Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

 

TÜRKİYE’DE ENERJİ POLİTİKASI      

                                                                                                                                                         www.asif.co.sr

 

 

TÜRKİYE’DE ENERJİ 1

 

I.Türkiye’de Enerji Sektörü. 1

 

A. Türkiye’de Yenilenemeyen Enerji Sektörü. 2

 

1.Petrol 2

 

1.1. Türkiye’de durum.. 3

1.2. TPAO’nun  Uluslararası Faaliyetleri 6

1.3.  İstanbul Boğazı’ndan Transit Petrol 10

1.4.  Ham Petrol Boru Hattı Taşımacılığı Ve Tesisleri 13

1.5. Türkiye’de Rafınalar 15

1.6.  Petrol ürünleri Üretimi ve Tüketim.. 16

 

2. Kömür. 19

 

2.1. Türkiye’de Kömür Kaynakları 19

2.2. Türkiye Linyit Madenciliğindeki Gelişmeler 20

2.3. Taşkömürü ve Linyit Tüketim.. 21

2.4. Uzun Dönemli Enerji Planlamalarında Linyitin Yeri 22

 

3. Doğal Gaz. 23

 

3.1. Doğal Gaz ve Türkiye’deki Kullanımı 23

3.2. Doğal Gaz Ticareti. 24

3.3.Türkiye’de  Gaz Tüketimi 27

 

B. Türkiye’ de Yenilenebilir Enerji Kaynakları 29

 

1.Türkiye’de Rüzgar Enerjisi 30

 

1.1. Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Kaynakları 30

1.2. Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli 31

1.3. Türkiye’de Rüzgardan Enerji Üretimi 32

 

2. Türkiye’de Güneş enerjisi 33

 

3. Türkiye’de Jeotermal Enerji 35

 

3.1. Türkiye’de Jeotermal Enerji Kaynakları 35

3.2. Türkiye’deki Uygulama Alanları . 36

 

4.Türkiye  Nükleer Enerji 38

 

4.1.Türkiye  Nükleer Enerji Çalışmaları 38

4.2.Türkiye’de Uranyum Kaynakları 38

 

5.Hidroelektrik Enerji (Santraller) 40

 

C.   Türkiye’de  Diğer Enerji Çeşitleri 42

 

1.Dalga Enerjisinin Ülkemizdeki Durumu. 43

 

2.Biyokütle Enerji 43

 

II.Türkiye’de Elektrik Üretim ve Tüketimi 45

 

1. Türkiye’de Elektrik Üretimi 45

 

2. Türkiye’de Elektrik Tüketimi 47

www.asif.co.sr

I.Türkiye’de Enerji Sektörü

 

Türkiye'de enerji tüketiminde taşkömürü, linyit, petrol, doğalgaz, hidrolik ve jeotermal enerji, odun, hayvan ve bitki artıkları gibi birincil enerji kaynakları ile güneş enerjisi kullanılmaktadır. Elektrik enerjisi ve kok ise ikincil enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir.

Büyüyen ekonomiye, gelişen ve çeşitlenen sanayi faaliyetlerine ve değişen demografik yapıya paralel olarak, ülke birincil enerji ve elektrik tüketim değerlerinde son 40 yılda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bu dönemde birincil enerji tüketimi yıllık ortalama %4.5 ve elektrik tüketimi %10 civarında artış göstermiştir. Bu yüksek artış hızlarına rağmen, kişi başına birincil enerji ve elektrik tüketim değerleri gelişmiş ülke ortalamalarının gerisinde bulunmaktadır. Birincil enerji tüketimi 1999 yılında bir önceki yıla göre %5.5 azalarak 78.6 milyon ton, kişi başına birincil enerji tüketimi ise 1.158 kilogram petrol eşdeğeri düzeyinde gerçekleşmiştir. Birincil enerji tüketimi kaynaklar itibariyle incelendiğinde, linyit ve doğal gazda artış; taşkömürü, petrol ürünleri ve hidrolik enerjide azalma kaydedildiği görülmektedir[1]

 

A. Türkiye’de Yenilenemeyen Enerji Sektörü

Resmi belgelerde, Türkiye’nin enerji politikasının çerçevesi “ülke enerji ihtiyacının amaçlanan ekonomik büyüme, sosyal kalkınma hamlelerini desteklemek ve yönlendirmek üzere, zamanında, yeterli, güvenilir şekilde, ekonomik koşullarda ve çevresel etki de göz önüne alınarak sağlanması” olarak belirlenmekte, bu politika doğrultusunda “yerli kaynakların mümkün olduğunca hızlı bir şekilde devreye girebilmesi ve üretimin arttırılabilmesi için devlet ve özel sektör ile yabancı sermayenin enerji  alanında yatırımlarının artırılması amacıyla çaba harcanmaktadır”.

1.Petrol

Günümüzde kara elmas denilen petrol dünyanın en önemli enerji kaynaklarından birisidir. Bir yandan sanayileşme ile birlikte petrol tüketimindeki hızlı artış, diğer taraftan petrole alternatif bir enerji kaynağının henüz bulunamamış olması petrolün önemini daha da artırmıştır.

1.1. Türkiye’de durum

1995 yılı itibariyle Türkiye’de yerli ve yabancı şirketler tarafından üretilen toplam ham petrol üretimi 3.5 milyon ton olup, bunun yaklaşık  % 76’sı (2.6 milyon tonu) kamu kuruluşu olan Türkiye Petrolleri AŞ (TPAO) tarafından gerçekleştirilmiştir. Buna karşılık ham petrol tüketimi ise, 26.96  yaklaşık 27 milyon tondur. Yerli üretimin tüketimi karşılama oranı % 13’tür. Diğer bir anlatımla ülkemizin tükettiği petrolün % 87’si ithal edilmektedir.

Türkiye’nin petrol rezervlerinin Orta Doğu ülkeleri  kadar zengin ve kolay üretilebilir olmadığı bilinmektedir. Ancak, petrol varlığının ispatlandığı Güney Doğu Anadolu bölgesinde bile, üçte ikilik alanda, yeterli jeolojik-jeofizik etüd ve arama sondajı yapılmamıştır.

2000 yılında kuyu tamamlama çalışmaları faaliyetlerimizin olduğu her yörede yoğun biçimde workover, log ve teknik operasyonlar hizmetleri ile sürdürülmüştür. Adıyaman, Batman ve Trakya Bölgeleri’nde toplam 9 kuyuda tamamlama, 76 kuyuda yeniden tamamlama ve 2.462 adet kuyuda kuyu arızası giderme çalışmaları yapılmıştır. 

 

 

 

 

Şekil 7 : Türkiye’de Kuyu tamamlama yıllara göre verilmiştir

Kaynak: http://www.tpao.gov.tr/defaultt.asp ,Erişim :26.04.2002

1983’den bu yana, ülkemizdeki jeolojik ve jeofizik etüdlerin (ortalama) % 95’ini, arama sondajlarının % 70’den fazlasını, üretimin ise yaklaşık % 80’ini ulusal kuruluş olan TPAO gerçekleştirmiştir.

Türkiye’de  sondaj faaliyetleri Şekil-8’de yıllara baktığımızda baktığımızda 1996 yılında çalışmaları %80.3 hızıyla devam ederken,bu hız 97’de %104.3 kapasiteye ulaşmıştır. 21.yüzyıla girerken 2000 yılında sondaj çalışmaları çok gerilemiş ve %53.5  inmiştir.

Şekil 8: Türkiye’de Sondaj Faaliyetleri.

 

Kaynak : TPAO –Türk Petrol Anonim Ortaklığı

Ayrıca, 1995 yılı itibariyle TPAO’nun elindeki ruhsatlar, toplam ruhsat sayısının % 54’ü olup, alansal bazda bu oran % 59.3’dür. Türkiye’nin petrol alanındaki faaliyetleri Tablo-26’dan görüldüğü gibi TPAO ağırlıklıdır, diğer kurumların çalışmaları  aşağıda görüldüğü gibidir.

 

Tablo 1

Türkiye’de Petrol Faaliyetleri

Jeolojık Etütüler(Ekip/Ay)

1996

1997

1998

1999

2000

TPAO

58,37

45,26

50,27

31,33

39,43

Diğer

0,67

-

0,2

-

0,36

Toplam

59,04

45,26

50,49

31,33

39,79

Jeofızık Etütler(Ekip/Ay.

 

 

 

 

 

TPAO

70,5

56,33

62,03

87,77

40,00

Diğer

0,9

4,00

6,17

4,2

6,63

Toplam

71,40

59,33

68,20

91,97

46,63

Sondaj(Metre).

 

 

 

 

 

TPAO

60,187

84,918

70,077

35,491

39,652

TPOA+Diğer

8,134

8,968

6,559

10,674

7,879

Diğer

12,023

10,407

12,331

4,249

5,954

Toplam

80,344

104,293

88,967

50,414

53,485

Sondaj(Kuyu Adedı) *

 

 

 

 

 

TPAO

38

41

38

17

17

TPOA+Diğer

5

2

4

4

4

Diğer

7

12

11

11

9

Toplam

50

55

53

32

30

*Yıl içinde sondaj bitirilen kuyu adedi.

Kaynak: TAPO web sayfası Türkiye’de Petrol Faaliyetleri

Türkiye’de petrol alanında faaliyet gösteren yabancı şirket sayısı 26, yerli şirket sayısı ise 6’dır. Ellerinde çok sayıda ruhsat tutan yabancı şirketlerin önemli bir kısmı gerçek anlamda arama çalışması yapmamaktadır. Türkiye’de başlangıcından bugüne açılan kuyu sayısı 2727 adet olup, bunların yalnızca 1012’si arama amaçlıdır. Türkiye’de 1995 yılı içinde 20’si TPAO tarafından olmak üzere toplam açılan kuyu sayısı 27 adettir. Bu durumda ülkemizde yıllardan beri arama, sondaj ve üretimde motor gücün TPAO olduğunu göstermektedir.

2000 yılında TPAO sahalarından 13.552.701 varil ( 1.973.704 ton ) hampetrol üretilmiş olup, bu rakam ülke toplam üretiminin %72’sine karşılık gelmektedir. 2000 yılı başında 647 olan üretim kuyusu sayısı 5 yeni, 19 eski kuyunun devreye girmesi, 5 kuyunun da devreden çıkmasıyla 666 olmuştur. 1986 yılından bu yana yürütülmekte olan Batı Raman Sahası Petrol Üretimini Yükseltme Projesi kapsamında bugüne kadar rezervuara toplam olarak 4.966,8 milyon m3 karbondioksit gazı basılmıştır. Bu amaçla Dodan sahasından toplam 4.116,4 milyon m3 karbondioksit gazı üretilmiştir. Batı Raman sahasından 2000 yılı sonuna kadar 79.706.847 varil petrol üretilmiş olup, bunun 43.737.626 varillik kısmı proje sayesinde üretilmiş olan ilave petroldür. Yıl içinde sahaya toplam 499,4 milyon m3 gaz basılmış, bunun 476,2 milyon m3’lük kısmı geri üretilmiştir. Üretilen gazdan tekrar yararlanabilmek amacı ile bu gazın 176,9 milyon m3’lük kısmı rezervuara yeniden basılmıştır.

1983 yılında ara verilen ve 1992 yılında tekrar başlayan Garzan Su Enjeksiyonu Projesi kapsamında Garzan-B sahasına 2000 yılı sonuna kadar toplam 16 kuyudan, yıl içinde 1.844.371 varil olmak üzere toplam  14.734.712 varil su enjeksiyonu yapılmıştır.

 Garzan-C sahasına ise 2000 yılı sonuna kadar 15 kuyudan yıl içinde 2.320.023 varil olmak üzere toplam 14.395.302 varil su enjeksiyonu yapılmıştır.

1.2. TPAO’nun  Uluslararası Faaliyetleri

Ülkemizin doğalgaz ve petrol ihtiyacının milli şirketimiz TPAO vasıtası ile karşılanan kısmının artırılması amacı ile 1988 yılında başlatılan uluslararası faaliyetlerimiz, özellikle 1993 yılından sonra Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yaygınlaştırılarak sürdürülmüştür.Türk Cumhuriyetleri ile petrol ve doğal gazın arama-üretimine ilişkin çalışmalara  Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’da devam edilmektedir[2].

Adı geçen ülkelerde sürdürülen faaliyetler ile gerçekleştirilen çalışmalar aşağıda özetlenmektedir.

Azerbaycan : TPAO; Azerbaycan’da Mega Proje’de % 6.75, Shakh Deniz’de % 9 hisseye sahiptir.Katıldığı projeleri açıklarsak ; 

 

1.       ACG (AZERİ, ÇIRALI, GÜNEŞLİ) Projesi:   Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Hazar Denizi Apşeron trendindeki üç petrol sahasının (Azeri, Çıralı ve Güneşli Sahası Derin Su Bölümü) işletilmesi amacı ile 1993 yılında kurulan ve içerisinde TPAO’nın da %6.75 hisse ile yer aldığı “Uluslararası Petrol Şirketleri Konsorsiyumu”, faaliyetlerine planladığı şekilde devam etmektedir. 

2.        Şah Denizi Arama Projesi : Azerbaycan’ın Güney Hazar Denizi kesiminde yer alan Şah Deniz Arama Projesi için “Arama, Geliştirme ve Üretim Paylaşım Anlaşması” Kasım 1996 tarihinde imzalanmış olup, Projeye, Ortaklığımız %9 hisse ile katılmıştır. Bölgede 1 trilyon m3 doğal gaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir.  

3.        Kurdaşı Arama Projesi:  Hazar Denizi’nin Azerbaycan sektöründe 3 ayrı prospektten oluşan Kurdaşı Arama Bloğu ile ilgili Arama-Geliştirme-Üretim Paylaşım Anlaşması 2 Haziran 1998 tarihinde Bakü’de imzalanmıştır.Anlaşmadaki TPAO‘nun aldığı hisse %5‘dir hisse dağılımı aşağıdaki gibidir[3]:

4.       ALOV (ARAZ-ALOV-SHARG) Arama Projesi:  Hazar Denizi’nin orta kesiminde yer alan ve henüz hiçbir arama çalışmasının yapılmadığı bir bölgeyi kapsayan ALOV Arama Projesi için Arama-Geliştirme-Üretim Paylaşım Anlaşması 21 Temmuz 1998’de Londra’da imzalanmıştır. TPAO, 29 Temmuz 1998 tarihinde Katılım Anlaşması imzalayarak projede yer almıştır. Ortak İşletim Anlaşması (JOA) 13 Ekim 1999 tarihinde imzalanmıştır. TPAO’nun Projedeki şu andaki hisse dağılımı %10’dur. 

5.   Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ana İhraç Ham petrol Boru Hattı Projesi: Proje ile; Hazar Bölgesi, özellikle Azerbaycan ACG (Azeri-Çıralı-Güneşli) ve diğer projeler üretimi petrollerin dünya pazarlarına taşınması hedeflenmektedir.

Proje; Azerbaycan-Baku’den başlamak üzere, Gürcistan-Tiflis yakınlarından geçerek, Türkiye-Ceyhan’da sonlanan; 42” çapında, 50 milyon ton/yıl kapasiteli, 1.750 km uzunluğunda boru hattının, günümüzdeki tahminlere göre 2005 yılı başına kadar yapımını öngörmektedir.

         Projenin Temel Mühendislik fazında ortak olarak yer alan şirketler, SOCAR (%50), bp (%25.41), DHKL (%1.25), ITOCHU (%2.92), RAMCO (%1.55), STATOIL (%6.37), UNOCAL (%7.48) ve TPAO (%5.02)’dir. Daha sonra yapılan değişiklikler ile 08.06.2001 tarihindeki son durum; SOCAR (%50), bp (%25.72), DELTA-HESS (%2.05), ITOCHU (%2.96), STATOIL (%6.45), UNOCAL (%7.74) ve TPAO (%5.08)’dir. Projenin inşaat kararına kadar, bölgede faaliyet gösteren diğer şirketlerin de, projeye katılımı mümkün olabilecektir.

Kazakistan:TPAO, Kazakistan'daki faaliyetlerini KTM (Kazakturkmunay Ltd.) ve TEPCO Şirketleri vasıtası ile yürütmektedir.

1.        KTM (Kazakturkmunay Ltd.): Kazakistan Milli Petrol Şirketi ile TPAO tarafından kurulan ve TPAO’nun %49 hissesine sahip olduğu KTM Ltd. 3 ruhsatta toplam 6763.8 km2'ye indirgenen alanda değerlendirme ve üretim çalışmalarını devam ettirmektedir 

2    .TEPCO LLC (Temir Projesi) : TPAO ve AMOCO, 7 Ekim 1997 tarihinde, Temir Bloğu için Arama ve Üretim Anlaşması imzalamışlardır. TPOC (TPAO) ve AMOCO’nun %50’şer hisse ile Mart 1998 tarihinde Aktubinsk’de kurdukları TEPCO Ortak İşletme Şirketi Aktübinsk Bölgesindeki Merkezi Blok (Temir) ile ilgili arama faaliyetlerini yürütmektedir. BP ve AMOCO birleşmesinin ardından TEPCO LLC şirketi TPAO/TPOC-BP Amoco ana şirketlerinin ortak şirketi haline dönüşmüştür.

            Türkmenistan:Ortaklığımız, Türkmenistan’da 1993-1998 yılları arasında faaliyetlerini kara ve deniz alanlarında, “upstream” sektöründe petrol aramasına yönelik teknik değerlendirme çalışmaları kapsamında sürdürmüştür. Türkmenistan tarafının Ortaklığımıza önerdiği arama-geliştirme alanlarında yürütülen faaliyetler sonucunda bu alanların riski yüksek ve/veya ekonomik yönden olumsuz olarak yorumlanmasından ötürü daha ileri aşamada çalışmalar yapılamamıştır[4]

1998 yılından günümüze kadar faaliyetlerimiz, kara alanlarında gaz potansiyelinin değerlendirilmesi şeklinde sürdürülmüştür. 15 Eylül 1998 tarihinde imzalanan “Amu-Derya Baseni Sağ Kıyısı Ortak Değerlendirme Çalışması” sonucunda, Samantepe-Metejan projesinin marjinal ekonomik değere sahip olduğu belirlenmiş olup bu alan için gelecekte oluşabilecek gelişmelerin takip edilmesi yönünde karar alınmıştır.

 28.06.1999 tarihinde TPAO Türkmenistan Ofisi, Hazar Geçişli Gaz Boru Hattı’na gaz vermesi öngörülen  altı sahayı geliştirerek işletmek üzere Türkmenistan şirketleri olan Türkmenneft, Türkmengaz ve Shell’in  katılımlarıyla bir Konsorsiyum kurulacağını bildirmiş olup, Türkmen otoriteleri TPAO’ya kendi belirleyeceği ruhsat alanları dahilinde bu Konsorsiyum içerisinde yer almasını önermişlerdir. TPAO prensipte bu Konsorsiyum’a girmeyi kabul etmiştir.   TPAO, Hazar Geçişli Boru Hattı’na gaz vermesi öngörülen altı sahadan, II-Zeagli-Darzava, III-Garacaovlak ve V-Malay sahaları ile ilgilenmektedir. 

Cezayir: Ortaklığımız, Cezayir'de ARCO Ghadames Inc. ve Santa Catalina-Lundin Oil and Gas Company ile Hassi Bir Rekaiz Arama Bloğu’nda petrol arama faaliyetlerine devam etmiştir. Bu projede, Ortaklığımız %25 hisseye sahiptir. Doğu Semhari-1 kuyusunun sondajı 2000 yılı içinde tamamlanmıştır.

  Libya : TPAO’nun Libya’daki faaliyetleri Ghadames Baseni’ndeki NC-188 ve Sirte Baseni’ndeki NC-189 no.’lu Bloklar’dadır. 05 Ekim 1999 tarihinde TPAO adına TPOC, Libya Milli Petrol Şirketi NOC ile Arama, Üretim ve Paylaşım Anlaşması imzalamıştır[5].Türkiye’nin 1998-2001 yıllar arasında yurtdışından Ham-petrol ithalatı aşağıdaki tabloda gözükmektedir.       

Tablo 2

Ham petrol İthalatı (1000 Ton)

ÜLKELER

1998

1999

2000

2001

Irak

3.019

4.393

4.294

2.533

Libya

3.354

3.374

3.528

4.567

İran

3.976

4.463

4.314

4.218

S.Arabistan

5.159

3.640

3.736

3.534

Cezayir

874

602

0

0

Mısır

2.139

100

0

0

Rusya Fed.

0

0

0

0

Kazakistan

666

1.151

468

0

Azerbaycan

377

0

0

0

Suriye

1.193

1.616

1.370

1.036

S.Piyasa

279

559

1.852

4.322

TOPLAM

21.036

19.899

19.560

20.210

Kaynak: TAPO Ham Petrol İthal

Diğer Ülkeler:    Yukarıda değinilen faaliyetlere ek olarak TPAO Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden, Suriye ve Mısır’da petrol ve doğal gaz arama-geliştirme ve üretim ile ilgili girişimlerini ve müzakerelerini sürdürmektedir.

1.3.  İstanbul Boğazı’ndan Transit Petrol

 İstanbul Boğazı 32 km uzunluğunda olup, dördü kor olmak üzere 12 adet, köşeli kıvrıma sahiptir. Binlerce yıldan beri dünyanın en stratejik geçidi olan İstanbul Boğazı, 17 mil uzunluğunda ve en dar yerinde sadece 700 yarda genişliğinde. Karadeniz’in Akdeniz’e ve ötesindeki okyanuslara tek deniz bağlantısı olarak yalnızca ticaret için değil askeri gücün gösterilmesi, politik güç ve kültürel etkinlik bakımından da hayati bir geçiş yolu. Günde 130, yani her on iki dakikada bir adet ana tekne bu suyolunu kullanmaktadır.  Kaza sayısı 1988'de yediden 1991'de 57'ye tırmanmış, fakat 1992'de 37'ye, 1996'da da sadece ikiye inmiştir.  1984 ile 1996 arasında 22 önemli çarpışma yer almıştır.  En son büyük kaza 1994 yılında, Nassia tankerinin bir Rus teknesiyle çarpışması sonucu yer almış, 30 denizcinin ölümüne ve 20 bin ton petrolün boğaza yayılmasına yol açmıştır[6].

Tablo 3

1995-2000 Yıl Arası İstanbul Boğazından Geçen Toplam Gemi Sayısı

Yıl

Toplam

Kullanılan  Pilot

SP Raporu

200m. Uzun

500 GT Ağır

Direk Geçiş

Tanker

1995

46954

17772

9571

6491

40724

24325

-

1996

49952

20317

12777

7236

44636

23755

4248

1997

50942

19752

15503

6487

45849

24568

4303

1998

49304

18881

24432

1943

44829

24561

5142*

1999

47906

18424

30619

2168

44354

26323

4452

2000

48079

19209

38574

2203

44734

26858

4937

*Bu rakamlar tehlikeli Yük taşıyan Gemileri İçeriyor.

Kaynak : http://www.turkishpilots.org/CASUALTY/Casualty_Main.html Erişim : 26.05.2002

 Ticari gemicilik 1936 yılında imzalanmış bulunan ve boğazlardan serbest ulaşımı garantileyen Montreux Anlaşması ile düzenlenmektedir. 1994 yılındaki kazadan sonra Türkiye İstanbul ve Çanakkale boğazlarından gecen gemilerle ilgili emniyet kurallarını sıkılaştırmıştır.  Halen geçerli olan kurallar:

o        Tankerlerin sadece gündüz geçiş hakki vardır,

o        24 saat öncesinden haber verilmesi gerekir,

o        Türk tekneleri kılavuz kullanmak zorundadır,

o        Türkiye’nin yönettiği trafik ayrım sistemine uyulması zorunludur,

Büyük gemiler geçerken veya hava ve akıntı koşulları geçişi zorlaştırdığı takdirde boğazları trafiğe kapatma hakki vardır.

 Uluslararası Denizcilik Örgütü ( International Maritime Organization-IMO ) boğazların emniyetini arttırmak için ilave önlemler önermiştir.  Örgüte göre, boğaz trafiği denizcilik, güvenlik, cevre ve yöre halkı acısından giderek artan bir potansiyel risk' oluşturmaktadır.

Dünyanın dikkatleri yine İstanbul Boğazında toplanmış durumda. Hazar Denizi’nin altında çok büyük miktarlarda petrol keşfedildi ve petrol şirketlerinin bunun Avrupa pazarlarına nasıl ulaştırılacağı konusunda çok yakında karar vermeleri gerekiyor.En ucuz yöntem Karadeniz sahiline kadar kısa bir boru hattı yaparak buradan petrolün tankerlere yüklenerek Karadeniz geçişiyle İstanbul Boğazı yoluyla Akdeniz’e ulaştırılması.

Eğer Hazar petrolü bu yolla ihraç edilirse, İstanbul Boğazından geçen tanker sayısı ikiye katlanabilecek. Türk yetkililer İstanbul Boğazı’nın on milyon kişiyi barındıran İstanbul Şehrinin ortasından geçtiğini bu yüzden bunun tahammül edilemez olduğunu söylüyorlar.

Türkiye Dışişleri Bakanı İsmal Cem  İstanbul Boğazı ile ilgili şu çarpıcı ifadeyi kullanmıştır:      

''Uluslararası Hukuk Çerçevesinde, Hukukun Elverdiği, İmkan Tanıdığı Ölçüde Kendi  Boğazlarımızdan Geçişleri Zorlaştıracağız.Boğazlarımızı, Bazı Petrol Şirketleri Daha Fazla Para Kazanacak Diye Fiilen Bir Petrol Boru Hattına Dönüştürmeyeceğiz''

Geçtiğimiz yıl aralarında üç futbol sahasından daha büyük süper tankerlerin de olduğu 50.000 gemi İstanbul Boğazından geçti. Bu sayı her yıl yüzde 15-20 arasında artmakta. Arabalı vapurlardan oynak balıkçı motorlarına kadar 1000 civarında yerel tekne de her gün İstanbul Boğazını kullanmakta. zorundalar[7].

 Boğazda devamlı artan bir sıklıkta kazalar oluyor, bunlardan bazıları ölümlere, petrol sızıntısına veya büyük yangınlara neden oluyorlar[8].

Hazar petrolünün tankerlerle taşınmasını önlemek uzun bir boru hattının gerekli olacağı anlamına geliyor. Türkler bu boru hattının Azerbaycan’ın başkenti olan Baku şehrinden başlayarak Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki Ceyhan’a (BTC-yolu ile) bağlanması ve konuda anlaşma sağlanmıştır. Boru hatı Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) olarak belirlenmiş 2002’nin ikinci yarısında boru hattı inşası başlanacaktı.

Kazakistan ve Azerbaycan kaynaklı petrolün Karadeniz üzerinden ihracatının artması, bu petrolün yılda 120-140 mtpe'lik bir kısminin Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Yunanistan'a yönelecek olmasına rağmen, İstanbul Boğazı’ndan artan miktarlarda petrolün geçmesine yol açacaktır. Bu boğazdan daha fazla transit petrol geçişini önlemek için çeşitli öneriler oluşturulmuştur.

1.) Türkiye, Ceyhan limanına uzanan bir boru hattı seçeneğini savunmuştur,

2.) İstanbul Boğazı üzerinden bir boru hattının inşası önerilmiştir.  Türkiye ve Azerbaycan'daki Batili şirketler tarafından yaptırılan bir çalışmaya göre 25 veya 75 mtpe kapasiteli bir hat, 575 veya 1100  milyon dolara mal olacaktır.

3.) Samsun'dan başlayıp Kırıkkale rafinerisi üzerinden Ceyhan'a uzanan 760 km'lik bir boru hattı diğer bir seçeneği oluşturmaktadır.  Kırıkkale-Ceyhan arasındaki yeni boru hattı eskisine paralel olarak uzanacak, toplam kapasite 40 mtpe ve toplam maliyet de 710 milyon doları bulacaktır.

4.) Ayrıca halen tartışılmakta olan iki diğer proje vardır ve bunlar Bulgaristan’ın Burgaz limanından başlayıp Yunanistan’ın Aleksandropolis veya Arnavutluk'un Akdeniz sahiline uzanan hatlardır.

 

1.4.  Ham Petrol Boru Hattı Taşımacılığı Ve Tesisleri

 

 Irak - Türkiye Ham Petrol Boru Hattı Sistemi, Irak’ın Kerkük ve diğer üretim sahalarından elde edilen ham petrolü Ceyhan (Yumurtalık) Deniz Terminali’ne ulaştırmaktadır. 35 Milyon ton yıllık taşıma kapasitesine sahip bulunan söz konusu boru hattı, 1976 yılında işletmeye alınmış ve ilk tanker yüklemesi 25 Mayıs 1977’de gerçekleştirilmiştir.

1983 yılında başlayıp, 1984 yılında tamamlanan I. Tevsi Projesi ile hattın kapasitesi 46.5 Milyon ton/yıl’a yükseltilmiştir. I. Boru Hattı’na paralel olan ve 1987 yılında işletmeye alınan II. Boru Hattı ile de yıllık taşıma kapasitesi 70.9 Milyon ton’a ulaşmıştır.

Tablo 4

Yıllar İtibariyle Taşınan Ham Petrol Miktarları (Bin Varil)

 

IRAK- TÜRKİYE HPBH

CEYHAN - KIRIKKALE HPBH

BATMAN - DÖRTYOL HPBH

ŞELMO - BATMAN HPBH

1990

339.939

21.130

22.544

1.526

1991

-

17.697

27.944

1.332

1992

-

20.374

25.732

1.295

1993

-

24.210

23.041

804

1994

-

22.648

22.289

1.088

1995

-

24.887

20.146

832

1996

5.215

29.642

16.979

751

1997

134.562

27.644

18.753

703

1998

277.671

23.435

17.128

644

1999

305.603

28.897

17.767

611

2000

285.716

24.751

18.904

825

2001 

230.855

24.779

19.836

793

Kaynak: TPAO Yıllar İtibariyle Taşınan Ham Petrol Miktarlar

 

Körfez Krizi sırasında Birleşmiş Milletlerin (BM) Irak’a uyguladığı ambargo nedeniyle Ağustos 1990’da işletmeye kapatılan Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı, BM’nin 14 Nisan 1995 tarih ve 986 sayılı kararına istinaden, 16 Aralık 1996 tarihinde, sınırlı petrol sevkıyatı için tekrar işletmeye alınmış olup, altışar aylık dönemler itibariyle petrol  sevkıyatına devam edilmektedir[9].

Tablo 5

2001 Yılında Aylara Göre Yapılan Ham Petrol Taşımaları. (Bin Varil)

 

IRAK- TÜRKİYE HPBH

CEYHAN - KIRIKKALE HPBH

BATMAN - DÖRTYOL HPBH

ŞELMO - BATMAN HPBH

Ocak

4.504

2.089

1.787

102

Şubat

12.203

2.278

1.573

90

Mart

22.734

2.192

1.641

79

Nisan

25.945

1.309

1.507

66

Mayıs

27.661

2.435

1.749

66

Haziran

1.857

1.652

1.253

59

Temmuz

16.795

2.216

1.853

56

Ağustos

24.775

2.044

1.640

55

Eylül

24.284

2.560

1.820

51

Ekim

24.278

1.432

1.739

54

Kasım

23.003

2.568

1.697

52

Aralık

22.816

2.003

1.576

63

Kaynak:BOTAŞ-6Şubat 2002TarihindeRevizeEdilmiştir,

Batman - Dörtyol Ham Petrol Boru Hattı : Batman ve çevresinden çıkarılan ham petrolü tüketim noktalarına ulaştırmak üzere 4 Ocak 1967 tarihinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı tarafından işletmeye açılan bu hattın mülkiyeti, 10 Şubat 1984 tarihinde BOTAŞ’a devredilmiştir. Yıllık taşıma kapasitesi 3.5 Milyon ton olan boru hattının uzunluğu ise 511 km.dir.

2001 yılında, Batman-Dörtyol Ham Petrol Boru Hattı ile taşınan ham petrol miktarı     19.836 Bin varildir.

Ceyhan - Kırıkkale Ham Petrol Boru Hattı :Kırıkkale Rafinerisi ham petrol ihtiyacını karşılayan bu boru hattı, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’ndan Ekim 1983 tarihinde devralınmış olup, Eylül 1986 tarihinde işletmeye açılmıştır. 448 km. uzunluğundaki hattın yıllık taşıma kapasitesi ise 5 Milyon ton’dur.

Ceyhan Deniz Terminali’nden başlayarak, Kırıkkale Rafinerisi’nde son bulan boru hattı üzerinde 2 pompa istasyonu, 1 pig istasyonu ve 1 adet dağıtım terminali mevcuttur. Ceyhan-Kırıkkale Ham Petrol Boru Hattı ile 2001 yılında  24.779 bin varil  ham petrol taşınmıştır.

Şelmo - Batman Ham Petrol Boru Hattı : Şelmo sahasında üretilen ham petrolü Batman Terminali’ne taşıyan boru hattının uzunluğu 42 km. olup, yıllık taşıma kapasitesi 800.000 ton’dur. Şelmo-Batman Ham Petrol Boru Hattı ile 2001 yılında 793 Bin varil ham petrol taşınmıştır.[10]

1.5. Türkiye’de Rafınalar

Türkiye’de toplam kapasitesi 32 mt olan beş rafineri bulunmaktadır.  TUPRAŞ bunlardan Aliağa, İzmit, Kırıkkale ve Batman olmak üzere dördünün ve toplam kapasitenin %85'ten fazlasının sahibidir.  Mersin'deki Ataş rafinerisi Shell, Mobil ve Türk Petrol' un ortak yatırımıdır.

 Rafineri sektöründe, Kırıkkale rafinerisinin 1986 yılında tamamlanmasından bu yana fazlalık var iken, bu fazlalık talepteki hızlı artış nedeniyle erimiştir.  Rafinerilerin kapasite kulla nım oranı 1988'de %75 iken, 1995'te %84.5'e tırmanmıştır.

Tablo 6

Rafinelerde işlenen Ham petrol

Rafinerilerde İşlenen Ham petrol (Ton)

Batman

705,836

824,893

862,635

688,000

776,000

İzmıt

8,375,092

8,909,000

8,553,000

7,218,000

6,442,000

İzmir

10,200,283

9,922,115

11,000,110

10,645,000

10,668,000

Atas

3,219,000

3,487,000

3,486,000

3,724,000

2,949,000

OAR

3,957,094

3,571,000

3,247,569

3,900,000

3,392,000

TOPLAM 

26,457,305

26,714,008

27,149,314

26,175,000

24,227,000

Kaynak:TÜPRAŞ Rafinelerde işlenen Ham petrol

Türkiye’deki rafineri kapasitesi diğer IEA ülkelerine oranla düşüktür.  Fakat TUPRAŞ 1986 yılında, rafinerilerinin kapasitesini arttırmak ve ürünlerinin kalitesini yükseltmek amacıyla 1.8 milyar dolarlık bir modernizasyon planı başlatmıştır.  Bu plan ayni zamanda kurşunsuz benzinle, kükürt düzeyi düşük motorin ve fuel oil üretimini de öngörmektedir.

 DPT tarafından onaylanan planın finansmanı, uluslararası  kurumlardan gelen uzun vadeli kredilerin de katılımıyla TUPRAŞ tarafından sağlanmıştır. Artan petrol talebi nedeniyle ETKB ayrıca, 2005'ten önce tamamlanması öngörülen 5 mt/yil kapasiteli iki rafineri inşa etmeyi planlamaktadır.

Türkiye’nin ithal petrole bağımlılığının gelecek yıllarda hızla artması beklenmektedir.  Yerli petrol üretim olanakları zaten düşük iken bir de, Hazar Denizi bölgesi gibi diğer alanlarda doğan yeni imkanlar nedeniyle daha da azalmıştır.  Bu nedenle araştırmayı teşvik edici vergi reformları lazımdır.  Üretimin bir kısminin yerli pazara satılması zorunluluğunun kaldırılması ve rafinerilere satılan petrolün fiyatının daha şeffaf bir şekilde belirlenmesi, hatta fiyatların tümden liberalleştirilmesi, Türkiye’deki rafineri öncesi sektöre duyulan ilgiyi arttıracaktır.

1.6.  Petrol ürünleri Üretimi ve Tüketim

Türkiye’de 1996 itibariyle toplam enerji tüketiminin % 45.9’unu petrol ürünleri oluşturmaktadır (LPG, solventler, nafta, jet yakıtı gibi). 1996 yılı petrol tüketimi 18 milyon ton olup,  toplam tüketimin yaklaşık 12.5 milyon tonluk kısmı jet A-1, süper benzin, benzin, gaz ve motorinden oluşan beyaz ürünleri, 5.5 milyon tonluk kısmı ise kalorifer yakıtı, fuel-oil’den oluşan siyah ürünleri içermektedir.

Tablo 7

Ham Petrol Üretim ve İthalat

Ham petrol Üretimi Ve İthalatı (Ton)

 

1996

1997

1998

1999

2000

Tpao

2,723,127

2,655,740

2,459,222

2,187,262

1,973,704

Ersan+Aladdin

5,173

4,693

3,725

4,189

3,821

Mobıl(Petrom)+Dorchester

99,535

93,132

85,192

80,707

110,625

Shell (Perenco)

614,287

612,185

598,512

598,816

609,612

Diğer

57,513

91,216

76,971

68,922

51,343

Toplam Yerli Üretim

3,499,635

3,456,966

3,223,622

2,939,896

2,749,105

Ithal Edilen Ham petrol

23,040,100

23,296,134

23,756,100

23,334,600

21,651,900

Türküye Ham petrol Arzı

26,539,700

26,753,100

26,979,722

26,274,496

24,401,005

Kaynak: TAPO hampetrol üretim ve ithalat raporları.

Türkiye’de ham petrol yerli üretimi 1996 yılında 3.499.635 ton iken bu değer 1997’de 3.456.966(ton). 2000 yılında ise daha hizli iniş yaparak 2.749.105 (ton) seviyesine kadar ivme kazanmıştır. 1997 yılında  23.040.100 ton  Petrol ithali edilirken,   2000 yılında 21.651.900 (ton) petrol ithal edilmiştir. Ham petrol arzına baktığım zaman  aynı şekilde ivme gösterdiğini görüyoruz .

TPAO’nun 2000 yılında toplam ham petrol üretim Batmanda 6.916.517 varil, Adıyaman’da 6.536.955 varil, Trakya’da çıkarılan petrol miktarı 99.229 varildir. Toplam sene içinde çıkarılan petrol miktarı  13.552.701 varildir[11].

Toplam petrol ithalatının % 85’lik kısmı TÜPRAŞ tarafından yapılmaktadır. 1980’lerde toplam Türkiye ithalatının içinde petrolün payı % 32 iken, 1990’larda bu oran % 15 düzeyine inmiştir. Aynı zamanda Türkiye’de tüketilen petrolün % 85’lik  kısmı TÜPRAŞ tarafından hazır hale getirilmektedir.                  

Tablo 8

Dış Alım Petrol Ürünü Dışalımı

Ürünler (1000 Ton)

1998

1999

2000

2001

Nafta

367,4

443,6

381,1

666,1

Platformate

0,0

0,0

0,0

105,9

Kurşunsuz Benzin

0,0

41,9

0,0

40,0

Jet A-1

0,0

34,3

0,0

0,0

Motorin

851,3

645,4

25,9

145,9

Fuel Oil

14,5

567,2

282,9

457,2

Hvgo

49,8

127,9

335,1

476,1

Asfalt

0,0

0,0

0,0

3,4

TOPLAM

1.283,0

1.860,3

1.025,0

1.894,6

K.K.T.C.

126,3

113,4

108,8

94,8

Kaynak:Tüpras. (http://www.tupras.gov.tr/petrol_ithal/html, Erişim:26.04.2002  )

Dış satım petrol ürünlerine baktığımız zaman  petrol ürünleri 1998 yılında 1.283.000(1000 ton) ürün satılırken , 1999 yılında satışlar azacık artışla 1.860.300(1000 ton)  devam etmiştir. Ama 2000 de satışlar ekonomik krizden dolayı 1.025.000(1000 ton) iyice ivme kazanmış ve 2001’de yükselişe geçerek 1.849.600(1000 ton) satış yapılmıştır.

2000 yılında en büyük petrol tüketicisi ulaşım sektörüdür.  1973'ten bu yana tüketim en hızlı bu sektörde artmış, 1973'teki 4.5 mtpe düzeyinden kalkıp 1995'te 28,4 milyon ton, 2000’de ise 31,5milyon ton’a ulaşmıştır. Tablo-33’den gördüğümüz gibi 1995 yılında en büyük pay, kamyon taşımacılığının önemi nedeniyle, 5.8 mtpe ile otomotiv dizel tüketiminindir.  Toplam benzin tüketimi 1995'te 4.6 mtpe olup, kurşunsuz benzin tüketimi 1990-95 arasında 10,700 tep'den 172,300 tep'e çıkmıştır.  1973-95 döneminde otomotiv dizel tüketimi dört, benzin tüketimi ise uç kat artmıştır.

Tablo 9

Türkiye Petrol Tüketimi

Milyon ton

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

Türkiye

22,1

23,5

27,0

25,8

28,4

29,8

30,0

29,6

29,5

31,5

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy June 2001

2000 yılında en fazla tüketim benzin tüketimi ile kurşunsuz benzin tüketimi arasında olmuştur.

Liberasyon öncesi petrol ürünleri sektörünü paylaşan Petrol Ofisi A.Ş. (POAŞ), SHELL, MOBİL, BP ve TP’nin yanında TABAŞ;1980’de kurulan bu şirket, CONOCO ile ortaklık kurmasının ardından TURCAS ile birleşerek TURCAS PETROL A.Ş. olmuş, satış hacmi 1 milyar dolara, pazar payı % 11 ve bayii sayısı 800 adet istasyona ulaşmıştır. Aynı zamanda madeni yağ pazarında Castrol ile işbirliği, LPG pazarında İpragaz ile anlaşarak 65 istasyonla Türkiye’nin oto LPG pazarını ele geçirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca OPET, Fransız TOTAL, Salyek ve Fransız ELF ile birlikte Türkiye pazarına girmişlerdir.

Mevcut şirketlerin pazara girmesi ve pazardan pay alması rekabeti artırırken, yabancı şirketler büyük yatırımlarla istasyonlarını yenileyerek standart hale getirmişlerdir.

Kamu mülkiyetinde bulunan POAŞ’ın Türkiye toplam akaryakıt tüketimine göre pazar payı % 35’ler civarındadır. Bölgesel olarak gelişmişlik düzeyi düşük olan Doğu ve Güney Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ise, POAŞ’ın pazar payı % 81’lerde iken, özel şirketlerin payı ancak % 19 dolayındadır.[12]

Stratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi'nce (STEAM) Ankara'da düzenlenen 2. Enerji Arenası'nda konuşan Çakan, 2000 yılında 31.4 milyon ton olan petrol tüketiminin 2020 yılında 69.1 milyon tona ulaşacağını belirtti. Halen 128.3 milyar KWh düzeyindeki elektrik talebinin de 2020 yılında 567 milyar KWh düzeyine ulaşacağını anlatan Çakan, bunun için yılda 3.5-5 milyar dolarlık finansmana ihtiyaç duyulduğunu bildirdi[13].

2. Kömür

 

2.1. Türkiye’de Kömür Kaynakları

Türkiye, genel olarak   kömür rezervleri,  özellikle linyit rezervleri açısından zengin olarak nitelendirilebilecek bir ülkedir. Türkiye’nin sahip olduğu en güvenilir enerji kaynağı kömürdür. Kömür, diğer fosil yakıtlara göre daha ucuz aranmakta, kömürle çalışan termik santrallerdeki enerji maliyeti, petrol ve doğal gazlı santrallerdekinden daha düşük olmaktadır[14].

 Türkiye’nin toplam Kömür kaynakları 2000 yılınada Tablo-34’den gördüğümüz gibi 1075 Milyon Ton olup,bunun 449 Milyon tonu Sert maden kömürü ve 626 Milyon tonu linyit kömürdür[15]. Türkiye’de 1998 yılında 63 milyon ton satılabilir linyit kömürü üretilmiş ve bu üretimin %82.7’si termik santrallarda, kalan %17.3’lük kısmı ise ısınma ve sanayi sektöründe kullanılmıştır[16].

Tablo 10

Türkiye’de Kömür Kaynakları-2000

Milyon Ton

Sert maden

Linyit

Toplam

% pay

R/P  Oranı

Türkiye

449

626

1075

0.1

16

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy June 2001

70’li yıllarda yaşanan enerji krizlerinin bir sonucu olarak özellikle 1980’li yıllardan sonra Türkiye’de linyite birincil enerji olarak büyük ağırlık verilmiştir. Türkiye’de enerji tüketimi artış hızı nüfus artış hızından üç misli fazladır. Bu talebi karşılamak için şu anda var olan 6383 MW’lık kömüre dayalı termik santral kurulu güç kapasitesine ilaveten 2020 yılına kadar 12069 MW’lık linyite dayalı kurulu güç kapasitesinin ilavesi planlanmaktadır. Bu planlamalar esnasında yerli linyit kaynaklarımız yüksek kül, nem, sülfür ve düşük ısıl değerleri ile çevre üzerinde yarattıkları olumsuz etkilerden dolayı daha az tercih edilir hale gelmektedirler. Bu bağlamda Türkiye’de 1992 yılında enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı %50 iken bu oran 1998 yılında %37’ye gerilemiştir. Yapılan tahminlerde bu oranın 2020 yılında %25’e gerileyeceği öngörülmektedir[17].

2.2. Türkiye Linyit Madenciliğindeki Gelişmeler

Bugüne kadar kamu ve özel sektör eliyle kömür aramalarına yönelik yapılan çalışmalar neticesinde 1965 yılında 0.445 milyar ton olan Türkiye linyit rezervi yaklaşık 10 kat artarak 1975 yılında 4.1 milyar ton’a, 1999 yılında ise 8.3 milyar ton’a ulaşmıştır. Dünya rezervi içinde %8.5 (Bağımsız Devletler Topluluğu-(BDT)  hariç) paya sahiptir.

Türkiye’de taşkömürü rezervleri Zonguldak havzasında yoğunlaşmıştır. Rezervlerin % 26’sı özel sektör, % 74’ü kamu ruhsatlarında bulunmaktadır. Taşkömürü ülkemizde genelde linyit rezervleri özellikleri itibariyle % 77’s ‘nün termik santralarda , geri kalan kısmını ısınma ve sanayi sektöründe(demir-çelik sanayi başta olmak üzere)kullanılmaktadır.

Tablo 11

Türkiye’de Taşkömürü ve Linyit Üretimi  (Bin TEP*)

Yıllar

Taşkömürü

Linyit**

Toplam

1970

-

-

  5782

1990

2080

9643

11723

1993

1722

9827

11549

1995

1319

10764

12083

1996

1382

10914

12299

1997

1347

11771

13118

1998

1143

12802

13945

1999

1214

12073

13287

(*) Ton Eşdeğer Petrol Cinsinden

(**) Asfaltit Dahil. Kaynak :1999 Enerji İstatistikleri DEK / TMK

1970’li yılların başlarından itibaren, petrol krizlerine bağlı olarak özellikle elektrik üretimine yönelik yatırımların hızlanması ile linyit madenciliğimizin gelişmesi hızlanmıştır. 1970 yılında 5.782.000  ton olan linyit üretimi 1999 yılında 13.287.000 ton’a ulaşmıştır[18].

2.3. Taşkömürü ve Linyit Tüketim

Son istatistiklere göre 2000 yılında Türkiye’de 24.7 Milyon ton kömür üretilmiş ve 27.2 Milyon ton kömür tüketilmiştir.1970-1999 Döneminde, enerji talebine bağlı olarak linyit üretim ve tüketiminde önemli gelişmeler olmuştur.1998 Yılı itibariyle Türkiye linyit üretiminin %93.1’i kamu, %6.9’u özel sektörce üretilmiştir. Türkiye, linyit üretiminde sağlamış olduğu gelişmelerle 1998 yılında Dünya linyit üretiminde %7 paya sahip olmuştur. Üretim ve tüketimdeki en büyük gelişmeyi yaratan ana unsur elektrik talebine bağlı olarak realize edilen linyite dayalı termik santralların işletmeye alınmasıdır. 1970’li yılların başında linyite dayalı termik santral kurulu gücü 300 MW iken 1980 yılından sonra peşpeşe devreye alınan termik santrallarla bu kurulu güç 5913 MW’a ulaşmıştır[19].

Tablo 12

Türkiye’de Taşkömürü ve Linyit Tüketim (Bin TEP*)ve Patları (%)

Yıllar

Taşkömürü

%

Linyit*

%

Toplam

%

1990

6150

12,4

9888

18,8

16038

31,2

1993

5834

11,1

9962

16,7

15796

27,8

1995

5905

10,6

10633

16,8

16538

27,4

1996

7401

13,1

11202

16,1

18603

29,2

1997

8452

14,11

12330

16,8

20782

30,91

1998

8921

12,02

12641

17

21562

29,02

1999

6931

9,03

12595

16,4

19526

25,43

(*) Ton Eşdeğer Petrol Cinsinden

(**) Asfaltit Dahil 

1980’lerin ikinci yarısında, Jeolojik olarak genç sayılabilecek olan yerli kömürlerin çevre ve insan sağlığına zarar verdiği gerekçe gösterilerek kömür ithalatı serbest bırakılmıştır. Başta Güney Afrika olmak üzere, Rusya ve ABD’den milyonlarca ton kömür kontrolsüz biçimde ithal edilmiştir. 1998 yılı rakamlarına göre Türkiye yılda ortalama 11 milyon ton kömür ithal etmektedir. Söz konusu kömür ithalatının parasal değeri ise 800 milyon doları aşmaktadır. İthal edilen kömürlerin  önemli bir kısmını çevre ve insan sağlığı için zehir saçan petrokok kömürleri oluştururken, ithalat miktarları her geçen yıl artmakta, özellikle yerli özel sektör kömür işletmelerinin kapanmasına yol açmaktadır.

Isınma ve sanayi sektöründe linyit kullanımını artırmak ve ithal yakıtlarla rekabet edebilmek amacıyla kamu ve özel sektör üredikleri kömürleri iyileştirmek amacıyla 1990’lı yıllardan sonra kömür yıkama tesisleri kurmuşlardır.

2.4. Uzun Dönemli Enerji Planlamalarında Linyitin Yeri

Ülkemizin, uzun dönemli planlama çalışmaları sonuçlarına göre 1998 yılında 76.3 mtep olan birincil enerji kaynakları talebinin yıllık ortalama %6.7 artış ile 2000 yılında 93 mtep, 2010 yılında 180 mtep, 2020 yılında 319 mtep, elektrik enerjisi talebinin ise yıllık ortalama %7.3 artışla 1998 yılında 115 milyar KWh’dan 2000 yılında 134 milyar KWh, 2010 yılında 290 KWh ve 2020 yılında 547 milyar KWh’a ulaşacağı belirlenmiştir. Keza, Türkiye kurulu gücü, linyite dayalı kurulu güç, elektrik sektörü linyit talebi ve kişi başına elektrik tüketimi de bu trendlere bağlı olarak artmaktadır.

Tablo 13

Türkiye’de Taşkömürü ve Linyit Üretiminin toplam enerji içindeki payı.

 Yıllar

Taşkömürü

Linyit*

Toplam  %

1990

8,3

38,4

46,7

1993

6,6

37,7

44,3

1995

5,0

40,9

45,9

1996

5,1

40,5

45,6

1997

4,9

42,5

47,4

1998

4,0

44,3

48,3

1999

4,4

44,6

49

(*)Asfaltit dahil. Kaynak: Enerji İstatistikleri DEK / TMK.1999

Türkiye’de işletmede Olan Linyit Sahaların toplam rezerv : 1.73 Milyar ton, yıllık üretim kapasitesi : 65.955.000 ton, açık işletme ürettim kapasitesi : % 86.87, yeraltı işletme üretim kapasitesi : % 13.13’dür.

İşletmeye Alınabilecek Linyit Sahaların  toplam rezerv : 3.37 Milyar ton, yıllık üretim kapasitesi : 65.416.000 ton, açık işletme üretim kapasitesi : % 100’ dür.

Yeni tesis edilecek termik santralların toplam kurulu gücü 5678 MW olup bunun 3100 MW’ını kamu, 2578 MW’ını Yap-İşlet-Devret esasına göre özel sektöre yaptırılması planlanmaktadır.Tablo 12’de 2020 yılında linyite dayalı olarak tesis edilecek kurulu güç 16.105 MW’dır.Talep ile planlanan arasında 4.036 MW fark oluşmaktadır.Bu durumda 4.036 MW ‘lık gücün linyit dışı kaynaklara göre tesis edilmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır[20].

 3. Doğal Gaz

 

 

3.1. Doğal Gaz ve Türkiye’deki Kullanımı

Türkiye'de doğal gazın varlığı ilk defa 1970 yılında Kumrular bölgesinde tespit edilmiş ve 1976 yılında da Pınarhisar Çimento Fabrikası'nda kullanılmaya başlanmıştır. 1975 yılında Çamurlu sahasında bulunan doğal gaz, 1982 yılında Mardin Çimento Fabrikasına verilmiştir. Fakat bu kaynaklardaki rezerv ve üretim miktarı düşük olduğu için yaygınlaştırılamamıştır.

Türkiye'nin gelişmesine paralel olarak artan hızlı ve çarpık kentleşme, sanayileşme, bunlara bağlı olarak oluşan çevre kirliliği ve hava kirliliği, 1970'lerde yaşanan petrol krizi tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de alternatif kaynak arayışlarına itmiştir. Bu sebeple 1984 yılında SSCB ile Doğal gaz sevkıyatı konusunda anlaşma imzalanmış,

Türkiye'de doğal gazın yaygın olarak kullanımı 1 Ekim 1986 tarihinde yapımına başlanan 850 km'lik SSCB -TÜRKİYE doğal gaz boru hattının Nisan 1988' de bitirilmesi ile başlamaktadır. 14 Nisan 1988'de Cezayir'le yıllık 2 milyar m3 sıvılaştırılmış doğal gaz alımına ilişkin ticari anlaşma imzalanmıştır. Marmara Ereğli’sinde 1994 yılında inşası tamamlanan sıvılaştırılmış doğal gaz terminaline 286 milyon m3 gaz taşınarak ana iletim hattına transfer edilmiştir.

1980’li yıllardaki planlama ve temin anlaşmaları ile 1987 yılında ilk kullanımına başlanan ve bütünüyle ithal edilen doğal gazın tüketimi 14-yıl içinde 27.6 kat artarak 2000 yılında 14148 milyon m3’e ulaşmıştır. Alternatif bir çok yakıta göre ucuzluğu, kullanım kolaylığı, stoklama sorununun olmayışı vb. üstünlükleri doğal gaza talebi hızla arttırmıştır. Artışın planlanmasındaki en büyük etmen; elektrik enerjisi üretiminin, yaygın bir biçimde doğal gaza dayandırılmasıdır[21]. 1996 yılında Türkiye'nin ithal ettiği doğal gazın %53'ü elektrik üretiminde kullanılırken, bu oran 1997'de %50 olarak gerçekleşmiştir. Ancak uzun vadede doğal gazdan elektrik üretiminin azalan değil, artan bir trend göstermesi öngörülmektedir. Doğal gazın elektrik üretiminde kullanım oranı 2005 yılında %58'e, 2010 yılında %60'a yükselecektir. Şehir merkezindeki evsel ve ticari doğal gaz kullanımı ilk olarak Ankara’da 1988 yılı sonunda başlamıştır. 1992 yılında İstanbul ve Bursa'da da kullanıma geçilmiştir. Şehir içi doğal gaz dağıtımını, Ankara'da EGO, İstanbul'da İGDAŞ, Bursa ve Eskişehir'de BOTAŞ yürütmektedir. Doğal gazın ithali ve Türkiye'deki genel dağıtımını da BOTAŞ yapmaktadır.[22]

3.2. Doğal Gaz Ticareti.

2001 yılı sonu itibariyle doğal gaz alımı Rusya Federasyonu’ndan 4.830 Milyar m³, yine Rusya Federasyonu’ndan TURUSGAZ aracılığı ile 6.101 Milyar m³ Cezayir’den 3.985 Milyar m³ ve Nijerya’dan  da 1.337 Milyar m³ doğal gaz eşdeğeri LNG ve İran’dan 115 Milyon m³ doğal gaz olmak üzere toplam 16.368 Milyar m³ gaz ithal edilmiş olup, doğal gaz satış miktarı  16.027 Milyar m³ olmuştur. Satışların sektörel dağılımı ise aşağıdaki gibidir:

Doğal gaz tüketiminin sektörel dağılımına bakıldığında elektrik sektörü % 59.9, sanayi %21, konut ve hizmetler ise %18.9 oranında pay almaktadır. 2005 yılı itibarıyla söz konusu dağılımın sırasıyla %50.4, %29.5 ve %19.9 olması beklenmektedir.Doğal Gaz Satışlarının Sektörel Dağılımı-Milyon m³. (*)

Türkiye’de Doğal Gaz Satışlarının Sektörel Dağılımı şöyledir, elektrik üretiminde kullanılan miktarı 10.994 milyon m3, Gübrede 121 milyon m3, Sanayide 1.571 milyon m3,Konutlarda 3.341 milyon m3 dur.Toplam kullanılan miktarı 16.027 milyon m3’dur.

Dinamik bir gelişme süreci içinde olan ülkemizde doğal gaz talebi, büyük bir hızla artmaktadır. BOTAŞ tarafından hazırlanan doğal gaz arz-talep projeksiyonlarına göre; ülkemiz doğal gaz talebinin, 2010 yılında 55 Milyar m³'e ve 2020 yılında ise 82 Milyar m³'e ulaşması beklenmektedir. BOTAŞ tarafından, hızla artacağı tahmin edilen bu talebi karşılamak amacıyla, çok çeşitli ve kapsamlı çalışmalar yürütülmektedir.

İktisadi Devlet Teşekkülü olan BOTAŞ, görevi doğrultusunda 8 adet doğal gaz alım anlaşması imzalamıştır. Halen Rusya’dan, Bulgaristan üzerinden ülkemize ulaşan boru hattı ile, Cezayir ve Nijerya’dan ise sıvılaştırılmış halde (LNG- Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) olmak üzere, 3 ülkeden 4 ayrı anlaşma kapsamında doğal gaz alımı sürdürülmektedir. Rusya Federasyonu (Mavi Akım) ve İran ile imzalanan anlaşmaların 2002 yılında, Türkmenistan ile imzalanan Anlaşmanın 2002-2004 yılları arasında, Azerbaycan ile imzalanan Anlaşmanın ise 2004-2005 yılları arasında devreye girmesi öngörülmüştür. Tüm bu anlaşmalar kapsamında alınacak doğal gaz miktarı plato periyotta yaklaşık olarak yılda 67,8 milyar metreküpe ulaşmaktadır.[23]  (Detaylı bilgi için TAPO yurt dışı faaliyetlerine bakınız.)

Tablo 14

Doğal Gaz / LNG Alım Satım Anlaşmaları

Mevcut Anlaşmalar

Miktar (Plato) (Milyar m3/yıl)

İmzalanma Tarihi

Süre (Yıl)

Durumu

Rus. Fed.(Batı)

6

14 Şubat 1986

25

Devrede

Cezayir (LNG)

4

14 Nisan 1988

20

Devrede

Nijerya (LNG)

1.2

  9 Kasım 1995

22

Devrede

İran

10

  8 Ağustos 1996

25

Devrede

Rus. Fed.(Karadeniz)

16

15 Aralık 1997

25

2002-2003

Rus. Fed.(Batı)

8

18 Şubat 1998

23

Devrede

Türkmenistan

16

21 Mayıs 1999

30

2005

Azerbaycan

6.6

12 Mart 2001

15

2005

TOPLAM

67,8

 

 

 

Kaynak:BOTAŞ webhttp://www.botas.gov.tr/d_gaz/lng/html.Erişim:26.04.2002    

Ülkemiz doğal gaz ithalatı ise artış göstermekte olup, sıvı ve gaz halinde 1998 yılında 877 milyon $ olan ithalat,1999 yılında %8 oranında artarak 948 milyon $’a ulaşmıştır. Aynı dönemde sıvılaştırılmış olarak ithal edilen doğal gaz değer olarak 1998 yılında 373 milyon $, 1999 yılında ise 339 milyon $dır.

 Rusya Federasyonu’ndan Mavi Akım Projesi kapsamında temin edilecek olan doğal gaz da diğer bir boru hattı vasıtasıyla taşınacak olup, bu hattın Rusya Federasyonu toprakları ile Karadeniz üzerinden Samsun’a kadar uzanacak olan bölümü GAZPROM Şirketi tarafından, Samsun üzerinden Ankara’ya ulaştırılması planlan Samsun - Ankara Doğal Gaz Boru Hattı ise BOTAŞ tarafından gerçekleştirilecektir. Yapım çalışmaları süren hattın 2002-2003 yılı itibarıyla devreye alınması planlanmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye  Mavi Akım Projesi için 339 milyon ABD Dolarlık yatırım yaparken, Rusya Federasyonu bu projeye 2,7 milyar ABD Doları yatırım yapmaktadır.[24]

Tablo 15

Kontrata  Bağlanmış Miktarlar

Arz Miktarları Yıllar

2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

2009

2010

2015

2020

Rusya  Federasyonu

6000

6000

6000

6000

6000

6000

6000

6000

6000

0

0

Cezayir LNG

4000

4000

4000

4000

4000

4000

4000

4000

4000

0

0

Nijerya LNG

1200

1200

1200

1200

1200

1200

1200

1200

1200

1200

1200

İran

4000

5000

6000

7000

9000

10000

10000

10000

10000

10000

10000

Rusya Fed. (Batı) (Turusgaz)

8000

8000

8000

8000

800

8000

8000

8000

8000

8000

8000

Rusya Fed. (Karadeniz) (*)

2000

4000

6000

8000

10000

12000

14000

16000

16000

16000

16000

Türkmenistan (*)

0

0

0

5000

7200

7200

8200

9200

9200

14200

16000

Azerbaycan (*)

0

0

0

2000

3000

5000

6600

6600

6600

6600

6600

Toplam Arz(*)(*)

25000

27906

30812

40489

47432

52304

56804

59731

59731

54398

56128

(*) : Yıllık kontrat miktarları gaz teslimatlarının başlangıç tarihine göre değişebilecektir.

(*)(*) : Ülkelerle yapılan anlaşmalardaki miktarlar kontrat m3 olup, "TOPLAM TALEP" ve " TOPLAM ARZ" rakamları  kontrat miktarlarının standart m3'e çevrilmiş halidir.Kaynak : BOTAŞ

 Rusya Federasyonu’ndan Mavi Akım Projesi kapsamında temin edilecek olan doğal gaz da diğer bir boru hattı vasıtasıyla taşınacak olup, bu hattın Rusya Federasyonu toprakları ile Karadeniz üzerinden Samsun’a kadar uzanacak olan bölümü GAZPROM Şirketi tarafından, Samsun üzerinden Ankara’ya ulaştırılması planlan Samsun - Ankara Doğal Gaz Boru Hattı ise BOTAŞ tarafından gerçekleştirilecektir. Yapım çalışmaları süren hattın 2002-2003 yılı itibarıyla devreye alınması planlanmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye  Mavi Akım Projesi için 339 milyon ABD Dolarlık yatırım yaparken, Rusya Federasyonu bu projeye 2,7 milyar ABD Doları yatırım yapmaktadır.[25]

Diğer önemli bir proje ise Türkmen gazı projesidir. 1999 yılında imzalanan anlaşmaya dayalı proje kapsamında inşaa edilecek boru hattı Türkmenistan’dan başlayarak, Hazar Denizi altından, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden geçerek ülkemize ulaşacaktır. 1695 kilometre uzunluğundaki hattan yıllık 565-1060 milyar kübik feet (16-30 milyar m3) doğal gaz nakli mümkün olabilecektir. 

İran’dan doğal gaz ithaline yönelik anlaşma kapsamında yapılacak gaz alımları 2001 yılına ertelenmiş daha sonra proje uzayarak 2002’nin ilk ayında devreye girmiştir. Proje gereğince Doğubeyazıt’tan Sivas’a boru hattı inşası gerçekleştirilecektir. Sözkonusu proje ile ülkemizin yılda 10 milyar m3 doğal gaz ithal etmesi planlanmaktadır. Bu proje kapsamında Türkmenistan İran’a doğal gaz ihraç edecek İran ise kendi gazını Türkiye’ye gönderecektir.

3.3.Türkiye’de  Gaz Tüketimi

Bugün, neredeyse tamamı ithal edilen bir enerji kaynağı olan doğal gazın tüketimi içinde % 54’lük bir payla elektrik enerjisi üretimi başta gelmektedir. Marmara Ereğlisi’nde iki tane 500 MW’lik, Hamitabat ve Ambarlı’da 600 MW’ lik, Bursa’da 1300 MW’lik doğal gaza dayalı birleşik ısı ve güç üretim tesisleri yatırımları, doğal gazın ağırlıklı elektrik enerjisi üretimi için kullanılması eğiliminin ilk örnekleri olmuştur.

Özel sektörün her-gün sayısı artan ko-jenerasyon, oto-prodüktör enerji tesisleri yatırımları da, doğal gaz tüketiminde elektrik enerjisi üretiminin baş rolde olacağına işaret etmektedir.

18.10.1999 tarihli Tebarapor’da yeralan bir habere göre halen özel sektör kuruluşlarına ait, kurulu güçleri 0,5 MW ile 148 MW arasında değişen toplam 1083 MW kapasiteli 46 adet doğal gaza dayalı otoprodüktör enerji tesisi mevcuttur. Bu tesislerin yıllık üretim kapasiteleri 7.7 GWH ile 1064 GWH arasında değişmektedir ve toplam üretim kapasiteleri 7188.60 GWH / yıldır.

Aliağa’da kurulması öngörülen 6 milyar m³/yıl kapasiteli LNG Terminalinin hemen yanına 1.8 milyar m³ doğal gaz tüketecek 1540 MW kapasiteli elektrik santralinin kurulmasına yönelik plan ve programlar da, LNG ithalatının arttırılmasına yönelik planlama da, elektrik enerjisi üretiminin önemli bir etken olduğunu ortaya koymaktadır.Tablo-40’da  görüldüğü Türkiye’de yıllara göre doğal gaz tüketimi artmıştır.

Tablo 16

Türkiye’de Doğal Gaz Yıllara göre tüketimi

Yıl

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

Milyon-m3

3315

4061

4444

4916

5184

6665

7701

9419

9889

10800

12700

Kaynak: BOTAŞ,Doğal gaz Grup Başkanlığı, Türkiye Doğal Gaz Zirvesi Sunuşu, 6.5.1999

(*) BP  BP Statistical Review of World Energy June 2001.  http://www.bp.com/ .Erişim:26.04.2002

 

Termik santrallerin kapasite kullanım oranı 1996 yılı içinde % 56.6’yı aşmamaktadır. Bu gerçek de, termik santrallerde kullanılabilecek bir kapasite olduğunu göstermektedir. İşletme maliyeti olarak elektriği 2.24 cente mal edebilecek Afşin-Elbistan yatırımları geciktirilirken, elektriği 5-6 cent’e satan doğal gaza dayalı elektrik enerjisi üretim tesislerin çok hızlı bir biçimde ihale edilmesi manidardır.[26]

Tablo 17

Doğal Gaz Arz Ve Talep Senaryoları

Yıllar

2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

2009

2010

2015

2020

Toplam Talep (*)

20000

31627

37620

43992

46047

47878

49463

52176

55102

67344

82785

Artış endeksi(1997=100)

282

429

454

484

491

499

521

551

579

709

872

Kaynak: BOTAŞ Doğal Gaz dağıtım aş. http://www.botas.gov.tr/ .Erişim:26.04.2002

 

Türkiye’nin son on yıl içinde doğalgaz tüketimi yaklaşık 19 kat artmıştır.Doğalgazın birincil enerji tüketimi içindeki payı 1985’de %0.2 , 1995’de %9,7, 1996’da %13,9 oranına ulaşmıştır.Önümüzdeki yıllarda, ağırlıklı olarak elektrik enerjisi üretiminde kullanımı planlandığından, doğalgaza talep hızla artacaktır.

                Sektörel tüketim dağılımında; 1998’de %54 oranında olan elektrik enerjisinin payının 2005’de %64’e ve 2020’de ise %68,5’e ulaşması öngörülmektedir. Konut payı 1998’de %22, 2005’de %15’, 2020’de ise %12’ye düşmüştür. Sanayi 1998’de %19 olan pay 2020’de aynı oranda gübrenin payı ise, 1998’de %5 iken 2005’de %2’ye, 2020’de %1’e düşmesi beklenmektedir.

Tablo 18

Türkiye Sektörel Doğal Gaz Talebi (Milyon m3)

Yıl

Konut Miktarı

%

Sanayi Miktarı

%

Elektrik

Mktrı

%

 

Gübre Miktarı

 

%

1998

2185

22

1898

19

5333

54

472

5

2005

6621

15

8831

19

29224

64

929

2

2010

8389

15

10971

20

34234

63

929

2

2015

9397

15

12239

18

44234

66

929

1

2020

9806

12

15147

19

56234

68

929

1

Kaynak: BOTAŞ Türkiye Sektörel Doğal Gaz Talebi

Türkiye son yıllarda farklı kaynaklardan doğal gaz ithalatını önemli miktarda arttırmış ve ana tüketim alanlarındaki gaz iletim dağıtım altyapısının inşasını başarmıştır.  Bu sayede hızlı büyüyen ekonomisine enerji teminini rahatlatmış, yakıt çeşitliliğini ve temin güvenliğini arttırmıştır. Doğal gazin konutların enerji tüketiminde, petrol ve linyit gibi karbonca daha yoğun ve kirletici olan yakıtların yerini aldığı oranda, kirletici ve sera gazi emisyonlarını azaltmıştır.

B. Türkiye’ de Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Türkiye’nin doğal enerji kaynakları açısından oldukça zengin olduğu , enerji verimliliği ve güneş, rüzgar, biyokütle, su ve jeotermal enerji kaynaklarını kullanarak, fosil yakıtlara bağımlılığını azaltabilir ve güvenli bir enerji sistemine kavuşabilir. Mevcut elektrik tüketiminin 8 bin katı fotovoltaik (güneş elektriği) potansiyeline sahiptir. Türkiye, enerji verimliliği ve güneş, rüzgar, biyokütle, su ve jeotermal enerji kaynaklarını kullanarak, fosil yakıtlara bağımlılığını azaltabilir, güvenli bir enerji sistemine kavuşabilir[27]. Yenilenebilir enerji üretim ve kullanımı 1995 yılında 10.3 mtpe’yi, yani TBEA'nin %16.5'ini bulmuştur.  Yenilenebilir enerji, kömürden sonra ikinci en büyük yerli kaynağı oluşturmaktadır.  Yenilenebilir enerji arzının üçte ikisinden fazlası, çoğunlukla odun ve tezek gibi ticari olmayan yakıtlardan oluşmaktadır.  Bu kaynaklar genellikle, konut sektöründe isi için kullanılmaktadır.Türkiye  için güneş enerjisi, biogaz, rüzgar ve jeotermal enerjisi çok önemli görülmektedir. Güneş enerjisiyle ısıtma ve öteki düşük sıcaklık uygulamaları, jeotermal enerjinin elektrik üretimi ve sera, şehir ısıtması için kullanımı biogazin kırsal yörelerimize yakıt ve elektrik enerjisi sağlanması için düşünülmesi, rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi üretiminde yararlanılması, enerji sorunumuza olumlu katkıda bulunacaktır. Fosil yakıtların giderek azalan rezervleri nedeniyle alternatif enerji kaynaklarından yeni ve yenilenebilir olanlar ayrı bir önem kazanmaya başlamışlardır[28].

1.Türkiye’de Rüzgar Enerjisi

1.1. Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Kaynakları

Rüzgar enerjisi potansiyeli arazinin tomografik yapısına bağlıdır. Buna göre rüzgar enerjisi potansiyel ölçümlerinin, Rüzgar hızının yüksek olduğu ve faydalanma imkanının bulunduğu yörelerde yapılması gerekir.

Türkiye’de rüzgar enerjisi elektrik üretim sistemleri sayılacak kadar azdır. Ege ve Marmara  Bölgelerinde eski çağlardan kalma klasik yel-değirmenlerine rastlanmıştır. Az sayıda elektrik enerjisine dönüştürme sistemi de mevcuttur ama bunlar küçük uygulamalardır. 

İlk rüzgar santralı 1998 yılında Demirer Holding tarafından  Alaçatı’nın Germiyen köyünde kurulmuş ve üç rüzgar türbini 1.7MW kapasite ile üretime geçmiştir. Daha sonra bu santralin gücü   7.2MW’a çıkarılmıştır. Ülkemiz rüzgar potansiyeli yıllık 83.000 MW’tır[29]. Rüzgar santrallerinde kapasite kullanma oranı en çok %50’dir. Yani ülkemizin yıllık rüzgar enerjisi potansiyeli  300.000.000.000 kwt’tir. Halen Türkiye’de çeşitli özel sektör yatırımcılarınca gerçekleştirilen ve yakın gelecekte gerçekleşebilecek rüzgar güç santral kapasitesi  700MW’a  ulaşılması düşünülmektedir. Bugün ETKB tarafından değerlendirilen 39 adet Rüzgar Çiftliği projesi vardır. Bunların toplam kapasitesi 1.440 MW’tır. Halen kurulu olan ise pilot uygulamalardır[30].

 

1.2. Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli

Devlet meteoroloji istasyonlarından alınan verilere göre 1992-yılında  E.İE.İ tarafından Türkiye’nin  yıllık ortalama rüzgar hızının 10m yükseklikte 2.54m/s ve rüzgar gücünün 24 W/m olduğu belirlenmiştir. Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli    bölgeler bazında incelendiğinde Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin rüzgar yoğunluğu açısından diğer bölgelere göre daha zengin olduğu görülmektedir. Tablo 2’de bölgelere göre dağılımı verilmiştir.

Tablo 19

A. Bölgelere Göre Ortalama Rüzgar Güç Yoğunlukları

            Bölge adı

Rüzgar gücü Yoğunluğu                     (W/m²)

Rüzgar Hızı (W/m²)

Akdeniz

21.36

2.45

İç Anadolu

20.14

2.46

Ege

23.47

2.65

Karedeniz

21.31

2.38

Doğu Anadolu

13.19

2.12

Güney Doğu Anadolu

29.33

2.69

Marmara

51.91

3.29

Kaynak:EİE, Yayin 85-1, Aralik 1984

   Rüzgar enerjisinden genel amaçlı yararlanmak için, rüzgar hızının 3m/s’ den yüksek olması gerekliği göz önünde bulundurulursa, ülkemiz yüz ölçümünün %20’lik bölümünde ve küçük çapta elektrik enerjisi üretimi amaçlandığında ise %2’lik bölümünde, rüzgar enerjisinden yararlanmak mümkündür[31].

Tablo 20

B.. Bazı Ayların Aylık Bazda Uzun Yıllar Ortalama Rüzgar Hızları

İstasyon

Ölçüm Aralığı

Alet Yüksekliği m

Şubat

Mayıs

Ağustos

Kasım

Çorlu

1969 - 1982

10

5.0

3.2

4.1

3.8

Bandırma

1966 - 1982

10

5.6

4.3

6.1

4.3

Antakya

1967 - 1982

10

3.4

4.8

7.3

2.6

Çanakkale

1964 - 1982

10

4.7

3.5

3.5

4.1

Ayvalık

1963 - 1982

10

3.3

2.5

3.9

2.6

Kuşadası

1967 - 1982

10

3.6

2.5

2.7

3.0

Uludağ

1973 - 1982

10

3.0

2.5

2.7

3.0

Kaynak:EİE, Yayin 85-1, Aralik 1984

Alansal olarak Türkiye’nin %88.5’inde yıllık ortalama rüzgar gücü yoğunluğunun 40 W/m² düzeyinin altında kalırken, %10.7 ‘sinde  40 W/m² düzeyinin üzerinde çıkmakta, %0.8’inde ise 100 W/m²’yi aşmaktadır. Bu değerin 294.1W/m²’ye ulaştığı yerler vardır. Özellikle 8 kent için rüzgar enerjisi verilerinin yüksek olduğu saptanmıştır. Türkiye’nin rüzgar enerjisi brüt potansiyeli 400 TWh/yıl ve teknik potansiyeli  120 TWh/yıl olarak hesaplanmıştır. Kullanılabilir minimum potansiyel ise 12 TWh/yıl kadardır.

Tablo 21

Ortalama Rüzgar Enerjisi Yoğunluğu ve Rüzgar Hızları

Yer

Ortalama Güç Yoğunluğu (w/m2)

Ortalama Rüzgar Hızı(w/s)

Bandırma

152.6

5.0

Antakya

108.9

4.4

Kumköy

82

4.0

Mardin

81.4

4.0

Sinop

77.9

3.9

Gökçeada

74.5

3.9

Çorlu

72.3

3.8

Çanakkale

71.2

3.8

Rüzgar enerjisi kırsal kesimde kullanıma uygun bir kaynaktır. Kırsal kesimde kullanılabilecek rüzgar potansiyeli  10 TWh/yıl  düzeyindedir. Bunun 8 TWh/yıl  2050-yılında değerlendirilmesi gerektiğini enerji modeli bulguları göstermektedir. Söz konusu üretim için  3500 MW ( mekanik+elektrik ) kurulu güce ihtiyaç vardır.

1.3. Türkiye’de Rüzgardan Enerji Üretimi

Türkiye’de rüzgar enerjisinden elektrik üretimi ilik çalışma 1985 yılında başlamış daha sonra özel ve kamu kuruluşlar tarafından kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Danimarka’dan ithal edilip İzmir –Çeşme Altınyunus Turistik tesislerine kurulan sistem ,yatay eksenli ve 3 kanatlı, 55/11kW gücünde , “up-wind” türündendir. Bir diğer tesis Ankara’daki 1.1kWgücündeki  düşey eksenli bir sistem olup, EIE tarafından başlatılan Ar-Ge çalışmaları kapsamında ODTÜ ile 1983 yılında yapılan işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilmişidir.

Türkiye’de 1998 yılında 6-GWh enerji, 1999 yılında ise 21 GWh enerji üretmiştir. Resmi istatistiklere göre, Türkiye’de rüzgar gücünden enerji üretimi gözükmemekte ise de, 1993’te mekanik ve elektrik uygulamalar ile 200 MWh üretim yapılmıştır. Kalkınma planında rüzgar enerjisi çevrim sistemleri ile Türkiye’de kurulu rüzgar gücünün 2005’de 20 MW, 2005’de 20 MW, 2050’de 50 MW olması planlanmıştır. Böylece rüzgardan elde edilecek elektrik  2005’de 73.3 GWh, 2010’de 183.3 GWh’dır[32].

 

2. Türkiye’de Güneş enerjisi

Türkiye’de önemli bir Güneş enerjisi potansiyeli vardır. Birim alana düşen Güneş enerjisi 1500kws'tir. Bu miktar Avrupa ortalaması düşünülürse iki kat daha fazladır. Bu rakamlar Türkiye’de Güneş enerjisi miktarının oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Bu önemli potansiyel dikkate alınmadan yapılacak her turlu tahmin, Türkiye’nin enerji potansiyelinin gerçek değerlerini yansıtmaz.[33]

Güneş pillerinin git gide ucuzlaması dünya çapında güneş enerjisi kullanımını devamlı arttırıyor. Ortalama olarak güneşten, yıllık 36.106 ton taşkömürüne eşdeğer enerji sağlayabilecek potansiyele sahiptir. Yılda yaklaşık 2500 saat güneş alan yurdumuzda, ortalama güneş enerjisi miktarı 100 cal/m2 ‘nin üzerindedir. Güneş enerjisinden yararlanmada sıcak su üretimi önemli bir bölüm oluşturur[34].

Türkiye’de metrekareye düşen Güneş enerjisi miktarı, ortalama yaklaşık yılda 1500 Kws kadardır. 100 metrekarelik bir binanın çatısına düşen enerji miktarı, 150.000 Kws etmektedir. Başka bir deyişle, her bina, sadece kendi üstüne düsen enerji ile kendi enerjisini sağlayacak bir potansiyeli vardır. Ne yazık ki yıllık güneş  enerjisi    kapasitesi  kullandığı elektrik enerjisinin 11.000 katı olan ülkemizde bu gelişmelere kayıtsız kalınmıştır. Türkiye’de güneş enerjisi , tatil yörelerinde su ısıtma amaçlı    kullanılmasından daha geniş bir alanda kullanılmamaktadır ;

Ülkemizin bölgelere göre güneşlenme potansiyeli ve yıllık elektrikli güneş potansiyeli aşağıda belirtilmektedir. Yıllık ortalama toplam kapasite ise 24.159.756 kwt/m2 ’dir. Ülkemiz bu kapasiteden çok az ısı olarak yararlanmaktadır.

Tablo 22

Yıllık Güneş Potansiyeli

Bölge Adı                             

Toplam Güneş Enerjisi (kw/m2-yıl)      

Güneşlenme Süresi (saat/yıl)

Güney Doğu Anadolu                         

1,460

2,993

Akdeniz 

1,390

2,956

Doğu Anadolu                                    

1,365

2,664

İç Anadolu                                          

1,314

2,628

Ege                                                     

1,304

2,738

Marmara                                              

1,168

2,409

Karadeniz                                           

1,120

1,971

Kaynak: EİEİ Genel Müdürlüğü İstatistikleri

Güneş enerjisi ile çalışan ilk motorun patenti 1861 yılında alınmıştır. Ancak, kömür ve petrol enerjisindeki kullanımın kolaylığı nedeni ile güneş enerjisi 1970’li yıllardaki enerji krizine kadar unutulmuştur. 2025 yılına kadar yakıt gereksiniminin %30, elektrik gereksiniminin %265 artması beklemektedir. Güneş enerjisinin toplam enerji üretimindeki payının ise, %60’a ulaşacağı bekleniyor. Günümüzde modern güneş enerjisi teknolojileri %20-30 verime ulaşabilmektedirler. Ülkemizin güney sahilleri ve Yunanistan’da güneş panelleri yoğun olarak su ısıtmak için kullanılmaktadır. Buna ek olarak binaların ısıtılmasında, soğutulmasında ve gün boyu yoğun bir şekilde binaların aydınlatılmasında güneş enerjisinden yararlanılmaktadır. ABD’nin yüzeyinin %2’sinden azını kaplayacak güneş panelleri ile tüm enerji gereksiniminin karşılanması olasıdır[35].

Türkiye’de güneş enerji kullanımına 1990 yılında başlamış ve ilk olarak ürettiği 28 bin tep enerji üretmiştir. Tabi ki Güneş enerjisinden yararlanma yıllara   göre artmıştır.

Tablo 23

Türkiye’de Güneş Enerjisi Üretim ve Tüketim

Yıllar

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

Bin-tep

28

41

60

88

129

143

159

179

210

236

Kaynak:TPAO yılık enerji arz-talep raporu.( http://www.tapo.gov.tr/ )

Üretimde ilerlemeler kaydedilmiş 1999 yılında 236 bin tep enerji üretilmiş ve tüketilmişidir. Türkiye’de  genellikle güneş enerjisinden sıcak su kullanımı olarak kullanıyorlar.

3. Türkiye’de Jeotermal Enerji

 

3.1. Türkiye’de Jeotermal Enerji Kaynakları

Türkiye jeotermal enerji potansiyeli açısından dünyadaki zengin ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’de toplam 1000 dolayında sıcak ve mineralli su kaynağı ve jeotermal akışkan çıkan kuyu noktası vardır. Bilinen jeotermal alanların %95’i ısıtmaya uygundur. Türkiye , dünya jeotermal potansiyelinin 1/8 ‘ ine sahip, jeotermal potansiyeli ısınma açısından 31.000 MW ve elektriği kullanılabilme açısından 4.500 MW’ tır. Elektrik olarak bunun yalnız %2.97’sinden yararlanılmaktadır[36].

Türkiye’de bulunan jeotermal sahalarda açılmış olan araştırma-arama sondajlarındaki başarı oranı % 95 civarında olup. 124 sahada açılan 301 civarındaki sondaj sayısına göre yapılan oranlamaya göre saha başına 2 sondaj düşmekte, her saha ortalama 2 sondajla temsil edilmektedir[37].

  Jeotermal  aramalar 1960’li yıllarda MTA tarafından başlatılmış, ilk sondaj 1962 yılında İzmir-Balçova’da açılmış 1240C kaynak sıcaklığı olan kuyudan kabuklaşma nedeniyle uzun süreli üretim yapılamadığından faydalanılamamıştır. 1968 yılında MTA tarafından Kızıl-dere jeotermal alanı keşfedilmiştir. Geliştirilen sahada ilk jeotermal santral 1984’te kurulmuş ve ayni sahada 1986 yılında CO2 üretimine başlanmıştır.

    Türkiye’de az sayıda da olsa yüksek entalpili jeotermal alanlar da keşfedilmiştir. Ancak ülkemizde jeotermale dayalı elektrik üretimi düşük seviyede kalmıştır. Halen 20.4 MW’ e brüt kurulu güce sahip (242°C rezervuar sıcaklığı olan) Denizli-Kızıldere santralı günümüzde zaman zaman 15-MWe çıkmasına rağmen net ortalama 12 MWe elektrik üretmektedir. Aydın-Germencik’te (232°C rezervuar sıcaklığına sahip) ise aşamalı olarak yaklaşık 100 MWe gücüne ulaşacak taşınabilir üniteler için Yap-İşlet modeline göre işlemler sürdürülmektedir. Balneolojik amaçlı kullanımlar için sıcaklık alt sınırı 20°C olarak kabul edilmekte olup 600 kaynak grubuyla ülkemiz Avrupa’da birinci sırayı almaktadır. Isı enerjisi olarak yararlanma için 35°C sınırı kabul edildiğinde ise karşımıza 140 adet jeotermal alan çıkmaktadır. Sadece kaynakların boşalımları değerlendirildiğinde potansiyel 600 MWt civarındadır. MTA Genel Müdürlüğünün 35 yılık süre içerisinde açtığı toplam 118795.85 m. derinliğindeki 301 kadar jeotermal amaçlı sondaj ile bu potansiyele yaklaşık 1985.06 MWt katkı sağlanmıştır. Türkiye’nin görünür termal kapasitesi ise 2585.06 MWt civarındadır. Yukarıda verilen değerler, ülkede bulunan 600' den fazla kaynak çıkışının, sadece 124’ünün yeraldığı alanlarda yapılan sondajlardan ve kaynaklardan elde edilen değer olup, potansiyel oluşturan diğer alanlarda da sondajlar yapılması halinde, bu potansiyelin önemli ölçüde artacağı beklenmektedir[38].

MTA Genel Müdürlüğü 1962 yılından beri bu kaynakları arama yönündeki çalışmalarını sürdürmekte. Yaptığı arama çalışmaları sonucunda Denizli-Kızılderede buharla çalışan bir santral kurulmuş ve elektrik üretmektedir. Ayrıca diğer birçok yerleşim merkezi MTA’nın jeotermal sahalardaki potansiyel artırma çalışmaları sonucu jeotermal kaynakla ısıtılmaktadır.

3.2. Türkiye’deki Uygulama Alanları .

1981 yılında İzmir-Balçova jeotermal alanında kuyu içi eşanjörünün Türkiye’de ilk uygulaması yapılmıştır. Gönen’de 1400 konut, 56 adet tabakhane, 2000m2 sera ve 600 yataklı otellerin ısıtma, tabakhanelerin proses sıcak suyu sistemi (14 milyon kcal/h) Ekim 1987’de başarılı bir şekilde işletmeye alınmıştır. 9 Eylül Üniversitesi Tip Fakültesi Kampüsü , Hastane ve Fakülte binaları (yaklaşık 90000m3 hacmindeki ) 2.2 MW  kapasite ile 1983 yılından buyana Balçova jeotermal alanından ısıtılmaktadır. Kampüse ilave 110000m2 (1100 konut eşdeğeri) jeotermal mahal sıcak su ısıtma sistemi (6900000kcal/h) Kasım 1992’de devreye girmiştir. 1984’ten beri İzmir-Balçova termal tesisleri otel, motel, yüzme havuzu, kür merkezi (1500 konut eşdeğeri), Afyon-Gazlı göl, Salihli, Kurşunlu, Gediz, Kızılca hamam, Havza, Ayder-Rize, Afyon-Ömer kaplıca tesisleri jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Afyon-Oruçoğlu termal resort tesisleri (480C jeotermal su ile mahal+sıcak su ısıtma, 300 konuta eşdeğer), Simav-Eynal kaplıca ve otelleri jeotermal enerji ile ısıtılan diğer bazı termal tesislerdir. Simav’da birinci etap 3500, ikinci etap toplam 6500 konut kapasiteli jeotermal merkezi ısıtma sistemi 1992 Ekim ayında devreye girmiştir. Kırşehir’de 1. Etap 1200, 2. Etap toplam 6000 konut eşdeğeri merkezi ısıtma sistemi yatırımına 1992 yılı Ekim ayında başlanmıştır.  Afyon’da 16000 konut eşdeğeri merkezi ısıtma sistemi teknik ve ekonomik fizibilite raporu hazırlanmıştır. Aydın’da jeotermal merkezi 18000 konut ısıtma, 3500 konut soğutma, endüstriyel kullanım ve sera ısıtması teknik ve ekonomik fizibilite raporu hazırlanmıştır.  Yine Dikili’de 7000 konut ısıtma, 1000 konut soğutma ve sera ısıtma sistemi teknik ve ekonomik fizibilite yatırımına hazır hale getirilmiştir. Reşadiye’de 1200 konut ısıtma, Salihli’de 7000 konut ısıtma yatırımları teknik ve ekonomik Türkiye’de jeotermal enerji kullanımı fizibilite raporu çalışmalarına halen devam edilmektedir.

Tablo 24

Türkiye’de Jeotermal Enerjisi Üretimi ve tüketimi

Yıllar

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

Elektrik----GWh

80

81

70

78

79

86

84

83

85

81

Isı--------Bin TEP

1093

1096

1165

1200

1245

1310

1378

1499

1602

1676

Kaynak: Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü

 

Türkiye’de 350 MW jeotermal potansiyel 50.000 konut eşdeğeri ısıtmada, 285 MW potansiyel ise kaplıca amaçlı kullanımda ve 200.000 m² sera ısıtmasında kullanılmaktadır[39]. En büyük jeotermal ısıtma sistemi olan İzmir ve civarında 25000 konut ısıtma, 5000 konut soğutma, 100000m2  sera ısıtması ve endüstriyel kullanım sisteminin teknik ve ekonomik fizibilite raporu çalışmaları tamamlanmış ve yatırıma hazır hale gelmiştir.[40]

Tablo 25

Jeotermal Alanlarımızdaki Rezervuar Sıcaklıkları

Yer

0C

Yer

0C

Simav

162

K. Hamam

86

Salihli

98

Gönen

82

Tuzla

175

Bigadiç

80

Seferihisar

145

Yenice

90

Denizli (Kızıl dere)

200

Ömer-Geçek

98

Gediz

80

Kestanbol

75

Sındırgı

90

Van (Erciş)

90

Germencik

230

Gazlı göl

68

Salavatlı

171

Yalova

66

Kozaklı

92

Sandıklı

68

 

Görülüyor ki Türkiye’deki enerji sorununa tek çare nükleer enerji değil.Türkiye’nin enerji krizini aşması  için yenilebilir enerji kaynaklarını gözden geçirip değerlendirmesi ve  65 milyon insanın herbirinin enerji tasarrufu hakkında bilinçlendirilmesi bile enerji sorunumuza yeterli bir çözüm getirebilir[41].

4.Türkiye  Nükleer Enerji

 

4.1.Türkiye  Nükleer Enerji Çalışmaları

Türkiye 1965’ten beri süre gelen nükleer enerjiye geçiş nükleer santrallerin kurulmasının en az on yıl alacağı ve diğer enerji kaynaklarına göre daha pahalı olacağı bilinmesine rağmen  nükleer enerjiye geçilmesine yönelik kararlar alındı. Planına göre ilk aşamada 1000 MW gücünde bir ya da iki üniteli nükleer santralin önümüzdeki yıllarda devreye girmesi öngörüldü. Ancak şu biliniyor ki bu alanda daha önce de pek çok deneme yapılmış ve bunlar sonuçsuz kalmıştı. 1974’te ve 1977’de yapılan ön çalışmalar iptal edilmiş , 1980’e kadar sarkan ihale son anda ihale garantisi ortadan kalkınca yapılamamıştı. Ardından 1983’te Yap-İşlet-Devret modeliyle 4 tane santralin yapımı gündeme gelmiş ancak üretici firmanın hükümet garantisi istemesi uygun görülmemiş ve antlaşmalar iptal edilmişti.

Gelişmiş ülkeler, toplam elektrik üretimlerinin önemli sayılacak bir bölümünü nükleer enerji santrallerinden karşılamaktadır.

Pek çok alternatif enerji kaynağının bulunduğu ülkemizde , bunları verimli olarak kullanmak yerine , dünyanın yavaş yavaş sırt çevirdiği bir teknoloji kullanılmalı mı? Nükleer enerjinin maliyetinin 7 sent/kW-saat olması , santral yapımının en az 5 milyar dolar sökümünün ise en az yarım milyar dolar olması , ancak 10 senede yapımının tamamlanabilmesi , ömrünün kısıtlı olması ve yıllar geçtikçe kaza riskinin artması nükleer santralin Türkiye için çözüm olmayacağını apaçık gösteriyor.

4.2.Türkiye’de Uranyum Kaynakları

Resmi bilgilere göre Türkiye’deki doğal metal Uranyum rezervi halen 9129 ton ; ancak bu cevherin çıkarılması ve işlenmesi için gerekli teknolojiye sahip değiliz. Kurulacak santralin uranyum gereksiniminin yurtdışından sağlanacağı ve bunun enerji açısından dışa bağımlılığı sürdüreceği de bir gerçek. Ne var ki santralin kurulması halinde Uranyum yerine Toryum kullanılması bir çözüm olabilir; çünkü Türkiye’deki 10.000 ton uranyumu ve Toryum rezervi yaklaşık 380.000 ton. 10.000 ton Uranyum rezervi içinde sadece 100 ton nükleer santralde kullanılabilen uranyum 235 vardır. Gerisi uranyum 238’dir ki nükleer santralde kullanılamaz. Toryum ise tıpkı uranyum 238 gibidir ve nükleer santralde kullanılamaz[42]. Toryum teknolojisinin , Uranyum teknolojisinden ucuz olmaması ve daha yeni yeni olması bu çözümü de ekonomik olmaktan uzaklaştırıyor.[43]

M.T.A tarafından başlatılan uranyum aramalarının sonucunda, yurdumuzun dağınık bölgelerinde (Manisa, Aydın, Uşak, Çanakkale, Yozgat, Giresun) U3O8  ortaya çıkarılmıştır. Manisa Alaşehir, Uşak pilot bölgelerinden 1200 kg sarıpasta üretilmiştir. Türkiye’de bulunan her bir cevher için uranyum (sarıpasta) üretim akım şemaları ortaya konmuş ve teknik raporları da hazırlanmıştır.

Tablo 26

Türkiye uranyum cevherinin dünya cevherleri ile karşılaştırılması.

Ülke ve Tesisb

% U3O8

Rezerv U3O8 ton

Maden İşletme

Üretim Kapasitesi U3O8 ton/yıl

Kanada Key-Lake

2,50

90.000

Açık

5.000

Kanada Eliot-Lake

0,08

95.000

Kapalı 500m

2.500

A.B.D Kerr-McGel

0,20

100.000

Kapalı 80-400m

4.000

Avustralya Jabituka

0,33

176.000

Açık

2.500

Gabon Comuf

0,35

37.000

Kapalı ve Açık

1.200

Güney Afrika Chemves

0,20

200.000

Açık

550

Türkiye Köprübaşı-Kasar

0,05

1.052

Açık

100

Türkiye Yozgat-Sorgun

0,10

3.850

Kapalı 100-200m

200

Kaynak: http://www.nuke.hacettepe.edu.tr/turkce/papers /,  http://www.eyysan.gov.tr/

 

Akkuyu ’ya Nükleer Santral kurmaya yönelik ihale 15 Ekim 1999’da sonlandırılacağı açıklanmıştı. O tarihlerde çok güvenli olduğu söylenen nükleer santrallere yönelik beklenmedik bir şey olmuş ve Japonya’da Takaimura radyasyon kazası olmuştu. Bu kaza ihaleyi sonlandırmada engel olmuştur. Çünkü, kamuoyunda nükleer santrallere ve radyasyona yönelik bir tepki oluşmuştur[44].

 

5.Hidroelektrik Enerji (Santraller)

Hidroelektrik enerji Türkiye’nin en kullanılabilir en önemli yenilebilir enerji kaynağını oluşturmaktadır. Ülkemizin hidrolik  potansiyeli brüt 433.000.000.000 kwt/yıldır. Teknik kapasite ise 216.000.000.000 kwt/yıldır. Ekonomik analizi yapılmış olan kısmı ise 125.000.000.000 kwt/yıldır[45].

Türkiye şu anda 12.000 MW’lık hidroelektrik kurulu güce sahiptir. Bu ekonomiklik analizi yapılmış olan kısmın %30’una karşı gelir. Teknik kapasitenin ise yaklaşık %20’sine karşılık gelmektedir.

Gelişmiş ülkelerin potansiyellerinin büyük ölçüde değerlendirmiş olmalarına karşı Türkiye’de işletmeye açılan tesislerde söz konusu potansiyelin ancak %29’luk bölümü ancak hizmete sunulmuşudur. Önümüzdeki 25-yılı içerisinde, bu potansiyelin tamamını kullanılmasını sağlayacak projelerinin hızlandırılması gereklidir. Özellikle Çoruh, Dicle, ve Harşit havzalarındaki önemli enerji kapasitesine sahip hidroelektrik projelere gereken önem verilmesi gerekir.

Hidroelektrik santrallerin finanse sorunların finanse sorunu, karar verici merîcilerin katılımı ile üst düzeyde çözülmesi gerekli bir sorundur.

Güçlü Hidroelektrik enerji santral uygulamaları, literatürde klasik yenilebilir enerji üretimleri arasında yer alırken, Küçük Hidroelektrik Santraller yoluyla üretilen enerji yeni ve yenilebilir enerjiler kapsamına sokulmaktadır ; ancak Türkiye’de bu kaynaktan bugüne kadar yararlanılmamıştır. Güçleri 10 MW’ın altında kalan ve çoğunlukla birkaç MW’ın aşmayan bu tür olanakların değerlendirmesi de önem arz etmektedir.

DSİ, hidroelektrik enerji üretecek projeleri  geliştiriyor. Türkiye'de bugüne kadar  125 Hidroelektrik santral işletmeye alındı. Bunlar yılda 42,2 milyar Kilowatt saat enerji üretiyor. Bunların 82 adedi kurulu gücü 2 MW üzerinde olan santralılardır. Bunlardan 44 adedi DSİ tarafından inşa edildi. DSİ tarafından inşa edilen HES' lerin toplam kurulu gücü 9912 MW ve yıllık ortalama enerji üretimi 35,7 milyar kilowatt saattir. 40,5 milyar kWh daha enerji üretecek 102 HES’ in inşaatı DSİ yatırım programında bulunuyor[46]. Yapımı devam eden 36 hidroelektrik santral (HES) projesi tamamlandığında, 2008 yılı sonuna kadar mevcut kapasiteye 3 bin 538 megavat (mw) kurulu güç ve 11.5 milyar kilovatsaatlik (kwh) enerji eklenecek. Böylece, 2008 yılında kullanılabilir yıllık hidroelektrik santral potansiyeli 53.7 milyar kwh’yi bulacak. Türkiye’nin akarsu potansiyelinin elektrik enerjisi üretimine dönüştürülmesi amacıyla, Türkiye’nin heryıl ortalama yüzde 8 artan enerji talebinin bir bölümünü HES’ler karşılayacak[47].

Türkiye’de hidroelektrik üretimi ve tüketimi hızla artmakta olup 1998 yılında  42229 tep’e, yani 1990 yılındakinin 2 misline ulaşmıştır.  Bu artış hızı IEA ülkeleri arasında en yükseğidir. Türkiye’de hidroelektrik santrallerin 1990-2000 yıllar arasında  ürettiği enerji istatistikleri aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir.

Tablo 27

Türkiye’de Hidrolik Enerjisi Üretimi ve Tüketimi-tep

Yıllar

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

Üretim

23148

22683

26568

33951

30586

35541

40475

39816

42229

46780

Tüketim

23148

22683

26568

33951

30586

35541

40475

39816

42229

34678

Kaynak:TUPRAŞ

DSİ, dünyanın en büyük su projelerinden biri olan GAP’ı gerçekleştiriyor. GAP’ ta 22 baraj ve 19 HES inşa edilecek. 9 baraj ve 5 HES’in inşaatı tamamlandı. GAP’ ta tamamlanan HES’lerde 20 milyar kWh enerji üretiliyor. GAP’ ta devam eden projeler ile 7 milyar kWh daha enerji üretilecek.

Türkiye’de kömüre dayalı olarak çalışan termik santrallar içinde Soma-A dan sonra en yüksek kapasiteye sahip olan Seyitömer termik santralının ömrü, linyit rezervi nedeniyle 25 yıldır. Daha fazla geliştirme imkanı bulunmayan kömür rezervi günümüzde yaklaşık 188 milyon ton olup yılda ortalama 7 milyon ton üretim yapıldığı düşünülürse rezervin 25 yıl sonra tükeneceği ortaya çıkmaktadır[48]. Seyitömer’ de kurulu gücü 600 MW olan 4 üniteli santral çalışmakta olup, ülkemizde kömüre dayalı olarak çalışan termik santrallar içinde önemli bir yeri vardır. 1995 yılı itibarıyla ülkemiz elektrik üretiminin % 4.6' sını karşılıyor[49].

Tablo 28

Türkiye’de 1990-1999 arası Termik Santralinden  Ürettiği Elektrik Enerji

Yıl

1990

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

199

GWh

34395

37563

40774

39857

47736

50707

54387

63479

68788

81742

Kaynak:Türkiye Elektrik Kurumu http://www.turkelektrik.com/E-Elektrik Pazari.htm

Gerçekleştirilen bir proje kapsamında, ülkemizin enerji bütünlemesinde büyük paya sahip olan Seyitömer havzası linyit ve bitümlü marnlarının (yanıcı marn) akışkan yataklı yakma sistemi ile birlikte değerlendirme olanakları araştırılmıştır. Pilot santralda yapılan denemeler sonucunda en uygun karışımın % 80 linyit ve % 20 bitümlümarn olduğu belirlenmiştir. Bu karışım ile duraylı bir yanma sağlanmış ve bitümlü marnlar içerdikleri karbonat nedeniyle desülfürizasyona yardımcı olmuştur[50].

C.   Türkiye’de  Diğer Enerji Çeşitleri

Doğal enerjiler içinde, bitki atıklarından, odun ve tezekten yakacak olarak kullanılan enerji türlerini, akar sulardan elde edilen hidrolik enerjiyi, rüzgardan elde edilen rüzgar enerjisini, doğrudan konutlarda yararlanılan Güneş enerjisi, yeraltından elde edilen jeotermal enerjisini sayabiliriz. Türkiye’de bu enerji türlerinden yanlız hidrolik enerji ile, bitkilerden elde edilen, odun ve diğer bitki atıkları ağırlıklı olarak kullanılmakta, diğer enerji türleri ise ya çok az ya da hiç kullanılmamaktadır. Buna rağmen, Güneş kaynaklı ve yenilenebilir enerji kaynaklarından  %40 oranında yararlanılmaktadır. O halde Türkiye’nin en önemli sorunu, mevcut kullanılan doğal enerji üretimini (yani hidrolik ve yakacak) artırmak, şu ana kadar kullanılmayan doğal enerji türlerini de ciddi olarak kullanmaya başlamaktır.

1.Dalga Enerjisinin Ülkemizdeki Durumu

Deniz kökenli yenilenebilir enerjiler; deniz dalga enerjisi , deniz sıcaklık  gradyent enerjisi , deniz akıntıları enerjisi (boğazlarda ) ve gel –git (med-cezir) enerjisidir. Ancak Türkiye’de gel-git enerjisi olanağı yoktur.Türkiye için söz konusu enerji gurubu içerisinde en önemlisi deniz dalga enerjisidir.Üç tarafı denizlerle çevrili olan dalga konvektörleri ile bu enerjiden yararlanılması düşünülmelidir .

Deniz dalga enerjisinin kökeninde rüzgar enerjisi yatmaktadır.Türkiye’nin Marmara Denizi dışında açık deniz kıyıları 8210 km’yi bulmaktadır. Türkiye’de dalga rasatları ve bunlara ilişkin ölçüm verileri bulunmamaktadır .Tüm kıyılarda bu tür tesislerin kurulması  deniz trafiği , tirizim, balıkçılık , kıyı tesisleri vb. nedenlerle olanaklı değildir. Türkiye kıyılarının  beşte birinden  yararlanılarak sağlanılacak dalga enerjisi teknik potansiyeli 18.5 TWh/yıl düzeyindedir. Bu kaynağın değerlendirilmesi için dalga rasatlarından başlanarak, teknik ve ekonomik incelemeler yapılmalıdır.[51]

Ülkemizde henüz güvenilir dalga istatistikleri yapılmamıştır.  Ancak rüzgar hızı ölçümlerine dayanarak bazı yorumlar yapılabilmektedir.  8 milyon m civarında olan kıyı uzunluğumuz 20 kW / m’lik potansiyeli ile 1,6 .105 MW‘lik bir güce tekabül etmektedir.  bu değer mevcut elektrik kapasitemizin yaklaşık 32 katidir.  Rüzgar ve güneş enerjisinin ortaklaşa etkisi ile oluşan dalga enerjisinin üretim verimliliği %25 alınsa bile 40000 MW ‘lık bir değer ifade eder ki buda 2000 yılı tahmini elektrik üretimi talebimiz kadardır[52].

2.Biyokütle Enerji

 

Türkiye’de  klasik biyokütle kaynakları olan odun ile bitki ve hayvan artıkları , özellikle ısıtma, pişirme alanlarında yıllardan beri kullanılmaktadır. Gübre gazi (biyogaz) çeşitli hayvan gübresi, insan dışkıları ile tarım atıklarının havasız ortamda mikro organizmalarla parçalanması sonucunda elde edilir. Bu geleneksel enerji kaynağı konutlardaki enerji tüketimin %40 kadarını oluşturmaktadır. Odun tüketimi , ağaç endüstrisinin hammaddesinin yok edilmesine neden olduğu gibi , kaçak orman kesimlerini de içermektedir.tezek olarak yakılan hayvansal atıklar ise , tarımın gereksinimi çiftlik gübresini yok etmektir[53]. Biyokutle ve hayvan ürünleri tüketimi 1995 yılında 7 mtpe'dir.  1995'te 5 mtpe olarak kaydedilen odun kullanımı, ormanların azalması sorununa yol açmaktadır.

Tablo 29

Tezek ve Bitki Atıkları Üretimi ( Bin Ton )

Yıllar

Tezek

Bitki Artıkları

Toplam

1994

8269

2493

10763

1995

8187

2494

10682

1996

7966

2553

10519

1997

7740

2613

10353

1998

7507

2678

10185

1999

7267

2746

10013

2000

7019

2820

9839

2005

6098

2947

9045

2010

5264

1996

8260

Kaynak: Türkiye 6.Enerji Kongresi: Ekim 1994, İzmir Arz Talep Projeksiyonları

 (1970-2010),s.119

OECD’nin bir araştırmasına göre, ülkemizdeki tarım artıklarından her yıl elde edilebilecek enerji potansiyeli 5.4 milyon ton petrole es değer. Bundan başka ülkemizde ağaç, orman ve sanayi (atıklarının) 5.9 milyon ton, hayvan atıkları olarak da 1.5 milyon ton petrol es değerine tekabül eden bir potansiyel var. Toplam 12.8 milyon ton petrole eşdeğer enerji ile ülke enerji kullanımının %40’i karşılanabilecektir . Bu enerji pişirme, ısıtma ve ulaşımda kullanılabilir[54].

Türkiye’nin biyo-enerji (organik atıklar ve bitkilerden elde edilen enerjiler) potansiyeli çok yüksektir. Bu enerji içinde, yakacak olarak kullanılan odun potansiyeli, enerji bitkileri ve ormanları, hayvan tezekleri ile, kentlerdeki organik atıkların ciddi bir planlama ile ve uygun teknolojilerle, hidrolik potansiyele yakın miktarda enerji edilebileceği, çeşitli kaynaklarca tahmin edilmektedir[55].

 

 

 

 

 

 

II.Türkiye’de Elektrik Üretim ve Tüketimi

 

 

1. Türkiye’de Elektrik Üretimi

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanayiinin gelişmesi , nüfusun ve şehir yerleşiminin artması ve insanların teknolojiye her geçen gün daha bağımlı hale gelmeleri enerjiye olan gereksinimi arttırmaktadır. Türkiye’de özellikle 1970’lerden sonra hızla önem kazanan enerji sorunu günümüzde bir darboğaza dönüşmüştür. Türkiye , kendi kaynaklarını verimli bir şekilde kullanamadığı gibi enerjiyi pahalıya satın alan bir ülke haline gelmiştir. Son yıllarda Türkiye’nin kullandığı yıllık enerjinin ( petrol , doğalgaz , elektrik enerjisi vb.) yarısından fazlası ithalat yoluyla sağlanmıştır.[56].

Türkiye’de kişi başına düşen enerji tüketimi 1300 KW-saat/kişi düzeyindedir[57]. Avrupa ortalaması 5500 KW-saat/kişi, ABD ortalaması ise, 12700 KW-saat/kişi olarak verilmektedir[58].

Türkiye’nin sınırlı olan doğal kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirilerek ülke kalkınması ve refah artışının hizmetine sunulması ve ülke ekonomisinin enerjiye olan talebinin zamanında, yeterli ve uygun koşullarda temin edilerek; enerji sektörünün sürdürülebilir kalkınmanın itici gücü haline getirilmesi, bugüne kadar uygulanan politikaların ana hedefi olmuştur.

                Şekil :9  Yerli Enerjinin Talebi Karşılama Oranı


Türkiye'de enerji üretimi, büyük oranda kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilmektedir. Üretimin talebi karşılamadığı enerji türleri, ithalat yoluyla sağlanarak tüketiciye sunulmaktadır. Ülkedeki enerji talebinin ortalama %60'ı dış kaynak kullanımı ile karşılanmaktadır. Dış kaynak içerisinde en büyük pay petrolündür.
1999 yılında Türkiye toplam elektrik enerjisi kurulu gücü, 26.117MWh, ortalama üretim kapasitesi ise 140 milyar kWh.

Tablo 30 

 Türküye Birincil Enerji Üretimi (Bin Ton Petrol Eşdeğer)

Yıllar

Petrol

Doğal Gaz

Linyit

Taşkömürü

Diğer

Toplam

1991

4,674

185

9,117

1,827

9,335

25,138

1992

4,495

180

10,299

1,727

9,707

26,408

1993

4,087

182

9,790

1,722

10,240

26,021

1994

3,871

182

10,471

1,636

9,899

26,059

1995

3,692

166

10,735

1,319

10,343

26,255

1996

3,675

187

10,876

1,382

10,767

26,887

1997

3,630

230

11,759

1,347

10,721

27,687

1998

3,385

514

12,792

1,143

11,030

28,864

1999

3,087

665

12,242

1,030

10,035

27,059

2000

2,925

631

12,830

1,769

9,438

27,593

Kaynak: TPAO Enerji üretimi

Tablodan da gördüğümüz gibi Türkiye’de enerji üretimi yıllara göre değişmiştir. 2000 yılında toplam  27.593 bin ton petrola eşdeğer  enerji üretilmiştir. Grafikten gördüğümüz gibi elektrik üretmek için birincil enerjilerden yararlanılmıştır.

Şekil: 10.    2000 Yılı Türkiye Birincil Enerji Üretimi

 

Ülkemizde ilk elektrik enerjisi santralı 1902 yılında Tarsus’ta kurulan 2 kW gücündeki su değirmeni ile çalışan dinamodur. 1923 yılında Cumhuriyetin kurulduğu yıldaki kurulu gücümüz 33 MWh ve toplam elektrik enerjisi üretimi de 45.000.000 kwh’tır.

Şekil :11.  Türkiye’de Yıllık Enerji Üretimi.

 

Türkiye’nin elektrik enerjisi üretimi açısından mevcut olan konvansiyonel yerli enerji kaynakları potansiyeline baktığımızda, linyit olarak 105 milyar Kwh, taşkömürü olarak 16 milyar Kwh ve hidrolik olarakta 125 milyar Kwh olmak üzere toplam 246 milyar Kwh mertebesinde olduğunu görürüz[59].

 

2. Türkiye’de Elektrik Tüketimi

Türkiye’nin kurulu gücü 1999 yılı sonu itibariyle 26117 MW’a ulaşmış bulunmaktadır. Elektrik üretimi 1999 yılında 116,5 Milyar Kwh olarak gerçekleşmiş ve ithalat ile birlikte toplam yaklaşık 119 Milyar Kwh enerji tüketilmiştir.1999 yılında kişi başına yıllık brüt elektrik enerjisi tüketimi 1840 Kwh olmuştur.Elektrik enerjisi talebi son yirmi yılda ortalama % 8,5 civarında bir artış göstermiştir1999 yılında yeterli kaynaklara dayalı enerji üretimi, toplam birincil enerji talebinin % 35’ini karşılamış olup, giderek azalan trend içerisinde, 2005 yılında % 26’sını, 2010 yılında % 28’ini ve 2020 yılında ise ancak % 24’ünü karşılayabilecektir.

Tablo 31

Türküye Birincil Enerji Tüketimi(Bin Ton Petrol Eşdeğeri-btpe)

Yıllar

Petrol

Doğal Gaz

Linyit

Taşkömürü

Diğer

Toplam

1991

23,315

3,827

10,572

6,501

9,700

53,915

1992

24,865

4,197

10,743

6,243

10,250

56,298

1993

28,412

4,630

9,918

5,834

11,051

59,845

1994

27,142

4,921

10,331

5,512

10,769

58,675

1995

29,324

6,313

10,570

5,905

11,068

63,180

1996

30,939

7,186

12,351

5,560

11,999

68,035

1997

30,515

9,165

12,280

8,495

10,912

71,367

1998

30,349

9,690

12,631

8,921

12,576

74,167

1999

33,166

11,740

12,314

7,708

11,775

76,703

2000

34,893

14,071

12,830

8,149

9,728

79,671

Kaynak :www.tapo.gov.tr

Fiili elektrik üretiminde hidrolik santraller %29.8, linyit santralleri %28.9 ve doğal gaz santralleri yaklaşık %31.1'lik paya sahiptir.  Elektrik tüketimi bir önceki yıla göre %3.9 artarak 118.5 milyar kWh, kişi başına brüt tüketim ise 1.840 kWh olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'de birincil enerji talebinin 2005 yılında 130 milyon, 2010 yılında 171 milyon ton petrol eşdeğerine ulaşması beklenmektedir. Yapılan tahminlere göre, elektrik talebi ise 2005 yılında 195 milyar ve 2010 yılında 285 milyar kWh'e ulaşacaktır. Orta ve uzun dönemde enerji sektöründe ihtiyaç duyulan yatırımların karşılanmasında devlet kaynaklarının yanısıra özel sektörün de giderek daha ağırlıklı rol almasını sağlamak amacıyla, elektrik sektöründe özelleştirme çalışmaları başlatılmıştır.

Şekil:12.  2000 Yılı Türkiye Birincil Enerji Tüketimi

            1997 yılı değerlerine göre, elektrik enerji tüketiminde Dünya ortalaması 2320 kWh/kişi-yıl iken, Türkiye’de bu değer yaklaşık 1700 kWh/kişi-yıl düzeyindedir. Cumhuriyetimizin 100 ncü kuruluş yılında, gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşabilmemiz için 6000 kWh/kişi-yıl hedefine 2023 yılında ulaşmamız gerekmektedir.[60]

Yerli üretimin toplam tüketimi karşılama oranı 1950 yılında yüzde 93 seviyesinde iken, bu oran 1960 yılında yüzde 84’e, 1970 yılında yüzde 77’ye, 1980 yılında yüzde 54’e, 1990 yılında yüzde 48’e, 1995 yılında ise yüzde 42 seviyesine gerilemiştir.Türkiye’de Sektörlere göre enerji tüketimi yıllara göre aşağıda verilmiştir.

Türkiye'de 2000 yılında 124.9 milyar kWh (kilovat-saat) elektrik enerjisi üretildi. 3.8 milyar kWh elektrik ithali ve 0.4 milyar kWh de elektrik ihracatı yapıldı. Tüketime sunulan 128.3 milyar kWh oldu. Talep, bıçak sırtında karşılanabildi. 2005 yılında 195 milyar kWh, 2010 yılında 287 milyar kWh ve 2020 yılında 566 milyar kWh düzeylerinde talep bekleniyor. Böylece, Avrupa'daki kişi başına elektrik tüketimi ortalamasını yakalayabileceğiz. Bunun için bugün 27465 MW (mega-vat) olan kurulu gücün, 2005 yılında 40 bin MW, 2010 yılında 60 bin MW ve 2020 yılında 115 bin MW düzeyine çıkarılması gerekiyor[61].Türkiyede 1999-2000 yıllar arası enerjide yakıt tüketimi aşağıda verilmiş tablodakı gibidir.

Tablo 32

Birincil Enerjide Yakıt Tüketimi 1999-2000

tep

1999

1999

1999

1999

1999

2000

2000

2000

2000

2000

 

Petrol

Doğal-Gaz

Kömür

Hidro

elektrik

Toplam

Petrol

Doğal-Gaz

Kömür

Hidroelektrik

Toplam

Türkiye

29,5

10,8

27,7

3,0

71,0

31,5

12,7

27,2

2,7

74,1

Kaynak BP Statistical Review of World Energy June 2001

1999’da toplam tüketilen yakıt 71 tep iken, bu 2000’yılında 74,1 tepe yükselmiştir. Burada tüketimdeki artışı sanayiinin büyümesine bağlamak mümkündür.

Enerjinin etkin kullanımında büyük gelişmeler sağlansa bile gelecek yıllarda dünya ve Türkiye daha fazla enerji tüketecektir. Yakın gelecekteki ihtiyacın büyük bir bölümünü karşılayacak kadar yeterli derecede petrol, gaz ve kömür bulunması muhtemeldir.

www.asif.co.sr

http://www.asif.co.sr



[1] Kaynak: www.ozturkler.com.tr/tr-enerji/htmlm Erişim: 26.04.2002

[2] Kaynak: http://www.turkcumhuriyetleri.gov.tr/enerji-petrol-TPAO.htm , Erişim : 26.04.2002

[3] Kaynak: http://www.turkcumhuriyetleri.gov.tr/enerji-petrol-TPAO.htm ,http://www.tpao.gov.tr/ Erişim : 26.04.2002

 

[4] Kaynak: http://www.turkcumhuriyetleri.gov.tr/enerji-petrol-TPAO.htm , http://www.tpao.gov.tr/ Erişim : 26.04.2002

[5] Kaynak: TAPO, www.tupras.gov.tr/ham_petrol/html  Erişim : 26.04.2002

 

[6] Kaynak : http://www.turkishpilots.org/CASUALTY/Casualty_Main.html Erişim : 26.05.2002

[7]Kaynak: http://www.turkishpilots.org/index.html  Anadolu Ajansı 21/10/1998.Erişim: 26.05.2002

[8]Korkusuz Türklerin büyük korkusu? Petrol tankerleri. Original text: Fearless Turks' big fear? Oil tankers at: The New York Times, 24/10/1998, Stephen Kinzer, The New York Times, 24/10/1998.

Alıntı: http://www.turkishpilots.org/index.html Erişim: 26.05.2002

[9] Kaynak: http://www.tpao.gov.tr/hampetrolithalat.htm ,   Erişim : 26.04.2002

[10] Kaynak: http://www.botas.gov.tr/tr/organizasyon/index.html ,Erişim:26.04.2002

[11] Kaynak:TUPRAŞ web sitesi. (www.tupras.gov.tr/petrol_ithal/html, Erişim:26.04.2002  )

 

[12] Enerji Karmaşası  Ve Halkın Çıkarları:Hazırlayanlar:KİGEM, TMMOB,Tes-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası, T.Maden-İş Sendikası,  Enerji-Yapı Yol Sen, Şubat  2000.

[13] ZAMAN Gazetesi.Ekonomi Servisi, 16 Nisan 2002.

[14] U.S. Department Of Energy, 1997 Annual Report, Yıllık Rapor.

[15] BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2001.

[16] Enerji Karmaşası Ve Halkın Çıkarları. Hazırlayanlar:KİGEM, TMMOB,Tes-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası,T.Maden-İş Sendikası,  Enerji-Yapı Yol Sen, Şubat 2000.

[17] Ünal, Veli; Ünver, Turan. Türkiye’nin Enerji Planlamasında Linyit Kaynaklarının Yeri.

[18]Yiğit, E., Türkiye’de Linyit Madenciliği ve Ekonomik Boyutları, 2000’li Yıllara Doğru Linyit Sektörümüz Sempozyumu,  Ankara, Kasım 1994.  s. 9-24.

[19] Kaynak:  Enerji İstatistikleri DEK / TMK.1999. http://www.tki.gov.tr/turkiye1.htm,Erişim: 25.04.2002

[20]  Enerji İstatistikleri DEK / TMK.Ankara.1999.

[21] Doğal Gaz&Enerji Yönetimi Kongresi Sonuç Bildirgesi ;TMMOB Makina Mühendisleri Odası, 28-29 Eylül 2001.

[22]Kaynak: http://www.serdarunal.8m.com/index.htm ,Erişim:26.04.2002

[23]Kaynak: http://www.enerji.gov.tr/enerji/enerji.htm , http: http://www.serdarunal.8m.com/index.htm Erişim:26.04.2002

[24] Kaynak: http://www.botas.gov.tr/tr/Mavi_Akim/index.html ,Erişim:26.04.2002

[25]Kaynak: http://www.botas.gov.tr/tr/Mavi_Akim/index.html Erişim:26.04.2002

 

[26] Türkyılmaz, Oğuz. Türkiye’nin Doğal Gaz Temin Ve Tüketim Politikalarının Değerlendirilmesi.

Endüstri Mühendisi TMMOB Makine Mühendisleri Odası Doğal Gaz Komisyonu Başkanlığı.

[27]Türkiye Güneş Enerjisi zengini” , TÜRKİYE Gazetesi,Yıl: 31 Sayı 11401, 4.Haziran 2002.

[28] Koçak, Ali. Türkiyede Uygulamada Olan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Biri; Jeotermal Enerji , MTA Genel Müdürlüğü, Enerji Dairesi .

[29] Van Wijk; A.J.M. Coeling, J.P. OECD Ülkelerinde Rüzgar Enerjisi Potansiyeli. Utrech Üniversitesi, 1993,  s.35.

[30] Enerji Karmaşası Ve Halkın Çıkarları. Hazırlayanlar:KİGEM, TMMOB,Tes-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası,T.Maden-İş Sendikası,  Enerji-Yapı Yol Sen, Şubat 2000.

[31] Koçak, Ali. a.g.e. , MTA Genel Müdürlüğü, Enerji Dairesi .

[32] Çevre Dostu Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile İlgili Teknolojiler.TÜBİTAK (Alt Grup Raporu),2001.

[33] Göksu,Çetin.  Türkiye'nin Enerji Geleceği İçin Nükleer Mi? Güneş mi? Tercih Edilmelidir Kaynak: http://www.antimai.org/haber/tr_nukler/html Erişim: 25.04.2002

[34] Koçak, Ali. a.g.e , MTA Genel Müürlüğü, Enerji Dairesi .

[35] Enerji Karmaşası Ve Halkın Çıkarları. Hazırlayanlar:KİGEM, TMMOB,Tes-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası,T.Maden-İş Sendikası,  Enerji-Yapı Yol Sen, Şubat 2000.

[36] Türkiye Enerji Sempozyumu Bildirileri, EMO ve Maden MO ortak yayını, Kasım 1996.

[37] MTA Arşiv Raporları.1996

[38] Koçak, A., a.g.e., s. 69-82.

[39]Kaynak: www.ormejetermal.gov . (ORME Jeotermal)Erişim:20.05.2002

[40]Türkiye Enerji Sempozyumu Bildirileri, EMO ve Maden MO ortak yayını, Kasım 1996.

[41]Kaynak: ODTÜ Endüstri Müh. Bölümü, www.metu.edu.tr/nuk/html,  Erişim: 20.04.2000

[42] Enerji Karmaşası Ve Halkın Çıkarları. Hazırlayanlar:KİGEM, TMMOB,Tes-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası,T.Maden-İş Sendikası,  Enerji-Yapı Yol Sen, Şubat 2000.

[43] ODTÜ Endüstri Müh. Bölümü , www.metu.edu.tr/nuk/html,  Erişim: 20.04.2000 

[44] Enerji Karmaşası Ve Halkın Çıkarları. Hazırlayanlar:KİGEM, TMMOB,Tes-İş Sendikası, Petrol-İş Sendikası,T.Maden-İş Sendikası,  Enerji-Yapı Yol Sen, Şubat 2000.

[45] Türkiye Enerji Sempozyumu Bildirileri, EMO ve Maden MO ortak yayını, Kasım 1996.

[46] Türkiye Elektrik Kurumu Kaynak: http://www.turkelektrik.com/E-Elektrik%20Pazari.htm

  http://www.dsi.gov.tr/  Erişim:22.02.2002

[47]Enerjide Umut Yeni HES’ler”, Türkiye gazetesi. Tarih :22.Şubat 2002

[48] Şengüler, İ., Seyitömer (Kütahya) yöresi petrollü şeyllerinin ekonomik kullanım,1999.

[49] Türkiye Linyit Envanteri,  MTA Genel Müdürlüğü, Ankara-1993.

[50] Şengüller, İlker. Termik Santralların Kirletici Emisyonlarının Azaltılmasında Etkin Bir Yakıt: Bitümlü Marn, Jeoloji Yüksek Mühendisi MTA Genel Müdürlüğü Enerji Dairesi-Ankara.

[51] Çevre Dostu Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile İlgili Teknolojiler (Dalga Enerjisi).TÜBİTAK, Alt Grup Raporu, 2001.

[52]Koçak, A. a.g.e., s. 69-82.

[53] Çevre Dostu Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile İlgili Teknolojiler.(Biyo Enerji)TÜBİTAK –Alt Grup Raporu,2001.

[54] Berkes, F.; Kislalioglu-Berkes, M. Cevre ve Ekoloji, 4. basim, Istanbul, Remzi Kitabevi, 1993.

[55] Göksu, Çetin. a.g.e., http://www.antimai.org/ Erişim:20.04.2002

[56] ODTÜ Endüstri Müh. Bölümü. Kaynak: www.metu.edu.tr/enerji/html  Erişim: 28.03.2002

[57] Enerji Raporu 1996, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Ankara, (Kasım 1997).

[58] İ.T.Ü. Enerji Raporu , İ.T.Ü. Rektörlüğü, 1997.

[59] Kaynak:www.anap.org.tr/enerji_politikasi/htlm,Erişim:22.02.2002

[60] Çetin, Mustafa. Türkiye Elektrik Enerjisi Dağıtımının Bugünü Ve Hedeflenen Yeni Politikalar,

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Ankara.

[61] Ültanır, M. Özcan.  Enerji Platformu , 21 Haziran 2001 Perşembe.( VII. Enerji Kongresinden alıntı).