24 Yıllık Hikaye
(Fethullah Gülen)
Hikmet Çetinkaya
(Cumhuriyet Gazetesi yazı dizisi - 22.06.99-04.07.1999)

Daglara Kamplar Kuruldu

Adalet Partili Milli Egitim Bakani Ali Naili Erdem'in ilcesi Kemalpasa dolaylarinda, gozden irak yerlerde egitim kamplari kuruldugunu ogrenmistik. Balikesir'in Edremit ilcesine bagli Suturen, Kemalpasa'nin Oren ve Yigitler ile Manisa'nin Turgutlu ilcesinin Ahmetli bucaginda kurulmustu bu kamplar.

Gunlerden 1 Temmuz 1975 Sali... Saat 12.30...
Anilarimizdan hic cikmayacak bir gorunum. Ilahiler gittikce yukseliyor... Tekbir getiriliyordu. Oren kampina bes kilometrelik yol yapiminda Turgutlu Belediyesi'nin dozerleri kullanilmis. Icisleri Bakanligi'ndan bir mufettis, Turgutlu'da bu konuyu kovusturmus.

Ancak sonuc alinamamis....

Bir gun once ozel sekil verdigimiz sakallarimiz belki guven vermisti ona o kucucuk akliyla... Gozleri olanca safligin cizgisiydi ve kimse duymasin diye bir solukta ''Risale-i Nur'' dedi... Yerimizden dogrulduk yavasca. Cocuk arkasini dondu ve yasi daha kucuk olaninin yanina dogru yurudu. Az sonra ikisi birden ilahiler soylemeye basladilar.

Fethullah Gulen... Biz 24 yillik oykuyu anlatmadan once, 30 yil oncesine gitmek istiyoruz... Din bezirganlarinin nasil orgutlendigini belgelerle ortaya koymayi amacliyoruz... Fethullahcilar nasil orgutlendi?

Isterseniz, ''Nur Kamplari'' ndan baslayalim; 1970 yilinin ortalarina bir goz atalim... *

Kemalpasa daglarina vuruyorduk bir ogle sicaginda...

Adalet Partili Milli Egitim Bakani Ali Naili Erdem' in ilcesi Kemalpasa dolaylarinda, gozden irak yerlerde egitim kamplari kuruldugunu ogrenmistik.

Balikesir'in Edremit ilcesine bagli Suturen, Kemalpasa'nin Oren ve Yigitler ile Manisa'nin Turgutlu ilcesinin Ahmetli bucaginda kurulmustu bu kamplar. Anadolu'nun cesitli yerlerinden yaslari on iki ve on bes arasinda degisen bu cocuklar bu kamplarda egitim (!) goruyorlardi.

Acaba gordukleri ne egitimiydi?

Saptadigimiza gore egitim kamplari adi altinda ''Nur egitimi'' yaptiriliyordu. Anadolu'nun cesitli il, ilce, bucak ve koylerinden gonderilen bu cocuklara, uc ay surecegini saptadigimiz bu kamplarda, sabah kahvaltisi, ogle ve aksam yemekleri veriliyordu. Cocuklarin haftada bir gun ise tatilleri vardi. Evet, haftada bir gun, sadece cuma gunleri...

Sicak yine bastirmisti. Kemalpasa'nin Oren bucaginin degirmen cevresinden kampa dogru yaklasiyorduk. Kayalik ve calilarla kapli, yer yer fundalikli yamaclardan yuruyorduk. Iki yuz metre asagimizda dere vardi. Cinar agaclariyla cevrili dere uzayip gidiyordu.

Bize kampi gosterecek olan kisi ''Az sonra cadirlari goreceksiniz'' diyordu. Bizim istedigimiz gibi fotograf cekme olanagi yoktu simdilik ortada.

Bir sure daha yuruduk. Artik kamp gorunmustu.

Cinar agaclarinin arasindaydi. Kampin sadece giris bolumuyle yarisi goruluyordu. Tahtadan bir konut iskelesi yapilmis ve uzeri naylon ile ortulmustu. Once mavi gomlekli ve takkeli bir cocuk disariya cikti.

Biz yukaridaydik. Kampla aramizda iki yuz metre uzaklik vardi. Sag tarafimizda ise bir kulube goruluyordu. Mavi gomlekli cocuk elinde ibrikle cinar agaclarinin arasinda kayboldu.

Bir sure oldugumuz yerde kaldik. Sonra asagiya inmeye karar verdik. Fotograf makinemizi ve teleleri torbamiza koyduk.

Simdi dere boyunda yuruyorduk...

Agaclarin altinda iki cocuk gorundu. Birisi on iki yaslarinda, digeri on altisindaydi sanirim...

Bizim geldigimizi gorunce buyuk olani elinde kitabiyla bize dogru yurumeye basladi. Biz ''Selamunaleykum'' deyip irice bir tasin uzerine oturduk. Takkeli, cizgili gomlekli cocuk, on metre kadar yaklasti ve bize ''Aleykumselam'' diye karsilik verdi.

Sorduk:

''Ne yapiyorsunuz burada?''

''Kitap okuyoruz...''

''Cok guzel... Adi ne okudugunuz kitabin?''

Cocuk birdenbire ofkelendi...

''Siz kimsiniz?''

''Biz madenciyiz, maden ariyoruz. Surada biraz dinlenelim dedik.''

''Fazla kalmayin burada. Ileriye gitmeyin sonra.''

''Ne var ileride?''

''Bizim kampimiz var...''

''Ne kampi o?''

''Din kampi...''

''Aferin... Cok guzel...''

Bu sozler uzerine yumusadi cocuk. Daha fazla ileriye gitmememiz icin ikinci kez uyardi.

Az daha konusmak istiyorduk. Hemen aklima geldi ve sordum:

''Bu su derin mi?''

''Insan boyunu gecmiyor...''

''Dereye giriyor musunuz?''

''Giriyoruz.''

''Hangi gunler?''

''Cuma gunleri tatil. Dereye giriyoruz. Cay icmeye gidiyoruz. Oren'e kahveye...''

''Diger gunler calisiyor musunuz?''

''Calisiyoruz...''

''Okudugun kitabin adini soylemedin bize.''

Kitabi siki siki tuttu ve bize biraz daha yaklasti. Kampin girisine uc yuz metre kadar kalmisti. Kitap kapliydi...

Bir gun once ozel sekil verdigimiz sakallarimiz belki guven vermisti ona o kucucuk akliyla... Gozleri olanca safligin cizgisiydi ve kimse duymasin diye bir solukta ''Risale-i Nur'' dedi...

Yerimizden dogrulduk yavasca. Cocuk arkasini dondu ve yasi daha kucuk olaninin yanina dogru yurudu. Az sonra ikisi birden ilahiler soylemeye basladilar. Calilarin arkasindan yuz metre kadar oteden teleyle resimledik ikisini...

Fundaliklar arasinda zor tirmaniyorduk. Simdi, kampi tam olarak seciyorduk. Bizim oralarda dolastigimizi sezinlediler. Ya da nobetciler haber saldilar. Koyu yesil cinar agaclarinin altinda beyaz takkeli cocuklar dalgalanmaya basladilar. Aralarinda sakalli ve takkeli kisiler de vardi.

Bizi gormuslerdi. Cinar agaclarinin arasinda kurulmus, dal ve yapraklarla ortulu cinarlara sindiler.

Gozculerden birisi bagiriyordu:

''Cekilin oradan, buralarda dolasmak yasak...''

Sesinden en fazla on bes yaslarinda oldugu anlasiliyordu. Bir koylu cocugunun sesiydi bu...

Bu kez ben bagirdim:

''Neden cekilecegiz?''

''Yasak buralarda dolasmak...''

''Neden yasakmis?''

Bu kez kalin bir erkek sesi:

''Burasi devletin kampi. Simdi oraya gelirsek gosteririz size...''

Gunlerden 1 Temmuz 1975 Sali... Saat 12.30... Anilarimizdan hic cikmayacak bir gorunum. Ilahiler gittikce yukseliyor...

Tekbir getiriliyordu.

Oren kampina bes kilometrelik yol yapiminda Turgutlu Belediyesi'nin dozerleri kullanilmis.

Turgutlu Belediye Baskani Dr. Huseyin Orhun 'un bu davranisini CHP'li belediye meclisi uyeleri Icisleri Bakanligi'na duyurmuslar. Icisleri Bakanligi'ndan bir mufettis, Turgutlu'da bu konuyu kovusturmus. Ancak simdiye dek bir sonuc alinamamis.

Oren'de kamp konusunu cok kisiyle konustuk. Milliyetci Cephe hukumetinin kurulmasiyla bu yorede siyasal baski artarken, Nurcular, Suleymancilar ve komandolar istedikleri gibi at oynatmaya baslamislar.

Oren'de konustugumuz, ancak adlarini vermeyecegimiz kisiler, bize Ataturk devrimlerinin nasil alasagi edilmek istendigini, yurdun cesitli yerlerinden gelen cocuklarin cagdisi medrese egitimiyle beyinlerinin nasil yikandigini anlattilar.

'Goministlere, kafirlere ölüm...'

Oren halkinin ifadelerine gore kampa sikma basli kadinlar da geliyor. Kamplarin yonetimini ise taninmis Nurculardan Fethullah Gulen yurutuyor. Kadinlar geceleri kalmiyorlar kampta. Soruyoruz Orenlilere: ''Kampa giren oldu mu icinizde hic?'' Kampa giren yok simdiye dek Oren halki icinden. Salt AP'li Belediye Baskani Ibrahim Akcora girermis. Akcora, kampi finanse eden kisiler arasinda.

Genc, Yuksek Islam Enstitusu'nde okudugunu soyluyor. Kamp hakkinda bilgi veriyor. Kampin uc aylik oldugunu, on beser gun surecegini soyluyor.

Bizim bildigimiz kadariyla kamplar dinlenmek icin yaz tatillerinde deniz kiyilarina kurulur...

Egitim yapilacaksa gizli degil, herkese acik bir sekilde yapilir. Ataturk devrimleri ogretilir cocuklara. Dogadan soz edilir, spor yaptirilir.

Sagda solda takkeli cocuklar vardi. Cogu bizim geldigimizi gorunce takkelerini cikarmislardi. Simdi bes kisiydik. Neden sonra resim cekmek icin izin cikmisti. Ancak yuzunde bicak yarasi izi bulunan sinirli delikanli karsi cikiyordu fotograf cektirmeye. Gerekcesi ise soyleydi:

''Siz insanlari putlastirmak istiyorsunuz...''Evet aynen bunlari soyluyordu. Digerleri cekiniyorlardi kendisinden.

Konusuyoruz Orenlilerle... Notlarimizi oldugu gibi aktarmakta yarar var saniriz...

- Bizim gordugumuz kadariyla iki yuz kisi vardi kampta. Sizce ne kadar?

- Asagi yukari ayni.

- Sizinle iliskileri oluyor mu kampa gelenlerin?

- Cuma gunleri izinli oluyorlar. Gruplar halinde kahvelere geliyorlar. Cay iciyorlar birlikte. Hesabi, yasli bir kisi var, o oduyor...

- Konusuyorlar mi sizlerle?

- Hic konusmuyorlar?

- Kampa gelen cocuklarin gorunumu nasil sizce?

- Cogunlugu yoksul koylu cocuklari. Duydugumuza gore kimileri Kuran kursu, kimileri ilkokul ve ortaokul ogrencileri. Aralarinda lise ogrencileri de var.

- Imam hatipli yok mu?

- Elbet var.

Oren halkinin ifadelerine gore kampa sikma basli kadinlar da geliyor. Kamplarin yonetimini ise taninmis Nurculardan Fethullah Gulen yurutuyor. Kadinlar geceleri kalmiyorlar kampta.

Soruyoruz Orenlilere:

''Kampa giren oldu mu icinizde hic?''

Kampa giren yok simdiye dek Oren halki icinden. Salt AP'li Belediye Baskani Ibrahim Akcora girermis. Akcora, kampi finanse eden kisiler arasinda.

Turgutlu'dan Haci Osman Aykutlar ve Ali Riza Unlu. Aykutlar kiremit ve tugla fabrikasi sahibi. Turgutlu'da toprak iscilerinin direnise gectikleri fabrikalardan birisi Aykutlar'in. Grevci iscilerin uzerine ''Gomonistler, kafirler'' diye saldiran kisi. Ali Riza Unlu ise ciftci.

Neler oluyor kampta?

Kucuk ogrencilere medrese egitimi yaptiranlar, Ankara'dan, Konya'dan ve Istanbul'dan ozel yetistiriciler getirmisler.

Oren kampindan donerken cocuklar gormustuk derede yuzen. Kilavuzumuz derede yuzenlerin koyun cocuklari oldugunu soyledi ve ekledi ardindan.

''Goruyorsunuz kampa koyun cocuklarini bile sokmuyorlar...''

''Sen denemedin mi girmek icin?''

''Denedim denemesine. Gecen gun geldim, iceriye girmek istedim, sokmadilar. Bizim universitede okuyan arkadaslar kampa girmek icin bir kasa domates goturmusler...''

''Girebilmisler mi?''

''Nerede... Sokmamislar iceriye?..''

''Kamptan ses geliyor mu hic?''

''Surekli olarak ilahi sesleri geliyor. Kuran okuyorlar hep. Elbet ibadet yapilir. Ama bizde dere kenarlarina kamp kurularak degil. Bunlar Nur egitimi yapiyorlar. Ellerindeki kitaplar hep Said-i Nursi'nin kitaplari. Dikkat ettim, hepsi kapli kitaplarin, kagitlarla...''

''Gordugum cocugun kitabi da kapliydi...''

''Yasak degil mi boyle kamplar?''

''Kamp kurulablir. Ancak boyle dere kenarlarinda gozden irak yerlerde ilk kez goruyoruz. Nur egitimi yapildigina gore yasak olmasi gerekir.''

Aracin gidebilecegi kadar guzel bir yol...

Yigitler'den yukarilara tirmaniyoruz.

Kilavuzumuzun araci onde, biz arkada ilerliyoruz. Sagimiz ve solumuz cam ormanlariyla kapli. Kemalpasa'nin mesire yerlerinden birisi Yigitler koyu.

Bir viraji dondukten sonra bir arac yol ortasinda duruyordu. Basinda uc kisi vardi. Plakasi 45 DP 475 olan pikap Turgutlu'dan ''Uyar'' firmasina aitti.

Yaklastik aracin basindakilere. Arac su kaynatmisti. Aracin kampa gittigini hemen anladik. Iclerinden genc olani sordu:

''Kardesler nereye boyle?''

Kilavuzumuz hemen yanitladi:

''Kardesler madenci. Bu arada aricilik yapacaklar, yer ariyoruz. Siz kampa gidiyorsunuz sanirim?''

''Kampa yiyecek goturuyoruz...''

''Ne var kasalarda?''

''Zeytin...''

Biz, zaman kazanip kamptaki cocuklarin yardima gelmesini beklemek icin motor uzerine konusuyoruz. Sonra birlikte zeytin dolu kasalari indiriyoruz. Bu dizinin hazirlanmasina katkisi olan Tayyar Eraslan 'la birlikte bir kasayi yukleniyoruz.

Kasalarin bir kismini indirdikten sonra, on uc yaslarinda zayif kara-kuru bir cocuk yaklasiyor yanimiza.

Cocuga soruyorum, ''Kamptan mi geldin?'' diye. Cocuk basini salliyor, ''evet'' yanitini veriyor. Araci birlikte itiyoruz. Arac calisiyor ve uzaklasiyoruz. Simdi cocukla birlikteyiz. Foto muhabiri arkadasimiz gorunmeden teleyle calilarin arasindan resimlemeye calisiyor bizi...

''Adin ne senin?''

Kara gozleri oynuyor. Hic yabancilik cekmiyor. Bizi kamp yoneticilerinden sanmis olacak ki yanitladi hemen:

''Ali Acar...''

''Nerelisin?''

''Antalya'nin Serik ilcesinden.''

''Okula gittin mi hic?''

''Gittim... Besi bitirdim.''

''Baska okula?''

''Kuran okudum...''

''Burada dinleniyorsunuz degil mi?''

Birlikte yuruyoruz kucuk Ali Acar'la. Zeytin dolu kasalarin bir kismi yolun ortasinda. Arac tekrar gelip yukleyecek.

Ali'nin elinde bir kitap var. Nurculukla ilgili, Said-i Nursi 'nin bir kitabi. Kendi savunmasiyla ilgili bir kitap bu...

''Neler yapiyorsunuz kampta?''

''Nur kitaplari okuyoruz... Ilim ogreniyoruz...''

''Aferin sana...''

''Ilim ogrenip...''

Sustu. Kara gozleriyle bakindi saga sola.

''Sonra'' dedim. ''Ilim ogrendikten sonra n'apacaksiniz?''

Beyaz gomleginin yakasi kirliydi.

''Kafirleri oldurecegiz...''

''Kim bu kafirler?''

''Namaz kilmayanlar, acik sacik giyinenler. Onlar kafir hep. Hepsi kafir. Camileri kapatacaklar. Muslumanlari oldurecekler. Ama biz ilim ogrenince soracagiz hepsine...''

''Demek kampta bunlari ogreniyorsunuz?''

''Evet...''

Tam bu sirada bir baska cocuk gorundu. On bes yaslarinda, aydinlik yuzlu bir cocuktu bu...

''Selamunaleykum...''

Karsilik verdik:

''Aleykumselam.''

Gozuyle kim bunlar gibi isaret etti. Bizim yabanci olmadigimizi belirleyen bir hareket yapti Ali. Bunun uzerine buyuk olani yanimiza yaklasti ve sag elimizi iki eliyle avucladi.

Tam bu sirada pikap tekrar geriye donuyordu. Biz kampa yaklasmistik. Uc yuz metre kadar asagida dere kiyisinda cam agaclariyla ortulu bir vadideydi.

Yolun kenarinda ''Dikkat izinsiz girilmez'' yazili tabela vardi.

Sari renkli bir cadir. Yuze yakin, yaslari on iki ve on alti arasinda degisen cocuklar. Aralarinda sakalli ve delikanli caginda olanlarla orta yaslilar ve yaslilar da goruluyor. Cam agaclarini kendimize siper ettik. Uc yuzluk bir teleyle fotograflamaya calisiyoruz. Bulundugumuz yerin butunuyle ormanlik ve cam agaclariyla kapli, asagisinin ise cinar agaclariyla ortulu olusu, iyi fotograf cekme olanagi vermiyor.

Yerlere oturmuslar konusuyorlar aralarinda. Ya da biri konusuyor da digerleri dinliyor...

Tumunun beyaz takkeli olusu dikkatimizi cekiyor Oren'de oldugu gibi. Burasi dinlenme kampi degil. Gozden irakta, Turkiye'nin cesitli yerlerinden gelen kucuk cocuklarin egitildigi bir kamp.

Oren'de iki yuz, burada yuz ve Ahmetli'de yuz cocuk var. Bir kisinin gunluk giderinin yirmi lira oldugunu dusunursek, uc kampin gunluk giderinin sekiz bin lira oldugu gercegi cikar ortaya. Bir ayda ise uc kampin gideri 240 bin liradir. Uc ayda ise 720 bin lira gider olacaktir. Bu giderleri kimlerin karsiladigi biliniyor kuskusuz. Yetkililer gerekli sorusturmayi yapacak mi? Bunlari aciklayacak mi? Sanmiyoruz. Ama yine de bekliyoruz.

Simdi sabah oluyor... Cadirlarda kipirti basladi. Disariya cikanlar ellerinde ibriklerle caliliklarin arasinda kayboluyorlar.

Sabah kahvaltisi yine agaclarin arasinda. Su anda hic kimse gorunmuyor. Saatler ilerliyor... Az ileride bir golet var. Orada yuzmeye gidenler olacak mi diye beklemeye basliyoruz...

In cin yok bu daglarda... Hani adami kesseler kimse duymayacak.

Kirk yaslarinda bir adam, yaninda uc cocukla cinar agaclarinin arasindan siyrildi.

Tumunun ayaginda cizgili pijamalar var. Suya giriyorlar hemen. Yasli adam cocuklarin uzerine su atiyor. Oynuyorlar suyun icinde adam ve cocuklar...

Tekrar Yigitler'e donmek uzere yola cikiyoruz. Tam yol kavsagina geldigimizde bir genc battaniyesiyle ve valiziyle duruyor. Belli kampa gidecek. Biz aracimizi durduruyoruz.

''Kampa mi gideceksin?''

Bu sorumuzu yanitliyor ''evet'' diye. Belki kamptan geldigimizi dusunuyor. Aractan inip yanina yaklasiyoruz...

''Az once bir araba gitti, kacirmissin...''

Kacirdim gibisine basini salliyor. Zayif ve celimsiz biri. Elinde kapli bir kitap var. Kitabi bacaklarinin arasina sakliyor.

''Nerelisin?''

''Aydinliyim...''

Genc, Yuksek Islam Enstitusu'nde okudugunu soyluyor. Kamp hakkinda bilgi veriyor. Kampin uc aylik oldugunu, on beser gun surecegini soyluyor.

Bizim bildigimiz kadariyla kamplar dinlenmek icin yaz tatillerinde deniz kiyilarina kurulur... Egitim yapilacaksa gizli degil, herkese acik bir sekilde yapilir. Ataturk devrimleri ogretilir cocuklara. Dogadan soz edilir, spor yaptirilir.

Tekbir sesleriyle cinliyor ortalik. Evet, tekbir sesleriyle cinliyor dereboylari. Kucuk, yoksul koylu cocuklari Ataturk devrimlerine karsi, cagdisi bir egitimle yozlastiriliyor...

Yuzunde derince bicak yarasinin izi vardi. Soyle tepeden tirnaga uzun boylu suzdukten sonra gozlerini elimizdeki fotograf makinesine takti...

''Resim cekmek yasak...''

Sinirlenmisti. Kampa girmemizi saglayacak olan mektubu uzattik. Zarfi acti, mektubu okudu.

''Siz burada bekleyin...''

Emir emirdi. Hizli adimlarla yurudu. Biz beklemeye basladik.

''En fazla on dakika kalacaksiniz...''

Bes dakika sonra karsimiza dikildiginde sinirleri yatismamisti. Artik kamptan iceriye girmistik.

Sagda solda takkeli cocuklar vardi. Cogu bizim geldigimizi gorunce takkelerini cikarmislardi.

Simdi bes kisiydik. Neden sonra resim cekmek icin izin cikmisti. Ancak yuzunde bicak yarasi izi bulunan sinirli delikanli karsi cikiyordu fotograf cektirmeye. Gerekcesi ise soyleydi:

''Siz insanlari putlastirmak istiyorsunuz...''

Evet aynen bunlari soyluyordu. Digerleri cekiniyorlardi kendisinden. Izmir Yuksek Islam Enstitusu ogrencisi oldugunu sonradan ogrendigimiz sinirli delikanli, ayni zamanda kampin mudurlugunu yapiyor, ara sira elini beline atarak tabanca tasidigini gostermek istiyordu.

Ucuncu Bolum
24.06.99

'Islam mucahitleri yetisecek'

Her taraf yemyesildi.  Asagilarda Akcay, deniz, kum ve gunesle butunlesiyordu. Saskinligimiz  gecmemisti... Daglara kamplar kurulmustu 1975 Turkiyesi'nde. Gozlerden irak, iceriye girmemizin izine bagli oldugu kamplar. Cocuklar gelmislerdi,  yoksul koylu cocuklari. Yaslari on iki ve on bes arasinda olan cocuklar, bizim cocuklarimiz.

Beyinleri yikaniyor ve cagdisi bir egitimle yozlastirilmak isteniyorlardi. Insanlari kotulukten kurtaracaklarmis
sozumona. Said-i Nursi adli bir sapigin kitaplariyla bu kamplarda Nur egitiminden baska bir sey yapilmiyordu.
Suudi Arabistan'da irtica kamplari kuruluyor. Turkiye'de buna benzer kamplar kurulmaya baslanmisti...

Resim cektirmenin putlastirma oldugunu soyleyen delikanli, Ataturk devrimlerini, uygarligi ve her seyi kenara itmis, Said-i Nursi'nin kitabiyla dogrulugu arar olmustu... Ama o kucuk yavrularin ne gunahi vardi? Beyaz takkeli, bizleri gorunce cil yavrusu gibi dagilan, tekbir getiren ve ilahiler soyleyen cocuklar geciyor gozlerimizin onunden...

Adi Vehbi Yildiz 'di. Kendi deyisiyle Kazdagi eteklerinde kurulan bu kampta kucuk yastaki cocuklar egitiliyordu. Egitimin adi yoktu. Ama Vehbi Yildiz'in elinde Said-i Nursi'nin ''Nur'un Ilk Kapisi'' adli yapiti vardi. Kamplarin duzenleyicisi nurcu vaiz Fethullah Gulen'di...

Birkac kare resim cektirme izninden sonra konusmaya basladik. Sozu gecer kisiden aldigimiz mektupta ''Cumhuriyet muhabiri'' degil, bir baska gazetenin muhabiri oldugumuz yazilmisti. Kamplariyla ilgili ovgu dolu bir roportaj yapacagimiz yazilmisti mektupta.

Sorduk adini soylemeyen biyikli olanina ''Neler yapiliyor kampta'' diye. Bir sure dusundu, sonra anlatmaya basladi:

''Ahlak dersi veriyoruz. Insanlarin kotuluklerden kurtulmasini istiyoruz.''

''Nasil olacak bu kurtulus?''

''Kamplarin sayisini cogaltarak. Kazdagi'nda uc kampimiz var. Gelecek yil sayilarini bese ona cikarmak istiyoruz...''

''Kamplarin sayisi cogaldikca insanlar kotulukten kurtulacak diyorsunuz?''

''Evet oyle... Buradaki kamplarda Islam mucahitleri yetisecek...''

''Bir siyasal partiyle iliskiniz var mi?''

''Hicbir siyasal partiyle iliskimiz yok. Ama dusuncelerimiz var. Her sey Islam icin olacak...''

''Kac ay suruyor kamp?''

''On beser gunluk devreler halinde... Uc ay surelidir kampimiz...''

''Kamplari toplumdan uzak yerlerde secmenizin nedeni?''

''Kamplar insanlarin arasinda kurulmaz...''

Konustukca Vehbi Yildiz'in tedirginligi artiyordu. Bir kez kuskulanmisti bizden. Aklindan ''acaba'' sozcugunun gectigi her hareketiyle belli oluyordu.

Bu arada tedirginlik duymayan biyikli genc, karsi cadiri isaret edip ''Orasi yemekhane'' dedi.

Ayaga kalktik, yemek cadirina dogru yurumeye basladik. Cinar agaclarinin arkasinda kucuk cocuklar korkuyla bizleri izliyorlardi. Saklaniyorlardi daha acikcasi bizden. Cadirdan iceriye girdik. Tahtanin uzerine nobet cizelgesi yazilmisti. Yesil renkte plastik tabaklar, bardaklar ve surahiler vardi. Her seyin rengi yesil olarak secilmisti nedense.

''Nobet tutmak gerekli mi?''

''Elbet gerekli... Kim giriyor kim cikiyor bilmek icin...''

''Herkes girmiyor mu kampa?''

''Girmiyor. Bu mektubu getirmeseydiniz siz de giremezdiniz.''

''Sizce ne sakincasi olur girerlerse?''

''Cesitli sakincalari vardir. Bizden olmayan giremez.''

Boyle surup gitti konusmamiz. Cadirdan cikarken bir kitap paketi gorduk. Daha yeni gelmis olacak ki acilmamisti. Az sonra kamptan ayrildik ve Kazdagi eteklerinden Kizilkeceli Koyu'ne dogru inmeye basladik... Her taraf yemyesildi. Asagilarda Akcay, deniz, kum ve gunesle butunlesiyordu. Saskinligimiz gecmemisti... Daglara kamplar kurulmustu 1975 Turkiyesi'nde. Gozlerden irak, iceriye girmemizin izine bagli oldugu kamplar. Cocuklar gelmislerdi, yoksul koylu cocuklari. Yaslari on iki ve on bes arasinda olan cocuklar, bizim cocuklarimiz. Beyinleri yikaniyor ve cagdisi bir egitimle yozlastirilmak isteniyorlardi.

Insanlari kotulukten kurtaracaklarmis sozumona. Said-i Nursi adli bir sapigin kitaplariyla bu kamplarda Nur egitiminden baska bir sey yapilmiyordu.

Suudi Arabistan'da irtica kamplari kuruluyor. Simdi Turkiye'de buna benzer kamplar kurulmaya baslanmisti...
Acaba yapilmak istenen neydi?

Resim cektirmenin putlastirma oldugunu soyleyen delikanli, Ataturk devrimlerini, uygarligi ve her seyi kenara itmis, Said-i Nursi'nin kitabiyla dogrulugu arar olmustu... Ama o kucuk yavrularin ne gunahi vardi? Beyaz takkeli, bizleri gorunce cil yavrusu gibi dagilan, tekbir getiren ve ilahiler soyleyen cocuklar geciyor gozlerimizin onunden... Evet kamplar kuruldu daglara. Bu kamplarda nur egitimleri yapiliyor. Biz ilgilileri uyariyoruz. 

(8 Temmuz 1975, Cumhuriyet)

Kamplara baskin yapildi

Daglara kamplar kurulmustu ve bu kamplarda Nur egitimi yapiliyordu. Evlerinde uc kitap bulundu diye gozaltina alinan ilerici ve devrimci aydinlari animsadim. Gordugum tuyler urpertici tablodan siyrilamamistim ki gazetenin telefonu caldi. Edremit'ten ariyorlardi beni.

Telefonda arayan dost soyle sesleniyordu:

''Kazdagi kampi basildi ve cok sayida Nur kitaplari bulundu...''

Gunlerden 8 Temmuz 1975 Sali. Gazetem Cumhuriyet'te yayimlanan ''Daglara Kamplar Kuruldu'' dizi yazimin
sonuncusu olan Kazdagi kamplarini anlattigim gun. Birdenbire rahatladim. Cunku dizi yazimla birlikte sagci basin karsi bir yayina girismisti. Cogu gazeteci arkadaslarim ise boyle bir olayin olamayacagi savindaydilar.

Edremit'e gitmeye hazirlanirken Devlet Guvenlik Mahkemesi Savciligi din kamplarinin kurulu bulundugu yerlerdeki savciliklara bir yazi gondererek baskinlar yapilmasini istiyordu.

Ayni gun Edremit ve Kemalpasa yoresinde izlenimlerimi soyle aktardim gazeteme:

''Daglarda kurulan ve 'din egitimi' yapilan Kazdagi'ndaki kampa baskin duzenleyen Edremit Savciligi, Said-i Nursi'ye ait uc sandik dolusu kitap, iki teyp ve bir sandik teyp bandi ele gecirmistir. Kampta Nur egitimi yaptirdigi ileri surulen 13 kisi ile yaslari 12-15 arasinda degisen 50 kadar cocuk da bulunmustur.

Kazdagi'ndaki din kamplarina yapilan baskin Izmir Devlet Guvenlik Mahkemesi'nin Edremit Savciligi'na yaptigi basvuru uzerine gerceklestirilmistir. Devlet Guvenlik Mahkemesi ayrica ozellikle Ege yoresindeki din kamplarinin kurulu bulundugu yerlerdeki savciliklara da baskin duzenlenmesi icin talimat vermistir.

Edremit Savciligi Devlet Guvenlik Mahkemesi'nin basvurusu uzerine Kazdagi eteklerindeki din kampina jandarmalarla bir baskin duzenlemistir."

Baskin sirasinda kampta bulunan ve Nurculuk egitimi yaptirdiklari ileri surulen Ege Universitesi Kimya Bolumu
asistanlarindan Muzaffer Ayvaz, Edremit'in zengin isadamlarindan zeytinyagi tuccari Haci Arif Cagan, Avcilar
koyu esrafindan Haci Mehmet Ambarli ve adlari aciklanmayan 10 kisi yakalandiktan sonra gozaltina
alinmislardir.

Jandarmanin yaptigi baskin sirasinda yaslari 12-15 arasinda degisen 50 cocuk da ele gecirilmistir. Savcilik bu cocuklarin kamplarda nasil egitim gorduklerini, kendilerine neler ogretildigi konularinda ifadelerine basvurmustur.

Kazdagi'ndaki kamptan Edremit'e getirilen ve gozaltina alinan Nurculuk saniklari ile ilgili olarak yetkililer aciklama yapmaktan kacinmaktadirlar.

Edremit Kaymakami Cahit Ertan bolgesinde meydana gelen olaylardan once haberi olmadigini soylemis, daha sonra da bu konuda bir aciklama yapilacagini bildirmistir. Ilgililer sorusturmanin surdugunu belirtmektedirler.

Ote yandan, olayin duyulmasi uzerine Belediye Baskani Osman Arikan, AP ilce baskani ve halktan bazi kisiler
Adliye'ye gelerek gozaltina alinanlarin durumu hakkinda bilgi almak istemislerdir.

Bu arada, Turgutlu Cumhuriyet Savciligi da Yigitler ve Oren kampini yonettigi ileri surulen tugla fabrikatoru Osman Aykut'un evine ve fabrikasina duzenledigi baskin sonunda Said-i Nursi'ye ait 45 kitap ele gecirilmistir.

Kemalpasa Savciligi da kampin yoneticilerinden oldugu belirtilen Fethullah Gulen ve Ali Ihsan Ozen'i aramaya
baslamistir.

Bu arada Devlet Guvenlik Mahkemesi istenilen bilgileri Savci Edip Ozyoruk'e verdi. Ozyoruk, saniklar hakkinda Turk Ceza Kanunu'nun 163. maddesince dava acilacagini soyledi. Bu aciklamasi gazetelerde cikinca sagci basin basladi tekrar yaygaraya. Kazdagi kampi basildiktan sonra Oren kampi aninda dagitilmistir. Acaba neden baskin yapilmadan dagitilmistir?

Evet simdi bunun nedenini aciklayalim:

Milli Egitim Bakani AP'li Ali Naili Erdem'in ilcesi, Oren bucagina on kilometre otede bulunan Kemalpasa'dir.

Oren yemyesil sirin bir bucaktir. Izmir - Ankara eski asfaltinin girisinde yuce cam agaclari altinda insanlar gorunsunuz gunes devrildikten sonra. Gunun diger saatlerinde iskemleler bombostur.

Amac: Seriat Devleti...

 Icisleri Bakani Haldun Mentesoglu'nun secim  cevresi olan Karabogurtlen, Koycegiz ve Fethiye, Nurcular  ile Suleymancilarin rahatlikla yayildiklari bir bolge. Isparta,  Elmali, Konya, Akseki'den gelerek gezgin esnaf kimligi  ile bu yoreye yayilan Nurcular  ve Suleymancilar iki ayri seriatci grup, ama hedefleri  ayni. Her ikisinin de birlestikleri nokta: ''Seriat devleti.''

Mugla yoresinde Suleymancilar isi iyice azitmislar. Kendilerine karsi cikanlara dayak atiyorlar, hatta ates
ediyorlar. Ancak kendileri yapmiyor bu isi. Kiralik katillere bol para vererek, ulasmak istedikleri hedefi
engellemek isteyenleri susturmak istiyorlar... Ataturkcu Gulcami Imami Osman Orhun, savas acmis
Suleymancilara karsi... Yillardir suruyor bu savas....

Cunku Oren'in insanlari yasamlarini toprakta surdururler.

Ova verimlidir. Tutun, pamuk, bugday, sebze ve meyve tarimi birlikte yurutulur. Tutucu bir bucak degildir ama kimi etkenler nedeniyle yerel secimleri AP kazanmistir. AP'li Belediye Baskani Ibrahim Akcora Nur kampinin kuruldugu alani kendisi duzenlemistir. Kampi yoneten Fethullah Gulen ve Turgutlulu tugla fabrikatoru Haci Osman Aykut'la yakin iliskisi vardir Akcora'nin. Tugla fabrikatoru Haci Osman Aykut isci haklarina karsi cikan, Cimse-Is'in Turgutlu'da kiremit fabrikalarinda surdurdugu eylemi kiran, kiralik lumpenleri iscilerin uzerine saldirtan kisidir. Evet, iscilere bir kurusu bile cok goren Haci Aykut ''Oren Nur kampi'' icin gunde iki bin
lirayi elden cikaracak kadar eli acik kisi(!). Kamplarin doksan gun sureli oldugunu dusunursek 180 bin lira harciyor Haci Aykut, Turkiye Cumhuriyeti'nin temeline dinamit koymak, ozledigi cagdisi medrese egitimini gerceklestirmek ve seriat duzenini kurmak icin.

Yil 1975... 1930 Seyh Esat olayindan bu yana tam 45 yil gecmis... Biz bu satirlari yazdigimizda Haci Aykut'un evine polis baskini yapilmis, kendisi Devlet Guvenlik Mahkemesi'ne getirilmis ifade veriyordu. Cunku evinde Said-i Nursi 'ye ait elliyi askin yasak kitap ele gecirilmisti. Oren'i dolastik dun. Kamp dagilmisti. Koyluler, kamp yoneticilerinin cadirlari bir kamyona yukleyip kactiklarini soylediler bize. Hicbir iz birakmadan dagitilmisti Oren Nur kampi. Herhalde iyi saatte olsunlar gelmislerdi ve cadirlari yukleyip gitmislerdi. Devlet Guvenlik Mahkemesi'nin 6 Temmuz 1975 gunu aldigi arama karari diger kamp kurulu bolgelerde savcilarca uygulanirken, Kemalpasa Cumhuriyet Savciligi arama islemini bir gun sonraya birakiyordu nedense. Iste o iyi saatte olsunlar bu bir gunluk sureden yararlanmasini biliyorlardi. Ilerici ve devrimci ogretmenlerin kiyimcibasisi Milli Egitim Bakani Ali Naili Erdem 'in ilcesi Izmir Kemalpasa'nin on kilometre otesinde cagdisi bir egitim yapiliyor, Turkiye Cumhuriyeti'nin temeline dinamit konulmak icin orada planlar hazirlaniyordu.

Turkiye Cumhuriyeti'nin kiyimcibasi Milli Egitim Bakani, yurtsever ogretmenlerle ugrastigindan oturu bu gercegi bildigi ve gordugu halde Nurculara goz yumuyordu.

Evet, Oren Nur kampi basilmiyordu iste bu nedenle. Ama yirmi kilometre otede Yigitler kampi basiliyor, Said-i Nursi'ye ait yuzlerce yasak kitap ele geciriliyordu. Bu arada on kisi Devlet Guvenlik Mahkemesi'ne getiriliyor, bunlardan salt bir kisi tutuklaniyordu. Bir gun sonra ise kamplarin tekrar acildigi haberi geliyordu bize.

TRT Izmir Haber Merkezi Nur kamplarina yapilan baskinlari, ele gecirilen yasak kitaplari ve saniklarin DGM'ye verildiklerini geciyor. Ama nedense Ankara bu haberi bultene koymuyordu. Isin ilgincligi MSP'li Adalet ve Icisleri Bakani'nin emriyle yeniden acilan kamplarda cagdisi egitime, korpe ve yoksul koy cocuklarinin kafalarina Ataturk ilkelerine karsi eylem girisimi yeniden islenmeye baslaniyordu... (12 Agustos 1975 ''Cumhuriyet'')

Yil 1970, ocak ayinin ortalari...

Genc adam, uzuntuluydu. Kesik kesik konusmaya basladi:

''Ne kadar ilginc degil mi, Basbakan Suleyman Demirel 'in Islamkoyu'ne cok yakin uzaklikta bulunan Kuleonu Koyu'ne yapilan jandarma baskini sonunda ikinci gizli Nurculuk okulu ortaya cikiyor ve 15 kisi tutuklaniyordu...''

''Ilginc'' dedim gencin bu konusmasi karsisinda...

O sustu...

''Ama bu konu uzerinde durmaya gelmedik aslinda. Nurcular ve Suleymancilar, yorede birkac kisiye saldirida
bulunmuslar...''

Bu kez yanit verdi: ''Fethiye uygar bir ilcedir. Benim cocuklugumda cenazeler bando ile kalkardi. Ama cirkin
politikacilar sirf oy kaygisiyla guzelim ilcemizi rezil ettiler. Biz devrimciler, asla izin vermeyecegiz bundan boyle... 1968 tutun piyasasi buna ornektir. Gerekirse ayni sekilde davraniriz Nurculara, Suleymancilara.''

''Kisaca anlatir misiniz bu olayi...''

''Bilinen bir sey bu. 1968 yilinda tutun ureticisi koyluler ile birleserek cember sakalli Nurculari zorla berberlere soktuk ve tiras ettirdik. Kimisi korkudan denize atti kendini. Sonra Adapazari'na ve Istanbul'a goc ettiler.''

Nurcular ve Suleymancilar

Icisleri Bakani Haldun Mentesoglu' nun secim cevresi olan Karabogurtlen, Koycegiz ve Fethiye, Nurcular ile
Suleymancilarin rahatlikla yayildiklari bir bolge. Isparta, Elmali, Konya, Akseki'den gelerek gezgin esnaf kimligi ile bu yoreye yayilan Nurcular ve Suleymancilar iki ayri seriatci grup, ama hedefleri ayni. Her ikisinin de birlestikleri nokta: ''Seriat devleti.''

Nurcular ve Suleymancilar salt bu yorede yayilmiyorlar. Denizli, Manisa, Usak, Balikesir, Antalya ve Canakkale'de sayilari her gecen gun artiyor. Ancak yeni yerlestikleri Mugla cevresinde ayri bir ozellikleri var. Kendilerine karsi cikanlara tuzak kuruyorlar, kursun yagmuruna tutuyorlar... Fakat Ataturk devrimlerinin savunucusu din adamlari, ogretmenler ve koyluler yilmiyorlar bundan. Nereden yakalarlarsa birakmiyorlar peslerini. Iste bundan oturu ilcede sayilari daha az.

Katillere adam vurduruyorlar

Mugla yoresinde Suleymancilar isi iyice azitmislar. Kendilerine karsi cikanlara dayak atiyorlar, hatta ates ediyorlar. Ancak kendileri yapmiyor bu isi. Kiralik katillere bol para vererek, ulasmak istedikleri hedefi engellemek isteyenleri susturmak istiyorlar...

Fethiye'nin Gulcami Imami Osman Orhun , Suleymancilarin hismina ugrayanlardan biri. Ataturkcu genc imam, savas acmis Suleymancilara karsi... Yillardir suruyor bu savas...

Imam Osman Orhun'a 20 Eylul 1970 gunu haber salmis Suleymancilar... ''Gavur hoca ayagini denk alsin, yoksa defterini durdurecegiz'' gibi laflar etmisler. Gulup gecmis genc imam bu sozlere. Hatta, ''Gelecekleri varsa gorecekleri de vardir'' diye cevap vermis. ''Bunlarin koku kazinana kadar surecek bu kavga... Ataturk devrimlerine uzanan sapik eller kirilacaktir.''

''Nasil oldu sizi oldurmek istemeleri?''

''Daha onceden haber saldilar. Ama umursamadim ben. 28 Eylul 1970 gunu saat 20.30'da camiden cikmis evime gidiyordum. Cevrede kimseler yoktu. Silah sesleri ile birlikte kendimi attim yere. Kursunlar yanimdan geciyordu, oldugum yerde kaldim. Bir sure sonra kalktim. Kiralik katil beni oldu zannederek patronlarina haber vermeye gitmisti.''

''Pusu kurdular oyleyse?''

''Evet, pusu kurdular. Yolumu gozlediler. Camiden cikisimi izlediler.''

''Sonra polise basvurdunuz.''

''Beni oldurmek isteyen genci tespit ettim sonra. Gecen yil oldurulen bir eskiyanin kardesi idi. Kandirmislar kendisini herhalde.''

''Kabul etti mi sizin tespit ettiginiz genc, oldurmek istedigini?''

''Etmedi tabii.''

''Nasil calisiyorlar yorede Suleymancilar?''

''Orumcek agi gibi sariyorlar her yeri. Izinli izinsiz tum Kuran kurslarini ellerine gecirmislerdir bugun Turkiye'de. Ileride buyuk tehlike olacaklardir.''

''Mugla yoresi nasil?''

''Fethiye'nin tum koylerindeki Kuran kurslari onlarin elinde. Fethiye merkezindeki dahil. Sapik fikirlerini korpe kafalara sokmak istiyorlar. Bunun yani sira saf vatandaslari avliyorlar.''

''Sonra karsi cikanlari yok etmek istiyorlar.''

''Elbet... Iste ben; arkadasim Ramazan Ozdemir buna ornektir. Ramazan'i dovduler.''

''Bir konuyu ogrenmek istiyorum. Maddi olanaklari nasil Suleymancilarin?''

''Kurban Bayrami'nda deri topluyorlar. Topladiklari derileri satip kiralik katil tutuyorlar.''

Ogretmenlere baski...

Bugun cogu koyde dogru durust ilkokul yokken Kuran kurslari mevcuttur. Din maskesi altinda Ataturk
devrimlerinin dusmanligini rahatlikla yapmaktadirlar. Koylulerin dini duygularini somuren sapik fikirli kisiler,
birtakim politikacilardan da yardim gormektedirler. Ornegin pek cok Nurcu ve Suleymanci bugun politikanin
icindedir. Oy kaygisiyla her sey mubah sayilmaktadir.

Nurcular ve Suleymancilarin koylerdeki en buyuk engelleri, ogretmenler. Bugun cogu koyde dogru durust ilkokul yokken Kuran kurslari mevcuttur. Din maskesi altinda Ataturk devrimlerinin dusmanligini rahatlikla yapmaktadirlar. Koylulerin dini duygularini somuren sapik fikirli kisiler, birtakim politikacilardan da yardim gormektedirler. Ornegin pek cok Nurcu ve Suleymanci bugun politikanin icindedir. Oy kaygisiyla her sey mubah sayilmaktadir. Nurcularin ve Suleymancilarin ellerindeki silah ise ''din dusmani'' sozcugudur. Mugla yoresinde kendileriyle gorustugumuz pek cok ogretmen, hayatlarinin tehlikede oldugunu soyledi.

Adini aciklayamayacagimiz bir ogretmen ise su ilginc olayi anlatti: ''Bir gun ilkokul 2. sinifta okuyan bir ogrencim, bana Said-i Nursi' yi taniyip tanimadigimi sordu. Ben de kendisine sana kim ogretti bu soruyu dedim? Cunku 8 yasindaki bir cocugun boyle bir soru sormasinin altinda bazi gercekler vardi. Sorusturdum ve ogrendim. Ogrencim yazin Nur okuluna devam edermis.''

Bir baska ogretmenin anisi da soyle: ''Koyun genclerinden birisi bana, Hoca Eefendi biz bir gun sehre inecegiz. Inisimiz cuma gunu olacak ve her yeri altust edecegiz, dedi. Biraz sikistirdim genci. Meger Suleymancilar kandirmis. Suleymancilarin tek amaci bir gun topluca eyleme gecmek.''

Mudur vuruluyor

8 Ocak 1971 Cuma...

Koycegiz Lisesi Muduru Nevzat Avci , ogretmen esiyle birlikte cikti evinden, okula geldi ve ogretmenler odasina girdi. Ogretmen arkadaslariyla birlikte her zaman oldugu gibi bir sure konustu, isteklerini saptadi ve odasina girdi. Gazeteleri gozden gecirdi, cayini icti...

1/C sinifinda cografya dersi vardi. Zille birlikte odasindan cikti, koridorda yurumeye basladi. Gurultu yapan siniflari kontrol etti... Bir anda gozu bahcede tek basina dolasan bir ogrenciye takildi...

Tanimisti bu ogrenciyi. Bu yil gelmisti. Lise birinci sinifta iki yillik ogrenciydi. Kendi halinde kimseyle konusmayan bir cocuktu. Gecen yil Mugla Lisesi'nde okumus, sinifta kalmisti.

''Celal gelsene buraya...'' diye bagirdi Mudur Nevzat Avci. Celal hic umursamadi, duymazliktan geldi. Mudur bu kez belki duymamistir dusuncesiyle bir kez daha cagirdi... Ogrenci cevap verdi bunun uzerine:

''Ne var be...''

''Gel bakayim, buraya...''

Lise birinci sinif ogrencisi Celal Irfan agir adimlarla mudure dogru yaklasti, sonra giris kapisindan koridora cikti...

''Neyin var oglum senin?''

''Sana ne.''

''Neden dersine girmedin?''

''Girmezsem ne olacak?''

''Zayif dersin mi var?''

''Sana ne.''

Olayin bundan sonra gelisimini Mudur Nevzat Avci'dan dinleyelim:

''Celal Irfan'a hic cevap vermedim. Belki cani bir seye sikilmis diye dusundum. Fakat gucume gitmisti, bana boyle davranmasi. 14 yillik meslek hayatimda ilk kez boyle bir olayla karsilasiyordum...''

''Sizinle konusurken disaridaki gibi sakin miydi?''

''Gayet sakindi, sadece gozleri donuktu, ama suphelenmistim...''

''Sonra?''

''Odama gittim. Masama oturup dusunmeye basladim. Acaba ailevi durumu bozuk bir ogrenci mi diye. Sonra not defterimi cikarip karistirmaya basladim. Bir anda kapi acildi ve Celal Irfan iceri girdi. Elinde tabanca vardi. Sadece silah sesini duydum. O elinde silah, gozlerimin icine bakiyordu. Kendimi siktim ama ayaklarim kesilmis, vucudumu sicaklik kaplamisti. Kendimi koltuga biraktim. Gozlerimle 'Yapma Celal' diyordum. Gozlerimi actigim zaman Mugla Devlet Hastanesi'ndeydim. Kursun boynuma isabet etmis, omuz kemigimi parcalamisti...''

Celal Irfan, muduru oldurdugunu sanarak tekrar koridora cikmisti. Bu sirada ogretmen Nurtan Atilmis olaydan habersiz olarak mudurun odasina girmis. Mudur koltugunda oturdugu icin hicbir seyi fark edememis, sonra disari cikmis. Bahcede Celal Irfan'i gormus.

Ogretmen Nurtan Atilmis'i dinleyelim simdi de:

''Elinde silah vardi Celal'in. Tetige dokundu. Fakat ates almadi. Bir daha cekti tetigi, yine ates almadi. Ben bu zaman icinde cesmenin arkasina attim kendimi. Bir ogretmen arkadas tabancanin ateslemedigini gorunce uzerine atiliyor Celal'in. Boylece yakaliyor ogrenciyi.''

''Nasil taniyordunuz Celal'i?''

''Uslu ogrencilerden biriydi Celal, kendi halindeydi. Okulda dort sakin ogrenci gosterin deseniz, birisi Celal'dir derim...''

''Celal Irfan'in Nurcu oldugu soyleniyor. Sizin bilginiz var mi bundan? Ornegin din dersi ogretmeni Necati Sunguroglu' na Said-i Nursi'ye ait bazi seyler sormus...''

Diger ogretmenler Omer Bilici ve Izzet Akgul de katildilar konusmamiza. Hepsi Celal'in birkac gun once din dersi ogretmenine Said-i Nursi'nin kitaplari konusunda soru sordugunu, Necati Sunguroglu'nun da ''Birak su sapik adami'' dedigini dogruladi.

Olay, Koycegiz'de nefretle karsilanmis, Koycegizliler bu konuda su bilgiyi verdiler bize:

''Celal Irfan'in ailesi Nurcudur. Celal olay gecesi sabaha kadar Said-i Nursi'nin kitaplarini okumus ve sabahleyin namaz kilip okula gitmis... Kendisinin sapik fikirlere kapildigini biliyorduk...''

Celal Irfan'in sinif arkadaslari da Celal'in Nurcular tarafindan kandirildigini soylediler. Ayni siniftan bir ogrenci ise ''Celal bazi gunler kendi kendine konusurdu. Bir defa bana Nurcu oldugunu uzun uzun anlatti'' dedi...

Olaydan sonra tevkif edilen 17 yasindaki Celal Irfan su anda Mugla Devlet Hastanesi'nde. Koycegiz Cezaevi'nde intihara kalkistigi icin kaldirildi Celal hastaneye... Keskiyle bogazini kesti ve olumun esiginden dondu. Nicin intihara kalkistigini kimse bilmiyor. Ancak cezaevindeki tutuklular bunu soyle anlatmislar:

''Olay gecesi ve daha onceki geceler yatagindan sicriyordu Celal. Her defasinda ' Kizlar geliyor... Kizlar geliyor... Cekilin oldurecekler kizlar beni. Ciplak geliyor' diye bagirip agliyordu. Olay gecesi ayni seyleri sayikladi ve intihara kalkisti...''

Celal Irfan'in koma halinde kaldirildigi hastanede bogazi dikildi. Ikinci bir intihara kalkistigi takdirde kurtulmasi olanaksiz. Hastanede her gece ayni sekilde sayikliyor...

Celal Irfan'in yaraladigi Lise Muduru Nevzat Avci, halen Izmir Devlet Hastanesi'nde tedavi altinda. Celal Irfan'in intihara kalkistigini kendisine anlattigim zaman cok uzuldu. Bu gencin topluma kazandirilmasini istedi.

''Celal'in babasi ciftciymis...'' dedim.

''Cok fakir bir aile, biliyorum.''

''Celal'le daha once aranizda bir sey gecti mi?''

''En ufacik bir olay gecmedi...''

Koycegiz'de de sorduk sorusturduk, ayni seyi duyduk. Lise muduru ile ogrenci arasinda hicbir olay gecmemis.

O zaman niye yapti bu isi Celal...

Sadece bir gece once Nur risaleleri okuyup namaz kilmis... Kendi kendisine konusur, kizlardan kacan bir tipmis...

Nicin oldurmek istedi oyleyse lise mudurunu Celal?

Henuz aydinliga kavusmadi... Ileride bu isteki gizli elleri ortaya cikaracaktir Turk hakimleri...

Bize kalirsa asil suclular ortada dolasiyor deriz. Turkiye Cumhuriyeti'nin Icisleri Bakani'nin ulkesidir Koycegiz... Karabogurtlen, Dalaman ve Fethiye secim yoresidir...

Karabogurtlen'de kum gibi kaynamaktadir Nurcular...

Suleymancilar, Mugla yoresinde olum sacmaktadirlar. Daha gecenlerde Koycegiz'in Dovusbelen koyunde genclerle Nurcular silahli catisma yapmislar, sonunda koyun gencleri kovalamislar Nurculari...

Icisleri Bakani Sayin Haldun Mentesoglu , secim bolgenizden soyle sesleniyor hemserileriniz:

''Biz, polisin sadece universite yurtlarini basmasini okuyoruz gazetelerden. Bugun polisin yapamadigini halk yapiyor Mugla yoresinde. Biz Ataturk devrimlerinin bekcisi olarak sonuna dek surdurecegiz kavgayi. Ama polisin de bize yardimci olmasinin zorunluluguna inaniyoruz. Size son bir defa durumu iletiyoruz.''

Tarikat liselerinde beyinler yikaniyor

Turkiye'deki en yaygin ve etkili tarikatlardan biri olan Fethullahcilar, ilkokulu bitirenler arasindan sectikleri gencleri kendi ''ozel'' liselerinde egiterek universiteye hazirliyorlar. ''Fethullahcilar''in denetledigi liseler, universite giris sinavlarinda genellikle ''tulum cikaran okullar'' olarak dikkati cekiyorlar. Derlenen bilgilere gore, gelecegin Fethullahci kadrolarini yetistirmek amaciyla ilkokul sonrasi alip universiteye kadar egittikleri cocuklari Bursa'da ''Ozel Nilufer Lisesi'', Istanbul'da ''Fatih Erkek Lisesi'', Ankara'da ''Ozel Samanyolu Lisesi'', Izmir'de ''Ozel Yamanlar Lisesi'' ve Van'da ''Ozel Serhat Lisesi''nde yetistiriyorlar.

Yil: 1993... Ay: Agustos.. Cumhuriyet'ten Gunduz Imsir, Ahmet Sik ve Levent Gencelli, ''Fethullah Okullari'' ni
gundeme getirdi... Acaba diger gazeteler ne yapiyorlardi?

Sustular...

Iste 6 yil once olup bitenler...

Fethullahcilar ilkokul mezunlari arasindan sectikleri ogrencileri, kendi denetimlerindeki Nilufer, Fatih Erkek, Samanyolu, Yamanlar ve Serhat adli ozel liselerde egiterek universiteye hazirliyor.

Tarikat liseleri

Turkiye'deki en yaygin ve etkili tarikatlardan biri olan Fethullahcilar, ilkokulu bitirenler arasindan sectikleri gencleri kendi ''ozel'' liselerinde egiterek universiteye hazirliyorlar. ''Fethullahcilar'' in denetledigi liseler, universite giris sinavlarinda genellikle ''tulum cikaran okullar'' olarak dikkati cekiyorlar.

Derlenen bilgilere gore, gelecegin Fethullahci kadrolarini yetistirmek amaciyla ilkokul sonrasi alip universiteye kadar egittikleri cocuklari Bursa'da ''Ozel Nilufer Lisesi'' , Istanbul'da ''Fatih Erkek Lisesi'' , Ankara'da ''Ozel Samanyolu Lisesi'' , Izmir'de ''Ozel Yamanlar Lisesi'' ve Van'da ''Ozel Serhat Lisesi'' nde yetistiriyorlar. Egitim kurumlarini kullanarak gelecegin devlet yoneticilerini kendi yandaslari kanaliyla ele gecirmeye yonelen bu cok yonlu ve uzun erimli ''strateji'' nin destekcilerinden birinin kuruculari arasinda ''unlu'' gazeteci Fehmi Koru 'nun da bulundugu Ensar Vakfi oldugu soyleniyor.

Bir tur ''ozel imam-hatip lisesi'' niteligini tasidigi ileri surulen bu egitim kurumlarinda ogrenciler, normal ortaokul ve lise derslerinin yani sira yogun bir din egitimi de goruyorlar. Bu okullardaki cocuklarin gerek yatacaklari ogrenci yurtlari, gerekse yaz tatilleri, ayni seriatci gucler tarafindan orgutleniyor.

Ogrenciler, genellikle bu okullara ait pansiyonlarda ya da ayni tarikata bagli kisilere ait ogrenci yurtlarinda kaliyorlar. Yaz tatillerinde de bu ogrencilerin biraz ''tatil'' , daha cok da ''dinsel egitim'' yaptiklari yaz kamplari kuruluyor.

Cumhuriyet muhabirleri, bu okullarin en unlulerinden biri olan Bursa ''Ozel Nilufer Lisesi'' ile ilgili ilginc bilgiler derlediler ve Avsa Adasi'nda acilan ayni ''lise'' ye ait yaz kampina girdiler.

Ozel Nilufer Lisesi, Bursa'da ''Fethullahci'' gorusu benimseyenlerin denetim ve yonetiminde olmasiyla taniniyor. Adeta ''ozel imam-hatip lisesi'' konumunda oldugu belirtilen Ozel Nilufer Lisesi, asiri dinci ailelerin cocuklarini gonderdikleri, pansiyonu da bulunan bir okul. Okula sadece erkek ogrenci kabul ediliyor. Okulda bayan ogretmen ve bayan gorevli calistirilmiyor. Okulun ogrencileri OSS ve OYS'de ''tulum'' cikarmakla taniniyorlar. Nitekim lise, 1991-92 ogretim yilinda basari siralamasinda OSYM kayitlarina gore Bursa birincisi.

Okulun yonetim birimlerinin bulundugu katlara, gorevliler ve konuklar ayakkabilarini kapida cikararak girebiliyorlar. Okul yonetimi, sadece kendi dogrultularindaki eylemleri ya da etkinlikleri goruntulemek isteyen gazetecileri okula aliyor.

Okul yonetiminin bir baska ozelligi de her yil ramazan ayinda Bursa burokrasisine iftar yemegi vermesi. Bu iftarlara ANAP doneminin Bursa valilerinden Erol Cakir ile donemin Emniyet Muduru Yahya Soy 'un da katildiklari biliniyor.

Okul yonetimi, kendi gorusu disindaki tum ilgili ve yetkili kisiler icin kapali kutu.

Lise, ilk olarak Bursa-Istanbul yolu uzerinde bulunan Ozel Baran Lisesi'nin bir bolumunu kiralayarak ogretime basladi. Daha sonra Nilufer Belediyesi sinirlari icinde yer alan Besevler semtine tasindi. 1988'den bu yana ogretime burada devam ediyor.

Universiteye hazirlik

Mezun olan ogrencilerin tamami, ayni nitelikteki ozel dershaneler tarafindan ''ozel statulu ogrenci'' kaydiyla universitelere hazirlaniyorlar.

Bu ogrencilerin gittikleri dershane de Bursa'da pek unlu: ''Yesilirmak Dershaneleri'' ile Ozel Nilufer Lisesi arasinda cok ozel bir bag var. Bu bag, ''Fethullahci'' lik ortak paydasindan ayri olarak ''Silm Ozel Egitim Tesisleri AS'' de ortaya cikiyor. Ozel Nilufer Lisesi'nin sahibi konumunda bulunan bu sirketin yonetim kurulunda yer alan M. Ali Yayikci , ayni zamanda ''Yesilirmak Dershaneleri'' nin de sahibi. Silm Ozel Egitim hizmetleri AS, Bursa'da birbirleriyle ic ice gorunen bu kuruluslarin ana sirketi gorunumunde.

Ozel Nilufer Lisesi'ni yakindan taniyan bir egitimcinin su sozleri hayli anlamli: ''Liseyi bitiren ve dershanede universite sinavina hazirlananlarin tercihi, uc asagi bes yukari ayni. Hemen hepsinin tercihleri siyasal, hukuk ve sosyal bilimler dallarinda yogunlasiyor. Maddi durumu elvermeyen basarili ogrenciler, dini vakiflarin katkilariyla okutuluyor. Okulun ortaokul ve lise bolumlerine talep olaganustu. Ilkokul son sinif ogrencileri, bu gorusteki kisiler tarafindan ozel olarak taraniyor, basarili bulunanlar velilerinden izin alinarak Ozel Nilufer Lisesi'ne kaydediliyor.''

Yesilirmak Dershaneleri'nin Bursa'da bir ozel pansiyonu da bulunuyor. Yesilirmak Dershaneleri Ortaogretim Erkek Ogrenci Pansiyonu, Maksem Caddesi 46 numarada bulunuyor. Dershaneye devam eden, Bursa disindan gelen ogrenciler bu yurtta yatiriliyor. Bu yurdun sorumlusu da yine Mehmet Ali Yayikci.

Turkiye'nin cesitli illerinden gelen ve ''Fethullahci'' goruse sahip ogrenci ve egiticilerin barindirildigi kamp, Avsa Adasi'nin en sessiz ve sakin koyunda kurulu.

Kampin bulundugu koya hic kimse sokulmuyor. Gun boyu dini egitim ve karate dersleri verilen kampta duzen, egitimcilerin hoparlorlerden yayimladiklari komutlarla saglaniyor. On beser gun suren donemlerde, 200'u askin ogrenci kampta egitim goruyor. Ogrenciler, odalardan cikarilan somyalarin yerine konan doseklerin uzerinde yatiyorlar.

Kamp hakkinda Erdek Cumhuriyet Bassavciligi'na da suc duyurusunda bulunuldugu ogrenildi. Bunun uzerine harekete gecen Marmara ve Avsa Adasi'ndan sorumlu jandarma, ''Beyaz Saray'' adli kampa ani bir baskin duzenledi.

Soz konusu kampla ilgili olarak yaklasik 1 aydan beri yogun ihbarlar aldiklarini belirten Marmara Adasi Kaymakam Vekili Ahmet Ozen, ''Yapilan ihbarlarda cesitli ortak ozellikler mevcuttu. Kamp siki bir aramadan gecirildi. Ancak herhangi bir suc unsuruna rastlanilmadi. Arastirmalarimiz suruyor'' dedi.

Balikesir Valiligi'nden temmuz-agustos aylari icin ''Bursa Ozel Nilufer Lisesi Ogrenci Yaz Kampi'' adi altinda izin alinan, ''kus ucmaz, kervan gecmez'' bir yerde kurulan kampta ogrenciler, hicbir sekilde adaya inemiyor. Ancak iclerinden belirli kisiler, her gun ekmek ve gazete almak icin ada merkezine  ugrayabiliyor.

Kampta, Turkiye'nin cesitli yerlerinden gelen ogrenciler var. Erdek'ten Avsa'ya gunluk turlar duzenleyen Gazep Kaptan, Yildiz 1 ve Yilmaz Kaptan motorlariyla kamp merkezine getirilmisler. Her grup, baslarinda kendi hocalariyla geliyor. Hatta her grubun ascisi bile farkli. Surekli gida maddeleri depoluyorlar. Gezi motorlari, yiyecekleri getirdigi zaman ogrenciler sahilde siralanip elden ele vererek motele tasiyorlar. Ogrenciler, beser kisilik odalarda kaliyor.

Aksam yemeginden sonra ogrenciler bir salonda toplaniyor ve teypten vaazlar dinliyor, Kuran okuyorlar. Cuma namazlarini iclerinde gorevli birisi kildiriyor. Kampta gorevli, yaslari 25 ile 40 arasinda degisen kisiler tarafindan motelin bulundugu kisma kimse sokulmuyor. Kumsalin adeta parsellendigini belirten gorgu taniklari, ''Kumsaldan gecmek isteyenlere 'Kimsin, nereye gidiyorsun?' seklinde sorular soruyorlar. Sonra da 'Burasi dini bir kampa ait, gecmek yasak' diyerek geri ceviriyorlar'' seklinde konusuyorlar.

Ensar Vakfi

Kamptaki bazi ogrencilerin de ''Ensar Vakfi Haber Bulteni'' adinda bir dergiyi adada bulunan bazi cami imamlarina dagittigi ogrenildi. Ayrica kamp muduru oldugu ogrenilen Adem Demiralay ve Mustafa Sabuncu adli kisiler tarafindan dikkat cekmemek icin imamlara adadan bazi cocuklari ucretsiz kamplarina getirebilecekleri de soylenmis.

Kampa ogrenci aliminin Bursa'da ''Fethullahci'' gorus yanlisi Ozel Nilufer Lisesi yoneticilerinin organizasyonuyla yapildigi anlasiliyor. Soz konusu irticai egitim kampinin, Istanbul'da kurulu, yonetim kurulu baskanligini Tanju Zabun 'un yaptigi ''Zabun Turizm'' den bes yilligina kiralandigi ve Balikesir Valiligi'nden iki ayligina izin alindigi ogrenildi.

Tarikat pansiyonlari...

Kusadasi, Manisa, Fethiye yorelerindeki ''tarikat kamplari'' ni Cumhuriyet muhabirleri ortaya cikarinca, yobazlar birden ayaga kalktilar. Cumhuriyet'e, ''Cumhuriyetle yasit 70 yillik gazete'' suclamasiyla gercek yuzlerini saklamaya, ortmeye calistilar.

Bu kisiler koselerinde, ozel TV kanallarinda sik sik neler soyluyorlardi?

Soyle: ''Seriat duzenine dayali Islam devleti...''

'Cokseslilik' maskesi takiyorlar

1983 yilindan sonra ''tarikat pansiyonlari''nin sayisi hizla artti. Trabzon'dan Erzurum'a, Gaziantep'ten Denizli'ye, Afyon'dan Bursa'ya ve Balikesir'e dek bir ''tarikat agi'' kuruldu. Bunlar daha sonra ''vakif kimligine'' burunup ANAP iktidarinca da parasal olarak desteklendi.

Bu kisilerin uzaktan yakindan ''demokrasi'' ile iliskileri yoktu. Zaten bunu da acik secik her yerde soyluyorlardi. Kurulu duzeni yikip yerine ''ummetci bir toplum'' yaratmak istiyorlardi. Gazetelerin kimi donek Marksist kose yazarlari da bu kisilere ''canak tutuyor'' ; demokrasi, dusunce ozgurlugu ve cokseslilik adi altinda onlari sarip sarmaliyorlardi.

Turkiye'de izinsiz olarak egitim yapan ''yatili Kuran kurslari'' , 12 Eylul 1980 sonrasi ''Kurs ve Okul Talebelerine Yardim Dernegi Pansiyonu'' adi altinda calismaya basladi. Yaslari 7-15 arasindaki cocuklar, tarikat yoneticilerince orgutlu bir bicimde yurdun dort kosesinden toplanip pansiyonlara yerlestiriliyordu.

Burada tek amac vardi, o da suydu:

''Yoksul ailelerin cocuklari toplanacak ve onlar egitilecek...''

Tarikatlarin ogrenci yurtlarinda yatan bu ogrenciler (kiz ve erkek ogrencilerin pansiyonlari ayri ayriydi) gunduzleri okula gidiyor, aksamlari ise pansiyonlarda tarikat egitimi goruyorlardi.

1983 yilindan sonra ''tarikat pansiyonlari'' nin sayisi hizla artti. Trabzon'dan Erzurum'a, Gaziantep'ten Denizli'ye, Afyon'dan Bursa'ya ve Balikesir'e dek bir ''tarikat agi'' kuruldu. Bunlar daha sonra ''vakif kimligine'' burunup ANAP iktidarinca da parasal olarak desteklendi.

Unutmadan hemen ekleyelim: 12 Eylul'un cuntaci ve ustelik ''katiksiz Ataturk (!) pasalari'' , tarikatlarin malvarligina, yurtlarina el koymadi; onlari korudu, kolladi. Cunku tarikatcilarin onde gelenleri, o donemde cuntaci, Ataturkcu (!) pasalarin pesinde ibrikle dolasiyor, ulkenin bolunmez butunlugu icin calisiyorlardi...

Evet iktidarda ANAP vardi ve tarikatlar bu partinin kuyruguna takilmislardi artik. Basta Icisleri olmak uzere tum bakanliklarda orgutleniyor, kurduklari dershanelerle askeri liselere siziyorlardi.

Ornek mi?..

Belki kimi okurlarimiz animsar Akyazili Vakfi'ni. Bu vakif, yurdun dort bir yonunden -ozellikle kirsal kesimden- yoksul aile cocuklarini toplayip getiren bir tarikat kurulusudur. Bugun Turkiye'nin pek cok yerlesim biriminde Akyazili Dershaneleri ve okullari ''orumcek agi'' gibi yaygindir.

1987 yilinda Izmir DGM'de ilginc bir dava basladi. Dinlenen taniklarin 23'u Maltepe Askeri Lisesi'nde ogrenciydi.

Iste saniklardan Mustafa Gonulal 'in o tarihte DGM tutanaklarina gecen ifadesi:

''Akyazili Dershanesi'nde 20 gun kadar kaldim. Bilahare kursu ikmal ettikten sonra Maltepe Askeri Lisesi'ne girebilmem icin saglik kurulundan gecerek rapor almam gerekiyordu. Once ozel bir klinikte muayene oldum. Belkemigimde bir ariza oldugu icin askeri liseye giremeyecektim. Ali Zeybek bizim din dersi ogretmenimizdi. Benim yerime bir baskasini muayeneye soktu. Benim belgelerim uzerindeki fotograflari, tanimadigim o kisinin fotograflariyla degistirdi. Tanimadigim kisi saglam ciktigi icin de ben Maltepe Askeri Lisesi'ne kaydoldum.''

1971 dogumlu Taner Dundar:

''Rapor almak icin Ankara'dan Izmir'e geldik. Hatay'da ilahiyat fakultesinin ust taraflarinda bir eve yerlestik. Burada bir ay kaldik. Bu arada baska evlere gidip geliyorduk. Belimden rahatsiz oldugum icin benim yerime Necdet Durmak adli kisi askeri hastanede muayene oldu. Bu kolayligi Ibrahim Belge yapti. Ayrica Ibrahim Belge, evde bulundugu sirada Said-i Nursi 'nin Risale-i Nur adli kitabini okuyarak bize aciklamalarda bulunuyordu. Sizinti dergisi ve bazi kitaplari okuyordu. Bu duzenin iyi olmadigini, Fethullah Hoca'nin sayesinde ileride bu duzenin degiserek yerine seriat duzeninin gelecegini soyluyordu. Bu arada yanimda Murat Bulut, Necdet Durmaz, Murat Altin ve Polat Cicek bulunuyordu.''

Turk Silahli Kuvvetleri bunyesindeki askeri okullara ''tarikat pansiyonlarinda'' yetistirilip sizdirilan 92 ogrencinin kaydi, yine 1987 yilinda haziran ayinda silindi...

Bizim tum bu anlattiklarimiz, ''cokseslilik'' maskesiyle ortalikta dolasanlara, kanli Sivas olaylarini yaratanlara sanirim isik tutuyordu. O nedenle de Cumhuriyet gazetesine karsi ayni cevrelerden saldiri geliyordu. Yobaz cevrelerin tek amaclari vardi. Artik bunu her yerde acik secik soyluyorlardi:

''Ataturk cumhuriyetini yikmak ve yerine seriat duzenini getirmek...''

Susacak miydik?.. (24.7.1993).

Laiklik dusmanlari...

Adi ve adresi bizde sakli olan bir genc okurumuz, gonderdigi mektupta, ''kara irtica'' nin nasil boy attigini anlatiyor uzun uzun. Okurumuz soyle sesleniyor: ''27 yasinda, Ankara Universitesi Ziraat Fakultesi'nden mezun bir ziraat muhendisiyim. Simdiye kadarki gozlemlerim sonucu, ulkemizin butunuyle Sivas'taki igrenc olaylara gebe oldugunu dusunuyorum. Koltuk sevdalisi politikacilarin, servet duskunu zuppelerin, emperyalist guclerin emellerine usaklik eden yavsaklarin katkisiyla, benligini yitirmis bir nesil yetistirilmistir...''

Okurumuz ''Onun icin'' deyip ekliyor:

''Saygi duydugum degerlere hakaret eden vatan hainlerini sikayet edecegim bir devlet memuru olmadigini dusunuyorum. Ataturk'e sovme modasinin yasandigi, insani degerlerin ortacaga dondurulmek istendigi bir zamanda, bizim gibi dusunen genclere sizlerin sahip cikacaginiza inaniyoruz...''

Genc okurumuz, 1993 Turkiyesi'nde yasanan cagdisi olaylara deginiyor. Kisinin yasama hakkinin elinden alindigini; Sivas, Basbaglar, Bahcesaray ornegiyle veriyor. Ardindan da seksenli yillarda yasadigi olaylari anlatiyor...

Soyle diyor okurumuz: ''Seksenli yillarda ogrenimini tamamlamis bir vatandas olarak, nasil bir ogrenim ve egitime tabi tutuldugumuzu, sizlere anlatmak istedim. Usak'in Esme Lisesi son sinifindayken Suleyman Tirtil ismindeki biyoloji ogretmenimizin, Ataturk'e dil uzatmaya basladigini duyduk. Bu sahis, bizleri universite sinavlarina hazirlik amaciyla Izmir'de Akyazili isminde bir dershaneye kayit ettirdi. Arkadaslarimin cogunlugu bunlara ait yurtlarda kaldi (yil 1984). Bir aylik kurs bitiminde otuz arkadasimizin, laiklik dusmani, seriat tutkunu bir tavir aldiklarini gordum. Bunlardan alti arkadas, imam-hatipten lisemize gelmisti: Ozellikle bu arkadaslarimizdan ucu, Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'ne, diger ucu de Siyasal Bilimler Fakultesi'ne kayit oldular. Ben ise Erzurum Ataturk Universitesi Ziraat Fakultesi'ne yerlestim. Daha ilk kayda gittigim gun,
universitenin kapisinda beni bazi kisiler karsiladi. Ev kiraladiklarini ve yanlarina arkadas aradiklarini soylediler. Okula basladigimda, beni evlerine goturduler (Bu tip dini egitim veren ve Turkiye dusmani gencler yetistiren 50 adet ev vardi). Eve uyum saglayamadigim gerekcesiyle, beni Erzurum'da Selcuk adinda bir yurda yerlestirdiler. Bir aya yakin bir sure iclerinde kaldim. Fikirlerim uyusmadigi icin Kredi Yurtlar Kurumu'nda yurt cikar cikmaz yanlarindan ayrildim. Pesimi bir yil boyunca birakmadilar. Bu evlerde ve yurtlarda, ilkokullusundan universitelisine kadar insanlar kaliyordu. Gunde yedi saat Said-i Nursi diye bir yobazin fikirlerini ders olarak ogretiyorlardi. Bu evlerde kalanlardan universiteye gidenler, okullarina hic gitmiyorlardi. Sinavlardan sinavlara fakulteye ugruyorlar, diger zamanlarda bazi kisileri kazanmak icin faaliyetlerde bulunuyorlardi. Yakacak, yag, seker, peynir ve et gibi yiyecekler, toplu olarak Ankara'dan bazi bakanliklardan geliyordu. Devlet yurduna ciktigimda, gordum ki buralarda da ayni tip dusunceye sahip insanlar hakimdi. Bir Cumhuriyet, bir Milliyet gazetesini gizli okuyabiliyorduk. Universitenin yemekhanesinden baska, acik hicbir yer yoktu. Kantinlerimizin acilmasi icin rektorluge ve valilige muracaat ettiysek de actiramadik. Ramazanin besinci gunu, yemekhaneyi yaklasik 200 kadar kisi basti ve yemek yiyen arkadaslarimizi dovmeye basladilar. Polisler geldi, olay onlendi, fakat karakola goturulen arkadaslarin hepsi yemek yiyenlerdendi. 'Turkiye laiktir' diyen devlet adamlarina muracaatlarimiz sonucsuz kaldi. Gece sahura kalkmayan arkadaslarimizla birlikte her tur baskiya maruz kaldik. Ayrica sunu da soyleyeyim ki, fakultemdeki ozellikle arastirma gorevlisi ve doktorlar, ayni fikirde insanlar oldugu icin, sinav sorulari uc gun onceden muritlere dagitiliyordu.''

Okurumuz daha sonra, Ataturk Universitesi'nden Ankara Ziraat Fakultesi'ne yatay gecis yapiyor ve 1989 yilinda birincilikle mezun oluyor.

Ondan sonra?

Askerligini yapiyor. Universitede arastirma gorevlisi olarak kalmak istiyor. Ama cok zor. Cunku koktendinciler, ona ''gecit'' vermiyor. Sonunda bir kooperatife giriyor. Simdilerde Ege'de bir ilcede gorev yapiyor. Salihli'deki Bozdag Ogrenci Yurdu'nda, Korfez Dershanesi'nde neler olup bittigini anlatiyor uzun uzun. Kale Imam Hatip Ogrenci Yurdu'ndaki ''seriat tutkunlari'' nin calismalarini yansitiyor. Turkiye, ''irticanin karanligina'' dogru, hizla suruklenmek isteniyor...

Neredesiniz Ataturk devrimlerinin savunuculari; soyler misiniz, neredesiniz?

Bu yilginliginiz, bu sessizliginiz, bu korkakliginiz, bu umursamazliginiz neden?Soyler misiniz?

Birinci bölümün sonu.

İkinci bölüme devam için tıklayınız.

İslamiyet gerçekleri

İslamiyet gerçekleri (yedek link)

Fethullah Gülen aleyhine terör örgütü davasi acildi