar yeri, stadyum vb), kuyrukta beklemek, kapalı yerler (asansör vb), sokakta yürümek, evden uzağa gitmek, evde tek başına kalmak, alanlar (tarla, geniş cadde), yüksek yerler, köprüler yer alır. Agorafobi işe gitmede, ev işlerini yapmada, sosyal ilişkilerini sürdürmede zorluklar yaratarak toplumsal ve mesleki işlevsellikte bozulmaya yol açar. Ağır agorafobikler tek başına evden çıkamadığı için giderek başkasına bağımlı hale gelirler.

Beklenti Anksiyetesi: Panik atağı geçiren kişiler o ürkütücü anı yeniden yaşamak istemezler. Birkaç atak sonrası ile beklenti anksiyetesi yani yeni bir atak geçirme beklentisi ve korkusu gelişir. Beklenti anksiyetesinin üç öğesi vardır: 1. Bir panik atağı geçirmekle ilgili olan huzursuz edici ve endişeli, yoğun düşünce uğraşları, 2. Yine atak olacak ve bu tehlike yaratacak inancı ve beklentisi, 3. Korkuyla oluşan bedensel duyumlardan korkmak. Hastalar bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları felaketlere karşı önlemler almaya ve kimi davranışları değiştirmeye başlarlar.

Panik bozukluğunda ataklara karşı alınan önlemler:

1- İşe gitmemek, evden çıkmamak
2- Ev işi, spor, gezi, yürüyüş, cinsel ilişki gibi efor gerektiren etkinliklerden vazgeçmek
3- Atak sırasında bayılma, ölme ve fenalaşma halinde olacakları için önlem almak: etek yerine pantolon giyme (bacakları görünmesin diye), yanında fazla para bulundurmama, takı takmama (çalınmasın diye)
4- Ataklara neden olduğuna inandıkları şeyleri yiyip içmemek (çay, kahve, kola, sigara, bazı yemekler)
5- Atakları önlemek için gereğinden fazla yemek yemek
6- Evden çıkarken alkol, madde, ilaç kullanmak
7- Atakları önleyeceğini düşündükleri şeyleri yanında taşımak (su, alkol, ilaç, bisküvi, şeker, kolonya)
8- Atak sırasında gerekli olabileceğini düşündükleri şeyleri yanında taşımak (kendi evinin, eşinin adres ve telefonları, doktorunun adres ve telefonu)
9- Atak sırasında yardım alabilmek için; bütün günü hastane bahçesinde geçirmek, güzergahını hekim, acil servis, eczane bulunan yerlerden seçmek
10-  Kontrol kaybı ve çıldırmaya karşı; evdeki bıçakları kilit altında tutmak, çocuklarından uzak durmak, balkon kapısını, dış kapıyı kilitli tutmak, olası intihar kaynağı olabilecek ilaç, çamaşır suyu vb malzemeyi kilit altında tutmak
Görülme Sıklığı: Ülkemizde panik bozukluk sıklığı çeşitli çalışmalarda %1.2 - 5.1 arasında bulunmuştur. Panik bozukluk her yaşta başlayabilmekle beraber en fazla 20’li yaşların başlarında ve daha geç olmak üzere 30’lu yaşlarda başlamaktadır. Tüm yapılan çalışmalarda kadınlarda erkeklere göre iki-üç kat daha fazla görüldüğü bildirilmektedir. Yaş ilerledikçe panik bozukluğunun görülme sıklığı azalır, 65 yaş üzeri görülmesi çok enderdir. Panik bozukluğunda ailesel bir yatkınlık olduğu eskiden beri bilinmektedir. Agorafobili hastaların akrabalarında panik bozukluğu sıklıkla bulunmaktadır. Panik bozukluğu olanların yakınlarında panik bozukluğunun yaşam boyu görülme sıklığı normallere oranla 7-20 kat fazladır. İkiz çalışmalarında panik bozukluğu için eş hastalanma oranının tek yumurta ikizlerinde %31 olduğu bulunmuştur.

Kimler Risk Altındadır?
¨ 50 yaş altında olanlar,
¨ Kadınlar,
¨ Ayrılmış, boşanmış ya da dullar,
¨ Eğitim düzeyi düşük olanlar,
¨ Yakın geçmişte ayrılık anksiyetesi, yakın yitimi yaşayanlar
¨ Çocuklukta cinsel tacize uğrayanlar,
¨ Ailede yükümlülüğü fazla olanlar,
¨ Kentte yaşayanlar panik atak yönünden daha fazla risk taşırlar.

Hazırlayıcı Etkenler
1. Stres verici yaşam olayları: Hastalar genellikle ilk panik atağını stres verici yaşam olaylarının ertesinde yaşarlar. Hastaların yaşam biçimlerini değiştiren bazı olaylar (bir yerden taşınmak, yakın ölümü, eş ya da sevgiliden ayrılmak) tetikleyici olabilmektedir.
2. Erken dönem yitimleri: Erken çoçukluk dönemlerindeki kayıpların (ebeveynlerin ayrılması, boşanması ya da ölümü vb) panik bozukluğu olan hastalarda daha fazla görüldüğü bildirilmiştir.
3. Ayrılma anksiyetesi ve okul fobisi: Erken dönemde yaşanan ayrılık anksiyetesinin panik ve agorafobi gelişiminde rolü olduğu ileri sürülmektedir.
4. Ebeveyn özellikleri: Yapılan çalışmalarda panik bozukluğunda bulgular ailesel olma özeliğini  kısmen genetik geçişle olduğunu göstermekle  birlikte sosyal çevrenin de önemli etkisi olduğunu anlaşılmıştır.
5. Kişilik özellikleri: Panik hastalarında sıklıkla bağımlılık, kendini öne sürememe, güvensizlik ve obsesyonel olma gibi kişilik özelliklerine rastlanmaktadır.

Panik Atak Sırasında Görülebilen Belirtiler
Birdenbire, nedensiz ve yoğun bir korku ile huzursuzluk duygusu ortaya çıkar. 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaşan bu yoğun gerginlik haline;
¨ Çarpıntı,
¨ Kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması,
¨ Terleme, titreme ya da sarsılma,
¨ Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma,
¨ Soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı ya da sıkıntı hissi,
¨ Bulantı ya da karın ağrısı,
¨ Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma,
¨ Gerçekdışılık duyguları ya da benliğinden ayrılmış olma,
¨ Kontrolünü yitireceği ya da çıldıracağı korkusu,
¨ Ölüm korkusu,
¨ Uyuşma yada karıncalanma duyumları, üşüme, ürperme ya da ateş basması

gibi bedensel belirtilerin en az dördünün eşlik etmesi gerekir. Bedensel belirtilerin bir kısmı sık nefes alıp vermeye bağlıdır.
Ek olarak; plan yapma, düşünme gibi yetiler geçici olarak yitirilebilir.
Panik atağı genellikle 10-30 dakika sürer, ender olarak bir saate uzar.
Panik atakları gece uykuda da gelebilir. Kişi büyük bir korkuyla uykudan uyanır. Bu olayı sık olarak yaşayanlar uykuya dalamazlar hatta uyumamaya çabalarlar.

Panik Bozukluğu Olan Hastaların Düşünce ve Davranışları
Hastalar yaşadıkları bu durumu “çok korkutucu dehşet verici ve yaşamlarının en kötü deneyimi" olarak tanımlarlar. Pek çok hasta bu belirtileri; "felç olacağı, bayılacağı, kontrolünü kaybedeceği yada delireceği, kalp krizi geçireceği, öleceği" biçiminde yorumlar. O sırada yapmakta olduğu işi sürdürmekte güçlük çeker, hatta sürdüremezler. Kendilerini yaşamsal bir tehlike içinde hissederek o ortamdan uzaklaşmaya çabalarlar. Panik atağı hızla tıbbi yardım arayışına neden olur. Bu hastalar önce acil servislere, daha sonra da sıklıkla pratisyen hekimlere, kardiyolog ve nörologlara başvururlar. Temel başvuru yakınması o kişi için en rahatsız edici olan bedensel belirtidir; göğüs ağrısı, uyuşukluk, vb gibi. Panik bozuklukla birlikte başka bir psikiyatrik hastalık olduğunda acil servise başvurular daha da artmaktadır.

Tedavisi
Bu bozukluğun tedavisinde uzmanlar hastanın içinde bulunduğu koşulları, hastalık şiddeti, süresi, yeti yitimi gibi etkenleri değerlendirilerek her hastayı bireysel olarak ele alırlar. Ayrıca hastaya panik bozukluğu konusunda ayrıntılı bilgi vermek ve eğitmek çok önemlidir. Hastalığın nedenleri, belirtileri, belirtilerin ortaya çıkış düzenekleri, seyri tedavi edilebilirliği ve tedavi yöntemleri onun anlayacağı biçimde anlatılır. Gerekli görüldüğü durumlarda ilaç tedavisi uygulanır. Ayrıca panik bozukluğunda psikoterapinin de etkinliği gösterilmiştir. Bu yöntemde; ayrıntılı bilgilendirme ve eğitim yapılarak, panik belirtileri ve beden duyumlarını azaltacak teknikler (kas gevşemesi ve solunum denetim egzersizleri) öğretilir.  Seanslarda beden duyumlarının katastrofik yorumlarına yönelik yanlış inançlar ele alınarak (olumsuz otomatik düşünceler), hastanın düşünüş biçimi yeniden yapılandırılmaya çalışılır. Hastanın kaçındığı durumları yüzleştiren ev ödevleri verilir. Ödevler daha az korku yaratan durumlardan panik atağı yaratabilen şiddetli durumlara kadar derecelendirilir. Hasta bunlarla yavaş yavaş yüzleştirilip, duyarsızlaşması hedeflenir.
YAZININ BAŞINA DÖN


Ana Sayfa HAFTANIN KONUSU