Ulus Moğolca,
Ulusal Uydurukçadır
BİR
yazımda ulus kelimesinin Moğolca'dan Türkçe'ye geçtiğini belirtmiştim.
Otopsi Yayınları sahibi Cengiz Özakıncı, bu iddiama
çok öfkelenmiş, oturup dehşetli bir küfürname yazmış. Bugüne kadar hiç
duymadığım bayağılıklarla beni suçlamış. Meğer ben,
'Amerikan yeşil kuşak mukaddesatçısı, Amerikan şeriatçısı' imişim, Türk
İslam şantajcısıymışım. Çünkü ulus kelimesini beğenmiyor
muşum!.. Terbiye, iz'an, insaf, bilgi açısından sıfır altında sıfır bir
hezeyanname! Kargaları bile güldürecek bir fikir perişanlığı! Av.
Hanifi Altaş da bu hezeyannameyi alıp İnternet'e bulaştırmış. Milli Mücadele
yıllarında, içerden ve dışardan, bütün milli değerlerimize
saldırılmıştı. O köksüzlük yeniden filizleniyor. Birtakım kişiler, sövüp
saymakla bazı doğruların hasır altı edileceğini ve milli ruhun
söndürüleceğini sanıyorlar.
Uluş-ulus
ŞİMDİ burada tekrar ediyorum: Ulus kelimesi bize Moğol dilinden geçmiştir.
Bizim ilk yazılı metinlerimiz olan Yenisey ve Orhun
Abideleri'nde ulus diye bir kelime yoktur, uluş vardır. Uluş kelimesi de,
sadece Kül Tigin Abidesi'nin kuzey cephesinde bir defa
geçmektedir. Millet karşılığında değil, halk karşılığında bir kelime
olarak kullanılmıştır. Üç Orhun Abidesi'nde, dokuz yüzden fazla
kelime vardır. Bu kelimeler zincirinde, en çok budun kelimesi geçmektedir. Göktürkler'de
budun, millet demektir. Kültigin
Abidesi'nde: 87, Bilge Kağan Abidesi'nde 107, Tonyukuk Abidesi'nde ise 29 defa
budun kelimesi geçmektedir. Yani 900 küsur
kelimelik üç abidede 223 kere budun (millet) kelimesi kullanılmıştır. Uluş
kelimesiyse, halk yerine oturtulmuştur. Kül Tigin
Abidesi'ndeki: 'Bu kara uluş' ifadesini meşhur Türkçülerimizden Prof.Dr.
Muharrem Ergin: Buhara halkı şeklinde Türkiye
Türkçe'sine akmıştır ki doğrudur. Çünkü biz: İstanbul milleti, Ankara
milleti, demeyiz. İstanbul halkı, Ankara halkı... deriz. Biz, 'millet
türküleri' demeyiz, 'Halk türküleri' deriz. Bizim 'Millet oyunlarımız'
yoktur, 'Halk oyunlarımız' vardır. Bu türküler, bu oyunlar bizim
milli varlıklarımızdır. Ama Türkçe'nin de kendisine has incelikleri vardır.
Ulus kelimesinin geçmiş asırlarda, bazı yazarlarımız
tarafından halk karşılığında, hatta millet karşılığında kullanılması,
onun kökünü-milliyetini değiştiremez. Biz, bin yıldan beri:
(çay-mantı-kaburga-abla) deriz de çayın Çince'den mantı-kaburga-abla
kelimelerinin ise ulus gibi, bize Moğolca'dan geçtiğini
bilmeyiz. Moğollar bizim uluş ve yemiş kelimelerimizi almışlar, ama Moğolca'da
(ş) harfi olmadığı için onları (ulus-yemis) şeklinde
telaffuz etmişlerdir. Garabete bakınız ki, ar damarını patlatarak bana sövüp
sayan bu Cengiz Özakıncı'nın adı da tamamen
Moğolca'dan Türkçe'ye geçmiştir. Cengiz'in aslı Çingiz'dir. Türk'ün (Tengiz-deniz)
kelimesini Moğollar Çingiz şeklinde
söylemişlerdir. Çingiz, Türkçe'de (c) harfiyle başlayan kelime olmamasına
rağmen, aramıza (Cengiz) kiyafetine bürünerek katılmıştır.
Prof. Muharrem Ergin yanında, Prof. Tahsin Banguoğlu, Prof. Kemal Eraslan,
Prof. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Reşit Rahmeti Arat,
Prof. Osman Sertkaya, Prof. Reşat Genç, Prof. Sadık Tural, Prof. Abdulkadir
İnan ve Kazım Mirşan Turgay Tüfekçioğlu gibi yetkililer
budun kelimesinin millet, uluş kelimesinin ise halk anlamına geldiğini ifade
etmişlerdir. Bizim ilk lügatımız olan Divanü Lugat-it
Türk'ün 1. cildinin 62. sayfasında ise, Kaşgarlı Mahmut uluş kelimesini şöyle
açıklıyor: 'Köy-Çiğilce, Balasagun ile, onun yanındaki
Argu şehirleri halkınca (uluş) şehir demektir. nitekim Balasagun şehrine
Kuz uluş dahi denir.' Bizim, o 1072 tarihli lügatımızda da
(ulus) yoktur. (ülüş) vardır. 'ülüş ise; Budun arasında pay ayırış'
demektir. Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan 12 ciltlik Tarama
Sözlüğünde ise ulus: Göçebe, oba, aşiret, kavim kelimeleriyle açıklanıyor.
Ulus: Trabzon'da kuyruğundan yağ çıkarılan bir koyun
cinsidir.
Cumhuriyet sonrası
CUMHURİYETİN ilanından sonra, dilde tasfiye hareketi başlayınca, ulus bir
ara millet yerine kullanılmak istenmiş ayrıca Ankara'daki
bir meydanın adı olmuş, CHP organı bir gazetenin başına da kurulmuştur.
Bugün aynı kelime, bir de kuyruğuna Fransızca'dan veya
latinceden alınan (sal) eki yapıştırılarak (Milli) kelimesinin yerine
konulmak istenmektedir. Ulusal, altı kaval, üstü şişhane bir
ucubedir. Ama ne yapalım ki artık bazı milliyetçi kalemlere bile musallat
olmuştur. 'Millet' ve 'Milli' kelimelerini kullanmak, Amerikan
şeriatçılığı yapmaksa, Atatürk'ü nereye koyacaksınız ey yoldaşlar?
Çünkü Atatürk Büyük Nutuk isimli eserinde bir defa olsun (ulus)
kelimesini kullanmamıştır ama, 277 defa millet diye, 60 kere milli amaç
diye, 25 kere milli irade, 40 kere Milli Mücadele... diye
haykırmıştır.
YAVUZ
BÜLENT BAKİLER 07.10.2003-TERCÜMAN