Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

INSAN-YASAM VE SIIR'E DAIR...

  • Öze dogru yolculuk...

    Haydarpasa gecelerinin suskunlugunda,uzaktan yankilanan Istanbul dalgalari esliginde,bir zamanlar, nasil oldugu mechul bir halde,trene bindirilmis "gurbet yolculari" gibiyiz. Hiç duraksamadan gidiyor trenlerimiz. Ya lokantasinda bir seyler atistirip gazete okuyor,ya kompartimanlar arasi boslukta " o makinelerin cigliklari orkestrasiyla gecenin sogukluguna aldirmadan sigaraya veryansin ediyor,ya da uyuyoruz. Neticede,tren hiç durmadan-duraksamadan yoluna devam ediyor.Gidiyoruz. Ayri istikametlere,ayri zamanlarda ve ama ayni halde... iki ayri hayat yasaniyor. Trenin içinde belirlenmis hedeflere, ideallere,umutlara varmak isteyen benligimiz,diger yanda hem bizi ugurlayan hem de bekleyen yanimiz... Bir bakima kendi kompartimanimizda keyifliyiz. Soyutlamisiz kendimizi dis dünya'dan. Saatlerin gecmesi,gecenin sabahlara kavusmasi,varacagimiz istasyona biraz daha yaklasmaktan öte hiç bir anlami yok... Oysa kendimizi,sorumlu oldugumuz insanlari,dostlari,arkadaslari,randevulari,yasama dair ne varsa, hepsini gün be gün kilometrelerce geride birakarak yaklasmaktayiz hayallerimizdeki istasyonlara... Anlama erismek,güzele yaklasmak,kendimize/baskalarina daha fazla sorumluluklar katmak amaciyla degisimlere gittigimiz yasantilarda,acaba farkinda olmadan kendimizi mi kandiriyor,avutuyoruz ? Bu soruya duyulan süphelerin sonrasinda trenden asagi atlamak olasi degildir artik! Yasama dair süphe,ideallerimizin dogruluguna dair karamsarlik nöbetleri basladiginda,sorular yagmuru bosanir yüregimizden önümüze: "Siir" halinde... Gerçi kazaya ugramis bir gemide,okyanusun tam ortasinda,önce kendini kurtarmaya çalisan insanin dogasina bencillik denilebilir mi? Cevabi tartismasiz kesinliklere ulasan bir dogadir bu... Çünkü insan (tek-tek ben'ler) varsa dünya var, çünkü kendi'lerimiz varken yasam,sevinç,umut,gelecek ve anlam var; biz yoksak "hiç bir sey yok" degil mi? Insan, sayet toplumsal olmak zorunda olan bir varliksa; kesin çizgilerle saptanmis varlik-yokluk çizgisinin sinirini bir milim dahi zorladiginda toplumsal olmak zorundadir. O çizgiden sonra elde edecegi tüm faydalari toplumla,çevresindekilerle paylasmak zorundadir. Kimi zaman "Siir" haline ulasan bir benlik'te... Insan "her sey" olamaz. Her insanin dogustan getirmis oldugu kalitsal-kültürel özelliklerinin yaninda çözümlenmemis bir ruhi potansiyel ve siniri kendisiyle çizili olan bir kinetik enerjisi vardir. Siir,insanin dogasinda vardir. Olayin bir yüzü,sairin,kendisini o asamaya getirecek olanaklari aramada yatar.Kimileyin kendiliginden olur bu ve yine kendi-kendine... Kendini asma asamasina,kendini gerceklestirme evresine ulasmis benlik,artik insan-üstülügün kapisini aralamaya baslamis,kendi enerjisinin tümünü kullanabilen insan olabilmis demektir. Diger bir deyisle olanca sevda ve kinini bosaltabilmis bir ben'lik... Öyle bir an gelir ki,baska bir benligin,yalnizca bir tek kisinin ben'ligi, o'nun tüm dogasal varligi,sevgisi,kendisini bizimle paylasmasi-bizimle cogaltmasi,dünyalarini bizimle iç-içe geçirmesi,kaynaklarimizi biri-birimize bosaltip akarsu iken irmak olmak, fidan iken cinar olmak ise bir nev'i "siddetli yasamak"'tir. Siddetli kahkahalar arasinda bir ses yükselir kendiliginden:"Siir!". Olasiliklar bize hep iki ögretildi: "Olmak ya da Olmamak!". Oysa,insani sinirlandiramayacak olasiliklar daha çok: Olmak yine olmak, olamamak yine olamamak. Hem olmak hem de olmamak.Öncesinde olmamak sonrasinda olmak.Aksi,öncesinde olmak sonrasinda olmamak. Olmak ama bu kavramin içinde büs-bütün bir kargasayi yasamak.Olmamak ama gerektiginde olmasini bilmek.Olmak ama geçici olur'larin gölgesinin emri ve etkisiyle olabilmek.Olmamak ama sartlar öyle gerektirdiginden bunu öylece kabullenmek.Veya ne olmak ne de olmamak.Her ikisinin de üstünde,ortasinda bile degil,ama varolabilmek...iste olmak-olmamak sorularini yasamin masasinda nester altina yatiran,varolabilmenin tonlarini gizli bir duyu sorusturur:"Siir!". Aslinda beyaz-kara renkleri arasinda kat'edilmesi gereken binlerce kilometrelik olasiliklar zinciri var.Her olasiligin ana nedenlerinin tesekkülünü ve bu tesekkül noktaciklarinin olusunu hazirlayan tesekkülleri vücuda getiren kavramlarin sebebiyet neticeleri degisik oldugundan,herhangi bir olasilik tonunda dahi sapkamizi önümüze alip,ellerimizde burusturarak saatlerce düsünmek zorundayiz. Bazi zaman,soru ve sorunlara cevap vermede,yüklenimlerden önce,kendimizi tüm olgularin disina çekerek"olasiliklar yangininda" iyice bir yanmak gerekiyor.Bugünümüz dahi,milyonlarca olasiliklarin gerçek kimligine bürünerek somutlasmasindan baska bir sey degilse,insanlara ve onlar'in tepkilerine bunca kesin cevap vermek isteyisimizdeki acelecilik neyedir? iste,bazen bu acelecilik ve kesinligi bir-birine düsüren bir kavramdir:"Siir!". Gerçekler... Daha da önemlisi "Araf'ta" bir basina kalacak olan seytan. Seytanligi gercek ve oysa gercegin gerceklestirilmesi için "oldugunu bildigi halde"gercek olmayi savunan bir melek. Tereddütde... Tereddütler... Sükut, ve Insanlik, Karsimizdaysa Gerçekler... Her hal-ü karda, gerçek+gerçekler,karsitlar bilesimi,dönüsümü,çatismasi,sentezine ve bu sentezlerin yasayisini yeni sentezlerde biresimlestirerek,anti-tezlerle savasmaya devam edecektir benlik'lerimiz... Aslinda belki de bizi alakadar eden "Genel Gerçek Teorisi'nin" disinda yeralan "insana has"olan gerçekler.Toplumun hep birlikte tespitledigi degil de birey'in gerçegi... Öncelikle,toplumsal gerçegi olusturabilmek için bireysel gerçekligi rayina oturtabilmekte bütün is... Öyle rüzgarlar esiyor ki bazen,öyle olmasi gereken ve norm'lar dedigimiz gerçeklerde toplum bizi aldatiyor gibi.Kandiriyor yahut.Bilinçsizce sürükleniyoruz.Yani toplumun bütün fertleri biri-birilerini ve dolayisiyla kendilerini kandirarak,bir hayalet gerçegin adimlarinin izleri pesinden kapilarak gidiyoruz... Hayaletin sorusturmasini,karakol tutanaklarini,ne vakit idam edilecegini,insanligin kendini "saf ideal'e nasil da tutsak ettigini" bazen aynalarda görürüz.Belki aynalarda seyrettigimiz toplum kendimizin olmadigi bir toplum gibi görünür nedense bize.Aynalarin sir'ini olusturabilen altyapilardan biri de:"Siir"dir. Mutluluk bütün bir yasam parçasindan olusur. Ve bütünün arasina muhakkak,kesin kez bosluklar dogar.Esas olan bu bosluklarin olmasi degil,ne kadar az veya cok olduklaridir.Telefondaki bir ses,bir mektup,basari,doyum,ümit,hayal,güzel gecen (yahut geçecek) bir gün,aksam ve gecesi,bir kitap,bir film,oyun,sabahleyin radyodan yayilan hos bir sarki veya siradan bir olay da mutluluktur. Geçerli olan bu mutluluklarin hangi sürecte kesintilere ugradigi ve "niçin" oldugudur. Niçin'lerden maddi-manevi kaçinmamiz olanaksizdir, Ama; Siir'le bu niçin'leri sorgulayabilmemiz elbette mümkündür. (ist.,20 Ocak'89)

    Paylastigimiz için mutluyum.Güzel türkçemizi bu imkanlarda kullandigim için ise üzgün.. Düsüncelerinizi ancak e-mail atarsaniz ögrenebilirim...

    Email: fuatakin@hotmail.com