|
|||
|
|||
|
|||
Cüneyt Suavi / Hayatın İçinden | |||
| |||
|
|||
|
|||
MUHACİR saygı ve sevgiler sunar... |
Rumuz "Goncagül" | İlginç Hikayeler | 07.07.2001 |
Su topu Milli Takımı’nın bir oyuncusu anlatmıştı:
'Evliliğimin dördüncü yılında eşimle ilişkimiz tek düze bir hâl almıştı. Heyecansız ve sıradan. Severek evlenmiştik hâlbuki...
Bir gece evde İnternet’te dolaşırken, bir erişim sisteminde, bir yerde o 'Tanışma Hattı' na rastladım. Geceler boyu bilgisayar başındaydım artık. Bıraktığım mesaja her gece bakıyordum. Beş gün sonra cevap geldi. 'Vefâsız' diye rumuz kullanmıştım. Gelen cevabın rumuzu, bir Türk filminden mülhem 'Goncagül' kelimesiydi. Gerçekten oraya da mesaj geçince, artık özel yazışmalarımız başlamıştı. Tek problemimiz, o gündüz ben gece yazabiliyorduk.
Buluşma teklifimi kabul ettiğini öğrendiğim gece uyuyamadım. Heyecanımı eşime belli etmemek için, büyük çaba harcıyordum ama nâfile... Sabah ne giyeceğini akşamdan hazırlamaya kalkan, ikide bir dişlerini, saçlarını kontrol eden, yatakta sağa sola dönüp duran bir adam ne kadar saklayabilir ki heyecanını?.. 'Aşk insanı silâhsız bırakır.' diye boşuna dememişler.
Buluşma yerimiz Dolmabahçe’ydi Öğleye kadar kulüpte bekledim. 'Bekledim' sözü, de ne demek, saate baka baka saatlerce volta attım. Akrep niye bu kadar ağır ilerliyor? Yelkovan gibi hızlı olamaz mı? 'Ne çıkacak, nasıl bir tip?' gibi merakla karışık korku soruları da kafamda fink atıyor.
Parolamız, bir günlük gazeteydi. Belirlediğimiz bank’ta gazeteyi okuyordu. Arkasından korkarak yaklaştım: 'Merhaba Goncagül!'
Yavaş ve kendinden emin hareketlerle ayağa kalkıp, yüzünü bana döndüğünde, sendeledim!.. Düşmemek için bank’a yapıştım. 'Merhabâ vefâsız!' dedi... Eşimdi!..
Dünya Fânî İmiş | İlginç Hikayeler | 27.02.2001 |
Eskiden, yoldan geçen birisi, bahçesinde acâyip hareketler yapan bir adama sorar:
- Niye öyle tepinip duruyorsun?
- Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- Başındaki çıngırak ne?
- Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için, çıngırakla ses çıkarıyorum. Sâhipleri de bana bunun için biraz ücret ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- Peki, sırtındaki yük nedir?
- Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- O elinde döndürdüğün nedir?
- Elimdeki kirmen. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- Ağzınla ne mırıldanıyorsun?
- Hatmi tehlil okuyorum. isteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- Gözlerini niye öyle çevirip duruyorsun?
- Komşu çocuklarını tâkip ediyorum. Onları tehlikelerden korumak için bakıcılık yapıyorum. Komşular da bana ufak-tefek biraz hediye veriyorlar. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş kazanıyoruz!..
- Peki, dünya fâni olmasaydı daha neler yapardın?
- Fani olmasaydı ona göre tedbir alırdım.
Teminat | İlginç Hikayeler | 17.01.2001 |
Çok şık giyimli adamın biri New York şehrinin en iyi bankalarından birine girer. Sırasını bekledikten sonra, müşteri temsilcisinin önündeki koltuğa oturur ve utangaç bir eda ile
'Çok acele 5,000 dolara 3 haftalığına ihtiyacım var, bunu sizden hemen temin edebilir miyim diye sorar ?'
Müşteri temsilcisi adamın giyiminden ve konuşmasından çok etkilenmesine rağmen, kendi bankaları ile dah önce hiç çalışıp çalışmadığı veya herhangi bir referansı olup, olmadığı gibi beylik sorularını, ezberletildiği şekilde sorar.
Adam, bunun üzerine kibarca ve ezilerek bunların aslında hepsini kendisine temin edebileceğini, fakat çok acelesinin olduğunu ve müşteri temsilcisinin temkinli yaklaşımını da gayet anlayışla karşıladığını anlatır ve sorar:
'Benim aklıma bir çözüm yolu geliyor; kapınızın önünde 200.000 dolar değerinde Rolls Royce arabam var, bunu size teminat olarak bırakayım, 3 hafta sonra 5.000 doları ve faizini ödedikten sonra arabamı geri alırım, böyle bir çözüm sizce uygun mu?'
Müşteri temsilcisi bunu hemen sevinçle kabul eder, adamın Rolls Royce'u bankanın garajına park edilir ve adam arzu ettiği 5.000 doları alıp gider.
Adam 3 hafta sonra yine aynı müşteri temsilcisinin önüne gelir, borç aldığı 5.000 doları ve 3 haftalık süre için tahakkuk eden 15 dolar 42 cent faizi öder. Müşteri tam Rolls Royce'u ile bankanın önünden ayrılırken, müşteri temsilcisi biraz utanarak:
'Kusura bakmayın ama, sizin gibi bir beyefendi nasıl olur da, kredi kartı ile çekebileceği 5.000 dolar için 200.000 dolar değerindeki Rolls Royce arabasını rehin bırakıp 5.000 dolar kredi alır ?' diye sorar. Bunun üzerine müşteri:
'Peki siz New York'da Rolls Royce'umun başına bir şey gelmeyeceğinden bu kadar emin olduğunuz ve 3 haftalık park ücretinin 15 dolar 42 cent tuttuğu başka bir park yeri biliyor musunuz?' sorusuyla cevap verir.