Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
alıntı5

Yenisölöz

 

Katırlı dağlarının bağrına saklanmış, İznik gölünü kuşbakışı seyreden bu sevecen ve çalışkan insanların oturduğu zeytinci köyüne Sabahattin Ali’nin kurşun renkli gölüne sırtınızı dönerek yılan gibi kıvrılan yolda çeşmeleri takip ederek ulaşılıyor.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında Ermenilerin yerleşim birimi olmuş ve mübadele öncesi nüfusu onikibin kişiye kadar yükselmiş, ipekçilik ve zeytincilikle uğraşan yöre halkı göç edince yerine şimdiki Yunanistan Makedonyası’ndan Pomak göçmenleri tarafından yurt bellenmiş, otuzbin baş küçük baş hayvanla yöreye yerleşmişler.

İbrahim Dokunmazer doğma büyüme buralı, yirmiüç yıl Bursa SSK’ya hizmet etmiş, Kızılay başkanlığı ve 1989’da da seçimlere bağımsız olarak katılmış ve Yenisölöz kasabasının şimdiki belediye başkanı. Özveriyle çalışan başkan kasabaya sağlık ocağı, tanzim satış mağazası, mezbaha, misafirhane yaptırmış, Ermeniler zamanından kalmış orman içine giden tarihi “ipek yolu”nu onartarak yöre tarihinin korunması için çaba sarfetmiş, yol kenarlarına çeşmeler yaptırmış, mesire yerleri düzenlemiş, göl kenarına halk için şimdi orman görünümünde olan üçbin kanada kavağı diktirmiştir. Doğa ve tabiat aşığı Dokunmazer yörenin tarihi evlerini yıkmak isteyenlere: “Yıkın! Ama aynısını tekrar yapın. Çevreyi yeşillendirin. İki kattan yüksek eve izin yok. Sanmayın ki Marmara bölgesi deprem kuşağında olduğu için, bu güzel beldeyi çirkin yapılaşmaya karşı korumak için.” Tüm bu saydığımız hizmetlere bakarak başkanın yöreye, tarihe ve doğaya ne kadar saygılı davrandığını görebiliriz. Bölgede Karanlıkdere ve Hamamdere olmak üzere Katırlı dağlarının bağrından kopan kaynak sularıyla beslenen buz gibi suları olan iki dere vardır. Kasabanın nüfüsu ikibin civarındadır. Osmanlılar zamanında Konya ve civarından göç ettirilen halk daha sonra mübadeleyle yurda geri dönmüşlerdir. % 90’ı Pomak, %10’u Gürcü ve Vodina kökenlidir. Mübadele zamanında kendisi bir savaş gazisi olan Hüseyin İmre önderliğinde 570 kişi yöreye yerleşmiş. Hemen hemen tüm yöre halkı Atatürk hayranı. Kasabada okuma yazma oranı hayli yüksek olsa da bir kütüphane yok. Bir ilköğretim okulu ve bu okulda görevli altı öğretmen, bir sağlık ocağı ve üç görevlisiyle halkın hizmetindedir.

Katırlı dağlarından Orhangazi ovasına hakim tepe olan Gürle Kaya isimli tepeye, Sölözden traktörle veye trakking yaparak çıkabilirsiniz. Manzara ve doğa aşıkları için bulunmaz bir fırsat. Gürle Kaya köye oniki kilometre uzaklıkta. Bir rivayete göre kayanın tepesinde Roma imparatoru Justinyen’in, bir diğer rivayete göre de bir Türk padişahın sarayı varmış. Buralarda defineciler köstebeklerle yarışır hale gelmişler. Tepeye yaklaşırken mevsimine göre yaban çileklerinin ve rengarek çiçeklerin cazibesine kendinizi bırakabilirsiniz. Eğer biraz şansınız varsa o enfes yaban çiçeklerini tadabilirsiniz.

Bizler Şevket Başol’la sohbet ederken Metin Başol, kaşla göz arasında bize üzerinde yılların ağırlığı olan gözleri ışıl ışıl parlayan yaşlı bir kadın getirdi. Bu yaşında çalıştığı her halinden belliydi. Tüm bu gözlemlerin ilk bakışta bende uyandırdığı hisler dakikalar geçtikçe bu yaşlı köylü kadının ben ve benim gibilerin fersah fersah önümüzde olduğunu anlamam uzun sürmedi. Yaşının 87 olduğunu söyleyen “Anayko” lakaplı bu kadının çok gün görmüş geçirmiş olduğunu hafızasının berraklığı bana dedemi hatırlattı. Sabriye Göksu’nun bir diğer lakabı da “Delisinof”. Neden deli dendiğini bir türlü öğrenemedik. 12 yaşında Pepeleç köyünden mübadele ile 200 kişi önce Drama’ya yürüyerek, oradan trenle Selanik’e oradanda Mudanya’ya gelmişler. Bursa’da 15 gün şimdiki askeri Işıklar semtinde kaldıktan sonra yürüyerek geldikleri bu yöreyi begenip yerleşmişler. Pepeleç köyünde hayvancılık ve tarımla uğraşan ve kestane toplayan köylüler burada zeytinci olmuşlar.

Mübadele öncesi Gorgi isimli bir Bulgarın jandarmalarla birlikte kendilerine çok zulüm ettiğini, yörede yaşayan diğerleriyle hiçbir sorunları olmadığını söylüyor Anayko. Köylerinde bir de camilerinin olduğunu ama kilisenin olmadığını öğreniyoruz. Yaptığımız araştırmalarla buraya Osmanlılar zamanında Karamanoğulları Pomaklarının bu bölgelere yerleştirildiğini ve mübadeleyle yurda geri döndüklerini görüyoruz.

Yörede oldukça sevilen ve sayılan 87’lik bu genç kız 14 yaşında evlenmiş, yıllarca köyde ebelik yapmış, tam 12 çocuğu var ve birde özel bankası var. Onun özel bankası Şevket Başol. Bizimle konuşurken çebinden çıkardığı paraları uzattığı damadından öğrendiğimize göre damadına çok güvenirmiş. Anayko’nun dediğine göre Atatürk: “Nereyi beğenirseniz oraya yerleşin” demiş. Onlarda buraları doğup büyüdükleri yerlere benzediği için burayı tercih etmişler. Kendi aksanıyla: “Bre, biz Atatürk’ü canımızdan çok severiz onun bizim için yaptıklarını asla unutmayız” dedi.

 

 

Şevket Başol

Köyün belki de en tanınmış kişisi olan Şevket Başol, Kıbrıs, Almanya, İsviçre, Belçika, Hollanda ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen hastalara şifa dağıtan bir kırık-çıkık uzmanı.

1933 doğumlu Şevket Başol bu mesleği Drama Pepeleçli olan amcası Hüseyin’den öğrenmiş.

Şevket Başol her insanın 221 kemiği olduğunu ve ellerini kullanarak rahatsızlığın kaynağını ve sebebini saptayıp çözebildiğini söylüyor. Bel ve boyun fıtığı, burkulma, eklem kireçlenmeleri ise uzmanlık alanına giriyor. Türkiye’nin dört bir köşesindeki doktorlar ve profesörler de Şevket Başol’u destekleyerek ona fikir danışıyorlar ve tedavi için bu kişilerce çağrılıyor. Bu zamana kadar tedavi ettiği kişilerden hayır dua harici hiçbir tepki almadığını bu işi para için yapmadığını « Ben hastalarımdan normal bir doktorun aldığının çok ama çok daha azını aldığını birçoğundan da almıyorum » özellikle de öğretmen, öğrenci, asker, ve şehit ailelerinden para almadığını görüyoruz. Hastalarımın çoğu doktorlardan yarar görmeyen hastalar. Ben ellerimi kullanarak ve bazı bitki özleri ile yaptığım ilaçlardan faydalanarak tedavimi gerçekleştiriyorum.

1986’da oğlu Metin’i, 1989’da da Turan’ı yetiştirmeye başlayan Başol oğullarına da bu mesleğin sırlarını öğretiyor. Önemli müşterilerinden ilk akla gelenlerini saymasını istediğimizde milletvekillerinden tutun da bir İsviçre ilaç firması olan Nutra Sweet AG’nin müdürü Tibor von Mérey’i ilk aklına gelenler arasında sayıyor.