b. Şirk

Nefs-i emmârenin ikinci sıfatı ise “Şirk”dir. müşrikler Allah Teàlâ Hazretleri’nin ulûhiyetini tasdik eder de tevhide yanaşmaz; birden fazla ilâhlar kabul ederler. Hele Çin ve Hindistan’daki ilâhların sayısı pek çoktur. Hem pek de gülünçleri vardır. Bu insanoğlu çok acayip fikirlere sahip bir mahlûktur.

Allah Teàlâ Hazretleri’ni en iyi ve makûl bir şekilde bildiren ve ispatlayan İslâm dinidir. O da bu bilgiyi Kur’ân-ı Azîmüşşan’dan ve Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den almıştır. Onun için Allah Teàlâ’yı en doğru ve en güzel bilen müs-lümanlardır. Allah Teàlâ’nın sıfatlarını bilmeyenlerin imanları kâmil olmadığından nikâhları da şüpheli addedilmiştir.

İmam-ı A’zam Hazretleri’nin, “Fıkh-ı Ekber”ini tercüme eden Aliyyü’l-Kârî Hazretleri kitabının iman bahsinde, 40. ve 41. sahifelerinde, ayrıca “Câmiü’l-Kebîr”inde naklettiği hadîs-i şeriflerde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Anne-babası müslüman bir kız çocuğu, İslâm’ı anlatamaz ve nihayet kemâle geldiği zaman evlenir de din-i İslâm’ı yine anlatamazsa, o kocasından ayrıltılır, yâni zorla ve mecburî olarak” buyurmuşlardır.

Dinimizin Esaslarını Öğrenmeli

Halbuki bizim köy erkekleriyle, köy kızlarının bunların çoğundan haberi bile yoktur. Bunlar o kadar zor şeyler değildir, nihayet birkaç sahifelik derslerdir. Bunları okuyup yazma bilen herkes, birkaç saat veya birkaç gün içerisinde pekâlâ öğrenir ve ezberleyebilir. Lâkin dinle alâkası olmayan kişiler

bunları öğrenmeden ömürlerini boşu boşuna zayi etmekte ve nihayet kendi çocukları kendi gibi, dinlerinden bir şeyler bellemeden geçip gitmektedir. Bir müslümanın dinini bilmemesi ve Kur’an’ını okuyamaması doğrusu affolunacak bir şey değildir.

Ve bugün anarşist diye anılan o zavallı çocukların hiçbir kabahati yok diyeceği geliyor insanın. Asıl kabahat onların ana ve babalarıyla birlikte, onlara bu telkinleri yapan bazı dinsiz öğretmenlerdedir. Yine o ana ve babalar ne yazık ki, birçok emeklerle yetiştirdikleri evlâtlarını, istikballerini temin etsinler diye bu dinsiz öğretmenlere teslim ederler ve çocuklarının dinsizliğe doğru kaydıklarını gördükleri halde bir çâre bile aramazlar. Artık siz onlara ne derseniz deyin.

Maksat yalnız karın doyurmak ve yaşamak ise, buna da insanlık demezler. Dünyası o kadar cazip ki, insana ölümü de unutturuyor. Kişi gece gündüz dünyası için çalışır ve nihayet bir gün ecel gelip onu alır götürür. İnsanın dünyadaki kazandıklarından hiçbir fayda elde edemediği gibi âhireti için de bir şey kazanmadan, belki imanını da muhafaza edemeden ölümü, ne kadar acıdır bilir misin?

Küfürle Şirkin Zemmi

Nefs-i emmâredeki şu iki sınıf ki, küfürle şirk en başlı, dişli ve azılı canavarlardan daha beterdir. En büyük, en meşhur kumandanlar bile, pek büyük ve kuvvetli düşman ordularını yendikleri halde bu nefs’in hakkından maalesef gelememişler ve bunların çoğu cehennemi boylamışlardır.

“La ilahe illallah, Muhammedü’r-Rasûlüllah” diye kelime-i tevhidi söyleyip İslâm akaidini de belleyen ve mümkün mertebe amel-i sâlih işleyen kimse kendisini nefs-i emmârenin küfür ve şirk pençesinden bir miktar kurtarsa dahi, gaflet, cehalet ve saire gibi daha on tane büyük günahlar vardır ki, her birisi yedi başlı canavara benzer. Bunların elinden yakayı kurtarmak, düşman ordularını mağlûp etmekten daha zordur. Zira bunlar bir cisim değildirler ki, görünsünler... Sonra bu günahlar toptan, silâhtan, bomba vesaireden korkmazlar, çünkü top-tüfeğin kendilerine tesir etmeyeceğini bilirler.

 Şirk iki kısımdır:

Birinci kısmı aşikârdır ki, “Şirk-i celi” denir. Diğer kısmı ise gizli olanıdır. Aşikâr şirk, Allah ikidir, üçtür, kızı var, hanımı var, çocukları var... gibi saçma sapan sözlerdir. Hele Hindistan taraflarında bunların çok da gülünç ilâhları vardır: Yaz tanrısı, kış tanrısı, harp tanrısı, sulh tanrısı gibi çok tanrılar tanırlar bu müşrikler. Ne hikmetse bu ilim çağında bile ıslah mümkün olmamıştır.

İnsanın insanlığının, küfür ve şirkle beraber nefs-i emmâre, levvâme, ve mülhime diye ad verilen nefislerin, huyların terk edilmesinden sonra tahakkuk edeceğinde hiç şüphe yoktur.

İbâdetlerin Efdali

Bakınız Risale-i Kuşeyriye’nin 51. sahifesinde denir ki: “İbâdetlerin efdali, kulun Allah ile beraber olduğu nefesler sayısıncadır. Allah Teàlâ kalbi yaratmış, mâ’rifet-i ilâhiye madenlerini o kalbe koymuştur. Yine Allah Teàlâ kulunda bir su yaratmış ve tevhidi bunun içine koymuştur. Binâenaleyh herhangi bir kimse ki, Allah Teàlâ’nın mâ’rifetine delâlet etmez ve tevhid-i ilâhiyyeye işaret etmezse o nefes sahibi âdeta ölmüştür. Sahibi bu nefesleri boşa zayi ettiğinden mesuldür”. Onun için Mevlid sahibi Süleyman Çelebi ne güzel söylemiştir:

  Her nefesde Allah âdın de müdâm,
  
     Allah adıyla olur her iş tamâm
  
     Bir kez Allah dese aşk ile lisân
  
     Dökülür cümle günah misl-i hazan
  
     İsm-i pâkin pak olur zikreyleyen
  
     Her murada erişir Allah deyen... 

Birçok büyükler bunlara benzer güzel güzel sözler söylemişlerdir. Bizler de mevlidlerde bunları dinleriz. Fakat bu sözlerin derinliğine inmeye hiç kimsenin gayret gösterdiği görülmemektedir ki, ne büyük gaflettir.

Gizli Şirk Nasıl Olur?

Bu gaflet şirkin ikinci kısmı ise de çok dikkate şayandır. Meselâ namaz kılmayan bir insan, namaz kılanların arasına girince, o da kılıyormuş gibi namaza durur ve namazı gösteriş için kılar; iyi adam desinler diye. Diğer amellerin hepsi de böyledir. Bunlara bu ibâdetlerinden nâşi hiçbir sevab verilmediği gibi, “Sen bu ibâdeti kim için yaptın ise sevabı ondan iste” denir.

Binâenaleyh, riyayı yani gösteriş için yapılan bütün amelleri şirkten saymışlar ve buna “Şirk-i hâfî” demişlerdir. Çok ince bir meseledir. Meselâ, İmam-ı Gazali’nin İhyâu Ulûmiddîn’in 3. cildinin 141. sahi-fesinde, Gaflet bahsinde, bir adam köpeğinin kendisini ve mallarını muhafaza edip çaldırmadığını söylemiş de bu sözü dahî şirkten saymışlar. Çünkü, muhafız-ı hakikî yalnız Allah’tır; köpek sadece bir vasıtadır. Köpeğin aklı olsa, taşı atana hücum etmesi lâzım gelirken, bilâkis atılan taşın arkasından koşar ki, bunu bilmeyen yoktur. Muhafız-ı hakikî Allah Teàlâ’yı bırakıp da muhafazayı köpeğe atfetmek çok abes bir şey olduğundan, bu adamın ne kadar gafil bir kimse olduğunu bildirmişlerdir.

Şirk-i hafî çok gizli bir şirktir. O kadar ki, karanlık bir gecede kara taşın üzerinde yürüyen kara bir karıncanın görülmesi veya ayaklarının sesinin duyulması ne kadar ince ve müşkül ise, riya da bu kadar ince bir şirktir. Allah Teàlâ’ya sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Onun için meşhur şirk duasını sabah ve akşam okumak gerekir. Hiç olmazsa, “Yâ Rabbi! Bilip bilmediğim ve yapmış olduğum bütün günahlardan ve şirklerden sana sığınır ve afv u mağfiretimi rica eylerim”, demeyi unutma. Şirk bahsi Tasavvufî Ahlâk’ta yazılmış olduğundan oraya müracaat olunması rica olunur.

<< Önceki Sayfa | İçindekiler | Sonraki Sayfa >>