C. NEFS-İ MÜLHİME

Şimdi nefsin üçüncü kısmı olan mülhimeden bahsedeceğiz. Bu nefis, Hak Teàlâ Hazretleri’nin sahibine ilim ihsan ettiği nefistir. Bu nefis için mü’minlerden âlim olanların nefsidir, denilmiştir.

Üçüncü nefis ise mülhime denilen nefistir ki, huyları da şunlardır:

Birincisi ilim; makbul-i ilâhî olan ilim, yâni âhirette de kendisine fayda verecek hayırlı ilimdir.

İkincisi tevâzudur ki kibrin zıddıdır; sahibini Allah Teàlâ yüceltir.

Üçüncüsü tevbedir ki, Allah Teàlâ’nın hem emridir, hem de günahlarımızın affına sebeptir.

Dördüncüsü sabırdır ki, Allah Teàlâ’nın sevdiği gayet güzel bir huydur ve Allah Teàlâ Hazretleri daima sabırlılarla beraberdir. Sabır ibâdetlere devamla hâsıl olur.

Beşincisi şükürdür ki, nimetlerin artmasına vesiledir ve gayetle memduhtur. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri çok ibâdet etmekten mübarek ayakları şişer idi de, ashab-ı kiram hazretleri, “Ya Rasûlüllah, sizin bütün günahlarınız affedilmiş olduğu halde neden bu kadar kendinizi yoruyorsunuz?” dedikleri vakit, “E felâ ekûnü abden şekûrâ =  Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu.

Altıncısı ise cömertliktir; bu da son derece makbul bir huydur.

Yedincisi ise kanâattir ki, tükenmez bir hazinedir. Bu nimetten mahrum olanlara acımaktan başka elimizden bir şey gelmez. Çünkü zıddı israftır. Allah ise elbette müsrifleri sevmez.

Sekizincisi ise tahammüldür. Bu, sabrın bir eşidir ki, eş dost ve düşmanlardan gelen eza ve cefalara mukabele etmeyip sabır, tahammül etmek pek büyük fâideleri camidir.

Bir büyük zatın komşusu yahudi imiş. Her nasılsa yahudinin lâğımı da bu müslümanın evinden geçiyormuş. Lâğım patlamış, pis bir koku etrafa yayılmış. O sırada yahudi, komşusu müslümanı ziyarete gelmiş. Kokuyu duyunca, “Bu koku nedir?” diye sormuş, müslüman zat da, “Sizin lâğım patlamış da ondandır” demiş. Yahudi, “Öyleyse niçin bizi haberdar etmediniz?” deyince müslüman zat, “Bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem bizlere sabır ve tahammül ile emretmiştir” diye cevap verir. Bunun üzerine yahudi, “Sizin peygamberiniz ne güzel peygambermiş” deyip hemen kelime-i şehadet getirerek iman etmiş, müslüman olmuştur.

Görülüyor ki bunların hepsi pek güzel huylar olmakla beraber, daima üzerinde tehlike olup, biraz gevşeklik, hemen levvâmeye, oradan da emmâreliğe düşmeye sebep olur. Çünkü bunlara erişmek, gayet sarp bir dağa tırmanmaya benzer. Bulunduğu mevkide eğer kendini emniyete alıp da mutmainne denilen düzlüğe çıkabilirse ne mutlu o bahtiyara. Bu güzel huylarla beraber mülhime devresinde kalmak da kemâl-i insaniyete ulaşmaya mânidir. Her hâl ü kârda mutmainne nefse erişebilmeye gayret etmek şarttır.

Bu daireden yukarıya çıkabilmek için şeyh tarafından telkin edilen şey “Hû” ism-i şerifidir. Ve buyurulmuştur ki, bir adamın aklı şehvetine galip gelirse, o adam melek gibi olur. Belki melekten de efdal olur. Ve yine bir adamın şehveti aklına galip olursa, o da hayvanat kabilindendir, hattâ belki daha da aşağıdır.

1. Nefs-i Mülhime Sahibinin Rüyası

Şeytan görmek, şeytana uyma sıfatıdır. Avamı ve câhili görmek, onların hallerine meyletmek sıfatıdır. Kadın görmek, tedbirde noksanlık ve dünyaya meyletmek sıfatıdır.

Çıplak görmek amelsizliğe; eşkıya görmek nefsin tuğyanlığına, ehl-i sünnetten olmayanları görmek, farz namazlardaki tembelliğine işarettir. Mülhid görmek, nasihat kabul etmediğine; müslümanlardan gayriyi görmek, dünyaya meylettiğine; sakalı kırpık şekilde tıraşlanmış görmek, şeriatte noksanlığına; topallık, hak yolunda az bulunmaklığına; kötürümlük, hak olan nesneye varmadığına; kör görmek, Hakk’ı görüp de görmemezliğe geldiğine alâmettir. Sağırlık, Hakk’ı işitip amel etmemek; dilsizlik, Hakk’ı söylememek; köselik, sünneti terk etmek sıfatıdır.

Siyahi görmek ayıbı yüze vurmak sıfatıdır ve sür’atle maksuduna erişmekle de tâbir olunur. Hizmetçi görmek, tâate devam; harami görmek, ibâdetini saklamak; sarhoş ve güzel sesler görmek, aşk-ı mecazîden geçmemek; cambaz, hokkabaz, güldürücü görmek, ibâdetlerini terk edip haramla mübaşeret sıfatıdır.

Tellâl, yalancılık; tellâk (hamamda yıkayıcı), gözünü korumadığına işarettir. Şaşı görmek, Hakk’ı bırakıp bâtıla meyletmek; kasap, merhametsiz olmak; ayıcı (ayı oynatan), gadab ile hırsda olan kuvvetine işarettir. Maymuncu, nefsin nemimelik (lâf getirip götürmek) meylidir. Hamamcı görmek, nefsin günahtan temizliğine işarettir. Tuzcu, nefsin sâlih olmasına; kavun ve karpuzcu, ilim ve marifet kesbine; ağaç dikip tohum saçmak, hayra işarettir.

Avcı, insafsızlığa; beyaz renk, nefs-i mülhimenin galebesine; mahbûb (sevgili), ruhun safâsına; kız çocuğu, dünyaya meyle; oğlan çocuğu, amel-i sâlihe; abdest ve gusül, günahlardan temizlenmeye; namaz kılmak, takvaya; kıbleye dönmek, iş yerinde istikamete işaret; kıbleden sapmak, hayırdan şerre dönmeye işarettir. Allah muhafaza etsin!

Hayr u hasenat, ruhun nefse galebesine; balcı, tatlı söz söylemeye ve işitmeye; kavgacı kişi, ruhun nefs ile geçinemediğine işarettir. Nihayet mubah olan şeyleri görmek nefs-i muinime sahibi olmakla tâbir olunur.

Bu nefs-i muinime sahibinin rüyaları bir miktar anlatıldı. Tahsili olgun tâbircilere aittir. Kişiye lâzım olan gece ve gündüz sa’y edip bu nefsin dairesinden mutmainne derecesine çıkmaya bakmaktır. Bu nefs-i mülhimede ilim, tevazu gibi güzel sıfatlar varsa da amelsizlik ve ihlâssızlık korkusu da mevcuttur. Cenab-ı Hak cümlemizi ilim, amel ve ihlâsla kâmilin zümresine ilhak etsin. Âmin!..

<< Önceki Sayfa | İçindekiler | Sonraki Sayfa >>