|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KIRIM TATARCA |
TÜRKÇE |
ENGLISH |
KIRIM TATARCA
AÇIKLAMALAR VE KELİMENİN CÜMLE İÇİ KULLANIMI |
TÜRKÇE
AÇIKLAMALAR VE KELİMENİN CÜMLE İÇİ KULLANIMI |
KAYNAK KİŞİLER |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Men |
Ben |
I |
Men sağa aytgan edim. |
Ben sana söylemiştim. |
Cumaziye
Aksöz, Kamil Aksöz |
|
|
|
Sen |
Sen |
You |
Men
ketemen. İstesen sen de kel. |
Ben
gidiyorum. İstersen sen de
gel. |
Cumaziye
Aksöz, Kamil Aksöz |
|
|
|
Anav , O |
O |
He/She/It |
Aşaganından
anav balaga da berse. |
Yediğinden
o (diğer) çocuğa da versene. |
Cumaziye
Aksöz, Kamil Aksöz |
|
|
|
Biz |
Biz |
We |
Biz biz biz edik. Otuz eki kız edik. |
Biz biz biz idik. Otuz iki kız idik. |
Cumaziye
Aksöz, Kamil Aksöz |
|
|
|
Siz |
Siz |
You |
Siz
neşin özünüznü ep ayrı tutasınız? |
Siz
niçin kendinizi hep ayrı tutuyorsunuz? |
Cumaziye
Aksöz, Kamil Aksöz |
|
|
|
Anavlar , Onlar |
Onlar |
They |
Siz
bulay diysiniz de anavlar ne diy? |
Siz
böyle diyorsunuz da onlar ne
diyor? |
Cumaziye
Aksöz, Kamil Aksöz |
|
|
|
Mınav , Munav
, Bu |
Bu |
This |
Kete ekende
mınavnı da almanı unutmanız. |
Giderken bunu da almayı unutmayın. |
Kamil
Aksöz, Cumaziye Aksöz |
|
|
|
Şu , Şunav |
Şu |
That |
Şunav
dayın baladan kötek mi aşadın? |
Şu kadar çocuktan dayak mı yedin? |
Kamil
Aksöz, Cumaziye Aksöz |
|
|
|
Anav , O |
O |
He/She/It |
Teran
anav yakka cılışsa. |
Biraz
o (diğer) yana yanaşsana
(kaysana). |
Kamil
Aksöz, Cumaziye Aksöz |
|
|
|
Mınavlar
, Munavlar
, Bunlar |
Bunlar |
These |
Munavlarga
da iyilik yaramay. |
Bunlara da iyilik yaramıyor. |
Kamil
Aksöz, Cumaziye Aksöz |
|
|
|
Şunlar , Şunavlar |
Şunlar |
Those |
Şunlardan
alsak bolmay mı? |
Şunlardan alsak olmuyor mu? |
Kamil
Aksöz, Cumaziye Aksöz |
|
|
|
Onlar , Anavlar |
Onlar |
They |
Sizge anavlarnı munda
ketirmeniz degen edim. |
Size onları buraya getirmeyin
demiştim. |
Kamil
Aksöz, Cumaziye Aksöz |
|
|
|
Mınavyer
, Munavyer Bıyer , Buyer , Mınyer , Munyer , Mıyer , Muyer |
Bura |
Here/This place |
Ne umutlarman
kelgen edik ama bıyer bizge iş yaramadı. |
Ne umutlarla
gelmiştik ama bura bize hiç
yaramadı. |
Recep
Aksöz, Emiş Aksöz |
|
|
|
Şuyer , Şunyer , Şunavyer |
Şura |
There/That
place |
Şuna
şuyer işin eki kişini urdular. |
İşte
şura için iki kişiyi
vurdular. |
Recep
Aksöz, Emiş Aksöz |
|
|
|
Uyer , Anyer
,
Anavyer |
Ora |
There/That
place |
Bala
östürmek eşin arüv bir yer diyil uyer. |
Çocuk
büyütmek için iyi bir yer değil ora. |
Recep
Aksöz, Emiş Aksöz |
|
|
|
Bıyerler , Buyerler , Munyerler , Mınyerler , Mıyerler Muyerler , Munavyerler , Mınavyerler |
Buralar |
These
places |
Mınyerler
kışın beg suvuk bola eken. |
Buralar
kışın çok soğuk oluyormuş. |
Recep
Aksöz, Emiş Aksöz |
|
|
|
Şuyerler , Şunyerler , Şunavyerler |
Şuralar |
Those
places |
Balalıgımın geşken yerleri
şuyerler. |
Çocukluğumun
geçtiği yerler şuralar. |
Recep
Aksöz, Emiş Aksöz |
|
|
|
Uyerler , Anyerler , Anavyerler |
Oralar |
Those
places |
Körmegen
bolsam da iş, işinde kartbabamların mezarları bolgan topraklar uyerler tuvul,
memlekettir menim işin. |
Görmemiş
olsam da hiç, içinde dedemlerin mezarları olan topraklar,
oralar değil, memlekettir benim için. |
Recep
Aksöz, Emiş Aksöz |
|
|
|
Bıyak , Buyak , Mınyak , Munyak , Mıyak , Muyak , Munavyak , Mınavyak |
Bu taraf |
Here/This side |
Men bu odada
kalayım. Bıyak denizge karay. |
Ben bu odada
kalayım. Bu taraf denize
bakıyor. |
Emiş Aksöz, Recep Aksöz |
|
|
|
Şuyak , Şunyak , Şunavyak |
Şu
taraf |
There/That
side |
Rametli
kartanamın bakşada en süygen yeri şunavyak edi. |
Rahmetli
ninemin bahçede en sevdiği yer şu taraftı. |
Emiş
Aksöz, Recep Aksöz |
|
|
|
Uyak , Anyak
, Anavyak |
O
taraf |
There/That
side |
Ep
şakıra ulum bizi katına ama bizge beg erek kele uyak. |
Hep
çağırıyor oğlum bizi yanına ama bize çok uzak geliyor o
taraf. |
Emiş
Aksöz, Recep Aksöz |
|
|
|
Bıyaklar , Buyaklar , Mınyaklar , Munyaklar , Mıyaklar , Muyaklar , Munavyaklar , Mınavyaklar |
Bu
taraflar |
These
sides |
Rutubetli bir
avası bar. Munyaklar sizge köre tuvul. |
Rutubetli
bir havası var. Bu taraflar
size göre değil. |
Emiş
Aksöz, Recep Aksöz |
|
|
|
Şuyaklar , Şunyaklar , Şunavyaklar |
Şu
taraflar |
Those
sides |
At
cuvurtturganımız yerler edi şunavyaklar. |
At
koşturduğumuz yerlerimizdi şu taraflar. |
Emiş
Aksöz, Recep Aksöz |
|
|
|
Uyaklar , Anyaklar , Anavyaklar |
O
taraflar |
Those
sides |
Uyaklar
babayın avucunun işindiy bilgen yerleridir. |
O
taraflar babamın avucunun içi gibi bildiği yerlerdir. |
Emiş
Aksöz, Recep Aksöz |
|
|
|
Bıyakbet , Buyakbet , Mınyakbet , Munyakbet , Mıyakbet , Muyakbet , Munavyakbet , Mınavyakbet |
Bu taraf |
Here/This side |
Munyakbet,
tarlanın bizge ayit bolgan beti. |
Bu taraf, tarlanın bize ait olan tarafı (yüzü). |
Halil
Sezer, Hatice Sezer |
|
|
|
Şuyakbet , Şunyakbet , Şunavyakbet |
Şu
taraf |
There/That
side |
Şuyakbet
amcamalarnın. |
Şu
taraf amcamgillerin. |
Halil
Sezer, Hatice Sezer |
|
|
|
Uyakbet , Anyakbet , Anavyakbet |
O
taraf |
There/That
side |
Anavyakbetni
kartbabam savlıgında satgan. |
O
tarafı dedem sağlığında satmış. |
Halil
Sezer, Hatice Sezer |
|
|
|
Bıyakbetler
, Buyakbetler , Mınyakbetler , Munyakbetler , Mıyakbetler , Muyakbetler , Mınavyakbetler , Munavyakbetler |
Bu
taraflar |
These
sides |
Balalıgım
mınavyakbetlerde geşti. |
Çocukluğum bu taraflarda geçti. |
Halil
Sezer, Hatice Sezer |
|
|
|
Şuyakbetler
, Şunyakbetler , Şunavyakbetler |
Şu
taraflar |
Those
sides |
Şuyakbetler
anayımın balalıgının geşken yerleri. |
Şu
taraflar annemin çocukluğunun geçtiği yerler. |
Halil
Sezer, Hatice Sezer |
|
|
|
Uyakbetler
, Anyakbetler , Anavyakbetler |
O
taraflar |
Those
sides |
Babayın
ösken yerleriyse anyakbetler. |
Babamın
büyüdüğü yerlerse o taraflar. |
Halil
Sezer, Hatice Sezer |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Mağa , Maga |
Bana |
To
me |
Mağa
kara. |
Bana bak. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Sağa , Saga |
Sana |
To
you |
Sağa
bir tağa aytmaycakman. |
Sana bir daha söylemeyeceğim. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Oga , Anavga |
Ona |
To
him/her/it |
Anavga
ayt ta, yarın ertemen kelsin munda. |
Ona
söyle de yarın erkenden gelsin buraya. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Bizge |
Bize |
To
us |
Amcababay, bizge masal anlatsa. |
Amcababa, bize masal anlatsana. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Sizge |
Size |
To
you |
Emiş
kartiy, selam ayttı sizge. |
Emiş nine selam söyledi size. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Onlarga , Anavlarga |
Onlara |
To
them |
Bir
çuval kartop ta onlarga akettim. |
Bir
çuval patates de onlara götürdüm. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Buga , Mınavga
, Munavga |
Buna |
To this |
Karasa munavga,
ne diy? |
Baksana buna, ne diyor? |
Enis Aksöz |
|
|
|
Şuga , Şunavga |
Şuna |
To
that |
Eki
lira arşlık berse şuga. |
İki
lira harçlık versene şuna |
Enis
Aksöz |
|
|
|
Oga , Anavga |
Ona |
To
him/her/it |
Anavga
da ber bari. Karap kaldı sabiy. |
Ona
da ver bari. Bakıp kaldı zavallı çocuk. |
Enis
Aksöz |
|
|
|
Bunlarga
, Munavlarga , Mınavlarga , Munlarga , Mınlarga , |
Bunlara |
To
these |
Munavlarga
da iyilik yaramay. |
Bunlara da iyilik yaramıyor. |
Enis
Aksöz |
|
|
|
Şunlarga , Şunavlarga |
Şunlara |
To
those |
Şunlarga
teran bakşiş ber de ketiyik. |
Şunlara biraz bahşiş ver de gidelim. |
Enis
Aksöz |
|
|
|
Onlarga , Anavlarga |
Onlara |
To
them |
Bilmiy
bolsan anavlarga sor. Onlar bileler. |
Bilmiyorsan
onlara sor. Onlar
biliyorlar. |
Enis
Aksöz |
|
|
|
Mında
, Munda
,
Bıyerge , Buyerge , Mınyerge , Munyerge , Mıyerge , Muyerge , Mınavyerge , Munavyerge |
Buraya |
Here/to this
place |
Amet! Ke mında. |
Ahmet! Gel buraya. |
Osman
Özbilir, Nayle Özbilir |
|
|
|
Şunda
, Şuyerge
, Şunyerge
, Şunavyerge , |
Şuraya |
There/to
that place |
Az
evvel şuyerge salgan edim. Şimdi yok. |
Az
evvel şuraya koymuştum.
Şimdi yok. |
Osman
Özbilir, Nayle Özbilir |
|
|
|
Onda
, Anda
, Uyerge
, Anyerge , Anavyerge , |
Oraya |
There/to
that place |
Ketme anyerge
dep kaş defa ayttım sağa. Kaş balam kaş. |
Gitme
oraya diye kaç defa söyledim
sana. Yok yavrum yok. (Sen adam olmazsın.) |
Osman
Özbilir, Nayle Özbilir |
|
|
|
Bıyerlerge
, Buyerlerge , Mınyerlerge , Munyerlerge , Mıyerlerge , Muyerlerge , Munavyerlerge , Mınavyerlerge |
Buralara |
To
these places |
Sen
mınyerlerge kelmez edin. Ne boldu? |
Sen
buralara gelmezdin. Ne oldu? |
Osman
Özbilir, Nayle Özbilir |
|
|
|
Şuyerlerge
, Şunyerlerge , Şunavyerlerge |
Şuralara |
To
those places |
Şuyerlerge yigirmi
senedir kelgen yog edim. |
Şuralara
yirmi senedir gelmemiştim. |
Osman
Özbilir, Nayle Özbilir |
|
|
|
Uyerlerge , Anyerlerge , Anavyerlerge |
Oralara |
To
those places |
Siz
anyerlerge kete mi ediniz? |
Siz
oralara gidiyor muydunuz? |
Osman
Özbilir, Nayle Özbilir |
|
|
|
Bıyaka , Buyaka , Mınyaka , Munyaka , Mıyaka , Muyaka , Mınavyaka , Munavyaka |
Bu tarafa |
Here/To this
side |
Mınavyakka
kelgen şu arabanı köresin mi? |
Bu tarafa gelen
şu arabayı görüyor musun? |
Nayle
Özbilir, Osman Özbilir |
|
|
|
Şuyaka , Şunyaka , Şunavyaka |
Şu
tarafa |
There/To
that side |
Elindekilerni şuyaka sal. |
Elindekileri şu tarafa koy. |
Nayle
Özbilir, Osman Özbilir |
|
|
|
Uyaka , Anyaka , Anavyaka |
O
tarafa |
There/To
that side |
Cüzdannı anyaka tüşürdüm. |
Cüzdanı
o tarafa düşürdüm. |
Nayle
Özbilir, Osman Özbilir |
|
|
|
Bıyaklarga
, Buyaklarga , Mınyaklarga , Munyaklarga , Mıyaklarga , Muyaklarga , Munavyaklarga , Mınavyaklarga |
Bu
taraflara |
To
these sides |
Elbet
bir kün mınyaklarga da keleceksin. |
Elbet
bir gün bu taraflara da
geleceksin. |
Nayle
Özbilir, Osman Özbilir |
|
|
|
Şuyaklarga
, Şunyaklarga , Şunavyaklarga |
Şu
taraflara |
To
those sides |
Şunavyaklarga
da karadınız mı? |
Şu
taraflara da baktınız mı? |
Nayle
Özbilir, Osman Özbilir |
|
|
|
Uyaklarga , Anyaklarga , Anavyaklarga |
O
taraflara |
To
those sides |
Anyaklarga
ketmeniz dep kaş defa ayttım sizge men. |
O
taraflara gitmeyin diye kaç defa söyledimsize ben. |
Nayle
Özbilir, Osman Özbilir |
|
|
|
Bıyakbetge , Buyakbetge , Mınyakbetge , Munyakbetge , Mıyakbetge , Muyakbetge , Mınavyakbetge , Munavyakbetge |
Bu tarafa |
Here/To this
side |
Kardan collar
mı kapandı? Muyakbetke kar tüşmedi iş. |
Kardan yollar
mı kapandı? Bu tarafa kar
düşmedi hiç. |
Rasim
Görgeç, Vahide Görgeç |
|
|
|
Şuyakbetge
, Şunyakbetge , Şunavyakbetge |
Şu
tarafa |
There/To
that side |
Şuyakbetke
ketecekmiz ballar. |
Şu
tarafa gideceğiz çocuklar. |
Rasim
Görgeç, Vahide Görgeç |
|
|
|
Uyakbetge , Anyakbetge , Anavyakbetge |
O
tarafa |
There/To
that side |
Anay men anyakbetke ketmek
istiymen. |
Anne
ben o tarafa gitmek
istiyorum. |
Rasim
Görgeç, Vahide Görgeç |
|
|
|
Bıyakbetlerge
, Buyakbetlerge , Mınyakbetlerge , Munyakbetlerge
, Mıyakbetlerge , Muyakbetlerge , Mınavyakbetlerge ,
Munavyakbetlerge |
Bu
taraflara |
To
these sides |
Sen
kaydiy bileceksin colnu? Munyakbetlerge iş kelmedin ta. |
Sen
nasıl bileceksin yolu? Bu taraflara hiç gelmedin ki. |
Rasim
Görgeç, Vahide Görgeç |
|
|
|
Şuyakbetlerge
, Şunyakbetlerge ,
Şunavyakbetlerge |
Şu
taraflara |
To
those sides |
Şunyakbetlerge
karasa. Kalay güzel yerler ya? |
Şu
taraflara baksana. Nasıl güzel yerler değil mi? |
Rasim
Görgeç, Vahide Görgeç |
|
|
|
Uyakbetlerge
, Anyakbetlerge , Anavyakbetlerge |
O
taraflara |
To
those sides |
Anavyakbetlerge
barmadık ta. Uyerler tağa da güzel. |
O
taraflara varmadık dağa. Oralar daha da güzel. |
Rasim
Görgeç, Vahide Görgeç |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Meni |
Beni |
Me |
Bir özün ketsen
bolmay mı? Kateceksin meni katında? |
Bir
kendin gitsen olmuyor mu? Ne yapacaksın beni yanında. |
Nezaket
Ergut, Turgut Ergut |
|
|
|
Seni |
Seni |
You |
Yaa! Keşke seni taşlasa edim
üyde. |
Yaa!
Keşke seni bıraksaydım
evde. |
Nezaket
Ergut, Turgut Ergut |
|
|
|
Onu , Anavnı |
Onu |
Him/her/it |
Meni
taşlap, anavnı alacak edin katına. O da kelmek istiy edi. |
Beni
bırakıp onu alacaktın
yanına. O da gelmek istiyordu. |
Nezaket
Ergut, Turgut Ergut |
|
|
|
Bizni |
Bizi |
Us |
Bizni
uyerde arüv karşılaycaklar mı dersin? |
Bizi orada iyi karşılayacaklar mı dersin? |
Nezaket
Ergut, Turgut Ergut |
|
|
|
Sizni |
Sizi |
You |
Sizni bilmem de
meni arüv karşılamaycakları kesin. |
Sizi
bilmemde beni iyi karşılamayacakları kesin. |
Nezaket
Ergut, Turgut Ergut |
|
|
|
Onlarnı , Anavlarnı |
Onları |
Them |
Cer
kalmadı dolapta. Anavlarnı kayerge salacakmız? |
Yer
kalmadı dolapta. Onları
nereye koyacağız? |
Nezaket
Ergut, Turgut Ergut |
|
|
|
Mınavnı , Mınavı , Munavnı , Munavı , Bunu |
Bunu |
This |
Mınavnı tışarda
unutkasınız da! |
Bunu dışarıda unutmuşsunuz be! |
Turgut
Ergut, Nezaket Ergut |
|
|
|
Şunu , Şunavnı |
Şunu |
That |
Şunavnı
salacak bir yeriniz de yok mu? |
Şunu koyacak bir yeriniz de yokmu? |
Turgut
Ergut, Nezaket Ergut |
|
|
|
Onu , Anavnı
, Anavnı |
Onu |
Him/her/it |
Anavnı
taşla. Mınavnı taşla. Ka, neni aketecekmiz kete ekende? |
Onu
bırak. Bunu bırak. Hani, neyi götüreceğiz giderken? |
Turgut
Ergut, Nezaket Ergut |
|
|
|
Bunlarnı
, Munavlarnı
, Mınavlarnı , Munlarnı , Mınlarnı , Bunları , Munavları , Mınavları , Munları , Mınları |
Bunları |
These |
Mınlarnı sizge
ketirdim ballar. Alınız. Alınız. |
Bunları size getirdim çocuklar. Alın, alın. |
Turgut
Ergut, Nezaket Ergut |
|
|
|
Şunlarnı , Şunavlarnı , Şunları , Şunavları |
Şunları |
Those |
Kartbabay,
şunlarnı da alacakmız mı? |
Dede, şunları da alacakmıyız? |
Turgut
Ergut, Nezaket Ergut |
|
|
|
Onlarnı , Anavlarnı , Onları , Anavları |
Onları |
Them |
Onlarnı
taşlanız arabada. Alanızga berecekmen. |
Onları bırakın arabada. Halanıza vereceğim. |
Turgut
Ergut, Nezaket Ergut |
|
|
|
Bıyerni
, Buyerni
, Mınyerni
, Munyerni , Mıyerni , Muyerni , Mınavyerni , Munavyerni , Bıyeri , Buyeri , Mınyeri , Munyeri , Mıyeri , Muyeri , Mınavyeri , Munavyeri , |
Burayı |
Here/This place |
Mına mınyerni kaşgır
tişlegen edi caşlıgımda. |
İşte burayı kurt dişlemişti
gençliğimde. |
Ali
Özbilir, Sabiha Özbilir |
|
|
|
Şuyerni , Şunyerni , Şunavyerni , Şuyeri , Şunyeri , Şunavyeri , |
Şurayı |
There/That
place |
Savlıgında
şunavyerni menim üstüme geşir dep kop ayttım rametli babayga. Ama seslemedi
meni. |
Sağlığında şurayı benim üstüme geçir deyip
çok söyledim rahmetli babama. Ama seslemedi (dinlemedi) beni. |
Ali
Özbilir, Sabiha Özbilir |
|
|
|
Uyerni , Anyerni
, Anavyerni
, Uyeri , Anyeri , Anavyeri |
Orayı |
There/That
place |
Anay
uyerde ölgen edi. O sebepten iş süyemedim ya anyerni. |
Annem
orada ölmüştü. O sebepten hiç sevemedim ya orayı. |
Ali
Özbilir, Sabiha Özbilir |
|
|
|
Bıyerlerni
, Buyerlerni
, Mınyerlerni , Munyerlerni , Mıyerlerni , Muyerlerni , Mınavyerlerni , Munavyerlerni , Bıyerleri , Buyerleri , Mınyerleri , Munyerleri , Mıyerleri , Muyerleri , Mınavyerleri , Munavyerleri , |
Buraları
, buralarını |
These
places |
Kelgenimizde şöl
edi. Biz adam ettik munyerlerni. |
Geldiğimizde
çöldü. Biz adam ettik buraları. |
Ali
Özbilir, Sabiha Özbilir |
|
|
|
Şuyerlerni
, Şunyerlerni
, Şunavyerlerni
, Şuyerleri , Şunyerleri , Şunavyerleri |
Şuraları
, şuralarını |
Those
places |
Şunyerlerni on sene evvel
körecek edin. |
Şuraları
on sene evvel görecektin. |
Ali
Özbilir, Sabiha Özbilir |
|
|
|
Uyerlerni , Anyerlerni , Anavyerlerni , Uyerleri , Anyerleri , Anavyerleri |
Oraları
, oralarını |
Those
places |
Anyerlerni
sürmeni unutgasınız da ballar. |
Oraları sürmeyi unutmuşsunuz ya çocuklar. |
Ali
Özbilir, Sabiha Özbilir |
|
|
|
Bıyaknı , Buyaknı , Mınyaknı , Munyaknı , Mıyaknı , Muyaknı , Mınavyaknı , Munavyaknı , Bıyakı , Buyakı , Mınyakı , Munyakı , Mıyakı , Muyakı , Mınavyakı , Munavyagı |
Bu tarafı |
Here/This side |
Ep bıyaknı
tüşünmiyceksin. Anavyagı da bar bu dünyanın. |
Hep bu tarafı düşünmeyeceksin. Diğer
(o) tarafı da var bu dünyanın. |
Fikri
Özbilir, Mukadder Özbilir |
|
|
|
Şuyaknı , Şunyaknı , Şunavyaknı , Şuyakı , Şunyakı , Şunavyakı |
Şu
tarafı |
There/That
side |
Param
yetse, şuyaknı da alacak edim. |
Param
yetse, şu tarafı da
alacaktım. |
Fikri
Özbilir, Mukadder Özbilir |
|
|
|
Uyaknı
, Anyaknı
, Anavyaknı
, Uyakı , Anyakı , Anavyagı |
O
tarafı |
There/That
side |
İşliy
ekende buyaknı, kazanganını arcay ekende anavyaknı unutma. |
Çalışırken
bu tarafı, kazandığını harcarken o (diğer) tarafı unutma sakın. |
Fikri
Özbilir, Mukadder Özbilir |
|
|
|
Bıyaklarnı
, Buyaklarnı
, Mınyaklarnı
, Munyaklarnı , Mıyaklarnı , Muyaklarnı , Mınavyaklarnı , Munavyaklarnı , Bıyakları , Buyakları , Mınyakları , Munyakları , Mıyakları , Muyakları , Mınavyakları , Munavyakları |
Bu
tarafları |
These
sides |
Eniştiy!
Amerikağa kettiniz, mıyaklarnı unuttunuz emmeten. |
Enişte!
Amerika'ya gittiniz, bu tarafları unuttunuz tamamen. |
Fikri
Özbilir, Mukadder Özbilir |
|
|
|
Şuyaklarnı
, Şunyaklarnı , Şunavyaklarnı , Şuyakları , Şunyakları , Şunavyakları |
Şu
tarafları |
Those
sides |
Tatayım
beg süye edi şunyaklarnı. Tam bir üy alıp köşecek ekende, kısmet bolmadı,
anyakbetke köştü ketti. |
Ablam
pek seviyordu şu tarafları.
Tam bir ev alıp göçecekken, kısmet olmadı, diğer tarafa göçtü gitti. |
Fikri
Özbilir, Mukadder Özbilir |
|
|
|
Uyaklarnı , Anyaklarnı , Anavyaklarnı , Uyakları , Anyakları , Anavyakları |
O
tarafları |
Those
sides |
Uyaklarnı
iş menimsemedik biz, ama kısmet, ötmegimiz uyerde eken. |
O
tarafları hiç benimsemedik biz, amakısmet, ekmeğimiz
oradaymış. |
Fikri
Özbilir, Mukadder Özbilir |
|
|
|
Bıyakbetni , Buyakbetni , Mınyakbetni Munyakbetni , Mıyakbetni , Muyakbetni , Mınavyakbetni , Munavyakbetni , Bıyakbeti , Buyakbeti , Mınyakbeti Munyakbeti , Mıyakbeti , Muyakbeti , Mınavyakbeti , Munavyakbeti |
Bu tarafı |
Here/This side |
Beg
erekke ketesiniz kızım. Uyerlerde munyakbetni unutmanız sakın. |
Pek uzağa
gidiyorsunuz kızım. Oralarda bu tarafı unutmayın sakın. |
Üsmen
Özbilir, Cumaziye Özbilir |
|
|
|
Şuyakbetni
, Şunyakbetni , Şunavyakbetni , Şuyakbeti , Şunyakbeti , Şunavyakbeti |
Şu
tarafı |
There/That
side |
Şuyakbetni,
özlerine üy yasasınlar dep abiyimalarga men bergen edim. |
Şu
tarafı, kendilerine ev yapsınlar deyip abimgillere ben
vermiştim. |
Üsmen
Özbilir, Cumaziye Özbilir |
|
|
|
Uyakbetni , Anyakbetni , Anavyakbetni, Uyakbeti , Anyakbeti , Anavyakbeti |
O
tarafı |
There/That
side |
Duvarın
anyakbetnini de ıslamanı unutmanız dep ayttım ıslavcıga. |
Duvarın
o (diğer) tarafını da sıva yapmayı unutmayın
deyip (diye) söyledim sıvacıya. |
Üsmen
Özbilir, Cumaziye Özbilir |
|
|
|
Bıyakbetlerni
, Buyakbetlerni , Mınyakbetlerni , Munyakbetlerni , Mıyakbetlerni , Muyakbetlerni , Mınavyakbetlerni
, Munavyakbetlerni , Bıyakbetleri
, Buyakbetleri , Mınyakbetleri , Munyakbetleri , Mıyakbetleri , Muyakbetleri , Mınavyakbetleri ,
Munavyakbetleri |
Bu
tarafları |
These
sides |
Kün
işinde uyerlerde edim ama, keşe tüşümde ep muyakbetlerni köre edim. |
Gün
içinde oralardaydım ama, gece düşümde hep bu tarafları görüyordum. |
Üsmen
Özbilir, Cumaziye Özbilir |
|
|
|
Şuyakbetlerni
, Şunyakbetlerni ,
Şunavyakbetlerni , Şuyakbetleri
, Şunyakbetleri ,
Şunavyakbetleri |
Şu
tarafları |
Those
sides |
Er
yaknı sürdünüz de, şunavyakbetlerni neşin taşladınız, annamayman? |
Her
tarafı sürdünüz de, şu tarafları niçin bıraktınız, anlamıyorum? |
Üsmen
Özbilir, Cumaziye Özbilir |
|
|
|
Uyakbetlerni
, Anyakbetlerni , Anavyakbetlerni , Uyakbetleri , Anyakbetleri , Anavyakbetleri |
O
tarafları |
Those
sides |
Barınız,
anavyakbetlerni de tamamlap keliniz. |
Varın,
o tarafları da tamamlayıp
gelin. |
Üsmen
Özbilir, Cumaziye Özbilir |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Menim |
Benim |
My |
Menim atım Cakay. Mına
keldik, mına ketemiz. |
Benim
adım Cakay. İşte geldik, işte gidiyoruz. |
Seyfullah
Doğrucan, Aliye Doğrucan |
|
|
|
Senin |
Senin |
Your |
Senin aytkan laplarını
men iş annamayman ya. |
Senin söylediğin lafları ben hiç anlamıyorum ya. |
Seyfullah
Doğrucan, Aliye Doğrucan |
|
|
|
Anavnın , Anavın , Onun |
Onun |
His/Her/Its |
Anavnın
balası da bir matüv şiy eken. |
Onun çocuğu da bir şımarık şeymiş. |
Seyfullah
Doğrucan, Aliye Doğrucan |
|
|
|
Bizim |
Bizim |
Our |
Bizim ballarımız arüv gene be. |
Bizim
çocuklarımız iyi gene be. |
Hatice
Sezer, Halil Sezer |
|
|
|
Sizin , Siznin |
Sizin |
Your |
Külmeniz
alemge. Yarın bir kün sizin başınıza da kelir de körürsünüz. |
Gülmeyin
aleme. Yarın bir gün sizin başınıza
da gelir de görürsünüz. |
Seyfullah
Doğrucan, Aliye Doğrucan |
|
|
|
Anavlarnın
, Anavların , Onlarnın |
Onların |
Their |
Onlarnın istegen parasını
beramamız biz. |
Onların istediği parayı veremeyiz biz. |
Seyfullah
Doğrucan, Aliye Doğrucan |
|
|
|
Mınavnın
, Mınavın , Munavnın , Munavın Bunun |
Bunun |
Of this |
Munavnın aytkan lapına karasa. |
Bunun söylediği lafa baksana. |
Sait Töral, Zekiye Töral |
|
|
|
Şunun , Şunavnın , Şunavın |
Şunun |
Of
that |
Berin şunun parasını da ketsin
be. |
Verin şunun parasını da gitsin be. |
Sait Töral, Zekiye Töral |
|
|
|
Anavnın , Anavın , Onun |
Onun |
Of
him/her/it |
Onun
parasını berecem ama, yapgan işi de bir şiyge uşamadı. Kesip de
berecekmen. |
Onun parasını vereceğim ama yaptığı iş de bir şeye benzemedi.
Kesip de vereceğim. |
Sait Töral, Zekiye Töral |
|
|
|
Mınavlarnın
, Mınavların , Munavlarnın , Munavların , Bunlarnın , Bunların , Mınlarnın , Mınların , Munlarnın , Munların |
Bunların |
Of
these |
Mınlarnın
aytkanları tora mı? |
Bunların
söyledikleri doğru mu? |
Sait Töral, Zekiye Töral |
|
|
|
Şunlarnın , Şunların , Şunavlarnın , Şunavların |
Şunların |
Of
those |
Aşkbosun
anay! Şunavlarnın sözüne inanasın da özuluna inanmaysın. |
Aşk
olsun anne. Şunların sözüne
inanıyorsun da özoğluna inanmıyorsun. |
Sait Töral, Zekiye Töral |
|
|
|
Anavlarnın , Onlarnın , |
Onların |
Of
those |
Onlarnın
aytkanlarının biri uşunsa ekisi yalan. |
Onların söylediklerinin biri doğruysa ikisi yalan. |
Sait Töral, Zekiye Töral |
|
|
|
Bıyernin , Bıyerin , Buyernin , Buyerin , Mınyernin , Mınyerin , Munyernin , Munyerin , Mıyernin , Mıyerin , Muyernin , Muyerin , Mınavyernin , Mınavyerin , Munavyernin , Munavyerin |
Buranın |
Of here/this
place |
Mıyernin de
tadı kaştı endi. Turunuz ketiyik ballar. |
Buranın da tadı kaçtı artık. Kalkın gidelim çocuklar. |
Zekeriya
Töral, Feride Töral |
|
|
|
Şuyernin , Şuyerin , Şunyernin , Şunyerin , Şunavyernin , Şunavyerin |
Şuranın |
Of
there/that place |
Aytkanım
yalan bosa, şuyernin aldında Kuday canımı alsın. |
Söylediğim
yalan olsa, şuranın önünde
Allah canımı alsın. |
Zekeriya
Töral, Feride Töral |
|
|
|
Uyernin , Uyerin , Anyernin , Anyerin , Anavyernin , Anavyerin |
Oranın |
Of
there/that place |
Biz
üyken toy istermiz kızımızga. Uyernin adeti olaysa, bıyernin de bulay. |
Biz
büyük düğün isteriz kızımıza. Oranın adedi öyleyse, buranın da böyle. (Not: Büyük düğün diye
Çarşambadan Pazara kadar süren beş günlük düğün anlaşılır.) |
Zekeriya
Töral, Feride Töral |
|
|
|
Bıyerlernin
, Buyerlernin
, Mınyerlernin , Munyerlernin , Mıyerlernin , Muyerlernin , Mınavyerlernin , Munavyerlernin , Bıyerlerin , Buyerlerin , Mınyerlerin , Munyerlerin , Mıyerlerin , Muyerlerin , Mınavyerlerin , Munavyerlerin |
Buraların |
Of
these places |
Bir vakıtlar
kartbabam mınyerlernin bayı eken. |
Bir
vakitler dedem buraların en
zenginiymiş. |
Zekeriya
Töral, Feride Töral |
|
|
|
Şuyerlernin
, Şunyerlernin , Şunavyerlernin , Şuyerlerin
, Şunyerlerin , Şunavyerlerin |
Şuraların |
Of
those places |
Balalıgım
geşti işinde. Onuştan şunyerlernin menim közümde ayrı bir kıymeti bar. |
Çocukluğum
geçti içinde. Onun için şuraların benim gözümde ayrı bir kıymeti var. |
Zekeriya
Töral, Feride Töral |
|
|
|
Uyerlernin
, Anyerlernin , Anavyerlernin , Uyerlerin , Anyerlerin , Anavyerlerin |
Oraların |
Of
those places |
Anyerlernin tozunu algan yoksun
da. |
Oraların tozunu almamışsın yahu. |
Zekeriya
Töral, Feride Töral |
|
|
|
Bıyaknın , Buyaknın , Mınyaknın , Munyaknın , Mıyaknın , Muyaknın , Mınavyaknın , Munavyankın , Bıyakın , Buyakın , Mınyakın , Munyakın , Mıyakın , Muyakın , Mınavyakın , Munavyakın , |
Bu tarafın |
Of here/this
side |
Munyaknın avası tizlerime arüv
kele. |
Bu tarafın havası dizlerime iyi geliyor. |
İsmet
Töral, Zehra Töral |
|
|
|
Şuyaknın , Şunyaknın , Şunavyaknın , Şuyakın , Şunyakın , Şunavyakın |
Şu
tarafın |
Of
there/that side |
Şuyaknın kızları da beg güzel
bolalar. |
Şu
tarafın kızları da pek güzel oluyorlar. |
İsmet
Töral, Zehra Töral |
|
|
|
Uyaknın , Anyaknın , Anavyaknın , Uyakın , Anyakın , Anavyakın |
O
tarafın |
Of
there/that side |
Ketkenin
unutuldu kaldı. Uyaknın balası boldun endi. |
Gittiğin
unutuldu kaldı. O tarafın çocuğu
oldun artık. |
İsmet
Töral, Zehra Töral |
|
|
|
Bıyaklarnın
, Buyaklarnın , Mınyaklarnın , Munyaklarnın , Mıyaklarnın , Muyaklarnın , Mınavyaklarnın , Munavyaklarnın , Bıyakların , Buyakların , Mınyakların , Munyakların , Mıyakların , Muyakların , Mınavyakların , Munavyakların |
Bu
tarafların |
Of
these sides |
Katiyim
be bacanak? Buyaklarnın bizge aşatacak ötmegi kalgan yok edi. |
Ne
edeyim be bacanak? Bu tarafların bize yedirecek ekmeği kalmamıştı. |
İsmet
Töral, Zehra Töral |
|
|
|
Şuyaklarnın
, Şunyaklarnın , Şunavyaklarnın , Şuyakların , Şunyakların , Şunavyakların |
Şu
tarafların |
Of
those sides |
Şunavyaklarnın
nesini süyemen bilesin mi? |
Şu
tarafların nesini seviyorum biliyor musun? |
İsmet
Töral, Zehra Töral |
|
|
|
Uyaklarnın
, Anyaklarnın
, Anavyaklarnın , Uyakların , Anyakların , Anavyakların |
O
tarafların |
Of
those sides |
Bıyaklarda
ötmek yog edi bizge. Uyaklarnın ötmegi de aşşı kele epimizge. Aşşı ötmek,
bolmagan ötmekten arüvdür. |
Buralarda
ekmek yoktu bize. O tarafların ekmeği de acı geliyor hepimize. Acı ekmek,olmayan ekmekten
iyidir. |
İsmet
Töral, Zehra Töral |
|
|
|
Bıyakbetnin
, Buyakbetnin , Mınyakbetnin , Munyakbetnin , Mıyakbetnin , Muyakbetnin , Mınavyakbetnin , Munavyakbetnin
, Bıyakbetin , Buyakbetin , Mınyakbetin , Munyakbetin , Mıyakbetin , Muyakbetin , Mınavyakbetin ,
Munavyakbetin |
Bu tarafın |
Of here/this
side |
Buyakbetnin
taşına topragına kurban bolayım. |
Bu tarafın taşına toprağına kurban olayım. |
Naciye
Onsoy, Cahit Onsoy |
|
|
|
Şuyakbetnin
, Şunyakbetnin , Şunavyakbetnin , Şuyakbetin , Şunyakbetin , Şunavyakbetin |
Şu
tarafın |
Of
there/that side |
Şuyakbetnin
en uşunda kişke bir tarlamız bar edi. Kartiyim bir sene kartop ekken
edi. |
Şu
tarafın en ucunda küçük bir tarlamız vardı. Ninem bir
sene patates ekmişti. |
Naciye
Onsoy, Cahit Onsoy |
|
|
|
Uyakbetnin
, Anyakbetnin , Anavyakbetnin , Uyakbetin , Anyakbetin , Anavyakbetin |
O
tarafın |
Of
there/that side |
Uyakbetnin insanı da beg
kişiliksiz. |
O
tarafın insanı da çok kişiliksiz. |
Naciye
Onsoy, Cahit Onsoy |
|
|
|
Bıyakbetlernin
, Buyakbetlernin ,
Mınyakbetlernin , Munyakbetlernin , Mıyakbetlernin , Muyakbetlernin , Mınavyakbetlernin
, Munavyakbetlernin , Bıyakbetlerin
, Buyakbetlerin , Mınyakbetlerin
, Munyakbetlerin , Mıyakbetlerin ,
Muyakbetlerin , Mınavyakbetlerin , Munavyakbetlerin |
Bu
tarafların |
Of
these sides |
Munavyakbetlernin
insanları bir başka bola. |
Bu
tarafların insanları bir başka oluyor. |
Naciye
Onsoy, Cahit Onsoy |
|
|
|
Şuyakbetlernin ,
Şunyakbetlernin , Şunavyakbetlernin ,
Şuyakbetlerin , Şunyakbetlerin , Şunavyakbetlerin |
Şu
tarafların |
Of
those sides |
Üş
kuruş aylıgım bosa edi munda, şunyaklarnın avasını bir kün bile koklamaz
edim. |
Üç
kuruş aylığım olsaydı burada, şu tarafların havasını bir gün bile koklamazdım. |
Naciye
Onsoy, Cahit Onsoy |
|
|
|
Uyakbetlernin
, Anyakbetlernin ,
Anavyakbetlernin , Uyakbetlerin
, Anyakbetlerin ,
Anavyakbetlerin |
O
tarafların |
Of
those sides |
Buyernin
kıymetini bilin. Anavyakbetlernin üş kuruş parasına kapılıp kettik.
Canımızdan bola edik. |
Buranın
kıymetini bilin. O tarafların üç
kuruş parasına kapılıp gittik.
Canımızdan oluyorduk. |
Naciye
Onsoy, Cahit Onsoy |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Mende |
Bende |
At/with
me |
Bu kün mende
bir ogursuzluk bar ama kayırdır inşalla. |
Bu
gün bende bir uğursuzluk var
ama hayırdır inşallah. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Sende |
Sende |
At/with
you |
Biletler sende tursun.
Yarın kelip alacaklar. |
Biletler
sende dursun. Yarın gelip
alacaklar. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Onda , Anda , Anavda |
Onda |
At/with
him/her/it |
Sen
acıysın ama anavda bolgan para kimsede yok. |
Sen
acıyorsun ama onda olan para
kimsede yok. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Bizde |
Bizde |
At/with
us |
Kimerde
bir akşam yemegini bizde aşay edik. |
Arada
bir akşam yemeğini bizde
yiyorduk. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Sizde |
Sizde |
At/with
you |
Tünevin
akşam sizde toplaşgasınız. Neşin bizge aytmadınız? |
Dün
akşam sizde toplanmışsınız.
Niçin bize söylemediniz? |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Onlarda , Anavlarda |
Onlarda |
At/with
them |
Olay diycek tabi. Onlarda lap
kop. |
Öyle
diyecek tabii. Onlarda laf
çok. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Bunda , Mında , Munda , Mınavda , Munavda |
Bunda |
In this |
Bu kün teran
yorgunman. Yarın kelirsiniz dedim. Darılıp kettiler. Ne bar munda, annamadım. |
Bu gün biraz
yorgunum. Yarın gelirsiniz dedim. Darılıp gittiler. Ne var
bunda, anlamadım. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Şunda , Şunavda |
Şunda |
In
that |
Kara
kadam. Darılacaksan darıl ama ayt mağa şunda yannış ne bar. |
Bak
kardeşim. Darılacaksan darıl ama söyle bana şunda yanlış ne var. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Onda , Anda , Anavda |
Onda |
In
it |
Kalemimi
onda unuttum. |
Kalemimi
onda unuttum. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Bunlarda , Munlarda , Mınlarda , Munavlarda , Mınavlarda |
Bunlarda |
In
these |
Mağa
aytmadıkları bir şiy bar mınavlarda ama. |
Bana
söylemedikleri bir şey var bunlarda ama. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Şunlarda , Şunavlarda |
Şunlarda |
In
those |
Sorasa bir. Belki
şunlarda telefon jetonu bardır. |
Sorsana
bir. Belki şunlarda telefon
jetonu vardır. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Onlarda , Anavlarda |
Onlarda |
In
those |
Bizde
bolmagan sonra, anavlarda iş bolmaz. |
Bizde
olmadıktan sonra , onlarda
hiç olmaz. |
Cemil
Kaçamak, Leman Kaçamak |
|
|
|
Mında Munda , Bıyerde , Buyerde , Mınyerde , Munyerde , Mıyerde , Muyerde , Mınavyerde , Munavyerde |
Burada |
Here/in this
place |
Toplu edik
mınyerde. Köşüp ketmeseniz, bomay mı? |
Topluyduk burada. Göçüp gitmeseniz olmuyor
mu? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyerde , Şunyerde , Şunavyerde , Şunda |
Şurada |
There/in
that place |
Kimsege bir
zararım tiymeden otura edim şunyerde. |
Kimseye
bir zararım değmeden oturuyordum şurada. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Onda
,
Anda ,
Uyerde ,
Anyerde ,
Anavyerde |
Orada |
There/in
that place |
Anyerde bir
kişilik boş yer kördüm. Bar sen otur. |
Orada bir kişilik boş yer gördüm. Var sen otur. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyerlerde
, Buyerlerde , Mınyerlerde , Munyerlerde , Mıyerlerde , Muyerlerde , Mınavyerlerde , Munavyerlerde |
Buralarda |
In
these places |
Teran tağa karanız.
Muyerlerde biyerde bolacak. |
Biraz
daha bakın. Buralarda bir
yerde olacak. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyerlerde
, Şunyerlerde , Şunavyerlerde |
Şuralarda |
In
those places |
Boşuna vakit
arcaymız şunyerlerde. Ketiyik endi. |
Boşuna
vakit harcıyoruz şuralarda.
Gidelim artık. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyerlerde , Anyerlerde , Anavyerlerde |
Oralarda |
In
those places |
Ne
karay edin tünevin akşam anyerlerde? |
Ne
arıyordun dün akşam oralarda? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyakta , Buyakta , Mınyakta , Munyakta , Mıyakta , Muyakta , Mınavyakta , Munavyakta |
Bu tarafta , bu yanda , bu yakada |
Here/On this
side |
Siz mıyakta
oturmaysınızdır ta? |
Siz bu tarafta oturmuyorsunuzdur
herhalde? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyakta , Şunyakta , Şunavyakta |
Şu
tarafta , şu yanda , şu yakada |
There/On
that side |
Sen
şuyakta tur. |
Sen
şu tarafta dur. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyakta , Anyakta , Anavyakta |
O
tarafta , o yanda , o yakada |
There/On
that side |
Anavyakta kim turacak edi. |
O
tarafta kim duracaktı? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyaklarda
, Buyaklarda , Mınyaklarda , Munyaklarda , Mıyaklarda , Muyaklarda , Mınavyaklarda , Munavyaklarda |
Bu
taraflarda , bu yanlarda , bu yakalarda |
On
these sides |
Sizni
buyaklarda körmegen edim şimdigeşi. Kaysı tavda kurt öldü? |
Sizi bu taraflarda görmemiştim şimdiye
kadar. Hangi dağda kurt öldü? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyaklarda
, Şunyaklarda , Şunavyaklarda |
Şu
taraflarda , şu yanlarda , şu yakalarda |
On
those sides |
Şuyaklarda özbaşına yaşay edi
o. |
Şu
taraflarda kendi başına yaşıyordu o. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyaklarda , Anyaklarda , Anavyaklarda |
O
taraflarda , o yanlarda
, o yakalarda |
On
those sides |
Uyaklarda
avalar kaydiy? |
O
taraflarda havalar nasıl? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyakbette , Buyakbette , Mınyakbette , Munyakbette , Mıyakbette , Muyakbette , Mınavyakbette , Munavyakbette |
Bu tarafta , bu yanda , bu yakada |
Here/On this
side |
Mıyakbette
cevizdiy tolu cavdı. |
Bu tarafta ceviz gibi dolu yağdı. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyakbette
, Şunyakbette , Şunavyakbette |
Şu
tarafta , şu yanda , şu yakada |
There/On
that side |
Pırın
şuyakbette mi edi şu? |
Fırın
şu tarafta mıydı yahu? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyakbette , Anyakbette , Anavyakbette |
O
tarafta , o yanda , o yakada |
There/On
that side |
Uyakbette
kartobun kilosu kaş para? |
O
tarafta patatesin kilosu kaç para? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyakbetlerde
, Buyakbetlerde , Mınyakbetlerde , Munyakbetlerde
, Mıyakbetlerde , Muyakbetlerde , Mınavyakbetlerde , Munavyakbetlerde |
Bu
taraflarda , bu
yanlarda , bu
yakalarda |
On
these sides |
Munavyakbetlerde
bu künlerde avalar beg suvuk. |
Bu
taraflarda bu günlerde havalar pek soğuk. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyakbetlerde
, Şunyakbetlerde , Şunavyakbetlerde |
Şu
taraflarda , şu
yanlarda , şu
yakalarda |
On
those sides |
Şuyakbetlerde
ucuzga bir üy tapsam alacakman. |
Şu
taraflarda ucuza bir ev bulsam alacağım. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyakbetlerde
, Anyakbetlerde , Anavyakbetlerde |
O
taraflarda , o
yanlarda , o
yakalarda |
On
those sides |
Uyakbetlerde
oturmak istemiymen. |
O
taraflarda oturmak istemiyorum. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Menden |
Benden |
From
me |
Bu
şaylar da menden bolsun. |
Bu
çaylar da benden olsun. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Senden |
Senden |
From
you |
Ne
kayır kördük şimdigeşi senden? |
Ne
hayır gördük şimdiye kadar senden? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Ondan , Andan , Anavdan |
Ondan |
From
him/her/it |
Uyerge
barganda andan erek turacaksınız. |
Oraya
varınca ondan uzak
duracaksınız. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bizden |
Bizden |
From
us |
Korkma
kadam! Bizden bir yamanlık kemez sağa. |
Korkma
kardeşim! Bizden bir kötülük
gelmez sana. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Sizden |
Sizden |
From
you |
Sizden başka bir şiy
istemiycem. |
Sizden başka bir şey istemeyeceğim. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Onlardan , Anlardan , Anavlardan |
Onlardan |
From
them |
Onlardan kız
istemege ketecegimiz aklıma kelmez edi iş. |
Onlardan kız istemeye gideceğimiz aklıma gelmezdi hiç. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bundan , Mından , Mundan , Mınavdan , Munavdan |
Bundan |
From this |
Teran munavdan da
alınız. Savbolunuz. Bek toydum. |
Biraz bundan da alın. Sağolun. Çok
doydum. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şundan , Şunavdan |
Şundan |
From
that |
Savutunuzga
teranşık şundan da salacam. Aşamasanız, kalsın. |
Tabağınıza
birazcık şundan da
koyacağım. Yemeseniz kalsın. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Ondan , Andan , Anavdan |
Ondan |
From
him/her/it |
Anavdan
azgana alırman. |
Ondan azıcık alırım. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bunlardan , Mınlardan , Munlardan , Mınavlardan , Munavlardan |
Bunlardan |
From
these |
Anay! Mına
mınavlardan körgen edim pazaryerinde. |
Anne!
İşte bunlardan görmüştüm
pazaryerinde. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şunlardan , Şunavlardan |
Şunlardan |
From
those |
Şunavlardan
alganlar da boladır ta. |
Şunlardan
alanlar da oluyordur herhalde. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Onlardan , Anlardan , Anavlardan |
Onlardan |
From
those |
Anavlardan alsak baban süyünür
edi. |
Onlardan alsak baban sevinirdi. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyerden , Buyerden , Mınyerden , Munyerden , Mıyerden , Muyerden , Mınavyerden , Munavyerden |
Buradan |
From here/this
place |
Bir kün sen
de mıyerden keteceksin deseler inanmaz edim. |
Bir gün sen de buradan gideceksin deseler
inanmazdım. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyerden , Şunyerden , Şunavyerden |
Şuradan |
From
there/that place |
Er
kün şunyerden geşken şu akaynı tanıysın mı? |
Her
gün şuradan geçen şu adamı
tanıyor musun? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyerden , Anyerden , Anavyerden |
Oradan |
From
there/that place |
Bar, anyerden eki sogan al da
kel. |
Git,
oradan iki soğan al da gel. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyerlerden
, Buyerlerden , Mınyerlerden , Munyerlerden , Mıyerlerden , Muyerlerden , Mınavyerlerden , Munavyerlerden |
Buralardan |
From
these places |
Mınavyerlerden
bir tarla alsak mı? |
Buralardan bir tarla alsak mı? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyerlerden
, Şunyerlerden , Şunavyerlerden |
Şuralardan |
From
those places |
Şuyerlerden alsak tağa arüv
bolur. |
Şuralardan alsak daha iyi olur. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyerlerden
, Anyerlerden , Anavyerlerden |
Oralardan |
From
those places |
Uyerlerden
selam aytkan boldu mu bizge? |
Oralardan selam söyleyen oldu mu bize? |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyaktan , Buyaktan , Mınyaktan , Munyaktan , Mıyaktan , Muyaktan , Mınavyaktan , Munavyaktan |
Bu taraftan |
From here/this
side |
Dereni mınyaktan
geşiyik. Derin diyildiy tura. |
Dereyi bu taraftan geçelim. Derin değil gibi
duruyor. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyaktan , Şunyaktan , Şunavyaktan |
Şu
taraftan |
From
there/that side |
Tünevin
akşam tarladan kayta ekende, şuyaktan bir ses tuydum. Toktap karamağa korktum
ama ayuv edi galiba. |
Dün
akşam tarladan dönerken, şu taraftan bir ses duydum. Durup bakmaya korktum ama ayıydı galiba. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyaktan , Anyaktan , Anavyaktan |
O
taraftan |
From
there/that side |
Anyaktan
birevleri kele ama karangıdan kim bolganlarnı seçamayman. |
O
taraftan birileri geliyor ama karanlıktan kim
olduklarını seçemiyorum. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyaklardan
, Buyaklardan , Mınyaklardan , Munyaklardan , Mıyaklardan , Muyaklardan , Mınavyaklardan , Munavyaklardan |
Bu
taraflardan |
From
these sides |
Memleketge
barganda munyaklardan kop kop selam ayt,
soragan soramagan erkezge. |
Memlekete
varınca bu taraflardan çok
çok selam söyle, soran sormayan herkese. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyaklardan
, Şunyaklardan , Şunavyaklardan |
Şu
taraflardan |
From
those sides |
Akşam bolganda
şunyaklardan ep salkın bir cel ese. |
Akşam
olunca şu taraflardan hep
serin bir yel esiyor. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyaklardan
, Anyaklardan , Anavyaklardan |
O
taraflardan |
From
those sides |
Uyaklardan kara kara
kaberler kelebere ep. |
O
taraflardan kara kara haberler gelip duruyor hep. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyakbetten , Buyakbetten , Mınyakbetten , Munyakbetten , Mıyakbetten , Muyakbetten , Mınavyakbetten , Munavyakbetten |
Bu taraftan |
From here/this
side |
Munyakbetten ötmeniz. Beg
şamırlı. |
Bu taraftan geçmeyin. Çok çamurlu. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyakbetten
, Şunyakbetten , Şunavyakbetten |
Şu
taraftan |
From
there/that side |
Şunavyakbetten
ketsek tağa kestirme bolacak col. |
Şu
taraftan gitsek daha kestirme olacak yol. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyakbetten
, Anyakbetten , Anavyakbetten |
O
taraftan |
From
there/that side |
Ballar anyakbetten cuvura
cuvura keleler. |
Çocuklar o taraftan koşa koşa geliyorlar. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Bıyakbetlerden ,
Buyakbetlerden , Mınyakbetlerden , Munyakbetlerden , Mıyakbetlerden ,
Muyakbetlerden , Mınavyakbetlerden , Munavyakbetlerden |
Bu
taraflardan |
From
these sides |
Amcay! Bıyakbetlerden
ne aketilir memleketge. |
Amca!
Bu taraflardan ne götürülür
memlekete. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Şuyakbetlerden ,
Şunyakbetlerden , Şunavyakbetlerden |
Şu
taraflardan |
From
those sides |
On senedir erek kaldık
şuyakbetlerden. |
On
senedir uzak kaldık şu taraflardan. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
Uyakbetlerden
, Anyakbetlerden , Anavyakbetlerden |
O
taraflardan |
From
those sides |
Anyakbetlerden
bir toz fırtınası keldi. Köz köznü körmedi. |
O
taraflardan bir toz fırtınası geldi. Göz gözü görmedi. |
Kemal
Kaçamak, Gülzade Kaçamak |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Mına , Muna |
İşte
(bu) |
Here
this is |
Menim
atım Cakay. Mına keldik, mına ketemiz. |
Benim
adım Cakay. İşte geldik, işte gidiyoruz. |
Seyfullah
Doğrucan |
|
|
|
Şuna |
İşte
(şu) |
Here
that is |
Şuna şuga karasa.
Bacakday boyuman ne işler yasay. |
İşte şuna baksana. Bacak kadar boyuyla ne işler yapıyor. |
Halil
Sezer |
|
|
|
Ana |
İşte
(o) |
Here
it is |
Ana,
onlar barıştı da oynaylar bile. Adi, siz de uzatmanız da barışınız endi. |
İşte
onlar barıştı da oynuyorlar bile. Hadi, siz de uzatmayın
da barışın artık. |
Halil
Sezer |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bıyeri , Bıyersi , Buyeri , Buyersi , Mınyeri , Mınyersi , Munyeri , Munyersi , Mıyeri , Mıyersi , Muyeri , Muyersi , Mınavyeri , Munavyeri |
Burası |
Here/This
place |
Munavyer
mağa babamdan kaldı. Oga da kartbabamdan kalgan. |
Burası
bana babamdan kaldı. Ona da dedemden kalmış. |
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
Şuyeri , Şuyersi , Şunyeri , Şunyersi , Şunavyeri |
Şurası |
There/That
place |
Şunyer de kaynatamın ediyesi. |
Şurası da kayınpederimin hediyesi. |
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
Uyeri , Uyersi , Anyeri , Anyersi , Anavyeri |
Orası |
There/That
place |
Uyeri beg ogursuz keldi bizge
be. |
Orası pek uğursuz geldi bize be. |
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
Bıyerleri , Buyerleri , Mınyerleri , Munyerleri , Mıyerleri , Muyerleri , Mınavyerleri , Munavyerleri |
Buraları |
These
places |
Ketiniz,
ketiniz epiniz. Buyerleri kop karaycaksanız, ama kaytmak işin keş
bolacak. |
Gidin,
gidin hepiniz. Buraları çok
arayacaksınız, ama dönmek için geç olacak. |
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
Şuyerleri , Şunyerleri , Şunavyerleri |
Şuraları |
Those
places |
Şunyerleri
taşlap da ketamadık bir türlü. |
Şuraları
bırakıp da gidemedik bir türlü. |
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
Uyerleri , Anyerleri , Anavyerleri |
Oraları |
Those
places |
Uyerleri
kışın suvuk bolmay mı? |
Oraları
kışın soğuk olmuyor mu? |
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bıyerni , Bıyersini , Buyerni , Buyersini , Mınyerni , Mınyersini , Munyerni , Munyersini , Mıyerni , Mıyersini , Muyerni , Muyersini , Mınavyerni , Munavyerni |
Burasını |
This
place |
|
|
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
Şuyerni , Şuyersini , Şunyerni , Şunyersini , Şunavyerni |
Şurasını |
That
place |
|
|
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
Uyeri , Uyersi , Anyeri , Anyersi , Anavyeri |
Orasını |
That
place |
|
|
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bıyernin , Bıyersinin , Buyernin , Buyersinin , Mınyernin , Mınyersinin , Munyernin , Munyersinin , Mıyernin , Mıyersinin , Muyernin , Muyersinin , Mınavyernin , Munavyernin |
Burasının |
Of
this place |
|
|
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
Şuyernin, Şuyersinin , Şunyernin , Şunyersinin , Şunavyernin |
Şurasının |
Of
that place |
|
|
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
Uyeri , Uyersi , Anyeri , Anyersi , Anavyeri |
Orasının |
Of
that place |
|
|
Şevki
Eren, Saadet Eren |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bıyerine , Bıyersine , Buyerine , Buyersine , Mınyerine , Mınyersine , Munyerine , Munyersine , Mıyerine , Mıyersine , Muyerine , Muyersine , Mınavyerine , Munavyerine |
Burasına |
To
this place |
|
|
|
|
|
Şuyerine, Şuyersine , Şunyerine , Şunyersine , Şunavyerine |
Şurasına |
To
that place |
|
|
|
|
|
Uyerine , Uyersine
, Anyerine , Anyersine , Anavyerine |
Orasına |
To
that place |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bıyerinden , Bıyersinden , Buyerinden , Buyersinden , Mınyerinden , Mınyersinden , Munyerinden , Munyersinden , Mıyerinden , Mıyersinden , Muyerinden , Muyersinden , Mınavyerinden, Munavyerinden |
Burasından |
From
this place |
|
|
|
|
|
Şuyerden , Şuyersinden , Şunyerden , Şunyersinden Şunavyerden |
Şurasından |
From
that place |
|
|
|
|
|
Uyerinden , Uyersinden , Anyerinden , Anyersinden , Anavyerinden |
Orasından |
From
that place |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bıyerinde , Bıyersinde , Buyerinde , Buyersinde , Mınyerinde , Mınyersinde , Munyerinde , Munyersinde , Mıyerinde , Mıyersinde , Muyerinde , Muyersinde , Mınavyerinde , Munavyerinde |
Burasında |
On
this place |
|
|
|
|
|
Şuyerinde , Şuyersinde , Şunyerinde , Şunyersinde Şunavyerinde |
Şurasında |
On
that place |
|
|
|
|
|
Uyerinde , Uyersinde , Anyerinde , Anyersinde , Anavyerinde |
Orasında |
On
that place |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TABLOLAR İLE İLGİLİ
AÇIKLAMALAR |
|
|
|
"Buyakbet" kelimesinde
"Buyak"a kıyasla katilik, emin bolma ve kararlılık bardır. Misal;
"Bu yakka kel" veya "Buyakbetke kel" aynı manada
kullanılabilir. |
|
|
"Buyakbetke
kel" denilse, degen kişi o yaknın/yolun dogrulugundan yüzde yüz emindir,
kararlıdır. O yaknı ve yolnu kop aruv
bilmektedir. |
|
|
"Buyakbet"
sözcüğünde "Buyak"a kıyasla kesinlik, eminlik ve kararlılık vardır.
Örneğin; "Bu tarafa/istikamete/yana gel" anlamına "Bu yakka
kel" veya "Buyakbetke kel" kullanılabilir. |
|
"Buyakbetke
kel" denmişse, diyen kişi o yönün/yolun/tarafın doğruluğundan yüzde yüz
emindir, kararlıdır. O tarafı ve yolu
çok iyi bilmektedir. |
|
|
There is a certainty, surety and
decisiveness in the word "Buyakbet" if it is compared to the word
"Buyak". For example; Both
the sentences "Bu yakka kel" and |
|
|
"Buyakbetke kel"can be
used for "Come here" . This person is completely sure/decisive
about the truth of the side/direction/way if he says "Buyakbetke
kel" |
|
|
|
|
|
|
"Anyakbetten"
kelimesi aynı vakitte "Diger yaktan/Öbür yaktan/Öteki taraptan/Öte
yaktan/Diger taraptan" manaları
da taşır. |
|
|
"Anyakbetten"
sözcüğü aynı zamanda "Diğer yandan/Öbür yandan/Öteki taraftan/Öte
yandan/Diğer taraftan" gibi anlamlar da taşır. |
|
|
At the same time, the word
"Anyakbetten" bears the meanings of "On the other hand/From
the other side/Otherwise" |
|
|
|
|
|
|
"Anav"
kelimesi aynı vakitte "Başka/Ondan başka//Diger" manaları da taşır. |
|
|
"Anav"
sözcüğü aynı zamanda "Başka/Ondan başka/Diğer" gibi anlamlar da
taşır. |
|
|
At the same time, the word
"Anav" bears the meanings of "Other/Another" |
|
|
|
|
|
Tek kelimenin denişik şekillerde
aytuvu, akılga Kırım'daki şivelerni
ketirse de veya bir vakitler olay bolsa da, bunlar endi tek ve zengin bir şive halinde
birleşgenlerdir. |
|
|
Anayım, tiyzem, dayım, kart
akrabalarım "bunlarga, munlarga,
munavlarga" dep konuşalar. Alayı da aynı managa kelmektedir. Kişke bir
nüans bolarak |
|
|
şunu aytabilirmen. Sonu ...av'man
pitkenler tağa kop olumsuz cümlelerde veya sinirli aytılgan laplarda
kullanılmaktadır. Ancak bu, umumi bir kural tuvuldur. |
|
|
Misal:
"Bunlarga da iyilik yaramay" yerine, "Munavlarga da iyilik
yaramay" denir (sinirli konuşma).
Anav bir misal: "Bunlarga teran bakşiş beriyik" denir. |
|
|
(keyipli konuşma) |
|
|
|
Tek kelimenin değişik
biçimlerde söylenmesi, akla Kırım'daki şiveleri getirse de veya bir zamanlar öyleyse
de, bunlar artık tek ve zengin bir
şive halinde birleşmişlerdir. |
|
|
Annem,
teyzem, dayım, yaşlı akrabalarım
bunlarga, munlarga, munavlarga deyip konuşuyorlar. Hepsi de aynı
anlama gelmektedir. Ufak bir nüans olarak |
|
|
şunu söyleyebilirim. Sonu
...av ile bitenler daha çok olumsuz cümlelerde veya sinirli söyleyişlerde
kullanılmaktadır. Ancak bu, genel bir kural değildir. |
|
|
Örnek:
"Bunlara da iyilik yaramıyor" yerine, "Munavlarga da iyilik
yaramay" (sinirli konuşma). Başka
bir örnek: "Bunlara biraz bahşiş verelim" derken |
|
|
"Bunlarga teran
bakşiş beriyik" (olumlu ve keyifli bir konuşma) |
|
|
Whatever the existence of different
forms for one word in Crimean Tatar
language brings the existence of the different dialects to mind and in fact
they existed |
|
|
once upon a time, these dialects
were combined as a unique one and in a richer form. My mother, my aunt, my
uncle and my elder relatives still talk as |
|
|
"Bunlarga, Munlarga,
Munavlarga". All these words bear the same meaning. I may say this one
as a little nuance. Although the words
ending with "....av" are commonly |
|
|
used
in the negative sentences and in nervous talks, this isn't considered as a
generale rule. For example: "A
good turn has no meaning to those" means |
|
|
"Munavlarga da iyilik
yaramay" (a nervous talk). Another example: "Let's give some tip to
those" means ""Bunlarga teran bakşiş beriyik" (a happy
and positive talk) |
|
|
|
|
|
|
"Men"
ve "Bu, Munav" ile başlagan tablolarda bazı eksikler barday
tura.. Misal; "Buyer" ile
başlagan üçüncü tabloda "Uyer, Anyer, Anavyer"e karayık. |
|
|
"Ora"
sözcügü üş denişik bişimde ifade etile. Oysa, ilk eki tabloda "O"
karşılıgı bolarak "O" ve "Anav" sözcükleri bar
sadece. Mantık cürsetgende üşüncü |
|
|
bir sözcük bolarak
"An"bolması kerekir. Ama yok. Sebebini bilmiymen. Eger konuşgan
Kırım Tatarcamız Kırım'daki üç denişik şivenin birleşmesinden |
|
|
boluşgan
bolsa, zaman işinde şivenin birindeki bazı kelimelerin kullanıvı ortadan
kalkgan ve kelimeler unutulgan/ölgen bolabilir. Anyakbetten, ekinci |
|
|
(Bu,
Munav) ile başlagan tablonun sonuna ekledigim "İşte (bu), İşte (şu)İşte
(o)" anlamına kullanılgan "Muna, Şuna, Ana" sözcükleri
mevcuttur ve bunlar |
|
|
coytuk sözcüklere birebir
uymaktadır. Acaba bu kelimeler zaman içinde, denişgen ihtiyaçlarga cevap
bermek üzere anlam kaymasına mı uvradılar? |
|
|
"Men"
ve "Bu, Munav" ile başlayan tablolarda bazı eksikler var gibi
durmaktadır.. Örneğin;
"Buyer" ile başlayan üçüncü tabloda "Uyer, Anyer,
Anavyer"e bakalım. |
|
|
"Ora"
sözcüğü üç değişik biçimde ifade ediliyor. Oysa, ilk iki tabloda
"O" karşılığı olarak "O" ve "Anav" sözcükleri
var sadece. Mantık yürüttüğümüzde
üçüncü bir sözcük olarak "An" |
|
olması
gerekiyor. Ama yok. Nedenini bilemiyorum. Eğer konuştuğumuz Kırım Tatarcası
Kırım'daki üç değişik şivenin birleşmesinden oluşmuşsa, zaman içinde şivenin
birindeki bazı |
|
kelimelerin kullanımı
ortadan kalkmış ve kelimeler unutulmuş/ölmüş olabilir. Öte yandan
(Anyakbetten) ikinci (Bu, Munav) ile başlayan tablonun sonuna eklediğim
"İşte (bu), İşte (şu) |
|
İşte (o)" anlamına
kullanılan "Muna, Şuna, Ana" sözcükleri mevcuttur ve bunlar kayıp
sözcüklere birebir uymaktadır. Acaba bu kelimeler zaman içinde, değişen
ihtiyaçlara cevap |
|
vermek üzere anlam
kaymasına mı uğradılar? |
|
|
|
It
seems that some absences exist in the tables beginning with "Men"
and "Bu, Munav". For example, lets look at the "Uyer, Anyer,
Anavyer" in the third table |
|
|
beginning with "Buyer".
The word "Ora" are expressed with three words. However there are
just two words "O" and "Anav" to express "O" in
the first two tables. |
|
|
Logically,
there should be a third word something like "An". But there is not.
I don't know it's reason. If our Crimean Tatar language are the combination
of |
|
|
three
dialects in Crimea, usage of some words of a dialect might be disappeared and
some words might be forgotten/dead in past.On the other hand, |
|
|
there
are the words "Muna, Şuna, Ana"
used for "Here it is" which I added to the end of the second
table beginning with (Bu, Munav), and these words are |
|
|
perfectly matched with the lost
words. I wonder whether these
words changed their meanings to
satisfy the changing needs in time. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|