| KIRIM TATARCA | TÜRKÇE | ENGLISH | KIRIM TATARCA AÇIKLAMALAR VE KELİMENİN CÜMLE İÇİ KULLANIMI | TÜRKÇE AÇIKLAMALAR VE KELİMENİN CÜMLE İÇİ KULLANIMI | KAYNAK KİŞİLER | |||
| Men | Ben | I | Men sağa aytgan edim. | Ben sana söylemiştim. | Cumaziye Aksöz, Kamil Aksöz | |||
| Sen | Sen | You | Men ketemen. İstesen sen de kel. | Ben gidiyorum. İstersen sen de gel. | Cumaziye Aksöz, Kamil Aksöz | |||
| Anav , O | O | He/She/It | Aşaganından anav balaga da berse. | Yediğinden o (diğer) çocuğa da versene. | Cumaziye Aksöz, Kamil Aksöz | |||
| Biz | Biz | We | Biz biz biz edik. Otuz eki kız edik. | Biz biz biz idik. Otuz iki kız idik. | Cumaziye Aksöz, Kamil Aksöz | |||
| Siz | Siz | You | Siz neşin özünüznü ep ayrı tutasınız? | Siz niçin kendinizi hep ayrı tutuyorsunuz? | Cumaziye Aksöz, Kamil Aksöz | |||
| Anavlar , Onlar | Onlar | They | Siz bulay diysiniz de anavlar ne diy? | Siz böyle diyorsunuz da onlar ne diyor? | Cumaziye Aksöz, Kamil Aksöz | |||
| Mınav , Munav , Bu | Bu | This | Kete ekende mınavnı da almanı unutmanız. | Giderken bunu da almayı unutmayın. | Kamil Aksöz, Cumaziye Aksöz | |||
| Şu , Şunav | Şu | That | Şunav dayın baladan kötek mi aşadın? | Şu kadar çocuktan dayak mı yedin? | Kamil Aksöz, Cumaziye Aksöz | |||
| Anav , O | O | He/She/It | Teran anav yakka cılışsa. | Biraz o (diğer) yana yanaşsana (kaysana). | Kamil Aksöz, Cumaziye Aksöz | |||
| Mınavlar , Munavlar , Bunlar | Bunlar | These | Munavlarga da iyilik yaramay. | Bunlara da iyilik yaramıyor. | Kamil Aksöz, Cumaziye Aksöz | |||
| Şunlar , Şunavlar | Şunlar | Those | Şunlardan alsak bolmay mı? | Şunlardan alsak olmuyor mu? | Kamil Aksöz, Cumaziye Aksöz | |||
| Onlar , Anavlar | Onlar | They | Sizge anavlarnı munda ketirmeniz degen edim. | Size onları buraya getirmeyin demiştim. | Kamil Aksöz, Cumaziye Aksöz | |||
| Mınavyer , Munavyer Bıyer , Buyer , Mınyer , Munyer , Mıyer , Muyer | Bura | Here/This place | Ne umutlarman kelgen edik ama bıyer bizge iş yaramadı. | Ne umutlarla gelmiştik ama bura bize hiç yaramadı. | Recep Aksöz, Emiş Aksöz | |||
| Şuyer , Şunyer , Şunavyer | Şura | There/That place | Şuna şuyer işin eki kişini urdular. | İşte şura için iki kişiyi vurdular. | Recep Aksöz, Emiş Aksöz | |||
| Uyer , Anyer , Anavyer | Ora | There/That place | Bala östürmek eşin arüv bir yer diyil uyer. | Çocuk büyütmek için iyi bir yer değil ora. | Recep Aksöz, Emiş Aksöz | |||
| Bıyerler , Buyerler , Munyerler , Mınyerler , Mıyerler Muyerler , Munavyerler , Mınavyerler | Buralar | These places | Mınyerler kışın beg suvuk bola eken. | Buralar kışın çok soğuk oluyormuş. | Recep Aksöz, Emiş Aksöz | |||
| Şuyerler , Şunyerler , Şunavyerler | Şuralar | Those places | Balalıgımın geşken yerleri şuyerler. | Çocukluğumun geçtiği yerler şuralar. | Recep Aksöz, Emiş Aksöz | |||
| Uyerler , Anyerler , Anavyerler | Oralar | Those places | Körmegen bolsam da iş, işinde kartbabamların mezarları bolgan topraklar uyerler tuvul, memlekettir menim işin. | Görmemiş olsam da hiç, içinde dedemlerin mezarları olan topraklar, oralar değil, memlekettir benim için. | Recep Aksöz, Emiş Aksöz | |||
| Bıyak , Buyak , Mınyak , Munyak , Mıyak , Muyak , Munavyak , Mınavyak | Bu taraf | Here/This side | Men bu odada kalayım. Bıyak denizge karay. | Ben bu odada kalayım. Bu taraf denize bakıyor. | Emiş Aksöz, Recep Aksöz | |||
| Şuyak , Şunyak , Şunavyak | Şu taraf | There/That side | Rametli kartanamın bakşada en süygen yeri şunavyak edi. | Rahmetli ninemin bahçede en sevdiği yer şu taraftı. | Emiş Aksöz, Recep Aksöz | |||
| Uyak , Anyak , Anavyak | O taraf | There/That side | Ep şakıra ulum bizi katına ama bizge beg erek kele uyak. | Hep çağırıyor oğlum bizi yanına ama bize çok uzak geliyor o taraf. | Emiş Aksöz, Recep Aksöz | |||
| Bıyaklar , Buyaklar , Mınyaklar , Munyaklar , Mıyaklar , Muyaklar , Munavyaklar , Mınavyaklar | Bu taraflar | These sides | Rutubetli bir avası bar. Munyaklar sizge köre tuvul. | Rutubetli bir havası var. Bu taraflar size göre değil. | Emiş Aksöz, Recep Aksöz | |||
| Şuyaklar , Şunyaklar , Şunavyaklar | Şu taraflar | Those sides | At cuvurtturganımız yerler edi şunavyaklar. | At koşturduğumuz yerlerimizdi şu taraflar. | Emiş Aksöz, Recep Aksöz | |||
| Uyaklar , Anyaklar , Anavyaklar | O taraflar | Those sides | Uyaklar babayın avucunun işindiy bilgen yerleridir. | O taraflar babamın avucunun içi gibi bildiği yerlerdir. | Emiş Aksöz, Recep Aksöz | |||
| Bıyakbet , Buyakbet , Mınyakbet , Munyakbet , Mıyakbet , Muyakbet , Munavyakbet , Mınavyakbet | Bu taraf | Here/This side | Munyakbet, tarlanın bizge ayit bolgan beti. | Bu taraf, tarlanın bize ait olan tarafı (yüzü). | Halil Sezer, Hatice Sezer | |||
| Şuyakbet , Şunyakbet , Şunavyakbet | Şu taraf | There/That side | Şuyakbet amcamalarnın. | Şu taraf amcamgillerin. | Halil Sezer, Hatice Sezer | |||
| Uyakbet , Anyakbet , Anavyakbet | O taraf | There/That side | Anavyakbetni kartbabam savlıgında satgan. | O tarafı dedem sağlığında satmış. | Halil Sezer, Hatice Sezer | |||
| Bıyakbetler , Buyakbetler , Mınyakbetler , Munyakbetler , Mıyakbetler , Muyakbetler , Mınavyakbetler , Munavyakbetler | Bu taraflar | These sides | Balalıgım mınavyakbetlerde geşti. | Çocukluğum bu taraflarda geçti. | Halil Sezer, Hatice Sezer | |||
| Şuyakbetler , Şunyakbetler , Şunavyakbetler | Şu taraflar | Those sides | Şuyakbetler anayımın balalıgının geşken yerleri. | Şu taraflar annemin çocukluğunun geçtiği yerler. | Halil Sezer, Hatice Sezer | |||
| Uyakbetler , Anyakbetler , Anavyakbetler | O taraflar | Those sides | Babayın ösken yerleriyse anyakbetler. | Babamın büyüdüğü yerlerse o taraflar. | Halil Sezer, Hatice Sezer | |||
| Mağa , Maga | Bana | To me | Mağa kara. | Bana bak. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Sağa , Saga | Sana | To you | Sağa bir tağa aytmaycakman. | Sana bir daha söylemeyeceğim. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Oga , Anavga | Ona | To him/her/it | Anavga ayt ta, yarın ertemen kelsin munda. | Ona söyle de yarın erkenden gelsin buraya. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Bizge | Bize | To us | Amcababay, bizge masal anlatsa. | Amcababa, bize masal anlatsana. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Sizge | Size | To you | Emiş kartiy, selam ayttı sizge. | Emiş nine selam söyledi size. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Onlarga , Anavlarga | Onlara | To them | Bir çuval kartop ta onlarga akettim. | Bir çuval patates de onlara götürdüm. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Buga , Mınavga , Munavga | Buna | To this | Karasa munavga, ne diy? | Baksana buna, ne diyor? | Enis Aksöz | |||
| Şuga , Şunavga | Şuna | To that | Eki lira arşlık berse şuga. | İki lira harçlık versene şuna | Enis Aksöz | |||
| Oga , Anavga | Ona | To him/her/it | Anavga da ber bari. Karap kaldı sabiy. | Ona da ver bari. Bakıp kaldı zavallı çocuk. | Enis Aksöz | |||
| Bunlarga , Munavlarga , Mınavlarga , Munlarga , Mınlarga , | Bunlara | To these | Munavlarga da iyilik yaramay. | Bunlara da iyilik yaramıyor. | Enis Aksöz | |||
| Şunlarga , Şunavlarga | Şunlara | To those | Şunlarga teran bakşiş ber de ketiyik. | Şunlara biraz bahşiş ver de gidelim. | Enis Aksöz | |||
| Onlarga , Anavlarga | Onlara | To them | Bilmiy bolsan anavlarga sor. Onlar bileler. | Bilmiyorsan onlara sor. Onlar biliyorlar. | Enis Aksöz | |||
| Mında , Munda , Bıyerge , Buyerge , Mınyerge , Munyerge , Mıyerge , Muyerge , Mınavyerge , Munavyerge | Buraya | Here/to this place | Amet! Ke mında. | Ahmet! Gel buraya. | Osman Özbilir, Nayle Özbilir | |||
| Şunda , Şuyerge , Şunyerge , Şunavyerge , | Şuraya | There/to that place | Az evvel şuyerge salgan edim. Şimdi yok. | Az evvel şuraya koymuştum. Şimdi yok. | Osman Özbilir, Nayle Özbilir | |||
| Onda , Anda , Uyerge , Anyerge , Anavyerge , | Oraya | There/to that place | Ketme anyerge dep kaş defa ayttım sağa. Kaş balam kaş. | Gitme oraya diye kaç defa söyledim sana. Yok yavrum yok. (Sen adam olmazsın.) | Osman Özbilir, Nayle Özbilir | |||
| Bıyerlerge , Buyerlerge , Mınyerlerge , Munyerlerge , Mıyerlerge , Muyerlerge , Munavyerlerge , Mınavyerlerge | Buralara | To these places | Sen mınyerlerge kelmez edin. Ne boldu? | Sen buralara gelmezdin. Ne oldu? | Osman Özbilir, Nayle Özbilir | |||
| Şuyerlerge , Şunyerlerge , Şunavyerlerge | Şuralara | To those places | Şuyerlerge yigirmi senedir kelgen yog edim. | Şuralara yirmi senedir gelmemiştim. | Osman Özbilir, Nayle Özbilir | |||
| Uyerlerge , Anyerlerge , Anavyerlerge | Oralara | To those places | Siz anyerlerge kete mi ediniz? | Siz oralara gidiyor muydunuz? | Osman Özbilir, Nayle Özbilir | |||
| Bıyaka , Buyaka , Mınyaka , Munyaka , Mıyaka , Muyaka , Mınavyaka , Munavyaka | Bu tarafa | Here/To this side | Mınavyakka kelgen şu arabanı köresin mi? | Bu tarafa gelen şu arabayı görüyor musun? | Nayle Özbilir, Osman Özbilir | |||
| Şuyaka , Şunyaka , Şunavyaka | Şu tarafa | There/To that side | Elindekilerni şuyaka sal. | Elindekileri şu tarafa koy. | Nayle Özbilir, Osman Özbilir | |||
| Uyaka , Anyaka , Anavyaka | O tarafa | There/To that side | Cüzdannı anyaka tüşürdüm. | Cüzdanı o tarafa düşürdüm. | Nayle Özbilir, Osman Özbilir | |||
| Bıyaklarga , Buyaklarga , Mınyaklarga , Munyaklarga , Mıyaklarga , Muyaklarga , Munavyaklarga , Mınavyaklarga | Bu taraflara | To these sides | Elbet bir kün mınyaklarga da keleceksin. | Elbet bir gün bu taraflara da geleceksin. | Nayle Özbilir, Osman Özbilir | |||
| Şuyaklarga , Şunyaklarga , Şunavyaklarga | Şu taraflara | To those sides | Şunavyaklarga da karadınız mı? | Şu taraflara da baktınız mı? | Nayle Özbilir, Osman Özbilir | |||
| Uyaklarga , Anyaklarga , Anavyaklarga | O taraflara | To those sides | Anyaklarga ketmeniz dep kaş defa ayttım sizge men. | O taraflara gitmeyin diye kaç defa söyledimsize ben. | Nayle Özbilir, Osman Özbilir | |||
| Bıyakbetge , Buyakbetge , Mınyakbetge , Munyakbetge , Mıyakbetge , Muyakbetge , Mınavyakbetge , Munavyakbetge | Bu tarafa | Here/To this side | Kardan collar mı kapandı? Muyakbetke kar tüşmedi iş. | Kardan yollar mı kapandı? Bu tarafa kar düşmedi hiç. | Rasim Görgeç, Vahide Görgeç | |||
| Şuyakbetge , Şunyakbetge , Şunavyakbetge | Şu tarafa | There/To that side | Şuyakbetke ketecekmiz ballar. | Şu tarafa gideceğiz çocuklar. | Rasim Görgeç, Vahide Görgeç | |||
| Uyakbetge , Anyakbetge , Anavyakbetge | O tarafa | There/To that side | Anay men anyakbetke ketmek istiymen. | Anne ben o tarafa gitmek istiyorum. | Rasim Görgeç, Vahide Görgeç | |||
| Bıyakbetlerge , Buyakbetlerge , Mınyakbetlerge , Munyakbetlerge , Mıyakbetlerge , Muyakbetlerge , Mınavyakbetlerge , Munavyakbetlerge | Bu taraflara | To these sides | Sen kaydiy bileceksin colnu? Munyakbetlerge iş kelmedin ta. | Sen nasıl bileceksin yolu? Bu taraflara hiç gelmedin ki. | Rasim Görgeç, Vahide Görgeç | |||
| Şuyakbetlerge , Şunyakbetlerge , Şunavyakbetlerge | Şu taraflara | To those sides | Şunyakbetlerge karasa. Kalay güzel yerler ya? | Şu taraflara baksana. Nasıl güzel yerler değil mi? | Rasim Görgeç, Vahide Görgeç | |||
| Uyakbetlerge , Anyakbetlerge , Anavyakbetlerge | O taraflara | To those sides | Anavyakbetlerge barmadık ta. Uyerler tağa da güzel. | O taraflara varmadık dağa. Oralar daha da güzel. | Rasim Görgeç, Vahide Görgeç | |||
| Meni | Beni | Me | Bir özün ketsen bolmay mı? Kateceksin meni katında? | Bir kendin gitsen olmuyor mu? Ne yapacaksın beni yanında. | Nezaket Ergut, Turgut Ergut | |||
| Seni | Seni | You | Yaa! Keşke seni taşlasa edim üyde. | Yaa! Keşke seni bıraksaydım evde. | Nezaket Ergut, Turgut Ergut | |||
| Onu , Anavnı | Onu | Him/her/it | Meni taşlap, anavnı alacak edin katına. O da kelmek istiy edi. | Beni bırakıp onu alacaktın yanına. O da gelmek istiyordu. | Nezaket Ergut, Turgut Ergut | |||
| Bizni | Bizi | Us | Bizni uyerde arüv karşılaycaklar mı dersin? | Bizi orada iyi karşılayacaklar mı dersin? | Nezaket Ergut, Turgut Ergut | |||
| Sizni | Sizi | You | Sizni bilmem de meni arüv karşılamaycakları kesin. | Sizi bilmemde beni iyi karşılamayacakları kesin. | Nezaket Ergut, Turgut Ergut | |||
| Onlarnı , Anavlarnı | Onları | Them | Cer kalmadı dolapta. Anavlarnı kayerge salacakmız? | Yer kalmadı dolapta. Onları nereye koyacağız? | Nezaket Ergut, Turgut Ergut | |||
| Mınavnı , Mınavı , Munavnı , Munavı , Bunu | Bunu | This | Mınavnı tışarda unutkasınız da! | Bunu dışarıda unutmuşsunuz be! | Turgut Ergut, Nezaket Ergut | |||
| Şunu , Şunavnı | Şunu | That | Şunavnı salacak bir yeriniz de yok mu? | Şunu koyacak bir yeriniz de yokmu? | Turgut Ergut, Nezaket Ergut | |||
| Onu , Anavnı , Anavnı | Onu | Him/her/it | Anavnı taşla. Mınavnı taşla. Ka, neni aketecekmiz kete ekende? | Onu bırak. Bunu bırak. Hani, neyi götüreceğiz giderken? | Turgut Ergut, Nezaket Ergut | |||
| Bunlarnı , Munavlarnı , Mınavlarnı , Munlarnı , Mınlarnı , Bunları , Munavları , Mınavları , Munları , Mınları | Bunları | These | Mınlarnı sizge ketirdim ballar. Alınız. Alınız. | Bunları size getirdim çocuklar. Alın, alın. | Turgut Ergut, Nezaket Ergut | |||
| Şunlarnı , Şunavlarnı , Şunları , Şunavları | Şunları | Those | Kartbabay, şunlarnı da alacakmız mı? | Dede, şunları da alacakmıyız? | Turgut Ergut, Nezaket Ergut | |||
| Onlarnı , Anavlarnı , Onları , Anavları | Onları | Them | Onlarnı taşlanız arabada. Alanızga berecekmen. | Onları bırakın arabada. Halanıza vereceğim. | Turgut Ergut, Nezaket Ergut | |||
| Bıyerni , Buyerni , Mınyerni , Munyerni , Mıyerni , Muyerni , Mınavyerni , Munavyerni , Bıyeri , Buyeri , Mınyeri , Munyeri , Mıyeri , Muyeri , Mınavyeri , Munavyeri , | Burayı | Here/This place | Mına mınyerni kaşgır tişlegen edi caşlıgımda. | İşte burayı kurt dişlemişti gençliğimde. | Ali Özbilir, Sabiha Özbilir | |||
| Şuyerni , Şunyerni , Şunavyerni , Şuyeri , Şunyeri , Şunavyeri , | Şurayı | There/That place | Savlıgında şunavyerni menim üstüme geşir dep kop ayttım rametli babayga. Ama seslemedi meni. | Sağlığında şurayı benim üstüme geçir deyip çok söyledim rahmetli babama. Ama seslemedi (dinlemedi) beni. | Ali Özbilir, Sabiha Özbilir | |||
| Uyerni , Anyerni , Anavyerni , Uyeri , Anyeri , Anavyeri | Orayı | There/That place | Anay uyerde ölgen edi. O sebepten iş süyemedim ya anyerni. | Annem orada ölmüştü. O sebepten hiç sevemedim ya orayı. | Ali Özbilir, Sabiha Özbilir | |||
| Bıyerlerni , Buyerlerni , Mınyerlerni , Munyerlerni , Mıyerlerni , Muyerlerni , Mınavyerlerni , Munavyerlerni , Bıyerleri , Buyerleri , Mınyerleri , Munyerleri , Mıyerleri , Muyerleri , Mınavyerleri , Munavyerleri , | Buraları , buralarını | These places | Kelgenimizde şöl edi. Biz adam ettik munyerlerni. | Geldiğimizde çöldü. Biz adam ettik buraları. | Ali Özbilir, Sabiha Özbilir | |||
| Şuyerlerni , Şunyerlerni , Şunavyerlerni , Şuyerleri , Şunyerleri , Şunavyerleri | Şuraları , şuralarını | Those places | Şunyerlerni on sene evvel körecek edin. | Şuraları on sene evvel görecektin. | Ali Özbilir, Sabiha Özbilir | |||
| Uyerlerni , Anyerlerni , Anavyerlerni , Uyerleri , Anyerleri , Anavyerleri | Oraları , oralarını | Those places | Anyerlerni sürmeni unutgasınız da ballar. | Oraları sürmeyi unutmuşsunuz ya çocuklar. | Ali Özbilir, Sabiha Özbilir | |||
| Bıyaknı , Buyaknı , Mınyaknı , Munyaknı , Mıyaknı , Muyaknı , Mınavyaknı , Munavyaknı , Bıyakı , Buyakı , Mınyakı , Munyakı , Mıyakı , Muyakı , Mınavyakı , Munavyagı | Bu tarafı | Here/This side | Ep bıyaknı tüşünmiyceksin. Anavyagı da bar bu dünyanın. | Hep bu tarafı düşünmeyeceksin. Diğer (o) tarafı da var bu dünyanın. | Fikri Özbilir, Mukadder Özbilir | |||
| Şuyaknı , Şunyaknı , Şunavyaknı , Şuyakı , Şunyakı , Şunavyakı | Şu tarafı | There/That side | Param yetse, şuyaknı da alacak edim. | Param yetse, şu tarafı da alacaktım. | Fikri Özbilir, Mukadder Özbilir | |||
| Uyaknı , Anyaknı , Anavyaknı , Uyakı , Anyakı , Anavyagı | O tarafı | There/That side | İşliy ekende buyaknı, kazanganını arcay ekende anavyaknı unutma. | Çalışırken bu tarafı, kazandığını harcarken o (diğer) tarafı unutma sakın. | Fikri Özbilir, Mukadder Özbilir | |||
| Bıyaklarnı , Buyaklarnı , Mınyaklarnı , Munyaklarnı , Mıyaklarnı , Muyaklarnı , Mınavyaklarnı , Munavyaklarnı , Bıyakları , Buyakları , Mınyakları , Munyakları , Mıyakları , Muyakları , Mınavyakları , Munavyakları | Bu tarafları | These sides | Eniştiy! Amerikağa kettiniz, mıyaklarnı unuttunuz emmeten. | Enişte! Amerika'ya gittiniz, bu tarafları unuttunuz tamamen. | Fikri Özbilir, Mukadder Özbilir | |||
| Şuyaklarnı , Şunyaklarnı , Şunavyaklarnı , Şuyakları , Şunyakları , Şunavyakları | Şu tarafları | Those sides | Tatayım beg süye edi şunyaklarnı. Tam bir üy alıp köşecek ekende, kısmet bolmadı, anyakbetke köştü ketti. | Ablam pek seviyordu şu tarafları. Tam bir ev alıp göçecekken, kısmet olmadı, diğer tarafa göçtü gitti. | Fikri Özbilir, Mukadder Özbilir | |||
| Uyaklarnı , Anyaklarnı , Anavyaklarnı , Uyakları , Anyakları , Anavyakları | O tarafları | Those sides | Uyaklarnı iş menimsemedik biz, ama kısmet, ötmegimiz uyerde eken. | O tarafları hiç benimsemedik biz, amakısmet, ekmeğimiz oradaymış. | Fikri Özbilir, Mukadder Özbilir | |||
| Bıyakbetni , Buyakbetni , Mınyakbetni Munyakbetni , Mıyakbetni , Muyakbetni , Mınavyakbetni , Munavyakbetni , Bıyakbeti , Buyakbeti , Mınyakbeti Munyakbeti , Mıyakbeti , Muyakbeti , Mınavyakbeti , Munavyakbeti | Bu tarafı | Here/This side | Beg erekke ketesiniz kızım. Uyerlerde munyakbetni unutmanız sakın. | Pek uzağa gidiyorsunuz kızım. Oralarda bu tarafı unutmayın sakın. | Üsmen Özbilir, Cumaziye Özbilir | |||
| Şuyakbetni , Şunyakbetni , Şunavyakbetni , Şuyakbeti , Şunyakbeti , Şunavyakbeti | Şu tarafı | There/That side | Şuyakbetni, özlerine üy yasasınlar dep abiyimalarga men bergen edim. | Şu tarafı, kendilerine ev yapsınlar deyip abimgillere ben vermiştim. | Üsmen Özbilir, Cumaziye Özbilir | |||
| Uyakbetni , Anyakbetni , Anavyakbetni, Uyakbeti , Anyakbeti , Anavyakbeti | O tarafı | There/That side | Duvarın anyakbetnini de ıslamanı unutmanız dep ayttım ıslavcıga. | Duvarın o (diğer) tarafını da sıva yapmayı unutmayın deyip (diye) söyledim sıvacıya. | Üsmen Özbilir, Cumaziye Özbilir | |||
| Bıyakbetlerni , Buyakbetlerni , Mınyakbetlerni , Munyakbetlerni , Mıyakbetlerni , Muyakbetlerni , Mınavyakbetlerni , Munavyakbetlerni , Bıyakbetleri , Buyakbetleri , Mınyakbetleri , Munyakbetleri , Mıyakbetleri , Muyakbetleri , Mınavyakbetleri , Munavyakbetleri | Bu tarafları | These sides | Kün işinde uyerlerde edim ama, keşe tüşümde ep muyakbetlerni köre edim. | Gün içinde oralardaydım ama, gece düşümde hep bu tarafları görüyordum. | Üsmen Özbilir, Cumaziye Özbilir | |||
| Şuyakbetlerni , Şunyakbetlerni , Şunavyakbetlerni , Şuyakbetleri , Şunyakbetleri , Şunavyakbetleri | Şu tarafları | Those sides | Er yaknı sürdünüz de, şunavyakbetlerni neşin taşladınız, annamayman? | Her tarafı sürdünüz de, şu tarafları niçin bıraktınız, anlamıyorum? | Üsmen Özbilir, Cumaziye Özbilir | |||
| Uyakbetlerni , Anyakbetlerni , Anavyakbetlerni , Uyakbetleri , Anyakbetleri , Anavyakbetleri | O tarafları | Those sides | Barınız, anavyakbetlerni de tamamlap keliniz. | Varın, o tarafları da tamamlayıp gelin. | Üsmen Özbilir, Cumaziye Özbilir | |||
| Menim | Benim | My | Menim atım Cakay. Mına keldik, mına ketemiz. | Benim adım Cakay. İşte geldik, işte gidiyoruz. | Seyfullah Doğrucan, Aliye Doğrucan | |||
| Senin | Senin | Your | Senin aytkan laplarını men iş annamayman ya. | Senin söylediğin lafları ben hiç anlamıyorum ya. | Seyfullah Doğrucan, Aliye Doğrucan | |||
| Anavnın , Anavın , Onun | Onun | His/Her/Its | Anavnın balası da bir matüv şiy eken. | Onun çocuğu da bir şımarık şeymiş. | Seyfullah Doğrucan, Aliye Doğrucan | |||
| Bizim | Bizim | Our | Bizim ballarımız arüv gene be. | Bizim çocuklarımız iyi gene be. | Hatice Sezer, Halil Sezer | |||
| Sizin , Siznin | Sizin | Your | Külmeniz alemge. Yarın bir kün sizin başınıza da kelir de körürsünüz. | Gülmeyin aleme. Yarın bir gün sizin başınıza da gelir de görürsünüz. | Seyfullah Doğrucan, Aliye Doğrucan | |||
| Anavlarnın , Anavların , Onlarnın | Onların | Their | Onlarnın istegen parasını beramamız biz. | Onların istediği parayı veremeyiz biz. | Seyfullah Doğrucan, Aliye Doğrucan | |||
| Mınavnın , Mınavın , Munavnın , Munavın Bunun | Bunun | Of this | Munavnın aytkan lapına karasa. | Bunun söylediği lafa baksana. | Sait Töral, Zekiye Töral | |||
| Şunun , Şunavnın , Şunavın | Şunun | Of that | Berin şunun parasını da ketsin be. | Verin şunun parasını da gitsin be. | Sait Töral, Zekiye Töral | |||
| Anavnın , Anavın , Onun | Onun | Of him/her/it | Onun parasını berecem ama, yapgan işi de bir şiyge uşamadı. Kesip de berecekmen. | Onun parasını vereceğim ama yaptığı iş de bir şeye benzemedi. Kesip de vereceğim. | Sait Töral, Zekiye Töral | |||
| Mınavlarnın , Mınavların , Munavlarnın , Munavların , Bunlarnın , Bunların , Mınlarnın , Mınların , Munlarnın , Munların | Bunların | Of these | Mınlarnın aytkanları tora mı? | Bunların söyledikleri doğru mu? | Sait Töral, Zekiye Töral | |||
| Şunlarnın , Şunların , Şunavlarnın , Şunavların | Şunların | Of those | Aşkbosun anay! Şunavlarnın sözüne inanasın da özuluna inanmaysın. | Aşk olsun anne. Şunların sözüne inanıyorsun da özoğluna inanmıyorsun. | Sait Töral, Zekiye Töral | |||
| Anavlarnın , Onlarnın , | Onların | Of those | Onlarnın aytkanlarının biri uşunsa ekisi yalan. | Onların söylediklerinin biri doğruysa ikisi yalan. | Sait Töral, Zekiye Töral | |||
| Bıyernin , Bıyerin , Buyernin , Buyerin , Mınyernin , Mınyerin , Munyernin , Munyerin , Mıyernin , Mıyerin , Muyernin , Muyerin , Mınavyernin , Mınavyerin , Munavyernin , Munavyerin | Buranın | Of here/this place | Mıyernin de tadı kaştı endi. Turunuz ketiyik ballar. | Buranın da tadı kaçtı artık. Kalkın gidelim çocuklar. | Zekeriya Töral, Feride Töral | |||
| Şuyernin , Şuyerin , Şunyernin , Şunyerin , Şunavyernin , Şunavyerin | Şuranın | Of there/that place | Aytkanım yalan bosa, şuyernin aldında Kuday canımı alsın. | Söylediğim yalan olsa, şuranın önünde Allah canımı alsın. | Zekeriya Töral, Feride Töral | |||
| Uyernin , Uyerin , Anyernin , Anyerin , Anavyernin , Anavyerin | Oranın | Of there/that place | Biz üyken toy istermiz kızımızga. Uyernin adeti olaysa, bıyernin de bulay. | Biz büyük düğün isteriz kızımıza. Oranın adedi öyleyse, buranın da böyle. (Not: Büyük düğün diye Çarşambadan Pazara kadar süren beş günlük düğün anlaşılır.) | Zekeriya Töral, Feride Töral | |||
| Bıyerlernin , Buyerlernin , Mınyerlernin , Munyerlernin , Mıyerlernin , Muyerlernin , Mınavyerlernin , Munavyerlernin , Bıyerlerin , Buyerlerin , Mınyerlerin , Munyerlerin , Mıyerlerin , Muyerlerin , Mınavyerlerin , Munavyerlerin | Buraların | Of these places | Bir vakıtlar kartbabam mınyerlernin bayı eken. | Bir vakitler dedem buraların en zenginiymiş. | Zekeriya Töral, Feride Töral | |||
| Şuyerlernin , Şunyerlernin , Şunavyerlernin , Şuyerlerin , Şunyerlerin , Şunavyerlerin | Şuraların | Of those places | Balalıgım geşti işinde. Onuştan şunyerlernin menim közümde ayrı bir kıymeti bar. | Çocukluğum geçti içinde. Onun için şuraların benim gözümde ayrı bir kıymeti var. | Zekeriya Töral, Feride Töral | |||
| Uyerlernin , Anyerlernin , Anavyerlernin , Uyerlerin , Anyerlerin , Anavyerlerin | Oraların | Of those places | Anyerlernin tozunu algan yoksun da. | Oraların tozunu almamışsın yahu. | Zekeriya Töral, Feride Töral | |||
| Bıyaknın , Buyaknın , Mınyaknın , Munyaknın , Mıyaknın , Muyaknın , Mınavyaknın , Munavyankın , Bıyakın , Buyakın , Mınyakın , Munyakın , Mıyakın , Muyakın , Mınavyakın , Munavyakın , | Bu tarafın | Of here/this side | Munyaknın avası tizlerime arüv kele. | Bu tarafın havası dizlerime iyi geliyor. | İsmet Töral, Zehra Töral | |||
| Şuyaknın , Şunyaknın , Şunavyaknın , Şuyakın , Şunyakın , Şunavyakın | Şu tarafın | Of there/that side | Şuyaknın kızları da beg güzel bolalar. | Şu tarafın kızları da pek güzel oluyorlar. | İsmet Töral, Zehra Töral | |||
| Uyaknın , Anyaknın , Anavyaknın , Uyakın , Anyakın , Anavyakın | O tarafın | Of there/that side | Ketkenin unutuldu kaldı. Uyaknın balası boldun endi. | Gittiğin unutuldu kaldı. O tarafın çocuğu oldun artık. | İsmet Töral, Zehra Töral | |||
| Bıyaklarnın , Buyaklarnın , Mınyaklarnın , Munyaklarnın , Mıyaklarnın , Muyaklarnın , Mınavyaklarnın , Munavyaklarnın , Bıyakların , Buyakların , Mınyakların , Munyakların , Mıyakların , Muyakların , Mınavyakların , Munavyakların | Bu tarafların | Of these sides | Katiyim be bacanak? Buyaklarnın bizge aşatacak ötmegi kalgan yok edi. | Ne edeyim be bacanak? Bu tarafların bize yedirecek ekmeği kalmamıştı. | İsmet Töral, Zehra Töral | |||
| Şuyaklarnın , Şunyaklarnın , Şunavyaklarnın , Şuyakların , Şunyakların , Şunavyakların | Şu tarafların | Of those sides | Şunavyaklarnın nesini süyemen bilesin mi? | Şu tarafların nesini seviyorum biliyor musun? | İsmet Töral, Zehra Töral | |||
| Uyaklarnın , Anyaklarnın , Anavyaklarnın , Uyakların , Anyakların , Anavyakların | O tarafların | Of those sides | Bıyaklarda ötmek yog edi bizge. Uyaklarnın ötmegi de aşşı kele epimizge. Aşşı ötmek, bolmagan ötmekten arüvdür. | Buralarda ekmek yoktu bize. O tarafların ekmeği de acı geliyor hepimize. Acı ekmek,olmayan ekmekten iyidir. | İsmet Töral, Zehra Töral | |||
| Bıyakbetnin , Buyakbetnin , Mınyakbetnin , Munyakbetnin , Mıyakbetnin , Muyakbetnin , Mınavyakbetnin , Munavyakbetnin , Bıyakbetin , Buyakbetin , Mınyakbetin , Munyakbetin , Mıyakbetin , Muyakbetin , Mınavyakbetin , Munavyakbetin | Bu tarafın | Of here/this side | Buyakbetnin taşına topragına kurban bolayım. | Bu tarafın taşına toprağına kurban olayım. | Naciye Onsoy, Cahit Onsoy | |||
| Şuyakbetnin , Şunyakbetnin , Şunavyakbetnin , Şuyakbetin , Şunyakbetin , Şunavyakbetin | Şu tarafın | Of there/that side | Şuyakbetnin en uşunda kişke bir tarlamız bar edi. Kartiyim bir sene kartop ekken edi. | Şu tarafın en ucunda küçük bir tarlamız vardı. Ninem bir sene patates ekmişti. | Naciye Onsoy, Cahit Onsoy | |||
| Uyakbetnin , Anyakbetnin , Anavyakbetnin , Uyakbetin , Anyakbetin , Anavyakbetin | O tarafın | Of there/that side | Uyakbetnin insanı da beg kişiliksiz. | O tarafın insanı da çok kişiliksiz. | Naciye Onsoy, Cahit Onsoy | |||
| Bıyakbetlernin , Buyakbetlernin , Mınyakbetlernin , Munyakbetlernin , Mıyakbetlernin , Muyakbetlernin , Mınavyakbetlernin , Munavyakbetlernin , Bıyakbetlerin , Buyakbetlerin , Mınyakbetlerin , Munyakbetlerin , Mıyakbetlerin , Muyakbetlerin , Mınavyakbetlerin , Munavyakbetlerin | Bu tarafların | Of these sides | Munavyakbetlernin insanları bir başka bola. | Bu tarafların insanları bir başka oluyor. | Naciye Onsoy, Cahit Onsoy | |||
| Şuyakbetlernin , Şunyakbetlernin , Şunavyakbetlernin , Şuyakbetlerin , Şunyakbetlerin , Şunavyakbetlerin | Şu tarafların | Of those sides | Üş kuruş aylıgım bosa edi munda, şunyaklarnın avasını bir kün bile koklamaz edim. | Üç kuruş aylığım olsaydı burada, şu tarafların havasını bir gün bile koklamazdım. | Naciye Onsoy, Cahit Onsoy | |||
| Uyakbetlernin , Anyakbetlernin , Anavyakbetlernin , Uyakbetlerin , Anyakbetlerin , Anavyakbetlerin | O tarafların | Of those sides | Buyernin kıymetini bilin. Anavyakbetlernin üş kuruş parasına kapılıp kettik. Canımızdan bola edik. | Buranın kıymetini bilin. O tarafların üç kuruş parasına kapılıp gittik. Canımızdan oluyorduk. | Naciye Onsoy, Cahit Onsoy | |||
| Mende | Bende | At/with me | Bu kün mende bir ogursuzluk bar ama kayırdır inşalla. | Bu gün bende bir uğursuzluk var ama hayırdır inşallah. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Sende | Sende | At/with you | Biletler sende tursun. Yarın kelip alacaklar. | Biletler sende dursun. Yarın gelip alacaklar. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Onda , Anda , Anavda | Onda | At/with him/her/it | Sen acıysın ama anavda bolgan para kimsede yok. | Sen acıyorsun ama onda olan para kimsede yok. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Bizde | Bizde | At/with us | Kimerde bir akşam yemegini bizde aşay edik. | Arada bir akşam yemeğini bizde yiyorduk. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Sizde | Sizde | At/with you | Tünevin akşam sizde toplaşgasınız. Neşin bizge aytmadınız? | Dün akşam sizde toplanmışsınız. Niçin bize söylemediniz? | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Onlarda , Anavlarda | Onlarda | At/with them | Olay diycek tabi. Onlarda lap kop. | Öyle diyecek tabii. Onlarda laf çok. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Bunda , Mında , Munda , Mınavda , Munavda | Bunda | In this | Bu kün teran yorgunman. Yarın kelirsiniz dedim. Darılıp kettiler. Ne bar munda, annamadım. | Bu gün biraz yorgunum. Yarın gelirsiniz dedim. Darılıp gittiler. Ne var bunda, anlamadım. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Şunda , Şunavda | Şunda | In that | Kara kadam. Darılacaksan darıl ama ayt mağa şunda yannış ne bar. | Bak kardeşim. Darılacaksan darıl ama söyle bana şunda yanlış ne var. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Onda , Anda , Anavda | Onda | In it | Kalemimi onda unuttum. | Kalemimi onda unuttum. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Bunlarda , Munlarda , Mınlarda , Munavlarda , Mınavlarda | Bunlarda | In these | Mağa aytmadıkları bir şiy bar mınavlarda ama. | Bana söylemedikleri bir şey var bunlarda ama. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Şunlarda , Şunavlarda | Şunlarda | In those | Sorasa bir. Belki şunlarda telefon jetonu bardır. | Sorsana bir. Belki şunlarda telefon jetonu vardır. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Onlarda , Anavlarda | Onlarda | In those | Bizde bolmagan sonra, anavlarda iş bolmaz. | Bizde olmadıktan sonra , onlarda hiç olmaz. | Cemil Kaçamak, Leman Kaçamak | |||
| Mında Munda , Bıyerde , Buyerde , Mınyerde , Munyerde , Mıyerde , Muyerde , Mınavyerde , Munavyerde | Burada | Here/in this place | Toplu edik mınyerde. Köşüp ketmeseniz, bomay mı? | Topluyduk burada. Göçüp gitmeseniz olmuyor mu? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyerde , Şunyerde , Şunavyerde , Şunda | Şurada | There/in that place | Kimsege bir zararım tiymeden otura edim şunyerde. | Kimseye bir zararım değmeden oturuyordum şurada. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Onda , Anda , Uyerde , Anyerde , Anavyerde | Orada | There/in that place | Anyerde bir kişilik boş yer kördüm. Bar sen otur. | Orada bir kişilik boş yer gördüm. Var sen otur. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyerlerde , Buyerlerde , Mınyerlerde , Munyerlerde , Mıyerlerde , Muyerlerde , Mınavyerlerde , Munavyerlerde | Buralarda | In these places | Teran tağa karanız. Muyerlerde biyerde bolacak. | Biraz daha bakın. Buralarda bir yerde olacak. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyerlerde , Şunyerlerde , Şunavyerlerde | Şuralarda | In those places | Boşuna vakit arcaymız şunyerlerde. Ketiyik endi. | Boşuna vakit harcıyoruz şuralarda. Gidelim artık. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyerlerde , Anyerlerde , Anavyerlerde | Oralarda | In those places | Ne karay edin tünevin akşam anyerlerde? | Ne arıyordun dün akşam oralarda? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyakta , Buyakta , Mınyakta , Munyakta , Mıyakta , Muyakta , Mınavyakta , Munavyakta | Bu tarafta , bu yanda , bu yakada | Here/On this side | Siz mıyakta oturmaysınızdır ta? | Siz bu tarafta oturmuyorsunuzdur herhalde? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyakta , Şunyakta , Şunavyakta | Şu tarafta , şu yanda , şu yakada | There/On that side | Sen şuyakta tur. | Sen şu tarafta dur. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyakta , Anyakta , Anavyakta | O tarafta , o yanda , o yakada | There/On that side | Anavyakta kim turacak edi. | O tarafta kim duracaktı? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyaklarda , Buyaklarda , Mınyaklarda , Munyaklarda , Mıyaklarda , Muyaklarda , Mınavyaklarda , Munavyaklarda | Bu taraflarda , bu yanlarda , bu yakalarda | On these sides | Sizni buyaklarda körmegen edim şimdigeşi. Kaysı tavda kurt öldü? | Sizi bu taraflarda görmemiştim şimdiye kadar. Hangi dağda kurt öldü? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyaklarda , Şunyaklarda , Şunavyaklarda | Şu taraflarda , şu yanlarda , şu yakalarda | On those sides | Şuyaklarda özbaşına yaşay edi o. | Şu taraflarda kendi başına yaşıyordu o. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyaklarda , Anyaklarda , Anavyaklarda | O taraflarda , o yanlarda , o yakalarda | On those sides | Uyaklarda avalar kaydiy? | O taraflarda havalar nasıl? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyakbette , Buyakbette , Mınyakbette , Munyakbette , Mıyakbette , Muyakbette , Mınavyakbette , Munavyakbette | Bu tarafta , bu yanda , bu yakada | Here/On this side | Mıyakbette cevizdiy tolu cavdı. | Bu tarafta ceviz gibi dolu yağdı. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyakbette , Şunyakbette , Şunavyakbette | Şu tarafta , şu yanda , şu yakada | There/On that side | Pırın şuyakbette mi edi şu? | Fırın şu tarafta mıydı yahu? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyakbette , Anyakbette , Anavyakbette | O tarafta , o yanda , o yakada | There/On that side | Uyakbette kartobun kilosu kaş para? | O tarafta patatesin kilosu kaç para? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyakbetlerde , Buyakbetlerde , Mınyakbetlerde , Munyakbetlerde , Mıyakbetlerde , Muyakbetlerde , Mınavyakbetlerde , Munavyakbetlerde | Bu taraflarda , bu yanlarda , bu yakalarda | On these sides | Munavyakbetlerde bu künlerde avalar beg suvuk. | Bu taraflarda bu günlerde havalar pek soğuk. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyakbetlerde , Şunyakbetlerde , Şunavyakbetlerde | Şu taraflarda , şu yanlarda , şu yakalarda | On those sides | Şuyakbetlerde ucuzga bir üy tapsam alacakman. | Şu taraflarda ucuza bir ev bulsam alacağım. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyakbetlerde , Anyakbetlerde , Anavyakbetlerde | O taraflarda , o yanlarda , o yakalarda | On those sides | Uyakbetlerde oturmak istemiymen. | O taraflarda oturmak istemiyorum. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Menden | Benden | From me | Bu şaylar da menden bolsun. | Bu çaylar da benden olsun. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Senden | Senden | From you | Ne kayır kördük şimdigeşi senden? | Ne hayır gördük şimdiye kadar senden? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Ondan , Andan , Anavdan | Ondan | From him/her/it | Uyerge barganda andan erek turacaksınız. | Oraya varınca ondan uzak duracaksınız. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bizden | Bizden | From us | Korkma kadam! Bizden bir yamanlık kemez sağa. | Korkma kardeşim! Bizden bir kötülük gelmez sana. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Sizden | Sizden | From you | Sizden başka bir şiy istemiycem. | Sizden başka bir şey istemeyeceğim. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Onlardan , Anlardan , Anavlardan | Onlardan | From them | Onlardan kız istemege ketecegimiz aklıma kelmez edi iş. | Onlardan kız istemeye gideceğimiz aklıma gelmezdi hiç. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bundan , Mından , Mundan , Mınavdan , Munavdan | Bundan | From this | Teran munavdan da alınız. Savbolunuz. Bek toydum. | Biraz bundan da alın. Sağolun. Çok doydum. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şundan , Şunavdan | Şundan | From that | Savutunuzga teranşık şundan da salacam. Aşamasanız, kalsın. | Tabağınıza birazcık şundan da koyacağım. Yemeseniz kalsın. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Ondan , Andan , Anavdan | Ondan | From him/her/it | Anavdan azgana alırman. | Ondan azıcık alırım. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bunlardan , Mınlardan , Munlardan , Mınavlardan , Munavlardan | Bunlardan | From these | Anay! Mına mınavlardan körgen edim pazaryerinde. | Anne! İşte bunlardan görmüştüm pazaryerinde. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şunlardan , Şunavlardan | Şunlardan | From those | Şunavlardan alganlar da boladır ta. | Şunlardan alanlar da oluyordur herhalde. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Onlardan , Anlardan , Anavlardan | Onlardan | From those | Anavlardan alsak baban süyünür edi. | Onlardan alsak baban sevinirdi. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyerden , Buyerden , Mınyerden , Munyerden , Mıyerden , Muyerden , Mınavyerden , Munavyerden | Buradan | From here/this place | Bir kün sen de mıyerden keteceksin deseler inanmaz edim. | Bir gün sen de buradan gideceksin deseler inanmazdım. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyerden , Şunyerden , Şunavyerden | Şuradan | From there/that place | Er kün şunyerden geşken şu akaynı tanıysın mı? | Her gün şuradan geçen şu adamı tanıyor musun? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyerden , Anyerden , Anavyerden | Oradan | From there/that place | Bar, anyerden eki sogan al da kel. | Git, oradan iki soğan al da gel. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyerlerden , Buyerlerden , Mınyerlerden , Munyerlerden , Mıyerlerden , Muyerlerden , Mınavyerlerden , Munavyerlerden | Buralardan | From these places | Mınavyerlerden bir tarla alsak mı? | Buralardan bir tarla alsak mı? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyerlerden , Şunyerlerden , Şunavyerlerden | Şuralardan | From those places | Şuyerlerden alsak tağa arüv bolur. | Şuralardan alsak daha iyi olur. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyerlerden , Anyerlerden , Anavyerlerden | Oralardan | From those places | Uyerlerden selam aytkan boldu mu bizge? | Oralardan selam söyleyen oldu mu bize? | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyaktan , Buyaktan , Mınyaktan , Munyaktan , Mıyaktan , Muyaktan , Mınavyaktan , Munavyaktan | Bu taraftan | From here/this side | Dereni mınyaktan geşiyik. Derin diyildiy tura. | Dereyi bu taraftan geçelim. Derin değil gibi duruyor. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyaktan , Şunyaktan , Şunavyaktan | Şu taraftan | From there/that side | Tünevin akşam tarladan kayta ekende, şuyaktan bir ses tuydum. Toktap karamağa korktum ama ayuv edi galiba. | Dün akşam tarladan dönerken, şu taraftan bir ses duydum. Durup bakmaya korktum ama ayıydı galiba. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyaktan , Anyaktan , Anavyaktan | O taraftan | From there/that side | Anyaktan birevleri kele ama karangıdan kim bolganlarnı seçamayman. | O taraftan birileri geliyor ama karanlıktan kim olduklarını seçemiyorum. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyaklardan , Buyaklardan , Mınyaklardan , Munyaklardan , Mıyaklardan , Muyaklardan , Mınavyaklardan , Munavyaklardan | Bu taraflardan | From these sides | Memleketge barganda munyaklardan kop kop selam ayt, soragan soramagan erkezge. | Memlekete varınca bu taraflardan çok çok selam söyle, soran sormayan herkese. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyaklardan , Şunyaklardan , Şunavyaklardan | Şu taraflardan | From those sides | Akşam bolganda şunyaklardan ep salkın bir cel ese. | Akşam olunca şu taraflardan hep serin bir yel esiyor. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyaklardan , Anyaklardan , Anavyaklardan | O taraflardan | From those sides | Uyaklardan kara kara kaberler kelebere ep. | O taraflardan kara kara haberler gelip duruyor hep. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyakbetten , Buyakbetten , Mınyakbetten , Munyakbetten , Mıyakbetten , Muyakbetten , Mınavyakbetten , Munavyakbetten | Bu taraftan | From here/this side | Munyakbetten ötmeniz. Beg şamırlı. | Bu taraftan geçmeyin. Çok çamurlu. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyakbetten , Şunyakbetten , Şunavyakbetten | Şu taraftan | From there/that side | Şunavyakbetten ketsek tağa kestirme bolacak col. | Şu taraftan gitsek daha kestirme olacak yol. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyakbetten , Anyakbetten , Anavyakbetten | O taraftan | From there/that side | Ballar anyakbetten cuvura cuvura keleler. | Çocuklar o taraftan koşa koşa geliyorlar. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Bıyakbetlerden , Buyakbetlerden , Mınyakbetlerden , Munyakbetlerden , Mıyakbetlerden , Muyakbetlerden , Mınavyakbetlerden , Munavyakbetlerden | Bu taraflardan | From these sides | Amcay! Bıyakbetlerden ne aketilir memleketge. | Amca! Bu taraflardan ne götürülür memlekete. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Şuyakbetlerden , Şunyakbetlerden , Şunavyakbetlerden | Şu taraflardan | From those sides | On senedir erek kaldık şuyakbetlerden. | On senedir uzak kaldık şu taraflardan. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Uyakbetlerden , Anyakbetlerden , Anavyakbetlerden | O taraflardan | From those sides | Anyakbetlerden bir toz fırtınası keldi. Köz köznü körmedi. | O taraflardan bir toz fırtınası geldi. Göz gözü görmedi. | Kemal Kaçamak, Gülzade Kaçamak | |||
| Mına , Muna | İşte (bu) | Here this is | Menim atım Cakay. Mına keldik, mına ketemiz. | Benim adım Cakay. İşte geldik, işte gidiyoruz. | Seyfullah Doğrucan | |||
| Şuna | İşte (şu) | Here that is | Şuna şuga karasa. Bacakday boyuman ne işler yasay. | İşte şuna baksana. Bacak kadar boyuyla ne işler yapıyor. | Halil Sezer | |||
| Ana | İşte (o) | Here it is | Ana, onlar barıştı da oynaylar bile. Adi, siz de uzatmanız da barışınız endi. | İşte onlar barıştı da oynuyorlar bile. Hadi, siz de uzatmayın da barışın artık. | Halil Sezer | |||
| Bıyeri , Bıyersi , Buyeri , Buyersi , Mınyeri , Mınyersi , Munyeri , Munyersi , Mıyeri , Mıyersi , Muyeri , Muyersi , Mınavyeri , Munavyeri | Burası | Here/This place | Munavyer mağa babamdan kaldı. Oga da kartbabamdan kalgan. | Burası bana babamdan kaldı. Ona da dedemden kalmış. | Şevki Eren, Saadet Eren | |||
| Şuyeri , Şuyersi , Şunyeri , Şunyersi , Şunavyeri | Şurası | There/That place | Şunyer de kaynatamın ediyesi. | Şurası da kayınpederimin hediyesi. | Şevki Eren, Saadet Eren | |||
| Uyeri , Uyersi , Anyeri , Anyersi , Anavyeri | Orası | There/That place | Uyeri beg ogursuz keldi bizge be. | Orası pek uğursuz geldi bize be. | Şevki Eren, Saadet Eren | |||
| Bıyerleri , Buyerleri , Mınyerleri , Munyerleri , Mıyerleri , Muyerleri , Mınavyerleri , Munavyerleri | Buraları | These places | Ketiniz, ketiniz epiniz. Buyerleri kop karaycaksanız, ama kaytmak işin keş bolacak. | Gidin, gidin hepiniz. Buraları çok arayacaksınız, ama dönmek için geç olacak. | Şevki Eren, Saadet Eren | |||
| Şuyerleri , Şunyerleri , Şunavyerleri | Şuraları | Those places | Şunyerleri taşlap da ketamadık bir türlü. | Şuraları bırakıp da gidemedik bir türlü. | Şevki Eren, Saadet Eren | |||
| Uyerleri , Anyerleri , Anavyerleri | Oraları | Those places | Uyerleri kışın suvuk bolmay mı? | Oraları kışın soğuk olmuyor mu? | Şevki Eren, Saadet Eren | |||
| Bıyerni , Bıyersini , Buyerni , Buyersini , Mınyerni , Mınyersini , Munyerni , Munyersini , Mıyerni , Mıyersini , Muyerni , Muyersini , Mınavyerni , Munavyerni | Burasını | This place | Şevki Eren, Saadet Eren | |||||
| Şuyerni , Şuyersini , Şunyerni , Şunyersini , Şunavyerni | Şurasını | That place | Şevki Eren, Saadet Eren | |||||
| Uyeri , Uyersi , Anyeri , Anyersi , Anavyeri | Orasını | That place | Şevki Eren, Saadet Eren | |||||
| Bıyernin , Bıyersinin , Buyernin , Buyersinin , Mınyernin , Mınyersinin , Munyernin , Munyersinin , Mıyernin , Mıyersinin , Muyernin , Muyersinin , Mınavyernin , Munavyernin | Burasının | Of this place | Şevki Eren, Saadet Eren | |||||
| Şuyernin, Şuyersinin , Şunyernin , Şunyersinin , Şunavyernin | Şurasının | Of that place | Şevki Eren, Saadet Eren | |||||
| Uyeri , Uyersi , Anyeri , Anyersi , Anavyeri | Orasının | Of that place | Şevki Eren, Saadet Eren | |||||
| Bıyerine , Bıyersine , Buyerine , Buyersine , Mınyerine , Mınyersine , Munyerine , Munyersine , Mıyerine , Mıyersine , Muyerine , Muyersine , Mınavyerine , Munavyerine | Burasına | To this place | ||||||
| Şuyerine, Şuyersine , Şunyerine , Şunyersine , Şunavyerine | Şurasına | To that place | ||||||
| Uyerine , Uyersine , Anyerine , Anyersine , Anavyerine | Orasına | To that place | ||||||
| Bıyerinden , Bıyersinden , Buyerinden , Buyersinden , Mınyerinden , Mınyersinden , Munyerinden , Munyersinden , Mıyerinden , Mıyersinden , Muyerinden , Muyersinden , Mınavyerinden, Munavyerinden | Burasından | From this place | ||||||
| Şuyerden , Şuyersinden , Şunyerden , Şunyersinden Şunavyerden | Şurasından | From that place | ||||||
| Uyerinden , Uyersinden , Anyerinden , Anyersinden , Anavyerinden | Orasından | From that place | ||||||
| Bıyerinde , Bıyersinde , Buyerinde , Buyersinde , Mınyerinde , Mınyersinde , Munyerinde , Munyersinde , Mıyerinde , Mıyersinde , Muyerinde , Muyersinde , Mınavyerinde , Munavyerinde | Burasında | On this place | ||||||
| Şuyerinde , Şuyersinde , Şunyerinde , Şunyersinde Şunavyerinde | Şurasında | On that place | ||||||
| Uyerinde , Uyersinde , Anyerinde , Anyersinde , Anavyerinde | Orasında | On that place | ||||||
| TABLOLAR İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR | ||||||||
| "Buyakbet" kelimesinde "Buyak"a kıyasla katilik, emin bolma ve kararlılık bardır. Misal; "Bu yakka kel" veya "Buyakbetke kel" aynı manada kullanılabilir. | ||||||||
| "Buyakbetke kel" denilse, degen kişi o yaknın/yolun dogrulugundan yüzde yüz emindir, kararlıdır. O yaknı ve yolnu kop aruv bilmektedir. | ||||||||
| "Buyakbet" sözcüğünde "Buyak"a kıyasla kesinlik, eminlik ve kararlılık vardır. Örneğin; "Bu tarafa/istikamete/yana gel" anlamına "Bu yakka kel" veya "Buyakbetke kel" kullanılabilir. | ||||||||
| "Buyakbetke kel" denmişse, diyen kişi o yönün/yolun/tarafın doğruluğundan yüzde yüz emindir, kararlıdır. O tarafı ve yolu çok iyi bilmektedir. | ||||||||
| There is a certainty, surety and decisiveness in the word "Buyakbet" if it is compared to the word "Buyak". For example; Both the sentences "Bu yakka kel" and | ||||||||
| "Buyakbetke kel"can be used for "Come here" . This person is completely sure/decisive about the truth of the side/direction/way if he says "Buyakbetke kel" | ||||||||
| "Anyakbetten" kelimesi aynı vakitte "Diger yaktan/Öbür yaktan/Öteki taraptan/Öte yaktan/Diger taraptan" manaları da taşır. | ||||||||
| "Anyakbetten" sözcüğü aynı zamanda "Diğer yandan/Öbür yandan/Öteki taraftan/Öte yandan/Diğer taraftan" gibi anlamlar da taşır. | ||||||||
| At the same time, the word "Anyakbetten" bears the meanings of "On the other hand/From the other side/Otherwise" | ||||||||
| "Anav" kelimesi aynı vakitte "Başka/Ondan başka//Diger" manaları da taşır. | ||||||||
| "Anav" sözcüğü aynı zamanda "Başka/Ondan başka/Diğer" gibi anlamlar da taşır. | ||||||||
| At the same time, the word "Anav" bears the meanings of "Other/Another" | ||||||||
| Tek kelimenin denişik şekillerde aytuvu, akılga Kırım'daki şivelerni ketirse de veya bir vakitler olay bolsa da, bunlar endi tek ve zengin bir şive halinde birleşgenlerdir. | ||||||||
| Anayım, tiyzem, dayım, kart akrabalarım "bunlarga, munlarga, munavlarga" dep konuşalar. Alayı da aynı managa kelmektedir. Kişke bir nüans bolarak | ||||||||
| şunu aytabilirmen. Sonu ...av'man pitkenler tağa kop olumsuz cümlelerde veya sinirli aytılgan laplarda kullanılmaktadır. Ancak bu, umumi bir kural tuvuldur. | ||||||||
| Misal: "Bunlarga da iyilik yaramay" yerine, "Munavlarga da iyilik yaramay" denir (sinirli konuşma). Anav bir misal: "Bunlarga teran bakşiş beriyik" denir. | ||||||||
| (keyipli konuşma) | ||||||||
| Tek kelimenin değişik biçimlerde söylenmesi, akla Kırım'daki şiveleri getirse de veya bir zamanlar öyleyse de, bunlar artık tek ve zengin bir şive halinde birleşmişlerdir. | ||||||||
| Annem, teyzem, dayım, yaşlı akrabalarım bunlarga, munlarga, munavlarga deyip konuşuyorlar. Hepsi de aynı anlama gelmektedir. Ufak bir nüans olarak | ||||||||
| şunu söyleyebilirim. Sonu ...av ile bitenler daha çok olumsuz cümlelerde veya sinirli söyleyişlerde kullanılmaktadır. Ancak bu, genel bir kural değildir. | ||||||||
| Örnek: "Bunlara da iyilik yaramıyor" yerine, "Munavlarga da iyilik yaramay" (sinirli konuşma). Başka bir örnek: "Bunlara biraz bahşiş verelim" derken | ||||||||
| "Bunlarga teran bakşiş beriyik" (olumlu ve keyifli bir konuşma) | ||||||||
| Whatever the existence of different forms for one word in Crimean Tatar language brings the existence of the different dialects to mind and in fact they existed | ||||||||
| once upon a time, these dialects were combined as a unique one and in a richer form. My mother, my aunt, my uncle and my elder relatives still talk as | ||||||||
| "Bunlarga, Munlarga, Munavlarga". All these words bear the same meaning. I may say this one as a little nuance. Although the words ending with "....av" are commonly | ||||||||
| used in the negative sentences and in nervous talks, this isn't considered as a generale rule. For example: "A good turn has no meaning to those" means | ||||||||
| "Munavlarga da iyilik yaramay" (a nervous talk). Another example: "Let's give some tip to those" means ""Bunlarga teran bakşiş beriyik" (a happy and positive talk) | ||||||||
| "Men" ve "Bu, Munav" ile başlagan tablolarda bazı eksikler barday tura.. Misal; "Buyer" ile başlagan üçüncü tabloda "Uyer, Anyer, Anavyer"e karayık. | ||||||||
| "Ora" sözcügü üş denişik bişimde ifade etile. Oysa, ilk eki tabloda "O" karşılıgı bolarak "O" ve "Anav" sözcükleri bar sadece. Mantık cürsetgende üşüncü | ||||||||
| bir sözcük bolarak "An"bolması kerekir. Ama yok. Sebebini bilmiymen. Eger konuşgan Kırım Tatarcamız Kırım'daki üç denişik şivenin birleşmesinden | ||||||||
| boluşgan bolsa, zaman işinde şivenin birindeki bazı kelimelerin kullanıvı ortadan kalkgan ve kelimeler unutulgan/ölgen bolabilir. Anyakbetten, ekinci | ||||||||
| (Bu, Munav) ile başlagan tablonun sonuna ekledigim "İşte (bu), İşte (şu)İşte (o)" anlamına kullanılgan "Muna, Şuna, Ana" sözcükleri mevcuttur ve bunlar | ||||||||
| coytuk sözcüklere birebir uymaktadır. Acaba bu kelimeler zaman içinde, denişgen ihtiyaçlarga cevap bermek üzere anlam kaymasına mı uvradılar? | ||||||||
| "Men" ve "Bu, Munav" ile başlayan tablolarda bazı eksikler var gibi durmaktadır.. Örneğin; "Buyer" ile başlayan üçüncü tabloda "Uyer, Anyer, Anavyer"e bakalım. | ||||||||
| "Ora" sözcüğü üç değişik biçimde ifade ediliyor. Oysa, ilk iki tabloda "O" karşılığı olarak "O" ve "Anav" sözcükleri var sadece. Mantık yürüttüğümüzde üçüncü bir sözcük olarak "An" | ||||||||
| olması gerekiyor. Ama yok. Nedenini bilemiyorum. Eğer konuştuğumuz Kırım Tatarcası Kırım'daki üç değişik şivenin birleşmesinden oluşmuşsa, zaman içinde şivenin birindeki bazı | ||||||||
| kelimelerin kullanımı ortadan kalkmış ve kelimeler unutulmuş/ölmüş olabilir. Öte yandan (Anyakbetten) ikinci (Bu, Munav) ile başlayan tablonun sonuna eklediğim "İşte (bu), İşte (şu) | ||||||||
| İşte (o)" anlamına kullanılan "Muna, Şuna, Ana" sözcükleri mevcuttur ve bunlar kayıp sözcüklere birebir uymaktadır. Acaba bu kelimeler zaman içinde, değişen ihtiyaçlara cevap | ||||||||
| vermek üzere anlam kaymasına mı uğradılar? | ||||||||
| It seems that some absences exist in the tables beginning with "Men" and "Bu, Munav". For example, lets look at the "Uyer, Anyer, Anavyer" in the third table | ||||||||
| beginning with "Buyer". The word "Ora" are expressed with three words. However there are just two words "O" and "Anav" to express "O" in the first two tables. | ||||||||
| Logically, there should be a third word something like "An". But there is not. I don't know it's reason. If our Crimean Tatar language are the combination of | ||||||||
| three dialects in Crimea, usage of some words of a dialect might be disappeared and some words might be forgotten/dead in past.On the other hand, | ||||||||
| there are the words "Muna, Şuna, Ana" used for "Here it is" which I added to the end of the second table beginning with (Bu, Munav), and these words are | ||||||||
| perfectly matched with the lost words. I wonder whether these words changed their meanings to satisfy the changing needs in time. | ||||||||