Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Hermenötik Bağlam



 
 
 

Aklın Sosyolojik Soykütüğü: Soy Akıldan Tarihsel ve Toplumsal Akla Doğru

Toplum ve Bilim, Sayı: 82, 1999
Bu yazının ilk kısmında metafiziğin akıl kavramı etrafnıda dönerek üretilmesinin kısa bir hikayesi anlatılıyor. Akıl genellikle kendi öz tanımına indirgenebilir ve apaçık bir hakikat olarak görüldüğü sürece hakikatin ve herşeyin ölçüsü sayılmıştır, oysa kendisi her zaman tarihsel ve toplumsal olarak tanımlanmış ve belilenmiştir. Hakka Aydınlanma'da metafizik ve mitolojik bilginin yerine bir ikame olarak akla büyük dönüş, kendisini aklın bu tarz bir tasavvuru yoluyla yeniden bir metafizik ve mitoloji üretiminden kurtaramamıştır. Aslında akla bütün bu tarz başvurular bir çok metafizik söylemin akla bu türden tanımlar ve içerikler atfetmek yüklemek sûretyile nasıl inşâ edildiğini ve bü tür söylemlerin bu tür akıl tanımları aracılığıyla nasıl meşrulaştırıldığını göstermek açısından yeterince ilginçtir.
Bütün bu kısa hikaye son zamanlarda M. Abid Cabiri ve Muhammed Arkoun tarafından denenen yapısalcı İslâmî veya Arap aklı tasavvurları veya formülasyonlarının bir eleştirisine giriş yapmak için anlatılmaktadır. Bu bağlamda, Cabiri'nin İslâmî-Arap aklı formülasyonu bu aklı diğer kültürlerin akıllarından ayırdeden üç unsurunu işaret eder. Böylesi bir formülasyon aklıl hakkındaki Batılı tasavvurların evrenselci varsayımına meydan okuyor görense de, burada bir kültüre özsel nitelikler atfetmesi yönüyle özcülüğe düşmekle eleştirilmektedir. Arap aklında görülen bütün özelliklerin aslında keyfî olarak, bir çeşit formalizmi işletecek şekilde seçilmiş olduğu belirtilmeye çalışılıyor. Cabiri ve Arkoun Arap ve İslâm akılları kavramsalaştırmaları ve eleştirileri bağlamında incelenmekte ve bu tür bir aklı kurma biçimleri eleştirel bir yaklaşımla irdelenmektedir. Burada izlenen eleştiri çizgisi postyapısalcıların yapısalcılara karşı eleştirilerinden uyarlanmaktadır.

Alt başlıklar

Kendinden Menkul Tanım ve Meşruiyetiyle Akıl
Aklın Akıl-Olmayandaki Farkı ve Temelleri
Demir Kafes Üreten Aklın Özgürleştirici Potansiyeli
Doğrunun Kaynağı Veya Doğruya Ulaşmanın Aracı Olarak Akıl
Doğrunun Bilgisine Aklın Katkısı
Câbirî'nin Aklından Arap Aklına
Arap Aklının Kökenleri: Bir Hiyerarşi Nasıl Meşrulaşır?
Akıl Kurgusunun Yapıçözümü
Eş'arî Aklı ve Modernleşmemenin Dinamikleri
Muhammed Arkoun ve İslâmî Aklın Eleştirisi
 

ABSTRACT
A SOCIOLOGICAL GENEOLOGY OF REASON
From a Pure Reason Toward a Social and Historical Reason

In the first part of this essay we try to tell a brief story of the production of metaphysics turning around the concept of reason. Reason has been usually thought as a measure for truth and for every thing by the very character charged on itself as being self-evident and mirror of the things, while it has always socially and historically defined and constructed. Even the major turn to reason as a substitute for metaphysical and mythological knowledge in the Enlightenment couldn't rescue itself from restoring metaphysics and mythologies through such conception of reason. Indeed all such appeals to reason are interesting enough in terms of observing how some metaphysical discourses are constructed through various assigning some definitions and contents to reason, and how such discourses are legitimised by such definitions of reason.
Indeed all this brief story of reason is told to get an access to a criticism of some structuralist conceptions or formulations of an Islamic or Arabic reason, recently tried by M. Abid Câbirî and Muhammed Arkoun. In this context, Câbirî's formulation of the Islamic-Arabic reason indicates three components of this reason which distinguish it from a reason of any other culture. While such a formulation seems to challenge the universalist assumption of the Western conception of reason, it is criticised here for its essentialism in attaching some essential   characters to a culture. It is tried to be made manifest that all features seen in  the Arabic reason are in fact chosen arbitrarily in a way a simple formalism works.
The works of Cabiri and Arkoun are reviewed here in terms of their conceptions and criticisms of Arabic and Islamic reason, and the way they construct such a reason is examined in a critical approach. Thus the line of criticism followed here is adapted from the poststructuralist criticisms against structuralism.
 
 
 

Anlamın Termodinamiğine Doğru: Dücane Cündioğlu'nun Çabası

İslâmî Araştırmalar Dergisi,cilt, 9 sayı:1-4 1996
...Cündioğlu, kendisine Kur'an'ın anlamının buharlaşmasına yol açan her türlü zemini hedef seçmiş görünüyor. O halde kendisi, Kur'an ayetlerinin muhtevasındaki anlamın katılığını (buharlaşmazlığını), esnemezliğini, sabitliğini, değişmezliğini, nesnelliğini savunuyor diyebilir miyiz? Eğer öyle diyebiliyorsak, insanların hayatla bağlarını Kur'an dolayımına sokma girişimleri bir çeşit sözmerkezciliğin kısıtlayıcılığına maruz kalıp, insanın dünyadaki-zamansallığının hakkı ödenmemiş olmaz mı? Her şeyin hızla değişip, Ñyerini bıraktığı yeni şeylerin bile daha miadını doldurmadan eriyipÑ gittiği bu dünyada, Kur'an'ın anlamının buharlaşmadan korunması biraz da onu hayatın normalleşen hız sınırının altında bırakmaz mı? Hem bu koruma nasıl sağlanacak? Kur'an'la muhatap olan insanlar yaşadıkları çağın atmosferini etkisi altına alan bir sıcaklığa karşı kendilerini koruyacak klimalı ortamlar mı oluşturacaklar, yoksa kendileri bu klimalı ortama girmeksizin, Kur'an'ın, varsayılabilecek bir kendinde-serinliğini mi anıtlaştıracaklar? Eğer böyle yaparlarsa ve diyelim ki, bir soğutma dolabının içerisinde tutulan bir hayatın, bir kitabın mutad olarak ısısının bilimi yapılırsa, bu, o hayatın tecrübesini iktisab etmeye, o hayatın içindeki hakikatin açılımını hissetmeye yetecek mi? Yoksa şu derecede yaşamanın nasıl bir şey olduğu konusunda varolan teorik bilgiler bize o ısıda yaşamanın ne demek olduğunu fazlasıyla öğretir mi?...
 

Kur'an Yorumlarının Hermenötik Bağlamı

İslâmî Araştırmalar Dergisi,cilt, 9 sayı:1-4 1996
.....Bu vesileyle hermenötik gelenek içerisinde Kur'an yorumlarının hermenötik bağlamının yanısıra hermenötik geleneğinin değişik evrelerinde Kur'an'ın yapılmakta olan veya yapılabilecek yorumları için bazı potansiyel içerimlerin sınırlarını çizmeye çalıştık. Bu sınırları çizerken yeterli örnekler ve ayrıntılar veremeyişimiz, bir makalenin makul sınırlarına tâbî olma zorunluluğuna verilmelidir. Her ne kadar akademik bir alışkanlık daha sınırlı bir konuyu daha ayrıntılı bir şekilde ele alma tavsiyesini sürekli başımızın üstünde sallandırsa bile, bir yandan çalışmamıza koyduğumuz başlık gereği, bir yandan da hermenötik geleneğin kendi içinde, hiçbirine indirgenmeye müsaade etmeyen görüşlerin çatallanışına bir vasat oluşturduğunu gösterme isteği; hiç birinin olası bir islâm hermenötiğiyle ilişkisi, dar bir makalenin alanına sığmayan bu kadar düşünürün, düşüncelerinin hülasalarını verme çalışmasına sevk etmiştir. Burada hermenötiğin, bir öz-düşünüm olarak düşünüldüğü; fetişleştirilerek her işin başı kılınmadığı; bir varoluş biçimi olarak anlaşıldığı sürece anlamanın mahiyetini aydınlatıcı bir şey olduğunu önermek istedik. Anlamanın mahiyeti hakkında bir vukûfa sahip olan insanların, anlamayı düşünümselliği zayyıf bir disiplinin altına sokmaksızın bunun bilgisini üretmelerinin bir sakıncası olmadığını düşündük. Eğer tüm insanların olduğu gibi 'anlama' müslümanların da bir etkinliğiyse, yani müslümanlar da 'anlıyorlarsa' bu anlamaları hakkında düşünmelerinin adı olarak hermenötiğin konusu olabilirler. Son olarak, bunun İslâmî tarzından sözetmenin, basitçe herhangi bir disiplinin İslâmileştirilmesi anlamına gelmediği uyarısını yaparak, şimdilik, bitirmek istiyorum.

Altbaşlıklar

Giriş: İslâm'da Yorumun İkili Temâyülü: Fıkıh ve Tefsir
Hermenötikten İslâmî Tefsire Nereden Yol Çıkar?
Teolojik bir Sorun Olarak Yorum veya Hermes'ten  Spinoza'ya
Romantik Çağına Doğru Hermenötik: Schleiermacher'den Husserl'e
Anlamanın bir Varoluş Tarzı Olarak Anlaşılması: Ontolojik Hermenötiğe Doğru
Teo-Ontolojik Hermenötik : Veya Bultman'ın Anlama ve İnanma Diyalektiği
Huzur Metafiziği veya Sözmerkezciliğe Karşı Yapıçözümü
Diyalog ve Yapıçözümü Arasında Anlamın Serüveni: Gadamer-Derrida Tartışması
 

Modernist Yorumun Tekno-Lojik Çıkarları

İslam ve Modernizm Sempozyumu: Fazlur Rahman Örneği, 1997, İstanbul. İBŞB Kültür Yayınları.
Öncelikle böyle bir başlık atmış olmanın doğurması muhtemel yanlış anlamaları bertaraf edici bir kaç şey söylemek gerekiyor sanırım. Öncelikle, teknoloji ile modernist yorumun veya modernist zihnin aynı varoluş tutumundan kaynaklandıklarını belirtmek gerek. İkincisi bu çıkar kelimesi batı dillerindeki interest sözcüğünün karşılığı olarak seçilmiş olup, bildiğimiz, menfaat anlamını karşılayan sınırlılıkta tutulmamalıdır. Daha ziyade, ilgi, alaka, istek, irade anlamlarını çağrıştırmak üzere kullanılan yanına bir atıfta bulunmak istedim. İlgilendiğimiz konu bizi bir yerlere çıkarır, ve biz o çıkar için bir yola koyuluruz. Örneğin insanın bilgi peşinde koşarken bazı çıkarlar peşinde olduğu veya bazı çıkarlar tarafından sevkedildiği vurgulanmıştır. Bilgi edinme etkinliği esnasında bizi sevkeden veya ulaşmak istediğimiz çıkarlar, anlama, açıklama, kontrol etme ve özgürleşme çıkarları olarak tanımlanmıştır. Zihnimizin alt katmanlarında işleyen derin bir mantık bizde mutlak bir doğruluk idealini sürekli olarak beslemekte; bu yüzden doğruya, hakikate ulaşma diye bir çıkar peşinde de koşarız. Kendini Müslüman olarak tanımlıyan biri tüm etkinliğinin iyi bir kul olmaya çıkmasını ister, yani bir kul olarak tanımlanmış bir insanın tüm çıkarı Allah'ı razı etme akîbetinde sağlanır vs.
 
 

Objektivist ve Relativist İradeler Arasında

Bilgi Vakfı, II. Kur'an Sempozyumu, Ankara, 1996
Konuşmanın başlığı sanki yeni bir düalizm, yeni bir ikili kavramsallaştırma, yeni bir dikotomi tesis edilmekte olduğu izlenimi veriyor. Adet olduğu üzere bu tür düalizmleri aşmak için önerilebilecek yol hazırdır: üçüncü çözüm veya ara yol, mutedil yol, orta yol, hatta bizim muhitimizde çok yaygın olan bir ifadeyle: mustakim yol. Sırat-ı Müstakim'e olan eğilimimiz kabul edelim ki genelde bu tür düalizmlere karşı hep ikisinin arasında bir yol arama ucuzculuğuna götürmektedir. Kimi zaman bize sunulan iki seçeneğin karışımından veya ikisinin beğendiğimiz yanlarından oluşan terkipler peşinde koşarız. Önümüze çıkan her iki yolun arasını bularak çözüme gitmek bize en sağduyulu en ayağı sağlam basanların çözümü gibi görünür. Bu arada hiç düşünmeyiz bize tavsiye edilen "Sırat-ı mustakîm" bize sunulan seçeneklerin arasından veya ortasından mı geçiyordu? Yoksa O Peygamber'in (S.A.V) karşılaştığı seçeneklere karşı izlediği ve o yolların ne ortasından ne yanından geçmeyen fakat tümüyle alemin dengesini gözeten, adil, sağduyulu bambaşka bir seçenek miydi? Bu konu üzerinde çağımızda artık oldukça naif bir görüntüye kavuşmuş olan  diyalektik-sentetik düşünme tarzını aşmış olduğumuzu maalesef söyleyemeyeceğim.
 
 

Tarihselciliğe bir Soykütüğü Denemesi

Bursa, Kur'an Vakfı, Kur'an ve Tarihselcilik Kollokyumu, Yayın: Kur'av Yayınları, Bursa 2000.
 

Tarihslecilikteki Huzur İradesi

Fecr Yayınları, III. Kur'an Sempozyumu, 19 Ocak, 1997.
Öncelikle böyle bir başlık atmakla tarihselci yaklaşımın içine girdiği bir paradoksa işaret etmiş olduğumuzu belirtmem gerekiyor. Bu paradoks 'tarihselcilik' ile 'huzur iradesi' nin bir araya getirilmesinden, bir arada düşünülmesinden kaynaklanıyor. Ancak bu paradoksu algılayabilmek için temel varsayımımız şu olmalı: tarihselcilik bir 'huzur iradesi' ne teslim olmamalıdır. Çünkü bizatihi kendisi, kendi varoluş zeminini, kendi telaffuz vasatını, 'huzur' a karşıt olan, huzur iddialarını dışlayıcı söylemine borçludur: Burada tabiatıyla iki bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıyayız: Nedir tarihselcilik? Nedir 'huzur'?