Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

http://www.milliyet.com.tr/2000/11/01/entel/ent1.html

 

Milliyette Yayinlanan Soylesinin tam metni

 

 

 

DOC. DR. YASİN AKTAY

Güneydoğu'daki Göç ve Moderleşme üzerine seri saha çalışmaları yapmakta olan Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasin Aktay'ın bu konularda yakında "Zorunlu Göç Yollarında Modernleşme ve Kadın" ile "Umut ve Kagı Arasında, Güneydoğu'da Lise Gençliği" isimli iki kitabı yayınlanacak. Aktay'ın İletişim Yayınlarından çıkan "Türk Dininin Sosyolojik İmkanı" ile Vadi Yayınlarından çıkan başta "Önce Söz Vardı (A. Topçuoğlu ve E. Göka'yla) ve "Postmodernizm ve İslam Küreselleşme ve Oryantalizm" (A. Topçuoğlu'yla) olmak üzere bir çok çalışması vardır.

 

 

 

 

 

Batman'daki intiharlarla ilgili bir sürü şey söylendi. Bu olay büyük ölçüde bölgede yaşanan hızlı göç süreciyle de irtibatlandırılıyor ve sizin bu konuda bölgede seri çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. İntiharları sosyolojik açıdan nasıl değerlendirmek gerekiyor?

 

İntihar olayı sosyolojik açıdan nedenleri itibariyle tam anlamıyla bilinmesi en zor olaylardan biridir. En temel zorluk intihar eden kişinin toplumsal hayat alanından çekilmiş olması, dolayısıyla bu konuda herhangi bir gözleme büyük ölçüde kapanmış olmasıdır. İntihar etmiş olanı intihara götüren süreçleri böyle bir tecrübeyi hiç bir zaman yaşamamış olanların yorumlarından bilebiliyoruz. Bu tecrübeyi yaşamış olanları konuşturma imkanımız da yoktur. Olay olduktan sonra o şahsın hayatında geriye dönük yapılan açıklamalarda büyük ölçüde kurmaca bir yorum süreci işliyor. Bu, işin tabiatı gereği böyle olur. Bu yüzden, elimizde varolan intihar vakalarının hepsi için genelleme yapılabilecek tek bir sebep olmadığı halde hepsinin sıkça tek bir sebebe indirgendiğine şahit oluyoruz.

 

Batman'daki intihar olaylarıyla ilgili yapılan açıklamaların hepsi bu türden kurmaca yorumlar mı?

 

Elbetteki hepsinin de bir geçerlilik payı veya bir açıklayıcı kapasitesi vardır. Daha doğrusu, her bir açıklama girişiminin elinde bir-iki tane örnek vardır onlardan yola çıkıyor. Bu arada bütün intihar olaylarını açıklamış oluyor. Zaten elde yaklaşık 30-40 intihar vakası var; iki katından fazla ölümle sonuçlanmamış vaka var. Bir o kadarı da muhtemelen, hiç bir şekilde açığa çıkmadan örtbas edilerek, yen içinde bırakılıyor. Dolayısıyla bütün intihar olayları için sağlıklı bir ağrlıklı nedensel ilişki geliştirmek yöntemsel olarak çok zordur. ‚ünkü sonuçta kamuoyunun duyduğu intihar vakaları bütün vakalar değildir.

 

Bu, intihar olayının araştırılmasıyla ilgili yöntemsel bir zorluk. Peki bu konuda, Batman'da veya genel olarak Güneydoğu'da olup bitenlerle ilgili hiç bir şey söyleyemeyecek miyiz?

 

Bu vakalarla ilgili sağlıklı konuşmanın kestirme bir yolu, öne sürülen açıklamaların tek tek irdelenmesi, belki de yanlışlanmasıdır. Örneğin, sıkça başvurulan bir yol, geleneksel aşiret ilişkilerine kesilen faturalardır. Deniliyor ki, katı geleneksel aşiret kuralları ile şehre özgü görece rahat bir hayat arasında sıkışıp kalan kızlar, bu baskılara dayanamayıp intiharı tek çıkış yolu olarak görmeye yöneliyorlar.

 

Bu yanlış bir tez mi?

 

Tabii ki yanlıştır, birincisi çünkü aşiret ilişkileri  yüzyıllardır vardır ve bu ilişkiler şimdiye kadar benzer türden bir intihar salgınına yol açmamıştır. İkincisi, muhtemelen genç kızlara intihar seçeneğini çok aşina kılan şartlar, aşiretin varlığı değil yokluğudur.

 

Biraz açar mısınız?

 

İntihar vakalarına bakıldığında, bu vakaların aşiret ilişkileri çok yoğun aileler arasında değil, bilakis çok gevşek insanlar arasında olduğu görülür. Zaten Batman'da aşiret ilişkileri zannedildiği kadar mevcudiyetini hissettiriyor değildir. Bu ise çok rağbet göre açıklamalardaki iddiaların tam aksine, intihar potansiyelini çok kolay açığa çıkarıyor. Yani aşiret ilişkilerinin yoğun yaşandığı bir toplumda bireyler zaten akrabalık ve aşiret bağlarının sağladığı psikolojik ve de madd” güven ortamına sahiptirler. Bu ortam, intiharı değil, bilakis aşiret ilişkileri içinde hayata sımsıkı sarılma enerjisini üretir. Bu sosyolojik olarak daha kolay ispatlanabilir bir tez olup, Durkheim'ın meşhur intihar analizlerinin de sonuçlarındandır ve Batman'daki intihar vakalarında çok daha kolay ispatlanabilir. Bugün sadece Batman'da değil, Güneydoğu'nun önemli bir kesiminde aşiret ilişkileri çözülmekte, insanlar modern toplumun bütün sorunlarıyla birey olarak başbaşa kalmaktadırlar ve bu başlıbaşına intihar potansiyelini açığa çıkaran bir ortam için son derece elverişli bir durumdur.

 

Bunu Batman ve Siirt'te yaptığınız saha çalışmalarıyla doğrulayabildiniz mi?

 

Batman ve Siirt'te doğrudan intihar olayları için kapsamlı çalışmamız devam etmektedir, bundan önce, zorunlu göç yollarında kadınların modernleşme sürecindeki rolleri üzerine yaptığımız incelemelerde, Kadınların modern değerleri erkeklere nazaran çok daha kolay benimseyip uyarlayabildiklerini gördük. Bu farkın içine bir de Batman faktörü girdiğinde, ikiye üçe katlanıyor. ‚ünkü Batman, yapısı gereği zaten şehirleştirirken aynı zamanda modernleştiriyor. Burada modernleşmeyi bireyselleşme, aşiret bağlarının gevşemesi, hatta aile baskısının azalması olarak da düşünebilirsiniz. Kadının kendi emeğine daha kolay sahip çıkabilmesi vs. Batman'da tam da intiharın en sık gözlemlendiği alanda düzenlenen ankette, kadınların kendilerini erkeklerle eşit görme, kendi emeklerine sahip çıkma, aile içi kararlarda söz sahibi olma gibi konularda oldukça yetkin hissettikleri ve bunun geleneksel durumdan farklı olarak bir gelişme olduğu görülmüştür. Hemen hepsinin evinde müzik setleri, televizyonlar, çamaşır makinalari ve bir çok elektronik ev aletleri mevcut. İlginç bir gösterge olarak yüzde 35.4'ü özel radyolara veya televizyondaki canlı yayınlara veya yarışmalara katılmaya teşebbüs etmiş ama katılamamış; yüzde 4.2'si teşebbüs etmiş ve katılmış. Bu kadınlardan yüzde 58.3'ü de oy verriken kimseye danışmadan oy kullanmaktadır. Ölçülmeye çalışılan bir çok veriden sadece bir kaç örnek vermiş oldum

 Burada aslında tipik bir hızlı modernleşme sürecinin sancılarına tanık oluyoruz. Durkheim'ın geleneksel toplumdan modern topluma ilk geçiş aşamasında Avrupa toplumlarında şahit olduğu, değer ve moral anlamındaki kaotik yapının en kolay gözlemlenebileceği yer muhtemelen Batman'dır. Geleneksel toplumun katı kurallarından bir anda değer ve norm boşluğu içine düşen bir toplum sözkonusudur. Bu ortamda modern değerlere en fazla talip olan kadınların bu ortamın üretip beslediği melankoli ortamında intiharı da yaşamın bir çok olağan eylem seçeneğinden biri haline getirmeleri doğal bile sayılabilir.

 

Burada intiharı normal hatta kaçınılmaz gören bir yaklaşım mı anlamalıyız? Eğer öyleyse bu konuda bir önlem almayı gereksiz mi görmeliyiz?

 

Aksine. Tabii ki toplumsal değişimin istikametini anlamaya çalışmak ve mümkünse bu tür vakaların önüne geçmek zorundayız. Aslında, bu intihar olaylarının biraz fazla abartıldığını düşünüyorum. Yani sher şeyden önce.adece kendi hayatına kendi eliyle kıyan biri bazında düşünmekten kurtulmalıyız intiharı.  Bu toplumda son yirmi senedir insanlar zaten intihara çok yatkın bir hayatla içiçe yaşıyorlar. Terör ortamında, ölüm bu insanlara zaten hiç bir zaman bir seçenek olarak uzak durmamıştır. Daha geniş bir tanımla (aslinda Durkheim'ın intihar tanımına da uyacak biçimde) ölüme her an davetiye çıkaran bir hayat tarzı zaten bir çeşit intihardır. Bugün karşılaştığımız, intiharın konvansiyel anlamına bir dönüşten başka bir şey değildir. Bu da hayat yerine sürekli ölümün estetize edildiği bir kültürde çok normal bir durumdur. Ölümün estetize edildiği bir kültürel ortama ise herkes ne kadar katkıda bulunabildiğine dönüp bir bakmalıdır.

Bu arada, sornuzun diğer kısmına gelince, modernleşmenin kaçınılmaz bir sonucu mudur intihar. Elbetteki hayır. Her modernleşen toplumda böylesi bir intihar kültürü yaşanmak zorunluluğu yoktur elbet. Ama, toplumu modernleştirmeye kendilerini memur hissedenlerin uygulamaları, bu konuda uygulanan teşviklerin tarzlarının bazı kültür çatışmaları ve yaşamsal gerilimler oluşturması da ayrıca belirtilmelidir. Bizim çalışmamız esnasında, özellikel Siirt'te kadınlara yönelik eğitim kampanyalarında "modernleştirme" diye kızların aileleriyle, kültürleriyle, her türlü geleneksel değerleriyle gerilim içine sokmayı hedefleyen bir program uygulandığına tanık olduk. Kızlara bir hafta içinde bedava dağıtılan altı bin küçük el radyosu aracılığıyla, kızların pop bir kültürle kaynaşması hedefleniyordu. Bu yolla sosyalleşecekler ve uygulanacak olan nüfus planlaması ve sair modern pratiklerin uygun taşıyıcıları kılınacaklardı. Sehre valilik tarafından getirtilen pop müzik sanatçılarına stadyumlar veya kapalı spor salonlarında verdirilen konserlere köyden yeni göç etmiş gençlerin taşınması valiliğin modernleştirme projesinin en önemli faaliyet kalemlerinden sayılıyordu. Açıkçası, modernleşmenin bir başka adı zorunlu olarak görenek ve gelenklerle çatışma olarak konuluyordu. Genç kızların kafalarında bu ikisi birbirine karşıt olarak kodlandı mı gerisi geliyor. Bütün sonuçlarıyla birlikte tam bir toplumsal çözülme yaşanıyor arkasından.

 

Bazı açıklamaları yanlışlayarak uygun bir açıklamaya doğru ilerleyecektik. Mesela intihar olaylarının terör örgütlerinin çökertilmesiyle kurulan bir ilişki vardır?

 

Biliyorum. Bana çok akla yatkın gelmiyor. Gerçekten de terör örgütlerinin doğasında, bireysel veya sınırla çapta örgütsel eylemlerle dünyanın dönüştürülebileceğine dair bir güven vardır. Bu anlamıyla, hızla modernleşen bir toplumda yaşayan anomik bireylere bir anlam çerçevesi bir varoluşsal güvenlik duygusu verirler. Ancak eğer terör örgütlerinin çökertilmesinden kaynaklanan bir sonuç olsaydı, her şeyden önce bunun kadınlardan ziyade erkekler üzerinde gözlemlenmesi gerekirdi. ‚ünkü terör örgütlerinin çökmesinden kaynaklanacak varoluşsal boşluk en fazla erkekleri etkiliyor.

 

Peki bu intihar olaylarının arkasında sıkça söz edilen aile baskılarının yeri nedir sizce?

 

Orada da, gerçekten de yaşanan bu kadar acı terör tecrübelerinden sonra oluşan aşırı güvensiz ortamda, aileler çocuklarına baskı yapmayıp da ne yapacaklar. Buradan söylemesi kolaydır. Ama toplumsal güven, ki sosyolojik araştırmaların merkezinde olan bir konudur, alabildiğine azalmıştır. Faturayı basitçe ailelerin bağnazlığına ve tutuculuğuna kesmek oluşan toplumsal güven kaybının rolünü ve sebeplerini gözardı etmeyi gerektiriyor. Su anda ailelerin çocukları üzerinde titremelerini, gerektiren ve insanların birbirine güvenmelerini engelleyen bir çok neden vardır. Bildiğimiz çok çeşitli terör odaklarının varlığı, bunlara karşı alınan güvenlik önlemlerinin niha” uygulama tarzları ve özellikle kız çocukları için geçerli olan mevcut tuzaklar. Bu güvensiz ortamın giderilmesi konusunda gerekli bir çabanın yapıldığına tanık olunamıyor. ‚ağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, yörenin gariban çocuklarına, anne babalarından çocuk sayısını belil bir sınırda tutacaklarına dair yazılı belge getirmeleri halinde burs veriyor. Diğer yandan yöreye bol bol plastik görünümlü pop müzik sanatçısı getirip bir-iki şarkı söyletmekle ne bir güven ortamı oluşturulmuş olur ne de bununla insanların bunalımları azaltılır. Aksine daha da artırılmış oluyor.